Zayıf noktaya yakın takip

Enflasyon, döviz kuru, hammaddede dışa bağımlılık, finansmana ulaşım ve nitelikli iş gücü eksikliği… Tüm bunlar, özellikle sanayinin en zayıf noktaları... Bu sorunların çoğu uzun yıllardır gündemde...

19.12.2023 09:46:380
Paylaş Tweet Paylaş
Zayıf noktaya yakın takip

Nil Dumansızoğlu

[email protected]

Plastikte petrokimya tesisi eksikliği uzun zamandır dillendirilse de hala ithalatta dışa bağımlılığın önüne geçilemiyor. Hammaddede dışa bağımlı sektörlere bir de ek gümrük vergileri darbe vuruyor. Nitelikli ara eleman eksikliği üniversite sayısının kontrolsüz artmasıyla çok daha kritikleşmiş durumda. Bu sorunların kronikleşmesi ise pek çok sektörün geleceğini tehdit ediyor.

Uzun yıllardır sanayicilerin süre gelen problemleri, sektörlerin yumuşak karnı oldu. Özellikle hammaddede dışa bağımlı olan sektörler, son yıllarda yüksek enflasyon ve döviz kurundaki aşırı artışlar nedeniyle sıkışmış durumda. Bir de bu hammaddelere gelen ek gümrük vergileri, sanayicinin dayanma kapasitesini zayıflatıyor. En son tekstil, hazır giyim ve ev tekstili ürünlerinde uygulanan ilave gümrük vergisi oranlarına da yüzde 30-100 arasında artış geldi. İpliklerde ilave vergi oranı yüzde 10’dan 13’e çıkarılırken kumaşlarda yüzde 20 olan oran yüzde 27’ye, hazır giyim ürünlerinde yüzde 30 olan oran yüzde 39’a, ev tekstili ürünlerindeyse yüzde 20 olan oran yüzde 29’a çıkarıldı. Ek vergi nedeniyle aralık sonrasında fiyatların en az yüzde 10 artacağını öngören Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ramazan Kaya, “Yine enflasyonist bir döneme gireceğiz” diyor. Son dönemde finansmana erişimin zorlaşması da sektörlerin zayıf noktalarından biri haline geldi. Örneğin inşaat sektöründe, son dönemde benimsenen politika değişikliğiyle faiz oranlarının yükselmesi, bankaların kredi verme iştahının da düşük seyretmesiyle finansmana erişim sorunu artırdı. Temmuz 2023 verilerine göre sektörün toplam nakdi kredi hacmi önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 40 artarak 752,1 milyar TL oldu. Sektörün kullandığı kredilerdeki artış, Temmuz 2021-2022 dönemindeyse yüzde 60 dolayındaydı. Uzmanlara göre hızlı faiz artışları çerçevesinde ilerleyen dönemde sektör için kaynak temini sorunu daha artacak. Finansman sorunu, teknoloji yatırımlarının da gecikmesine yol açıyor. Hayatta kalmaya çalışan küçük ve orta ölçekli işletmeler için ne yazık ki teknoloji yatırımları öncelikli hale gelemiyor. Sektör temsilcilerinin bir diğer sorunuysa yıllardır değişmeyen nitelikli iş gücü eksikliği. 

EN ÖNEMLİ SORUNLAR 

Her sektörün kendi dinamiklerine göre zayıf kaldığı konular var. Bu bazı sektörler için istihdam, bazıları için hammadde, bazıları içinse eski makine parkuru olabiliyor. Örneğin demir döküm ve talaşlı imalat sektörleri için üç zayıf nokta öne çıkıyor: Teknolojik yeniliklerin takip edilmesindeki zorluklar, iş gücü yeteneklerinin yetersiz olması ve sürdürülebilirlik. Yeni teknolojilerin sektörde kullanımı için entegre bir yatırım gerektiğine vurgu yapan Kutes İcra Kurulu Başkanı Ali Esat Kutmangil, “Günümüz dünyasında global ölçekte artan faizler ve finansal maliyetler yatırımların devamlılığına engel oluyor” diyor. Mey Diageo Türkiye Genel Müdürü Levent Kömür ise alkollü içecek sektöründeki üretici şirket sayısının az olmasına vurgu yapıyor. Bunun ihracatın artmasındaki en önemli engellerden olduğunu ifade ediyor. Rakı üretimi yapabilmek için 1 milyon litrelik üretim hacmine sahip tesisin zorunlu olması, sektörde üretici sayısının artmasına engel oluyor. Markalaşamama da pek çok sektörün zayıf kaldığı konuların başında geliyor. Zeytinyağında Türkiye’nin hala markalaşma çalışmaları içinde olduğunu belirten Köklü Zeytincilik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kürlek, şöyle devam ediyor: “Türk zeytinyağının İtalyan yağları gibi dünyada markalaşabilmesi ana amacımız. Bunun için de uluslararası reklam faaliyetlerine önem verilmesini ve yurt dışındaki fuarlara daha çok şirketin katılmasını istiyoruz. Bizim ana sıkıntımız Türk zeytinyağının markalaşamaması.” Makarna sektörüyse dünyada İtalya’dan sonra ikinci büyük ihracatçı olmasına rağmen kota sorunuyla karşı karşıya. TMSD Yönetim Kurulu Başkanı M. Aykut Göymen’in paylaştığı bilgiye göre Türk makarna üreticilerinin AB pazarına girişi, İtalya lehine yıllık 20 bin tonluk tarife kotasıyla sınırlı. Bu miktarın aşılması durumunda ton başına 110 Euro dolayında vergi ödenmesi gerekiyor. Üreticiler, başta İtalya olmak üzere AB şirketleriyle rekabet edemiyor. 

İTHALAT BAĞIMLILIĞININ TABLOSU

Üretim sektörlerinde hammaddede ithalata bağımlılık ciddi bir yük oluşturuyor. Örneğin kimya sanayinin üretiminde kullanılan hammadde ve ara mamullerde dışa bağımlılık yüzde 90’lara kadar ulaşmış durumda. İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Sektörde, 50 milyon dolar üzerinde ithalatı yapılan 157 ürün var. Bu ürünlerin toplam ithalatının, kimya sektörünün genel ithalatına oranı yüzde 85,5. Ülkemizin toplam ithalatına oranıysa yaklaşık yüzde 30. Bu ürünlerden 103 adedinin, gerekli yatırım koşullarının temin edilmesi suretiyle yatırımına ihtiyacın bulunduğu bildirildi. Nitekim 103 ürün grubundan 98’i, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi programı kapsamına alındı” diyor. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, plastik sektörünün en zayıf halkasının yerli petrokimya sektörünün yetersizliği olduğunu söylüyor. Sektörün plastik hammaddede yüzde 90 ithalata bağımlı olduğuna dikkat çeken Yavuz’un verdiği bilgiye göre plastik hammaddede 1,8 milyon tonluk üretim kapasitesine karşılık, 2020’de 7,9 milyon ton, 2021’de 8,3 milyon ton ve 2022’de 8,4 milyon ton plastik hammadde ithalatı yapıldı. Plastik hammadde ithalatına, yılda 15 milyar doların üzerinde döviz ödendiği görülüyor. Demir ve demir dışı metaller sektörünü değerlendiren İDDMİB Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Tecdelioğlu ise şunları söylüyor: “Özellikle bakır ve alüminyum mamul üretiminde, hammadde ihtiyacımızın yüksek olması, yüzde 70’ten fazlasında dış kaynak ihtiyacı doğuruyor. Hammaddedeki fiyat artışları, ihracat rakamlarını doğrudan etkiliyor ve hammaddedeki fiyat artışları ihracat rakamlarının değer olarak artışına neden oluyor. Ama asıl önemli olan, miktar olarak artışın gerçekleşmesi. Miktar olarak artış olmadığı için de değer olarak artış sürdürülebilir değil.” 

VERGİ İNDİRİMİ ŞART 

Özellikle ithal hammaddedeki fiyat artışlarının rekabeti zayıflattığını belirten sektör temsilcileri, ihracatın artması için vergi indirimlerinin olması gerektiğini düşünüyor. Züccaciye sektöründe yoğun şekilde kullanılan paslanmaz çelik ihtiyacının yalnızca 3’te 1’i Türkiye’deki üretimden sağlanabiliyor. Bu ürün üzerindeki ek gümrük vergisi nedeniyle rekabette zayıfladıklarını ifade eden ZÜCDER Başkanı Mesut Öksüz, “Ülkemizde üretimleri yetersiz olan bu tarz hammaddeler üzerindeki vergilerin kesinlikte kaldırılması gerekiyor. Veya ivedilikle bu hammaddelerin üretimlerini artırıcı yatırımlar yapılmalı” diyor. Öksüz, bunların haricinde sektördeki KDV’nin yüzde 18’den 8’e düşürülmesi, elektrikli ev aletlerindeki ÖTV’nin kaldırılmasının da sektörün büyümesi, gelişmesi ve rekabet gücünün artması açısından gerçekleştirilmesi gereken hamleler olduğunu belirtiyor. Endüstriyel mutfak sektörü de demir çelik sac ve paslanmaz çelikteki yüksek gümrük vergilerinden etkilenen sektörlerden biri. Yerli üreticinin oluşan fiyat dezavantajı nedeniyle yurt dışı piyasalarda rekabet edemediğini söyleyen TUSİD Başkanı Güçlü Kaplangı, şöyle devam ediyor: “Çeliğin maliyetlerimizdeki oranı yüzde 60. Uluslararası pazarlarda daha rekabetçi olabilmemiz için paslanmaz çeliğin üzerindeki yüzde 12 olan ek vergi, 2021’in son günlerinde yüzde 8’e düşürülmüştü. Bu ek gümrük verginin tamamen kaldırılmasının sektörümüz açısından yararlı olacağını düşünüyoruz.” 

NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ EKSİKLİĞİ

Hemen her sektörün ortak noktası nitelikli iş gücü temininde yaşanan sıkıntılar. 2020’den bu yana yüzde 533 büyüyen motosiklet sektöründe teknik eleman ihtiyacı artıyor. MOTED Genel Koordinatörü Remzi Öztürk, “Hem üretici ve ithalatçı şirketlerde hem yenileme piyasasındaki eleman eksikliği, satış sonrası konusunda yeterince kaliteli eğitim verilmesini zorlaştırıyor. Uluslararası şirketler, teknik eleman eğitimlerine giderek daha fazla önem verse de bu, sektörün önemli bir sorunu haline geldi” diyor. Türkiye’nin dijital dönüşüm ve teknoloji atılımının ihtiyaç duyduğu yetkinliğe sahip iş gücünü bulamadığını ifade eden TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak’ın verdiği bilgiye göre sektörde 213 bin kişi çalışıyor. Bu sonuca göre OECD ülkelerine göre oldukça geride ve hatta sonuncu ülkeyiz. Üstelik Türkiye’nin ücret ve çalışma ortamı yetersizlikleri nedeniyle yaşanan göçle bu sayı her geçen gün azalıyor. Almanya’daysa çalışan sayısının 1,2 milyon olduğu bilgisini veren Tombalak, Polonya, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerin de Türkiye’nin önüne geçtiğini söylüyor. Avrupa ülkeleri teknik yetkinlik karşılaştırmasında Polonya’nın dördüncü, Çekya’nın ikinci olduğu sıralamada Türkiye otuz üçüncü sırada. Diğer yandan Türkiye’de BİT alanında yeni mezun sayısının nüfusa oranı yüzde 6, yani oldukça düşük. Tombalak, teknik yetkinliklerin yetersizliği nedeniyle yazılım sektörünün ihracat potansiyelini de yakalayamadığını belirtiyor. 

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Sektörleri zayıflatan nedenlere çözüm olarak öncelikle yatırım yapmak gerekiyor. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu’na göre plastik sektöründeki yerli petrokimya sanayinin yetersizliği ve düşük katma değerli üretimle ilgili zayıf özelliklerin ortadan kalkması için öncelikle yeni petrokimya tesisi yatırımları yapılması gerekiyor. Bunun dışında alternatif çözüm için geri dönüşüm sektörünün güçlendirilmesi de bir başka önemli hamle olmalı. Kalifiye eleman sıkıntısınınsa çözümü, meslek liselerinin yaygınlaştırılmasından geçiyor. İKMİB Başkanı Adil Pelister, “Her üretim sektörüne uygun olarak meslek yüksek okulu ile imalat sektörü şirketleri iş birliği güçlendirilmeli. Meslek yüksek okulu öğrencilerine de uzun dönemli staj imkanı sağlayarak nitelikli çalışan sayısı artırılmalı. Ayrıca sanayi ve üretimde staj yapan gençlerin iş yerinde devam etmesi durumunda sigorta pirimi veya emeklilik avantajları gibi teşviklerin verilmesi katkı sağlayabilir” diyor. Mobilya sektörünü değerlendiren MODOKO Başkanı Koray Çalışkan, değiştirilen mobilyaların geri dönüştürülmesi gerektiğine dikkat çekiyor ve şöyle devam ediyor: “Her yıl mobilya üretiminin yüzde 70’i çöpe gidiyor. Avrupa Mobilya Üreticileri Federasyonu (UEA) istatistiklerine göre AB’deki mobilya atıkları, toplam kentsel katı atık akışının yüzde 4’ünden fazlasını oluşturuyor. Ne yazık ki mobilya üretirken ortaya çıkan talaşı dahi yeniden kullanabilecekken üstüne para verip ancak çöpe atabiliyoruz. Sürdürülebilirlik deyince mobilyada da yeniden kullanımı artırmak, çevreci mobilya üretimini teşvik etmek, bunun için eko-etiket standartları getirmek gerekiyor.”


“AVRUPA’YA VE ABD’YE İHRACATIMIZ KISITLANIYOR”
KEREM ÇAKIR BORÇELİK GENEL MÜDÜRÜ

KORUMACILIK ÖNLEMLER
İ Korumacılıkta Türkiye’ye uygulanan önlemler ve Türkiye’nin karşılık için uyguladığı önlemler, sektörü etkiliyor. Bizi en olumsuz etkileyen önlemler arasında AB Safeguard ve 2018’de başlatılan ABD Section 232 önlemiyle AB’nin galvanizli sac ithalatında Türkiye’ye uyguladığı anti-damping vergisi bulunuyor. Dünyada en çok çelik ithal eden ülkeler 48 milyon tonla AB ve 30 milyon tonla ABD. Afrika’da da talep mevcut ama hem miktarlar bizi göreceli olarak doyurmaz hem orada kritik öncelik düşük fiyat. Dolayısıyla bu önlemlerle en değerli 2 ihracat pazarımız kısıtlanıyor. En büyük sorunumuz bu.

EN BÜYÜK PAZARLAR Bu durum sadece sektörümüzü değil Türk ekonomisini de etkiliyor. En yüksek ihracat zamanlarımızda 2017-2018 yıllarında yassı çelikte ABD’ye 700 bin ton, Avrupa’yaysa 3-4 milyon ton ihracat yapıyorduk. 2022’de ABD ihracatımız 200 bin tonun altına, Avrupa ihracatıysa 2 milyon tona düştü. Yassı çelikte Türkiye’nin üretim kapasitesi çok yakında tüm malzeme grupları için iç tüketiminin kat kat üzerinde olacak. Dolayısıyla ihracat, Türkiye için bir zaruriyet. En büyük pazarların ihracata kapalı olması sektörü de etkiliyor.



“ÖLÇEK EKONOMİSİ SORUNU OLUMSUZ ETKİLİYOR”
ADNAN DALGAKIRAN TÜRKİYE MAKİNE FEDERASYONU BAŞKANI

VERİMLİLİĞİ DÜŞÜRÜYOR 
Makine sektörü tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de KOBİ yoğun yapıda. Ancak ülkemizde makine sektöründeki girişim sayısı ve niteliği, bu sektörde gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında ölçek ekonomisi sorunu ortaya çıkıyor. Bu durum, verimlilik artışının sınırlı kalmasına da neden oluyor.

BÜYÜKLERİN KATKISI TÜİK 2022 rakamlarına göre makine sektöründe 54 bin kadar girişim bulunuyor. Şirket başına çalışan sayısı 14 civarında. Buna karşın sayıları 3 bin kadar olan büyük ve orta boy işletme, istihdamın yüzde 60’ını karşılarken ihracatın yaklaşık yüzde 90’ını yapıyor.

REKABETİ ZAYIFLATIYOR Ölçek ekonomisinin sağlanamaması sektör şirketlerinin ulusal ve uluslararası rekabet gücünü olumsuz etkiliyor. Teknik, mali ve çalışma hayatı gibi hususlarda yürürlükte olan mevzuatın uygulama etkinliğini artırmak için kamu erkinde olan piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetleri artırılmalı. Dış ticaret ve Ar-Ge gibi devlet destek ve teşvikleri etki analizleri yapılmalı, şirketlerin başarı performansı ve verimlilik düzeyi değerlendirme kriterleri arasında olmalı.



“TECRÜBELİ MAVİ YAKA BULUNAMIYOR”
ZİYA EREN KMC METAL YÖNETİM KURULU BAŞKANI

ÖNEMLİ SORUN
Özellikle üretim hatlarımızda aradığımız tecrübeli, nitelikli mavi yaka temininde sıkıntı çekiyoruz. Üniversite mezunu sayısı arttığı için kimse makine başında iş tercih etmiyor. Genel ekonomik konjonktür göz önüne alındığında, personel sürekliliği önemli bir problem oluyor. Hem çalışan hem işveren açısından sürdürülebilir olmaktan uzaklaşıyor. Şu anda da yaşamış olduğumuz deprem felaketi nedeniyle mevcut iş gücü yoğunluğu, depremden zarar gören bölgelerin yeniden inşasına çekildi.

ÜRETİME ETKİ Üniversite sayısı çok arttı. Bu kadar çok sayıda üniversiteden yeni mezuna iş beğendirmek veya üretimde kalifiye eleman bulabilmek haliyle güçleşiyor. Ülkemizde ihtiyaç fazlası mimar, mühendis, avukat varken nitelikli ara eleman ve mavi yaka çalışan bulunmuyor. Bu tablo zaman zaman üretim süreçlerimizi olumsuz etkileyerek satış kontratlarımızdaki terminlerin gecikmesine kadar olumsuzluklara neden oluyor. Eğitim sisteminde ara eleman ve teknik eleman yetiştiren meslek liselerinin artırılması bir zorunluluk olarak ele alınmalı. Gençlerin eğitiminin, ülkenin ara eleman ihtiyacını karşılamak üzere yönlendirilmesi ve tüm planlamanın buna göre yapılması gerekiyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz