Denizbank Genel Müdürü HAKAN ATEŞ, bankacılıktaki büyümenin yavaşladığına dikkat çekiyor.
Sektörün yeni bir döneme girdiğini, kredi taleplerinin daraldığını ve
bankaların da büyük montanlı kredilerde seçici davrandığını söylüyor.
Kârlarda yüzde 15-25 arasında erime beklediğini belirtiyor. "Her güzel
şey gibi geçen dönemin" bittiğinin altını çiziyor ve ekliyor: "Yeni bir
dönem başladı. Türkiye ekonomisi giderek daha olgunlaşıyor. Gelişmekte
olan ekonomiden gelişmiş ekonomiye geçiş halindeyiz." Ekonomi yönetimi
2011'de bankacılık kredilerinde tavsiye edilen büyüme tavanını yüzde 25
ile sınırladı. Türk bankacılık sektörü ise daha ilk yarıyılda yüzde 17
büyüme gösterdi. Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, ikinci yarıda çok
daha düşük bir büyümeyle öngörülen hedefin tutturulacağım söylüyor.
"Banka kredilerinde mayıs, haziran aylarında gördüğümüz yavaşlama, yaz
aylarında daha keskin şekilde devam edecek. Alınan tedbirler fiyatlara
yansıtılmaya başlandı. Yükselen faizler kredi talebini azaltıyor,
bankalar da büyük montanlı kredilerde daha seçici davranıyor" diye
konuşuyor. Hakan Ateş, ekonominin soğutulması için alınan tedbirleri
zamanında ve başarılı buluyor. Ancak alınan bu tedbirlerin bankacılık
sektöründe kâra olumsuz yansıyacağına dikkat çekiyor. "Sektör kârı yüzde
15-25 arasında değişen oranlarda eriyecek" diyor. Kâr marjının düşeceği
yeni dönemde rekabet ise belli başlı alanlara kayacak. Hakan Ateş, öne
çıkacak 2 alana işaret ediyor ve ekliyor: "Orta ölçekli şirketlerin her
türlü sermaye piyasası işlemleri artarak sürüyor. Yatırım bankacılığı
gelişecek. Bireysel, KOBİ ve tarım kredilerinde de rekabet artacak.
Mücadele en çok bu alanlarda olacak." Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş
ile bankacılık sektörünün gelişimini, yeni döneme yönelik beklentileri
konuştuk:
Capital: İlk yarıyılda bankacılık sektörünün performansı nasıl gelişti? Sektörün büyüklüğü ne düzeye ulaştı?
- Mayıs sonu itibarıyla bankacılık sektörünün büyüklüğü 1 trilyon 115
milyon TL düzeyinde. En önemli artış kredilerde oldu. Toplam krediler
598 milyar TL'ye ulaştı. Bunun içinde tüketici kredileri 150 milyar TL
düzeyinde. Mayıs ayı itibarıyla konut kredileri 70 milyar TL, kredi
kartı da 48 milyar TL'ye ulaştı. Öte taraftan mevduattaki artış,
kredilerdeki kadar hızlı değil. Mevduat 644 milyar TL olarak
gerçekleşti. Hala kredi/mevduat oranı yüzde 100'ün altında. Dolayısıyla
mevduat, sistemde kredilerden daha fazla olmaya devam ediyor. Bu birçok
ekonomide tersidir. Burada ısınma göz önüne alınarak soğutma
tedbirlerine başvuruldu.
Capital: Bu tedbirlere geçmeden... Kredilerdeki artış aynı hızla devam edecek mi?
- Krediler, yıllık olarak bakıldığında yüzde 34 arttı. Bu rakam ilk yarı
için ikiye bölünürse, Haziran ayı sonu itibarıyla artış yüzde 17
oluyor. Ekonomi yönetimi ise bankacılığın içinde bulunduğumuz yıl yüzde
25'in üzerinde büyümemesi gereğine işaret etti. Biz de buna uyum
göstermek zorundayız. Bu durumda normalde ilk yarıdaki artış yüzde 12,5
olmalıydı. Ancak yüzde 17 büyüme görüldüğüne göre ikinci yarıda bunu
telafi etmemiz lazım. Buna göre de ikinci yarıda 8 puan yani ilk yarıda
büyüdüğümüzün yarısı kadar büyümek zorundayız. Böyle de olacak. Çünkü
2011'in ilk yarısında 2010'un son çeyreğinden gelen ertelenmiş talepler
ve yoldaki işlemlerin büyümede önemli rolü oldu. Ancak bu yıl alınan
tedbirler, gerek banka kredilerinin yavaşlanmasında gerek sanayi
üretimimin hız kesmesinde etkili oldu. Ekonominin bütününe baktığımızda
bir yavaşlama söz konusu.~
Capital: Bankalar yılın geri kalanında nasıl hareket edecek? Kredi muslukları kısılacak mı?
- Şu an ikinci çeyrekteyiz ancak herkes birinci çeyrek rakamları
üzerinden konuştuğu için yurtdışında da farklı algılanıyor. Türkiye
"geminden boşalmış bir at gibi" yokuş aşağı gidiyor, sonu ne olacak gibi
bir soru oluşuyor. Oysa bunun hiç aslı yok... Çünkü gerçekten çok
zamanında tedbirler alındı ve ikinci çeyrekten itibaren biz etkilerini
hissettik. Kesinleşmiş rakamlarda bu tabloyu kamuoyu da görecek. Üçüncü
çeyrek daha da yavaş olacak, dördüncü çeyrek keza öyle. Türkiye'nin
büyümesi yüzde 6'ların üzerinde olabilecek. Ben bankacılığın da buna
uyum sağlamasını çok mümkün görüyorum. Diğer yandan kapasite kullanım
oranları yüzde 76'nın üzerindeyken yüzde 74'lere geriledi. Bunun
dışındaki öncü göstergeler de sanayi üretiminin nihai olarak
yavaşlamasına ve güven endeksinin burnunu aşağı doğru çevirmesine yol
açtı. Yavaşlama yaz aylarında daha keskin şekilde devam edecek çünkü
alınan tedbirler fiyatlara yansıtılmaya başlandı. Yükselen faizler kredi
talebini azaltıyor, bankalar da büyük montanlı kredilerde daha seçici
davranıyor.
Capital: Munzam karşılıkların artırılması, kredi büyümesine getirilen kısıtlama gibi yaptırımlar sektörü uzun vadede nasıl etkiler?
- Ekonominin soğumasının her alanda maliyeti var ama bunu en ciddi
biçimde bankacılık sektörü yükleniyor. Sektörün kârları azalacak. İyi
olasılık yüzde 15, en kötü olasılık yüzde 25 kâr düşüşü olacak. Normal
beklenti
kârlarda yüzde 20 oranında erime olması. Bu sadece alınan parasal
tedbirlerle değil, hazine bonosu/devlet tahvillerindeki getirinin de
makul hadlere inmesiyle söz konusu olacak. Yüzde 16,75'ten yüzde 6,25'e
kadar inen politika faizi bu sonucu getiriyor. Geçmişte ellerindeki
hazine bonosu/devlet tahvili portföyleri bankalara çok para kazandırdı.
Vadesi kısa olan mevduatta faiz azalırken vadeleri uzun bu kağıtlardan
faiz alınmaya devam edildi. Ama her güzel şey gibi bu dönem de bitti.
Yeni bir dönem başladı. Türkiye ekonomisi giderek daha olgunlaşıyor.
Gelişmekte olan ekonomiden gelişmiş ekonomiye geçiş halindeyiz.
Capital: Gelecek yıl ve sonrasında nasıl bir tablo göreceğiz?
- Bankacılık için en önemlisi büyümek. Büyüdüğümüz ölçüde
özvarlıklarımız artıyor, özvarlıklarımız büyüdükçe kredi verebiliyoruz.
Türk bankacılığının kaldıraç gücü 8 katın altındadır, dünya
sistemindeyse 20 katın üzerinde. Bizim bu kaldıraç seviyelerine gelmemiz
için ekonomiyi çok daha fazla finanse etmemiz lazım. Şu an gelişen
global koşullar, Türkiye'nin bir gül bahçesi olması gerçeğiyle
uyuşmuyor. Ekonomi yönetimi de bunu görerek parasal tedbirler aldı.
Nisanda Merkez Bankası'ndan 400 baz puan gibi ciddi bir artış geldi. Bu
bizim de şaşkınlıkla karşıladığımız bir artıştı. Bunun etkilerini sistem
yeni emiyor. İkinci tedbir bloğuysa bankacılık sisteminin regülatörü
BDDK'nın bankacılık üzerinden aldığı tedbirler. Kredi kartlarının
minimum ödemesinin yüzde 20 oranına çıkarılması, konut kredilerinin
ekspertiz değerinin yüzde 75'i aşmaması, ticari meskenlerde yüzde 50'yi
aşmaması gibi tedbirler alındı. Bunlar da etkisini gösteriyor. Her
bankada günlük ihtiyaç ve konut kredileri 3'te bir oranlarına geriledi.
Dolayısıyla geri ödemelerle birlikte bankacılık ikinci yarıda yüzde 8
büyüme sınırına girecektir. Üçüncü blok tedbirler ise maliye
politikaları... Bir kısmı temmuzda geçerli olan bu tedbirlerle
Uzakdoğu'dan yedek parça, elektronik tekstil ithalatında vergiler
artırıldı. Özellikle tekstilde artışlar yüksek oldu. Burada Çin'den
ithal edip Türkiye'de 5-10 misline satmanın ve yerli sanayimizin
ölmesinin önüne geçilmeye çalışılıyor.
Capital: Peki siz alınan bu tebdirleri destekliyor musunuz?
- Her 3 blokta da doğru zamanda doğru tedbirler alındı. Biz bunları
destekliyoruz. Ancak bu tedbirlerin ölçüsünün kaçmaması, ölçülü olması
gerekiyor. Çünkü söz gelimi Japonya 80'lerin ortasında bu tip krizlerde
aşırı tedbir alarak 90'ların tamamını çok ciddi büyüyememe sorunuyla
geçirdi. Bu senaryo Türkiye'ye uyarlandığında, ülkemiz bu süreci Japonya
gibi absorbe edemez. Türkiye Japonya kadar zengin değil ve çok daha
genç bir nüfusu var. Yüzde 5'in altındaki bir büyüme Türkiye için
küçülmedir. Gelecek yıl da bankacılığın özvarlığını artırması lazım.
Ancak bu sayede dünyayla rekabet edebilir, ekonomiye daha iyi hitap
edebiliriz. Yüzde 25 kötü bir büyüme değil. Dünyada bu rakamı telaffuz
etseniz, bu kadar büyüyebilecek misiniz derler. Ekonomi soğuyor, güzel.
Faizler artıyor, bu da güzel. Ama artan bu faizler direkt bizim cebimize
mi giriyor? Hayır. Munzam karşılık üzerinden bankacılık yüzde 40 filan
ödüyor. Özvarlık değerlerimiz azalırsa sermayemiz büyümez, kaldıraç
gücümüz düşer ve ekonomiye destek veremeyiz. Türkiye geçiş ekonomisinde.
Büyük projeleri, enerji yatımlarını finanse etmek lazım. Bunun için,
ülkenin kalkınması adına bankaların finansmanı çok önemli.~
Capital: Gelecek yıla yönelik öngörüleriniz ne yönde? 2012'de sektör ne kadar büyür?
- Bunu aslında Sayın Ali Babacan'a sormak gerekir. Maliye yönetimi bu
konularda çok hassas. Merkez Bankası Başkanımız Erdem Başçı'nın da
ifadesiyle ülkenin şu anki iş modeliyle maalesef bankacılıktaki
büyümenin cari açığa katkısı, korelasyonu yüksek. Bu da büyük derecede
doğru. Ancak bunu değiştirmek bankacılığın değil, yapılacak reformlarla
iş modelini değiştirecek hükümetlerin görevi. Tabii bunu bugünden yarına
yapmak kolay değil, orta uzun vadede yapmak gerekir. Ama bunu yapmaya
yönelik gayretin olması gerekir ki biz de bankacılık sektörü olarak hem
kendi ekonomiye katkımızı artıralım hem kârlılığımızı sağlayalım.
Capital: Bu tablo rekabeti nasıl etkiliyor? Yeni dönemde rekabetin yönü ne olur?
- Bankacılık sektöründe ilk 12 banka, kamunun yanında 4 büyük özel banka
ve ardından gelen Finansbank, Denizbank, TEB Fortis, HSBC ve ING Bank,
49 oyunculu bankacılık sektörünün yüzde 90'ından fazlasını elinde
tutuyor. Önümüzdeki yıl da sektörde yapısal anlamda majör değişiklikler
beklemiyorum. İlk 12 banka arasında herhangi bir sahip değiştirme, satın
alma olmazsa Türk bankacılığında çok önemli bir değişiklik yaşanmaz.
Artık kamu bankalarının özelleştirileceğine inanmıyorum, sadece halka
açılma oranlarını artıracaklar. Devlet her zaman altın hissedar olacak.
Özel bankalarda da değişiklikler yaşandı, mevcut hissedarlar önümüzdeki
birkaç yıla kilitlemiş durumda. Yabancı sermayeli bankalar grubunda da
ancak 3-5 yıl sonra değişiklikler yaşanabilir. Rekabetin ne tarafa
yöneleceği konusunu derin olarak inceliyoruz. Burada iki ana yön var:
Yatırım bankacılığı gelişecek. Merill Lynch, JP Morgan gibi uluslararası
dev finans kuruluşları, yurtdışı büyük işlemleri alacak. Orta ölçekli
şirketlerin de her türlü sermaye piyasası işlemleri artarak sürüyor. Bu
şirketlerin birleşme, satın alma, halka açılma, ikincil açılma gibi her
türlü işlemleriyle yatırım bankacılığını büyüteceğiz. Bu hedef,
Denizbank için de geçerli.
Capital: Başka hangi alanlarda rekabet artacak?
- İkinci rekabet alanı ise krediler olacak. Bugün Hazine bonosu devlet
tahvili grubu bankacılığın yüzde 27'sini oluşturuyor. Bu grubun aktif
yapısı içinde giderek azaldığını göreceğiz. Ancak likidite ihtiyacı için
belli bir miktar tutulacak. Nasıl ki bu grubun ağırlığı yüzde 45'lerden
bugün yüzde 27'ye indi, yakın gelecekte yüzde 20'lerin altına inecek.
Bu da kredilerin öne çıkması sonucunu doğuracak. Bireysel bankacılık
alanında ciddi bir büyüme trendi var. Ancak bireysel krediler GSMH'nin
ancak yüzde 16'sını oluşturuyor. Bu rakam içinde konut kredileri yüzde
6, otomobil kredileri yüzde 1. Geri kalan yüzde 9'u da kredi kartı ve
ihtiyaç kredileri oluşturuyor. Amerika'da ise sadece konut kredileri
GSMH'nin yüzde 110'una denk geliyor. Yani burada daha risk yaratmaya çok
var. Bugün tüm bankalar çok sayılı işlemlere gidiyor. Kâr marjının daha
yüksek olduğu tarım, KOBİ, bireysel kredilere yöneliyor. Geçmişte bu
alanlar çok göz önünde değildi çünkü hazine bonosu devlet tahvilinin
getirisi iyiydi. Ayrıca ticari kurumsal bankacılık anlamında yeterince
bankacılık hizmeti gelmemişti. Bu alanlar daraldığında geriye bireysel,
KOBİ ve tarım kredilerinde rekabet etmek kalıyor. Mücadele ilerde bu
alanlarda olacak. ~
DENİZBANK'IN YENİ DÖNEM PLANI
HIZLI KÂR
Denizbank olarak ilk çeyreği çok iyi geçirdik. Kâr artışımız 203
milyon TL oldu. ikinci çeyreğin bitiminde artık 540 şubeli, 10 bin 350
çalışana sahip bir finansal kuruluşuz. Kârlılıkta çok hızlı büyüyoruz.
2008-2010 arası mevduatımızı ortalama yüzde 29 artırdık. Bu dönemde
sektör artışı yüzde 17'ydi. Kredilerimiz sektörün paralelinde yüzde
17'lerde arttı. Maliyetleri en iyi kontrol eden bankayız.
2014 HEDEFİ
Türkiye'de 2014 yılı sonuna kadar nereye gideceğimizi açıklayan tek
bankayız. 2014'te 850 şubemiz olacak ve en az 4 bin kişiyi daha işe
alacağız. Çalışan sayımız 15 bine ulaşacak. Brüt kârlılığımız 1 milyar
TL'nin üzerine çıkacak. Hatta bu rakamı bu yıldan da tutturabiliriz.
Sigorta şirketi satışımızın etkili olacağını düşünüyorum. Gider-gelir
rasyomuz yüzde 50 sınırında olacak. Özvarlık getirimizde de dünya
standartlarının üzerindeki yüzde 14-15'li seviyeleri tutturacağız.
FİNANSBANK'LA TATLI YARIŞ
Hissiyat olarak yıl sonunda kâr artışında sektörün üzerinde oluruz. 2009
yılı itibarıyla özel bankalar arasında yerimiz kârlılıkta beşincilikti.
2010'da Finansbank bizden daha iyi bir sonuç gösterdi. 2011'de ise kafa
kafaya yarışıyoruz. Tatlı bir yarış, ben çok memnunum. Kârlılıkta
iddialıyız, ilk beşte olacağız. Çok sağlam büyüyoruz ve özvarlık
getirimiz sektörün üzerinde gidiyor. Tarımda en önde gelen özel sektör
bankasıyız. Hızlı ama emniyetli koşuyoruz. Büyüyoruz ama problemli
kredimiz çok az.
2 ALANDA BÜYÜME
Büyüme için iki yoldan gidiyor olacağız. Yatırım bankacılığı önemli
bir şapka, burada daha güçleneceğiz. Diğer koldan işletme ve tarım
bankacılığımızdaki faaliyetlerimizi artıracağız. Bireysel bankacılıktaki
faaliyetleri güçlendireceğiz. Ayrıca iştiraklerimiz Türkiye'de
sektörlerinde hep ilk 3'te yer alıyor. Tarım kredilerinde en önde gelen
özel bankayız, buradaki gücümüzü sürdüreceğiz. KOBİ ve bireysel
bankacılığa ağırlık vereceğiz.
"DEXIA, BDDK'NIN HIZINA ŞAŞIRIYOR"
İCRADAKİ İLK TÜRK
Dexia'nınicra komitesinde 34 bankanın yönetimindeki 10 kişiden
biriyim. Bu bir Türk bankacısı için ilk defa olan çok şerefli bir iş.
Komitede inovasyon alanını üstleniyorum. inovasyon derken bankacılığı
daha hızlı, kolay ve daha geniş kesime ölçeklendirilebilir şekilde
yapmayı kast ediyoruz. Türk bankacılığı inovasyon konusunda zaten
dünyada pek çok ülkeden daha önde. Bu tecrübe ve bilgi birikimimizi
grupla paylaşıyoruz.
TÜRKİYE HALA BİLMECE
BDDK, son derece zamanlı ve güncel bilgiler yayınlıyor. Fransa ve
Belçika'da birkaç ay öncenin rakamlarını alamadığımız bir ortamda, ben
bir hafta önceki piyasa payımı ifade ediyorum. Komitede şaşkınlıkla
karşılıyorlar. Türkiye hala çözemedikleri bir bilmece,,, Dışarıdan
bakınca ülkemin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu, insanlarının ne kadar
akıllı ve girişimci olduğunu görüyorum.
Bankacılıkta 10 önemli gelişme
1- Mayıs 2011 itibarıyla bankacılık sektörünün büyüklüğü 1 trilyon 115 milyon TL'ye ulaştı.
2- Krediler yıllık bazda yüzde 34 arttı ve 598 milyar TL'yi yakaladı.
3- Mevduattaki artış, kredilerdeki kadar hızlı değil. Mevduat
644 milyar TL olarak gerçekleşti. Hala kredi/mevduat oranı yüzde 100'ün
altında.
4- Kredide normalde ilk yarıdaki artış yüzde 12,5 olmalıydı.
Ancak yüzde 17 büyüme görüldüğüne göre ikinci yarıda bunu telafi etmemiz
lazım. Buna göre krediler ikinci yarıda 8 puan büyür.
5- Türkiye "geminden boşalmış bir at gibi" yokuş aşağı gidiyor,
sonu ne olacak gibi bir soru oluşuyor. Oysa bunun hiç aslı yok... Çünkü
gerçekten çok zamanında tedbirler alındı.
6- Bankacılık sektörünün kârı, iyi olasılık yüzde 15, en kötü olasılık yüzde 25 düşecek.
7- Yeni bir dönem başladı. Türkiye ekonomisi giderek daha olgunlaşıyor. Gelişmekte olan ekonomiden gelişmiş ekonomiye geçiyoruz.
8- Türk bankacılığının kaldıraç gücü 8 katın altındadır, dünya
sistemindeyse 20 katın üzerinde. Bizim ekonomiyi çok daha fazla finanse
etmemiz lazım.
9- Bankacılıkta ilk 12 banka, 49 oyunculu sektörün yüzde 90'ından fazlasını elinde tutuyor.
10- Hazine bonosu devlet tahvili bankacılığın yüzde 45'ini oluştururdu, 27'ye kadar düştü. Gelecekte 20'lerin altına düşecek.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?