Yenilemeyi nasıl ateşledi?

Nadella, kitabında, “Bir lider dışarıdaki inanılmaz fırsatları ve içeride fırsatı dönüştürecek yetenekleri ve kültürü fark edebilmeli” diyor...

19.12.2017 14:26:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yenilemeyi nasıl ateşledi?

Hande Yavuz

[email protected]

Satya Nadella’nın Microsoft serüveni bundan tam 25 yıl önce başladı. Dünyayı değiştiren insanlarla çalışma isteği onu şirketin kapısından sokmuştu ancak o girdiğinde şirket efsane hikayelere imza attığı dönemleri geride bırakmıştı. Zamanla rakiplerinden uzaklaşmış, inovasyon yapamaz hale gelmişti. İşte bu yapıda Nadella şirketin birçok kademesinde çalıştı ve 2014 yılında CEO olana kadar pek çok başarıya imza attı. Ancak, CEO’luk koltuğuna oturması Microsoft’ta adeta yeni bir dönem, hatta rönesans başlamasına neden oldu. 

Nadella, çok stratejik hamlelerle şirketi birkaç yıl içinde rekabette çok farklı bir noktaya taşıdı. Empati kurmayı ve ihtiyacı anlamayı işin merkezine koydu. Nadella’nın iş dünyasında yenilikçi başarının nasıl yakalanabileceği konusundaki rehber olacak adımlarının neler olduğuna gelince… Egosuz bir liderlikle işi sahiplenmek, iyi bir takım kurmak, kültürel rönesansı gerçekleştirmek, üstün rakibi analiz edip, pazarın ihtiyacına karşılık verecek teknoloji için harekete geçmek.

Örneğin, gerektiğinde şirketin başarısı için kendisinden daha üst bir pozisyona geçecek bir yeteneği transfer etmekten de çekinmeyen Nadella ile birlikte 40 yaşındaki Microsoft adeta altın dönemlerinden birini yaşadı. Şirketin bulut teknolojisinde öne geçmesi, rekabette en güçlü silahı olan Bing’i yaratması, daha önce hiç odaklanmadığı Afrika gibi pazarlara açılması Satya Nadella ile birlikte oldu. Nadella, Microsoft’ta şu ana kadar yaşadığı tüm deneyimleri “Hit Refresh” (Yenilenmeyi Ateşlemek/Microsoft Ruhunun Yeniden Keşfedilmesi ve Herkes İçin Daha İyi bir Gelecek) adlı kitabında da paylaştı. İşte o yaşanan dönüşümün en kritik noktalarını o kitaptan Satya Nadella’nın cümleleriyle dinleyelim… 

“REKABETİN GERİSİNDE KALDIK” 

“Microsoft’a 1992 yılında katıldım. Burada işe girme sebebim, ‘dünyayı değiştirecek’ insanlarla beraber çalışma isteğimdi. Bu kararımdan dolayı hiçbir zaman pişman olmadım. PC devrimi yapmamız ve başarımız bir efsaneydi. Ancak, zamanla rakiplerimizden uzaklaştıkça bazı şeyler değişiyordu ve bu iyi yönde gelişmiyordu. İnovasyon bürokrasi tarafından gerçekleştiriliyordu. İçerideki politik çekişmeler takım çalışmasının yerine geçmeye başlamıştı. Ve rekabetin gerisinde kaldık. Tam da bu zamanlarda, bir karikatürist Microsoft’u çizmişti. Karikatürde birbirlerine ateş açan çalışanlar ve yöneticiler benzetmesi yapmıştı. Beni daha çok üzen, çalışanların yenilgiyi kabul etmesiydi. Ben bu durumu hiçbir zaman çözülemeyecek bir şey gibi görmedim. 2014’te Microsoft’un 3’üncü CEO’su olduğumda çalışanlara ilk önceliğimin şirket kültürünü yenilemek olduğunu söyledim. İnovasyon karşısındaki bariyerleri aşacağımızı, eski dönemimize geri döneceğimizi ve dünyada bir fark yaratacağımızı belirttim. Windows, Office, Xbox, Surface hizmetlerimiz ve Microsoft Cloud gibi ürünlerimiz kişisel ve organizasyonel olarak rüyalarımızın gerçekleşmiş haliydi. Bundan daha iyisini yapabileceğimizi biliyordum ve Microsoft’taki diğer insanların da bir şeyleri daha iyi yapmaya aç olduklarını hissediyordum. 

LİDERLİK TAKIMI ÖNEMLİ

CEO olarak göreve geldiğimde en önemli toplantının liderliğini yapmaya karar verdim. Her hafta, liderlik takımımla (SLT) ne yaptığımızın özetini alıyor, beyin fırtınası yapıyor, büyük fırsatların ne olduğunu inceliyor ve zor kararlar alıyorduk. SLT takımı çok yetenekli insanlardan oluşuyordu: Mühendisler, araştırmacılar, müdürler ve pazarlamacılar bu takımdaydı. Farklı altyapılardan gelen kadın-erkekler de takımdaydı. Ortak noktaları, teknolojiyi seviyor olmaları ve dünyayı değiştirebileceklerine inanmalarıydı. O sıralarda GE’nin elektronik bölümünü oluşturan Peggy Johnson, Microsoft’ta iş geliştirme işini yönetiyordu. Oracle’da aplikasyon geliştiricisi olarak çalışmış olan Kathleen Hogan Microsoft’ta insan kaynaklarının başına geçerek kültürel değişimi gerçekleştirirken benim en büyük destekçim oldu. Microsoft’ta liderlik yapmış, ancak Obama yönetimindeki Healthcare.gov’u yönetmek üzere ayrıldıktan sonra tekrar Microsoft’a katılan Kurt Delbene ise strateji departmanımızın kaptanıydı. 10 yıl Yahoo’da çalışmış Qi Lu, uygulama ve hizmetler işimize başkanlık ediyordu. CFO’muz Amy Hood, Goldman Sachs’ta yatırım bankacısı olarak çalışmış değerli bir isimdi. Bu saydıklarımın haricinde pek çok değerli isim liderlik takımının bir parçasıydı. Toplam IQ’muzu birleştirirsek, enerjimizi yenilenen misyonumuza verirsek neden daha iyi şeyler çıkmasın diye düşünüyordum. 

~

ÖNCE DERİN TOPLANTI 

Ben CEO olmadan önce Seattle Seahawks Takımı, Super Bowl’da şampiyon olmuştu. Microsoft’ta çalışan her üst düzey lider bu olaydan etkilenmiş, ilham almıştı. Seahawks’ın koçu, takımı için psikolog Michael Gervais’i istihdam etmişti. Gervais, yüksek seviye performansı ortaya çıkarma konusunda uzmanlaşmıştı. Bir cuma günü erken saatlerde ofis yerine kampüsten uzak bir yerde toplantı için bir araya geldik. Açık havada, mütevazı bir yerdi. Telefonlarımızı uzak bir yere koyduk ve rahat koltuklara oturduk. Saklanacağımız bir yer de yoktu. İlk olarak Dr. Gervais bize hiç çok farklı bir deneyim yaşayıp yaşamadığımızı sordu. Hepimiz “evet” dedik. Ardından bir gönüllünün ayağa kalkmasını istedi. Kimse kalkmadı, çok sessiz ve garip bir ortam oluşmuştu. Dr. Gervais cesaretlendiriciydi. İnsanlar daha kolay nefes almaya ve hafiften gülümsemeye başlamıştı. Teker teker hepimiz konuşmaya ve kişisel tutkularımızı paylaşmaya, evde ve çalışma hayatında kim olduğumuzu sorgulamaya, kendimizi anlatmaya başladık. İş kişiliğimizi ev kişiliğimize nasıl yansıtıyorduk. Aile içindeki mücadeleler gibi detaylara inildi. İlk defa çalışma arkadaşlarımın kendileri hakkında konuştuklarını görüyordum. Hatta odanın içinde birkaç gözü yaşlı kişi bile gördüm. Daha önce hiç bu kadar derin bir toplantı yapmamıştık. Kişisel olarak yeteneklerimizi fark ettiğimizde bu kurumda başaramayacağımız çok az şey olduğunu anladık. 

NASIL İYİ LİDER OLUNUR? 

Oğlum Zaim, 26 haftalık olarak dünyaya geldiğinde hayata bakışım değişti. Doğum esnasında yaşadıklarımız hem annesi hem benim için çok önemliydi. Zaim’in beyni ve diğer organları doğum esnasında yeterince oksijen alamamış ve zarar görmüştü. Eşim doğum sonrasında onu bebek koltuğuna oturtarak durumunun daha iyileşmesi için birçok terapiye taşıdı. Bu olayla birlikte aile olarak hayatta her şeyin planlandığı gibi gitmediğini gördük. CEO olduğum günlerde Zaim’in odasındaki bir sürü tıp cihazından bip sesleri geliyordu. Tüm cihazlar Windows ile çalışıyor, birbiriyle iletişim kuruyor ve hepsi bulutta birleşiyordu. Bu bugün yaşadığımız teknolojinin bir parçasıydı. Windows’un yaptığı şey, işin ötesinde oğlumun hayatta kalmasını sağlıyordu. Ancak, işe döndüğümüzde Windows 10 Upgrade’i bulutla ilgili kararlarımıza yeni bir ölçek getirecekti. Latin Amerika, Orta Doğu ya da Amerika’nın iç kısımdaki insanlarla toplandığımda onların düşüncelerini, duygularını ve fikirlerini anlamaya çalışıyordum. Empati sahibi bir baba oluşum, olayın merkezinde ne yattığına ilişkin tutkum ve ruhum beni daha iyi bir lider yapıyor. Empatisi kuvvetli bir lider bir bilgisayar ekranının arkasında oturarak olmaz. Empatisi kuvvetli bir liderin dışarıya çıkması gerekiyor. Bir sürü insan bugün dünyada bulut teknolojisinin onların hayatlarına nasıl etki yaptığını bilmeden yaşıyor. 

“ŞİMDİ YENİLENME ZAMANI”

Üç hikayem var... İlk önce kendi hikayemden bahsetmek isterim. İlk olarak Hindistan’dan yeni evim Amerika’ya gelişimi, ardından Microsoft’a girişimi anlatmak istiyorum. İkinci kısım CEO oluşum. Aslında benim liderliğimde Microsoft’ta başlayan dönüşüm hala bitmedi. Ama bunu geliştiren kişi olduğum için gururluyum. Üçüncü kısım ise 4. Endüstri Devrimi ile makinelerin insanlarla rekabeti. Burada “İnsanların rolü ne olacak”, “Eşitsizlik çözülecek mi yoksa daha mı kötüye gidecek” sorularına yanıt arıyorum. CEO olduğum ilk gün kurum kültürünü ajandamın en üstüne oturttum. Ancak bu şekilde Microsoft çalışanları geleceği daha iyi şekillendirebilirdi. “Her masada ve her evde bilgisayar”, bizim orijinal misyonumuzdu. Bu biraz değişti. Her masada ve her evde bilgisayar var ama artık insanların çoğunda akıllı telefon da var. PC satışları düşüyor ve biz mobil cihazların ardında kalıyorduk. Aramalarda gerideydik ve yine oyun sektöründe büyüme ihtiyacımız vardı. Müşterilerimizle derin bir empati kurmamız gerekiyordu. Yenilenmenin tam zamanıydı. 

~

GELECEĞİ SAĞLAYAN TEKNOLOJİ 

Amazon, bulut altyapısını kullanarak kitap, film ve kiralık eşyalar satmaya başlamıştı. 2008’de Amazon’un 180 bin aplikasyon geliştiricisi vardı. Microsoft’un ise ticari bulut platformu henüz yoktu. 2008’deki büyük resesyon öncesinde Microsoft için bu durum tam bir dert olmuştu. Tam da bu esnada Bill Gates, Bill&Melinda Gates Vakfı’na odaklanmıştı. Aynı zamanda şirkette önemli pozisyonlardaki kişiler de şirketten ayrılıyordu. Örneğin Windows ve online hizmetler işinin başkanı Juniper Networks’e CEO olmak üzere ayrılmıştı. O dönemlerde Microsoft’un iş paydaşlarının bulut teknolojisiyle ilgisi yoktu. Ardından Steve aradı ve beni online araştırma ve reklam işinin başına getirmek istediğini belirtti. Bu da bulutun ilk başlamasıydı. Steve Ballmer, “Bu iş senin Microsoft’taki son işin olabilir. Başarısız olursan burada paraşüt yok” dedi. Hala ne demek istediğini bugün bile düşünüyorum. Uyarıya rağmen iş beni heyecanlandırıyordu. Building 88 adında internet arama motoru alanında araştırma yapacak bir mühendis takımı kurmaya karar verdim. Bu takımla ML diye bir aplikasyon yarattık. Bu data analitiği olarak çok zengindi ve yapay zekanın da başlangıcı olmuştu. Sonunda Bing kuruldu. Sadece Bing kurulmadı, aynı zamanda Microsoft’un geleceğini sağlayan teknoloji de bulunmuş oldu. 

EN BÜYÜK DÖNÜŞÜM 

Arama işinin en gerisinden işe başladık ve hala Google’la rekabet edecek bir arama motoru yaratamamıştık. Facebook, Amazon, Yahoo ve Apple’ın yöneticileriyle toplantı yaptık. Ürünlerinin nasıl hep taze kaldığını öğrenmek istiyordum. Anahtar kelime çeviklikti. Hemen kısa vadeli hedeflerimizi belirledik. Periyodik olarak toplantılarımız başladı. Bing’i, Haziran 2009’da lanse ettik. Şunu öğrendim: Farklı yeteneklerdeki ve farklı altyapılardaki liderlerin bir araya gelip bir hedefi başarmaları önemli. Ardından Qi Lu’yu Yahoo’dan transfer etmek önemliydi. Ondan öğrenebileceğimiz çok şey vardı. Ancak eğer onu işe alırsam, benim üst pozisyonuma gelecekti. Ama bunu önemsemedim çünkü kazanacağımız şey daha önemliydi. Zaman geçtikçe Bing, birkaç milyar dolarlık bir iş haline geldi. Şirket olarak mobil devrimi kaçırmıştık, ancak bulutu değil. En büyük dönüşümü bulutta yaşadık. 2008-2011 arasında 3 yılımı bulutta “kullanıcı” olarak geçirdim Ardından Azure’ı bulduk. Bu keşif hiç de kolay olmadı. Çok fazla önemli kişiyle çalıştık. Azure ile bulut teknolojiye yeni bir ürün katmış olduk. Dünyanın en geniş müşteri kitlesinin ihtiyaçlarına yönelik bu ürünle günün her dakikası başka işlerle gücümüze güç katıyoruz. Bugün Microsoft’un 20 milyar dolarlık bulut işi var. Bulut platformundaki çok büyük bir fırsatı yakalamış olduk. Bu iş bana ne öğretti? Bir lider dışarıda inanılmaz fırsatları ve içeride fırsatı dönüştürecek yetenekleri ve kültürü görmeli. 

“BAŞLADIĞIMDA ŞİRKET HASTAYDI” 

Ben işe başladığımda PC satışları düşüyor, akıllı telefon satışları artıyordu. Bu çok kötü bir haberdi. Şirket hastaydı. Çalışanlar Microsoft’a büyük umutlarla gelmişti ama umduklarını bulamamanın verdiği yorgunluk vardı. Nasıl olur da onların içindeki zekayı tekrar ortaya çıkarabiliriz diye düşünmeye başladık. Toplantıya ilk geldiğimde çalışanlar umutla yüzüme bakıyordu. Onlara, “Sektörümüz geleneğe saygı duymaz. Onun saygı duyduğu şey inovasyondur. Amacımız Microsoft’u hem mobilde hem bulutta bir numara yapmak” dedim. Microsoft’un ruhunu tekrar kazanması gerekiyordu. Bizim rönesansa ihtiyacımız vardı. 1970’lerde Bill ve Paul Allen Microsoft’u kurarken amaç her ev ve her masada bilgisayar olmasıydı. Bu çok önemli bir amaçtı. Teknolojinin demokratikleşmesi ve kişiselleşmesi demekti. CEO olmadan önce kendime soruyordum: “Neden var oluyoruz?” Bu soru benim teknolojiye bakış açımın değişmesini sağladı. Benzer şekilde Microsoft’taki her liderin de değişmesine neden oldu. Biz artık PC-odaklı bir dünyada yaşamayacağız. Bulut çok önemli hale gelmeye başladı. Dünyanın daha da dijitalleştiğini görüyoruz. Bu da daha çok iletişime geçmiş araçlar anlamına geliyor. İşte buradan yola çıkarak “Mobilde ilk, bulutta ilk” dedim. İnsan deneyimlerinin mobil olarak genişlediğini fark etmek, araçların birbiriyle iletişime geçmesini anlamak, bulutun mobiliteyi mümkün kılması yeni jenerasyonu oluşturuyor. 

“EN ÖNEMLİ İŞ DİNLEMEK”

Yönetim ekibi, Microsoft’un çok rahatlıkla dolduracağı kendine özel bir boşluk buldu. Rakiplerimiz ürünlerini mobil olarak tanıtırken biz insan deneyiminin mobilliğinden bahsediyoruz. Deneyimle bulut teknolojisini daha imkanlı hale getiriyoruz. CEO olduğum dönemlerde, Bill Gates kendini kurduğu sosyal sorumluluk şirketine vermişti. Şirket ruhunu yeniden ortaya çıkarmanın yollarından biri Bill’i şirkete tekrar geri getirmekti. Böylece teknolojik ürün ve hizmetleri derinlemesine vizyon sunabilirdi. Bill’in gelmesi çalışanları motive edecekti. Yaptığım en önemli işlerden biri, çalışanları, müşterileri ve ortakları dinlemek oldu. Şirketin her departmanındaki, her pozisyondaki çalışanı dinledim. Aynı zamanda isim vermeden görüşlerini de paylaşabilecekleri bir platform yarattık. Dinlemek bugün bu noktaya ulaşmamdaki en önemli iş oldu. Birinci soru olan “Microsoft neden var” sorusunun yanıtı çok sesli ve açıktı: “Biz başkalarını daha da güçlendirecek ürünler üretmek için varız.” İkinci sorum ise “Buradan nereye gidiyoruz” idi. “Dijital iş ve hayat deneyimi” olarak bulut platformu ve bilgisayar araçları oluşturma hedefindeydik. Üstelik 3 milyar insan internete bağlı, sensörlerin olduğu, her şeyin interneti olduğu bir dünyadan/pazardan galip çıkmak istiyorduk. Bunun için de Nietzsche’nin “gerçeklik için cesaret” yerine “fırsat için cesaret” düşüncesini benimsedik. 2015 yılının yaz aylarında bu momentumun sonucu ortaya çıktı. Şu ana kadarki en iyi versiyon olan Windows 10’u sunduk.”

~


BULUTUN YARATTIĞI ÇÖZÜMLER

OKUL BIRAKMA NEDENİ 
Hem doğduğum ülkede hem Amerika’da çocuklar okullarını yarıda bırakıyor. Ancak bunun nedeni yetersiz azimlerinden değil. Bulut bilişimle hangi çocukların okulu bırakma eğiliminin daha çok olduğu ortaya çıkıyor. Buna göre hem aileler hem okul önlemini alıyor.
KENYA’DAKİ START UP Mobil ve bulut bilişim teknolojisi sayesinde Kenya’da bir start up kuruluyor. 2 dolardan daha az bir para harcayarak güvenli, daha az aydınlatma maliyetli, daha verimli ısınma sağlayan güneş enerjisi kullanılan bir sistem üretiyor. Aynı kapsamda kullanılan mobil ödeme sistemiyle bu start up şirketi Kenya’daki dar gelirli kişilerin verilerini de topluyor. Ve onlara diğer ihtiyaçları için data sağlanıyor.
DİSLEKSİ İÇİN ERKEN ÇÖZÜM Bulut teknolojisinden faydalanan çok faydalı başka projeler de üretilebiliyor. Örneğin İsviçre’de araştırmacılar bulut teknolojiyi kullanarak, çocukların erken yaşlarda TV izleme alışkanlığı sonucunda disleksi yani okuma yeteneğinin yok olması hastalığına yakalandığını buldu. Bunun sonucunda önlem alındı.



KÜLTÜREL RÖNESANS

İHTİYACA ODAKLANMAK 

Bence CEO’daki C kültürün simgesi olmalıydı. Bazen kültürel rönesans gerekir. Çalışanlara, “Eğer dinler, öğrenir ve kişisel tutkularla birleştirip şirket misyonu hale getirebilirseniz başarılı olabilirsiniz” demiştim. Bu kültürü yaratmak benim için ana işti. En önemli kültür değişimlerinden biri müşterilerin ihtiyaçlarına aşırı odaklanmaktı. Onlarla empati kurmadan ve onları derinlemesine anlamadan bunu yapabilmek imkansızdı.
HER FİKRE AÇIK OLMAK Şirket içinde yarattığımız farklılık ürünlerimize de yansımalıydı. Eğer tüm dünyaya hizmet ve ürün sunacaksak, her türlü fikre açık olmalıydık. Bu nedenle çalışanlarımızın farklılığına ve onların sundukları fikirlere de önem vermeyi amaçladık.
LİDERLİK PRENSİPLERİ Kültürel Rönesans’ı gerçekleştirirken 3 liderlik prensibimi kullandım. İlki belirsizlik ortamında dahi tutkuyla rekabet etmek. İkincisi takımınızı her şeyin önünde tutmak, yakından tanımak ve kaynaştırmak. Son olarak ise tıpkı krikette olduğu gibi takımın lidere olan güveninin güçlü olması gerektiğini hiç unutmadım.



“CESUR OL, DOĞRUYU YAP”

“İLK GÜNÜM” 
Yeni CEO olduğumun açıklanacağı ilk gün işe geldim ve şunları yazdım: Vizyonum nedir? Bunu başarmanın stratejisi nedir? Başarı neye benziyor ve nereden başlamalıyım? Birkaç ay sonra yazdıklarımın yansımasını gördüm. Steve Ballmer, görevini bırakıp emekliliğe ayrılacağını söylediğinde herkes çok şaşırmıştı. Yeni CEO’nun kim olacağı hakkında çok fazla spekülasyon yapılıyordu. Ardından teklifi bana yaptığında çok mutlu oldum.
“TEMEL HEDEFİM” Bana “Bill Gates’i mutlu etmeye çalışma... Cesur ol, doğruyu yap” demişti. Bill ve Steve, Microsoft’u kurdu. Steve, tutkulu bir lider, satışçı, pazarlamacı; Bill ise teknoloji vizyoneriydi. Çok önemli ikonik bir ortaklıkları vardı. Sadece iyi ürünler üretilmedi bu şirkette aynı zamanda yüzlerce yöneticinin Microsoft’tan sonra kendi işlerini kurmaları da sağlandı. Steve de Microsoft’un değişmesi gerektiğinin farkındaydı. Ben de yeni CEO olarak bunu bu şekilde gerçekleştirmek üzere yönetimi topladım. Kurum kültürünü ön planda tutarak hem içerde hem dışarda güveni inşaa ettim.



“RAKİBİMİZ İŞ ORTAĞIMIZ OLABİLİR”

DİRENÇ GÖSTERDİLER 
Doğru ortaklıklar yarattığımız kültürün en önemli parçası. Office’in her yerde kullanılmasını istiyorduk, Iphone’larda bile... Nitekim Apple ile olan işbirliğimiz Mart 2014’te oldu. Bizim içerideki mühendislerden bazıları buna direnç gösteriyordu, rakiple iş yapmak doğru muydu? Birinden biri kaybedecek gibi geliyordu. Ben buna inanmıyorum, eğer ürün doğru çıkarsa herkese pasta vardır. Bizim sonsuza dek sürecek rakibimiz, iş ortağımız olabilir.
 ENTERESAN GÜLÜMSEME Lansman günü, Apple’ın global pazarlamadan sorumlu kıdemli başkan yardımcısı Phil Sciller, “İyi ki ofisimize bazı profesyoneller gelip verimli bir ürün üretmemizi sağladı. Verimliliği Microsoft’tan daha iyi kim bilebilirdi ki” dedi. Odada enteresan bir gülümseme vardı ama doğruydu. Bazen eski rakipler sürpriz şekilde ortağınız olabilir. Google’da Android platformlar için Facebook ile dünyanın her yerinde kullanabilen aplikasyonları için çalıştık.


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz