Değişmeseydik şirketin sonunu getirirdik

Kiğılı Kurucusu Abdullah Kiğılı ile sektörü ve şirketinin yeni dönemini konuştuk

26.09.2024 23:26:080
Paylaş Tweet Paylaş
Değişmeseydik şirketin sonunu getirirdik

Hande Yavuz

[email protected]

Hazır giyimin duayen ismi ABDULLAH KİĞILI, enflasyonla birlikte sektörde tüm dengelerin değiştiğini söylüyor. Artan maliyetler nedeniyle kârlılığın ve satışların düştüğünü, yurt dışında da Türkiye’nin rekabet gücünü kaybettiğini dile getiriyor. AVM yatırımlarının durmasıyla mağazalaşmanın da durduğunun altını çizen Kiğılı, kendilerinin bu zorlu ortamda değişerek yola devam ettiğini anlatıyor. Koleksiyonu gençleştirip gençlere odaklanan Kiğılı’nın yeni kuşağın yönetiminde büyümeye devam ettiğini vurgulayan Abdullah Kiğılı, “Değişmeseydik şirketin sonunu getirmiş olurduk” diyor.

Hazır giyim sektörünün duayen ismi Abdullah Kiğılı, içinde bulunduğumuz dönemin 59 yıllık iş hayatının en zor dönemi olduğunu söylüyor. Özellikle enflasyonla birlikte yaşanan fiyat artışlarının sektörü yurt dışında rekabet edemeyecek hale getirdiğini belirten Kiğılı, hem ihracatta hem iç pazarda düşüşler olduğunu dile getiriyor. Enflasyonda tek hanelere inmeden sektörün kendine gelemeyeceğinin altını çiziyor. Kiğılı olarak yurt içinde ve yurt dışında büyüme konusunda yatırımları neredeyse durdurduklarını ifade eden duayen iş insanı, yine de yeni kuşağın yönetiminde markasının performansından memnun. Son yıllarda klasik giyimden rahat giyime odaklanmanın ve gençleri hedeflemenin marka için önemli bir çıkış yolu olduğunu anlatıyor. “Son 2 yılda büyük bir değişime uğradık. Gidişatı değiştirdik. Klasik giyimden spor ve rahat giyime döndük. Ne kadar doğru bir iş yaptığımızı bugün daha iyi anlıyoruz. Eski o bildiğimiz klasik giyime devam etseydik yani değişmeseydik şirketin sonunu getirmiş olurduk” diyor. Kiğılı Kurucusu Abdullah Kiğılı ile sektörü ve şirketinin yeni dönemini konuştuk: 

Abdullah Bey siz sektörün duayen isimlerinden birisiniz. Bugüne kadar birçok zor döneme tanıklık ettiniz. İçinde bulunduğumuz dönemi nasıl tanımlıyorsunuz? Nasıl bir dönemden geçiyoruz? 

Benim bu yıl iş hayatımdaki 59’uncu yılım. 1965 yılından itibaren bu sektöre en çok emek veren kişilerden biriyim. Son iki yıl 59 yıllık iş hayatımda en çok zorlandığım dönem oldu. Ciddi zorlanmaya başladık. İşin içinden çıkılacak gibi değil. Bu fiyat artışlarıyla nereye kadar gideceğiz? Müthiş bir maliyet ve fiyat artışı var. 2 yıl önce sattığımız bir malın fiyatıyla 2 yıl sonra sattığımız fiyat arasında inanılmaz bir uçurum söz konusu. Bugün genç olsaydım, bu işi yapar mıydım diye düşünüyorum. Bu zorlukların içinde yapmazdım. Gençlere Allah sabır versin. Sektör olarak öyle bir noktaya geldik ki yurt dışında da rekabet edemeyecek durumdayız. Daha da sıkıntılı bir döneme girmek üzereyiz. Fiyatlar hala hızlı şekilde artmaya devam ediyor. Sonu nereye varacak çok merak ediyorum. Satışlarda, adetlerde düşmeler var. Artık planları aylık hatta günlük yapıyoruz. Daha önce bütçeyi yapar yılın sonuna geldiğimizde o bütçeye birebir uyabilirdik. Bugün bir şirketin bütçesini yapması da mümkün değil. 15 günde bir değiştirmek zorunda kalabiliyoruz. 

Bu süreçte neler doğru yapılıyor, neler hiç yapılmamalı? 

Bu sorunun cevabı Merkez Bankası’nda... Görünüşe göre enflasyon 2025’te düşmeye başlıyor. 2026’larda tek rakama düşecek. Biz de sabırla bir bekleme dönemine giriyoruz. 

2024 sizin için bekleme dönemi mi? 

Bekleme dönemi olmak zorunda çünkü hem hükümetin hem Merkez Bankası’nın politikası böyle. Enflasyonu iki yıl içinde tek haneye düşüreceklerini söylüyorlar. Bu durumda iki yıl sabırla ve iyi niyetle beklemek mecburiyetindeyiz. Benim gördüğüm en büyük krizlerden biri 2001 kriziydi. O krizi aştık. O günü yaşamış biri olarak o dönemi çok kısa sürede atlattığımızı düşünüyorum. Ama bu kriz… Şu anda bir kriz ortamındayız ve bu öyle kolay, çabucak atlatılacak bir kriz değil. Bu krizin karşılığı sabır ve dayanma gücü. İstediğiniz kadar kârlı satış yapın, yapmış olduğunuz kâr, fiyat artışlarına yetişemiyor. Bu hep ekside çalışmak demek. Banka faizleri almış başını gidiyor. İş öyle bir noktaya gelmiş ki bugün mevduat sahibi olan, bir kenarda parası olan, neredeyse aylık yüzde 5’lerde faiz getirisi elde ediyor. Bankadan kredi aldığınız an bankayı işletmenize hissedar yapıyorsunuz. Bu aylık faizlerle işi götürmenin mümkünatı yok. 

Bu durumda sektörde çok iflas görür müyüz? 

Zaten konkordatolar dolmaya başladı. 

Sektör daralır mı? 

Bana göre sektör daralacak. Bugün asgari ücret 17 bin TL civarında. Bugün işi hiç bilmeyen vasıfsız bir kişi işe 17 bin TL maaşla başlıyor. Ama bunun bize maliyeti ayda 700-750 dolar civarında. Bunun izni var, günlük yemek, yol masrafı var. Rekabet ettiğimiz pazarlardaki rakamlara baktığımızda rakamların çok daha düşük olduğunu görüyoruz. Tüm Asya Pasifik ülkelerini tek tek ele aldığımızda bir çalışanın aylık maliyeti en fazla 350-400 dolar. Mısır ve Fas’ta bu rakam 300 dolar. Buralarla rekabet etme şansımız artık yok. 

Bunun ihracata etkisi nasıl? 

İhracat da gerilemeye başladı. İhracatçı arkadaşlarım geçtiğimiz yıl 24 saat tam zamanlı çalışmalarına rağmen talebe yetişemiyordu. Bugün geldiğimiz noktada ihracat yapanların birçoğunun elindeki iş 30-40 günlük. Ana neden de fiyatlarda rekabet edemeyecek pozisyonda olmamız. Bunu artık herkes biliyor. Fiyatta Türkiye pahalı durumda. 

Peki bu durumdan çıkış nasıl olur? Siz Kiğılı olarak ne yapıyorsunuz? 

Biz ayak uydurmaya çalışıyoruz. Elimizden geldiği kadar doğru malı doğru zamanda doğru fiyata çıkarmaya çalışıyoruz. Bu kolay bir iş değil. Bugün Türkiye’nin 65 vilayetinde mağazamız var. Malı doğru zamanda mağazaya getirmek zorundayız. Her marka lojistiğini kuvvetlendiremez, yapmış olduğu malı zamanında mağazasına sevk edemezse satış kaybı yaşar. Fiyatı doğru olmak zorunda. Çünkü tüketicinin alım gücü her geçen gün düşüyor. Peki nasıl olacak? Bu pahalılıkla hem malı yapıp hem uygun fiyata zamanında yetiştirmek başlı başına bir hüner. 

Bugün sektörü en çok alım gücü mü zorluyor? 

Evet, eskiden alım gücü vardı. Artık alım gücü her gün düşüyor. İnsanların önceliği gıda. Bakın her gün gazetelerde, TV’lerde gıda fiyatlarının artışı konuşuluyor. Öte yandan fiyat artışından dolayı cirolar artıyor. Cirolar artınca bu sefer bulunduğunuz yerin mal sahibi kirayı artırıyor. Bir de kira artışları başlıyor. Çalışanların çok ciddi manada aylık maaşları artıyor. Vergiler de artıyor. Şu anda 30 günün nerdeyse yarıdan fazlasını vergilere çalışıyoruz. 

Kârlılıklar bu durumdan nasıl etkileniyor? 

Çok kârlı şekilde satış yapmak mümkün değil. Varsa alıcı satın. İhracat da düşüyor.

Yurt dışında kaç ülkede varsınız? Orada işler nasıl gidiyor? 

Yurt dışında kendi yatırımımızla Sırbistan’da, Romanya’da, İtalya’da, Almanya’da toplam 17 mağazamız var. Kendi mağazalarımızın yanı sıra Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Irak, Libya ve Özbekistan’da 50’ye yakın da franchise’ımız var. Yurt dışında da maliyetler zorluyor. Üstelik yurt dışından hazır bir mal getirdiğinizde tüm Asya Pasifik ülkelerinden ne getirirseniz getirin Bangladeş dahil, malın üzerinden yüzde 50 gümrük vergisi var. 

Üretimi maliyet avantajı yaşayacağınız bir ülkeye kaydırma planınız var mı? 

O da kolay bir iş değil. Daha uygun bir mal imal edebilmek için bilmediğiniz, tanımadığınız bir ülkeye gideceksiniz, yatırım yapacaksınız. O yaptığınız yatırım da 5 yıl sonra değişirse ne olacak? O da bir risk.

Yurt içinde önümüzdeki dönemde nasıl bir büyüme planınız var? Mağaza yatırımlarınız devam edecek mi? 

Mağaza açma işi durdu. Çünkü Türkiye’de AVM yatırımları bitti. Türkiye’deki AVM sayısı 450. Önceden her yıl yeni yeni yerlerde 20- 30 AVM yapılıyordu. Bugün yılda yeni AVM sayısı 5’i bulmuyor. Yatırımların durma nedeni yüksek maliyetli olması. Bir de kiraların hepsi TL üzerinden ödeniyor. AVM yatırımları yurt dışından fonlarla oluyor yani borçlanma Euro ve dolar üzerinden. Buna karşın gelir TL olduğunda olmuyor. Birçok AVM de zor durumda olduğu için satılıyor. Bazıları da el değiştiriyor. Durum böyle olunca bizim de yurt içi yatırımımız bitti. Mevcut mağazalara yılda 1-2 tane ancak ilave edebiliyoruz. Şu an toplam 180 mağazamız var. Geçtiğimiz yıl 5 mağaza bile açmadık. 

Bu yıl mağaza açma planınız var mı? 

Önümüzdeki 3-5 ayda 3 yeni mağaza açmayı planlıyoruz. 

Bu yıl ne kadar büyürsünüz? 

Geçtiğimiz yılı 3,5 milyar TL ciroyla kapattık. Enflasyon yıllık yüzde 70 deniyor. Bu yıl geçen yılın cirosunun üstüne yüzde 70 koyarsanız bu yılki ciroyu bulursunuz, ilerleme olmaz. İstihdamımız da aynı kalır. 1.900 kişilik istihdamımız var, o şekilde devam ediyor. Yeni yatırım ve yurt dışında da fazla yatırım olmayacağına göre kadroda büyüme ihtimali yok.

Yeni mağaza yatırımları durma noktasında, peki kapanışları gündemde mi? 

Eskiden bir mağaza kapatma söz konusu olduğunda bizim için ölmek daha iyiydi. Her bir kapanış markayı kaybetmek, levhayı indirmek demek. Bugün en kolay şey, hemen mağazayı kapatma yoluna gitmek. Eğer mağaza yeterli ciroyu yapamıyorsa, aylık masrafı cironun çok üzerindeyse 30 saniye bile düşünmeyeceksin. Yani hemen kapatacaksın.

Siz son dönemde kaç mağaza kapattınız? 

Geçen yıl kapatmadık ama ondan evvelki yıl 10’un üzerinde mağaza kapattık. 

Şirkette yeni kuşak yönetimde. Yeni kuşakla nasıl bir iletişiminiz var?

Yönetimde 3’üncü kuşak torunum var. 3 kızım var. Her bir kızımdan 2 olmak üzere toplam 6 torun sahibiyim. Bunların içinden en büyüğü 35 yaşında ve CEO olarak şirketi yönetiyor. Torunlar büyüdükçe işler zorlaşıyor. Çünkü onların da kendi aralarında rekabet var. Bunu önleyebilmek için geleceğin anayasasını yapmanız lazım. Ben onu da yapmış insanlardan biriyim. Dolayısıyla benden sonra neyin nasıl olacağı belli. 

Yeni nesille birlikte Kiğılı yeni döneme de adapte olma yönünde adımlar atıyor. Bu kapsamda özellikle son dönemde rahat giyime yöneldiğinizi görüyoruz. Siz bu aksiyonları nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Son 2 yılda büyük bir değişime uğradık. Bu değişimin sonucu olarak sloganımız da var: “Kiğılı’dasın rahatsın.” Bu bizim için çok önemli bir slogan. Son 2 yılda inanılmaz derecede gidişatı değiştirdik. Klasik giyimden spor ve rahat giyime döndük ama klasik giyim de devam ediyor. Bu değişiklik meyvelerini vermeye başladı. En son Kiğılı’nın yüzü olarak Barış Arduç ile anlaştık. Onunla reklam film çekildi. Spor giyimi tanıtıyoruz. Kendimizi değiştirdik. 

En büyük hedef kitleniz artık kim oldu?

18-35 yaş arası oldu. Bizde sosyo ekonomik olarak Kiğılı’nın hedef kitlesi B gelir grubu, toplam 16 mağazası olan Abdullah Kiğılı markamızda da müşterimiz A gelir grubundakiler. Biz C’ye hitap etmiyoruz. O kitlenin bulunduğu yer bizim için doğru bir yer değil. Orada rekabet fiyat odaklı ve pazar kalabalık. Hedef kitle olarak yukarı çıktıkça sayı ve rekabet azalıyor. Bu nedenle biz en alt seviyeye girmek istemiyoruz. Orada kalite problemi de başlıyor. Bir markayı 60 yıldır buraya getirmişiz. Uygun fiyatlı ucuz mal yaptığınız an kaliteden yoksun olacak, diğerinden çalacağız demek. 

Orta sınıfın yok olma durumu konuşuluyor… 

Öyle veya böyle orta sınıf kolay kolay yok olmuyor. Ben Türkiye’de nüfusun yüzde 20’sinin orta sınıf olduğunu düşünüyorum. O oran eksilmeyecek, devam edecek. 

O zaman gelirinizin büyük bir kısmı bu hedef kitleden mi geliyor? 

Gençlerden geliyor. Ne kadar doğru bir iş yaptığımızı bugün daha iyi anlıyoruz. Eski o bildiğimiz klasik giyime devam etseydik yani değişmeseydik şirketin sonunu getirmiş olurduk. 

Son dönemde müşteri davranışlarındaki değişimi nasıl görüyorsunuz? 

Eskisi gibi sabit müşteri azaldı. Gezen müşteri çoğaldı. E-ticaret artıyor. Şu an itibarıyla cironun yüzde 10’u e-ticaretten geliyor. Müşteri e-ticaretten siparişini yazdırıyor, alıyor. İsterse müşteriye en yakın mağazadan teslimatı yaptırabiliyoruz. Öyle bir durumda biz artı kazanç sağlıyoruz. Çünkü müşteri sipariş verdiği ürünü gidip de mağazadan aldığı zaman mağazada gözü başka ürün de görüyor. Dolayısıyla 1 yerine 3 mal satmış oluyorsunuz. Buradaki satışlarımız artıyor. E-ticaret her geçen gün büyüyecek. Ayrıca yurt dışında da e-ticaret operasyonumuz büyüyecek. Almanya, Azerbaycan, Arabistan gibi ülkelerde e-ticaret satışlarımız başladı.


KİMSE ÖZGÜR DEĞİL

“SIKINTI BÜYÜK”
Merkez Bankası Başkanı, 2026’da enflasyonun yüzde 9 olacağını açıkladı. Bu süreçte aklınıza gelebilecek her şey yaşanabilir. Küçülme, daralma, iflaslar, konkordatolar, marka kayboluşları olabilir. Kazanılan bir şey yok. Kayıp hanesi olur. Ben kahin değilim. Neticeler zaten bunu gösteriyor. TİM Başkanı da benim bugün söylediklerimi söylüyor. Sıkıntı büyük. Bu sıkıntının bitmesi enflasyona bağlı. Enflasyonu durdurduğunuz an fiyatlar gerilemeye başlayacak.

ESKİYE DÖNÜŞ NE ZAMAN? Eski günlere nasıl kavuşacağımızın yanıtı da Maliye Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı’nda. Enflasyonu dizginleyemediğiniz takdirde bu sistem hızlı bir şekilde dönerek, çığ gibi büyüyerek gider. Ne zaman ki tek haneye düşer sistem kendiliğinden düzelmeye başlar, alışveriş hızlanır, halkın cebinde harcayacağı rakamlar çoğalmaya başlar. Yani enflasyon bittiği an özgürleşme başlar. Ama bugün kimse özgür değil.



“EN ZORLANDIĞIM DÖNEM”


  • Son iki yıl 59 yıllık iş hayatımda en çok zorlandığım dönem oldu. 
  • Bugün genç olsaydım, bu işi yapar mıydım diye düşünüyorum. 
  • Sektör olarak yurt dışında da rekabet edemeyecek durumdayız. 
  • İhracat gerilemeye başladı. 
  • Satışlarda, adetlerde düşmeler var. Artık planları aylık hatta günlük yapıyoruz. 
  • Kâr, fiyat artışlarına yetişemiyor. Bu hep ekside çalışmak demek. 
  • Sektörde konkordatolar dolmaya başladı, sektör daralacak. 
  • Mağaza açma işi durdu. Önümüzdeki 3-5 ayda 3 yeni mağaza açmayı planlıyoruz. 
  • Birçok AVM de zor durumda olduğu için satılıyor. Bazıları da el değiştiriyor. 
  • Durum böyle olunca bizim de yurt içi yatırımımız bitti. 
  • Son 2 yılda büyük bir değişime uğradık. 
  • Koleksiyonu gençleştirdik, 18-35 yaş ana hedef kitlemiz oldu. 
  • Eski klasik giyime devam etseydik şirketin sonunu getirmiş olurduk.



BUGÜN AYNI CESARETİ GÖSTEREMEZDİM

“AİLEM ENGEL OLURDU”
Bu işe ilk başladığımda 26 yaşında kimseye söylemeden ailemden gizli Beyoğlu’ndaki ilk mağazamı açmıştım. Aileme haber vermeme nedenim bana engel olacaklarını bilmemdi. Çünkü o günün şartlarında her şey tasarruf üzerine kurulmuştu. İstiklal’de mağaza açmak masraflıydı. Ama o gün aldığım o karar ve ilk mağazam bana çok uğurlu geldi. Aradan 60 yıl geçmiş. O gün temelleri doğru attık ki bizi bugünlere taşıdı. Ama aynı kararı bugün verebilir miydim? 80 yaşındayım. Bugün o cesareti gösteremezdim.

“KEŞKELERE YER YOK” Benim hayatımda keşkelere yer yok. Ben hayatımda keşke lafını hiç sevmedim ve hiç kullanmadım. Keşke demek, ben bugün onu neden öyle değil de böyle yaptım demek. Hep kendinde hata ararsın. Ben kendimde hata aramam. Dünün keşkeleri, yarının kuşkularıyla vakit geçirmem. Yarın ne olacak? Benim lügatımda o da yok. Öyle bir kuşku içinde yaşamam.



BUGÜNLERİ ATLATMAYA ODAKLANIYORUZ

“TASARRUF YAPIYORUZ” 
Şu an Kiğılı’da hızla tasarruf yapıyoruz. Tüm planlarımızı tasarruf üzerine kurduk. Tasarruftan sonra en önemli konularımızdan biri koleksiyonumuzu ne zaman değiştireceğimiz.

“KOLEKSİYONU DEĞİŞTİRDİK” Yeni sisteme adapte olmak adına koleksiyonumuzu değiştirdik. Genç ve spor giyime yöneldik. Onun karşılığını da hemen görmeye başladık. Çok hızlı şekilde Kiğılı’nın rahatlıkla öne çıkan koleksiyonlarında yaş sınırı 18’e indi. Kiğılı 18’den 80’e kadar her yaşa hitap ediyor.

“YENİ YATIRIM MÜMKÜN DEĞİL” Yatırım planlarına gelince… Şu anda hiçbir planımız yok. Sadece ayakta kalabilmeye ve bugünleri atlatmaya odaklanıyoruz. Zaten yeni yatırım mümkün de değil. 5 yıl sonrasını kimse düşünemez. Bunu yapabilmek için bugünün Türkiye’sinde kahin olmak lazım.



Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz