Avrupa ve Rusya pazarlarındaki seyahat talebinin seyrine bağlı olarak 2025 turizm sezonu, geçtiğimiz yılın güçlü ivmesini büyük ölçüde korudu.
İlkbahar döneminde birçok pazarda talep artışı öngörülse de bazı kaynak pazarlarda bu artış beklentilerin bir miktar altında gerçekleşti. Yaz aylarının ortasında fiyat hassasiyetine bağlı kısa süreli bir yavaşlama yaşandı. Sezonun ikinci yarısında ise belirgin bir toparlanma görüldü.
Hande Yavuz Çalık / [email protected]
Capital Dergisi / Kasım 2025
Yıl sonu itibarıyla Türkiye’nin 65 milyon ziyaretçi ve 64 milyar dolar turizm geliri hedefine ulaşmasının mümkün olduğunu belirten Limak Turizm Grubu Koordinatörü K. Kaan Kavaloğlu, “Antalya özelinde 18 milyon ziyaretçiye ulaşmak oldukça gerçekçi bir beklenti. Bu rakam, Antalya’nın dünya turizmindeki güçlü konumunu koruduğunu gösteriyor” diyor.
2025 turizm sezonunu genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
2025 sezonuna ilişkin beklentimiz, geçtiğimiz yıl yakaladığımız güçlü ivmenin devam etmesi yönündeydi. Özellikle ilkbahar döneminde birçok pazardan talep artışı öngörüyorduk. Ancak bazı kaynak pazarlarda bu artış beklentilerimizin bir miktar altında seyretti. Yaz aylarının ortasında fiyat hassasiyetinin etkisiyle kısa süreli bir yavaşlama yaşansa da sezonun ikinci yarısında belirgin bir toparlanma gerçekleşti. İklim şartları elverdiği için şu anda sanki yüksek sezon devam ediyormuş gibi bir turist yoğunluğu yaşıyoruz. Yoğunluk iç pazardan çok yabancı misafirlere yöneldi. Rus, Alman, İngiliz ve Polonyalı turistler bu dönemde başı çekiyor. Bu tablo, turizm sezonunun kasım sonuna kadar uzayacağını gösteriyor. Sektör olarak 2026 sezonu için daha da umutluyuz.
Yılın nasıl kapanacağını öngörüyorsunuz? Hedeflere ulaşılır mı?
Yıl sonunda Türkiye’nin 65 milyon ziyaretçi ve 64 milyar dolar turizm geliri hedefine ulaşması mümkün görünüyor. Antalya özelinde ise 18 milyon ziyaretçi bandına ulaşmak oldukça gerçekçi bir beklenti. Bu rakam, kentin dünya turizmindeki güçlü konumunu koruduğunu gösteriyor. Rusya, Almanya ve Birleşik Krallık bu yıl da ana pazarlarımız olmaya devam etti. Polonya ve Hollanda’nın artan katkısı da dikkat çekiciydi. Doluluk oranları yüksek sezon boyunca güçlü seyretti. Özellikle mayıs-eylül döneminde birçok tesis tam kapasiteye yaklaştı. Gelir tarafında da oda başı gelir (RevPAR) artışı pozitif yönde devam etti. Ancak artış hızı, yılın ilk yarısındaki ivmeye kıyasla daha dengeli bir seyir izledi. Bu durum, maliyet baskısına rağmen sektörün fiyat-kalite dengesini başarıyla koruduğunu gösteriyor.
Fiyatlar döviz bazında ne kadar arttı?
Kârlılık bu seviyede korunabildi mi? 2025 sezonunda döviz bazında fiyatlar, segmentine göre değişmekle birlikte ortalama tek haneli artış gösterdi. Bazı pazarlarda çift haneli artış denemeleri oldu. Ancak bu durum talebi sınırladı. Özellikle fiyat hassasiyetinin yüksek olduğu dönemlerde oteller daha dengeli bir fiyat politikası izlemeye çalıştı. Kârlılığı koruyabilen işletmeler, bunu sadece fiyat artışıyla değil enerji verimliliği, tedarik zinciri optimizasyonu, insan kaynağı planlaması ve doğrudan satış kanallarının payını artırma gibi stratejik adımlarla sağladı. Bu sayede maliyet baskısına rağmen hizmet kalitesinden ödün verilmeden operasyonel verimlilik artırıldı.
Erken rezervasyon oranı ne durumda?
Erken rezervasyona ilgi yeniden artıyor. Tüketici artık fiyat istikrarı arıyor ve bu da erken planlama alışkanlığını güçlendiriyor. Yine de yaz aylarına yaklaştıkça kısa rezervasyon penceresi ve son dakika rezervasyonları ağırlığını korudu. Hedefimiz erken rezervasyon oranını pazar bazında yüzde 35- 40 seviyesine taşımak. Bunun için esnek iptal, taksit ve avantajlı paket sistemleri geliştiriyoruz.
Bu yıl hangi pazarlardan güçlü talep geldi, hangilerinde zayıflama yaşandı?
Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre Antalya, eylül ayında geçen yılın aynı dönemine göre 49 bin 114 kişilik artışla 2 milyon 388 bin 585 turisti konuk etti. Eylülde en fazla Rus, Alman ve Polonyalı misafirler tatil için Antalya’yı tercih etti. Yılın ilk dokuz aylık döneminde ise 14 milyon 91 bin 318 ziyaretçiyi ağırladı. Bu da geçen yılın aynı dönemine göre 19 bin 803 kişilik bir artışa denk geliyor. Bu süreçte Antalya’ya en çok ziyaretçi gönderen ülke 3 milyon 306 bin 606 kişiyle Rusya oldu. Rusya’yı 2 milyon 702 bin 971 kişiyle Almanya, 1 milyon 292 bin 806 kişiyle İngiltere izledi. İlk 10 pazar arasında Polonya, Romanya, Hollanda, Ukrayna, Kazakistan, Çekya ve Slovakya da yer aldı. Bu tablo, Antalya’nın hem geleneksel hem yükselen pazarlarda güçlü konumunu koruduğunu gösteriyor.
Ortalama konaklama süresi ve kişi başı harcama nasıl seyretti?
Aile segmentinde ortalama konaklama süresi korunurken şehir, etkinlik ve spor odaklı seyahatlerde kısa kalış eğilimi güçlendi. Kişi başı harcamada ise gastronomi, SPA, etkinlik gibi deneyim bazlı hizmetlerin katkısıyla artış eğilimi var. Hedefimiz hem kalış süresini hem kişi başı harcamayı artırmak. Bunun için ikinci hafta indirimleri, çocuk dostu kampanyalar, etkinlik ve sağlık turizmi paketleri gibi araçlar ön plana çıkıyor.
Artan operasyonel maliyetler kârlılık üzerinde nasıl bir etki yarattı?
Enerji, gıda, iş gücü ve finansman maliyetlerindeki artış kârlılığı doğal olarak baskıladı. Ancak enerji verimliliği yatırımları, dijital planlama araçları, tedarik konsolidasyonu ve yapay zeka destekli talep tahminleriyle bu baskı yönetilebilir hale geldi. Verimliliğe yatırım yapan işletmeler marjlarını korumayı başardı.
Gelir ve maliyet dengesi hangi segmentleri avantajlı, hangilerini dezavantajlı konuma getirdi?
Avantajlı olanlar ölçek ekonomisine sahip, pazar karması dengeli, doğrudan satış kanalı güçlü işletmeler oldu. Zorlanan kesim ise enerji yoğun, yenileme yatırımlarını ertelemiş ve tek pazara bağımlı işletmelerdi. Finansman maliyetleri KOBİ segmentinde en belirgin baskı unsuru oldu.
Önümüzdeki sezon için en büyük riskler ve fırsatlar neler?
Risk tarafında kur oynaklığı, fiyat duyarlılığı, jeopolitik gelişmeler ve iklim kaynaklı dalgalanmalar öne çıkıyor. Fırsatlar ise pazar çeşitliliği, yüksek harcama segmentlerine yönelim, etkinlik ve spor turizmi gibi alanlarda büyüme potansiyeli. Ayrıca sürdürülebilirlik ve dijitalleşme odaklı yatırımlar rekabette ayrışma yaratacak. Turizmin artık sadece yatak satmak değil değer yaratmak olduğunu unutmamalıyız. Verimlilik yatırımları bir diğer önemli konu. Nitelikli personel, eğitim, çok dilli hizmet yetkinliği önemli fırsatlar arasında yer alıyor. Sürdürülebilir büyüme, yalnızca çevresel değil ekonomik ve sosyal boyutlarıyla da temel bir strateji olmalı.
Bu sezonun öne çıkan tüketici trendleri nelerdi?
Deneyim turizmi ön plandaydı. Misafir sadece konaklama değil anlamlı bir deneyim arıyor. “Sessiz lüks” kavramı yükseliyor, gösterişten uzak, konforlu, kişiselleştirilmiş hizmet talebi artıyor. Sürdürülebilirlik bilinci artık satın alma kriteri haline geldi. Misafir enerji-su verimliliği, yerel üretici desteği ve çevre sertifikalarını önemsiyor. Dijitalleşme ise rezervasyondan konaklama sürecine kadar tüm zincirde hız ve kolaylık beklentisini artırıyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?