Beni bir tek atım Kont dinlendirir

Dünyagöz Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Eray Kapıcıoğlu, binicilik hobisini bize anlattı.

28.07.2014 22:13:290
Paylaş Tweet Paylaş
Beni bir tek atım Kont dinlendirir
Eray Kapıcıoğlu, kendi deyimiyle tam bir iskolik. Çalışmaktan büyük keyif aldığını söyleyen Kapıcıoğlu, bu yoğun tempoda kendisini dinlendiren tek seyin ise at binmek olduğunu anlatıyor. Ata binmeyi isi yönetmeye benzeten Kapıcıoğlu, “İşte nasıl konsantre oluyor, doğru adımları atmak, doğru kişilerle çalışmak zorunda kalıyorsanız atın üstünde de aynı önlemleri almak zorundasınız” diyor.

Dünyagöz Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Eray Kapıcıoğlu, yaklaşık 10 yıldır binicilik sporuyla ilgileniyor. Kont adında bir atı olan Kapıcıoğlu, binicilikten müthiş keyif aldığını söylüyor. Haftada 2 gün Kemerburgaz’da at binen Kapıcıoğlu, belindeki bir problem nedeniyle bu spora bir süreliğine ara verse de en geç 2 ay içinde atıyla tekrar buluşmayı planlıyor.

Ailede kendisi dışında sadece büyük kızı Demet’in binicilikle ilgilendiğini anlatan Kapıcıoğlu, atı tanımayan birinin eyerin üstünde durmasının çok zor olduğunu söylüyor. İmkanı, zamanı ve atlara sevgisi olan herkese bu sporu öneren Kapıcıoğlu, “At binmenin olmazsa olmazı kondisyondur.

Günde 8-10 kilometre tempolu yürüyüş yapmakla 1 saat at binmek arasında hiçbir fark yok. Eğer çok hareket etmeyen biriyseniz ata binmeye başladığınız ilk zamanlarda çok sıkıntı çekebilirsiniz” diyor. Dünyagöz Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Eray Kapıcıoğlu, binicilik hobisini bize şöyle anlattı:

‘Biniciliğe ne zaman merak saldınız?
Atlara olan sevgim, çocukluk yıllarına dayanıyor. Ancak biniciliğe başlayalı aşağı yukarı 10 yıl oldu. Gençlik yıllarında at binmişliğim vardı, ama hiç atım olmamıştı. Hem atlarımıza bakan seyislerden hem hocamızdan eğitim aldım, biniciliğin püf noktalarını öğrendim. Aslında ata binmek, otomobil kullanmak gibi.~

Hiç otomobil kullanmayan biri başta yapamam diye korkar ama öğrenince de “Ne kolaymış” der. Binicilik de aynı... Tamamen kendinizi kontrol etmenize bağlı, biraz denge meselesi. At, çok farklı bir hayvan. At, bindiğiniz zaman sizi bütün şeylerden koparıyor, beyninizi tamamen boşaltıyor. Ancak çok dikkatli olmalısınız, çünkü en ufak bir hatada üzerinden düşebilirsiniz.

Aslında bu sporu yapabilmek biraz da ekonomik durumla alakalı. Çünkü masraflı bir hobi. Atın aylık bir masrafı, onu çalıştıranın, bakanın maaşı var. Biz at binmeye gitmediğiniz zaman atı çalıştırıyor, hareket ettiriyor, kilo almamasını sağlıyorlar. Ancak her şeye rağmen binicilik çok keyifli, müthiş bir spor.

Ne sıklıkta at biniyorsunuz?
Son 7-8 aydır belimdeki bir problem nedeniyle ara verdim. Doktorumun söylediğine göre 1-2 ay sonra binebileceğim. Ata binmek beni müthiş şekilde dinlendiriyor. Haftanın iki günü Kemerburgaz’a gidiyorum. Orada iki atımız var. Biri kızım Demet’in, diğeri benim. Ancak ben gidemesem de her gün atımı çalıştırıyorlar.

Atınızın adı nedir? Yarış atı mı?
Atımın adı Kont. Çok sevimli, güzel, güçlü bir hayvan ve yaşı da çok genç. Belçika’dan getirttim ama öyle yarış atı falan değil. Yürüyüş atı. Çok sevdiğim bir dostumun oğlu Belçika’da hem okuyor hem de binicilik yarışlarına katılıyordu. Atımı bana o gönderdi, maliyeti aşağı yukarı 10 bin Euro tuttu. Beni bir tek Kont dinlendiriyor. Onu beslemekten çok keyif alıyorum. Ona şeker, siyah üzüm, havuç veriyorum,

Biniciliğin sizi dinlendirdiğini söylediniz. Bunun dışında size özellikle çalışma hayatında neler katıyor?
Öncelikle yaptığınız spor, hem keyifli hem sağlık açısından faydalı. Ata bindiğiniz zaman tabiri caizse beyniniz boşalıyor. Bunu her yerde kolay kolay sağlayamazsınız. Atı yönetmek, tıpkı işi yönetmek gibi.

İşte nasıl konsantre olup, doğru adımları atmak, doğru kişilerle çalışmak zorunda kalıyorsanız atın üstünde de aynı önlemleri almak zorundasınız. Ancak atla işi kıyasladığınız zaman iş daha tehlikeli. Atı durdurursunuz ama işe yaptığınız yatırımı durduramazsınız.

Binicilik yarışmalarına katılır ya da bu tarz yarışları takip eder misiniz?
Hayır, etmem. Parkur atlama falan benim işim değil. Çok yakın avukat bir dostum vardı, geçen yıl rahmetli oldu. Onunla beraber ata biner, ormanda 3-4 saat gezerdik. Onu kaybedince açık araziye çıkmayı da durdurdum.~

Ailede sizin dışınızda kimlerin biniciliğe merakı var?
Sadece büyük kızım Demet’in var, diğerlerinin yok. Korkuyorlar, çünkü atın üzerinde durmak gerçekten kolay değil. Atı tanımayan, onunla vakit geçirmeyen birinin o eyerin üstünde durması çok zor.

Biniciliğe ilgi duyan kişilere neler önerirsiniz?
Vakti, imkanı, ata sevgisi olan herkese biniciliği öneririm. Çok yoğun bir iş tempom olmasa sabahları at binip buraya saat 11.00’de gelirim, cumartesi-pazarımı da orada geçiririm. At binmenin olmazsa olmazı kondisyondur.

Günde 8-10 kilometre tempolu yürüyüş yapmakla 1 saat at binmek arasında hiçbir fark yok. Aynı eforu sarf ediyor, ter atıyorsunuz. Eğer çok hareket etmeyen biriyseniz ata binmeye başladığınız ilk zamanlarda çok sıkıntı çekebilirsiniz. Ayrıca benim gibi bel sorunu olanlar da problem yaşayabilir.

Boş zamanlarınızı binicilik dışında nasıl değerlendirir, neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Sabah 05.30-06.00 gibi kalkıyorum, 6 saatten fazla uyumuyorum. Fırsat bulursam Karadeniz’e memleketime giderim. Öyle uzun tatillerim olmaz, bazen yurtdışına yatırım için yer bakmaya gittiğimizde tatil yaparım. Beni ata binmek dışında ikinci dinlendiren şey deniz.

Bir arkadaşımın teknesi var. Onunla bazen hafta sonları Göcek’e kaçıyoruz. Ancak benim en çok hoşlandığım şey çalışmak. 14 yaşımdan beri çalışıyorum, artık işkolik oldum.
bir hobi edineyim” diyorum. Zaten inşaat işim de var, yılda 40-50 daire yapayım. Ancak o zaman ne olacak, saat 12.00-13.00’te işe gidecek, 17.00’da çıkacağım.

Sonra da vakit geçirmek için kendine yer arayacağım. Halbuki ben sabahları çok erken işe geliyorum, gazetelerimi okuyup, haberleri izleyip, kahvaltımı yapıp 08.00-08.30’da işe başlayabiliyorum ve bundan çok keyif alıyorum.~

Zaten parayı bankaya koyup faiziyle geçinmek bana ters. Zenginlik burada kalıyor, kimse malını mülkünü öteki dünyaya götürmüyor. Benceinsanın serveti arttığı sürece merhametinin ve vicdanının da aynı seviyede artması lazım.

Siz kazancınızı nasıl değerlendirirsiniz? Kazandığınız parayı hep yatırıma mı dönüştürürsünüz?
Hayatım boyunca paramı bankaya koyup 1 lira faiz almadım. Hazine bonosu falan tanımam, borsaya filan girmedim. Hep işime yatırım yaptım. Türkiye’de o kadar çok işsiz hatta okuyup da işsiz olan o kadar insan var ki...

Bir hastane açacağımız zaman alacağımız kişi sayısı bellidir. Ancak başvuru bazen belirlediğimiz sayının 50 katı olabiliyor. Ortaokul mezunu eleman alacağımız bir pozisyona master yapmış kişiler başvuruyor. Bu yüzden hep şunu söylerim: Kimse hazır paranın üstüne yatmasın, yatırım yapsın, istihdam yaratsın. Böylece bu ülkede çoğu gencin de önü açılır.

Çocuklarınıza da mı aynısını öğütlüyorsunuz?
Evet, zaten onlar da benim gibi işkolik oldu. 3 kızım, 1 oğlum var. Hepsi çok dürüsttür, hiç yalan söylemezler ve işlerinde de çok başarılılar. Benim onlara tek tavsiyem, benim gibi çalışmaları ve istihdam yaratmaları olabilir. Çünkü insan huzuru ancak istihdam yaratarak bulabilir.

Çok paranız olsun ama hiç yatırım yapmayın, sağlığınızı, huzurunuzu, çocuklarınızı kısacası her şeyinizi kaybedersiniz. Siz ölmeden çocuklarınız “Ölse de para bize kalsa” diye hesap yapmaya başlar. Çünkü onlar da başarısız yetişmiştir. Siz paranızın üzerine yatıp ondan geçinen bir insan olursanız çocuklarınıza da o ruhu aşılamış olursunuz,

Onun için çocuklarıma çalışmalarını, hangi işi seviyorlarsa onu yapmalarını öneriyorum. Fakir fukaraya yardım etmelerini, vicdanlı olmalarını öğütlüyorum. Hepsi de benden bir şey almış. Sabah başkalarının yanında çalışıyor gibi erken kalkarlar. Büyük kızım Demet işletmeyi bitirip hastane masterı yaptı.

Benimle çalışıyor. Elif mimar, Vahit işletmeyi bitirdi. İkisi inşaat kısmında çalışıyor. Melike ise bambaşka bir işi seçti. İşletme bitirdi ama mücevher tasarımı üzerine eğitim aldı. Nişantaşı’nda bir mağaza açtı, ürettiği ürünlerin patentini alıp bir marka yarattı.~

"80 bin hastaya ulaşmak istiyoruz"
HEDEF 25 HASTANE

Dünyagöz’ün büyümesi için çalışmalar yapıyoruz. Olmadığımız illerde hastaneler açıyoruz. Şu anda yapımı devam eden hastanelerimiz ve bu sene açılacaklar var. Konya, Çorlu, Erzincan’daki hastanelerimizin yapımı sürüyor.

Ankara’da büyük bir hastanemiz var. Onu ameliyatlarda takviye etsin diye butik tıp merkezleri açıyoruz. Sakarya’da bir hastane açacağız. Şu an 18 noktadayız, yıl sonuna kadar bu sayı 25 ulaşır.

107 ÜLKEDEN HASTA
Dünyagöz prensipleri olan bir grup. Bütün doktorlarımız sadece Dünyagöz’de çalışır. Ne muayenehaneleri vardır, ne devlet hastanesinde görevleri. 1996’dan beri kullandığımız cihazlardan eldiven dahil bütün sarf malzemelerinde FDA onayı olmayan hiçbir şeyi hastanemize sokmadık, kalite standardımızı bugüne kadar taşıdık. Güvenilir bir marka yarattık ve bu markaya da yurtdışından 107 ülkeden hasta geliyor.

AVRUPA’DA KLİNİK
Avrupa’da 4 noktada kliniklerimiz, Frankfurt’ta hastanemiz var. İki yıl içinde kliniklerin sayısını 25’e çıkaracağız. Bunlar sanıldığı kadar büyük yatırımlar yaptığımızı yerler değil sadece poliklinik hizmeti yapacak, ameliyat tanısı koyacak, Antalya’da ve İstanbul’daki hastanelerimize hasta gönderecek. Geçen yıl 40 bin hastaya baktık. Bu yıl bu rakamı 80 bine çıkarmak istiyoruz.

"Başarısızlık para kaybetmekten kötü"
MUTLAK BAŞARI

Küçük yaşta ticarete atıldığım için parayı da parasızlığı da çok iyi bilirim. Her duamda Allah’tan sıkıntıya girmeden iş yapmayı, istihdam yaratacak para kazanmayı nasip etmesini dilerim. Bence sevdiğiniz işi yaparak istihdam yaratmak dünyada en keyif alınacak şey.

Bizde Karadenizliliğin verdiği bir şey var: Başarısız olmak para kaybetmekten kötü diye. O yüzden yaptığımız işi muhakkak başarmalıyım. Doktor değilim, hatta üniversite de bitirmedim ama insana verdiğim değerle çıktığım bu yolda Dünyagöz’de başarıyı yakaladım.~

İŞİ KOKLAMALI
Girişimcilik cesaret ister. Hem risk almanız hem yaptığınız işi iyi koklamanız gerekir. Yapacağınız iş hangisi olursa olsun sizi batırmayacak bir iş olmalı. Zarar edebilirsin, işten emin olmak için belki küçük adımlarla başlar sonra büyütürsün. Bende de o girişimci ruh var.

Böyle bir iş yapıyorsanız ve doktor değilsiniz işe hangi noktaya ulaşmak istediğinizi düşünerek başlamanız lazım. Dünyagöz’e İstanbul Levent’te bir hastane ile başladık ama sonra Anadolu’dan ve yurtdışından hasta gelmeye başlayınca yüzde 120 kapasiteyi bulduk.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz