Caner Tunaman’la kariyer hayatında en fazla ses getiren işlerden biri olan Benckiser başarısını ve küçük bir şirketi bir dünya devi haline nasıl getirmeyi başardıklarını konuştuk.
Daha sonra Peter Hart, bu kadar teklif içinde neden Benckiser’i tercih
ettiğimi sordu. Tek nedeni Calgon’du açıkçası. Dünyada insanların sadece
yüzde 5’inin kafasında kepek var. Oysa yüzde 25’i kepek şampuanı
kullanıyor. Sadece önlem almak amacıyla... Bu çok enteresan. Aynı durum
Calgon için de geçerliydi. Bu ürünün potansiyeline inandım.
Deve dönüşme öyküsü
Bu şekilde şirketi kurmaya başladık. Bir yandan Benckiser Türkiye’yi
kurarken bir yandan da Benckiser’in dünya operasyonunun yönetim kurulu
üyesiydim. Ancak ben şirket kurulurken bazı kurallar koydum. ‘Öyle bir
sistem oluşturalım ki P&G, Unilever, Colgate-Palmolive, Henkel ne
yaptıysa tam tersini yapalım’ diyerek yola çıktım. Onların peşine
takılarak bu işi büyütmemiz mümkün değildi. Uluslararası reklam
ajanslarıyla çalışmama kuralı getirdim. Sonuçta bir sürü yerli ajans
var. Onlar bize fikir sunsun, oradan seçelim diye düşündüm. En büyük
tepkiyi ise AR-GE’miz olmasın dediğimde aldım. Sonuçta Unilever’de
binlerce kişi araştırma geliştirmede çalışıyor. Biz kaç tane AR-GE’ci
alabilirdik ki... 100 tane bile alsak yine de bu devlere yetişmemiz
mümkün değildi. Biz Almanya’da çalışıyorduk. Almanya’da bir sürü insan
evinde freelance araştırma yapıyordu. Türkiye’de bile böyle insanlar
vardı. Bu insanlarla çalışalım diye düşündüm. Sadece bu işi koordine
edecek iki kişi aldık. Sonuçta bu insanlar Unilever gibi yerlere
gittikleri zaman kapıdan kovuluyordu. Bunlara biz sahip çıktık. Nitekim
hepsi bize geldi. Hiç unutmuyorum, yırtık blue jean’li bir kız, ‘Ben
tablet deterjan yaptım’ diyerek kapımızı çaldı. Bu sayede ilk tablet
deterjanı Benckiser çıkardı. Daha başka pek çok ürünü bu şekilde
çıkardık.
Kosla nasıl yaratıldı?
Benckiser Türkiye olarak da Kosla’yı biz yarattık. Bir gün ekibimi
çağırdım. Renklileri rahatsız etmeyecek bir çamaşır suyu üretilebilir mi
diye sordum. Böyle bir şey olmadığını söylediler. ‘Şişesine 10 milyon
TL versem de yok mu’ dedim. Bunun üzerine İspanya’da bir hammadde
olduğunu ancak adamın bunu satmaya yanaşmadığını söylediler. ‘O adamın
kapısında yatın yine de ikna edin’ dedim. Sonuçta hammaddeyle ilgili 5
yıllık bir sözleşme imzaladık. Bu hammaddeyle Kos-la’nın ilk denemesini
yaptık. Hanımlara da 3 misli fiyata sattık. ‘3 misli fiyata kim alır
Caner’ dediler. Ben hanımlara güveniyordum. Çamaşır suyu daha ucuz ancak
döküldüğü yeri beyazlatıyor, kokuyor. Kosla sıvı ise bundan çok daha
öte bir şeydi. Zaten reklam filminde de bu sloganı kullandık. Bunu da
ben buldum: ‘Çamaşır suyundan çok öte’ dedik. Birden bire piyasaya giren
Kosla, 3 misli fiyatıyla çamaşır suyu pazarının yarısını aldı götürdü.
Buradan Kosla’yı dünyaya aktardık. Ancak Baltıklarda bir yerde Kosla,
‘salak’ anlamına geldiği için ismini Vanish olarak değiştirdik. Kosla
benim her zaman işin içinde olduğumun da bir göstergesi. Dünya yönetim
kurulu üyesi, genel müdür ve başkan olarak hep işin içinde oldum.”
Su anda Benckiser çok iyi bir şirket haline gelmiş durumda.
Benckiser’in global organizasyonunu farklı sistemleri devreye alarak
geliştirdik, global bir şirket haline getirdik. Artık şirket öyle bir
hale geldi ki Avrupa’daki bankalara gidip ‘Benim param var, hisse senedi
almak istiyorum’ diyen her kişinin önüne sunulan şirketler arasında
mutlaka Benckiser de var. Benckiser , krizlerden bile yara almadan
çıkmayı başardı.