Yeniden Doğuş

Ökkeş Başer / Başer Holding Murahhas Azası Güney Sanayi, Adana´nın önde gelen gruplarından Sapmaz Ailesi tarafından kuruldu. Yıllarda alanında bir numara oldu. Ancak, 1980´lerde zora girdi, uzun ...

1.01.2000 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Ökkeş Başer / Başer Holding Murahhas Azası

Güney Sanayi, Adana´nın önde gelen gruplarından Sapmaz Ailesi tarafından kuruldu. Yıllarda alanında bir numara oldu. Ancak, 1980´lerde zora girdi, uzun süre ``komada`` kaldı. Sonra İş Bankası tarafından alındı. Başer Holding´e geçince, şirketin kaderi de değişti. Üretimden ihracata, her alanda yeniden yapılanmaya gidildi. ``Hantallaşan`` dev, eski parlak günlerine döndü.  56 milyon dolarlık yatırım yapıldı. Sonuçta ortaya üretiminin yüzde 65´ini ihracat eden, ABD pazarında hızla büyüyen, dinamik bir şirket çıktı.

Darendeli Mustafa Başer, doğuştan girişimciydi. Köyde yaşamasına rağmen, girişimcilik ruhunu yaşatıyor, köy köy dolaşarak ticaret yapıyordu. Çerçicilikle başlayan ticaret, yerini daha sonra Adana´daki dükkana bıraktı. Sonra manifaturacılık, temsilcilik, makine mümmessilliği izledi. Derken işler iyice büyüdü. Yabancı ortaklar, kimya işi, tekstil derken Başer Ailesi´nin yükselişi devam etti.

1980´li yıllarda hızlı büyümeye lastik ve ambalaj üretimi öncülük etti. Ambalaj üretimini tekstil, gıda ve finans sektörlerine yapılan yatırımlar izledi. Son olarak grubun şirketler ailesine sigorta ve petrokimya yatırımları eklendi.

Bütün bu sektörler arasında Başer Ailesi için tekstilin özel bir önemi var. Başer Holding Murahhas Azası Ökkeş Başer, ``tekstil bizim işimiz'' diyor. Bu hassas yaklaşım nedeniyle grup 1996 yılında Güney Sanayi´ni, İş Bankası´ndan devraldı. Bir tekstil devi olan Güney Sanayi´nde hemen bir değişim ve yenileme stratejisi izlendi. Son 3 yılda tam 56 milyon dolarlık yatırım yapıldı.

Güney Sanayi bugün 40 milyon metre kumaş üretim kapasitesine sahip entegre bir tesis. Avrupa´nın en büyük 10 kumaş üreticisinden biri. 1996´da yüzde 70 iç piyasaya çalışan Güney Sanayi, şimdi üretiminin yüzde 65´ini ihracata gerçekleştiriyor. İhracattaki başarının arkasında ise kaliteli üretim ve özellikle ABD pazarında yakalanan ivme var.

Başer Holding Murahhas Aza´sı Ökkeş Başer´le ailenin öyküsünü, Güney Sanayi´yi ve yapılan yatırımları konuştuk:

İş hayatına nasıl başladınız?

Ailem, Malatya´nın Darende ilçesinin köklü ailelerinden biriydi. 1930´lu yıllarda babam Mustafa Başer, ailemizin geçimini çericilik yaparak sağlıyordu. Daha sonra işlerini geliştirdi. Adana´nın çeşitli köylerinde, bakkaliye ve manifatura işleri yapmaya başladı.

1940 yılında Adana´da bir mağaza açtı. Ailemizi de 1945 yılında Darende´den Adana´ya getirdi. Adana´da babamın işleri iyice gelişti. Bakkaliye, manifatura, dericilik ve dikiş makinalarının ticaretini de yapmaya başladı.

1950 yılında babamı kaybedince işlerini ağabeyim Hasan Başer devraldı. Ancak, ağabeyimi de 1951 yılında bir trafik kazasında kaybettik. Görevi, diğer ağabeylerim Abdurrahman, Ali ve ben devraldık.

1960´lı yıllarda, Rusya´dan ithal edilen araçların bayiliğini yapmaya başladık. Sekiz yıl sonra da ''International Harvester`` şirketinin kamyon, midibüs ve traktörde Çukurova ve GüneyDoğu distribütörlüğünü aldık.

Manifaturacılığı bıraktınız mı?

Hayır, manifaturacılık uzun süre devam etti. Ticari araç bayiliği aldığımız dönemde, manifatura işlerimizi geliştirmek için, İstanbul Unkapanı´nda Musevi bir ortakla birlikte yeni bir mağaza açtık. Zaten kimya sektörüne girişimiz de bu ortağımız sayesinde oldu. O bizi teşvik etti. Çok da iyi olmuş. Daha sonra ortağımız bizden ayrıldı.

Kimya sektörü tamamen yabancı olduğunuz bir sektör değil miydi?

Musevi ortağımız rahmetli Lazar Adut, muhtelif yabancı firmaların Türkiye mümessilliklerini yapıyordu. Bu firmalardan bir tanesi de, günümüzde de öyle, dünyanın en büyük deterjan tesisine sahip olan Ballestra firmasıydı. Bu firmayla ortağımız sayesinde tanışmış olduk.

1970´lerde artık ticaretten sanayiye kaymaya başladık. Ballerstra ile anlaşma sağlayarak, 1973 yılında Başer Kimya´yı kurduk. Önce deterjan hammaddesi ürettiyorduk, daha sonra krem deterjan üretmeye başladık. ``Tek'' markası adıyla piyasaya sunduğumuz krem deterjanla tüketim mamulleri pazarına girdik.

Giderek sanayi alanında büyümeye devam ettik. 1970´lerin sonunda plastik ve ambalaj üretmeye başladık. Böylelikle deterjan sektöründe entegrasyona giden ilk kuruluşlardan biri olduk. 80´lerin başında da atomize toz deterjan pazarına girdik.

Colgate-Palmolive´le ne zaman ortak oldunuz?

Dünya şirketleriyle beraber büyümek istiyorduk. Bu amaçla uzun süren araştırmalar ve pazarlıklar yaptık. Bu çalışmaların sonunda 1985 yılında dünya devi Colgate-Palmolive´le ortaklık anlaşması yaptık. Ortaklığımızın ilk ürünü de ``FAB'' marka toz deterjandır. Bunu ABC, Axion, Colgate ve Palmolive gibi diğer dünya markaları takip etti. Aslında çok uluslu bu firmayla yaptığımız ortaklık, hem ailemizin dünya görüşünde hem de yönetim ve büyüme felsefemizde köklü değişikliklere neden oldu.

Tekstil ve gıda sektörlerine girişiniz nasıl oldu?

1980-1990 yılları arasında faaliyetlerimiz hızla gelişmeye başladı. Bu tarihlerde bu alanlara kaydık. Yine bu dönemde bütün şirketlerimizi Başer Holding´i kurarak biraraya topladık.

Manifaturacılıktan geldiğimiz için bizim ana mesleğimiz tekstil zaten. Eskiden Güney Sanayi´nin müşterisiydik. Güney Sanayi, 1952 yılında Adana´da, Sapmaz Ailesi tarafından kurulmuş. Pamuk, iplik ve kumaş üretilen bu tesis tam entegre bir kuruluştu.

1980´li yıllarda piyasalardaki kriz Sapmaz Ailesi´nin Güney Sanayi´ni İş Bankası´na devretmeye zorladı. Girdikleri borcun altından kalkamayınca, Güney Sanayi´nin çoğunluk hisseleri İş Bankası´nın oldu. Biz de 1952 yılından beri İş Bankası´yle çalışıyorduk. Böyle bir talep onlardan geldi. Zaten tekstil işimiz. Kabul ettik.

Gıda alanında ise 1990 yılında Muğla Altınözü Gıda şirketini aldık. Gerekli modernizasyonları yaparak ihracat ağırlıklı olmak üzere zeytinyağı üretimine başladık. ``Cavallo D´oro'' markası ile Amerika pazarında dünya devleriyle rekabet ediyoruz. Ayrıca 1995 yılında finans sektörüne de girdik. Üç factoring şirketi kurduk.

Güney Sanayi aldığınız zaman durumu kötü müydü?

Güney Sanayi 1952 yılında kurulduğu zaman çok küçük bir tesismiş. Zaman içinde büyük fırsatlar yakalayarak büyümüş. Çok hızlı büyüdüğü için, bir noktadan sonra yönetimi pek mümkün olmayan iç içe bölümler silsilesi haline gelmiş.

1996 yılında bize geçtiğinde, yönetim zorluğunu aşmak için iplik dokuma, büküm, boya ve terbiye gibi bölümleri ayrı k^ar merkezleri haline getirdik. Ayrı birimler olarak konumlandırarak hem daha yalın bir organizasyona sahip olduk hem de maliyet avantajı elde ettik.

Bu doğrultuda dört ayrı şirket oluşturuldu. Gerçekten de çok başarılı olduk. Bugün görüyoruz ki, alınan stratejik kararlar çok yerindeymiş. Bu yeni yapılanmayla dört şirketin de çok başarılı çalıştığını gördük.

Güney Sanayi´yi aldıktan sonra neler yaptınız?

Aldığımız tarihten bu yıla kadar yaklaşık 56 milyon dolarlık yatırım yaptık. Bunu sadece teknolojik bir yatırım olarak düşünmemek gerekiyor. Yatırım; insan kaynakları, modernizasyon, yeniden yapılanma ve kapasite arttırma çalışmalarını da kapsadı.

1997 tarihinde Özelleştirme Dairesi´nden Aksantaş firmasını da aldık. Ve Başer İplik Dokuma şirketi olarak adını değiştirdik. Burasını da elden geçirilerek modernize ettik. Bu modernizasyon sonucunda günlük 8 ton kapasiteli yün iplik ve uzun elyaf üreten entegre bir tesis haline dönüştürdük.

Bizim iki türlü iplik imalatımız var. Biri uzun elyaf olan yünlü kamgarn, diğeri kısa elyaf yani pamuk ve polyester tipi denilen üretim. Bütün iplik grubunu da Başer İplik Dokuma bünyesine topladık.

Güney Sanayi´de neler değişti?

Güney Sanayi boya terbiye olarak planladık. İplik bölümlerini Güney Sanayi´nin dışına çıkarttık. Bugün bütün hammadde alımları, satış ve iplik boya terbiye burada yapılıyor.

Başer İplik Dokuma ve Başer Tekstil, Güney Sanayi´ye fason üretim yapıyor. Bu iki şirket kapasitelerinin büyük kısmını Güney Sanayi için kullanıyorlar.

Güney Sanayi büyük bir yatırım değişikliği ve reorganizasyon içinde. Üç yıl önce yüzde 70 iç piyasa, yüzde 30 ihracat yapısı içinde olan şirketi, bu yıl yüzde 60-65 arası ihracat, yüzde 35-40 iç piyasaya çalışan bir şirket haline dönüştürdük.

Teknoloji, insan ve Ar-Ge´ye yaptığımız yatırımlar sayesinde Güney Sanayi´ni iç piyasaya çalışan bir şirket konumundan çıkartıp dünya şirketi haline getirmeyi başardık. Bunun için son yıllarda çok çalıştık. Müşterilerimizin istediği kalitede ürün yaratmak ve müşteri memnuniyetini sağlamak, birinci amacımız oldu.

Ar-Ge´ye verdiğimiz büyük destekle koleksiyon çalışmaları başlattık ki, Türkiye´de ilklerden biriyiz. Tekstilde bu pek yaygın değildir. Türkiye´de birçok firma fason olarak çalışıyor. Müşterinin verdiği üretiliyor.

Kendi koleksiyonlarınızı oluşturdunuz mu?

Elbette. Yaratıcı gücümüzü kullanarak mevcut trendler doğrultusunda kendi koleksiyonlarımızı hazırladık, müşterinin beğenisine sunduk. Beş sezondur bunu yapıyoruz. Çok büyük ilerlemeler kaydettik. Koleksiyondan aldığımız siparişte inanılmaz bir artış var. Kendi pazarımızı yaratmak istiyoruz.

Direkt müşterinin getirdiği talebe bağlı kalmayarak kendi talebimizi yaratmak istiyoruz. Bunda da son derece başarılı olduk. Çünkü Güney Sanayi´nin imkanları çok fazla. Türkiye´de hiçbir fabrikada olmayan pamuklu, sentetik ve yünlü ürün gruplarında geniş bir üretim yelpazesine sahibiz. Üçünü bir arada yapan tek biz varız. Dünyada da bu tip fabrikalar sayılı düzeyde var.

Şu anda üretim hedefimiz yılda 40 milyon metre. Avrupa´nın en büyük 10 kumaş üreticisinden biriyiz. Şu anda streç dediğimiz, ``lycra`` kumaş üretiminde Avrupa ikincisiyiz. Günde yaklaşık 65 bin metre ``lycra`` kumaş üretim kapasitemiz var. Üç yıl önce bu kapasite 30 binler seviyesindeydi.

Kapasiteyi arttırmak için neler yaptınız?

Zarar eden ve gelecek görmediğimiz bölümleri yavaş yavaş kapatarak, gelecek gördüğümüz alanlara yöneldik. Mesela ``lycra`` kumaş buna güzel bir örnektir. Daha rekabetçi olabileceğimiz bölümlerde büyümeyi, diğer bölümlerde de küçülmeyi, hatta bu bölümleri kapatmayı tercih ettik.

Güney Sanayi´yi aldığımızda mevcut teknolojinin eski olduğunu gördük. Tekrar sıfırdan yatırım yapmaktansa, rekabetin yoğun olduğu üretim tiplerini bırakmayı tercih ettik.

Mesela baskıda böyle oldu. Türkiye´de baskı makinası satan firmalarla yaptığımız araştırmalardan, son üç-beş yıl içinde Çerkezköy, Tekirdağ, Lüleburgaz üçgeninde, Bursa ve Denizli´de yapılan yatırımlarla Türkiye´ye büyük miktarlarda baskı makinasının girdiğini tespit ettik. Elimizdeki teknolojiye baktığımız zaman bunlarla rekabet edecek düzeyde değildi. Zaten Türkiye´de beklenenin üzerinde bir kapasite vardı. Bu durumda tekrar baskı işine tekrar girmek istemedik, kapattık.

Nerelerde büyüdünüz?

Rekabetçi ve yaratıcı olduğumuz lycra, iplik, boyalı ve yünlü kumaş üretiminde büyüdük. Özel iplik üzerine yatırımlar yapıyoruz. Ayrıca konfeksiyon üretimindeki modern yapımızı 2000 yılında devreye sokacağız.

Türk tekstil sektörü ne durumda?

Türk tekstil sektörü son iki yıla kadar oldukça parlak dönemler geçirdi. Ancak çok kontrolsüz yatırımlar ve maalesef devletin bu konudaki aşırı hoşgörüsü ile Türkiye kapasitenin üzerinde bir yatırımla karşı karşıya kaldı.

90´lı yıllardan sonra Türkiye´de 5 milyar doları aşkın bir yatırım yapıldı. Bunlar kredilendirildi, teşviklendirildi. Bugün geldiğimiz durum ortada. Satışın üzerinde üretim yapıldı. Bunun ihracatla kapatılacağı düşünülüyordu. Rusya gibi çok güzel gelişen pazarlar vardı. Avrupa iyi gidiyordu. Rusya krizinin ardından Uzakdoğu krizi çok etkili oldu. Uzakdoğu´dan pazarlanan, ithal edilen kumaşlar Türkiye´ye haksız bir şekilde yayılmaya başladı. Son iki yıldır, üreticilerimiz problemli bir pazarla karşı karşıya kaldılar.

Bu krizlerden siz de etkilendiniz mi?

Tabii, bizde etkilendik. İç piyasada üretim kayıplarımız oldu. Ancak grubumuz ihracata yönelik yapılanma içine çok önceden girmişti. Özellikle Amerika´ya olan ihracat bizim için çok önemliydi. Amerika´ya büyük ölçüde ihracat yapan ilk üç şirketten biriyiz. İç piyasadaki kaybı Amerika pazarı sayesinde fazlasıyla telafi edebildik. Ama birçok firma bunu beceremedi. Hala da sıkıntıları devam ediyor. Kriz dönemini daha yumuşak bir geçişle atlattık. Ama etkilenmedik demek mümkün değil.

Kriz gerçekten çok büyüktü. İç piyasaya çalışanlar bu işten çok yara aldı. Amerika´ya olan ihracatımız 1997 yılında 1.5 milyon dolar, 1998´de 5.5 milyon dolar oldu ve 1999´da 20 milyon dolara ulaştı. Genel ihracatımız ise 1998´de 75 milyon dolardı. 1999 yılı sonu itibariyle bu rakamın 80 milyon dolar olmasını bekliyoruz.

Amerika pazarındaki hedefimiz 50 milyon dolar. Önümüzdeki üç yıl içinde Amerika pazarında bu hedefe ulaşacağız. Amerika pazarı çok büyük ve müthiş bir potansiyel var. GAP Banana Republic, Any Taylor, Finity gibi çok büyük müşterilere hizmet veriyoruz.

İHRACATTA BAŞARI NASIL YAKALANDI?

İhracattaki bu hızlı yükselişi sağlayan etkenler neler?

Güney Sanayi geleneksel olarak zaten ihracatçı bir firma. İhracatta hep öncelik verilmiş. Ancak belirli zamanlarda bu dondurulmuş. İç piyasanın o dönemlerde iyi olması bunda etkili olmuş.

Biz ihracat potansiyelini, şirketi satın aldığımızda serbest bıraktık, örgütlenmemezi arttırdık. Amerika gibi yeni pazarlara önem verdik. Bütün Avrupa ve Amerika´da çok iyi bir satış ağı kurduk. Koleksiyon çalışmalarımızla modadaki trendleri müşterinin ayağına götüren firma konumuna geldik.

Ne verilirse onu yaparız anlayışını terk ettik. Bu bütün Türk firmalarından bekleniyor. Bu mantalite kısa bir sürede müşterinin ilgisi ve beğenisi şeklinde bize döndü. Özellikle yünlü grupta yaptığımız yatırımlarla yeni bir müşteri portföyüne sahip olduk. Bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman, ihracattaki başarımız ortaya çıktı. 

Genel ihracat hedefimiz de 100 milyon dolar olarak belirledik. Konfeksiyon şirketimizden de 20 milyon dolarlık bir ihracatı da bu rakama eklemek gerekiyor.

HOLDİNGİN HEDEFİ 1 MİLYAR DOLAR CİRO

Başer Holding´in 2000 yılı hedefleri neler?

Özellikle ihtisas sahibi olduğumuz alanlarda büyümeyi hedefliyoruz. Büyümemizin coğrafik sınırları üretim ve pazarlama alanlarında AB, ABD, Ukrayna, Rusya ve Türk Cumhuriyetleri´nde yoğunlaşacaktır. İhtisas konularımızda uluslararası şirketler ile ortaklık yaparak stratejik büyümemizi gerçekleştirmeye devam etmek arzusundayız.

650 milyon dolarlık iş hacmimizi 5 yıl içersinde 1 milyar dolara çıkarmayı planlıyoruz. Enerji sektörü ile ilgili projelerimiz var. Stratejik yeni ortaklarımızın getireceği fırsatlar dışında, yeni sektörlerde yatırım yapmayı düşünmüyoruz. 5 yıllık stratejik büyüme planımızda şu hedefler var:

- 50 milyon dolar olarak gerçekleştirdiğimiz petrokimya yatırımımızı, görüşme içinde olduğumuz uluslararası şirketler ile birlikte hızlı bir şekilde büyütmek.

- Tüketim ürünleri grubumuzda yatırımlarımızı ve ürün çeşitlerimizi artırmak ve Colgate-Palmolive ortaklığımızı geliştirmek.

- Tekstil grubumuzda AB ve ABD´ye yönelik ihracatımızı 150 milyon doların üzerine çıkarıp, bu pazarlarda başlattığımız ortak şirket faaliyetlerine devam etmek.

- Finans grubunda fonların daha verimli değerlendirilmesi için bir yatırım bankası kurmak.

- Grup şirketlerimizi sırasıyla halka arz etmek.

``POLİSTREN ÜRETECEĞİZ''

Başer Holding´in en yeni yatırımı petro-kimya olacak. Adana, Yumurtalık´ta böyle bir tesis yatırımınız var. Onda son durum nedir?

Grubumuzun son önemli yatırımı bu. Amerikan ``Fina Oil'' ile bir lisans anlaşması yaptık. Yumurtalık Serbest Bölgesi´nde polistiren üretimi 2000 yılında başlayacak. Başer Petrokimya Türkiye´de polistiren üreten ilk özel teşebbüs olacak. Bu yatırım aynı zamanda serbest bölgelerde kurulan ilk ve tek sanayi üretim tesisi olma özelliğine da sahip. 50 milyon dolarlık bir yatırım bu.


 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz