Gerçek bir sıradışı insan öyküsü... Daha 5 yaşındayken 3 basamaklı sayıları zihninden topluyordu. İlkokulda klarnet çalmayı öğrenmişti. Müziğe tutkulya bağlıydı. Biraz da bu nedenle okulu yarıda bı...
Gerçek bir sıradışı insan öyküsü... Daha 5 yaşındayken 3 basamaklı sayıları zihninden topluyordu. İlkokulda klarnet çalmayı öğrenmişti. Müziğe tutkulya bağlıydı. Biraz da bu nedenle okulu yarıda bıkarıp, bir orkestrada saksafon çalmaya başlamıştı. Birden ekonomi okumaya karar verdi. Böylece sonraki yıllardaki hayatı da şekillenmiş oldu. Ama renkli yaşamı devam etti. Siyasi danışmanlık, şirket patronluğu, reklam yıldızlığı derken ABD’nin Merkez Bankası’nın başına getirildi. Tahmin edebileceğiniz gibi Alan Greenspan’dan, dünyanın en güçlü para yöneticisinden söz ediyoruz...
“Bütün gözler Al’ın üzerinde”... Saygın ekonomi dergisi “The Economist” Eylül 1998’de Asya krizi sırasında böyle diyordu... “Al”, yani Amerika Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan, 3 Ocak 2001’de ekonomi çevrelerince “sürpriz” olarak tanımlanan bir karar verdi ve faizleri 0.5 puan birden indirdi, bütün gözler bir kez daha ona çevrildi. Tüm dünyada ekonomi-finans ve politika çevrelerinde uzmanların kafasında sorular uçuşmaya başladı.
“Greenspan genellikle 0.25’lik kademeleri tercih eder. Acaba bir bildiği mi var? Ekonomi ağır bir resesyona doğru mu gidiyor?” tartışması gündeme geldi.
FED (Federal Reserve Board-ABD Merkez Bankası), 2000 yılının başında faizleri hızla yüzde 6.5’e kadar yükseltmişti, böylece enflasyonist baskıyı ortadan kaldırmayı ve ekonomiyi yavaşlatmayı hedefliyordu. Çünkü, üst üste yüzde 5 civarında büyüme yakalayan ABD ekonomisinde işsizlik iyice düşmüştü, ücret ve maliyet artışları kaçınılmazdı. Greenspan, son bir yıldır ekonomiyi soğutmaya çalışıyordu.
Onun açıklamaları tüm dünya ekonomileri için, büyük önem taşıyor, borsalardaki hareketleri etkiliyor, ağzından çıkan her söz tüm dünyada ekonomi ve finans çevrelerince dikkatle analiz ediliyor... Greenspan’in hayatını, sözlerinin piyasaları nasıl etkilediğini anlatan kitaplar yazılıyor. Capital olarak “Paranın arkasındaki” bu güçlü ve ilginç adamın portresini inceledik. Ailesini, saksafon çalma tutkusunu, FED Başkanı olmadan önceki iş kariyerini ve aşklarını kaleme aldık.
Hayat öyküsü
Alan Greenspan, 1987’de Ronald Reagan’ın başkanlık döneminde Amerika Merkez Bankası’nın ( FED) başkanlığı görevine atandı. Onun FED’deki görevi boyunca Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki en uzun ekonomik büyüme dönemini yaşandı. Ekonomi basınının gündeminden hiçbir zaman düşmeyen “Al”, adeta dünya çapında tanınan, dikkatle takip edilen bir “yıldız” haline geldi. İlginç kişiliği, gazetecilerin gözlerinden kaçmasa da hep gölgede kaldı.
Greenspan, 6 Mart 1926’da, Manhattan’da o yıllarda yeni kurulan Washington Heights adlı bölgede doğdu. Babası Herbert Greenspan, orta boylu, film yıldızı Gene Kelly’e benzetilen bir işadamıydı, daha sonra borsa simsarı oldu. Herbert’in ailesi Almanya kökenliydi. Annesi Rose ise Polonya’dan göç eden 7 çocuklu bir ailenin kızıydı. Koyu renk saçlı, sevimli, hayat dolu, pozitif bir ev kadınıydı. Alan 5 yaşındayken ana-babası boşandı. Erken evlenen Greenspan çiftinin mizaçları birbirine uymuyordu. Herbert, biraz hayalci ve ilgisizdi. Rose ise enerji ve neşe doluydu. 1929 krizi ile birlikte aile finansal sorunlar yaşamaya başladı, evdeki stres arttı ve bu durum boşanma sürecini hızlandırdı.
Saksafoncu FED Başkanı
Rose oğlunu aldı ve baba evine geri döndü. Broadway ve 163’üncü caddelerin kesiştiği köşedeki tek odalı, küçük bir apartman dairesinde yaşamaya başladılar. Alan zeki bir çocuktu; henüz 5 yaşında iken 3 basamaklı sayıları zihinden toplayabiliyordu. Okulda da başarılı bir öğrenci oldu. Yakındaki bir apartmanda oturan teyze çocuklarıyla adeta kardeş gibi birlikte büyüdü.
Annesi piyano çalmayı ve şarkı söylemeyi çok seviyordu. Amcası Mario ise operaya gönül vermiş bir oyun yazarıydı. Al, müzik tutkunu aile ortamında büyüdü, çocukluğunda klarnet çalmaya başladı. Lise yıllarında onun da bir platonik aşkı vardı... Al’ın “Corrinne Eskris” adlı genç kıza aşık olduğunu bilmeyen kalmamıştı. Lise arkadaşları tarafından “Biraz çekingen ve sessiz” olarak tanımlansa da aktif bir öğrenciydi, sınıf başkanlığı yaptı, okul orkestrasında çaldı. George Washington Lisesi’nde matematiğe yatkınlık göstermesine rağmen müziği seçti.
New York’un önde gelen müzik öğretmenlerinden biri olan Bill Shenier’dan ders aldı. Zor olan giriş sınavlarını vererek, New York’taki ünlü Juillard Müzik Okulu’na girdi ve orada iki yıl boyunca eğitim gördü.
Ardından okulu bıraktı ve 1944 yılı başında haftada 62 dolar ücretle Henry Jerome’un orkestrasında çalışmaya başladı. Neredeyse bir yıl boyunca Amerika’nın doğu tarafındaki kentlerde dolaştılar, şık otellerde, iş toplantılarında, orta yaşlı çiftlerin katıldığı danslı eğlencelerde müzik yaptılar. Alan bu sırada orkestranın muhasebe işlerine el attı, bu konuda kitaplar okumaya başladı.
Alan, Henry Jerome Orkestrası’nda Al Cohn, Norman Tiny Kahn, Johnny Mandel gibi çok yetenekli, gelecek vaat eden genç müzisyenlerle çalıştı. Mandel daha sonraları 4 Grammy, bir Akademi Ödülü kazandı, 3 kez de Emmy Ödülü’ne aday gösterildi; Michael Jackson, Natalie Cole ve Frank Sinatra gibi çok sayıda şöhretlerle birlikte çalıştı.
Ekonomi okumaya nasıl başladı?
Yollarda geçen bir yılın ardından genç Greenspan hayatın gerçekleriyle yüz yüze geldi. İkinci Dünya Savaşı bitmiş, Amerika yeni bir döneme girmişti. Artık hayatının yönünü belirlemeliydi. Çalıştığı orkestradan ayrıldı. New York Üniversitesi Ticaret Okulu’na kaydoldu. Belki de çalıştığı müzisyenlerin üstün yetenekleri karşısında ezilip, kendi müzik kariyerinden şüphe duyduğu için ekonomi okumaya karar vermişti.
Greenspan’ın okulunun adı daha sonra “Stern School of Business” olarak değiştirildi. Gelişen ekonomiyle birlikte “işletme” ve “iktisat” eğitiminin kalitesi de yükseldi ve Stern School of Business çok seçkin bir kuruma dönüştü. Ancak, Greenspan’ın devam ettiği yıllarda okulun takma adı “fabrika” idi. Ve bu “fabrika”dan emlak piyasası, satış, sigorta, kamu hizmetleri gibi konularda uzmanlaşmış mezunlar çıkardı.
Genç Greenspan, ekonomi öğrenmeye gerçekten çok hevesliydi, derslerin kapsamı dışında olan çok sayıda kitap okudu. Keynes’in fikirlerini bu dönemde kitaplardan öğrendi. 1995’te “Temel ekonomik göstergeler” ile ilgili bir çalışmasıyla Nobel Ödülü alan Geoffrey Moore, onun hocası oldu. Fed Başkanı geleceğe yönelik enflasyon değerlendirmeleri yaparken Moore’un çalışmalarından faydalandığını belirtiyor.
Alan Greenspan üniversiteden 1948’de üstün derece ile mezun oldu. İki yıl sonra da Amerika’nın en gözde okullarından Columbia Üniversitesi’nin doktora programına kaydoldu. Burada Wesley Mitchell ve Arthur Burns gibi, ünlü ve önemli iki iktisatçı ile tanıştı, Milton Freidman’ın da hocası olan Burns’dan ders aldı.
Alan’ın ilk evliliği
Alan o sıralar sosyal yaşantısını da ihmal etmiyordu. Bir aile dostu onun Joan Mitchell adındaki genç bir hanımla tanışmasını sağladı. Greenspan, New York’a sanat tarihi öğrenimi görmek üzere yeni gelmiş olan Joan Mitchell’i aradı ve ona kenti tanıtmayı, alışana dek eşlik etmeyi teklif etti. Buluştular ve Alan daha ilk görüşmede güzel sarışının kalbini fethetti. Ona çiçekler gönderiyor, birlikte klasik müzik konserlerine ve zaman zamanda dansa gidiyorlardı. Kimi zamanda Joan’ın küçük dairesinde oturup müzik dinliyorlardı. Joan Mitchell Alan’i romantik ve ilginç buluyordu. İlk buluşmadan 10 ay sonra Pierre Hotel’de küçük bir davetli grubunun katıldığı bir törenle evlendiler.
Greenspan bu süreçte Columbia’daki doktora eğitimini, masraflarını karşılayamadığı için, askıya aldı ve iş hayatına atıldı. Kâr amacı gütmeyen. ekonomik araştırmalar yapmayı hedefleyen “National Industrial Conference Board” (Ulusal Endüstriyel Müzakere Kurulu) adlı kurumda çalışmaya başladı, yılda 4 bin dolar alacaktı ve bu o zamana göre iyi bir ücretti. En sevdiği hocası Arthur Burns da o sıralar “Ekonomik Danışma Konseyi” üyesi olarak Washington’a gitmişti. Burns daha sonra Greenspan’in de izleyeceği kariyere başladı; önce “Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanlığı” ve ardından da 1970-78 döneminde FED Başkanlığı da yaptı.
Yıldızı parlıyor
Takvimler 1954’ü gösterdiğinde Greenspan ve Joam Mitchell sessiz sedasız boşanmışlardı. Henüz 28 yaşında olan Alan, 65 yaşındaki tahvil alım-satımcısı olan William Towsend ile birlikte “Towsend-Greenspan ve Ortakları Danışmanlık Şirketi”ni kurdu. 1958’de Towsend’in ölümünün ardından, Greenspan şirketin liderliğini üzerine aldı. İlk başta biraz tedirgindi. Ama finans ve imalat sektöründeki mevcut parlak bir müşteri portföyüne başarıyla hizmet sundu ve şirketin ününü, saygınlığını artırmayı başardı.
Greenspan’ın yükselişinin ardında en tepedeki yöneticilere sunduğu ekonomik analizler ve isabetli öngörülerinin payı büyüktü. Kısa zamanda bu alanda parmakla gösterilen danışmanlardan biri olmuştu. Greenspan’in bir arkadaşı onun ekonomik öngörü analizlerindeki başarısını hafif abartarak şöyle tanımlıyordu:
“O 1964 model bir Chevrolet’de kaç bin tane düz başlı civata kullanıldığını ve bunlardan üçünün alınması durumunda ulusal ekonomiye ne olacağını bilebilecek türde bir adamdır.”
Alan Greenspan, bu dönemde Kathryn Eickhoff adında genç bir ekonomist ile tanıştı. 1962’de Greenspan’in şirketinde çalışmaya başlayan Kathryn ile Alan uzun yıllar boyunca hem iş arkadaşı hem de sevgili olarak ilişkilerini sürdürdüler. Yolları ayrıldıktan sonra da dostlukları devam etti.
Reklam yıldızı Greenspan!
1968’de bir gün Manhattan’da Broad Caddesi’nde yürürken Henry Jerome Orkestrası’ndaki arkadaşlarından biri olan Lenny Garment ile karşılaştı. Garment bir hukuk bürosunun ortağıydı ve daha sonra ABD Başkanı olan Richard Nixon ile birlikte çalışıyorlardı. Greenspan böylece kendini 1968’in siyasi atmosferinin içinde buldu. Nixon’un seçim kampanyasında iç politika araştırmasını yönetti, seçim zaferini izleyen günlerde danışmanlık yaptı. Ancak, yaşadığı politika deneyimi onu tatmin etmedi ve tekrar özel sektöre hizmet vermek üzere işinin başına döndü.
1974’de ona “Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanlığı” teklif edildi. Greenspan tereddütlüydü, şirkette dümeni elden bırakmak istemiyordu. Nixon’dan kişisel olarak çok hoşlandığı da söylenemezdi. Ancak, Columbia Üniversitesi’nden hocası Arthur Burns o sıralarda FED Başkanıydı ve Greenspan’ı bizzat ikna etti. Böylece konseye başkanlık eden ilk “işletme iktisatçısı” oldu. O dönemde ABD’de enflasyon yüzde 12’ye çıkmıştı, işsizlik ise yüzde 8’e vurmak üzereydi. O günlerde bir “Ekonomik Danışmanlar Konseyi” tarihçisi, onun tutumu hakkında şu yorumu yapıyordu: “Greenspan, kendinden önceki başkan Stein’ın izlediği aktif partizanlık politikasını tersine çevirdi ve Konsey’in prestijini kurtardı”.
Ekonomik durum iyileştikçe Greenspan’ın inandırıcılığı ve etkinliği artmaya başladı, “Başkan Nixon üzerinde gittikçe daha etkili olduğu” söyleniyordu.
Konsey Başkanlığı’ndan sonra büyük şöhret sahibi bir danışman olarak işinin başına döndü. Apple Bilgisayarı’nın reklamında “ünlü ekonomi danışmanı” olarak boy gösterdi.
Nasıl FED Başkanı oldu?
Beyaz Saray’a giden yolda Ronald Reagan’a da 1980 yılında akıl hocalığı yaptı. Ona gevşek para politikası ve hızlı büyüme öngören arz ekonomisi yerine bütçe dengesi konusuna daha fazla vurgu yapmasını önerdi. Ancak, seçim zaferinin ardından “Hazine Sekreterliği”ne Donald Reagan atandı. Bu durum “Greenspan’in muhafazakar eğilimlerinin Reagan yönetimi tarafından kabul görmediği” şeklinde yorumlandı. 1987’de katı bir anti–enflasyonist olan FED Başkanı Volcker’in görev süresi doldu. Volcker, ancak enflasyonu yenmeye yeminli meslektaşı Greenspan’in dümene geçeceği güvencesini aldıktan sonra görevden çekildi. Aday listesinin ilk sırasındaki isim Alan Greenspan idi.
Onun FED Başkanı olarak görevlendirilmesi Beyaz Saray’da hem memnuniyet hem de biraz tereddüt yarattı. Volcker gibi anti-enflasyonist ilkelere takılıp, ekonomiyi zorlamasından endişe ediliyordu. Merkez Bankası ile ilgili hiçbir deneyimi olmayan, uluslararası arenadaki yetenekleri, deneyimi ise yetersiz bulunan bu akıllı, işletme iktisatçısı hakkında kuşku duyuluyordu. O zamanların ünlü yatırım bankası Salomon Brothers’ın saygı duyulan ekonomisti Henry Kaufmann, bu konudaki kaygılarını “Greenspan’in danışmanlık kapasitesinin ötesinde hareket edip edemeyeceğini kestiremiyorum” diyerek yüksek sesle dile getirdi.
Deneyimsiz kaptanın başarıları
FED’in dümenine deneyimsiz bir kaptan olarak geçti ve görev yemininden 9 hafta sonra ciddi bir krizle karşı karşıya kaldı. Wall Street’liler ve yatırımcılar arasında “Kara Pazartesi” olarak anılan Dow Jones ortalamasının yüzde 22.6 oranında düştüğü krizi kararlılığı sayesinde başarıyla yönetti. “FED sisteme destek olmak üzere likidite kaynağı olarak hareket etmeye hazır bulunduğunu kabul etmiştir” açıklamasını yaptı ve bankacılığın çöküşüne engel olmak için bankacılık sistemine para pompaladı. Kısa süre sonra piyasalar duruldu. Ardından faiz oranlarını düşürdü ve Wall Street tekrar kendine gelmeye başladı.
Alan Greenspan, Körfez Savaşı ve Asya Krizi sırasında artık deneyim kazanmıştı. 1998 yazında patlayan Asya Krizi’ni büyük bir soğukkanlılıkla yönetti. Körfez Savaşı sırasında ABD’nin savaşın yarattığı etkiyi azaltacak biçimde iyi bir konum almasında önemli bir rol oynadı. FED’in dümeninde olduğu süre boyunca ABD ekonomisi tarihindeki en uzun kesintisiz büyüme dönemini yaşadı.
Greenspan, 1997 yılının nisan ayında 12 yıllık sevgilisi olan televizyon muhabiri Andrea Mitchell ile evlendi. Uzun süren flört dönemleri boyunca kimse onları eleştirmedi, rahatsız etmedi. Tüm Amerika 71 yaşındaki damat ile 50 yaşındaki gelinin mutluluğunu alkışladı.
Fortune onun için, “Çağımızdaki üstün yetenekli merkez bankası görevlisi” ve “Belki de tüm zamanların en iyi FED Başkanı” tanımlamasını yaptı. Economist’e göre ise o “Mali piyasaların sevgilisiydi.”
KRİZLERİ NASIL YÖNETTİ?
KARA PAZARTESİ (19 Ekim 1987) : FED’in başına geçeli henüz dokuz hafta olmuştu. O gece danışmanlarla acil durum oturumunda krizi derinlemesine ele aldı. Salı günü açılış çanından bir saat önce şu açıklamayı yaptı:
“Federal Bankacılık Sistemi, bugün ülkenin merkez bankası olarak üstlendiği yükümlülüklerle tutarlı biçimde, mali ve ekonomik sisteme destek olmak üzere likidite kaynağı olarak hareket etmeye hazır bulunduğunu kabul etmiştir.”
Bu sözler, FED’in çöküşüne engel olmak için bankacılık sistemine para pompalayacağı anlamına geliyordu. Krizi kontrol altına almak, sıkı para politikasını korumaktan çok daha öncelikliydi. Greenspan bu gerçeğin farkındaydı ve kendinden çok emin bir şekilde karar verdi. “Kara Pazartesi” sırasında tutumunu şöyle anlattı:
“Ekonomi tarihi konusunda biraz fikir sahibi olan herhangi birisi, borsada 500 puanlık ve yüzde 20’lik düşüş olduğunda, ekonominin büyük bir sorunla yüz yüze olduğunu bilir. Bu muslukları açıp açmayacağınızla ilgili bir sorun değildi. Sadece bunu nasıl yapacağınız sorunuydu, yapıp yapmayacağınız problemi değil.”
KÖRFEZ SAVAŞI: Körfez Savaşı sırasında diğer ülkelerin üretimlerini artırmasına rağmen petrol fiyatları yükseldi. Zincirleme reaksiyonlarla özel sektördeki istihdam düştü, işsizlik sigortası talepleri arttı, özellikle otomotiv ve inşaat malzemeleri sanayilerinde üretim düştü. Greenspan tam bu noktada “uzun vadeli” düşünmek gerektiğini hatırlatarak piyasalara moral verdi:
“Para politikalarının rolü, ülkenin uzun vadeli ekonomik hedefleri için, mali ortamı sağlamaktır... Körfez Savaşı bağlamında, paranın ve kredinin –kredi durumuna gerekli dikkat gösterilerek– uygun büyüme çizgisinde olduğundan emin olmak istedik. Politikaya yönelik ek ayarlamalara ihtiyaç duyulup duyulmadığı önceden telaffuz edilemez ve bu durum, ihtiyaçların ortaya çıktığı koşulların niteliklerine bağlıdır.
Sonuç olarak sadece, Federal Bankacılık’ın geçmişte olduğu gibi, ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyeceğini söyleyebilirim.”
EBEBİYATÇI AYN RAND’A TUTKUNDU
Alan Greenspan, Columbia Üniversitesi’nde doktora programına kaydolduğu yıllarda bir başka sıra dışı tutkuya kaptırdı kendini... Ülkesini terk etmiş, 48 yaşında bir Rus romancısı Ayn Rand ile tanıştı ve onu cumartesi akşamı toplantılarına devam etmeye başladı.
Günümüzde kolej öğrencilerinin halen okuduğu “Atlas Shrugged-Atlas Silkindi”nin yazarı olan Rand, kendini saf kapitalizm formuna adamış bir yazar olarak biliniyordu. Greenspan, Rand’ın kendi üzerinde bıraktığı etkiyi soranlara şöyle açıkladı:
“Ayn Rand ile tanıştığımda, piyasanın teorik yapısı ve verimliliğinden etkilenmiş bir serbest girişimciydim. Onun yaptığı; beni kapitalizmin neden yalnızca verimli ve pratik olmakla kalmayıp aynı zamanda ahlaki olduğu üzerine düşündürmesidir.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?