Küresel krizin ikinci yılında, belirsizlikler sona ermiş değil. İş dünyasında olumluya dönüş var. Sanayi üretimi arttı, büyüme işaretleri geliyor ama yolunda gitmeyen işler de var. Daralan siparişl...
Küresel krizin ikinci yılında, belirsizlikler sona ermiş değil. İş dünyasında olumluya dönüş var. Sanayi üretimi arttı, büyüme işaretleri geliyor ama yolunda gitmeyen işler de var. Daralan siparişlerin otomotiv, beyaz eşya gibi sektörlerde tekrar işçi azaltmaya neden olabileceği konuşuluyor. Fuar şirketi ve düzenlenen fuar sayısının düşüşü, şehir otellerindeki doluluk oranının yüzde 60’a kadar gerilemesi, sanayi atıklarının yüzde 30 azalması da işlerin yolunda gitmediğini anlatan diğer fotoğraflar… Capital, çok fazla göz önünde durmayan ama ekonominin nabzını tutma konusunda pusula görevi gören yan göstergeleri araştırdı.
“Paris’de akşam saat 10’dan sonra görülen manzaranın en çarpıcı parçası; evsiz ve parasız binlerce sokak insanının karton kutuların üzerinde soğuk bir geceyi karşılama cesaretleri… Dikkat çeken tek nokta, bu insanların sarıldıkları uyku tulumlarının hepsinin aynı model olması… Devlet yardıma yetişmiş, soğuk kış geceleri öncesinde hepsine uyku tulumları dağıtmış.”
“İşler iyi gitmiyor” başlıklı yazısında Avrupalı bir gözlemci, krizde gelinen noktayı bu çarpıcı tespitlerle ortaya koyuyor. Geçen ay 8’inci Sanayi Kongresi’nin açılışında İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan da bu tespitleri sanayicilerle paylaştı. İSO Başkanı Tanıl Küçük ise aynı kongrede yaptığı konuşmada, “İşler düzeldi havasına girmek yanlış, hala yolunda gitmeyen işler var” vurgusunu yaptıktan sonra “Unutmayalım ki ekonomide dinamizmin göstergesi yatırımlardır. Yeterince yatırım yoksa ekonomiyi durgun bir seyir bekliyor demektir. Yatırım yoksa toparlanma, istediğimiz hızda olmayacak” diye konuştu. Küçük’e göre işlerin yolunda gitmediğini anlatan gösterge, yeni yatırımların olmayışıydı. Küçük haklı… İş dünyasında olumluya dönüş var. Sanayi üretimi arttı, büyüme işaretleri geliyor ama her şeye rağmen yolunda gitmeyen işler de var. Örneğin şirketlerin 2010 işe alım planı hala zayıf. Yeni alım bir tarafa yüzde 35 oranında daralan siparişlerin otomotiv, beyaz eşya gibi sektörlerde yeniden işten çıkarmalara neden olacağı konuşuluyor. Düzenlenen fuar, toplantı sayısının düşüşü, fuar ziyaretçilerinin sayısının yarıya inmesi ve şehir otellerindeki doluluk oranının yüzde 60’a kadar gerilemesi de işlerin yolunda olmadığını anlatan diğer fotoğraflar…
1. Fuar Sayısı Düştü Oteller Boş!
Düzenlenen fuar sayısı ve fuarlara gösterilen ilginin boyutu ekonominin gidişatına dair önemli göstergelerden biri. Fuarcılık sektörünün 2009’da, 2008’e göre gösterdiği performansın bir hayli kötü olması, işlerin hiç de yolunda gitmediğini gösteriyor. Krizde fuar şirketi sayısı yarı yarıya azaldı.
160 fuar şirketinin ise sadece 90 tanesinin 2009’da bir fuar yapacağını deklare ettiğini söyleyen Türkiye Fuar Yapımcıları Derneği (TFYD) Başkanı Bülent Ünal, “Kriz sektörde düzeltmesini yaptı, fuar sayısı yarıya azaldı” diye konuşuyor.
2009, fuar hareketliliği anlamında dünya genelinde de oldukça kötüydü. Uluslararası Fuarcılık Endüstrisi Birliği’nin (UFI) “Kriz Barometresi” ölçümüne göre 10 fuar şirketinden 7’sinin yer satışları kriz nedeniyle düştü. UFİ’nin 53 ülkeden 176 fuarcılık şirketiyle yaptığı çalışma, fuar organizatörlerinin yüzde 68’inin yer satış, fuar alanı yönetimlerinin yüzde 71’inin ise alan satış rakamlarında büyük düşüş saptadı. Ayrıca fuarcılık şirketlerinin yüzde 80’i en az yüzde 10 ciro kaybı yaşadı.
Şehir otellerindeki doluluk oranları da yolunda gitmeyen bir diğer gösterge… Hem ulusal hem uluslararası kongre ve fuarların sayısının azalmasıyla özellikle şehir otelleri de geçen yıla göre boşaldı. 2008 yılında İstanbul şehir otellerinde ortalama doluluk oranı yüzde 75’ti. TUROB Başkanı Timur Bayındır, 2009 yılı son çeyrekte bu rakamın yüzde 60’a düştüğünü açıklıyor. Bayındır, “Yerli şirketler ve özellikle Anadolu’daki birçok şirket, toplantı ve seminerlerini erteledi. Henüz iç pazarda, ciddi bir kıpırdanma yaşanmıyor. Bu da, krizin devam ettiğini gösteriyor” diye konuşuyor.
2. Sanayi Atıkları Yüzde 30 Azaldı
Kapasite kullanım oranları, üretim miktarı gibi sanayinin seyrini gösteren ve düzenli olarak ölçülen göstergelerin dışında sanayinin ne durumda olduğunu gözler önüne seren, göz önünde olmayan bir diğer gösterge ise sanayi atıkları. Türkiye’nin yıllık atık miktarı 30 milyon tona ulaşıyor. 2008 yılında bunun 11 milyon tonunun sanayi atığı olduğu tahmin ediliyor. Son verilere göre, bu rakam 2009’da yüzde 30 oranında azaldı.
Atıkları genellikle kimya, otomotiv, demir çelik, gıda, deterjan ve boya gibi ana sanayi sektörlerinden topladıklarını söyleyen Erksan Çevre Teknolojileri Genel Müdürü Hüseyin Erkanlı, “Gıda sanayi hariç tüm sektörlerin üretimindeki düşüş atıkların da azalmasına neden oluyor. Atıkları en fazla azalansa üretimi büyük ölçüde duran otomotiv sektörü oldu” diye konuşuyor.
Yeni oluşan bir sektör olması ve henüz bu alanda yeterli bilincin oluşmaması sebebiyle sanayicinin öncelikle işçilik, hammadde ve işletme sermayesine öncelik verdiğini ifade eden Erkanlı, kriz döneminde yüzde 30 oranında azalan sanayi atıklarının atık konusuna yatırım yapan şirketleri de çok zor duruma soktuğunu belirtiyor. Erkanlı, ayrıca atık şirketlerinin yüzde 60 kapasite kullanım oranıyla çalışmaya devam ettiklerini hala 2008 rakamlarına ulaşamadıklarını belirtiyor. Erkanlı, atıklardaki azalmanın sanayide işlerin yolunda gitmediğini net şekilde ortaya koyduğunu ifade ediyor.
3. Filoların 4’te 1’i Seferden Çekildi
Taşımacılık sektörü, ekonominin içinde bulunduğu durumu en iyi yansıtan sektörlerin başında geliyor. Daha ekonomik göstergeler açıklanmadan, ekonominin soğumakta mı, canlanmakta mı olduğu ithalat ve ihracat taşıma taleplerinden ortaya çıkıyor.
TIR otoparkındaki araç sayısından depolardaki yüklere kadar pek çok şey daha ilk anda pek çok şey söylüyor. 2009, Türkiye’de taşımacılık sektörü açısından krizin etkilerinin yakından hissedildiği bir yıl oldu. Uluslararası karayolu eşya taşımalarında 2009 yılının ilk 9 ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 17 düşüşle 212 bin 463 sefer gerçekleşti. UND Başkanı Tamer Dinçşahin, bunun temel sebebini ihracat ve ithalatta yakın zamana kadar Avrupa ülkelerinin payının yüzde 50’den fazla olmasına bağlıyor. Özellikle Avrupa pazarında daralan talep ve ticaret hacmi doğrultusunda bu bölgeye yönelik taşımaların dönüş yükü bulunmasındaki güçlük nedeniyle oldukça gerilediğine dikkat çekiyor.
“Bu daralma sonucunda nakliye ve lojistik şirketleri, filolarının yüzde 25’ini yani yaklaşık 11 bin aracı seferden çekmek zorunda kaldı” diyen Dinçşahin, iptal edilen siparişlerin de hem mal depolanan genel ve özel antrepolara, hem araç filolarının muhafaza edileceği park alanları hizmetlerine yönelik talebi artırdığını ifade ediyor.
Denizcilik sektörü de farklı bir yıl geçirmedi. 2009 yılının ilk 6 ayında limanlarda işlem gören gemi sayısında azalma oldu. Yılsonunda limanlarda işlem gören Türk bandıralı gemi sayısında yüzde 4, yabancı gemi sayısında ise yüzde 10 civarında azalma bekleniyor. Yurtdışına 12 milyar dolarlık gemi siparişi veren armatörler de milyon dolarlık cezalara rağmen siparişlerini erteledi. Gemiler yüzde 25 değer kaybetti. Dünya genelinde ise toplam 6 bin gemi siparişinin yüzde 50’sinin iptal edildiği tahmin ediliyor. Yan sanayi ile birlikte 180 bin kişinin çalıştığı tersanelerde ise istihdam yarı yarıya azaldı.
4. Azalan Siparişler İstihdamı Vuracak
2010 yılının binek otomotiv sektörü için de talebin öne alınması nedeniyle 2009’dan daha kötü geçeceği, yapılan hesaplar arasında. ÖTV indiriminin sona erdiği 30 Eylül’den sonra ekim ayında binek satışlarının bir önceki aya göre yüzde 75 daralması da adeta kötü gidişatın başladığının ispatı.
Sektörde 2010’da da iyileşme olmayacağının en önemli işareti ise siparişlerden geliyor. Taşıt Araçları ve Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Ömer Burhanoğlu, 2009 sonunda otomotiv sektöründeki siparişlerin 2008 sonuna göre yüzde 35 azaldığını söylüyor. Bu düşüşün mevcut istihdamın da yaklaşık bu seviyede daraltılması anlamına geldiğini ifade eden Burhanoğlu, otomotiv sektöründeki istihdam azaltmasının 2010’da çok daha büyük boyutlarda gerçekleşmesinden endişe duyuyor. Oysa 2009’da devrede olan kısa ve esnek çalışma ödeneği ile şirketler çalışanlarının iş akitlerini feshetmemişler ve sektörde yaşanan işgücü kaybı yüzde 15 olarak gerçekleşmişti.
Burhanoğlu, 2008 yılının ilk 9 ayındaki üretim tempolarına yavaş yavaş ulaşılması ile beraber istihdamın da canlanabileceğine dikkat çekiyor ve “Gelecek yıllara ilişkin sipariş öngörüsünde bulunabilmek şu an için mümkün olamıyor. Beklentimiz, ÖTV indiriminin kademeli olarak devam ettirilmesi, hurda indiriminin hayata geçirilmesi ve ticari araçlar için KDV indirimi uygulamasının başlatılması” diyor.
5. Nişantaşı, Cadde Ve Tunalı Hilmi’de Dükkanlar Boş
Gayrimenkul ve emlak piyasası da ekonominin nabzını tutan sektörlerin başında geliyor. Bu sektörlerdeki gelişmeler ekonominin ibresini pek çok rakamdan çok daha doğru gösteriyor. Colliers International Türkiye Yönetici Ortağı Kerim Cin, gayrimenkul ve emlak piyasalarında yaşanan en ilginç gelişmeleri şu sözlerle anlatıyor:
“2007 yılında İstanbul’da Nişantaşı, Bağdat Caddesi, Ankara’da Tunalı Hilmi gibi yerlerde 200 bin -300 bin dolar hava parası alan mağazalar şu anda hava parası istememesine rağmen kiracı bulamıyor. Aynı şekilde krizden önce yeni yapılan konut projelerinde yatırım amaçlı daire alan mal sahipleri, çok düşük kiralara bile kiracı bulmakta zorlanıyor. Şehir içi bölgelerde de kiracısını kaybetmemek için eski kiralarına artış yapmayan hatta yüzde 25’e varan oranda indirim yapmak zorunda kalan mal sahipleri var. Elinde satılamayan daireler olan birçok konut şirketi her hafta gazetelere tam sayfa ilan vererek ellerindeki stoğu eritmeye çalışıyor. Yeni konut projesi geliştirmek için 2008 yılında planlama yapanlar da hala beklemede. Konut geliştiricilerinin projelerini başlatmak için 6 ay-1 yıl kadar, alışveriş merkezi gibi ticari projeler için ise 1 yıldan fazla bir süre daha bekleneceğini tahmin ediyorum.”
Cin, fabrika, depo gibi tesisler açısından da olumsuz durumun devam ettiğini ifade ediyor. 2008-2009 döneminde özellikle yoğun talep görmeyen bölgelerde kiraların daha da gerilediğine dikkat çeken Cin, “Bugünlerde endüstriyel yatırım maliyeti çok daha uzun bir sürede geri alınabiliyor. Bu da endüstri binası yatırımcılarının piyasaya girmemesine sebep oluyor. Dramatik olan ise, yeni nesil endüstriyel binalara olan talebin oldukça yüksek olması. Sonuç olarak, piyasada bulunan eski ve kullanışsız depo ve fabrika binaları boş olarak dururken, ihtiyaç olmasına rağmen yeni binalar yapılamıyor” diye devam ediyor.
6. İşten Çıkarmada Yeni Dalga Geliyor
Ekonomide toparlanmanın önemli göstergelerinden birini de istihdam piyasası oluşturuyor. Çok sayıda insan kaynakları uzmanı, 2010 yılında istihdam piyasasında çok büyük değişiklik beklemiyor. Egon Zehnder International Yönetici Ortağı Murat Yeşildere, ilaç sektöründeki son düzenlemelerin özellikle büyük oyuncuların konsolidasyona gitmesi sonucunu getireceğine, bunun da işten çıkarma anlamına geleceğine inanıyor.
Yeşildere, ayrıca, otomotiv, beyaz eşya ve kahverengi eşya sektörlerinde iç talebi canlandırmaya yönelik vergisel teşviklerin gelmemesinin de bu sektörlerde ve yan sanayilerinde de yeni bir işten çıkarma dalgasını Türkiye’nin gündemine sokabileceğini ifade ediyor ve ekliyor:
“Net olarak 2010 yılında istihdam alanında çok büyük değişiklik olmayacağı inancındayım. Türkiye’nin demografik yapısı ve genç nüfusu nedeniyle, her yıl iş dünyasına giren bireylerin sayısını dahi karşılayacak sayıda yeni istihdam olabileceği konusunda şüpheliyim. Diğer taraftan, maliyet optimizasyonu motivasyonu nedeniyle de önümüzdeki yıl içinde de verimliliğe yönelik inisiyatifler artacak. Yani önümüzdeki 12 ay içinde işsizlik oranının azalmayıp, artacağı öngörümün de altını çizmek istiyorum.”
7. Altındaki İstikrarsızlık Tehdit Ediyor
Küresel kriz süresince güvenli liman olarak görülen altının fiyatı, diğer yatırım araçlarından sağlanan gelirlerin azalmasıyla inanılmaz yüksek rakamlara ulaştı. Fiyatların rekor seviyelere yükselmesi ticaretin tüm tarafları açısından negatif sonuçlar doğuruyor. Öyle ki yükselişini sürdüren ancak zaman zaman değer kaybeden altın fiyatlarında bir türlü istikrarın sağlanamamış olması, sektörden 5 bin kuyumcuyu sildi.
İstanbul Kuyumcular Odası (İKO) Başkanı Alaattin Kameroğlu, sektörde 30 bin olan kuyumcu sayısının krizle birlikte 25 bine gerilediğini açıklıyor. 6-7 bin kişinin de işini kaybettiğini belirten Kameroğlu, fiyat istikrarı sağlanamaması halinde en az 2 bin kişinin daha işsiz kalacağını söylüyor.
Kapalıçarşı Esnaflar Derneği Başkanı Dr. Hasan Fırat ise “Kiralar altınla ödeniyor. Bu nedenle kiralar katlandı. Çarşıda yeni kapanmalar olacak. Ana caddede kuyumcular hiçbir zaman el değiştirmezdi ama yıl sonunda 100’ün üzerinde el değiştirecek dükkan var” diyor. Goldaş CEO’su Sedat Yalınkaya da altın fiyatındaki istikrarsızlığın sadece sektörü değil dünya ekonomisini tehdit ettiğini belirtirken şöyle devam ediyor:
“Önümüzdeki dönemde krizin yarattığı güvensizlik ve belirsizlik ortamının ve doların Euro karşısında zayıflığının devamı halinde altın fiyatlarının gerilemesi zor görünüyor. Beklentimiz altın fiyatlarının istikrarlı seyretmesi yönünde. Fiyatların inişli çıkışlı hareketi, önünüzü net olarak görmemizi engelliyor.”
8. Maliyet ve Fiyat Arasında Denge Yok
Finansal sisteme olan güvensizlik ve doların Euro karşısındaki zayıf pozisyonu, tüm emtia fiyatlarının yükselmesine neden oluyor. Ayrıca belirsizlik ortamının tam olarak ne zaman biteceğine dair şüphelerin devam etmesi, alternatif yatırım araçlarından sağlanan gelirlerin azalması, dünya ticaret hacminin zayıflaması ve gelecekle ilgili sosyo-ekonomik endişeler hammadde ve emtia fiyatlarındaki yükselişte rol oynuyor. Emtia fiyatlarındaki bu hızlı iniş çıkışlar, pek çok sektörü negatif etkiliyor ve özellikle üretime ve yatırımlara yönelik planları aksatıyor.
Örneğin demir çelik sektöründe, global krizle birlikte, talepte ve fiyatlarda çok hızlı bir düşüş yaşandı. Ardından mamul fiyatları stoklardaki hammaddenin maliyetlerinin de altına geriledi. Girdi fiyatları ve son ürün fiyatı arasında denge kurulamamış olması birçok sektörü ve şirketi tehdit ediyor. 2008 yılının son çeyreğini bu şekilde geçiren sektör, 2009 yılının ilk çeyreğinde girdi ve mamul fiyatları arasında denge kurmaya çalıştı. “2009 yılının son çeyreğinde, yükselme eğilimine giren girdi fiyatları ile nihai ürün fiyatları arasında bir denge kurulamaması nedeniyle, krizden çıkış beklentisi kesintiye uğradı” diye konuşan Demir Çelik Üreticileri Birliği (DÇUB) Genel Sekreteri Veysel Yayan, üretimdeki düşüşün, 2010 yılının ilk çeyreğinde de devam edeceğini söylüyor.
Yayan, sektörde kriz öncesinde ağırlıklı bir şekilde nakit ve akreditif karşılığı satış yapılmaktayken, kriz döneminde, nakit satışların daha da arttığını ve kredili satışların azaldığını dile getiriyor.
9. En Büyük Darbe Yatırımlardan
Pek çok sektör temsilcisi, kriz sonrası büyümeye en büyük darbenin daralan yatırımlardan geldiğini söylüyor. 2008’de yüzde 40’lara varan oranlarda daralan özel sektör yatırımları, 2009’da da yüzde 20’ye yakın oranda geriledi. Yatırım iştahının olmaması ve yeni yatırımların daralması 2010’un, büyümeye geçiş yılı olacağı konusundaki beklentileri tersine çeviriyor.
KDM AVM Danışmanlık’ın genel müdürü Murat İzci, krizle birlikte yurtdışı yatırım ortaklıklarının, fonların ya da doğrudan yatırımcıların ilgisinin bir anda kesildiğini söylüyor. Bu dönemde IMF ile anlaşma beklentisi ve ülke ekonomisinin global krize ne gibi dinamiklerle dayanacağının gözlemlenmesi ihtiyacı nedeniyle yatırımların tamamen rafa kalkmasa da askıya alınmasına neden olduğunu sözlerine ekliyor. “Yeni yatırımlarla ilgili umut verici gelişmelere rağmen son dönemde özel sektörden gelen açıklamalar, özellikle reel sektördeki olumsuz tablo, yeni yatırımlar konusunda daralmanın devam edeceğine işaret ediyor” diye konuşan İzci, yabancı yatırımcıların ilgisinin daha çok borsaya yönelik gerçekleştiğine dikkat çekiyor.
Uluslararası yatırımcıların nabzını tutan YASED Barometre Araştırması’ndan gelen gözlemler de bu konuya ışık tutuyor. Global krizden çıkış için 2010 sonrasına işaret eden uluslararası yatırımcıların yüzde 40’tan fazlası önümüzdeki dönemde yeni yatırım yapmayı planlamıyor.
10. İcradan Satışları Artırıyor
Ekonomik krizle birlikte tahsilat sorunu ciddi boyutlara ulaştı. İyi haberler olsa da ödeme ve tahsilatta sorunlar devam ediyor. Merkez Bankası’nın verileri, tahsilat probleminin ne boyutlara ulaştığını gösteriyor: 2009’un 10 aylık döneminde protestolu senet sayısı geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 5,14 artarak 1 milyon 276 bin 800’den 1 milyon 342 bin 541’e yükseldi. Aynı dönemde protestolu senet tutarı da yüzde 22,2 oranında artarak 6 milyar 496,9 milyon TL oldu. Karşılıksız çek sayısı ise 2009 yılının 11 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27,8 artarak 1 milyon 776 bin 365’e çıktı. Bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödemeyen kişi sayısında da inanılmaz bir yükseliş var. 2008’in 12 ayı toplamında 530.529 olan sayı 2009’un ilk 10 ayında 994.611’e çıktı.
Hepsinden önemlisi icra rakamları da iç açıcı değil. Uzun yıllardır adliye ihaleleri yoluyla satışa çıkarılan gayrimenkul, menkul ve taşıtların ihalelerine katılarak müşterilerine danışmanlık yapan Tamer Group Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Tamer, bugün icra ihalelerinin işlem hacminin 10 milyar TL’nin üzerine çıktığını söylüyor. 2008’in ikinci yarısında 29 bin olan icra satış adetlerinin ise 2009’un aynı döneminde yüzde 25 artışla 36 bine ulaştığını dile getiriyor ve krizin uzamasının direnci kırdığına dikkat çekiyor.
2010’da Büyüme Olmaz
Ömer Yüngül / Vestel CEO’su
Toplumsal Kargaşa Her Şeyin Önünde
Bir kere ülkenin şu andaki toplumsal kargaşası bence her şeyin önünde geliyor. Normal bir insanın kime inanması gerektiğini şahsen bilemiyorum. Bunun da iş alemine çok yansıdığını düşünüyorum. İnsanlar sinirli ve birbirine güven son derece az hatta yok.
Yatırım Yok, İşsizlik Artacak
Evet, birtakım veriler işlerin iyi gittiğini gösteriyor. Elektrik tüketimi, büyüme rakamları gibi ama benim gördüğüm kadarıyla hiç yatırım yok. İşsizlik sorun olarak devam ediyor ve edecek gibi gözüküyor. Bu da sosyal durum açısından son derece kötü.
Dubai Her Yerde
Özel sektör yaşamak için iyi uğraş veriyor ama bu yeterli olamıyor. Teşvikler verildi, Türkiye bölgelere bölündü ama ne kadar müracaat var tartışılır. Moral çok önemli zira gerek indirimlerde gerekse politik stabilizasyonda insanlar hem harcıyor hem yatırım iştahı geliyor. Dubai örneği bence çok güzel. Her yerde aslında Dubai var. Ama maalesef bunlar su üzerine çıkamıyor.
İş Yapmak Zorlaştı
Kira ve emlak bedelleri insanlara çok geliyor dolayısıyla insanların iş yapması çok zorlaştı. Eskiden projesi olan özkaynak koymadan iş yapabiliyordu. Şimdi sadece proje değil hiç olmazsa gereken yatırımın yarısı kadar da özkaynak gerekiyor.
Büyüme 2011’e Kalır mı?
Kırılganlık 2010 yılı boyunca devam edecek. 2010 yılında büyümenin yüzde 0-1 arası olacağını düşünüyorum. İnşallah yanılırım. Büyümenin 2011 ortalarından sonra başlayabileceğini düşünüyorum.
Rahşan Cebe / Cushman&Wakefıeld Türkiye Ortağı
Gayrimenkulde İşler Yolunda Değil
Finansman Aktarılmıyor
Finansal krizi takip eden dönemde bankalar dondurduğu finansmanı gayrimenkul sektörüne aktarmaya başlamadı. Bu kısıtlı finansman, piyasada gerçekleşebilecek, yeni yatırımların büyüklüğünü de sınırlıyor.
Mağaza ve Ofis Kiraları Düştü
Geçtiğimiz yılın son çeyreği ile 2009’un son çeyreğini karşılaştırdığımızda, birincil lokasyonlarda cadde mağazacılığı kira rakamları yaklaşık yüzde 15, alışveriş merkezlerinin yaklaşık yüzde 23, ofis kiralarının ise yüzde 30 civarında düşüş gösterdiği görülüyor.
Tahsilatta Sorun Var
Piyasada algılanan en temel sorunlardan biri ise gayrimenkul sektörünün tüm alt sektörlerinde yaşanan tahsilat sorunu. AVM’lerde kira indirimlerine rağmen mal sahipleri kiraları düzenli tahsil edemedikleri için aldıkları kredileri ödemekte zorluk çekmeye başladı.
Cazibesini Kaybeden AVM’ler
Ayrıca genel giderler de düzenli olarak tahsil edilemediği için reklam giderlerinde kısıtlamalara gidildi. Bu süreç bazı alışveriş merkezlerinin cazibelerini yitirmelerine neden oldu.
İflas Edenlerin Borcu Ödenemiyor
Kiralarını tahsil edemeyen bazı mal sahipleri hukuki süreç başlattı. Ancak mevcut yasalar kiracı lehine düzenlendiği için pek çoğunun kiracılarla anlaşma yoluna giderek, sorunu aşmaya çalıştıkları gözlemlendi. Kiracılar ise yüksek kiralar ve ciro düşüşleri nedeniyle zorlanıyor. Kriz sürecinde bazı markaların iflas etmesi, hiçbir şekilde geriye dönük borçlarını da ödeyememelerine neden oldu.
İbrahim Kanburoğlu / Koton Genel Direktörü
Tüketimden Gelen Sinyaller
Perakendede Farklı Söylemler
Sektörümüzün son bir yılına bakarsak, ilk 3 ay oldukça kötüydü. İkinci çeyrekte piyasanın biraz daha dengeli bir hale geldiğini gördük. Üçüncü çeyrekte ise birçok marka için pozitif gelişmeler olmaya başladı. 4’üncü çeyrek için piyasadaki farklı oyuncuların farklı söylemleri var.
İşsizlik Toparlanamıyor
Öncelikle krizin ilk altı ayında hızla büyüyen işsizlik rakamları henüz kalıcı bir toparlanma eğilimi içine girmedi. İhracat rakamları da kriz öncesine göre halen oldukça düşük. Sektördeki şirketlerin işe alım planı zayıflığını koruyor.
Lüks Tüketim Durdu
Tüketiciler lüks ürünleri tercih etmeme, zorunlu tüketim ürünlerinde ise farklı marka ve kalitede ürünleri tercih etme eğilimine yöneldi. Karamsarlaşan tüketiciler artık satın alma kararlarını dikkatle yapıyor ve kendilerini korumak istiyor.
Plansız Satın Alma Yapılmıyor
Öncelikle plansız yapılan satın almalara son verdiler ve pahalı satın alma kararlarını ertelediler. Yani aynı ürün grubunda hem daha az miktarda hem daha düşük fiyatla tüketerek yeni bir denge oluşturma çabasına girdiler. Daha pahalı markaları tüketenler, kendi bütçelerini gözden geçirerek alım gücü daha kolay markalara yöneldi.
Özlem Aydın Ayvacı
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?