İMKB 100’ün Farklı Hisseleri Yeni Dönemde Öne Çıkacak

Cem Yalçınkaya, Ak Portföy’ün yeni genel müdürü… Piyasalardaki dalgalanmanın, gelişmekte olan ülkelerden vazgeçildiği anlamına gelmediğini söylüyor. Ona göre, “dalgalanmalar yeni fırsatları” da ber...

1.04.2006 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Cem Yalçınkaya, Ak Portföy’ün yeni genel müdürü… Piyasalardaki dalgalanmanın, gelişmekte olan ülkelerden vazgeçildiği anlamına gelmediğini söylüyor. Ona göre, “dalgalanmalar yeni fırsatları” da beraberinde getiriyor. TL faizlerinde hala potansiyel olduğunu, dövizde hazirana kadar beklenti bulunmadığını belirtiyor. İMKB’de ise 3.8 sent, yani 50 bine kadar gidilebileceğine dikkat çekiyor ve devam ediyor: “Piyasaya alım geldiği zaman İMKB-30 hisseleri daha fazla gider. Fakat bu dönemden sonra İMKB-100 Endeksi’ndeki farklı hisselere yönelme söz konusu olacak.”

Türkiye’de para ve sermaye piyasaları, geçen ay dünyayla ne kadar hedentegre olduğunu bir kez daha gösterdi. Japonya Merkez Bankası’nın gevşek para politikasından vazgeçebileceği sinyalini vermesi, yine ABD ve AB Merkez Bankası’nın faiz artırımına devam edeceği beklentisi, global likiditenin gelişen piyasalardan gelişmiş piyasalara yöneleceği ihtimalini güçlendirdi. Bu durum Güney Amerika ve Güneydoğu Asya Piyasaları’nda olduğu gibi Türkiye’de hisse senedi ve para piyasalarında etkisini gösterdi.

İlk şokun ardından, piyasalar yeniden toparlandı. İşte bu dalgalı piyasada Ak Portföy’ün genel müdürlüğüne Garanti Portföy Genel Müdür Yardımcısı Cem Yalçınkaya getirildi. Böyle bir piyasada göreve başlamayı bir fırsat olarak değerlendiren Yalçınkaya, bu tarz fırsatların yıl içinde çok fazla yaşanmadığını söylüyor. Mart ayı içinde hisse senedi piyasasında yukarı trendin kırıldığını anlatan Yalçınkaya ile piyasalar ve Ak Portföy’deki hedefleri üzerine konuştuk:

-Sizin Ak Portföy’de göreve başladığınız Mart ayı içinde piyasada global likiditeden kaynaklanan bir dalgalanma yaşandı. Siz bu dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
İçinden geçtiğimiz dönem bir kriz değil. Dönemi, uluslararası platforma taşınan bir Türkiye şeklinde değerlendirebiliriz. Özellikle FED’in faiz artırımlarının süreceği beklentisi ve yine ABD’deki büyümenin devam etmesinin enflasyona baskı yapması sonucu, Amerikan 10 yıllık hazine bonoları 4.80’lerin üzerine geldi. Böyle olunca, global likiditenin gelişen ülkelerden gelişmiş ülkelere kayacağına yönelik soruyu beraberinde getirdi. Bu, piyasalardaki kırılganlığın en temel nedeni.

Daha sonrasında ABD’de bono faizleri 4.73-4.74 seviyelerine geri çekildi. İçerdeki bono faizlerimizde 13.90’dan 13.70’e geldi. Bu dalgalanmaları, bir şanssızlık olarak görmüyorum, birer fırsat olarak değerlendiriyorum. Bu fırsatlar yıl içinde çok fazla oluşmuyor. Bu düşüş ve yükselişler; sadece bono değil, hisse senedi piyasasında da iyi değerlendirilmeli.

-Borsada yükseliş trendinin bozulduğuna yönelik görüşler var, siz buna katılıyor musunuz?
Fiyat/Kazanç, Piyasa Değeri/Defter Değeri gibi kriterler dikkate alınarak 3.80 sent, YTL bazında 50.000 seviyesi, endeksin bu yıl görebileceği maksimum seviye olarak piyasada konsensüsle belirlenmiş gibi görünüyor. Bu seviyenin üzeri çok olası görülmüyor. Dolayısıyla, buraya yaklaşan yerlerden piyasa satışla karşılaşıyor. Teknik olarak bakıldığında yukarı trendin bozulduğunu söyleyebilirim.

-Endekste, bir miktar toparlanma söz konusu bu eğilim devam eder mi?
Endeks hareketini, EKG’ye benzetiyorum. Sert dalgalanma endişeleri artırır. Borsada 48.000’lerden 41.500’lere gelen düşüş, ciddi bir dalgalanma. Bu dalgalanmayı yaratan koşullar durulduğunda, endeks yönünü hemen yukarı çevirdi. Bu trend, direnç seviyelerine kadar devam edebilir. Ancak, 3,80 sent direnç seviyelerinden tekrar satışla karşılayabiliriz.

-Yabancı yatırımcıların piyasadaki etkinliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yüzde 70’e yaklaşan yabancı takası olan bir borsayla karşı karşıyayız. Bu seviye, 1 yıl öncesine göre büyük farklılık arz ediyor. Gelişmiş ülkelere para akışının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği endişesi, bu nedenle bizim piyasamızda da hızlı hareketlere neden oluyor. Aynı şekilde Latin Amerika ve Güneydoğu Asya borsalarında da buna benzer hareketleri izleyebiliyoruz. Tamamen globalize olmuş, yabancıların aktif olduğu bir piyasa söz konusu. Dolayısıyla da belirleyici unsur, global likiditenin yönü olarak görülüyor.

-Global likiditenin etkisiyle önümüzdeki aylar, yatırımcı için zor geçecek mi? Siz nisan ve sonrası için ne tahmin ediyorsunuz?
Son dalgalanmaya rağmen, uluslararası piyasalarda, gelişen ülkelerden gelişmiş ülkelere sert bir geçiş olacağını düşünmüyorum. İç piyasada ise faizde 13.70-13.80’lerin alım için hala uygun seviyeler olduğunu düşünüyorum. Yüzde 5.5-6 olarak beklenen yıl sonu enflasyonunda da ciddi bir değişiklik olmasını beklemiyorum. Ülke notunun artması söz konusu olacak. Özelleştirmeler, bütçe fazlası gibi konular piyasayı destekleyecek. Bunların hepsi, iç piyasada bir rahatlama yaratacaktır.

-Borsanın 2002’de başlayan yukarı hareketinde, yerli yatırımcı faydalanamadı? Şimdi piyasaya girmek isteyen yatırımcılara ne söylemek istersiniz?
2002’den bu yana yatırımcının kafasında, “Piyasa çok yükseldi, bu seviyeden hisse alınmaz” diye bir düşünce var. Ancak, 2002’den bu yana her şey çok değişti. Dünyada bir büyüme ve global likidite var. Dolayısıyla bu para gelişen ekonomilere doğru hızlı kayıyor. Şirketler daha kârlı hale geldi. Bu etmenler, İMKB’nin bu seviyelere gelmesini sağladı. Ancak, gelinin noktadan sonra piyasaya girecek yatırımcı, doğru hisseyi seçmek zorunda.

-Hisse seçimi yaparken nelere bakmalı?
Piyasaya alım geldiği zaman İMKB-30 hisseleri daha fazla gider. Fakat bu dönemden sonra İMKB-100 Endeksi’ndeki farklı hisselere yönelme söz konusu olacak. Endeksteki beklentilerimiz nedeniyle bu trend yaşanacak. Doğru hisse seçimiyle değer yaratılacak.

-2006’da hisse odaklı seçimlerin ön plana çıkacağını söylediniz. Yatırımcı hangi hisseleri takip etsin?
Bankacılık sektöründe geçen yıl önemli birleşmeler oldu. Önümüzdeki dönemde de görüşmeler sürecek. Sektörün kârlılık artışı da ilginin bir diğer nedeni olacak. Yine bankacılık sektörünün yanında yabancı ortaklık ihtimali olan şirketlerin hisselerinde yükseliş gözlenebilecek. Özelleştirmeye konu olacak şirketlerde hareketlilik sürecek.

Gayrimenkul piyasasındaki hızlı büyüme sürüyor. Mortgage ile bu trendin devam etmesi bekleniyor. Bu beklentilere paralel olarak çimento ve yapı şirketlerine olan ilgi sürecek. Ulaştırma sektörü ilgi çekecek. Medya, reklam gelirlerindeki artış trendiyle birlikte kârlılığını artıran bir diğer sektör.

-2006’da doğrudan yabancı sermaye yatırımı yoğunlaşacak mı?
Rating kuruluşlarının verdiği notlara göre Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke konumuna gelebilmesi için 2 not artırma ihtiyacımız var. Bu yıl içinde bir not artırımı söz konusu olabilir. Bu nedenle yatırımcılar, not artırımlarını fırsat olarak değerlendirebilmeli.

Yalçınkaya, “Faizde 13.70-13.80’lerin alım için hala uygun seviyeler olduğunu düşünüyorum. Yüzde 5.5-6 olarak beklenen yıl sonu enflasyonunda da ciddi bir değişiklik olmasını beklemiyorum” diyor.

TL Ve Dövizde Neler Yaşanacak?
-YTL enstrümanlarına yönelik önümüzdeki dönemde beklentiniz nedir?

Uluslararası dalgalanma biraz daha durulduğunda, nisan bunun için uygun gibi görünüyor, Merkez Bankası’nın bir faiz indirimi söz konusu olabilir. Enflasyon beklentimiz yıl sonu için 5.5-6 civarında. Faizin ise yıl sonunda 12.5 seviyelerinde olacağını düşünüyoruz. İskontoyla birlikte faiz iyi bir getiri sunuyor.

-Döviz, bir yatırım aracı olmaktan çıktı gibi bir görüş var. Siz buna katılıyor musunuz? Hala dövize yatırım yapanlar için önümüzdeki döneme ilişkin tahminleriniz nedir?
Döviz piyasası da sonuçta global likiditenin etkisinde. Yabancı yatırımcılar, Türkiye’ye portföy yatırımı ve doğrudan yatırım şeklinde gelmeye devam ettiği sürece, döviz yukarı doğru, çok fazla hareketlenemiyor. Bu dalgalı kur rejimimin devam etmesi, önemli bir çıpa. Dolayısıyla, yabancı tarafında ilgi devam ettiği sürece, en azından Haziran sonuna kadar ilginin devam etmesini bekliyorum, dövizde bir beklenti içinde değilim.

Yatırımcı Fon Seçerken Nelere Dikkat Etmeli?
Yatırımcının şuna karar vermesi lazım. Sabit risksiz getiri istiyorsa, bu getiri ciddi ölçüde düşmüş durumda. Mevduattan sabit getiri isteyen, aylık, 3 aylık veya yıllık mevduat yapıyor. Bazı yatırımcılar, sabit getiri istiyor ve B tipi tahvil bono fonlarımızdan alıyor. Bu yatırımcı, düşüşle yükselişle ilgilenmiyor.

Bir de hisse senedi yatırımcısı var. Son takasa göre piyasanın yüzde 34’ü yerli yatırımcının elinde. Buradaki yatırımcı da artık parasının bir bölümüyle risk alarak getirisini farklılaştırmak istiyor. Biz profesyonel portföy yöneticileri, yüzde 100 hisse senedi önermiyoruz. Enflasyon düşüyor, reel faizler daralmaya devam edecek. Yatırımcılara Akbank B tipi fon öneriyorum. Ancak biraz risk getiri farklılaşmasına gitmek isteyen yatırımcılar ise belirleyecekleri bir oranda A tipi fonları da tercih edebilirler.

Kurumsal ve bireysel portföy yönetiminde hedef birincilik
Ak Portföy, yüzde 14 pazar payı ve 4.2 milyar YTL’lik büyüklük ile Türkiye’nin en büyük ikinci portöy yönetim şirketi. Şirket Akbank ve Ak Emeklilik şirketlerinin yanında Ak Yatırım Ortaklığı şirketinin de portföyünü yönetiyor. Bu kadar büyük ve sektörde iddialı kurumun genel müdürü Halim Çun’un’un istifasının ardından bu göreve getirilen Cem Yalçınkaya, şirketteki hedeflerini anlattı.

ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ Öncelikli hedefimiz, yönetimimiz altındaki tüm portföylerde en yüksek performansı yaratmak. Performansı yaratmak için sistemli bir yaklaşım gerekiyor. Dolayısıyla Ak Portföy, önümüzdeki dönemde hem karar alma süreciyle hem de alınan kararların uygulamaya yansımasıyla, en yüksek performansı yaratacak, sistemli yaklaşımını sürdürecek.

YENİ YATIRIM STRATEJİSİ Yatırım fonları kitle yatırım aracıdır ve oransal olarak en fazla kitleye ulaşmak için tasarlanmış ürünlerdir. Bu açıdan bakıldığında kitle, yüzdesel olarak A tipi fonları, B tipi fonlara göre çok fazla tercih etmiyor. Fon piyasasında A tipi fonların pazar payı sadece yüzde 4.5. A tipi fonların içinde hisse oranı ise yüzde 57. Bu alanda iyi performansı, doğru hisse seçimi ve doğru zamanlama yakalayacağız.

Tahvil bono fonlarında, en iyi varlık dağılımını yapmaya çalışacağız. Fonun ne kadar bono, uzun bono, repo taşıyacağına karar vereceğiz. Sabit getirili menkul kıymet fonlarda getirilerin oldukça düştüğü bu dönemde ki, bu gün itibariyle bileşik getiri 13.70’tir, piyasa dalgalanmalarını büyük bir oranda doğru yakalamamız gerekiyor. Bunu yaparsak getiri performansı olarak rakiplerimizden farklılaşabiliriz. Doğru bono ortalama vadesiyle yine başka bir farklılaşmaya gidebiliriz. B tipi fon piyasasının yüzde 72’sini likit fonlar oluşturuyor.

Likit fonlar, nakit yönetimi ürünüdür. Burada da sağlanabilecek en yüksek katkıyı sağlamaya devam edeceğiz.

SIRADA YENİLİKLER VAR Şu anda bizim ürün gamımızda yatırım fonları var, bir de emeklilik fonlarımız var. Akbank ve Ak Emeklilik’le sinerji içinde çalışıyoruz. Kurumsal ve bireysel portföy yönetimi gibi bir ürünün 2006 yılı içinde Ak Portföy tarafından yönetileceğini düşünüyorum. Büyük, kurumlara bire bir portföy yönetimi hizmeti verilmesinden bahsediyorum. Kitleye hizmet veren ürünlerde, çok büyük bir büyüme gerçekleşmiyor. Ama kurumsal ve büyük bireysel portföy yönetimlerinde ciddi bir potansiyel var. Kurumsal portföy yönetiminde vakıflar, dernekler, büyük kurumlar, kaynaklarını profesyonel çerçevede yönettirmek isteyecek. Çünkü marjlar daraldı. Daralan marjlarda da değer yaratmak zorlaştı. Akbank ile birlikte ciddi bir katma değer yaratacağını düşündüğümüz kurumsal ve bireysel portföy yönetimi iş kollarında, yönetilen portföy büyüklüğü açısından birinci sıraya çıkmak istiyor.

TALİP YILMAZ

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz