Hızlı Franke'nin krizi aşma formülü

Yüzyılı aşan bir aile şirketinin son temsilcisinden sektöre, Türkiye planlarına ve iş hayatına dair notlar.

1.09.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Hızlı Franke'nin krizi aşma formülü
İsviçreli Franke dünya mutfak ve banyoları için sistem ve hizmet sağlayan en büyük şirketlerden... 2012 sonunda net satışları 2 milyar 500 bin İsviçre Frangı’nı, çalışan sayısı 8 bin 500 kişiyi aşan şirketin Meksika’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne 40 ülkede fabrikaları var. Franke Dünya Başkanı ve sahibi Michael Pieper, “Biz gerçek bir global grubuz” diyor. Avrupa’daki mali krizin ana müşterileri olan Avrupa evleri ayağında kendilerini ağır vurduğunu, bu nedenle Asya’ya ve Türkiye gibi gelişen ekonomilere yöneldiklerini söylüyor. Pieper, “Diğer ülkelerin aksine Türkiye, 2008 dünya krizinden bu yana güçleniyor. Dolayısıyla Türk mutfak pazarının, dünya mutfak pazarındaki genel olumsuzluklardan kısa vadede etkileneceğini sanmıyorum” diyor ve ekliyor: “Önümüzdeki 10 yılda Türkiye’deki satışlarımızın 3’e katlanacağını düşünüyorum.” Her şey I. Dünya Savaşı öncesi paslanmaz çeliğin keşfiyle başladı. Genç girişimci Hermán Franke 1911 yılında İsviçre’nin doğusundaki Rorschah şehrinde kendi adıyla bir metal levha şirketi kurdu. Savaş, Franke’nin büyümesini engellese de, sonrasında inşaat sektöründeki patlamayla şirket, fırın kapakları, bacalar ve çatı pencereleri üretmeye başladı. 1931 yılında ise Franke, markasını bugüne gururla taşıyan paslanmaz çelik evyeleri üretti ve 1935’te işlerini büyüterek tesislerini bugün halen faaliyet gösterdiği Aarburg şehrine taşıdı.

1939’da Herman Franke ölünce oğlu Walter işin başına geçti. 1946’da şirket, endüstriyel mutfak üretir ve komşu Avrupa ülkelerine ihracat yapar hale gelmişti. Bu gelişmenin ardından 10 yıl sonra şirket, ilk ticari mutfak bölümünü kurdu. Münih McDonald’s için 1972’de ilk fast food anahtar teslim mutfağı kurduğunda artık 2 bin 600 kişilik dev bir yapıydı.

Walter Franke, 1975’te hastalandığında üç kızı olmasına rağmen şirketi çok yakın arkadaşı ve şirketin yüzde 41 hissesinin ortağı Willi Pieper’e devretti. Pieper’ın oğlu ve Franke’nin bugünkü dünya başkanı ve sahibi Michael Pieper’ın anlattığına göre Walter Franke’nin bu hareketinin altında kızlarının eş seçimlerine duyduğu kızgınlık yatıyordu:~
“Franke’nin üç kızı da evlenmek istedi ama baba çok sertti ve üç evliliği de onaylamadı. Hatta kızlardan birinin eş adayı Franke’de çalıştığı için karşı çıktı. Ve o güne kadar şirketle hiç ilgilenmemiş olan babama şirketi devretti. Şimdi kızlardan biri bir hastanede çalışıyor. Biri de Hindistan’da yogi. Çok yalın ve çok iyi insanlar...”

Şirket böylece Franke Ailesi’nden Pieper Ai-lesi’ne geçti ama marka ismi korundu. Willi Pieper, 1975 itibariyle şirket giderek büyürken hep profesyonel yöneticilerle çalıştı ve Franke’nin yönetimine hiçbir zaman direkt karışmadı. 1989’da oğlu Michael Pieper şirketin CEO’luğuna geldi ve Franke’yi bir anonim grup olarak dünya endüstriyel mutfak liderliğine taşıdı. Grup, bugün Artemis Group adı altında gayrimenkulden, tekstil makineleri ve döşeme sistemlerine dek pek çok sektörde hizmet veriyor. Ancak, halen taşıyıcı esas ayağı Franke oluşturuyor.

Grubun geçtiğimiz yıl 4 milyar İsviçre Frankı olan cirosunun 2,5 milyarı Franke’den geliyor. Michael Pieper bugün 5 kıtaya yayılmış 40 ülkede, 80 firma ve 10 binin üzerinde çalışana sahip olduklarını gururla anlatıyor: “Dünyada mutfak evyesi işinde bir numarayız. Mutfak musluğu pazarında lider, davlumbazda ise dünya ikincisiyiz, Yemek servisi sistemleri sektöründe ise McDonald’s, Burger King , Kentucky Fried Chicken, Vapiano, Ikea’ya global hizmet sağlıyoruz. Ticari kahve ekipmanlarında dünya ikincisi ve çelik bira fıçısı sektöründe lideriz, RAN füzesinin roket çıkış yeri, Airbus uçaklarının banyo ve tuvaletlerinde bile paslanmaz çeliğimizle biz varız.”

Pieper, Aarburg’daki şirket merkezindeki bahçede çeliğe olan aşkını simgeleyen kusursuz çelik heykelleri gösterirken, Türkiye’deki iki fabrikasından yapılan başarılı ihracatla ülke cari açığının kapanmasına nasıl yardımcı olduklarını da memnuniyetle dile getiriyor... Ve kayıt dışı sorunu ortadan kalkarsa “fantastik bir lokasyon” dediği Türkiye’ye yeni yatırımlar yapabileceklerinin de müjdesini veriyor. İşte yüzyılı aşan bir aile şirketinin son temsilcisinden sektöre, Türkiye planlarına ve iş hayatına dair notlar.

Capital:
Bize kısaca Franke’nin yapısından bahsedebilir misiniz?
- Franke bugün 6 farklı iş kolundan oluşuyor. Bunlardan 4’ünü “mutfak”, “banyo”, “içe-cek”,“endüstriyel mutfaklar ve yiyecek” sistemleri oluşturuyor. Diğer ikisi ise “çelik sıvı içecek tankları” ve “profesyonel kahve sistemleri” adlı iş kollanmız. Franke’nin 100 yılı aşan bir geçmişi var. Önce Franke’ler ve sonra Pieper’lar olmak üzere her zaman bir aile işi oldu. Şimdi dördüncü jenerasyon hüküm sürüyor. Son 100 yılda Franke’nin 4 sahibi ve sadece 4 CEO’su oldu. Bu iyi bir şey değil mi?~
Çünkü, SwissBank’e giderseniz her yıl bir CEO kovar ve yenisini alırlar. Ben görevi bıraktıktan sonra geçtiğimiz yıl Alexander Zschok-ke CEO’luğu devraldı. O genç, dinamik ve bizi önümüzdeki döneme taşıyacak bir lider. Ancak, ne yazık ki o da bu görevi boyunca aynı benim gibi hiç tatil yapamayacak.

Capital: Hangi ülkede veya bölgede en hızlı büyüyorsunuz ve neden?
- Satışlarımızın yüzde 50’den fazlasını halen Avrupa’ya yapıyoruz. Yüzde olarak Çin, Hindistan ve Türkiye’de güçlü büyüyoruz. Ama satışlarımızın yüzde 25’ini oluşturduğu için toplam hacim olarak en çok Kuzey Amerika’da büyüyoruz. Çin pazarında hala küçüğüz ama hızlı büyüyoruz; orada bir musluk fabrikası kuruyoruz. Sırasıyla bizim için en büyük pazarlar Kuzey Amerika, Almanya, İngiltere ve hızlı bir düşüşte olsa da İtalya. Latin Amerika’da bizim için güçlü bir pazar. Arjantin’de davlumbaz, Brezilya’da evye fabrikamız var. Meksika’da ise ortaklık yoluyla bir cihaz fabrikası kuruyoruz. Hindistan, Japonya, Kazakistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde tesislerimiz var.

Capital: Üretiminizin ve satışınız çoğu Avrupa’ya. Avrupa’daki büyük mali kriz üretim, satış ve tüketici davranışları açısından sizi nasıl etkiledi?
- Franke’de iki tür üretimimiz var. Biri evyeler, musluklar, davlumbazlar ve cihazlar olmak üzere ev içi ürünler. Diğeri de sıhhi tuvalet, yemek servisi sistemleri ve kahve makineleri gibi ticari sektöre yönelik ürünler. Kriz ticari kısmımızı çok etkilemedi ama ev içi ürünler kısmında ağır şekilde etkilendik. Çünkü, en çok Avrupa evlerine satış yapıyorduk. İspanya, Yunanistan, Portekiz, Romanya ve son 1,5 yıldır İtalya’da kriz bizi zorluyor. Örneğin, İspanya’da satışlarımız krizde üçte bir oranında düştü. Çünkü, yeni ev yapımı ve yenilenmesi çok azaldı. Oradaki ve Portekiz’deki operasyonlarımızı kapattık. Yunanistan’daki operasyonlarımızı üçte bire düşürdük. İsviçre ve Almanya gibi merkez Avrupa’da ise işler iyi gidiyor. Avrupa’nın kuzeyi; Polonya, İskandinavya ve Rusya’da da iyi durumdayız.

Capital: Sektörünüz krizden dolayı yeni bölgelere yöneldi mi?
- Sektörümüzün hepsi Avrupa’nın evlerinde krizden ağır etkilendi. Musluk şirketleri, beyaz eşya firmaları hepsi. Brezilya, Arjantin, Türkiye, Çin ve Hindistan gibi gelişen ekonomilerle bunu telafi edebileceğimizi düşünüyorum, Franke olarak biz Asya’ya yöneldik. Çin’de satışlarımız iyi gidiyor, Japonya’ya girdik; döviz kuru düşse de ekonomisi yukarı çıkıyor. Ayrıca Avusturalya ve Yeni Zelanda’da da bayağı güçlü bir pozisyondayız. Filipinler, Malezya, Endonezya ve Vietnem’da hızlı büyüyoruz.~
Capital: Mutfak ve banyo sistemleri sektörü için gelecekte büyümeyi nerede görüyorsunuz?
- Franke için önümüzdeki 5 yılda büyümenin yönü Asya’da olacak. Ayrıca Kuzey Amerika’da da önemli ölçüde büyüyeceğiz. Kuzey Amerika ev içi alanında Franke için büyük bir pazar; şu anda bu pazarın üçte biri elimizde, Ürünlerin çoğu şu anda Çin’den geliyor ama giderek Çin’in lojistiği pahalı hale geldiği için burada yeniden büyüme fırsatı görüyoruz. Sektörümüz için de aynısını söyleyebilirim, Gelecek hakkında epey olumluyum; düşen hammadde fiyatları sektörümüze yardım ediyor.

Capital: Türk mutfak ve banyo sistemi şirketlerinin konumlarını ve stratejilerini nasıl buluyorsunuz?
- Türkiye mutfak ve banyo endüstrisi oldukça parçalı bir durumda, Lineadecor, Intema, İstikbal, Vanucci ve Kale Plus gibi çok iyi Türk mutfak markaları var. Ancak, mutfak dünyasının yüzde 85’ten fazlası bölgelerinde iyi bilinen yerel üreticilerin elinde... Markalı yerli ve uluslararası mutfak markaları ciro olarak pazarın yalnızca yüzde 15’inde iş yapıyor, Avrupa ile kıyaslandığında Türk mutfak pazarının ana farkının bu olduğunu görüyoruz. Çünkü, biz Avrupa’da, farklı ülkelerde farklı markalarla pazarın neredeyse her alanını kontrol eden, sanayileştirilmiş mutfak markalarına alışığız.

Capital: Türkiye pazarını dünya pazarından ayıran diğer faktörler neler?
- Mutfak satışlarının yapı market kanalları üzerindeki etkisi de Avrupa’ya oranla daha sınırlı. Türkiye’de var olan yapı market kanalının toplam mutfak pazar hacminin yüzde 8’inden fazlasına sahip olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’deki A plus ve üstü mutfak pazarına baktığımızda; satışlar perakende kanalı yerine. Türkiye’nin en büyük 10 şehrinde yer alan üst ve orta gelir grubuna yönelik konut projelerinde gerçekleşiyor. Üst ve orta gelir grubuna yönelik konut projelerinde çoğunlukla evler müşterilere tam teçhizatlı mutfak ve banyo ile satılıyor, Bu durum perakende kanalında A plus ve üstü perakende mutfak satışlarını olumsuz etkilerken, mutfakların konut projeleri kanalıyla satılmasını sağlıyor. Türk mutfak pazarının dünya pazarından en büyük farkı; Türkiye’deki markalı yerli ve uluslararası mutfak üreticilerinin satışlarının çoğunluğu konut projesi kanalıyla olurken, özellikle Avrupa’da satışlar renovasyon ihtiyacı üzerine perakende kanalıyla gerçekleşiyor.

Capital: Küresel satışlarınızda Türkiye’nin yeri nedir?
- Türkiye’nin bizim için iki önemi var; birincisi yerel evye, armatür ve ankastre cihaz pazarlarındaki faaliyetlerimiz, diğeri ise Türkiye’den ihracat faaliyetlerimiz. Gebze ve Manisa’da evye ve davlumbaz ürettiğimiz iki fabrikamız var. Bu fabrikalar ayrıca üretimlerinin çoğunu bölgeye ve Avrupa'ya ihraç ediyor. Bunların bir sonucu olarak Franke Türkiye, Franke’nin Mutfak Sistemleri Grubu’ndaki en iyi 7 şirketten birisi konumunda. Bugün Franke Türkiye, cari fazla üreten bir şirket. Özellikle Manisa’da ürettiklerimizin yüzde 80’i Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika gibi ihraç pazarına gidiyor.~
Dolayısıyla ülkenizin ticaret açığını kapatmada yardımcı oluyoruz. Bence Türkiye’de çok iyi bir markamız ve yüksek kalite açısından iyi bir imajımız var. Cihazların bir kısmını İtalya’dan sağlıyoruz. Ama Türkiye’de Arçelik gibi firmalarla da işbirliği yapıyoruz. Sıhhi tuvalet üretiminde Eczacıbaşı ile birlikte çalışıyoruz.

Capital: Türkiye’deki rekabet ortamı ülkedeki yatırım kararlarınızı nasıl etkileyecek?
- Küresel bir şirket olarak yatırım kararlarımız ülke bazında rekabet yapısından ziyade dünyadaki genel rekabet ortamına göre kararlaştırılıyor. Bazen bir ülkede yaptığınız yatırımlarla bu pazarda rekabetçi olamazsınız, fakat dünyanın geri kalan pazarlarında oldukça rekabetçi olabilirsiniz. Çin bunun en iyi örneği. Özellikle Türkiye’yi konuşacak olursak Türkiye’deki rekabet gerçekliğine dayanarak karar vermeye gerek de duymuyoruz. 2001’de Gebze’de evye fabrikamızı kurduk. Manisa’da bünyemizdeki 420 çalışanla en büyük davlumbaz üretme operasyonumuz yer alıyor.Türkiye’de saygınlık ve satış açısından 2 ya da 3 numara olduğumuzu düşünüyorum. Türkiye’deki durumumuz oldukça iyi ve orada pek çok fırsat görüyoruz. Yunanistan gibi güneydeki operasyonlarımız resesyondan epey etkilenirken, Türkiye’de ilk 6 aylık satışlarımız döviz kurunun etkisine rağmen yüzde 15-17 arası arttı.

Yeni trendler ve teknolojiler neler getirecek?
‘KENDİN YAP’ TRENDİ GÜÇLENİYOR

Trendler daha çok ev içine yoğunlaşacak. Çünkü, mutfak sizin gösteri alanınızdır. Herkes güzel mutfağını ve oradaki lüks malzemeleri komşusuna ve arkadaşlarına göstermeyi sever. Bu da bize yardımcı oluyor. İsviçre ve Almanya’ da ortalama bir mutfağın fiyatı son 10 yılda yüzde 50 arttı. Lüks ürünlere doğru kayan bir trend var. Fakat bizim için tehlike “Do it yourself” (kendin yap) sektörünün giderek güçlenmesi. Avrupa’da 10 yıl önce pazar payı yüzde 10’lardayken şimdi yüzde 30-35’e ulaştı. Kuzey Amerika’da ise üç “do it yourself” şirketi mutfak pazarının yüzde 50’sini kontrol ediyor.
YENİ ÜRÜNLER ÇOK DAHA YEŞİL
Temiz su ve hava en değerli ürünler. Ama biz kaynakların büyük bölümünü kirletiyoruz ya da boşa harcıyoruz. Örneğin eşim mutfakta çalışırken suyun devamlı aktığını görüyorum ve çok endişeleniyorum. Dolayısıyla bizim yoğunlaşacağımız konu su tasarrufu sağlayan elektronik kontrol edilen (touch free) musluklar ve aldığı sıcak havayı yeniden dolaşıma sokarak ısıtma sisteminin bir parçası olacak davlumbazlar...Bunları yaratabileceğimiz teknolojilere yatırım yapıyoruz.~
"10 yıl içinde Türkiye satışları 3 kat artacak"
ANKASTRE CİHAZDA BÜYÜYECEĞİZ

Türkiye’deki yerli pazar ciromuzun en büyük oranını oluşturan ankastre cihazda ise ana hedefimiz ankastre cihaz pazarındaki en büyük 4 markadan biri olmayı sürdürerek satışlarda da paralel büyümek. Sonuç olarak, önümüzdeki 10 yıl içerisinde yerel Türk pazarındaki toplam satışlarımızda en az 3 kat bir artış bekliyorum.
Türkiye satışları
KAYIT DIŞ] OLMAZSA YATIRIM YAPACAĞIZ
Türkiye’de gelecekte yatırım yapmak için bizim açımızdan en önemli konu, ne yazık ki hala sorun olan kayıt dışı ekonominin sonucu olarak, yaratılan adaletsiz rekabet ortamı. Türkiye ekonomisi kayıt altında olmaya başladığında tüm şirketler için gerçek rekabet ortamı yaratılmış olacak. Böyle bir durumda Franke Grubu Türkiye'ye ek yatırımlar için daha girişimci olacaktır.
3 kat artacak"
TÜM PAKETİ SATMANIZ LAZIM
Mutfak cihazlarında Avrupa’da özellikle de kuzeyinde güçlüyüz. Örneğin İtalya’da diğer cihazlar olmadan asla bir evyeyi satamazsınız. Almanya’da ise evyeyi aletlerle birlikte satarsak hiçbir şey satamayız. Yani satış kanalları tamamen farklı. İspanya ve İtalya gibi Avrupa evlerinde ve Türkiye, Fas gibi ülkelerde evye, musluk, davlumbaz, orta masası, cihazlarla birlikte tüm paketi satmalısınız.

"Yönetici seçerken üç testim var"
ARABAYI HIZLI KULLANMALI

Tecrübemle, duygularımla ki İsviçre’de biz buna “midende hissettiğinle” deriz, çok şey başardım. Üniversiteye gittim fakat hala kararlarımı insanlara bakarak veriyorum. Örneğin hızlı araba sürmeyenlerin, koşmayanların hiçbir zaman başarılı olamayacağını düşünüyorum.
HIZLI YÜRÜMELİ VE SENİ KAVRAMALI
Geçen hafta yeni CEO’muz Bay Zschokke’nin arabasına bindim ve gerçekten çok hızlı sürdü. Buna bayıldım. Böylece ilk testi geçti. Bir de ikinci test olarak ayakkabılara bakarım. Ayakkabının altının bir kısmı daha çok eskimişse bu koşarcasına yürüdüğün anlamına gelir. Bir de el sıkışırken elimi kavramalı ve güçlüce sıkmalı. Bu da üçüncü test.

Oğlum başarılı olmak zorunda'
AİLE ŞİRKETİ STRATEJİSİ

Babam kendi dönemindeki CEO’nun işine karışmazdı. Şimdi Bay Zschokke de Franke’yi sanki kendi şirketiymiş gibi yönetiyor. Çok girişimci, çok hızlı ve çok direkt. Cuma öğleden sonra tatile çıkıp pazartesi öğle yemeğinde geri dönmüyor. 7 gün 24 saat telefon başında ve her daim ulaşılabiliyor. Aynı zamanda oğlumun koçu olarak kilit bir öneme de sahip. Çünkü, oğlum hala çok genç, 29 yaşında. Tabii Türk normlarında çok genç diyemeyiz, değil mi?
ÇOCUKLARIN İŞE KATILIMI
 Kızım bizim işten daha çok modayla ilgili. Çok ünlü olmasa da başarılı bir moda tasarımcısı. Ama yine de çoğu zaman burada ve tüm yönetim kurulu toplantılarına katılıyor. Uzun süre ABD’de kaldı şimdi daha çok erkek arkadaşı nedeniyle İsviçre’de. Onun evlenmek için doğru adamı seçmesi benim için önemli.~
Oğlum ise mühendis ve bizim işimizde. Önce Filipinler’deki yemek servisi sistemleri fabrikasını yönetti. Şimdi ise Arap Emirlikler’inden birinde sıhhi tuvalet sistemleri operasyonunu kurdu ve şimdilik iyi gidiyor. Bu, onun için sadece bir eğitim aşaması değil. Başarılı olmak zorunda.
YA OĞLUM BAŞARISIZ OLURSA!
Herkes bana “Oğlunuz bu işte başarısız olursa ne yapacaksınız” diye soruyor. Gerçekten iyi bir soru. Fakat başarısız olmayacak. Kızım daha eğitimli ve insanlarla ilişkileri oldukça iyi ama oğlum sıkı, sert bir adam. Benden daha girişimci. Çok çalışkan, dayanıklı ve mühendis olduğu için çok teknik odaklı... Arabanızı yahut herhangi bir makinenizi tamir edebilir. Zaten ben onun yargıcı değilim, o işi Bay Zschokke yapıyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz