Hareket nerede

Birleşme ve satın almalar, son 5 yılda ortalama 10 milyar dolar bandına oturdu. Bu yıl ise seçim, deprem ve global konjonktürün de etkisiyle işlem sayısı ve hacmi düşük seyrediyor...

3.11.2023 13:25:450
Paylaş Tweet Paylaş
Hareket nerede

Nilüfer Gözütok Ünal

[email protected]

Ancak beklenti, yeni ekonomi yönetimiyle önümüzdeki dönemde Türkiye’nin ülke riskinin düşmesi ve M&A pazarının 20 milyar dolar seviyelerine gelmesi. Halihazırda başta Körfez ülkeleri olmak üzere Avrupa ve ABD’li şirketler üretim gücüyle dikkat çeken Türk şirketlerine ilgi gösteriyor. Türk şirketleri de birleşme ve satın almalara açık, ancak konjonktür etkisiyle şirket değerlemelerinin istenen seviyelerde olmadığını düşünüyor, satıştan çok yurt dışında satın alma fırsatlarıyla ilgileniyorlar.

Türkiye’de birleşme ve satın almalarda pandemi sonrasında önemli bir toparlanma dikkat çekiyor. Start up ve girişim sermayesi yatırımlarını kapsam dışında tuttuğumuzda 2019 yılında 102 işlemle 3,8 milyar dolar olan birleşme satın alma hacmi, 2020’de pandemiye rağmen 106 işlemle 6,7 milyar dolar olmuştu. 2021 yılında da 189 işlemle 10,5 milyar dolara ulaşan hacim, 2022’de 222 işlem ve 14,9 milyar dolarla önemli bir büyüme ortaya koydu. Start up’lar ve girişim sermayesi fonları dahil edildiğindeyse hacim önemli ölçüde artıyor, işlem sayısı da ikiye katlanıyor. Start up’larla birlikte Türkiye’de 2019’da 233 işlemle 5,3 milyar dolar, 2020’de 304 işlemle 9 milyar dolar, 2021’de 390 işlemle 10,1 milyar dolar, 2022’de 450 işlemle 11,5 milyar dolarlık birleşme ve satın alma gerçekleşti. Oaklins inHERA Capital Yönetici Ortağı Levent Bosut, son beş yılda 2019’daki büyük düşüş dışında birleşme ve satın alma hacminin artık 10-12 milyar dolar arasında bir banda oturduğunu düşünüyor. Bosut, 2019’daki 5 milyar dolarlık düşüşün o yıl kayda değer büyük teknoloji, özelleştirme ve Türkiye Varlık Fonu gibi işlemlerin olmamasından kaynaklandığını dile getiriyor. Deloitte Türkiye Birleşme ve Satın Alma Hizmetleri Direktörü Duygu Doğançay da aynı görüşte. Ancak 10 milyar dolar bandının da son 10 yıl ortalamasının altında kaldığını hatırlatan Doğançay, bu durumu konjonktüre bağlıyor. “Pandemi ve sonrasında, Rusya-Ukrayna savaşı, enerji güvenliği, küresel enflasyonist baskılar, seçimler ve deprem gibi yeni risk ve belirsizlikler karşımıza çıktı” diyor. 

2023 GÖRÜNÜMÜ 

Her ne kadar pandemi sonrası toparlanma olsa da 2023 yılına baktığımızda işlemlerin 2022’ye göre daha düşük seyrettiği görülüyor. Bu durumun global ve lokal birçok nedeni var. Dünyada genel olarak seyreden yüksek enflasyon ve yüksek faiz ortamının etkisiyle 2022 yılı ilk yarısında global ölçekte yaklaşık 30 bin birleşme ve satın alma işlemi görülürken bu rakam 2023 ilk yarısında 26 binde kaldı. Yine geçtiğimiz yılın ilk 6 ayında 2 trilyon dolar olan işlem hacmi bu yılın ilk yarısında 1,2 trilyon dolara geriledi. PwC Türkiye Şirket Birleşme ve Satın Alma Hizmetleri Lideri Engin Alioğlu, işlem hacmindeki bu yüksek düşüşün “big ticket” olarak adlandırılan büyük hacimli işlemlerin daha az olması ve işlemlerin ağırlıklı olarak orta ölçek denilen segmentte gerçekleşmesinden kaynaklandığını dile getiriyor. Türkiye’de de görünüm paralel seyrediyor. Bu yıl ilk yarıda işlem adedi 150’nin altında kalırken işlem hacmi de 4 milyar dolar civarında hesaplanıyor. İlk 9 aya bakıldığında işlem hacminin yaklaşık 7 milyar dolar olduğunu paylaşan Levent Bosut, ancak bu hacmin neredeyse yarısını Türkiye Varlık Fonu’nun Vakıfbank ve Halkbank hisselerini almasının oluşturduğunu da belirtiyor. “Benzer bir Varlık Fonu aktivitesini 2020 yılında da izlemiştik. Diğer önemli işlemler Stellantis Otomotiv’in Fiat tarafından, Doğan Holding’e ait Aytemiz Petrol’ün Rus enerji şirketi Tafneft tarafından satın alınması, Axa’nın Groupama sigorta operasyonunu devralması, Azerbaycan merkezli Pasha Grubu’nun Mandarin Hotel Bodrum’u alması, Total Enerji’nin Rönesans Enerji’nin yüzde 50 hissesini alması oldu” diyor. 

KONJONKTÜR ETKİSİ 

Uzmanlara göre bu tabloda global konjonktürün önemli rolü var. FED, ECB, İngiltere Merkez Bankası’nın yapmakta olduğu faiz artırımlarının devam etmesi, likidite konusunda da sıkılaşmayı, fonlama zorluklarını ve dolayısıyla değerlemelerde düşüşü beraberinde getiriyor. Levent Bosut, bu durumun hem satıcıyı hem alıcıyı daha ihtiyatlı davranmaya ittiğini söylüyor. “Bunun bir sonucu da private equity fonlarının çıkışları küresel olarak yavaşladı. Artan enflasyonu kontrol altına alma amaçlı tüm dünyada ortaya çıkan sıkılaştırma politikaları Türkiye’deki fonlamalara da etki ediyor” diyor. Duygu Doğançay, yatırımcıların özellikle seçim nedeniyle ilk etapta bekle gör stratejisiyle temkinli davrandığını, ikinci çeyrekte seçim sonrası belirsizliğin ortadan kalkmasıyla pazardaki hareketliliğin arttığını ifade ediyor, “Ancak bu yıl, her yıl gördüğümüz mega işlemlerin henüz gerçekleşmediğini söyleyebiliriz” diyor. Ventura Partners Ortağı Kerim Kotan, bu yılın ikinci çeyreğinde global yatırım bankacılarının başa çıkmak zorunda kaldığı çok fazla sorun olduğuna dikkat çekiyor. “Hala yüksek seyreden enflasyon ve Avrupa’daki yavaşlama nedeniyle karamsar bir ekonomik görünüm, Ukrayna-Rusya savaşı, AmerikaÇin ticaret savaşı ve devam eden diğer jeopolitik gerilimler, bahar aylarında yaşanan şok bankacılık kriziyle birleşerek M&A işlemlerini zora soktu” diyen Kotan, yılın devamına dair beklentisini şöyle paylaşıyor: “Globalde yüzde 40 düşüşün olduğu bir yılda Türkiye’de M&A hacminin 2022 ile aynı seviyelerde bitmesi bile çok büyük başarı olarak nitelendirilmeli.” 

YATIRIMCININ YENİ ADRESİ

 Son 5 yılda birleşme ve satın almaları hareketlendiren sektörler, teknoloji ve enerji oldu. Bu alanları altyapı ve ihracata dayalı üretim sanayisi sektörleri takip etti. İşlem hacimlerinde yabancının payı da dalgalı bir seyir izledi. 2019’da yüzde 82 olan pay 2022’de yüzde 44’e, 2021’de de yüzde 27’ye geriledikten sonra 2022’de yüzde 57’ye çıktı. Yabancı yatırımcının adresi de değişti. 2010’lu yıllarda yabancı yatırımcı ağırlıklı olarak Hollanda, Almanya gibi Avrupa ülkelerinden gelirken bugün ibre Körfez Bölgesi’ne kaymış durumda. 2022’de bu bölgeden gelen yatırımcılar tüm yabancı yatırımcılar arasında yüzde 41’lik pay aldı. Branchout Global Strategy Ortağı Kürşat Doğan, bu yıl Körfez ülkeleriyle olan olumlu dış politika görüşmelerinin yine doğrudan sermaye yatırımlarını artırabileceğini düşünüyor. Levent Bosut, büyük yatırımlarda Körfez’in oranı artmış olsa da sayısal olarak hala Avrupalı ve Amerikalı yatırımcıların işlemlerin çoğunda aktif olduğunu ifade ediyor. “Biz hem satış hem satın alma tarafında şirketleri temsil ediyoruz. Bizim de uluslararası ağımız Oaklins vasıtasıyla ulaştığımız birçok yabancı Avrupalı müşterimiz, hedef şirketler peşinde” diyor. Engin Alioğlu da bu yıl ve önümüzdeki dönemde yatırımın çoğunlukla kıta Avrupası, ABD ve Körfez ülkelerinden gelmesini bekliyor. “Özellikle politik ilişkilerin gelişmesiyle birlikte Birleşik Arap Emirlikleri yatırımlarının artması da söz konusu olabilir. Şu anda yabancı yatırımcı müşteri portföyümüz ekseriyetle bu bölgelerden oluşuyor” diye konuşuyor. 

ÖNE ÇIKAN SEKTÖRLER 

Odaktaki sektör ve şirketlere gelince… Kürşat Doğan, teknoloji, medya ve telekomünikasyon sektörlerine ilginin devam ettiğini söylüyor. “Güçlü işletme sermayesi inşa eden ve ihracatını olumlu yönde artıran sanayi kuruluşlarımıza yönelik birleşme, ortak girişim ve satın alma yönündeki taleplerin artacağına da inanıyoruz” diyor. Engin Alioğlu, şu anda son 2-3 yılda gözlemledikleri trende paralel olarak kıta Avrupası ve Körfez ülkelerinden yatırımcıların teknoloji, altyapı, yenilebilir enerji ve sağlık odaklı sektörlerde orta ve büyük ölçekli şirketlere talip olduğunu söylüyor. “Özellikle Orta Doğu ülkelerinde fintek yatırımları da öne çıkıyor ve bu yatırımların artmaya devam etmesini bekliyoruz. İhracat odaklı üretim şirketlerinin de her zamanki gibi alıcısı var” diyor. Duygu Doğançay, yabancı stratejik yatırımcıların Türkiye’ye uzun vadeli yatırım iştahının ve teknoloji odaklı girişim sermayesi yatırımlarının devam ettiğini ifade ediyor. “Bununla birlikte yenilenebilir enerji sektörü şirketlerine yönelik yoğun bir ilgi var. Yine her yıl olduğu gibi Türkiye piyasası üretim, altyapı ve teknoloji sektörlerinde önemli fırsatlar sunuyor. İhracat odaklı ve katma değerli üretim yapan, büyüme potansiyeli olan, kendi sektöründe ve alanında lider, iyi yönetilen şirketler alıcı bulabiliyor” diye konuşuyor. Levent Bosut, alıcı tarafında yabancı yatırımcının oyun, e-ticaret ve B2B yapay zeka kullanan şirketlerin başarısı nedeniyle Türk bilişim sektörüne yönelik büyük bir iştahı olduğunu belirtiyor. Bosut, “Belli büyüklüklere, kârlılıklara, pazar payına ulaşmış, Ar-Ge’si, ihracatı, küresel alanda rekabet eden ürünleri, belli giriş bariyerleri olan şirketler yabancılar için cazip” diyor. 

DEĞERLEMELERDEKİ TABLO 

Birleşme ve satın almalarda en önemli konulardan biri de değerleme ve çarpanlar. Uzmanlar genel olarak değerleme ve çarpanların şu anda 2020 ve öncesine kıyasla nispeten daha düşük olduğu görüşünde. PwC Türkiye Şirket Birleşme ve Satın Alma Hizmetleri Lideri Engin Alioğlu da değerleme açısından alıcı tarafın lehine bir piyasa ortamı olduğunu, bu sebeple pazarlık sürecinin ve işlem sürelerinin uzadığını söylüyor. “Bundan dolayı piyasada arz edilen şirket sayısı da nispeten diğer dönemlere kıyasla daha düşük seviyelerde” diyen Alioğlu, şöyle devam ediyor: “Diğer yandan halka arz piyasası çok sıcak olduğu için birçok şirket halka arz planlıyor. Bu şirketler yüksek çarpanlar alabiliyor. Bu da pazarı etkileyen diğer bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Son dönemde uygulanmaya başlanan makroekonomik politikalar ve kurdaki istikrarın yakalanması için uygulanmaya başlanan politikalar çerçevesinde, şirket birleşme ve satın alma işlemlerindeki hareketliliğin 2024 yılında eski düzeyine gelmesini bekliyoruz.” Deloitte Türkiye Birleşme ve Satın Alma Hizmetleri Direktörü Duygu Doğançay ise konuya daha farklı açıdan bakıyor. Kurdaki yukarı yönlü ivmelenmenin döviz geliri olan şirketlerin değerlemesine pozitif katkı yaparken TL gelir yaratan şirketlerin değerlerinde yabancı para cinsinden kısa vadeli bir düşüş söz konusu olabildiğini belirten Doğançay, “Ancak kurdaki değişim ve enflasyonun dengelenmesi sonrasında orta vadede bu etkinin ortadan kalkması beklenir. Son dönemde TL’deki dalgalanma, Türk şirketlerinin değerlemelerini uluslararası yatırımcılar için daha cazip hale getirdi. Ayrıca birleşme ve satın almalar, finansal sorun yaşayan işletmeler için de bir seçenek olmaya başladı.” Branchout Global Strategy Ortağı Kürşat Doğan, ekonomik kırılganlıkların azalması ve ülke risk görünümünün olumlu yönde değişmeye devam etmesiyle şirket değerlemelerindeki iskonto oranının azalacağına inanıyor. 

GÖZLER YURT DIŞINDA

Şirketler cephesinde de satın alma ve birleşmelere ilgi olduğu net olarak görülüyor. Kibar Holding’den Akfen’e birçok büyük grup ve şirket satın alma ve birleşmeler için fırsat arayışını sürdürüyor. Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, otomotiv tedarik sektöründe faaliyet gösteren şirketleri Assan Hanil için de Avrupa’da ve Kuzey Afrika’da tesis kurma veya satın alma görüşmelerinin devam ettiğini söylüyor. “İtalya’da bir tesis var, ortaklık yapısını çözersek alüminyum alanında alacağız. Amerika’da üzerinde çalıştığımız 2-3 tesis var. Yeni yatırım yapmak yerine çalışan bir yeri iyileştirerek götürme gibi bir planımız var” diyor. Akfen Holding CEO’su Selim Akın, mevcut faaliyet alanlarında sinerji yaratabilecek teknoloji start up’larının radarlarında olmaya devam ettiğini belirtiyor. “Ayrıca coğrafi olarak da yapımızı çeşitlendirmek en önemli hedefimiz. Bu kapsamda yatırım planlamamız devam ediyor. Hırvatistan’da hastanenin yanı sıra yeşil hidrojen yatırımımız olacak” diyor. Yıldırım Group Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Yıldırım, yurt dışında satın almalarının hız kesmediğini belirtiyor. “Orta Doğu, Avrupa, Afrika, Kuzey ve Güney Amerika bizim yatırım rotalarımız” diyor. Faydasıçok Holding Yönetim Kurulu Başkanı Naci Faydasıçok, stratejik olarak yurt dışında şirket alımlarına sıcak bakıyor. Satın alınacak şirketin pazar payı olmasına dikkat ettiklerini belirten Faydasıçok, “Özellikle Avrupa ülkelerindeki fırsatlarla ilgileniyoruz” diye konuşuyor. Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu da kendi markalarıyla global büyümelerine devam ederken satın almalarla ilgili yurt dışı fırsatlarını yakından takip edip değerlendirdiklerini söylüyor. 

TEKLİF NEREDEN? 

Öte yandan birçok şirket satın alma ve birleşme yönünde de teklif alıyor. Doğanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, yabancı kaynaklardan ve farklı bölgelerden teklifler aldıklarını söylüyor. “Enerjide yabancı ortaklık payının artması hedefimiz var” diyor. İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, kendilerine tüm tekliflerin yabancı yatırımcılardan geldiğini ifade ediyor. “Teklifler ağırlıklı ABD, Avrupa ve Uzak Doğu ülkelerinden geliyor. Fon veya girişim sermayesi tekliflerinin ise Orta Doğu ve Körfez Bölgesi’nden geldiğini görüyoruz. Markamızın devamlılığını sağlayacak birleşmeler tercihimiz olur. Biz ürünlerimizi dünyanın diğer ülkelerine ulaştırabilecek satış ağına sahip olmak için yurt dışındaki fırsatlarla daha çok ilgileniyoruz” diyor. Canovate Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür, ölçek avantajına erişmek, global piyasada pazarlama gücünü artırmak ve sürdürülebilir kârlı büyümeyi sağlamak için alternatif bir yol olarak şirket birleşmelerine, stratejik ortaklıklara sıcak baktıklarını dile getiriyor. “Günümüz konjonktürü için satın almadan çok şirket satışı daha fazla ilgimizi çekmekle birlikte global piyasada gücümüzü artırabilecek uygun bir koşul olması durumunda satın alma da gündeme gelebilir” diyor. Orhan Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ayşegül Orhan, otomotiv sektöründe yaşanan hızlı değişimin birçok şirketin ezberlediği metotlarla iş yapma şeklini değiştirmeye zorladığını söylüyor. “Bu değişimler için birleşme fırsatları veya yeni ürün teknolojilerinin şirkete hızlıca katılması için satın almalar için fırsatlar kollanıyor” diyen Orhan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Örneğin biz de bünyemize yeni ürün olarak pedalı, yurt dışında, Fas’ta yaptığımız bir satın almayla kattık. Bundan sonraki adımlarımızda stratejimiz doğrultusunda bize uygun olabilecek satın alma fırsatlarını değerlendireceğiz.”


“M&A’DE REKOR SEVİYELERE ULAŞILMASINI BEKLİYORUM”
KERİM KOTAN VENTURA PARTNERS ORTAĞI

10 MİLYAR DOLAR SEVİYESİ 
2012-2013 yılında 20-25 milyar dolar seviyelerine ulaşan M&A işlemleri, jeopolitik risklerin artması, ülkenin kredi notunun düşmesi ve ekonomi politikalarındaki değişiklikler nedeniyle 2021-2022 yıllarında 10 milyar dolar seviyelerine oturdu. Türkiye, güçlü ekonomik temelleri, direnç kapasitesi, çevik özel sektörü, genç nüfusu, nitelikli iş gücüne erişimi, rekabetçi maliyet yapısı, uygun ve yaygın fiziksel altyapısıyla Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu pazarına hızlı erişim sağlayan stratejik bir konuma sahip.

“GERİ DÖNMELERİ MUHTEMEL” Seçimlerden sonra başlamış olan Ortodoks ekonomi politikaları ve etkin yönetimle birlikte Türkiye’nin 1-2 yıl içinde hızla gelişen bir pazar olarak büyük bir ekonomik başarı elde etmesi muhtemel. Bu durumda FDI ve M&A işlemlerinde rekor seviyelere ulaşılmasını bekliyorum. Ayrıca son 7-8 yılda Türkiye’yi terk eden birçok yabancı özel sermaye fonu ve yatırım bankasının yakın gelecekte geri dönüp ofis açması muhtemel.

“YABANCILAR OLUMLU KARŞILADI” M&A tarafında 2023 yılını 10 milyar dolar civarı bir rakamla tamamlayıp 2024-2025 yıllarında ekonomi yönetiminde önemli bir değişiklik yaşamazsak 10 yıl önce gördüğümüz 20 milyar dolarlık rekor seviyeyi aşabiliriz. Sayın Mehmet Şimşek ve Sayın Gaye Erkan’ın ekonomiyi rasyonel ve Ortodoks bir temele oturtmaları yabancılar tarafından olumlu karşılandı. Altı ay önce Türkiye’ye bakmadıklarını söyleyen yatırımcılar şimdi bize geri dönüyor. Ayrıca yabancıların işlemleri tamamlama hızlarını da artırdıklarını görüyoruz. “Değerlemeler yükselmeden, yeni rakipler gelmeden işimi bitireyim” diye düşünüyorlar.



“TÜRKİYE İŞTAH KABARTICI BİR KONUMDA”
LEVENT BOSUT OAKLINS INHERA CAPITAL YÖNETİCİ ORTAĞI

“NORMALLEŞME BAŞLADI” 
Türkiye’de politik belirsizliklerin devam etmesine rağmen yatırımcılar gözünde artık bir normalleşme oluşmaya başladı. Özellikle stratejik yatırımcılar, Türkiye’nin dinamik ve rekabetçi özel sektörünün, rekabetçi üretim özelliklerinin, Çin’in Batı ile çekişmesinde güçlenen bir tedarik merkezi olarak cazibesinin farkında. Bunlara rağmen 2015’e kadar Türkiye’yi bir cazibe merkezi haline getirmiş olan finansal yatırımcılar açısından Türkiye hala riskli. Finansal yatırımcılar diğer sektörlerdeki varlıklarını azaltmış olmasına rağmen Türkiye’de hem teknolojinin üretilmesi hem kullanılması konusundaki sektörlerde son derece aktifler.

ÇİN VE ABD İLİŞKİLERİNİN ETKİSİ Amerika ile Çin arasında yıllar içinde yükselen ve ticari bir soğuk savaşa dönüşen süreç özel sektörü ve yatırımları da yeniden şekillendiriyor. Yakın zamanda son bulacağa benzemeyen ve artık dünyanın bir gerçeği haline gelen bu gerginlik ve kutuplaşma ilerleyen zamanda daha fazla ticari kısıtlamayı, vergiyi ve ambargoyu da beraberinde getirecek. Bu çift kutuplu düzende Amerikalı ve Avrupalı şirketler de Çin ile olan ilişkilerini yeniden düzenlemek zorunda kalıyor. Çin kalabalık nüfusu ve düşük maliyeti ile imalat için lokomotif görevi görürken artık bu misyonunu tamamladı. Bu zamana kadar imalat için en uygun adresi Çin olarak gören şirketler, üretim zincirlerini en baştan tasarlama gereksinimi duyuyor. Yeni arayışlara giren Amerikalı ve Avrupalı şirketler için Türkiye iştah kabartıcı bir konumda. Önümüzdeki yıllarda Türkiye çok uluslu şirketlerin üretim zincirlerinden daha fazla pay alacak diyebiliriz.



“AB VE ABD’YE ODAKLANIYORUZ”
ŞENOL ŞANKAYA YEŞİM GROUP CEO’SU

İKİ TEMEL NEDEN 
Mevcut dönemde grubumuzun birleşme ve satın alma süreçlerine çok sıcak bakmadığını söyleyebiliriz. Bakış açımızın böyle olmasının altında iki temel neden yatıyor. İlk olarak son yıllarda dünya genelinde yaşanan ekonomik resesyon, ülkemizin ekonomik koşullarındaki belirsizlik ve artan maliyetler gibi dış faktörler nedeniyle geçici bir kâr düşüşü yaşıyoruz. Bu bağlamda, şu anki koşullar altında bir birleşme sürecine dahil olduğumuzda, şirket değerine olumsuz etki edebileceği kanaatindeyiz.

KONTROLÜN PAYLAŞIMI Ayrıca birleşmeler sırasında şirket kontrolünün paylaşılması veya başka bir tarafın hakimiyeti altına girmesi gibi olasılıkları da göz önünde bulunduruyoruz. Şirket olarak bu tür senaryoları da düşündüğümüzü vurgulamak isteriz. Tüm bu nedenlerle yakın gelecekte M&A işlemlerine yönelik bir düşüncemizin bulunmadığını açıkça söyleyebiliriz. Diğer taraftan, satın alma konusunda Avrupa Birliği ve ABD gibi ana pazarlarımıza gümrük serbestisi sunan, üretim maliyetlerinin makul ve mümkünse istikrarlı olduğu ülkelere odaklanıyoruz.




Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz