Türkiye’de kanser öyküsü bulunan kadınların çaresizliklerden yarattığı Radika Aromaterapi, aynı zamanda bir sosyal girişim olarak öne çıkıyor.
Özlem Aydın Ayvacı - [email protected]
Aromaterapi, tüm dünyada 2018 yılında 1,3 milyar dolarlık bir ekonomik hacme sahipken, 2025 yılında pazar büyüklüğünün 3,3 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Aromaterapi Türkiye’de de yeni bir kavram olmasına rağmen, bu alana ilgi büyüyor. Türkiye’de kanser öyküsü bulunan kadınların çaresizliklerden yarattığı Radika Aromaterapi, aynı zamanda bir sosyal girişim olarak öne çıkıyor. Radika Aromaterapi Kurucu Ortağı Derya Acar, CEOLife’ın sorularını şöyle yanıtladı:
Radika, nasıl doğdu?
Radika Aromaterapi Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’nde bir araya gelerek birbirlerini tanıma fırsatı bulan kadınların bir sosyal girişimi olarak doğdu. Kanserle savaşan kadınlara destek olmak ve toplumda kadın kanserleri konusunda farkındalık yaratmayı amaç edinen Kadın Kanserleri Derneği’nin yürüttüğü çalışmalar sırasında, her birimiz tedavi gören kadınların yaşadığı sıkıntılara tanıklık ediyorduk; saç ve kaş dökülmeleri, tırnak kırılmaları, ağrılar, yaşanan sürecin getirdiği psikolojik travmalar… Birçoğumuz da bu süreçlerden geçtiği, kanser tedavisi gördüğü için o çaresizliği yakından tanıyorduk. Kanser tedavisi sürecinde metabolizma tüm direncini yitirdiği için, kansere karşı korunabilmek amacıyla kullanılan sabundan, nemlendiriciye hatta ağız çalkalama suyuna kadar tüm ürün seçiminde çok dikkatli olmak, kimyasal içeren ürünlerden uzak kalmak gerekiyor. Bu noktada yaşananlar bizi bir çözüm arayışına götürdü. Yola çıkarken aklımızda iki önemli başlık vardı. Öncelikle kanser olmamak, sağlığımızı korumak için kullandığımız bakım ürünlerine odaklanmayı seçtik. Nihayetinde sabunlar, kremler, losyonlar, deodorantlar hep koruyucularla ve risk taşıyan kimyasallarla dolu. Elbette hiçbir marka toplumu hasta etmek amacı güderek üretim yapmıyor fakat ürünlerin raf ömrünü uzatmak ve üretim maliyetlerini düşürebilmek için bu riski göz ardı edebiliyorlar. Çünkü birçok markanın öncelikli amacı ticari başarı ve kârlılık. Biz bu amaçla kimyasal madde içeren ürünlerin yerine kullanılabilecek doğal ve bilimsel araştırmalardan destek alan bir ürün yelpazesine odaklandık. Sunacağımız seçenekler öyle masum ve güvenli ürünler olmalıydı ki, sağlığını korumak isteyenlerle beraber kanser tedavisi gören hastalar bile güvenle kullanabilmeliydi. Diğer odaklandığımız konu ise tedavi sürecine eşlik edebilecek destekleyici ürünleri hayata geçirmek oldu. Elbette öncelik kanser tedavisi gören hastaların ihtiyaçlarına cevap vermeyi amaçlayan ürünler olsa da cilt sorunları gibi rahatsızlıklara da odaklanmayı seçtik. Markamız doğarken hissettiğimiz bu özdeşlik duygusu nedeniyle de gelirlerimizin bir kısmını Kadın Kanserleri Derneği ile paylaşmayı ve alım gücüne sahip olmayanlara şifa olmayı arzu ediyoruz.
Dünyada ve Türkiye’de bu pazarın gelişimi ve ulaştığı büyüklük nedir?
Aslında aromaterapi ticareti dünya tarihi kadar eskiye dayanıyor. Dünya nüfusunun hızlı artışına ek olarak refah seviyesinin yükselerek, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir yaşam tarzı haline gelmesine bağlı olarak ve tıbbi, aromatik bitki üretiminde ilaç sanayinde sentetik ilaçların öne çıkmasıyla pazarda çok hızlı bir artış yaşanıyor. Global Avrupa verilerinde; yüzde 40 evlerde, yüzde 30 Spa merkezlerinde, yüzde 20 hastane ve kliniklerde, yüzde 10 yoga ve meditasyon merkezlerinde uygulanan aromaterapi 2018 yılında 1,3 milyar dolar bir ekonomik hacme sahipken, 2025 yılında aromaterapi pazarı büyüklüğünün 3,3 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Ülkemizde de aromaterapi yeni bir kavram olmasına rağmen, aromaterapi alanındaki faaliyetler yoğun bir ivme gösteriyor. 2005 yılında Türkiye’nin aromaterapi alanında faaliyet gösteren ilk sivil toplum kuruluşu olan Aromaterapi Derneği AromaDer kuruldu, Aromader, 2008 yılında İstanbul’a taşındı ve ismini Aromaterapi Derneği olarak değiştirdi. 2018 yılında Türkiye’nin ilk online aromaterapi kütüphanesi, Türkiye’nin ilk online bitki kütüphanesi cerciyusuf.org’da faaliyete başladı. 2018 yılında ilk defa geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının bilimsel bir zemine oturtulmasını hedefleyen Uluslararası Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi (GETAT) düzenlendi. 2019 yılında T.C. Cumhurbaşkanlığı himayesinde, T.C. Sağlık Bakanlığı ev sahipliğinde ve paydaş kurumların desteği ile ikinci GETAT kongresi gerçekleştirildi. Yine 2018 yılında “Tarladan Hasada Aromaterapi Eğitim Festivali”nin ilki düzenlenirken, 2019 yılında Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Çiftçi Eğitim Merkezi (BAÇEM) tarafından 2’ncisi düzenlenen festival yoğun ilgi gördü. Ülkemiz, bulunduğu coğrafi konum itibariyle aromaterapi alanında ilgili bitkilerin kültürünü yapabilecek, onlardan yağ üretebilecek çok zengin bir potansiyele sahip. Yükselen sağlıklı yaşam trendiyle dünyadaki payımızı artırmak için Bilgi ve teknoloji alanındaki gelişmelerle çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Pazarın dinamiklerinden bahseder misiniz?
Dünyaya baktığımızda tüketicide refah seviyesinin yükselişine paralel olarak sağlık odaklı ürün kullanma eğiliminin de arttığını görüyoruz. Bu da pazarın hızla büyümesini sağlıyor. Arz talep dengesi doğrultusunda da birçok girişimci pazara giriş yapıyor. Yani rekabet gün geçtikçe artıyor. Bu tüketicinin lehine bir gelişme çünkü rekabet fiyattan ziyade kalite yarışıyla kazanılacak bir noktada. Pazardaki değişkenler fiyata odaklı kalsaydı tüketici kalitesiz ve güvenilirliği şüpheli ürünlere maruz kalacaktı. Güvenilir ve nitelikli ürünle diğerleri arasındaki fiyat farkı öylesine büyük ki, doğu ve yanlış seçimi yapmak son derece kolaylaşıyor. Bu üretici açısından da iyi bir durum. Bilinçli tüketici aldığı güvenli, kaliteli ürüne hak ettiği rakamı ödemeye ikna olmuş durumda olduğundan üretici de kalite ve güvenden ödün vermeden fiyatlandırma yapabiliyor.
Radika’yı aromaterapi markası olarak tanımlıyorsunuz?
Radika Aromaterapi doğal, doğaya ve çevreye saygılı, sağlığı korumaya odaklı kişisel bakım ürünleri geliştirmek için yola çıkmış, odak noktası bilimsel verilerin ışığında yol almak olan bir marka. Bu bizim için neden bu denli önemli? Çünkü uzunca bir süredir “doğal” tanımlaması sihirli bir değnek gibi algılanıyor, oysa “bir şey doğalsa iyidir” algısı oldukça riskli. Bu yüzden bilimsel araştırmaları referans almak yerine sadece geleneksel öğretilerle üretim yapan ve bunun altını kalın çizgilerle çizen bir marka olmamak bizim için çok önemli. Yani hem doğal hem de bilimsel olmayı kendimize hedef seçiyoruz. Bunun yanı sıra pazarda iyi niyetli olsa da amatör olarak tanımlanabilecek birçok girişimci var. Bu yüzden güvenilirlik de bizim çok hassas bir konu. Güvenilir ürünler sunabilmek için hem üretim koşulları hem de tedarikçilere çok dikkat etmek gerekiyor. Bu süreçlerde son derece titiz denetim süreçlerini yürütüyoruz.
Radika’yı diğer markalardan ayrıştıran özellikler neler?
En başta da söylediğim gibi Radika için bilimin ışığı çok önemli. Şu anda Türkiye’de birçok kişinin aklına aromaterapi dendiğinde önce çakralar, gelenekler, spiritüel yaklaşımlar gibi mistik konular geliyor. Oysa aromaterapi bir bilim dalı, tamamlayıcı, destekleyici tıbbi uygulamaları kapsayan bir alan. Biz bu yüzden sağlık profesyonellerinden, doktorlardan, akademisyenlerden oluşan bir danışma kurulu ile ilerliyoruz. Araştırma ve geliştirme süreçlerinde onların yönlendirmeleri ve uyarıları ile markamıza yön veriyoruz. Özellikle literatür taramaları ve dünya çapında güvenilen bilimsel dergilerde yayınlanmış araştırmalarla bizlere büyük destek veriyorlar. Örnek vermek gerekirse, ninelerimiz yanıklara kantaron yağı sürüyor ve öneriyor diye değil, bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre formüllerimizi oluşturuyoruz. Doğru ve güvenilir hammaddeye ulaşmak için birçok üretici ve dağıtımcıyla çalışıyoruz. Hammadde sertifikalarına ve kalite güvence dokümanlarına sahip olmayan tedarikçilerle kesinlikle yol almıyoruz. Üretim sürecimiz Türkiye coğrafyasının elverdiği ürünler söz konusu olduğunda tarlada başlıyor. Şu anda toplam 6 dönüm tarım arazisinde hasat zamanını bekleyen lavanta, biberiye, mürver, kekik ve nane gibi mahsüllerimiz var. Zamanı geldiğinde toplanacaklar ve üretim tesisimizde uzmanlarımız tarafından distilasyon yöntemiyle kullanacağımız uçucu yağlara dönüşecekler. Bu amaçla distilasyon ünitemizi de kısa bir süre önce hayata geçirdik. Üretimimizi ve ARGE süreçlerimizi GMP standartlarına sahip yüksek teknolojik donanıma sahip iki ayrı laboratuvarımızda yürütüyoruz. Ayrıca bütün ürünlerimizin testleri de bu alanlarımızda yapılıyor. Hatta bu donanımızla diğer üreticilerin test süreçlerine de destek oluyoruz.
Nasıl bir hedef kitleniz bulunuyor?
Aslında net çizgilerle belirlenen bir hedef kitlemiz var diyemem çünkü sağlıklı yaşamak isteyen herkese hitap ediyoruz. İndirgeyecek olursak; ağırlıklı olarak bilinçli, eğitimli, sağlıklı yaşam konusunda hassasiyet kazanmış kişilere hitap ediyoruz diyebilirim. Özellikle müşterilerimizin büyük çoğunluğu çocuklarının sağlığı konusunda özenli, bilinçli olan annelerden oluşuyor. Bu kesim evlerine temizlik amacıyla aldıkları ürünlerde bile çok seçici. Yaşam alanlarını riskli kimyasallarla kirletmek istemeyen bu kişiler cilt ve beden söz konusu olduğunda ise daha da seçiciler. Okuyor, araştırıyor ve öğreniyorlar.
Hedefleriniz neler?
Aromaterapi çok eski bir kavram olmasına rağmen birçok insan hala aromaterapiye yabancı ve bilgi kirliliğine çok fazla maruz kalıyorlar. Bu yüzden bizim için bu konuda aydınlatıcı olmak çok önemli. Dolayısıyla toplumu bilinçlendirmeye çok önem veriyoruz. Çünkü sağlık en değerli hazin ve onu korumak için çok dikkatli, özenli yaşamak gerekiyor. Bu yüzden aromaterapinin bir lüks tüketim aracı olmaktan ziyade bir sağlık yatırımı olarak kabul görmesini hedefliyoruz. Bu çerçevede, yola çıkarken hedeflerimiz arasına koyduğumuz yeni ürün serimiz üzerinde çalışmaya başladık. Kanserle savaşan hastaların kişisel bakım ihtiyaçlarına cevap verecek, yaşadıkları sorunlara odaklanan ve tedavi sürecini destekleyen ürün serimizi bu günlerde hayata geçiriyoruz. Bu serimize, uzun zamandır kansere karşı büyük bir yaşam enerjisiyle savaş veren, hem de markamızın kurucu ortaklarından olan, aynı zamanda Kadın Kanserleri Derneği’nin Uluslararası Proje Koordinatörü görevini üstlenen Yeşim Tunçer’in adını verdik. Yeshim koleksiyonunun ürün geliştirme sürecini de kendisi yürütüyor. Yeşim, ARGE ve üretim süreci boyunca kemoterapi tedavisine de devam etti. Kansere karşı direnen hastaların yaşadığı bütün sorunları yaşarken aynı zamanda birçok doktorla da görüştü. Yeshim koleksiyonuyla şimdi hem kendi tedavisini destekleyecek hem de diğer kanser hastalarına çözüm olacak ürünlerimiz hayata geçiriyor. Koleksiyonun ilk ürünü kemoterapi sürecinde dökülen saçların daha sağlıklı ve hızla uzamasını destekleyen sadece doğal bitkisel yağlardan oluşan bir saç bakım serumu. Bu koleksiyonun yanı sıra yakın zamanda ürünlerimizi yurt dışına taşımayı da planlıyoruz. İngiltere ve Körfez Arap Ülkeleri öncelikli hedef ülkelerimiz arasında. Bir distribütör ağı mı, yoksa kendi operasyonumuz mu olacak ona karar verme aşamasındayız.
Ürün gamınızdan bahseder misiniz? Özellikle hangi kategorilerde büyüme ivmesinden bahsedebiliriz?
Ürünlerimiz ağırlıklı olarak cilt bakımına odaklanmış durumda. Günlük temizlikten, anti-aging ürünlerine kadar uzanan bir ürün skalamız var. Bir aromaterapi markasının mutlaka sahip olması gereken uçucu ve taşıyıcı yağ koleksiyonlarımızın yanında serumlarımız oldukça büyük ilgi görüyor. Aynı şekilde endikasyon odaklı masaj yağları da kas ağrılarına ya da selülit sorununa sunulan çözümleri destekliyor. Hijyen pandemi süreciyle birlikte çok önem kazandı. Bu süreçte temizlik ürünlerimiz de yoğun ilgi görüyor. Yapılan birçok bilimsel araştırma uçucu yağların Covid19 virüsüne karşı etkili olduğunu gösteriyor. Biz de bu araştırmalar çerçevesinde cilde klasik dezenfektanlar kadar zarar vermeyen ancak virüse karşı da etki gösteren el temizlik ürünlerimizi geliştirdik. Bu ürünler sayesinde hem cildi korumak hem de virüsten korunmak mümkün. Bu doğrultuda hazırlanmış ortam spreyimiz de var. Uçucu yağların havada asılı kalmaları onları ortamdaki virüslere karşı amansız bir savaşçıya dönüştürüyor. Limon, ıtır, kekik ve çay ağacı gibi uçucu yağlarla hazırlanan bu ürünlerimizin önümüzdeki dönemde daha da parlayacağını düşünüyoruz.
Tüketiciler satın alırken hangi konulara dikkat etmeli?
Aromaterapi ürünlerinde en hassas konu güvenlik. Bilinçli tüketici fiyat tuzağına düşmemeyi başarıyor. Ancak bilgi kirliliğinin çok fazla olduğu bu pazarda aromaterapi ile yeni tanışan tüketicinin çok dikkatli olması gerekiyor. Güvenilir markaları tercih etmeleri çok önemli.
Tüketicinin güvenilir markayı anlamasının çok kolay bir yolu var aslında. Ürün Sağlık Bakanlığı’nın denetimine sunuldu ise riski çok daha düşük demektir. Peki bunu nasıl anlayacaklar? Bakanlığın ÜTS yani Ürün Takip Sistemi adını verdiği bir projesi var. Ülkemizde üretilen veya ithal edilen tüm tıbbi cihazların ve kozmetik ürünlerin üretim bandından satılıp kullanıldığı yere kadar tekil ürün takibini sağlayabilmek, son kullanıcıya kadar ürünü izleyebilmek için geliştirilen bir proje. Ürünün barkodunu bu sisteme girerek kontrol sağlayabilirler. Ürünün bir barkodu yoksa zaten en başta o üründen uzak durmakta fayda var.
Bir kadın girişimci topluluğu olarak markaya nasıl yatırım yapıyorsunuz?
Öncelikli yatırım alanımız markamızın bilinirliğini artırmak. Bu çerçevede fikir önderlerinden önemli destekler alıyoruz. Bu sayede hem aromaterapi daha çok insan tarafından tanınıyor hem de markamıza güven kazandırıyoruz. Bunun dışında hem sektöre destek olmak hem de test çeşitliliğini artırmak amacıyla laboratuvar yatırımlarımız da sürüyor. Böylelikle sektörde test süreçlerinden geçmiş ürün sayısının artmasına ve güven unsurunun güçlenmesine destek olmayı amaçlıyoruz.
Yatırımda en çok zorlandığınız taraflar hangileri?
Aromaterapi, Türkiye’de çok yeni bir alan olduğu için mevcut mevzuatta ciddi uyumsuzluklar var. Çünkü ürünler kozmetik kategorisinden işlem görüyor. Bu da ciddi bir uyum sorunu yaratıyor. Biz en çok yerel yönetimlerin verdiği ruhsat sürecinde zorlandık. Mevzuatta aromaterapi diye bir başlığın bulunmamasından dolayı tesisimizin ruhsat alabilmesi tam 1,5 yıl sürdü. Bir de güvenilir ham maddeye ulaşmakta çok zorlandık. Ödün verilebilecek bir konu olmadığı için çok titiz davrandığımız bir süreçti. Dolayısıyla ithal ettiği ürünün nereden geldiğini bilmeyen, içerik analizlerine sahip olmayan birçok tedarikçiyle karşılaştık. Elbette bize herhangi bir ürün tedarik edemediler.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?