Düz Dünya gerçekleri

Çağımızı en iyi yorumlayan düşünürlerden biri olan Tomas L.Friedman teknolojiyle düzleşen dünyanın gerçeklerini anlattı

1.07.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Düz Dünya gerçekleri
Üretİmİn Doğu’ya kaydığı bir dönemde rekabet avantajını kaybeden bütün ülkelerin üretim toplumundan bilgi toplumuna geçiş yapması gerekiyor. Türkiye’nin de diğerlerinden farkı yok. Türkiye de asıl rekabetçi olduğu alanlarda, üretimden bilgi ölçeğine geçmeli. Örneğin ilaç sektöründe katma değerli ürünler merkezi olabilir. İletişim sektöründe çok dinamik şirketleriniz var. Bankalarınız da krizde çok iyi bir performans gösterdi ve ayakta kaldı. Finans sektöründe yapılabilecek daha çok şey olduğu düşüncesindeyim.”
Bu saptamalar, New York Times’ın ünlü köşe yazarı Thomas L. Friedman’a ait. Friedman, çağımızı en iyi yorumlayan düşünürlerden biri. Üç kez Pulitzer ödülü aldı. “Dünya Düzdür”, “Sıcak, Düz ve Kalabalık: Neden Yeşil Devrime İhtiyacımız Var” adlı kitaplarıyla defalarca en çok satanlar listesinde birinci sıraya yerleşti. US News&World Report tarafından “Amerika’nın en iyi liderleri” arasında gösterildi.  Görüşleri dünya genelinde dikkatle takip edilen ve tavsiyeleri ülke liderleri bazında dikkate alınan Friedman’ın bir süredir gündemindeki en önemli konu, globalizasyon ve sürdürülebilirlik.  Global dünyada dengelerin hızla değişmekte olduğunu belirten Friedman, Amerika kaynaklı krizi doğuran ana nedenin, riskleri göz önüne almadan aç gözlü şekilde büyümek olduğunu söylüyor. Tüm dünyanın Amerika gibi tüketmeye başlamasının da bu sonucu doğurduğunu ifade ediyor. Dünyada dengeler değişirken çağımızın yeni bir endüstri devrimine gebe olduğunu haber veren Friedman, “Bu devrimin adı ET, yani enerji teknolojileri. Yeni BT dönemi bu olacak. Bunun liderinin kim olacağını bilmiyorum. Ancak dünyayı bu gidişattan ancak yeni enerji teknolojileri kurtarabilir” diye konuşuyor.
Türkiye gibi tüm ülkelere de bu devrime katılmalarını ve yeni dünyada yerlerini almalarını tavsiye ediyor. Geçtiğimiz ay Özyeğin Üniversitesi’nin davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Thomas L. Friedman, Capital’in sorularını şöyle yanıtladı:

Capital:
Tekstil, makine, ağır sanayi gibi bazı üretim alanlarında Batı’dan Doğu’ya doğru kayış var. Bu gerçek Türkiye’nin tekstil ve benzeri alanlardaki rekabet gücünü tehdit eder mi? Bu trend hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Düz dünyada, üretim kendi yolunu bulacak. Yolunu ararken de her zaman en etkili, en ucuz ve en rekabetçi pazar arayışında olacak. Bu tür pazarlar da bugünkü ortamda Batı’dan ziyade Doğu’da mevcut.
Örneğin Amerika sadece makinede değil, birçok alanda üretimini Çin’e kaydırıyor. Bu, zaman içinde birçok ülkeyi kapsayan bir trend olacak. Dolayısıyla üretimin Doğu’ya kaydığı bir dönemde, üretimdeki rekabet avantajını kaybeden bütün ülkelerin üretim toplumundan bilgi toplumuna geçiş yapması gerekiyor. Türkiye’nin de diğerlerinden farkı yok. Bu durumda Türkiye de asıl rekabetçi olan alanlarda, üretimden bilgi ölçeğine geçmeli. 

Capital:
 Çin’in düşük maliyet ve yüksek hacimli üretim gücü gelecekte de devam edecek mi?
-  Sanmıyorum. Aslında Çin, şimdiden bu avantajını kaybetti. Bir süredir üretim Vietnam ve diğer ülkelere de gidiyor. Şu anda Çin’de grevler yaşanıyor. Ülkedeki düşük maliyetli üretim çok yoruldu. Onlar da yeni arayış içinde.

Capital:
 Düzleşen dünyada global şirket olmak için hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor?
-  Aslında söz konusu globalleşme olunca, şirketlerden çok o şirketlerin çıkabileceği ülkelerde olması gereken unsurlardan bahsetmek gerekir. Burada 4 unsur devreye giriyor:  Öncelikle ülkeler, doğru altyapıya sahip olmalı, bankacılık ve telekom sektörleriyle en iyi şekilde bağlantılarını kurmalılar. Yani düz dünya ile ilişkilerini en iyi şekilde sağlamalılar.
İkinci olarak en üst düzeyde eğitime ihtiyaç var. ~
Çünkü gelinen noktada üretim çok sayıda işbirlikleriyle gerçekleşiyor. Türkiye, Çin ve Amerika gibi pek çok ülke üretimini tedarik zinciri ağı içinde yapıyor. Dolayısıyla bu tedarik zincirinin parçası olmak isteyen ülkelerin, en iyi yeteneklere sahip olması bir zorunluluk. Baktığınız zaman işbirliğinin anlamı değişiyor. Tedarikçiler sadece üretmiyor, aynı zamanda süreçlerin içinde yer alıyor, tasarım yapıyor. Global şirket çıkarmak isteyen ülkelerin de yetenekli, işbirliği yapabilecek kaynağa sahip olması önemli.
Üçüncü nokta ise yönetim. Yönetim düz dünya ile iletişime geçilmesini sağlayan bir fiş gibi. Eğer iletişime geçilmesini sağlayacak olan bu fiş çalışmıyorsa hiçbir şeyi başarmak mümkün değil. Dolayısıyla ülkeler dünyanın nereye gittiğini, neye ihtiyaç olup olmadığını görebilecek bir yönetimle global şirketlerin oluşumunu mümkün kılabilir.  Dördüncü nokta da iyi bir ortam. Sonuçta ekonomilerin büyümesini sağlayan bilgi işçileri. Genellikle en iyi ücretle cezbedilmeye çalışılan bu bilgi işçileri, aynı zamanda oldukça mobil, yani hareket halinde. Çalışacakları ülkelerin onlara güzel yaşam alanları sunmalarını da istiyorlar. Dinamik şehirlerde, ağaçlar ve parklar gibi yeşil alanlara sahip olan, kirliliğin olmadığı yerlerde yaşamayı tercih ediyorlar. Bu nedenle çevreyi sadece kendiniz için değil, aynı zamanda başkalarını da cezbedecek, rekabet avantajı sunacak bir alan olarak düşünmek gerekiyor. 

Capital:
 “Dünya Düz” kitabınızda dünyayı düzleştiren 10 unsurdan bahsediyorsunuz. Peki gelecekte dünya daha da düzleşmeye devam edecek mi? Yakın gelecekte dünyayı daha fazla düzleştiren ana unsurlar, gelişmeler neler olacak?
-  Geçtiğimiz 20 yılda dünyayı düzleştiren 10 unsur şöyleydi: Berlin Duvarı’nın yıkılması, web ağının oluşturulması, yazılımlar sayesinde iletişimin başlaması, Wikipedia ve bloglar gibi açık yazılım kaynaklarının devreye girmesi, dış kaynak kullanımının başlaması, üretimin ülke dışına kayması, tedarik zinciri anlayışının yaygınlaşması, iç kaynak kullanımının etkinleştirilmesi, internet üzerinde bilgilendirmenin en üst seviyeye ulaşması, cep telefonu ve iPod gibi kişisel dijital aletlerin devreye girmesi…
Dünyanın daha da düzleşmesini mümkün kılacak gelişmeler tabii ki devam ediyor. İnternetteki arama motorları her geçen gün daha da güçleniyor. İnovasyon henüz bitmedi. Her şeyi henüz icat etmedik. Ama sıradaki gelişmenin ne olduğunu hiç kimse bilmiyor. Tek söyleyebileceğimiz dünyada sıcak bir zemin var. Düzleşme devam ediyor. 

Capital:
 Gelecek 10 yılda ülkeleri ve ekonomileri zorlayacak en önemli konular neler olacak? Bu konuda neler yapılması gerekiyor?
-  Çevre, kesinlikle en büyük sorun olacak. En son 6 yıl önce İstanbul’daydım. İstanbul en sevdiğim şehirlerden biri. Dinamik ve enerjik. Ancak şehir her geçen gün daha kalabalıklaşıyor, trafik daha da kötüleşiyor. Dolayısıyla İstanbul gibi büyük şehirlerde en büyük sorun çevre olacak.

Capital:
 Krizin ne zaman son bulacağını düşünüyorsunuz?
-  Şu anda hala hiç kimse bilmiyor. İyileşmeden bahsediliyor. Ancak tam bir iyileşme sürecinden bahsetmek de zor görünüyor.

Capital:
Krizden sonra aynı durumun tekrar yaşanmaması için neler yapılması gerekiyor? 
-  Ben dünyada 2 tür değer olduğuna inanıyorum: Bir tanesi sürdürülebilir olan değerler. Diğeri duruma bağlı değerler.  Bizim başımız piyasalarla derde girdi. Tabiat anayla da başımız dertte. Çünkü biz uzun süre, duruma bağlı değerlerle yaşadık. Bir patlama gerçekleşti.  Duruma bağlı değerler şu: Eğer yılda ancak 15 bin dolar kazancı olan birine 150 bin dolarlık ev alma kredisi verebiliyorsam, bu duruma bağlı bir değer. ~
Ama sürdürülebilir değerlere baktığımızda bu krediyi vermemek gerekirdi. Sürdürülebilir değerler IBG (I be gone-Ben giderim) veya YBG (You be gone-Sen gidersin) ilkelerine dayalı değildir. Siz hep buradasınız, hiçbir yere gitmeyeceksiniz; ülkenize, çevrenize, müşterilerinize, tedarikçilerinize karşı sorumluluklarınız var. Hiçbir zaman, hiçbir yere gitmeyecekmiş gibi yaşamalısınız. Temelde sürdürülebilirlik bu.  Ben 56 yaşındayım. Anne babamın kuşağı, Amerika’da bize doğrulukla ve özgürlükle dolu bir dünya yarattı. Benim kuşağıma, yani İkinci Dünya Savaşı sonrası doğan kuşağa “çekirge kuşağı” deniliyor. Biz bu bolluğun hepsini karnı aç çekirgeler gibi yiyip bitirdik. Şimdi çocuklarımız bu dünyayı yeniden canlandırmak zorunda.  Özellikle Amerika’da yeniden bir canlanma ve yeniden üretime girmemiz gerekiyor. Anne babalarımızdan aldığımız bolluğu geri verebilmek için enerji, etik değerler ve fırsatlar açısından canlanmak şart. Ama bunun için sürdürülebilir değerlerin önemli olması gerekiyor. Sürdürülebilirlik, sadece doğa için değil, piyasalar ve politika için de önemli bir kavram. Eğer değerleri yeniden üretmez, yeniden canlandırmanın merkezine oturtamazsak bu krizden çıkmamız mümkün olmaz. 

Capital:
 İş dünyasında şirketler arasında rekabetin boyutu nereye taşınacak? Asıl rekabet kimler arasında yaşanacak? Rekabette kazanan olmak için şirketler nasıl bir dönüşüm geçirmek zorunda? 
-  Ülkelerin altyapı, yönetim, çevre ve eğitim konusunda yeterliliğe ulaşması gerekiyor. Bu dünyada en önemli rekabet avantajı, hayal gücü ve ilham verici fikirler. Bunun için yetenek her şeyden daha da önemli. Zaten gerekli insan kaynağına sahipseniz gerisine de sahip olabilirsiniz. Bu nedenle gerekli dönüşümü yaşamak isteyenlerin tek yapmaları gereken, daha iyi insan kaynağını bünyesinde bulundurmak, asıl rekabeti bu alanda yaşamak.

Capital:
 Dünyanın yeni normalinde Batı’nın hakimiyet çağının biteceğine dair görüşler var. Asya’nın yükselişine tanık olacağımız söyleniyor. Siz buna katılıyor musunuz? 
- Ben Batı’nın güç kaybedeceğini düşünmüyorum. Biz yetenek, hayal gücü ve yaratıcılığın her şeyden önemli olacağı bir çağa giriyoruz. Batı, bu konuda dünyanın geri kalanından daha iyi bir performans sergiliyor. Bu nedenle demokrasiye açık toplumların, bu anlamda daha güçlü olacaklarına inanıyorum. Gelecekte Batı’nın güç kaybedip Doğu’ya geçeğini de sanmıyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz