Alman sigorta devi Ergo, İsviçre Sigorta’nın tamamını satın aldıktan sonra 3 yıllık bir plan yaptı. Şirketin adından mali yapının güçlendirilmesine, dağıtım kanalından portföy yapısına kapsamlı bir...
Alman sigorta devi Ergo, İsviçre Sigorta’nın tamamını satın aldıktan sonra 3 yıllık bir plan yaptı. Şirketin adından mali yapının güçlendirilmesine, dağıtım kanalından portföy yapısına kapsamlı bir yeniden yapılanma projesi başlattı. Ergo Türkiye CEO’su Akın Kozanoğlu, bu proje için 25-30 milyon Euro bütçe ayırdıklarını söylüyor. Projenin 2010 sonunda tamamlanacağına işaret eden yönetici, “Sürdürülebilir büyüme ve kâra 2011 ve sonrasında bakacağız” diyor ve ekliyor: “Sektörde ilk 5’i hedefliyoruz. Bunun için inorganik fırsatlara da açığız.”
Sigorta sektörüne geçtiğimiz 10 yılda 30’a yakın yabancı şirket geldi. Önemli bir bölümünü dünya devlerinin oluşturduğu bu şirketler, bugün pazarın yarısından fazlasını elinde tutuyor. Büyük rekabet onlar arasında yaşanıyor, gelecek hesapları yine onlar üzerinden yapılıyor. Alman sigorta devi Ergo da, Türkiye pazarına ilk kez 2006 yılında, Balcı ailesine ait İsviçre Sigorta’nın yüzde 75 hissesini satın alarak girdi. Aile yaklaşık 2 yıl yönetimde kaldıktan sonra 2008’de, hisselerin tamamını Ergo’ya devretti.
Geçtiğimiz yıl kendi yönetimini devreye sokan Ergo, Türkiye’deki organizasyonunun başına tecrübeli yönetici Akın Kozanoğlu’nu transfer etti. Yeni CEO ile birlikte bir yeniden yapılanma projesi başlatıldı. Ergo Türkiye CEO’su Akın Kozanoğlu, bu yıl sonuna kadar şirketin adından portföyün yapısına, pek çok değişiklik yapacaklarını söylüyor ve ekliyor: “Portföyde ağırlıklı olan oto branşlarının payını azaltacağız. Kurumsal işlerde, sağlıkta pazar payımızı artıracağız. Kısa süre sonra 2 bankayla işbirliğine başlıyoruz. Dağıtım kanalımızı genişleteceğiz.”
Ergo’nun hedefinde Türk sigorta sektörünün 5 büyük oyuncusundan biri olmak var. Akın Kozanoğlu, bu doğrultuda inorganik büyümeye de açık olduklarını söylüyor. Ancak krizin sektörde beklenen konsolidasyonu ertelediğine işaret eden yönetici, satılması gündemde olan şirketlerin rafa kalktığına dikkat çekiyor ve ekliyor:
“Bu şirketlerin bir süre daha rafta kalacağını düşünüyorum çünkü fiyatları belli değil. Krizden önce yüzde 1 pazar payı ne eder biliyorduk, şimdi bilmiyoruz.”
Ergo Türkiye CEO’su Akın Kozanoğlu ile şirketin yeni dönem planlarını, sektörün geleceğine yönelik beklentilerini konuştuk:
-Ergo, İsviçre Sigorta’yı Aldığından Bu Yana Şirketin Performansı Nasıl Gelişti? Rakamlar Nereden Nereye Geldi?
Ergo, İsviçre Sigorta’yı 2 aşamada satın aldı. Önce 2006 yılında şirketin yüzde 75’ini satın aldı. Aile yönetimde kaldı. 2008’in sonlarında ise kalan yüzde 25 hisseyi satın alarak yönetime geldi. 2009 Haziran’ında da ben göreve başladım. Alım aşamalarında performansı net bir şekilde değerlendirmek çok mümkün değil. Ancak aradan geçen 3 yıl içinde yıllık ortalama yüzde 8 prim artışı sağlanmış görünüyor. 2009 yılını 675 milyon TL ile kapattık. Bu dönemde bir de emeklilik ruhsatı alındı. Son 1 yıldır şirket, emeklilik dalında da faaliyet gösterir hale geldi. 2009’da pazarda 7’nci sırada yer aldık.
Yeni Dönem Hedefinde Ne Var? Bu Yıl Ve Sonrası İçin Planlar Ne Yönde?
Bir makro planın parçası olarak şu anda gündemimizde marka değişimi var. Bunu zaten yapacaktık ama Almanya’daki süreç bizi bir miktar hızlandırdı.
Almanya’da Ergo, hayat ve hayat dışı branşlarda hizmet veren tüm şirketlerini tek bir marka altında birleştirme kararı aldı. Ergo aslında bir ürün markası değil. Almanya’da bir holding markası ve onun çatısı altında birçok marka yer alıyor. Bu yıl bunların hepsi Ergo oluyor.
Dolayısıyla Almanya’da bu marka değişimi başlayınca biz de planlarımızı öne çektik ve Türkiye’de de şirketin adını Ergo olarak değiştiriyoruz. 26 Nisan itibarıyla markamız artık Ergo İsviçre Sigorta değil Ergo Sigorta olacak. Aynı şekilde emeklilik ve hayat tarafında da Ergo adını kullanacağız.
Söz Konusu Makro Plan, Marka Değişiminden Başka Neler İçeriyor?
Biz yönetime geldikten sonra gelecek 3 yıl için bir plan yaptık. Bu plan doğrultusunda 4 başlıkta bir yeniden yapılanma süreci başlattık.
Birincisi, markamızı yeniliyoruz. İkincisi portföy yapımızı biraz değiştirmeye karar verdik. Portföyümüzde oto branşları normalin üzerinde bir ağırlıkta. Oto branşı, sektörde portföyün yüzde 50’sini oluştururken bizde bu oran yüzde 60 düzeyinde. Sonuç olarak daha dengeli bir portföye ulaşmak adına bu tabloyu bir miktar değiştireceğiz. Hedefimiz, oto branşının ağırlığını önümüzdeki 2-3 yıl içinde yüzde 50’ye indirmek yönünde. Buna karşılık kurumsal müşterilerde, endüstriyel alanlarda ve sağlıktaki paylarımızı artıracağız.
Makro planın üçüncü bacağında mali bünyemizi kuvvetlendirmek var. Biliyorsunuz, sigortacılıkta mali bünyeyi kuvvetlendirmek, hasarlara ayrılan karşılıkları artırmak anlamına geliyor. Biz de mevcut karşılıklarımızı az bulduk ve artıracağız. Zaten Hazine Müsteşarlığı da Türkiye’de sigorta şirketlerinin mali bünyelerinin biraz daha kuvvetlenmesi konusunda karar verdi. Ona da uyuyoruz.
Dördüncüsü de kurumsal altyapılarımızı güçlendiriyoruz. IT sistemleri, dağıtım kanalları, ürün yapısı, insan kaynakları, iş süreçleri gibi mutfakla ilgili konularda kaliteyi artıracağız.
Bütün Bu Çalışmalar Ne Kadar Sürecek? Toplam Ne Kadarlık Bir Yatırım Yapacaksınız?
2 yıl sürmesini öngörüyoruz. 2009’da başladık. Bu yılın sonunda tamamlayacağız. Yani 2010 yatırım faaliyetlerine odaklanacağımız, mutfağımızı yenileyeceğimiz bir yıl olacak. 2011 ve sonrasında ise sürdürülebilir kârlılık ve büyümeye odaklanacağız.
Ergo bugüne kadar Türkiye’ye, satın alma bedeli de dahil toplam 350 milyon Euro düzeyinde yatırım yaptı. Bu altyapı çalışmalarını yerleştirmek için de herhalde 25-50 milyon Euro düzeyinde bir yatırıma daha ihtiyaç olacak.
Uzun vadede hemen her branşta faaliyet gösteren bir sigorta şirketi olacağız. Kendimizi güvenilir, şeffaf, acente ve müşterisine yakın bir sigorta şirketi olarak konumlamak istiyoruz.
Ergo’nun Munich Re ile birlikte bulunduğu piyasalarda daima ilk 5’te olma hedefi var. İsviçre Sigorta’yı satın alırken de bu hedefteydi. Sonuçta küçük bir sigorta şirketi değil pazar payı yüzde 6-6,5 düzeyinde olan bir sigorta şirketi satın aldılar.
Sektörde Geniş Bir Yabancı Şirket Topluluğu Var. Yabancılar Önümüzdeki Dönemde Ne Yapacak?
Şu anda sigorta sektöründe 56 tane şirket var. Bunların yarısının da ana sermayedarı yabancı. Bu şirketlerin pazar payı yüzde 54 civarında yani pazarın yarısından biraz fazlasını, yabancı sigorta şirketleri elinde tutuyor. Bu şirketler arasında dünya devleri var. Türkiye’ye gelen 30’dan fazla yabancı sigorta şirketinin 20-25 tanesi dünya devi. Bu şirketler arasında yüzde 0,5-1 pazar payı olan da var yüzde 13-14 pazar payı olan da. Bu noktada insan, dünya devi şirketlerin bu kadar küçük primlerle Türkiye’de ne yaptıklarını düşünüyor. Bunlar herhalde Türkiye’de yatırım yapmak, büyümek, belki bir şirket satın almak için fırsat bekliyorlar. 3-5 yıl sonra da durumlarına bakacak, ya tamam ya devam diyecekler. Sonuçta Türkiye bu kadar dünya devinin top oynayacağı bir saha değil.
Böyle Bir Ortamda Sizin Geleceğe Yönelik Hedefinizde Neler Var?
Ergo’nun stratejik hedefi ilk 5’e girmek yönünde. Bu doğrultuda da büyüme hedefinde. Büyüme de organik ve inorganik olmak üzere 2 türlü oluyor. Özellikle kriz sonrasında her şirket gibi Ergo’nun da inorganik büyüme tarafında dikkat ettiği 2 konu var.
Birincisi satılan şirketin, Ergo’nun stratejisine uyması yani bir eksiğini tamamlaması gerekiyor. İkincisi de fiyatın uygun olması gerekiyor. Bu 2 unsur tuttuğu takdirde inorganik büyüme daima plan dahilinde. Ancak, bu kriz, satılmak üzere olan şirketleri rafa kaldırdı. Bunların bir süre daha rafta kalacağını düşünüyorum. Çünkü henüz fiyatları belli değil. Krizden önce yüzde 1 pazar payının bir değeri vardı ve bu değeri bilirdik. Şimdi bilemiyoruz. Bunun oturması da herhalde 1-2 yıl alacak.
“Kârlar İkinci Yarıda Düzelir”
On 3 Yılın Analizi
2002-2006 yılları arasında sektör, yıllık nominal olarak yüzde 30 büyüme gösterdi. Reel olarak da yıllık büyüme yüzde 13,5 düzeyde oldu. Sigorta sektörü bu dönemde gayri safi milli hasılanın 2 katı kadar büyüdü. Yine 2006 yılına kadar kârlılıklar da gayet iyiydi. Son 3 yıla baktığımızda ise yıllık nominal büyüme yüzde 8 olurken reel anlamda sektörün hiç büyümediği görünüyor. Kârlılık tarafında da 2007’den bu yana sektörün zarar ettiği görülüyor. Sadece geçtiğimiz yıl sektörün bilanço kârı yarı yarıya azaldı. 2008’de 841 milyon düzeyinde olan sektör kârı, 2009’da 456 milyon TL’ye geriledi. Elementerde ise kârlılıktaki azalma yüzde 70 gibi çok daha dramatik bir oranda oldu.
Zarar Dip Yaptı
Toplamda 182 milyon TL olan 2009 kârı da esas işlerden değil faiz gelirlerinden geliyor. Yani teknik manada sektörün zarar ettiği görülüyor. Bu zararın 3 önemli nedeni var. Bir tanesi global krizin etkisiyle bazı sektörlerde yaşanan taleP düşüşü. Örneğin ticaret azaldığı için nakliyat sektöründe talep daraldı, işsizlik arttığı için otoda talep düştü. İkincisi çok akıl dışı bir fiyat rekabeti var. Üçüncüsü de Hazine Müsteşarlığı’nın genelgelerine göre sigorta şirketleri mali bünyelerini güçlendiriyor yani kârdan alıp karşılıklara koyuyorlar. Bu 3 nedenle sektörün kârlılığı 2009’da dibe vurdu.
Yeni Dönem Ne Getirecek?
Biz de Ergo olarak bu tablodan nasibimizi aldık. Yeni yatırımlarımızın da etkisiyle 2009’da kâr edemedik. 2011 yılından itibaren eskisi kadar hızlı olmasa da büyüme dönemlerinin geri geleceğini düşünüyoruz. Benim kişisel tahminin kârlılığın da 2010’un ikinci yarısından itibaren yeniden başını yukarı çevireceği yönünde.
Sektörde 2009 sonu itibarıyla toplam poliçe sayısı 31,7 milyon düzeyinde. Prim üretiminde geçen yıl yüzde 3 büyüme oldu. 2010’da da yüzde 10-15 düzeyinde büyüme bekliyoruz.
Enflasyon da yüzde 8 düzeyinde olursa sektör reel anlamda büyümeye geçilebilir.
Türkiye’de sigorta penetrasyonu yani toplam prim üretiminin GSMH’ya oranı yüzde 1,3 düzeyinde. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran 2,7. Bizim de orta vadede bugünkü rakamların 2 katını yakalamamız muhtemel.
Ergo Bes’de Ne Yapacak?
Potansiyel Büyük
BES bundan 6 yıl önce Türkiye’nin gündemine girdi, yani henüz çok yeni. Ancak çok hızlı büyüyor. Şu anda 2 milyon kişinin emeklilik kontratı var. Emeklilik fonları da 9 milyar TL’ye ulaştı. Bugün yatırım fonlarının toplam büyüklüğü bu rakamın 3 katı kadar. Ancak bunlar içinden likit fonları çıkarırsanız, emeklilik fonları yatırım fonlarını geçti. Sadece geçtiğimiz yıl yüzde 40 büyüme oldu. 2010’da 12 milyara çıkacağını düşünüyoruz. Yani bu piyasa hakikaten çok büyük potansiyeli barındırıyor. Biz biraz geç girdik. Henüz 1 yıllık bir şirketiz ve rakamlarımız şu anda çok bahse değer değil. Ancak bu yıldan itibaren satış faaliyetimizi hızlandırdık. Böyle de devam edecek.
Banka Kanalı Önemli
Elementer tarafta ana dağıtım kanalı acenteler ve brokerler. Burada banka kanalının payı yüzde 12-13 gibi düşük bir düzeyde. Dolayısıyla burada bankaların çok fazla rolü yok. Bireysel emeklilik ve hayat sigortacılığında ise banka kanalı çok önemli. Bugün burada prim üretiminin yüzde 45 gibi bir bölümü bu kanaldan geliyor. Elementer tarafta bir banka kanalına sahip olmak iyidir ama şart değil. Ancak bireysel emeklilik tarafında banka kanalı olmaması bir eksiklik. Banka kanalı olmadan pazar payınız 10 olacağı yere ancak 5-6 olur. Biz de bu doğrultuda çalışma yaptık, kısa süre içinde 2 bankayla işbirliğine gideceğiz. Bireysel emeklilik tarafında inorganik büyümeye elementer tarafta olduğundan çok daha yakınız. Banka kanalına sahip bir fırsat olursa kesinlikle değerlendiririz.
HANDE D.SÜZER
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?