En zor yıllar

Kariyer yolculuğunda zorlu basamakları hızla çıkıp başarıya yürüyen CEO’lar, çocuklarını büyütürken okuldan ergenlik çağına kadar pek çok sorun yaşıyor...

11.03.2019 12:28:000
Paylaş Tweet Paylaş
En zor yıllar

Ayçe Tarcan Aksakal

[email protected]

Felaket” diye adlandırılan “2 yaş sendromu” mu yoksa “ergenlik” mi? İş hayatında önemli başarılara imza atan CEO’ların, çocuklarını büyütürken zorlandıkları dönemler oldukça farklı… Hemen her CEO’nun çocuğunun 2 veya 2,5 yaşındayken yaşadığı olumsuz bir hikayesi bulunuyor. Çocuk yetiştirirken ergenlik dönemi de CEO’lar tarafından yönetilmesi güç dönemler arasında yer alıyor. Ebeveynlerin boşanma süreci, bu konunun çocuklara anlatılması da çeşitli sorunların yaşanmasına neden olabiliyor. Milyon dolarlık şirketleri yöneten CEO’ların çocuklarını büyütürken yaşadıkları sıkıntıları çözmek için en sık kullandıkları yöntem ise sorunları konuşarak çözmek oluyor. Çocuklara vakit ayırmak, onları dinlemek, gereksiz eleştirilerden kaçınmak da sorunların çözümünde etkili olan yöntemler arasında… 

“ÇOCUKLARI ANLAMAK ZORLAŞTI” 

Helvacızade Grubu CEO’su Dr. Mevlüt Büyükhelvacıgil, 3’ü kız ve 2’si erkek olmak üzere 5 çocuk babası. En küçük çocuğu 16 yaşında olan Büyükhelvacıgil’in, çocuklarından 3’ü aile şirketinde çalışıyor. Çocuklarını büyütürken en büyük zorluğu ergenlik dönemlerinde yaşadığını belirten Büyükhelvacıgil, “Ebeveynlerin ve çocukların birbirlerini anlayamadıkları bir dönemde yaşıyoruz. Ergenlik döneminde de bu sorunlar daha da belirgin oluyor” diyor ve yaşadığı zorluğu şöyle paylaşıyor: “Çocuklarımdan Kadir Taha ve Sıdıka büyük bir disiplin içinde fakat istek ve beklentilerini ifade edebildikleri bir ortamda yetişti, diğer çocuklarım ise abi ve ablalarını örnek aldı. Çocuk büyütürken ergenlik döneminin en zorlu süreç olduğunu görüyorum. Bu dönemde çocuklar ‘rest çekmeye’ daha yatkın oluyor. Hayatı ve var olan durumları sorguluyor, aileye, ailenin sahip olduklarına karşı olması gerekenden daha ilgisiz davranabiliyorlar. Daha sosyal bir hayat yaşamayı ya da evde zaman geçirmeyi tercih ediyorlar. Bu dönemde iletişim kurmada ufak tefek zorluklar yaşanabiliyor. Ben de çocuklarımın ergenlik döneminde onları anlamaya çalıştım. Her birinin kişilik özellikleri ve yeteneklerine göre hangi aktivitelerden zevk aldıklarını birlikte keşfettik. En önemlisi de onlarla birlikte kaliteli zaman geçirmeye özen gösterdim. İş için gittiğimiz tüm seyahatlerde mutlaka bir çocuğumun katılımını sağladım. Onlara hedef vererek, bu doğrultuda inceleme yapmalarını ve bana bir rapor halinde sunmasını istedim. Böylece hem birlikte olduk hem de yeni bir ülke görmüş oldular.” 

“BOŞANMA SÜRECİNİ YAŞADIK”

Volkan Biçer, dünyanın en büyük dijital pazarlama şirketi Adcolony EMEA’nın CEO’su. 56 ülkeyi Türkiye’den yöneten Biçer, 6 yaşındaki oğlunu büyütürken en büyük sıkıntıyı bir yıl önce eşiyle boşanma sürecini oğluna anlatırken yaşadığını söylüyor. Oğlunun doğduğu zaman da acemilikten dolayı sıkıntı yaşadığını belirten Biçer, şöyle konuşuyor: “Eşimle boşanmayı tercih ettik ve buna oğlumuz 5 yaşındayken karar verdik. Aslında en zoru bu durumu oğlumuza anlattığımız zamana kadar yaşanan süreç oldu. Bu dönemde genel olarak bir suçluluk, eksiklik ve yanlışlık hissiyatına giriyorsunuz. Anlatınca ne olacak, ne diyecek, ağlayacak mı, devamlı sorgulayacak mı gibi birçok soru işareti kafanızı yiyip bitiriyor. Bu dönemi aşmak için şeffaf olduk, karakter problemi çıkaran kavgalar yapmadığımız için ve oğlumuzdan bir şey saklamadığımız ve durumu alıp karşımıza net anlattığımız için doğru bir seçim yaptığımızı düşünüyorum. Ebeveynler arasındaki gizlenemeyen gerginlikler, kavgalar asıl dertler oluyor. Hatta bu tarz bir iletişim bencillik diye düşünüyorum. Bunun yanında aileleri boşanmanın dışında tutmaya çalıştık, ailelere saygı duymaya devam ettik. Artık eşim olmasa da oğlumun annesi ve babası kavramlarını koruduk. Anne, baba ve çocuk ilişkisini zedeleyen hiçbir şey yapmadık veya yapmamaya çalıştık. Oğlumuza olan ilgi ve alakamızı mahkemenin belirlediği değil oğlumuzun ve bizim ihtiyacımız olduğu seviyelerde tutmaya çalıştık. Bu şekilde boşanmayı çok da zorlu aşmadık. En önemlisi bu süreçte hiçbir zaman kavga etmedik, sesimizi birbirimize yükseltmedik.” 

“EN ZORU ERGENLİK OLDU” 

Türkiye’de 222 merkeze ulaşarak en yaygın spor zinciri markası olan B-fit’in kurucu ortağı Aslı Olgun, 20 yaşında bir erkek çocuk annesi. Oğlu Eren, Prag College’da grafik tasarım okuyor. Oğlunu İzmir Sığacık’ta doğayla iç içe büyüttüğünü söyleyen Olgun, ilkokul çağının daha rahat geçmesine rağmen ergenlik dönemiyle bugün pek çok ailenin sorunu olan dijital bağımlılık konusunda sıkıntı yaşadığını anlatıyor ve bu süreci nasıl aştığını şu sözlerle anlatıyor: “Eren’in 2 yaşından sonraki ikinci ‘hayır’ dönemi ergenlik dönemiydi. Bu dönemde birey olmayı istemesi ve otorite olarak gördüğü bize kafa tutması beklediğimiz bir davranıştı. Kendi gençliğimizi hatırladığımız için bu davranışları yadırgamadık fakat ergenlik bizim aile için de farklı bir dönem oldu. Yalnız kalmak istiyor, bizimle daha az İletişim kuruyor ve zaman zaman nedensiz öfkeleniyordu. Bunun geçici olduğunu biliyorduk ancak farklı ve alışık olmadığımız bir dönem başlamıştı. Bu zor dönemde hem aile hayatımızı düzene koymak hem de onun kendisini güvende hissedebilmesini sağlamak için belirli kurallar ve sınırlar belirledik. Kuralları dayatmak yerine onun da bu kuralların nedenini anlamasını sağladık. Dengeyi kurarak ve sabırlı olmaya çalışarak bu dönemi geçirdik. Ayrıca günümüzde pek çok ailenin yaşadığı dijital bağımlılık, bilgisayar ve telefonda geçen süreler bizde de sorun oldu. Gece geç saatlere kadar oyun oynama isteği düzenini bozuyordu. Hareketsiz kalması hem enerji birikmesine dolayısıyla kilo almasına sebep oluyor hem de gece uykusuz kalıyordu. Bu konuda kendisinin bir düzenleme getirmesi gerektiğini konuştuk. İlk başlarda çok zor oldu, huzursuzlandı, bazen kendi koyduğu bu düzeni bozmak istedi. Ancak günde 2 saat dijital ortam kararını biz değil kendi koyduğu için uydu.”

“ZOR İZİN ALIYORDUM” 

Danone Türkiye Entegrasyonu ve Danone Su Genel Müdürü Gamze Çuhadaroğlu, 22 ve 14 yaşlarında iki çocuk annesi. 22 yaşındaki oğlu Engin, ABD’de Penn State Üniversitesi’nde okuyor, kızı Lara ise Hisar Okulları’nda 8’inci sınıfta. İş dışında spor yapmaktan, çocukları ve arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmekten hoşlanan Çuhadaroğlu, çalışan anne olmanın zorluklarını kariyerinin ilk yıllarında yaşadığını, çocukları küçükken iş-özlem hayat dengesini pek sağlayamadığını bu nedenle de sıkıntı çektiğini söylüyor. Çuhadaroğlu, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “İki çocuğum var. Biri 14, diğeri 22 yaşında. 14 yaşında olan Lara, kendini 21 yaşında hissediyor. Biraz bu konuda problem yaşıyoruz. Oğlum Engin ise üniversitenin son yılında. ABD’de Penn State Üniversitesi’nde işletme ve pazarlama okuyor. Çocuklarımı büyütürken en büyük sıkıntıyı onlar küçükken yaşadım. Eskiden şirketler çok sıkıydı, şimdiki gibi ‘çocuklarım hasta ben çıkıyorum’ gibi bir anlayış yoktu. ‘Hafta sonu doktora götür’ derlerdi. Ayrıca iş hayatında acayip bir rekabet var. Çok iyi iş yapmanız lazım. Çok iyi iş demek de gece gündüz çalışmak anlamına geliyor. Benim de bir keresinde oğlum zehirlendi, hastaneye kalktı. İşten çıkıp oğlumun yanına 1,5 saat sonra gidebildim. Ancak kariyerinizde yükseldikçe, genel müdür olduktan sonra daha şanslı oluyorsunuz. Toplantıları kendinize göre ayarlayabiliyorsunuz. Ben de artık böyle yapıyorum. Çocuklarla vakit geçirmeye, onların özel günlerinde yanlarında olmaya özen gösteriyorum. Kariyerinizde yükseldikçe iş ve özel hayatı dengelemek daha kolay oluyor. Alt pozisyonlarda bunu yapmak kesinlikle çok daha zor.” 

“UYKUSUZLUK TAHAMMÜLSÜZLÜK YARATTI”

Tatilsepeti.com Kurucu Ortağı Kaan Karayal’ın 4 yaşında bir oğlu, 6 yaşında da bir kızı var. Karayal, çocuk büyütürken ilk 10 yılın çok önemli olduğunu belirterek “Bu yüzden çocuklarımı yetiştirirken travmalardan uzak, sakin bir ortam sunmaya, kendine güvenen ve her şeyden önemlisi iyi bir insan olmaları konularına çok çaba sarf ediyorum” diyor. Her ebeveyn için çocukların belirli dönemlerinin daha zor geçebileceğini söyleyen yönetici, kendisi için bu dönemin çocuklarının ilk yılı olduğunu söylüyor ve şöyle konuşuyor: “Henüz ergenlik dönemlerini görmediğim için büyük konuşmak istemem ancak çocukların bence en zor dönemi ilk 1 yıl oldu. Uykusuzluğun verdiği tahammülsüzlükle beraber karşınızda derdini anlatamayan, neden ağladığı belli olmayan bir bebek var. Bu dönemdeki en büyük sorun da annenin uykusuz ve yorgun olmasından kaynaklanıyor. Bu uykusuzluk, en basit konularda bile sorun çıkmasına sebep olabiliyor. Bunu yaşamamak adına, annenin zorluklarına ortak oldum. Her konuda eşime destek olarak zorlukları yarı yarıya paylaştım. Bu sayede evdeki ortam çok daha huzurlu devam etti. Her zorluğun olduğu gibi ilk yılların da tek çaresi sabır… Bu zorlukların geçici olduğunu, bir süre sonra çok zevkli zamanların geleceğini bilmek yeterli. Ayrıca bir babanın çocuklarıyla gerçek bağı 1 yaşından sonra kuruluyor. Bağların tam kurulmadığı ilk bir yıllık zorlu dönemi atlattıktan sonra, gerisi daha kolay diye düşünüyorum.” 

“ÖDÜL VE CEZA SİSTEMİ UYGULAMIYORUZ” 

Vizyon Koleji Genel Müdürü Abdulkadir Özbek de biri 4 diğeri ise 7 yaşında iki kız babası. Kızlarını büyütürken eşiyle birlikte tutarlı olmaya özen gösterdiklerini anlatan Özbek, aksi taktirde çocuklarda güvenli bağlanma olamayacağını belirtiyor. “Evde ödül ve cezanın olmadığı bir eğitim anlayışı oluşturduk. Kurallarımızı birlikte koyarak bunlara da ailenin tüm fertleri olarak uymaya gayret ediyoruz” diyen Özbek, şöyle konuşuyor: “Çocuklarımız henüz çok büyük olmadıkları için ergenlik, sınav gibi problemlerimiz olmadı. Sadece büyük kızım Yüsra 2 yaş sendromuna girmişti. Bu dönemde çok hırçındı ve her istediğini elde etmek için ağlıyordu. Gerçekten sınırlarımız çok zorlanıyordu ama olabildiğince sevgiyle, anlayışla ve sabırla sürecin üstesinden geldik. Eşimle birlikte benim eğitimci olmam hasebiyle bu alanla ilgili çok eğitim almıştık ve çok kitap okumuştuk. Onun çok büyük faydasını gördük. İkinci zor dönem ise ikinci kızımızın doğduğu dönem oldu. Kardeş gelince kıskançlık olmaması için çok gayret ettik. Hatta doğduğu gün ablasına hediye almıştık. Bunu kardeşin gelirken gönderdi dedik. Çok hoşuna gitmişti. Son zamanlarda da sağlıklı beslenme konusunda biraz problem yaşadık. Her çocuk gibi onlar da genelde patates kızartması, köfte, makarna gibi besinlerle daha çok beslenmek istiyor. Ancak bu konuda bir anlaşma yaptık. Evde sağlıklı besinler çıktığında yemeleri gerektiğini anlattık eğer o gün o besini yemezlerse kendilerinin yumurta kırıp yumurta yiyebileceklerine dair bir anlaşma yaptık ve o gün bugün sağlıklı beslenme konusunda bizi üzmüyorlar. Kendileriyle konuşup kuralı beraber koyduğumuz için bu konudaki kurala uydular.” 

“ZAMAN AYIRMAYA ÇALIŞIYORUM” 

Üç çocuk babası Dizaynvip Group Başkanı Erbakan Malkoç’un iki kızı bir de oğlu var. Çocuklarının hepsi farklı karakter ve yaşlarda olduğu için onları büyütürken her birinde farklı duygu ve tecrübeler yaşadığını söyleyen Malkoç, en küçük kızının ilköğretim çağında olduğunu söylüyor. Çocuklarını büyütürken hiçbir zorluk yaşamadığını belirten Malkoç, şöyle konuşuyor: “Hem her çocuğun farklı karakterde olması hem kendim de yaş aldıkça bulunduğum sosyo ekonomik çevreler onlarla farklı iletişim kurmamı sağladı. Şimdi geriye dönüp bakınca her ne kadar günde birkaç saatimi mutlaka çocuklarıma ayırmaya çalışsam da en küçük kızımla iletişimimin çok daha farklı olduğunu görüyorum. Evimizin en küçüğü olması nedeniyle evimize neşe getirdi. Çocuklarımın hiçbiri şimdiye kadar beni üzmedi. Onların her zaman vicdanı hür, kendi kararlarını alabilen, eğitimli, adil, insanlarla ilişkileri kuvvetli insanlar olmalarını istedim ve böyle de oldular. Ancak çevremdeki ailelerden çocuklarını büyütürken en çok duyduğum çocuklarının sınav dönemlerinde çok zorlandıkları oluyor. Çocuklarının hangi üniversiteyi seçecekleri de sıkıntı yaşadıkları alanlar arasında. Oysa böyle bir durumla karşı karşıya kalındığında çocuğa baskı yapmaktan ziyade onun duygu ve düşüncelerini değerlendirerek, sadece yol gösterici şekilde önerilerde bulunulmalı. Birçok anne baba ne yazık ki çocuklarının birey olduğunu unuttukları için bu tarz hayati konularda büyük zorluk yaşıyor.”


NURTEN SANCAK / HEDEFE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK
ÖZGÜVENLİ ÇOCUK NASIL YETİŞTİRİLİR?


Hedefe Psikolojik Danışmanlık şirketinin kurucusu Nurten Sancak, ebeveynlerin çocuk büyütürken özgüvenli çocuk yetiştirmekte sorun yaşadığını belirtiyor. Sancak, çocuk sahibi iş insanlarına şu önerilerde bulunuyor:
SAĞLIKLI GELİŞİM “Çocuk için anne ve babasının ona olan ilgi ve sevgisinin dokunsal, görsel ve işitsel olarak yansıtılması her alanda sağlıklı gelişim gösterebilmesi adına en önemli nokta. Doğum itibarıyla ilk yılları kapsayan bu dönemin sorunsuz atlatılması çocukta özgüven duygusunun sağlam temeller üzerine kurulması anlamına geliyor. Çocuğu önemseyen, ona değer veren ilişki şekli çocuğun özgüvenini artırıyor.
NELER OLUMSUZ ETKİLİYOR? Çocuğa bir şeylerin hazır verilmesi, yaş seviyesi dolayısıyla yapabilme kapasitesine sahip iken ihtiyaçlarını kendisi yerine sizin karşılamanız özgüven gelişimini olumsuz olarak etkiliyor. Onun kendi gelişimi için onu sorularla yönlendirmek, küçük yardımlarda bulunmak en sağlıklı yol. Kendi performansını ortaya koyan çocuk elbette kendine güven noktasında önemli bir adım atmış olur. Çocuğa deneme hakkı vermeyen yetişkinler, onu bağımlı hale getirmeyi başarmış ve çocuğun kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenme hakkını elinden almış olurlar.”



ÖGET KANTARCI / GİTTİGİDİYOR GENEL MÜDÜRÜ
“DİNLEYİP SOHBET ETTİM”

2 YAŞ SENDROMU
Çocukların büyüme süreçlerinde 2 yaş civarının en zor dönem olduğunu düşünüyorum. Çocuklar bu yaş döneminde konuşmaya başlıyor, yürümeyi ve koşmayı keşfediyor, tuvalet eğitimini alıyor. Tüm bu büyük adımları hem bir arada atmaya çalışıyor hem de başlangıçta hepsini ancak yarım yamalak deneyimleyebiliyor ve sizin hep onun yanında olup güven vermeniz, onu tamamlamanız gerekiyor.
“UZUN HİKAYELER” 2 yaş döneminde çocuğunuz uzun uzun hikayeler anlatırken hiç anlamasanız da onu sonuna kadar dinleyip yorumlar yapmanız gerekiyor. Oğlum Yaman da 2 yaşlarındayken özellikle arabalarla ilgili çok uzun hikayeler anlatırdı. Kelimelerini veya tam olarak ne anlatmaya çalıştığını net olarak anlayamasam da bunun için çaba sarf eder, hem kendini ifade etmesi için onu destekler hem de aramızdaki iletişimi güçlendirirdim. Gün içinde saatlerimi onu dinlemeye ayırır, sohbet ederdim. Aslına bakarsanız bu benim için de tam bir meditasyondu.



MURAT ÇİFTÇİ IBS SİGORTA VE REASÜRANS CEO’SU
“FELAKET İKİ SENDRORUMUNU YAŞADIK”

KIZ ÇOCUK BABASI
4,5 yaşında bir kız çocuğum var. “Felaket iki” ya da “iki yaş sendromu” dedikleri dönemde hayır kelimesi kızımızın dilinden düşmüyordu. Bu zor dönemi aşmak için bilinçli anne -baba olmanız gerekiyor, sonrası kendiliğinden geliyor.
FELAKET İKİ Kızımızın “felaket iki” döneminde bazen istediği bir şey olsun diye tutturup dakikalarca bağırıp, çılgına döndüğü anlar oluyordu. Sakinleşmesi adına hemen boyun eğip istediğini yapmak ya da onunla inatlaşmak yerine kendisinden bir süreliğine uzaklaşıp ağlamasının bitmesini bekleyip daha sonra yanına giderek istediği her şeyi ağlayarak elde edemeyeceğini tekrar tekrar anlatıyorduk. Bu süreci mümkün mertebe kızımızla zıtlaşmadan, sevgi göstererek halletmeye çalıştık. Sevgi her sorunun sihirli anahtarı.




Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz