Kötü senarya fiyatlara yansıyor

Gedik Yatırım Genel Müdürü Metin Ayışık ile koronovirüs salgınının ekonomiye etkilerini, alınan tedbirleri ve piyasa beklentilerini konuştuk...

18.05.2020 12:01:000
Paylaş Tweet Paylaş
Kötü senarya fiyatlara yansıyor

Piyasalarda ilk etapta görülen korona virüs kaynaklı hareketleri, ‘kötü senaryoları yansıtan panik fiyatlamalar olarak’ değerlendiren Gedik Yatırım Genel Müdürü METİN AYIŞIK, “Alınan ekonomik tedbirlerin etkisi, hastalık kontrol altına alınana kadar sınırlı kalır” diyor. Dünyada parasal genişleme hamlelerine dikkat çeken Ayışık, virüs krizinde birkaç ayda normalleşme eğilimi olması durumunda, Türk varlıklara ilginin artacağını söylüyor.

Talip Yılmaz

[email protected] 

Capital Dergisi'nin Nisan 2020 tarihli sayısından

Korona virüs, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi seviyesine yükseltildi. Dünyadan gelen salgının yayılma hızıyla ilgili veriler yakından izlenirken, yaşanan sürecin ekonomiye ve piyasalara yansıması da ilk etapta çok sert oldu. Şu ana kadar riskten topyekûn kaçış ve tamamen nakde odaklanmanın öne çıktığı bir fiyatlamanın söz konusu olduğunu söyleyen Gedik Yatırım Genel Müdürü Metin Ayışık, “Sermaye hareketlerinin küreselleşmesi, algoritmik emirler ve çeşitli finansal enstrümanlardaki teminat tamamlama şartları gibi unsurlar da kısa vadede görülen sert satışlarda etkili oldu” diyor. Metin Ayışık ile koronovirüs salgınının ekonomiye etkilerini, alınan tedbirleri ve piyasa beklentilerini konuştuk: 

 Dünyada düzenleyici otoritelerin aldığı tedbirleri nasıl yorumluyorsunuz? 

 Öncelikle şunu belirtelim, piyasalarda ilk etapta gözlenen hareketler, ağırlıklı olarak kötü senaryoları yansıtan panik fiyatlamalar. Gerek küresel çapta gerekse de yurt içinde alınan ekonomik tedbirler, ekonomideki çarkların dönmeye devam etmesini önceliklendiriyor. Likidite imkânlarını/finansal koşulları rahatlatmayı amaçlıyor ve söz konusu süreçten en olumsuz etkilenen sektörleri destekliyor. Bu tedbirlerin, mevcut paniğin ve finansal piyasalarda gözlenen sert satışların, servet algısı kanalıyla oluşturduğu stresin azaltılabilmesi anlamında katkı vermesi beklenebilir. Ayrıca, salgın hastalık kaynaklı belirsizliklerin azalacağı, öngörülebilirliğin artacağı dönemde piyasalarda görülebilecek toparlanmanın daha hızlı gerçekleşmesini de sağlayabilir. Ancak bu tedbirin, hastalığın kontrol altına alındığı algısı görülene kadar finansal piyasalar tarafındaki etkileri sınırlı kalır. 

Türkiye’de de sağlığın yanında piyasalara ve ekonomiye yönelik önemli kararlar alınıyor. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? 

 Alınan ekonomik tedbirlerle likiditeye erişimde herhangi bir sorun yaşanmaması ve üretim-istihdam tarafındaki aşağı yönlü risklerin sınırlanması amaçlanıyor. Özellikle likidite konusunda TCMB’nin attığı adımlar yerinde ve zamanında önlemler. 100 milyar TL’lik ekonomik istikrar paketi, kısa vadede özellikle mikro düzeyde bir miktar katkı sağlayabilir. Ancak salgın hastalık kaynaklı belirsizliklerin ne kadar süreceği, ne hızda yayılacağı gibi unsurlar kestirilemediğinden ekonomik etkilerinin hangi seviyelerde gerçekleşeceğini kestirebilmek hala oldukça güç. 

İlave ne gibi tedbirler alınabilir?

 Para politikası ve maliye politikasının bileşimi olan ekonomi politikası üzerinden atılacak her türlü genişletici/gevşetici adım, kuşkusuz olası negatif ekonomik etkileri azaltarak dolaylı yoldan katkı sağlayacaktır. Salgın hastalığın kontrol altına alındığı algısı oluşana kadar, bu süreçten en çok zarar gören özellikle emek yoğun sektörler ve hanehalkları desteklenmeye devam edilmeli. Sektör/firma bazlı önlemlere dair açıklanan ya da açıklanabilecek önlemlere dair gerek reel sektöre gerekse ekonomiye katkısının daha net anlaşılmasını sağlayabilecek detayların verilmesi şeffaflık ve yine psikolojik etki açısından önemli rol oynayabilir. Ayrıca, bu süreç kaynaklı olarak hanehalkı düzeyinde yaşanabilecek olası maddi kayıplara yönelik ilâve önlemler de değerlendirilebilir. 

Bu şartlar altında borsada beklentiniz nedir? Endeks düşmeye devam eder mi?

 Salgın hastalık kaynaklı ortaya çıkan belirsizlikler, kısa-orta vadeli sağlıklı beklentiler oluşturmayı oldukça güçleştiriyor. Kısa vadede piyasalardaki stres fiyatlamasının sürmesi muhtemel. Ancak birçok önemli olumsuzluk da fiyatlara önemli ölçüde yansıdı. Salgın kaynaklı risklerin gelecek 1-2 aylık süreçte azalacağını varsayıyoruz. Çünkü küresel çapta salgının kontrol altına alınabilmesi adına alınan güçlü önlemler ve farkındalık var. Yine küresel büyüme ve ticaret üzerindeki aşağı yönlü risklerin azaltılabilmesi için alınan tedbirleri de dikkate alarak ilk yarı sonunda endeksin mevcut seviyelerden daha düşük olma olasılığını düşük görüyoruz. Bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda görülebilecek hızlı toparlanma bir süre sınırlı kalabilir. Çünkü küresel çapta birçok sektör ve şirket için 12 aylık kâr tahminleri çok yüksek olasılıkla aşağı yönlü revize edilecek. 

İlk yarıda dolar/TL nerede olur? 

 Artan küresel stres ve belirsizlikler riskli varlıklardan çıkışı ve nakde yönelmeyi tetikledi. Küresel bazda en yaygın rezerv para birimi olan ABD dolarına olan talebi de önemli ölçüde artırdı. Dünya genelindeki para birimlerinin tamamına yakını bu süreçte dolar karşısında değer yitirirken; TL emsallerine kıyasla negatif ya da pozitif bir ayrışma gerçekleştirmedi. FED iki haftadan daha kısa bir zaman diliminde gerçekleştirdiği 2 acil toplantıyla politika faizini 150 baz puan düşüşle yüzde 0,00-0,25 aralığına çekip, çok ciddi ölçüde likidite önlemleri ve varlık alım programı başlattı. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye özelinde de politika yapıcılar tarafından finansal istikrarı destekleyici yönde önemli tedbirler alınıyor. Gelecek 1-2 aylık süreçte piyasalardaki stresin azalacağı varsayımıyla, ilk yarı sonunda dolar/ TL, 6,25-6,50 bandında dengelenebilir. 

 Merkez Bankası politika faizini indirmeye devam eder mi? 

 Salgın hastalık kaynaklı dış ticaret, turizm ve emtia fiyatlarında gözlenen düşüşe ek olarak, talep tarafında gözlenen yavaşlama, enflasyon tarafında aşağı yönlü önemli etkiler oluşturacak. Birkaç ayda stresin azalması durumunda, yakın dönemde artan ülke risk primi de bir miktar normalleşecek. Bu durumda gösterge tahvil faizi yılın ilk yarısı sonunda yüzde 10-11 bandında dengelenebilir. TCMB’nin faiz hamlesinde ise başta enflasyon görünümü ve finansal koşulların izleyeceği seyir belirleyici olacak. Yine TCMB’nin son PPK kararı sonrasında yüzde 8,2 olan yılsonu enflasyon tahmini üzerinde aşağı yönlü risklerin arttığına yaptığı vurguyu dikkate alarak, koşullar el verdikçe, gerektikçe faiz indirimlerine devam etmesi beklenebilir.


“FİNANSAL KOŞULLAR ALTINI DESTEKLİYOR” 


Yakın dönemde riskli varlıklardan nakde olan yönelimin etkisiyle ons altın fiyatlarında da gerileme gözlendi. Salgın hastalık kaynaklı belirsizliklerin azalması durumunda mevcut finansal koşullara bakıldığında küresel bazda düşük faizler, altının taşıma maliyetini daha cazip hâle getiriyor. Bu da altın fiyatları açısından destekleyici olacaktır. Buna ek olarak, kura ilişkin beklentilerimizi de dikkate alarak gram altın fiyatların yılın ilk yarısı sonunda 320-340 TL aralığında dengelenmesini öngörüyoruz.



YATIRIMCI NE YAPMALI?

2008 KRİZİ SEVİYELERİNDE
Kısa vadede oynaklığın yüksek seyretmesi muhtemel olsa da yakın dönemde artan riskten kaçış, önemli ölçüde fiyatlara girdi. Bu süreçte BIST-100 Endeksi, dolar bazında 2008 yılında yaşanan son küresel kriz döneminde test ettiği diplere oldukça yaklaştı. Küresel piyasaların yaklaşık birkaç aylık bir süreç içinde normal dinamiklerine döneceği varsayımında bulunuyoruz. Bu senaryoda halihazırda değerlemeler açısından gelinen seviyeleri, mevcut risklere karşı küresel çapta alınan önlemleri ve destekleri, faiz ve emtia fiyatlarındaki düşüşün enflasyon ve ödemeler dengesi tarafında oluşturabileceği olumlu etki potansiyelini dikkate alıyoruz. Bu ortamda önümüzdeki süreçte Türk varlıkların öne çıkabileceğini değerlendiriyoruz.
UZUN VADELİ PERSPEKTİF Türk varlıklarda mevcut seviyelerden veya olası geri çekilmelerde, uzun vadeli bir perspektifle kademeli olarak alınacak pozisyonlar, önümüzdeki dönemlerde yatırımcılara oldukça anlamlı getiriler sağlayabilir. Kısa vadeli küresel stresin azaltılmasına yönelik FED başta olmak üzere birçok ülke merkez bankasının gerçekleştirdiği genişleyici adımları çok hızlı geri almaları kolay olmayacaktır. Tüm bu beklentiler doğrultusunda, yüzde 50 hisse, yüzde 10 dolar, yüzde 20 devlet tahvili, yüzde 20 altın şeklindeki bir portföy dağılımı, ortalama risk algısına sahip yatırımcılar açısından uygun olabilir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz