Teba Grubu´nun Yeni Stratejisi

Ayda Baygan İlkel / Teba Grubu Başkan Yardımcısı Ayda Baygan İlkel, Teba Grubu´nun başkan yardımcısı. Teoman Baygan´ın büyük kızı. Değişimle birlikte grupta yeni sorumluluklar üstlendi, stratejil...

1.02.2000 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Ayda Baygan İlkel / Teba Grubu Başkan Yardımcısı

Ayda Baygan İlkel, Teba Grubu´nun başkan yardımcısı. Teoman Baygan´ın büyük kızı. Değişimle birlikte grupta yeni sorumluluklar üstlendi, stratejilerin geliştirilmesinde önemli rol oynadı. Değişimin devam edeceğini söylüyor. Ana hedeflerinin globalleşme olduğunu belirtiyor. Ona göre, sıra üretim yönetimine geldi. Yeni dönemde sadece Teba üretim yaptıran, Çin gibi ülkelere iş veren şirket konumuna gelecek. Pazarlamada ise internet ön plana çıkacak.

Dünya rekabeti şirketlerin globalleşmesini zorunlu kılıyor. Nerede ucuzsa orada üretmek, nerede uygunsa oradan almak ve en iyi kaliteyi en iyi fiyata vermek, bu rekabetin ana kuralları. Türkiye´de de şirketler, son yıllarda bu prensiplere uymak için önemli adımlar atıyorlar. Teba da bu şirketlerden biri... Ancak, Teoman Baygan tarafından kurulan Teba´nın diğer şirketlerden farkı, kuruluşundan bu yana çalışma prensibi olarak ``global'' stratejiler belirlemiş olması. 84 ülkeye ihracat yapan şirket sadece üretmek değil, ``üretim yönetimi''nin dünya ticaretinde ne kadar önemli olduğunu ortaya koyan şirketlerden biri.

30 yılı aşkın süredir faaliyetini sürdüren Teba son iki yıldır bir değişim yaşıyor. Ama bu değişimin birkaç ayağı var. Öncelikle kurucu Teoman Baygan, icrayı başta kızı Arda Baygan İlkel olmak üzere başkan yardımcılarına devretti. Ancak bu bir emeklilik değil. Teoman Baygan şirkette bu değişimle daha vizyonist, hedef gösteren bir konuma geçti.

Grup Türk pazarında ise üretim ve pazarlama stratejilerinde değişimler yapıldı. Bunun sonucunda, Teba son yıllarda Türkiye pazar payını da yükseltmeye başladı.

Teba´nın son dönemde üzerinde durduğu en önemli projelerden biri ise internet... İnternete çok büyük önem veren grup, bu konuda önemli stratejiler oluşturuyor.

Teba´da yaşanan değişimi Capital´e grupta finanstan sorumlu başkan yardımcılığı görevini yürüten Ayda Baygan İlkel anlattı. Teoman Baygan´ın büyük kızı olan Ayda Baygan İlkel, 2 çocuklu bir anne olmanın sorumluluğunun yanında son dönemde grupta da önemli görevleri üstlenmiş durumda:

Öncelikle bize kısaca özgeçmişinizden bahseder misiniz?

34 yaşındayım, evliyim, iki çocuğum var. Makine mühendisiyim. Boğaziçi Üniversitesi´ni bitirdikten sonra Amerika´da finans üzerine master yaptım. Sonra geldim, fabrikada çalışmaya başladım. İki sene fabrikada ürün geliştirme konusunda çalıştım. Sonra, evlilik dolayısıyla İstanbul´a taşındım.

Bizim İstanbul´da satış şirketlerimiz var, üretim yok. Satış şirketlerimizden, yurt içine beyaz eşya satan Tümaş´da işe başladım. Orada çeşitli görevler yaptım. Daha sonra o şirketin yöneticiliğini yaptım. Bu yıl ise, Tümaş´ın genel müdürlüğünü Hakan Güngören´e bıraktım. Ben ise grupta finanstan sorumlu başkan yardımcısı olarak görev yapmaya başladım.

TÜMAŞ´ın genel müdürlüğünü ne kadar yaptınız?

1991 yılında başladım ben Tümaş´ta çalışmaya. 1994-1999 yılları arasında da bu şirketin genel müdürlüğünü yaptım. 1999 yılında ise mali işlerden sorumlu başkan yardımcılığı görevini üstlendim. Grubumuzda 1999 yılı içinde bir yeniden yapılanma sonucunda üç tane başkan yardımcılığı konumu oluştu. Bir tanesi finans, bir tanesi bizim beyaz eşya grubumuzun başkanlığı, bir diğeri ise ısıtma, soğutma, klima işimizin başkanlığı.

Şirkette bu yeniden yapılanmaya neden gerek duyuldu?

Aslında Teoman Bey böyle bir yapılanmaya geçişe geçen yılın sonlarında karar vermişti. Bize açıklaması, 1999 yılının mart ayında oldu. Böyle bir düzene geçtik. Aslında biz zaten bütün seviyelerde çok içiçe çalışan, hiyerarşisi az bir grubuz.

Mutlaka bir organizasyonumuz var fakat, daha çok takım halinde çalışıyoruz. Her şeyi paylaşıyoruz, başta fikirleri paylaşıyoruz. Bu iletişime her seviye dahildir, Teoman Bey de dahildir. Dolayısıyla bu yapılanma, normal organizasyonun biraz daha değişimi oldu. Fakat özünde firma için çok fazla bir şey fark etmedi. Teoman Bey yine her şeyi çok detaylı biliyor. Yine herkes ona çok kolay şekilde ulaşabiliyor. Teoman Bey şu anda, başkan konumunu sürdürüyor. Fakat şirketteki icra kısımlarını başkan yardımcılarına devretti.

Bu Teoman Bey için emekliliğe hazırlık mı?

Hayır değil... Teoman Bey için bu mümkün görünmüyor. Allah sağlık olarak ömür verdiği sürece o çalışacak. Şimdi o küçük detaylardan arınmış bir şekilde, şimdi şirketin makro ve vizyonuna çok daha felaket bastırıyor. O yüzden, emeklilikten tam ters yöne doğru hareket ediyor. Zaten çok güçlü bir lider. En büyük özelliği o. Vizyonu o veriyor, biz uyguluyoruz. Şimdi detayların çözülmesini daha çok bize bıraktı. Ama vizyon olarak, şirketin hedeflerini koyma olarak, yaptığı işleri daha da iyi devam ettiriyor şu anda.

Şu anda nasıl bir yönetim sistemi uyguluyorsunuz, sistem nasıl işliyor?

Söylediğim gibi, bizde paylaşmak, tartışmak çok önemli kelimelerdir. Ben böyle yaptım, raporu da bu, tarzında çalışmıyoruz. Bu başkan yardımcılarının başkana olan davranışı değil. Bizde herkesin herkese davranışı böyle.

Fabrikamızdan örnek vereyim. Biz fabrikamızın organizasyonunda proses yönetimine geçtik. Proses yönetimi şu demek: Asıl olan departmanlar değil. Departmanlar hala duruyor ama bir prosesin içinde diyelim üç tane departman var. Artık bizde bu sürecin yöneticisi var. Departman yöneticileri var, duruyorlar fakat, asıl olan sürecin yöneticisi. Bu, olayları, insanları birbirine bağlıyor.

Bizim genel yönetim ve çalışma felsefemize de çok uyuyor bu. Teoman Bey şirketi kurduğundan beri hep böyle bir çalışma sistemi oturtmuş; katılımcı, tartışan, danışan bir şirket. Ama bu yanlış anlaşılmasın; bir şeyi danışmadan yapamayız gibi bir izlenim doğmasın. Bizim inisiyatifimiz tam.

Süreç yönetimi konusunda danışmanlık alıyor musunuz?

Süreç yönetimine geçiş kararı ve geçişi tamamen kendimiz yönetiyoruz. Bu konuda bir danışmanlığımız yok. Fakat yeni bir ERP sistemi oturtuyoruz. Bunu biz Oracle´dan satın aldık. Oracle bunun şirkete uygulanmasında bize danışmanlık verdi. Üretim kısmına Oracle, finans kısmına Arthur Andersen danışmanlık verdi. Üç firma, Oracle, Teba ve Arthur Andersen bu sistemi, bu sene oturttuk.

İlk önce beyaz eşya fabrikamız ve dış ticaret şirketimiz bu sisteme geçti. Şimdi klima fabrikamızı bu sisteme dahil edeceğiz. Ve diğer şirketler de sırayla gelebilirler. Bu sistemle çalışacağız artık. Seçtiğimiz organizasyon tipi de bu çalışmaya çok uygun. ERP aynı iş yapma biçimini benimseyen şirketler için oluşturulmuş. Yani yeniden yapılanma ve değişim adına Teba´da bu sene çok şeyler oldu. Özellikle üretim şirketimiz çok değişti.

Neden şirket olarak böyle baştan aşağı bir yeniden yapılanmaya gitme gereği duydunuz?

Hedefimiz, daha iyi ve verimli çalışmak. Bunlar zaten aynı zamanda dünyadaki trendler. Fakat biz bunları moda olsun diye uygulamıyoruz. Okuyup millet böyle yapıyormuş, biz de böyle yapalım şeklinde bir düşüncemiz yok. İnceleyip gerçekten doğru olduğuna inandığımız şeyleri yapıyoruz. İnandığımız şeyleri yapıyoruz. Bu yönetim biçimini inceledik. Daha verimli olacağını, daha üretken olacağını ve aynı zamanda yazılımının da bizim için faydalı olacağı düşüncesiyle bu adımları attık.

2000 yıllarda Teba önüne hangi hedefleri koyuyor? Belirlediği ana stratejiler nelerdir?

Üretim konusunda şöyle olacak; Biz hala üretimi rekabetçi olan bir ülkedeyiz. Avrupa´ya göre üretim maliyetlerinde avantajlıyız. Onun için herkes buraya mal üretmeye geliyor. Tabii biz kendi üretim konumuzda, yani pişiricilerde ve sanayi tipi klimada önemli oranda ilerlemiş durumdayız. Yurt dışından firmalar mal almak üzere bize geldiklerinde, bulduklarına şaşırıyorlar. Beklediklerinden çok ötesini buluyorlar. Bu da bizi memnun ediyor.

Fakat biz çok yakın zamanda bazı ürünleri seçip, onlarda Türkiye´de üretime devam edip, bazılarını bizden de ucuz ülkelere, mesela Çin´e, Pakistan´a yaptırmayı düşünüyoruz. Yani Avrupalı´nın bize yaptığını, biz başka ülkelerde yapacağız. Böylece, hem üretim, hem üretim yönetimini birlikte gerçekleştireceğiz. Bizim seçtiğimiz yol bu. Sırf birisi, sırf diğeri değil; bazı ürünleri kendimiz üreteceğiz, bunları bir ürün gamı olarak oluşturacağız; hem beyaz eşyada hem klimada. Bazılarını ise ürettireceğiz. Fakat ürettireceğiz derken, o kaliteyi ve üretim sürecini yüzde yüz kontrol ederek ürettireceğiz. Örneğin, Çin´de mal ürettirirken bunu uyguluyoruz.

Nasıl bir operasyon yapıyorsunuz orada?

Çin´de buzdolabı ürettiriyoruz ve Avrupa´ya satıyoruz bunları. Epey güzel adetlere ulaştık. Fakat her üretim sürecini kontrol ediyoruz, her mal yüklenirken, Çin´deki elemanlarımız o fabrikaya gidiyor, kalite kontrolünü yapıyorlar. Çünkü bunlar Teba markalı ürünler. Bizim markamız için, bu ürünlerin kalitesi çok önemli.

Yani bir yerde üretimin bazı kısımlarını outsource ediyoruz, ama bizim kontrolümüzde. Çin´deki şirketimizde, hem malzeme tedarikçileri var, hem üretim yöneticileri var hem de satıcılar var. Yani hem Çin´e mal satıyoruz, hem de Çin´den malzeme ve ürün tedarik ediyoruz. Çalışma sistemi olarak zaten her zaman her şeye global bakmış bir grubuz. Türkiye´ye biz hiçbir zaman endesklenmedik.

Yurt içine dönük neler yapıyorsunuz?

Grubumuzun konsantrasyonu yurt dışına. Fakat son iki yılda güzel gelişmeler oldu. Geldiğimiz noktayı söyleyeyim. Yurtiçi firmaların toplam satışları, ihracata eşitlendi. Yani ağırlık olarak yüzde 50, yüzde 50´yiz. Ama şu anlaşılmasın ihracatımız küçülmedi. Tam tersine ihracatımız büyümeye devam ederken, o büyüklüğe yurtiçi firmaları da yetişti.

Beyaz eşyada yurt içinde yüzde 40 büyüdük bu sene. Klima firmamızda ise mark bazında yüzde 25 büyüdük. Yüzde 6 küçülen ekonomi ve beyaz eşyada satışlardaki yüzde 30´a varan düşüşlere rağmen, reel olarak yüzde 40 büyüyebildik. Teba kriz yılında bile büyük bir büyüme gerçekleştirdi.

Bunda ne tür stratejiler etkin oldu?

2-3 yıl öncesinden başladığımız stratejilerin, planların bu yıl meyvelerini topladık. Öncelikle biz dağıtım stratejimizi değiştirdik. Önceden biz, sadece müteahhitlere ve projecilere mal satarken, klimada bayilik sistemi kuruldu, bu çok büyük artılar getirdi.

Klimada yeni anlaşmalarımız var; Mc Quay firmasının distribütörü olduk. Dağıtımla çalışmalarımız çok daha güçlenerek devam etti. Beyaz eşyada ise  tam tersine, sırf bayiye satıyorduk. Şimdi ise dağıtım ağımızı genişlettik, toptancılara, aktif dağıtım kanallarına ve bayilere hepsine vermeye karar verdik. Eskiden bunların birbirleriyle çelişeceğini düşünüyorduk. Fakat bu çelişmeleri çözdük. Hiçbiri birbiriyle çelişmeden, bütün kanalları kullanabilmenin yollarını bulduk.

Dolayısıyla bu yelpazeyi genişletince güzel sonuçlar çıktı ortaya. Bunlar 1998´den beri verilen kararlar. 1998´de de etkileri oldu. Fakat, 1999´da önemli etkilerini gördük. Dolayısıyla bundan şu anlaşılıyor ki, ekonomi kötü bir dönem geçirdi. Bu herkes gibi bizi de etkiledi. Ama doğru projeleriniz varsa, bunların üstesinden yine de gelebiliyorsunuz.

İç piyasada rekabet çok fazla. Hem güçlü yerli firmalar hem de dünya markaları var. Bunlarla nasıl rekabet ediyorsunuz, stratejiniz nedir?

Çok sıkı rakiplerimiz var, hepsi de çok iyi firmalar. Ama biz de iyiyiz. Burada bizim stratejimiz; iyi, kaliteli ürünün makul fiyatlarla pazarlanması. Teba´nın ihracatta da bu kadar büyüyebilmesinin sebebi, bizde iyi bir kalite, yeterli fonksiyonlar, fakat şahane bir fiyat var. Bizim sloganımız bu.

Kompleks ürünler sunmuyor musunuz?

Hayır, bütün yelpazemiz var. En kompleks ürünleri de üretiyoruz. Fakat bunların satışlarımız içinde payı az. Onlar gam tamamlamak için daha çok ürün yelpazemiz içinde yer alıyorlar. Bizim bütün dünyada daha çok satan mallarımız, daha basit olanlar. Böylece fiyat avantajını çok iyi yakalıyoruz.

Türkiye´de en çok fırın ihracatını yapan biziz. Türkiye çapında bakarsanız, bir sonraki firmanın 2.5 katı kadar fırın ihracatı yapıyoruz. Üretimde ise fabrikalarımız çok donanımlı. Kalitemiz çok iyi. Üretimde rekabetimizde hiçbir problemimiz yok. Bazı malları da yurt dışından tamamlıyoruz. Biz çamaşır makinesini üretmiyoruz. Fakat, çamaşır makinesini Avrupa´daki bir üreticiden bizim markamızla ürettirerek alıyoruz. Orada, bizim için üretim yapan firmalar da, dünya çapında çok iyi firmalar. Ve biz onlarla Teba´nın pazardaki gücünü ortaya koyarak, çok iyi anlaşmalar yapabiliyoruz. Dolayısıyla, bunlar biraraya gelince, biz de pazarda çok rekabetçi bir konuma geliyoruz.

Bugün pişirici grubunda bizim pazar payımız yüzde 6. Bu bizim sektörümüzde yabana atılacak bir pazar payı değil. Dünyada da pazar payı açısından önemli noktalardayız. Almanya´da yüzde 13, İngiltere´de yüzde 13, Yunanistan´da yüzde 18 pazar paylarımız var. Bu ülkelerde Türkiye´den de daha fazla mesafe alınmış durumda.

İşin sırrı nerede?

Teba´nın sırrı, global dünyada iyi çalışan bir şirket olması, global ekonomiyi iyi kullanabilen bir şirket olmasıdır. Dünya ticaretine iyi yayılmış durumdayız. Global ekonominin avantajını kullanıyoruz ve iyi kaliteyi optimum fiyatlarla yakalıyoruz.

Beyaz eşyada durum nedir?

Biz fırında daha ilerdeyiz. Biliyorsunuz, biz fırın üreticisi olarak biliniyoruz. Ama yavaş yavaş tüketici nezdinde beyaz eşyacılığa da geçmeye çalışıyoruz. Bu alanda buzdolabı, çamaşır makinesi gibi alanlarda pazar payımız yüzde 2´lerde. Ama şöyle söyleyeyim; iki sene önce fırında da çok düşüktü, bu noktaya geldik. İnşallah, projeler devam ediyor, iki sene sonra da diğelerinin bu seviyelere geldiğini göreceğimizi söyleyebilirim.

Önünüze koyduğunuz bir pazar payı hedefi var mı?

Pazar payı hedefi değil de, üretimde bizim bir hedefimiz var. Pişiricide dünyanın bir numarası olmak, en büyüğü olmak istiyoruz. Ancak en büyük olmak derken; adette en büyük olmayı kast etmiyoruz. Ya da dünyanın en değişik fırınını yapacağız demiyoruz. Ancak şunu diyoruz; dünya çapında pişirme konusunda ilk akla gelen firma olmak istiyoruz. Bizim beyaz eşyada üretimimiz, pişiricilerden oluşuyor, başka bir üretimimiz de yok. Diğerlerini satın alıyoruz. Dünyada yaptırıyoruz, örneğin klimayı Çin´de yaptırıyoruz, kendi markamızla.

Klima üretiminiz hangi alanda?

Klimada çok eski bir üreticiyiz, fakat sanayi tipi klimalar üretiyoruz. Klima santralı üretiyoruz. Su soğutma grupları, fanlar. Fakat ev tipi klimaları üretmiyoruz. Onları ithal ediyoruz. Hem Teba markası var hem de Daikin... Daikin bugün klimada dünyanın en iyi markasıdır. Split klimaların Mercedes´i diyoruz biz ona. 1972 yılından beri distribitörüyüz. O işimiz de iyi gidiyor.

Çin´de ürettirdiğiniz ürünlerin özelliklerini siz mi belirliyorsunuz? Yoksa hazır ürünler mi alıyorsunuz?

İlk önce öyle başladı. Onların bir gamı vardı, biz onların içinden seçtik. Fakat, üretim adetlerimiz öyle bir noktaya geldi ki, bu firma artık bize özel ürün üretebileceğini söyledi. Yani adetlerimiz çok büyüdü. Şimdi bize özel ürün geliştireceğiz beraber.

Teba için yeni bir ürün ya da yeni bir alan var mı?

Ürün olarak değil de, iş yapma biçimi olarak internet bizim için önemli bir hale geliyor. İnternette, beyaz eşya üreticisi olarak ürün satan Türkiye´de ilk, dünyada ise birkaç üreticiden biriyiz. Bu konudaki projelerimiz şu anda sürüyor ve başında kız kardeşim Ayda Baygan var.

Beyaz eşyada dünyada da internette satış pek yok? Bunun nedeni nedir sizce?

Dağıtım ağlarıyla çelişmesinden korkuyorlar. Aslında bu korku herkeste var. Örneğin, bir kitapçı, her semtte bir kipatçı dükkanı açmış. İnternette satışa başladığınızda bu dükkanlar ne olacak? Ama bunların hepsinin çözümleri bulunabilir. Detayları çözebilirseniz, bu geleceğin işi. Bu alana adımınızı attığınız anda, dünya karşınızda.

Örneğin biz Cizre´den internetle bir sipariş aldık. Bu bizi çok mutlu etti. Yine Doğu Anadolu´dan bir hanımdan sipariş aldık ve bu müşterimiz çamaşır makinesi, buzdolabı ve fırının üçünü birden satın aldı.

İnternetteki satışlarınız kaç adete ulaştı?

Daha çok az... Daha satışlara önemli bir katkısı yok. Ama olacak. Bu yolları kat etmek gerekiyor. Hem biz öğreniyoruz. Hem de, Türkiye´de internet bilinci çok hızlı gelişiyor. 1997 yılında biz bu işe ilk başladığımızda, gazetelerde internet haberi bile çıkmıyordu. Bir ütopya gibi görünüyordu. İnternet bize çok büyük bir heyecan veriyor. Çok zevkli ayrıca. Yapmak gerekir diye değil, zevk alarak yapmanın da ayrı bir heyecanı var. Yeni ve çok hızlı gelişen bir şey. Grupta herkes bu işten zevk alıyor ve çok heyecanlı. Bu proje daha da geliştirilecek.

Siz organizasyonu iyi yapan bir şirketsiniz. İnternet konusunda da sadece kendi ürünlerinizimi satmayı düşünüyorsunuz, yoksa yelpazeyi daha da genişletmek mümkün olabilir mi?

Evet, düşünüyoruz. Böyle bir alt yapı kurduktan sonra bunu birçok ürün için kullanmayı düşünüyoruz. Biz interneti kendi ürünlerimizi pazarlamanın dışında bir iş olarak görüyoruz. Ama tabii öncelikle kendi işimiz...

PHILIP KOTLER´İ DİNLEYEREK PAZARLAMADA DÖNÜŞÜM YAPTILAR

İnternette satış yapmak noktasına nasıl geldiniz?

Biz internet olgusuna çok inandık. 1997 yılında Kotler´in bir seminerine gittik. Orada kendimiz için çok çarpıcı iki tane ders çıkardık. Bir tanesi internetti; gelecekte pazarlamada internetin yeriydi. Bir tanesi de her işi kendin yapmaya çalışma, istihdam eden olma, yöneten ol.

O zaman döndük ve dedik ki, gelecek internette ve başka bir çıkarımız yok. Neden çıkarımız yok? Çünkü, er geç o noktaya gelinecek. Ondan sonra çok yayın okuduk. İnternet ile ilgili yazılan her şeyi takip ediyoruz. Sağlıklı bir pazarlama için, internete girmemek diye bir seçenek yok. Girsek iyi gibi bir şey değil bu. Buna inandık, hemen sitemizi yaptık ve satışa başladık.

Hala çözemediğimiz birçok nokta var. Örneğin, internette taksit olayını çözemedik. Tabii bu da olayı negatif etkiliyor. Ürünün bedelini hala nakit almak zorundayız. Daha hiçbir banka internet üzerinden kredi kartlarını taksitlendirmeye yanaşmıyor. Dolayısıyla şu andaki handikapımız ürünümüzü satın alan kişi, bir bankaya gidip bize bir EFT yapmak zorunda, bir nakit para çıkmak durumunda. Bu kötü tarafı... İyi olan tarafı ürünlerle ilgili, çok detaylı bilgi alabiliyor. Ve çok güzel fiyat var. İnternetteki fiyatımız daha cazip bir fiyat oluyor ve direkt eve teslim yapıyoruz. Hazırladığımız, ilk sitemiz sadece Türkçe ve Türkiye´ye yönelikti.

Şimdi hazırladığımız yeni sitede hangi ülkede olduğunuzu, hangi dili konuştuğunuzu giriyorsunuz ve o ülkenin özelliklerine göre, ürünler karşınıza çıkıyor. Çünkü biliyorsunuz, kimi ülkede 200 volt kiminde 110 volt, fişi farklı, ya da başka değişik özellikler olabiliyor. Dolayısıyla Türkiye´den mal veremeyiz. Şimdi oradaki lojistiği de kuruyoruz. Bunu yapacağız, üzerinde çok detaylı olarak uğraşıyoruz.

TEBA KRİZDE NASIL BÜYÜDÜ?

``Biz krizden etkilenmedik, aksine büyüdük. Böyle bir dönemde iyi bir konuma geldik. Bunda pazarlama stratejisinin yanında, birçok farklı etkenin de rolu oldu. Biliyorsunuz krizde Rusya çöktü, Avrupa iyi bir yıl geçirmedi. Böyle bir zamanda ihracatı büyütebilmek önemli... Neden? Çünkü, 84 ülkeye birden ihracat yapıyoruz.

Rusya´da yıllık 15 milyon marklık bir işimiz vardı. Onu kaybettik. Aylık 2 milyon marklık bir ciroya ulaşmıştı. Artı Uzakdoğu´yu kaybettik. Ama Avrupa´da daha önce başlatılan projelerin devreye girmesiyle, bu pazarda işlerimiz büyüdü. Avrupa ve Amerika büyüdü ve yumurtaların bir sepette olmaması, her an devam eden bir projemizin olması bu başarıda anahtar rol oynadı.

Biz kriz kapıya gelince, proje yapan insanlar değiliz. Bizim hep ilerisi için bir projemiz vardır. Bunlar bırakın geri gitmeyi, ileri gitmemize neden oldu. O yüzden ´Allahtan projelerimiz vardı da bu bizim işimize yaradı´ şeklinde bir durum yok. Burada, özellikle vurgulamak istediğimiz, bu bizim zaten iş yapma biçimimiz. Bu nedenle krizler bizi etkilemiyorum. Fakat krizlerden iyi dersler çıkarıyoruz. Türkiye´deki diğer şirketler için olduğu kadar bu bizim için de geçerli. ``

``2000 TÜKETİCİNİN MALA DÖNÜŞ YILI OLACAK''

2000 yılı için hedefleriniz planlarınız ne?

2000 yılında ekonominin de daha iyi olacağına inanıyoruz. Böyle sinyaller var. Tüketicilerin mala dönüş yılı olabilir. Piyasanın açılmasını bekliyoruz. Büyümede iyi bir yıl olacağını düşünüyoruz. Verimlilik için bu yıl yaptığımız ERP gibi birçok uygulama bu yıl devreye alındı.

2000 yılı bunların semeresinin toplandığı yıl olacak. Türkiye ekonomisinin de iyi geçeceğini tahmin ediyoruz. Eskiden hükümet bir hedef gösterir biz olmaz der kendi hedefimizi koyardık. Şimdi öyle değil, daha onların hedeflerine yakın varsayımlarla yapacağız bütçelerimizi. Her zamanki gibi yine emniyet payları koyacağız fakat ağırlıklı olarak hükümetin hedeflerine doğru meyil ediyoruz. Sanıyorum tüm özel sektörde de böyle bir hava var.

``TÜKETİCİYİ YAKALAYAN KAZANACAK``

İnternetle başka ne gibi hedefleriniz var?

Biz interaktif pazarlamayı öngörüyoruz. Yani sadece tüketicimizle etkileşmek istiyoruz. Sadece ona bir mesaj göndermek istemiyoruz, onun mesajını da geri almak istiyoruz. Bu şu anda Teba´da yaşayan bir sistem. Türkiye´de biz bunu yaşatıyoruz ama neyle; telefonla ve postayla. Ayrıca tüketici ziyaretleri yapıyoruz. Yeni ürün alan müşterilerimizi ziyaret ediyoruz, ihtiyaçlarına sorunlarına bakıyoruz, eğilimlerini tespit ediyoruz.

İnternet Türkiye´de yaygınlaşmaya başladıkça, bu etkileşim çok kolaylaşacak. İnsanlar bize mail atacaklar, biz onlara çok daha kolay şekilde ulaşacabileceğiz. İşin maliyeti ucuzlayacak. Birebir pazarlama yapacağız.

Üretimde dünyanın tüm üretim olanaklarını kullanmak, sadece kendi üretimlerimiz değil, tüm olanakları kullanmak. Pazarlamada da birebir pazarlamayı en iyi şekilde yapmak. Çünkü geleceğin tüketiciyi en iyi şekilde yakalayan, onu en iyi şekilde tanıyan ve ona en iyi hizmeti verecek şirketlerin olacağını düşünüyoruz.

DEV MARKALARA ÜRETİM YAPIYOR

Teba dünyanın birçok büyük markasına da üretim yapıyor?

İhracatımızın yüzde 35´i kendi markamızla, yüzde 65´i başkalarının markasıyla. Biz kendi dizayn ettiğimiz ve kendi ürettiğimiz ürünlerin üzerine onların markasını koyuyoruz. Yani şöyle olmuyor: Tekstilde onlar bize bir ürün dizaynı verip, bunu üretin demiyor. Fason ürün üretmiyoruz. Bizim zaten kendi ürün gamımız var, bir tanesini seçiyorlar. O ürünlerin üzerine kendi markamızı koyuyoruz. Örneğin Hindistan pazarı için Elektrolux´e üretim yapıyoruz.

Biz ürünlerimizin parçalarını gönderiyoruz, montajı orada yapılıyor. Yine Latin Amerika pazarı için Maytag için fırın  üretiyoruz. Bu marka Amerika´da tüketici dergilerinde en yüksek puanları alan, çok tanınmış markalardan biri. Biz onlardan buzdolabı alıyoruz Teba markasıyla ve Türkiye pazarına satıyoruz. Yani bizim Türkiye´de sattığımız Teba markalı buzdolaplar, Amerika´da en beğenilen buzdolabı üreticisinin ürünleri. Çin´de de buzdolabı ürettiriyor, tanınmış markalara verebiliyoruz. Ya da kendi markamızla Çin´de mal üretip, ihraç ediyoruz.

Ortasya Türk cumhuriyetleri ve Doğu Avrupa bizim hedef pazarlarımızda. Norveç´te yeni bir ofis açtık. Almanya, İngiltere ve Fransa bizim en büyük pazarlarımız.

Amerika´ya özel bir stratejiniz var mı?

Amerika´da küçük ürünlerde kendi markamızla satıyoruz. Ve pişiricide tamamen lüks bir marka olarak satış yapıyoruz. Yıllardır, kendi markamızla Amerika´da satış yapıyoruz. Oradaki firmamız aynı zamanda üretim yapıyor. Klima santrali üretiyoruz. Orada kendi markamız var. Oradaki markamızın adı Custumair. Bu firmadan NASA´ya klima santrali sattık. Klima santralleri,  kalite ve teknik olarak hükümet ihalelerine kabul edilebilir durumdayız. Yine Pentegon´un ihalelerine girdik. Biz şimdi Doğu yakasındayız Batı yakasında da bir üretim tesisi açmayı düşünüyoruz. Çünkü klima santralleri çok büyük havaleli ürünler. Bunların bir yerden bir yere götürülmesi oldukça güç. Burada üretimimiz kendi teknolojimiz. Teba´da teknoloji transferi yapmadık. 32 yıldırd hiçbir teknoloji transferi yapmadık. Bu bundan sonra olmayacak anlamında değil, fakat, şimdiye kadar yapmadık.  Bu nedenle her şeyi kendimiz yaptığımız için insan kaynağına büyük önem veriyoruz. Tabii çeşitli işlerimiz için danışman firmalar kullanabiliyoruz. Örneğin dizayn için bir Alman firma ile birlikte çalışıyoruz. Fakat olayın başında biz varız.

Klimanın başında Teoaman Baygan´ın kardeşi Mustafa Baygan var. 32 yıldır kurulduğundan beri şirkette çalışıyor. Klimaya gönül vermiş bir insan. Klima Vakfı´nın, Klima Derneği´nin başkanı...

Beyaz eşya grubunun yöneticisi de Neşet Serter...

Şirkette, ne zaman başladınız çalışmaya?

1989 yılında başladım. O günden bugüne bir fiil çalışıyorum.

Makine mühendisi olmak kendi tercihiniz miydi?

Tamamen kendi tercihimdi. Bu konuda en ufak bir tereddütüm olmadı. İlkokulda, ortaokulda babamın iş yerine gidip, onları dinlerdim. Öyle bir özelliğim vardı. Babamın Teba´ya olan sevgisi, kendini verişi çok doğaldı. Bunlar bizi de etkiledi. Doğal bir şekilde ırsi bir şey gibi, yaptığımız işlere ilgi duyduk, hayata böyle bir güdüyle başladık. Onun için makine mühendisliğini seçtim. Bu işi iyi yapmak için makine mühendisi olmak gerekir diye düşündüm. Sonra finansı seçtim. Bunların hepsi bilinçli tercihlerdi ve kendi isteğimle bunları yaptım. Özellikle finansa acayip bir sevgim var. Sanıyorum bu gerçekten benim içimden gelen bir şey. Tabii beni eşim çok etkilemiş olabilir. Gerçi finans, MBA yaparken eşim yoktu. Fakat marketing´i seçmedim. Finansı seçtim. O günlerden o tarafa meyil etmişim. Eşimin bir aracı kurumu var finansa çok yakın. Ben de çok seviyorum. O yüzden bundan sonraki yolum da, üretime ya da pazarlama devam değil de finansa geçiş diye düşündüm. Teoman Bey de uygun gördü Allah´tan!

Selda Baygan var... İnternet projesini yürütüyor, TÜMAŞ´ta... Aslında Teba´da yürütüyor demek daha doğru. Çünkü Teba Grubu, hakikaten internete büyük önem veriyor. Gelecekteki çok önemli bir projemiz olduğunu düşünüyoruz.

Örneğin, hangi proses olabilir bu; sipariş karşılama. Müşteriden sipariş geldi; ilk lojistik departmanına geldi diyelim, sonra bu sipariş için gerekli üretimin yapılması için planlamaya geliyor, sonra iletildikten sonra da yeniden lojistiğe dönüyor diyelim. Bir de faturası kesiliyor, muhasebeye de uğruyor bu süreç.

Teoman Bey ile hiç ters düştüğünüz noktalar oluyor mu?

Çok az... Teoman Bey bir kere çok dinamiktir. Gelişmeleri çok iyi takip eder. Babam diye söylemiyorum fakat çok zekidir. Algılama yeteneği çok yüksektir. Siz ona bir şey sunduğunuzda bir bakıyorsunuz, sizden çok öteye gitmiş. Sizi o konuda itmeye başlamış. O yüzden iş hayatında her zaman herkesle olabilecek kadar bir tartışmamız olur. Onun dışında, hiçbir fikir ayrılığımız olmuyor. Bazı baba-kız, baba-oğul ilişkilerinde duyuyorum bazen kontrolden çıkıyormuş. Ben başkalarından duyuyorum. Fakat biz hiç öyle şeyler yaşamadık. Onun bir felsefesi var; gelişim için değişim. Ve sürekli bunu kendisine uyguluyor. Devamlı değişen ve gelişen bir insan o kendi kuşağında kalmamış bizimle aynı çağı yaşıyor.

4 yaşında bir oğlum var, 2 yaşında bir kızım var. Ev hanımlığına çok fazla zaman ayıramıyorum. Ev işlerini ben yapmıyorum. Fakat, anneliğe tabii ki, zaman ayırıyorum. çocuklarımızın ruhi beslenmesini başarıyla yaptığımıza inanıyorum. O bakımdan için rahat.

Patron kızı olmanın, olumlu olumsuz taraflarında neler yaşadınız?

İyi taraflarının hep farkında olmuş ve şükretmişimdir. Ama zor tarafları da çok. Hakikaten bunu anlamak için, içinde olmanız gerekli. Öncelikle çok büyük bir sorumluluk üstleniyorsunuz. İnsanların sizi diğerlerini kritik ettiklerinden 5 katı fazla kritik ettiğini düşünüyorsunuz. O yüzden siz de kendinize çok sert davranıyorsunuz. Fakat sonra insanlarla çalışa çalışa, zaman bunu hallediyor. Bir zaman sonra, patron kızı imajından ``Ayda''yı elde ediyorsunuz, onların gözünde ve kendi içinizde de huzur buluyorsunuz. Bu bir süreç. Şimdi o süreci yaşadığım için daha nispeten huzur bulmuş durumdayım.

Biz hiçbir zaman çok fazla insanla iş yapmayız. Biz her zaman, bu konuda çok efektif çalışan bir firmayız. Başkasının 10 kişi ile yaptığını biz iki kişiyle yaparız. Bizde öyle taytıllar yok, biz de proje ekipleri var. Bir proje ekibinde yer alan bir kişi bir başka proje ekibinde de yer alabilir. Biz de öyle departman müdürleri, sekreterler ve benzeri bir yapılanma yok. Projeler oluşturuluyor, bunların doğal olarak ekipleri oluşuyor. Herkes kendi faksını  word´te yazıyor. Teba´daki bu çalışma sistemini bu açıdan anlatmak biraz zor.

Genelde bizim yapımızdaki bir şirket hantaldır. Makam şöförleri, departman sekreterleri vardır. Biz dinamik ve hafif ve birbirleriyle çok iyi iletişen bir grubuz.

Şirket büyüdükçe bu yapıyı sürdürmek zorlaşmayacak mı?

Bu bir kültürse eğer, içinize sindirerek yaptığınız bir davranış biçimiyse eğer gitmez. Fakat birisi bunu sizin üzerinize yapıştırdıysa, çok çabuk kaybedersiniz. Ama içinize sindiyse bu gitmez. O yüzden bu yapının oluşmasında Teoman beyin çok büyük etkisi var. Bu çalışma biçimini o başlatmış. Çok yönlü iletişimi o başlatmış ve bu kurumsal bir bağlılık da yaratıyor.

Ayda Baygan İlkel Teba Grubu´nun finanstan sorumlu başkan yardımcısı. Teoman Baygan´ın büyük kızı. Son dönemde grupta yeni sorumluluklar üstlendi, stratejilerin geliştirilmesinde önemli rol oynadı. Teba´da başlatılan değişim uygulamalarında onun etkisi büyük. Ayda Baygan İlkel, 2 çocuklu bir anne olmasına rağmen, iş temposunu aksatmadan sürdürüyor.

Makine mühendisi olan Ayda Baygan İlkel, Boğaziçi Üniversitesi´ni bitirdikten sonra Amerika´da finans üzerine master yaptı. Sonra Türkiye´ye dönerek fabrikada çalışmaya başladı. İki sene fabrikada ürün geliştirme konusunda çalıştı. Ardından grubun satış şirketi Tümaş´da görev yaptı.  Daha sonra o şirketin yöneticiliğini üstlendi. Son bir yıldır ise Teba Grubu´nda başkan yardımcılığı görevini o yürütüyor ve icranın başında o var. Ayda Baygan İlkel Teba Grubu´nda değişimin devam edeceğini söylüyor ve ana hedeflerinin globalleşme olduğunu vurguluyor.

Bu yıl ise, Tümaş´ın genel müdürlüğünü Hakan Güngören´e bıraktım. Ben ise grupta finanstan sorumlu başkan yardımcısı olarak görev yapmaya başladım.

TÜMAŞ´ın genel müdürlüğünü ne kadar yaptınız?

1991 yılında başladım ben Tümaş´ta çalışmaya. 1994-1999 yılları arasında da bu şirketin genel müdürlüğünü yaptım. 1999 yılında ise mali işlerden sorumlu başkan yardımcılığı görevini üstlendim. Grubumuzda 1999 yılı içinde bir yeniden yapılanma sonucunda üç tane başkan yardımcılığı konumu oluştu. Bir tanesi finans, bir tanesi bizim beyaz eşya grubumuzun başkanlığı, bir diğeri ise ısıtma, soğutma, klima işimizin başkanlığı.

 

 

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz