Sadece bankacılık değil finansın her alanında yeni bir yön çiziliyor. Peki ibre nereyi işaret ediyor? İşte yanıtlar…
Gerçek şu ki korona salgını, finans sektöründe tüm dünyada köklü değişimler yaratacak. Bu değişimler de pek çok başlıkta sistemi test edecek. Sorunlu alacak oranı yükselecek, tahsilat riski oluşacak. Gelirler ve bankaların değerleri düşecek. Bankalar arası likidite ise kuruma sinyali veriyor. Peki bu tablodan Türk bankacılık sistemi nasıl etkilenecek, bu “zorlu sınavı” nasıl geçecek? İşte yanıtlar…
Elçin Cirik
Capital mayıs sayısından
Küresel bankacılıkta daha önce hiçbir krizin oluşturmadığı olağanüstü koşulları, COVID-19 salgını yaşatıyor. Bu belirsizlik ortamında tüm dünyada bankalar güçlü bir değişimle karşı karşıya. Yeni trendler, bankacılığı pek çok farklı noktadan test edecek. Hem tüzel hem bireysel müşteriler için kredi ertelemesine gidilse de her ülkede sorunlu alacak oranlarında artış öngörülüyor. Bir yandan bankaların tahsilat riski giderek büyürken bir yandan azalan kredi talebi ve işlem sayısıyla gelirlerin düşmesi bekleniyor. Bu süreçte kurumların ve bireylerin tasarruf kararları da farklılaşıyor. Volatil hale gelen dünya piyasalarında bankalar bir de hisse değerlerini korumak için savaş veriyor. Sadece bankacılık değil finansın her alanında yeni bir yön çiziliyor. Peki ibre nereyi işaret ediyor? İşte yanıtlar…
TAHSİLAT RİSKİ
Salgının başladığı günden bugüne tüm dünyada bankalar, ödeme sıkıntısı yaşayan müşterilerinin kredilerini ertelemeye gidiyor. Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Öztop, iktisadi faaliyeti desteklemek için gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin acil şekilde büyük ölçekli fonlamaya ihtiyaç duyduğunu söylüyor. Örneğin İngiltere, perakende bankacılık ve KOBİ’ler için faiz tatili ilan etti ve işletmelere 2,8 milyar sterlin destek verdi. İtalya faiz koymadan ödemeleri 2021’e öteledi. Çin Merkez Bankası, yılın ilk 3 ayında reel ekonomiye 1 trilyon doları aşan destek sağladı. Ancak yine de bu durum, bankaların tahsilat riskini düşürmüyor. Bain & Company Türkiye Finansal Kurumlar Lideri Emre Demircan, “Normal resesyonların tersine COVID-19 krizi çok hızlı gerçekleşiyor ve dünyada takipteki kredi seviyeleri şimdiden yükseliyor” diyor Salgının ilk etkili olduğu Çin’de aralık sonu yüzde 1,8 olan sorunlu alacak oranı, mart sonunda yüzde 2’ye yükseldi ve ikinci çeyrekte artışın hızlanması bekleniyor. Türkiye’de de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, nisan ortası itibarıyla kamu bankalarının kurumsal ve ticari işletmelerin 21 milyar liralık borcunun ve 800 bin kişinin bireysel borcunun ertelendiğini açıkladı. Ancak tahsilat riski Türkiye için de geçerli olacak. Albaraka Türk Genel Müdürü Melikşah Utku, “Perakende, gıda ve ilaçta tahsilat oranı yüksek. Ancak salgın 6 aydan uzun sürerse domino etkisiyle her sektörde tahsilatlarda azalma görülebilir, etkilerini ancak 2020 sonu ve 2021 yılında görürüz” diyor. “Her ne olursa olsun sorunlu alacak oranında artış olacak. Duran bir ekonomide bu kaçınılmaz” diyen Nurol Bank Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Akkurt ise geçen yıl yapılandırılmış olan kredilerde yeniden düzenlemeler gerekebileceğini belirtiyor. Finansman ve bankacılık danışmanı Alp Aksudoğan, ertelemelerin borçlunun varlığının ortadan kalkmasıyla batık krediye dönebileceğinin altını çiziyor ve Türkiye’de Çin’deki tablodan daha kötüsünün olabileceğini açıklıyor. Emre Demircan, bu kriz 6 aydan fazla sürerse takipteki kredilerde yaşanan artışla alt sıralardaki bankaların bilançolarında sıkıntı yaşayacaklarını öngörüyor.
GELİRLERDE DÜŞÜŞ
Hem takipteki alacakların artması hem evlere kapanan insanların tüketimi azaltmasıyla bankaların gelir kalemlerinde de önemli bir değişim görülecek. Yalnız bu değişimin tüm dünyada 2’nci ve hatta 3’üncü çeyrek rakamlarında netleşmesi bekleniyor. PwC Türkiye Bankacılık ve Sermaye Piyasaları Sektörü Lideri Serkan Tarmur, kredilerden sağlanan gelirlerin yanında, “Özellikle ödemeler üzerinden alınan komisyonların işlem hacimleri düştüğü için azalması söz konusu olacak” diyor. Bain & Company’ye göre, mevcut durumun bankacılık gelirleri üzerindeki etkisi bölgesel olarak değişkenlik gösterecek. İngiltere’de gelirlerin kısa vadede istikrarlı olacağı, orta vadede azalacağı tahmin ediliyor. Brezilya ve Avrupa’da ise bankaların, takipteki kredilerde görülen artışı telafi etmek için faiz oranlarını yükseltecekleri öngörülüyor. Türkiye için de tablo benzer. Garanti Bankası Genel Müdürü Recep Baştuğ, mart sonunda Türk bankacılık sistemi için, “Bireysel talep tarafında yüzde 50 azalma var. Kredi kartı harcamalarında ise yüzde 30 azalma mevcut” açıklamasında bulunuyor. Albaraka Türk Genel Müdürü Melikşah Utku, “Temelde bankaların gelirleri, krediden elde ettiklerinden oluşuyor. Korona, reel sektörü ve kredi dönüşlerini olumsuz etkiliyor. Dolayısıyla gelirlerin ve takip oranlarının baskı altında olacağını söylemek mümkün” diyor. Deloitte Türkiye Finansal Hizmetler Lideri Yaman Polat ise, “Türkiye’de kısa vadede faizlerin düşme trendinde olacağı varsayımıyla bankalar faiz gelirlerinde, geçmiş yıllara göre düşük performans gösterecek. İthalat-ihracat ve proje finansmanlarındaki azalma trendini de dikkate alınca komisyon gelirlerinde 2’nci ve 3’üncü çeyrekte 2019’a göre kayda değer düşüş normal” diyor. Global Kapital Group CEO’su Tunç Akyurt’a göre net faiz marjlarını düşürmeden devam edebilen bankaların gelir kayıpları çok olmayabilir. Ancak yeni kredi musluğunu kapatıp sadece mevduat toplamaya odaklı bankaların bu süreçten olumsuz etkileneceği görüşünde.
DEĞER DE ERİYOR
Yaşadığımız krizin dünya piyasaları üzerinde yıkıcı etkisi var. Pandemi etkisiyle 20 Mart’ta Avrupa bankacılık endeksinde, 2008 krizinden bu yana ilk defa yüzde 70 değer kaybı yaşandı. Son 1,5 ayda S&P Banka endeksinde yüzde 22,8 negatif değişim olduğunu söyleyen Tera Yatırım Ekonomisti Enver Erkan, “Global bankalar toparlanmaya çalışıyor. JP Morgan, Citi ve Morgan Stanley gibi büyük bankaların bilançosunda 2’nci çeyrek itibarıyla ekonomik durgunluk etkilerini daha net göreceğiz” diyor. BİST’de de benzer bir tablo var. Gedik Yatırım Araştırma Direktörü Ali Kerim Akkoyunlu, son 1,5 ayda BİST bankacılık endeksinde TL bazında yüzde 22 ve dolar bazında yüzde 39 değer kaybı olduğunu açıklıyor. Akkoyunlu, bu sürecin devamı için de şunları söylüyor: “Ekonomik duraklamadan kaynaklanan kredi tahsilatlarındaki sorun, tüm sektör için önemli, bankalarımız henüz olası hasar tespitlerini sonlandırabilmiş değil. Belirsizlik sona erene kadar sektörde selektif olunmasını tavsiye ediyoruz.” Enver Erkan da bankaların ikinci çeyrek bilançolarında kredi büyümesinde iniş görüleceğinden kârlarda yavaşlama olacağını düşünüyor ve “Bankaları zorlayan bir ortam var. BDDK’nın yeni açıkladığı aktif rasyosu kriteri, yeni dönemde özel bankaları zorlayacak. Bankalar, rasyoyu tutturabilmek ve cezaya konu olmamak için daha çok kredi vermek veya tahvil almak/TCMB ile swap yapmak durumunda olacak” diyor. Banka analistlerinin baz senaryosu ekonomik aktivitenin haziran başında normalleşeceği üzerine, aksi takdirde bu sürecin uzaması sektör hisseleri üzerinde daha ciddi baskı yaratacak.
TASARRUFLAR FARKLILAŞIYOR
Salgınla birlikte tüm dünyada kurumların ve bireylerin yatırım iştahı kesildi. Deloitte Türkiye Finansal Hizmetler Endüstrisi Lideri Yaman Polat, dünyada tedarik zincirinin kırılmasıyla mart sonrası bankaların sanayi kuruluşlarına yeni kredi kullandırmalarında önemli daralma olacağını tahmin ediyor. Türkiye için ise orta ölçekli bir bankanın genel müdür yardımcısı, bu yılın en azından son çeyreğine kadar tüzel tarafta büyük montanlı kredi talebi beklenemeyeceğini düşünüyor. “Kurumlar da bireyler de kendini korumaya alma çabasında, pozisyonlarını koruyor” diyen VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, Türkiye’deki tabloya daha olumlu bakıyor ve ikinci yarı itibarıyla kurumların yeniden yatırıma dönebileceklerini düşünüyor. Değişim, tasarruflarda da kendini gösteriyor. Hem şirketlerin büyük mevduatları hem bireysel hesaplarda risksiz alternatif arayışı hakim. Garanti Bankası Genel Müdürü Recep Baştuğ, mart sonunda bu konuda “Bu dönemde dolar Türkiye’de de, dünyada da en fazla talep gören araç oldu. Güvenli liman olarak görülüyor” yorumunu paylaşıyor. Albaraka Türk Genel Müdürü Melikşah Utku da benzer bir tablonun varlığına işaret ediyor. “Yatırımcıların orta ve uzun vadeli TL varlıklara iştahında azalma var. Güvenli liman tabirine uygun döviz ve emtia piyasalarında artan talep görülüyor” yorumunu yapıyor. Global Kapital Group CEO’su Tunç Akyurt, bu zorlu dönemde kurumların yatırımlarını çok riske atmadan daha az riski ve garanti getirisi olan ürünlere yöneleceklerini ve Hazine garantili tahvil ve bonoların da tercih edileceğini düşünüyor. Ziya Akkurt da yatırımcıların mutlaka likit yatırımlara daha fazla önem vereceklerinin altını çiziyor.
LİKİDİTE KRİZİ ÇIKABİLİR
Bu zorlu dönemde dünya bankacılığında likidite krizi de gündemde. Emre Demircan, “2008, ağırlıklı olarak likidite kriziydi. Şimdikiyse likidite ve sermaye krizine dönüşme şansı olan bir kredi krizi” diyor. Kredinin mevduata oranının çok yüksek olduğu İngiltere’de likidite şimdiden önemli bir konu. Takipteki kredi seviyeleri artarken bankalar arası likiditenin kurumaya başlayacağı öngörülüyor. ABD’deki ticari bankalarsa faiz oranlarını yükseltti, kredi vermede seçici davranıyor ve bol miktarda yeni mevduat alıyorlar. Türkiye’de ise kısa vade için Albaraka Türk Genel Müdürü Melikşah Utku’nun belirttiği gibi bankaların sermaye yeterlilikleri, likiditeleri, bilanço güçleri sağlam; bugün oluşan riskleri yönetebilecek güçteler. Sürecin 6 ay ve üzerine çıktığı bir tablo içinse sıkıntı var. Yaman Polat, salgın sonrası ülkemizde bankaların TL cinsinden ihtiyaçlarını daha rahat karşılayabilirken, yabancı parada likiditenin öneminin ortaya çıktığını vurguluyor. Polat, “Kredilerin refinansmanı sonrası oluşacak nakit akış probleminin çözülmesi için atıl durumdaki kaynakların kısa vadeli yatırımlar ve faizsiz aktiflere yatırılması akla ilk gelen nokta. Merkez Bankası’nın açtığı kısa vadeli repo ihaleleriyle nakit akışı bir süre daha korunabilir” diyor. Sendikasyon tarafında ise Türk bankalarının geçmişten gelen güzel karneleri bugünlerde işe yarıyor. Yaman Polat, “Türkiye’de sendikasyon yenileyen bankaların, beklentinin aksine bu yıl önceki yıllara göre daha düşük maliyetle ve yüksek taleple karşılaştıklarını görüyoruz. Global bankalardaysa ilk çeyrek performanslarında kredi karşılıklarındaki artışın özkaynaklarında sermaye baskısı oluşturacağını ve bu nedenle sendikasyon maliyetlerinin artacağını bekliyorum” diyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?