Altlarındaki
yöneticileri ve hatta her kademe çalışanı yakından izliyorlar. Örneğin
TAV CEO’su Sani Şener, 125 yöneticisini radarına almış durumda. Şener’in
alttan yetişenlerden oluşan gizli bir A20 listesi bile var. Bilim İlaç
Genel Müdürü Erhan Baş ise 37 çalışma arkadaşını yakından takip ediyor,
onların kariyer gelişimlerine destek oluyor. Tofaş CEO’su Kamil Başaran
200 orta kademe yöneticisinin performansını birebir izliyor. İki kişi
ise özel listesinde. İşte takipteki CEO’lar...
Etkili CEO’lar, başarılı çalışanlarını, yalnızca sorunlarla değil, aynı
zamanda fırsatlarla karşılaşacakları noktalara yerleştirir. İnsanların,
güçlü yanlarıyla etkili olabilecekleri yerlere konumlanmalarını
sağlarlar.” Modern yönetimin babası olarak bilinen Peter Drucker,
CEO’ların temel işlerinden birinin insan yönetimi olduğunu bu sözleriyle
vurguluyor. Zaten günümüzde öne çıkan “insan odaklı” yönetim anlayışını
benimseyen CEO’lar adeta beyin avcısı gibi çalışıyor. Kendilerine bağlı
yöneticileri yakından izliyor, hatta onların kariyer planlarını bizzat
yönetiyorlar.
P&G’nin eski CEO’su A.L. Lafley onlardan biri. Lafley, yönetim
anlayışını ve bir CEO olarak yaşadığı deneyimleri aktardığı 2009 yılına
ait “What Only the CEO Can Do” (Sadece CEO’nun Yapabileceği Şeyler)
başlıklı makalesinde, bir CEO’nun aynı zamanda iyi bir yetenek avcısı
olması gerektiğini vurguluyor ve kendi deneyimlerini şöyle paylaşıyor:
“Şirketimizin tepedeki 500 yöneticisini tanıyorum ve gelecekte başkan ya
da birim sorumlusu olabilecek 150 kişinin kariyer planlarıyla kişisel
olarak ilgileniyorum. Görevlendirme planlarını en azından yılda bir kez
gözden geçiriyorum, güçlü ve zayıf yanlarını değerlendiriyorum.
Toplantılarda, yemeklerde ve başka şirket etkinliklerinde yönetim kurulu
üyeleriyle görüşmelerini sağlıyorum. Bir CEO olarak P&G’nin uzun
vadeli geleceğinde en kalıcı etkiyi bu çalışmalarım yaratacağından,
yaptıklarım az bile sayılabilir.” Peki Türkiye’deki CEO’lar da Lafley
ile aynı fikirde mi? Yöneticilerinin ne kadarını tanıyor, kaçıyla
yakından ilgileniyorlar? Yöneticilerine nasıl fırsatlar sunuyorlar? İşte
cevabı...~
AZERİ'NİN STRATEJİSİ
Kariyerinin 30 yılı cam devi Şişecam’da geçen ve 2011 yılında OMV
Türkiye’nin CEO’su olan Gülsüm Azeri, şimdiye kadar yüzlerce yöneticiyle
birebir çalışma imkanı bulmuş bir yönetici. Azeri’nin OMW bünyesinde
yakından takip ettiği 50 isim var. “OMV’nin tüm dünyadaki sistematik
uygulamasına paralel olarak, Türkiye’deki operasyonlarında çalışan 50
yüksek potansiyelli yöneticinin kariyeriyle birebir ilgileniyorum. Bu
yöneticilerin yaklaşık 15’nin iş yapma tarzını yakından takip ediyorum”
diyen Azeri, onların kariyerlerine katkılarını ise şöyle anlatıyor:
“OMV dünyasının tümünde, çalışanların kariyerlerinde nasıl ilerlemesi
gerektiğine dair çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmaları şirket
ihtiyaçlarıyla birleştirerek, çalışanımızın bir sonraki kariyer adımına
en uygun zamanda geçmesini sağlamayı hedefliyoruz. OMV’nin üst düzey
yöneticilerinin katılımıyla yapılan toplantılarda, çalışanlarımızın
gelişimiyle yurtiçi ve yurtdışı fırsatlar tartışılarak, en uygun
eşleştirmeler yapılıyor. Bir yöneticiye verilecek ‘iş odaklı’ desteğin
en önemli destek olacağına inanıyorum. Bir iş kararının hangi nedenlerle
ve nasıl alınacağı konusunda yön gösterilmesi ve o konuyla ilgili
birikim ve becerinin aktarılması bence paha biçilmez önemdedir. Takibe
aldığım yöneticilerin belli özellikleri var. Öncelikleri doğru saptayan,
büyük resmi görebildiği kadar işin yapılması için gereken detayı
yönetebilen, başarı odaklı ve yaratıcı yöneticiler benim yakın takibime
girer.”
BİLİM İLAÇ'IN YÖNETİM SIRRI
Bilim İlaç Genel Müdürü Erhan Baş da yetenek yönetimine önem verenlerden. Hatta yüksek potansiyel
gördüğü yöneticilerini bizzat takip ediyor. Kendisine direkt raporlama
yapan 9 direktör ve 3 müdürü bulunan Erhan Baş, “Toplam 37 çalışma
arkadaşımı yakından takip ediyor ve gelişimlerine doğrudan veya dolaylı
destek oluyorum” diyor.
Erhan Baş’ın bu isimler içinde çok yakından tanıdıkları ise doğal olarak
birebir çalıştıkları. “Bana direkt bağlı çalışma arkadaşlarım daha
şanslı. Çünkü, anında geri bildirim alabiliyorlar. Geri bildirimi
zamanında vermek benim için çok önemli” diyor ve ekliyor:~
“Çok iyi bir gözlemciyim. Yaşayarak öğrenmeyi çok önemsiyorum. Bilim
İlaç’ı da ‘öğrenen organizasyon’ mantığıyla yönetiyoruz. Cesur, tutkulu,
yaratıcı, sabırlı, yenilikçi, yenilgiyi kabul etmeyen, güçlü ve
geliştirilmesi gereken yönlerini iyi analiz edebilen liderlerim her
konuda benden destek alabilir. Bu benim tavsiye veya mentorluğum
olabileceği gibi eğitim, konferans, koçluk gibi her türlü profesyonel
destek de olabilir.
Yakından izlediğim yöneticilerime mümkün olduğunca vakit ayırmaya
çalışıyorum. Tabii bu süre onların ihtiyaçlarına göre değişiyor. Örneğin
yeni bir görev verdiğim, yoğun mentorluğuma ihtiyacı olan bir
yöneticime her hafta vakit ayırırken, belli bir aşamaya gelmiş olanlarla
ayda bir görüşürüm. Direkt bana bağlı yöneticilerimle ise haftada en az
1 gün, 3 saat bir araya gelirim. Şirketimizi, direktörler kurulu ile
yönetiyorum. Önemli kararları bir takım olarak almak benim için önemli.
İKİ KİŞİLİK ÖZEL LİSTE
Tofaş CEO’su Kamil Başaran ise uzun yıllardır aynı kurumda olmanın
avantajıyla, 16 kişilik üst ve 200 kişilik orta kademe yönetim
kadrosunun tamamını tanıyor. Hepsinin performans değerlendirmelerini
düzenli olarak izliyor. İki kişi ise kendi deyimiyle “özel liste”de...
Başaran’ın yorumları şöyle:“Tofaş’ta halen 6 bin 500’e yakın çalışanımız
bulunuyor. 1984’ten beri neredeyse kesintisiz Tofaş’ın her kademesinde
çalıştım. Dolayısıyla bugünkü yönetim kadrosunun hepsini tanıyorum.
Birçoğuyla ailece de görüşüyorum. Ama yeni jenerasyon yöneticileri daha
yakından tanımam gerektiğine inanıyorum. Sıklıkla toplantılarımıza davet
ederek kendilerini daha yakın tanıma imkanına sahip oluyorum. En çok
mesleki tatmini, Tofaş’ın geleceğinde iz bırakacak potansiyelde yönetici
adaylarını bulduğum anlar yaşadığımı söyleyebilirim,
Tofaş olarak çok etkin bir İK yönetim sistematiğimiz var, Herhangi bir
çalışma esnasında dikkatimi çeken potansiyel yönetici adaylarını mutlaka
ilgili birim yöneticileri aracılığıyla araştırır ve birebir
kendileriyle görüşürüm, Ayrıca, kişisel olarak takip ettiğim, iki
kişiden oluşan bana özel bir listem var, Yakından takip ettiğim
yeteneklerle bir araya gelmek için oluşan tüm fırsatları
değerlendirdiğimi söyleyebilirim, Konusunu kimi zaman görüşme talebimi
ben iletirim, Ancak çalışanlarımın da bana iyi ttfkjp eden, geçmiş
ulaşması çok kolaydır. Her zaman kapım açık çalışırım, çok nadir
kapalıdır, Günlük tempom ne kadar yoğun olursa olsun, çalışanlarımın
sesini duymaya, fikirlerini öğrenmeye çok kıymet veririm.~ "İŞİM YETENEK AVCILIĞI"
“Benim en önemli işim yetenek avcılığı” diyen TAV CEO’su Sani Şener,
şirketindeki 125 ismi bizzat takip ediyor. Hatta onlara, okumaları
gereken kitaplardan özel hayatlarına kadar müdahale ettiğini söylüyor.
Ona göre duygusal zekası yüksek olanlar çok net biçimde yükseliyor.
Analitik olanlar ise çok iyi araştırıyor. Sani Şener, TAV’da hiç
bitmeyen yetenek avını şöyle anlatıyor:
“125 kişiyle çalışıyorum. Hepsini tanırım. Bizde bir A20 grubu vardır.
Bu gruptakileri İK direktörü ve ben bilirim. Bu A20, şu anda üst düzey
yönetici olmayan alttan gelen yeteneklerin grubudur. Kendilerini
bilseler şımarırlar. Bir de A40 grubu var. Yani ikinci 20. Onlar da
kendilerini bilmezler, biz takip ederiz. Özellikle ben ve İK
direktörümüz hiç çaktırmadan onları izleriz. Şahsen 125 kişiyi bizzat
takip ederim. Okumaları gereken kitaplar, yapmaları gereken çalışmalar,
özel hayatları... Hiç üşenmem çünkü benim en önemli işim bu yetenek
avcılığı...”
Şener, bu yetenekli insan grubuna ne tip çalışanları dahil ettiğini ise
şöyle anlatıyor: “Analitik olanlar da var, duygusal olanlar da. Duygusal
zekası yüksek olanlar çok net bir şekilde üst düzey görevlere geliyor.
Analitik zekası yüksek olanlar ise müthiş araştırmacı oluyor. Benim
kendi tanımım var: ‘A takımı’, ‘altın yakalılar’ ve ‘kızılderililer’.
Kızılderililer şantiyelerde, uzak bölgelerde gece gündüz çalışanlar, A
takımı iş geliştirmeyi yapan, ilişkileri çok kuvvetli olanlar. Altın
yakalılar ise teorisyenler, araştırma-geliştirme yapanlar. Üçü birden
olan yukarı çıkıyor. Yeteneklerimiz çok iyi. Efsane adamlarımız var. Ama
onları meşhur etmemek için uğraşıyoruz.”
INDEX'TE MENTOR SİSTEMİ
Bilişim sektörünün yakından tanıdığı isimlerden Index Grup CEO’su Erol
Bilecik’in 11 kişilik yönetim kadrosu var. Bilecik, “Bu yönetici
kadrosunun tamamı uzun süredir benimle çalıştığı için her birini çok iyi
tanıyorum ve hepsinin kariyeriyle yakından ilgileniyorum” diyor ve
onlarla olan ilişkilerini şöyle anlatıyor:
“Yöneticilerimizin hepsi ailemizin bir parçası gibidir. Kardeşim ya da
ağabeyim kadar yakın gördüğüm kişilerdir. Genellikle onlarla yaptığımız
görüşmelerde, onların geliştirmesi gereken yanlarıyla birlikte iyi
yönlerini de konuşuyor, aşağı yukarı her çeyrekte yaptığımız profesyonel
görüşmelerde de birbirimize mentorluk ediyoruz. Yönetici
arkadaşlarımızla gün boyunca daha çok çalışmalarımız hakkında konuşur ve
fikir alışverişinde bulunuruz. Dolayısıyla yaptığımız sohbetlerin büyük
bölümü iş hakkındadır ama günde en azından 1 saat onlarla mutlaka bir
araya geliriz.~
Bazı yönetici arkadaşlarımız sorgulamaya daha meyilliyken, bazıları da
doğrudan icraat, uygulama odaklı. Bu ayrımda ben, inisiyatif alan ve
sorgulayan yöneticilerin daha başarılı olacağını düşünüyorum. İş dışında
da bir araya gelmeye çalışıyoruz. Herkesin ailesiyle birlikte geldiği
geleneksel yemeklerimizin yanı sıra yöneticilerimizle 15 günde bir
buluştuğumuz organizasyonlar düzenleriz.”
ING'DE 10 KİŞİLİK KOÇ EKİBİ
ING Bank Türkiye CEO’su Pınar Abay ise kendisine bağlı çalışan 16
yöneticisi olduğunu belirtiyor. “Tüm bu yönetici arkadaşlarımızı
yakından tanıyor ve kariyerleriyle bire bir ilgilenmeye çalışıyorum”
diyen Abay, onların kariyerlerine nasıl destek olduğunu şöyle anlatıyor:
“Bana doğrudan bağlı olan çalışma arkadaşlarımın yanı sıra bankamızın
tüm yöneticilerinin gelişimleri benim için çok önemli. Organizasyonda
grup müdürü ve üstü unvandaki yöneticilerimizden seçtiğimiz 10 kişiyi
‘kurumsal koçluk’ okuluna gönderiyoruz. Astları, üstleri ve çalışma
arkadaşları için birer rol model görevi görüyorlar.
İş yaşamında da iletişimin açıklığına inanıyorum. Karşılıklı etkileşim,
beklentilerin açık fikirlilikle dile getirilmesi benim için oldukça
önemli. Bu nedenle ulaşılabilir olmaya, insanlarla birebir ilişki
kurmaya gayret ediyorum. Yöneticilerimizle gündemli - gündemsiz sık sık
bir araya geliyoruz. Formal toplantılar dışında, iş ortamında ya da iş
dışında mümkün olduğunca bir araya gelerek güçlü bir sinerji oluşturmaya
çalışıyorum.
Genel müdür olarak atandığımda ilk gün arkadaşlarıma ilettiğim 3 temel
hedeften biri, Türkiye’nin en çok çalışılmak istenen kurumu olmak idi.
Bu hedef bizim için çok kritik. İnsanlar çalıştıkları kurumla duygusal
bağ kurmak, özdeşleşmek ve güçlü bir aidiyet hissetmek istiyorlar.
Çalıştıkları kurumla gurur duymak istiyorlar. Onların bu isteklerini çok
önemsiyoruz.”
CEO'LARI ETKİLEYEN 4 KRİTİK ÖZELLİK
1- BAŞARI ODAKLI
Bilim ilaç Genel Müdürü Erhan Baş'ın radarına giren isimlerin ortak
özellikleri şöyle: "Başarı odaklı, sosyal sorumluluk bilinci yüksek,
dünyayı kavrayabilen, yaratıcı liderler. Başarılı bir gelecek için
hedefini belirlemek ve bu hedefe ulaşmak için iyi olmayı istemek, bunun
için çalışmak, duyarlı, uzlaşmacı ve daima optimize eden bir yaklaşıma
sahip olmak, azmetmek ve yılmamak önemsediğim konular.”~ 2- AÇIK SÖZLÜ
Tofaş CEO'su Kamil Başaran ilk sıraya açık sözlülüğü koyuyor ve ekliyor:
"Cesur kararlar alabilen, risk almaktan korkmayan kişiler de dikkatimi
çeker. Fikirlerini kendi süzgecinden geçirip doğru şekilde ifade
edebilen çalışanları takip ederim. işine verdiği kıymeti dile getirenler
benim için bir adım önde yer alır. insan ilişkileri kuvvetli, çözüm
odaklı ve yaratıcı bireyler de yakın takibimdedir.” 3- DÜŞÜNEN VE YAPAN
Iglo Türkiye Başkanı Caner Tunaman'a göre "hem düşünen hem yapan”
isimler bir adım önde. Tunaman'ın yorumu şöyle: "Şahsi tecrübelerime
göre dünyadaki yöneticiler reaktif-proaktif olarak ve thinker-doer (hem
düşünen hem yapan) olarak ayrılıyor. Ne yazık ki tüm yöneticilerin
sadece yüzde 5'i hem düşünen hem yapan oluyor. işte en kıymetli olanlar
bunlar.” 4- PROAKTİF ING
Türkiye Genel Müdürü Pınar Abay ise proaktif, girişimci, açık fikirli,
tutkulu, insan ilişkileri güçlü, yenilikçi yeteneklerin dikkatini
çektiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: "Neticede, işimiz
insanlarla... Hem bireylerin hem kurumların hayatlarına dokunuyoruz.
Sektörümüzün, insanları ve onların ihtiyaçlarını daha iyi anlayabilen,
bankacılığı sosyal yönüyle de düşünebilen, sürekli gelişim ve değişime
odaklı yöneticilere ihtiyacı olduğu kanaatindeyim.” CANER TUNAMAN / IGLO TÜRKİYE YKB. NASIL İZLİYORUM?
RADARIMDA KİM VAR?
CEO'su olduğum şirketlerde prensip olarak yaklaşık 150 yöneticimizin
hepsini tanır, 8 kişiyle ise çok yakından ilgilenirdim. Genel müdürken
bana 8-9 yönetici direkt bağlı olurdu. Sadece bana bağlı olanları değil
200 yönetici olsa bile hepsinin, özellikle gençlerin dosyalarını
okurdum. Artık başkanlık yapıyorum, Bana bağlı 9 ülke genel müdürü var,
Şimdi de onlar hakkında detaylı dosyalar tutuluyor. YAKIN TAKİP
Genel müdürken, tüm yöneticilerimin kariyer gelişme ve devamlılık
dosyaları olurdu. Bu dosyalara yöneticinin o yılki performansını,
hatalarını, başarılarını ve eksiklerini yazardım. Hangilerine devam
ettiklerini, hangilerini değiştirdiklerini not alırdım, Böylece
yöneticinin yıllık primi, maaş artışı belirlenirdi. Zamlar asla
enflasyonun altında olmazdı. Enflasyona eşit zam 'Dikkat et, vasat
skorlar alıyorsun, düzel' demekti, Enflasyon altı ise 'Kendine iş ara'
demek olurdu.~ KATKI SAĞLARIM
Yöneticilerime ve onlara bağlı anahtar yöneticilere bizzat yılbaşı
konuşmalarında özel zaman ayırırdım. Onlara nasıl gelişecekleri, hangi
kurslara gitmeleri gerektiği ve hangi tecrübe artırıcı rotasyonlardan
geçmelerinin iyi olacağını söyler ve dediklerimizi de uygulatırdım.
Anahtar yöneticilerimizin hiçbirinin 5 yıldan fazla aynı görevde
kalmasına izin vermezdim, Şahsi konuların konuşulma zamanı ise
yılbaşıydı.
YAVUZ ERKUT / TÜPRAŞ GENEL MÜDÜRÜ
“BU KAPIDAN GİREN HERKESİ İZLERİM"
UZMANLIK ÖNEMLİ
Biz uzun süredir birlikte çalıştığımız için herkesi, tüm yeteneklerimizi
uzmanlık alanına yönlendiriyoruz. Yapılanmamızı da bu çerçevede
sürdürüyoruz. Tüm yönetici arkadaşlarımı, bu kapıdan giren herkesi
izlerim. Kariyerlerini, kişilik gelişimlerini takip ederim. NASIL YÖNLENDİRİRİM?
Bugün eğer birinci halka ya da ikinci halka diye ayırırsak, genel müdür,
müdür, baş mühendis, şef, rafineri müdürü şeklinde gidersek, üst
yöneticiler olarak baş mühendis seviyesine kadar yakından izleriz.
Onları yönlendirmeye çalışırız, Hem kariyerlerini hem kişilik
gelişmelerini,,, Bizim için en önemli temel insan kaynağıdır. KİMLER İLGİMİ ÇEKER?
İşe alımlarda mezuniyet derecesi veya çok yüksek puanlar olması şart
değil. Daha orta derece de olabilir, Örneğin 4 üzerinden 2,5 üzerinde
ise hepsinin yeri vardır. Eğer yanında geliştirmiş olduğu bir yeteneği
varsa, spor veya müzik gibi, yeri vardır, Biz 9 üst düzey yöneticiyiz.
Bir baş mühendis ataması olacaksa bu 9 kişi takip eder, Onun hangi
safhalardan geçmesi gerektiğine hep birlikte karar veririz.”
TÜRK CEO'LAR İYİ AVCI MI?
“YOLUN BAŞINDAYIZ”
Korn Ferry Avrupa Strateji Komitesi Üyesi Şerif Kaynar'a göre bir
CEO'nun en kritik işi kendisinden sonraki yöneticiyi yetiştirmek olmalı.
Kaynar'ın değerlendirmesi şöyle: "Benim analizimde Türkiye'de 2 tip CEO
var. Birincisi Erdal Karamercan gibi yetenek yönetimini son derece
önemseyen, bu işe bizzat vakit ayıranlar.
Koç Holding'deki yapı da son derece planlı ilerliyor.~
Bu ikisi çok başarılı örnekler. Ama bazılarında hissedar veya aile daha
baskın. Açıkçası bağımsız CEO'luk Türkiye'de henüz emekleme safhasında.
Burada her şey biraz son dakikaya kalıyor. Oysa hakiki bir yetenek
yönetimi, CEO'nun 'kendi yerine geçecek' ismi yetiştirmesidir. Dünyanın
en büyük şirketlerinde de mutlaka 5,10 veya 20 kişilik özel listeler
vardır. Birkaç isim belirlenir, çok yakından izlenir ve desteklenir.
Olması gereken de zaten bu.” “DESTEĞE İHTİYAÇ VAR”
Egon Zehnder Türkiye Yönetici Ortağı Murat Yeşildere'ye göre ise Türk
CEO'lar yetenek avcılığı konusunda destek almalı. Görüşlerini şöyle
paylaşıyor: "Türk üst yöneticiler networking konusunda son derece
başarılı. iletişim ağları çok kuvvetli. Belki daha odaklanmış ve planlı
olabilirler. Networklerindeki isim sayısından ziyade isimlerin kalitesi
ve etkinliği daha önemli. Zira her doğru iletişim noktası en az bir
noktaya daha ulaşımınızı sağlayabilir. Yetenek yönetimi konusunda ise
insan kaynakları birimlerinin desteğini almakla birlikte pazarı takip
etmek konusunda desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Pazarda kendilerinin
gözü-kulağı olarak yetenekleri takip edecek, hatta kurum dışında bir
yetenek havuzu, yedek kulübesi yaratabilecek sistemlere ihtiyaçları
var.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?