Evimizde Çok Mutluyuz

Sanko Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu ve eşi Simin Konukoğlu, 34 yıldır evli ama birbirlerine duydukları sevgi ve saygı ilk günkü tazeliğini koruyor.

4.08.2017 09:30:000
Paylaş Tweet Paylaş
Evimizde Çok Mutluyuz


Aslı Sözbilir

[email protected]

Sanko Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu ve eşi Simin Konukoğlu, 34 yıldır evli ama birbirlerine duydukları sevgi ve saygı ilk günkü tazeliğini koruyor. “Biz gerçekten çok mutlu bir aileyiz. Evimizde çok mutluyuz” diyen Zeki Konukoğlu, eşine ilk görüşte âşık olduğunu ve her daim hayran kaldığını söylemekten imtina etmiyor. Birlikte vakit geçirmekten büyük zevk alan çift, aile yaşamlarını CEOLife’a anlattı…

Son zamanlarda eşime ‘Öteki dünyaya gittiğimde sana evlenme teklifi yaptığım zaman kabul edecek misin’ diye soruyorum. Bazen ‘Bunun için yatırım yapman lazım’, bazen de ‘Düşüneceğim’ diyor. Öbür tarafta söz verecek mi vermeyecek mi şimdi ben onun peşindeyim.” Bu sözlerin sahibi Türk sanayiinin devlerinden Sanko Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu. Konukoğlu birlikte üç çocuk sahibi olduğu, 34 yıllık eşi Simin Hanım’a duyduğu aşkı her fırsatta dile getirmekten çekinmiyor. “Çok mutlu bir aileyiz” diyen Zeki Konukoğlu, işten arta kalan her vaktini evde ailesiyle geçirdiğini, buradaki huzurun da başarısında büyük katkısı olduğunu dile getiriyor.

Zeki ve Simin Konukoğlu çifti 1981 yılında bir dostlarının tavsiyesi üzerine tanışmış. Zeki Konukoğlu, “O yıllarda özellikle bizim yörelerimizde aileler birbirine uyumlu olan insanları bir araya getirmek için böyle bir gayret içerisine girerlerdi. Ve iyi ki de öyle olmuş” diyor. Zeki Konukoğlu bir nevi görücü usulü gerçekleşen buluşmanın aşka dönüşme öyküsünü de kısaca şöyle anlatıyor: 

“O yıllarda ben Antep’te yaşıyorum, Simin Antakya’da. Bizi tanışmaya çağırdılar. Önce bir yerde hep beraber yemek yiyip, tanışalım dedim. Antakya’ya bir geldik ki ‘Sizi eve bekliyorlar’ dediler. Antakya’da öyleymiş adetler… Aslında anne babamı da bekliyorlarmış ama ben bu işten bihaber olduğum için anne babam olmadan gitmiştim. Neyse ondan sonra zar zor oradan bir çiçek aldık, gittik eve. Antakya’dan iki dostumuz da bize kılavuzluk yapıyor. Kapıyı açtılar, baktılar ki karşılarında tek başına bir adam var. Sonra oturduk hep beraber sohbet ettik. Dışarı çıkınca bana aileyi beğendiniz mi diye sordular. ‘Valla kızı görünce bayıldım, ayaklarım yerden kesildi, uçuyorum’ dedim. İlk görüşte dizlerimin bağı çözüldü derler ya öyle oldu. Daha sonra da ailelerimiz tanıştı.” 

UZUN SAÇLI ADAM 

Zeki Konukoğlu Simin Hanım’a görür görmez âşık olmuş ama Simin Hanım’ın kendisi hakkında ilk etapta biraz kararsız kaldığını söylüyor; “O yıllarda uzun saçlarım vardı. İlk gördüğünde Simin saçlarımı beğenmemiş” diyor. Simin Hanım ise kararsızlığının saçlardan çok eğitimine devam isteğiyle ilgili olduğunu anlatıyor: “21-22 yaşındaydım ve böyle bir şeye çok hazırlıklı değildim. Okul için yurt dışına gitme ihtimalim çok yüksekti hatta, İsviçre’de bir okula kaydımı yaptırmıştım. Zeki’yle tanışınca tabii okul kaldı.” 

Çift tanışmanın ardından yaklaşık bir yıllık bir nişanlılık dönemi geçirmiş ve görüşmeler Simin Hanım o süreçte ailesinin İstanbul’daki evinde kaldığı için burada devam etmiş. Ardından 25 Aralık 1982’de de evlenmişler. Zeki Konukoğlu o günü şöyle anlatıyor: “25 Aralık Antep’in kurtuluş günüdür. O gün Siminleri biz Antakya’dan getirdik, tabii davullar zurnalar, bandolar... Şehir coşuyor. ‘Bak hanım sen geliyorsun diye Antep kutlama yapıyor’ diye espri yaptım ona.” 

BURSA PİYANGOSU 

Çift nikâhın ardından 6 yıl kadar Gaziantep’te kalmış. Bu arada iki kadim şehrin mutfağı da Konukoğlu hanesinde birleşmiş. Zeki Konukoğlu, “Simin Antakya mutfağını bize taşıdı. Bu arada 6 yılda da biz ona Antep yemeğini tattırmaya başladık. Derken Antep-Antakya mutfağı diye bir sofra çıktı bizim evde. O gün bugün Antakya, Antep yarışır durur.” 

1988’de Sanko Bursa İnegöl’de yatırım kararı alınca, çift taşınmak zorunda kalıyor. Zeki Konukoğlu, “Mutlaka aileden birinin gitmesi lazımdı. O gün için Abdülkadir abim Sanko’nun genel müdürüydü, hepimizin başındaydı. Adil kardeşim küçüktü, okuldan geleli 1-2 yıl olmuştu. Öyle olunca piyango bana çıktı” diyor. Çift böylece 25 yıl Bursa’da kalıyor. Özellikle çocuklarının İstanbul’da okumaya başlamasıyla birlikte yavaş yavaş İstanbul’a taşınma fikri hâsıl oluyor. 2013’te Abdülkadir Konukoğlu’nun yönetim kurulu başkanlığından ayrılma isteği ise bu kararı kesinleştiriyor. Zeki Konukoğlu İstanbul’a geliş süreçlerini şöyle anlatıyor: “Abdülkadir Abim 65 yaşına gelince emekli olacaktı. Böyle bir kararımız vardı. Bu onun çok büyük bir arzusuydu. Abimden sonra benim bayrağı devralmam gerekiyordu ama Bursa’dan bütün grubu yönetmek bir hayli zordu. Ya Antep’e ya da İstanbul’a dönmem lazımdı. Antep’te abimler, kardeşlerim var. Yani orada belli bir ağırlığımız var. İstanbul’da da bulunmak ailenin menfaatineydi. Öyle olunca biz İstanbul’a taşınmaya karar verdik.” 

İSTANBUL VAKTİ 

Karar bu yönde olunca İstanbul’da ev arayışları başlıyor. Konukoğlu çifti Bebek koyunda, koruya yaslanmış, Boğaz’a tepeden bakan bir ev bulup 5 yıl önce de taşınıyor. Zeki Konukoğlu bu süreçte eşinin etkili olduğunu anlatıyor: “Ben burayı hiç görmemiştim. Simin’e birileri gezdirmiş. Simin burayı görünce hem lokasyonuna hem de manzarasına bayılmış. Site içinde olması, güvenliğinin olması, farklı bir yapı olması bizi çok etkiledi. Aslında almak için çok da cesaretim yoktu ama Simin evi çok sevince madem eşim bu kadar istiyor öyle olsun dedim. Sonuçta bir bakıma onun da gönlünü hoş yapmak adına biz burayı aldık ama gerçekten içinde yaşadıkça her anında çok teşekkür ediyorum kendisine.” 

“Evimizde çok mutluyuz” diyen Konukoğlu nedenlerini de şöyle özetliyor: “Burası gerçekten muhteşem bir yer. İnsan dışarıdan bakınca pek bunu göremez çünkü Bebek koyu çok özel bir yerdir. İçeriye doğru girdiği için burası asla aşırı rüzgâr almaz. Çok hafif bir esinti olur ama o esinti sizi asla rahatsız etmez. İkincisi biz buradan ses duymayız. Boğazdaki trafiğin sesi gelmez. Burada kuş sesinden başka hiçbir ses duymazsınız. Öyle bir huzur ortamı var. Önünüzde hem Boğaziçi, hem yeşil var. Yeşille maviyi bir arada görünce çok daha farklı oluyor, insana huzur veriyor.” 

ORTAK KARAR 

Zeki Konukoğlu aslında evlilikleri boyunca hep “ortaklaştıkları” düşüncesinde. “Biz galiba hiçbir şey için tek başımıza ayrı ayrı karar vermiyoruz” diyor. Ancak Konukoğlu çifti boş yapı halindeki villayı alınca dekorasyon konusunda önce küçük bir anlaşmazlığa düşmüş. Simin Konukoğlu, “O konuda kızımla birlikte çalıştık. Zeki önce itiraz edecek gibi oldu çünkü o daha modern şeylerden hoşlanıyor, ama baktı ki olmuyor bize uyum sağladı. Çok klasik şeylerden ben de hoşlanmıyorum ancak burası biraz daha Amerikan tarzı olduğu için bir iki dokunuşla hallettik” diyor. “Evin en çok hangi köşesini seviyorsunuz” sorumuza Zeki Konukoğlu şöyle yanıt veriyor: “Aslında her köşesini çok seviyoruz ama bir iki özel noktamız var. Yatak odamızda bir bölüm var, güzel manzarası var. Orada iki koltuğumuz bulunuyor. Simin orayı çok sever. Ayrıca oturma odamızda televizyonun olduğu bölümü severiz. Yazın da bahçeyi çok severiz.”

Konukoğlu çifti evleriyle adeta aşk yaşıyor. Durumu da “Biz çok evciyiz” sözleriyle anlatıyorlar. Öyle ki Zeki Konukoğlu işten çıkar çıkmaz doğru eve geliyor, çünkü huzuru evde bulduğunu söylüyor. Bunun hayatlarındaki önemini ise şu sözlerle anlatıyor: “Bir insanın evde huzuru varsa, buraya büyük bir keyifle koşarak gelirsiniz. Simin de öyle çok gezmeyi sevmez. Biz hayatımızı çocuklarımız, ailemiz, kardeşlerimiz ve yakın bulduğumuz samimi arkadaşlarımızla paylaşırız. Misafirlerimizi de çoğunlukla evde ağırlarız.” 

MİSAFİR SEVER EŞ 

Zeki Bey eşinin misafirperverliğini öve öve bitiremiyor; “Simin’in misafir sevgisi, daha çok bizim o yörelerin örf ve âdetinden kaynaklanıyor. Biz öyle gördük, öyle yetiştik. Evde insan görünce neşemiz geliyor, Türkçesi bu” diyor. Konukoğlu ailesinin masasında her gün hem Antep hem de Antakya mutfağından örnekler bulunuyor. Zeki Konukoğlu yemek yapma konusunda çok hamarat olmasa da yemek tatma ve eleştirme konusunda her Anteplide olduğu gibi uzman olduğunu söylüyor. Ailede hamaratlık payesi de Simin Hanım’da. Zeki Bey, “Simin’in tüm yemekleri güzeldir ama börekleri harikadır” diyor. Çift daha çok yemeklerini evde yemeği seviyor ama haftada 1-2 kez dışarı çıktıklarında sürekli gittikleri mekânlar da var.


“BİRLİKTE BALIK TUTUYORUZ”

DENİZ TUTKUSU 

Konukoğlu çifti özellikle de yaz günlerinde denizde vakit geçirmeyi çok seviyor. Zeki Konukoğlu deniz sevgilerini şöyle anlatıyor: “Denizi çok seviyoruz, güzel bir teknemiz var ve biz her yaz tekneye gideriz. Tekneye çıkarız ve bir daha tatilimiz bitene kadar karaya dönmeyiz. Herkesten uzak ve huzurlu olduğu için Simin de çocuklar da denize bayılıyor. Zaten Simin güneşe bayılır, onu teknede 365 gün güneşe koyup unutabilirsiniz, o derece. Bense gölgeciyim, yüzmeyi severim” diyor.
AİLE KEYFİ 
Çiftin ortak aşkı deniz olunca birlikte yapmaktan en çok keyif aldıkları şey de teknede balık tutmak. Evde ise en büyük ortak mutlulukları çocuklarıyla birlikte vakit geçirmek… “İki oğlumuz, bir kızımız var. Büyük oğlumuz Turgut yeni evlendi. Ortanca kızımız Dila bizimle. Küçük oğlumuz Sani de kocaman oldu, 19 yaşında, Washington DC’de George Washington üniversitesinde işletme okuyor. Evde onlarla bir arada olduğumuzda en büyük keyfimiz beraber yemek yemek, oturmak, sohbet etmek ve birbirimize takılmak. Biz çok keyifçiyiz. Onları etrafımızda görünce o akşam herkes çok mutlu oluyor. Onları bir yakaladık mı keyfini sürmeye çalışıyoruz.”



KONUKOĞLU’NUN BİR GÜNÜ


BAHÇE KEYFİ 
Sabah kahvaltıyı yapar yapmaz ofise giderim. Akşam 6:30-7:00 gibi eve dönüyorum, eve kaçta döndüysem acıkmışımdır. Sağ olsun Simin beni bekler. Ardından eğer hava güzelse bahçede oturmak, sohbet etmek bizim için en büyük keyif. Sonra da televizyonda sevdiğimiz programları seyrederiz. Davetlere ancak işimiz müsaade ettiği müddetçe katılabiliyoruz. EVDE İŞ 
Hafta sonları ise daha çok evdeyiz. Maalesef cumartesi öğleden sonraları çalışırım. Evde bir çalışma masam var. Artık zaman çok pahalı, o anda yazıp çizip göndermeniz lazım. Eskiden böyle bir imkân yoktu. Bu işler çok yavaştı, çok çalışırdık muhtemelen daha az üretirdik. Şimdi hızlanmanın yolu bu… Eve iş getirmeyi çok sevmiyorum ama mecbur kalıyorum. Arada müzik dinliyorum ancak çok fazla kitap okuyamıyorum.
SPOR ZAMANI 
Çok sevdiğim çok ayrıcalıklı bir kitap olursa okuyorum. Spor konusunda ise hem pişmanlığım hem de yeni kararlarım var. Spor konusunda şu ana kadar başarısızız. 20 küsur yıldır haftada 3-4 gün 45 dakika kadar bantta yürüyorum. Ama şimdi Simin Hanım’la karar aldık her hafta çarşamba günü öğleden sonra en az 1,5-2 saat bir spor hocası yardımıyla evde spor yapacağız. Bizim neslin spor kültürü yok. Biz böyle bir kültürle büyümedik.
GENÇLİK FARKI 
Örneğin küçük oğlumuz Sani sporuna çok düşkün ve de çok akıllı bir çocuk. Ancak bu kadar akıllı olmasına rağmen ödev yapmıyordu. Ona ceza vermek için elinden önce playstation’ını, sonra i-pad’ini, sonra da cep telefonunu aldık ama hala isyan etmedi. Son hafta sinirlendim, ‘Sana sporu yasaklıyorum’ dedim, işte o gün isyan etti. Ben şunu anladım bizim neslimizde böyle bir anlayış yok. Şimdiki gençlik bunun farkında. Dolayısıyla biz bu noktaya biraz gecikmeli geldik ama bunun yaşı yok. Muhakkak yapmamız gerektiğini biliyoruz.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz