İnsanlar

Cenk Çimen, “Satış Gelirlerimiz Hızlı Büyüyor” Diyor Cenk Çimen,  Koç Holding’in otomotiv grubundaki Otokoç, Birmot ve Avis şirketlerinin genel müdürlüğünü yürütüyor. Bu üç şirketin 2007 topl...

1.06.2007 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Cenk Çimen, “Satış Gelirlerimiz Hızlı Büyüyor” Diyor

Cenk Çimen,  Koç Holding’in otomotiv grubundaki Otokoç, Birmot ve Avis şirketlerinin genel müdürlüğünü yürütüyor. Bu üç şirketin 2007 toplam ciro hedefi 1 milyar 750 bin YTL’yi aşıyor ve 1.500’e yakın çalışanı olan organizasyon bu rakamla sektörün en büyük 10 şirketinden biri. 2007’de cironun 900 milyon YTL’si Otokoç, 750 milyon YTL’si Birmot ve 120 milyon YTL’sinin ise Avis’ten gelecek.

Otokoç, Ford markalı araçların satışını gerçekleştiriyor ve hem kurumlara hem bireylere satış sonrası tüm hizmetleri sunuyor. Sigortadan finansmana, servisten bakıma ve ikinci ele kadar uzanan geniş bir yelpazesi var. Birmot ise bu geniş hizmet yelpazesini Fiat ve Alfa Romeo markalı araçlar için sunuyor.

Cenk Çimen, şu sözleriyle sektördeki önemli bir gelişmeye dikkat çekiyor: “Birmot’un 750 milyon YTL’lik cirosunun 140 milyon YTL’ sinin yedek parçadan, 60 milyon YTL’ si ise servisten geliyor. Üstelik şirketin cirosu içinde otomobil satışları dışından gelen servis ve yedek parça gelirlerinin payı her yıl artıyor. Benzer bir eğilim Otokoç’ta da görülüyor.” Çimen’den öğrendiğime göre şirketin otomobil satışı dışındaki gelirleri her yıl yüzde 30 hızla büyüyormuş. Tüm dünyada olduğu gibi otomobil üreticileri Türkiye’de de rekabet nedeniyle artık satış sırasında önemli kâr marjları yakalayamıyor. Rekabet ve kâr satış sonrası hizmetlere kaymış durumda. İşte Cenk Çimen’in görevi bu nedenle kritik. Bu markaların satış sonrası hizmetlerini tüketici için cazip hale getirmekle sorumlu çünkü…

Koşuyor Ve Yüzüyor
Çimen, iş dışındaki yaşamını ise şöyle özetliyor: “Ailem ve spor dışında başka bir şeye zaman kalmıyor.” Şaşırmayın çünkü Çimen spora yaşamında çok önemli bir zaman ayırıyor. Onun 1985 yılında dünya ikincisi olan Galatasaray Basketbol Takımı’nın bir oyuncusu olduğunu ve tüm takım arkadaşlarıyla birlikte “yılın sporcusu” ödülünü söylersek ne sıklıkta spor yaptığını da tahmin edebilirsiniz belki… Haftada tam 4 kez… Üstelik yoğun bir iş temposuna rağmen spor yapma sıklığını hiç düşürmüyor. Şimdi basketbol oynamıyor ama fitness yapıyor, koşuyor ve yüzüyor. Kendine özel birkaç egzersiz programını uyguluyor.

Turgut Gürsoy’un Probil’deki Yeni Stratejisi Tuttu

BT sektöründeki hizmet şirketlerinin pek çoğu son dönemde rekabetin keskinliğinden ve kârsızlıktan şikayetçi… Ancak, bunun istisnaları da var. Probil’in yönetim kurulu başkanı Turgut Gürsoy’u bu konuyla ilgili düşüncelerini öğrenmek için aradım. Gürsoy, sektördeki rekabetin arttığını ve hizmet değil, kalite odaklı olmaya başladığını doğruluyor. Bu sorunu aşmak için 2000 yılında kendilerine İş Yatırım’ın girişim sermayedarı olarak yatırım yapmasının ardından önlem aldıklarını belirtiyor. Gürsoy, aldıkları kararı ve nedenlerini şöyle açıklıyor:

“O zamana kadar gelirlerimizin yüzde 80’i büyük global üreticilere bağımlı ürün ve hizmetlerden oluşuyordu. Microsoft, Cisco, HP ve IBM’in ürünlerine bizim ilave ettiğimiz hizmetleri sunuyorduk. Ancak, o tarihte yönelimimizde bir değişiklik yaptık. Bu işlerden şu anda çok para kazansak ve kâr etsek bile bundan sonraki dönemde kendi ürün ve hizmetlerimizi geliştirmeliyiz. Kendi yarattığımız katma değeri artırmalıyız dedik.”

Bugün ise Probil o zaman alınan bu isabetli kararın meyvelerini topluyor. 2004’te 40 milyon doları aşan cirosu, 2005’te 60 milyon dolara, 2006’da ise 90 milyon dolara ulaştı. Gürsoy, “2006’da gelirlerimizin yüzde 35’ini kendi ürün ve hizmetlerimizden elde ettik. 2007’de kendi ürün ve hizmetlerimizin gelirlerimiz içindeki payını yüzde 50’ye çıkarmayı hedefliyoruz” diyor.

Bu hedefe ulaşmak için gereken yapı ise çoktan oluşturulmuş bile… 2006 yılında kurulan BDH (Bilişim Destek Hizmetleri AŞ), “Türkiye’nin servis platformu” olarak konumlandırılmış. Şirket bünyesinde şu an 350 kişinin çalışıyor. Hedef, 2010’a kadar 3 bin kişiyi istihdam eder düzeye ulaşmak. Telekom şirketleri, doğalgaz şirketleri, bankalar ve üretim şirketlerine saha bakım hizmetleri, network güvenliği, entegrasyon, datacenter yönetimi gibi çok çeşitli hizmetler sunuyor.

Probil’in yazılım evi olan Bizitek’te şu anda 90 yazılımcı çalışıyor ve şirket insan kaynakları, CRM ve BPM (Business Process Management) konusunda ürünler geliştiriyor. Gürsoy, 4,5 milyon dolar ciroya sahip Bizitek’in, İngiltere, İsviçre, Almanya ve Ukrayna gibi ülkelerde de referansları olduğunu söylüyor.

Sigorta sektörüne yönelik ürün ve hizmetler geliştiren Akademi’nin ise sektörün gelişimine paralel olarak hızlı bir büyüme göstermesi bekleniyor. E-learning konusunda çalışan Avez (Enocta) ise pazarda yüzde 80 paya sahip. Gürsoy’dan duyduğuma göre Turkcell, Garanti Bankası, Avea gibi şirketlerde ve kamuda tam 400 bin kullanıcı Avez’in sunduğu eğitimlerinden faydalanıyor. “E-learning Türkiye’de tutmaz” diyenlere duyurulur!

Önce Küba, Sonra Çin Tatili!
 Halk müziği ve etnik müziğe bayılıyorum. Biraz bağlama çalıyorum ve zaman zaman ders alıyorum. Etnik müzikte Selife Keita, Ballake Sissokko, Hossam Ramzy, Anouar Brahem ve yerli sanatçılardan Erkan Oğur, Musa Eroğlu, Sebahat Akkiraz ve Kardeş Türküler’i dinlemekten keyif alıyorum.

Son olarak 4 günlüğüne Urfa ve Mardin’e gittim. Yakın zamanda arkadaşlarımızla birlikte eşim, oğlum ve kızımla Selanik’e arabayla gitmeyi planlıyoruz. Birkaç yıl içinde de Küba ve Çin’e gitmeyi hayal ediyorum.

Ali Ağaoğlu’nun Doğal Yaşam Merakı
Ağaoğlu Şirketler Grubu, inşaat alanında İstanbul’da MyWorld, MyCountry, Eltes Güneşi ve Eltes Gold olmak üzere toplamda 5 bin 500 konutluk 4 projenin satışını sürdürüyor. Bugüne kadar tamamladığı MyCity ve MyTown gibi konut projelerinde ise 1500’ün üzerinde aile yaşıyor.

Grup, bu yıl İstanbul’un Anadolu yakasında Ağaoğlu MyCity Otel’i de açarak da adından söz ettirdi. Ağaoğlu Şirketler Grubu Başkanı Ali Ağaoğlu, turizm sektöründeki hedefini “3 yıl içinde 10 otel inşa etmek” olarak açıklıyor. İnşaatta ise İstanbul’da Bahçelievler ve Ayazağa’da bu yıl içinde iki yeni projeye başlayacaklarını, Milas’ta yabancılara hitap eden bir konut projesi düşünceleri olduğunu söylüyor.

Ali Ağaoğlu, bütün bu projeleri, yoğun iş temposunu ve stresi yönetebilmek için hayvan sevgisine sığınıyor. Aklınıza hemen sevimli bir köpek gelmesin… Ali Ağaoğlu’nun ceylandan tavus kuşuna, tavşandan köpeğe çok sayıda hayvanı var. Ağaoğlu, bu tutkusunu şöyle anlatıyor:

 “Doğayı ve hayvanları çok seviyorum. Kilyos’taki çiftliğimde sebze-meyve yetiştirmekten büyük keyif alıyorum. Ataşehir’deki MyWorld ofisimdeki terasıma 100 yıllık zeytin ağaçları getirttim ve peyzajını kendim yaptım. Ataşehir’de bulunan MyWorld satış ofisimizde tavus kuşları, keklikler ve tavşanlar bulunuyor. Acıbadem’deki ofisimde ise ceylanlardan oluşan küçük bir hayvanat bahçem var. Bahçeyle uğraşmak, hayvanları ellerimle beslemek beni rahatlatıyor.”

Doğal yaşam ortamlarından uzakta olsalar da onlara en iyi şekilde bakabilmek için her hayvana özel bakım yapılıyor ve özel olarak besleniyorlar. Ali Ağaoğlu, yeşil ve hayvan sevgisini yaptığı projelere de yansıtmaya çalışıyor. Ağaoğlu, “Projelerimizi hayata geçirirken de doğal yaşam alanlarını korumaya özen gösteriyoruz. Çocukların ağaçlara tırmanarak çocukluğun keyfini çıkarabilmeleri için çeşit çeşit meyve ağaçları dikiyoruz” diyor.

Emaar Türkiye, 10 Milyar Dolarını Nerelere Yatıracak?

Suudi Arabistan’da 27 milyar dolarlık yatırımla kent inşa eden Emaar Properties, İETT’nin ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nün arazi ihalelerine katılarak epeyce adından söz ettirdi. Emaar Türkiye Genel Müdürü Ozan Balaban’ın Türkiye’ye önümüzdeki 5 yıl içinde, 5-10 milyar dolarlık yatırım yapmak istediklerini açıklaması da gayrimenkul alanındaki yatırımcıların dikkatini çekti. Şirket şu anda Türkiye’de sadece 700 milyon dolarlık bir yatırımla Büyükçekmece’de 550 villalık Toskana Vadisi’ni sürdürüyor. Ama yatırımların arkası gelecek…

Geçtiğimiz ay Emaar Türkiye Genel Müdürü Ozan Balaban ile konuşma fırsatı yakalayınca, bu 10 milyar dolarlık yatırımın kapsamını öğrenmek istedim. Balaban, yatırım için ilk hedefimiz “İzmir’den Antalya’ya kadar olan Ege sahil şeridi” diyor. Bu şeritte otel, rezidans, konut ve golf projeleri geliştirmek istediklerini söylüyor. Emaar International geçtiğimiz yıl İngiltere’nin en büyük gayrimenkul pazarlama şirketlerinden Hamptons’u satın aldı. Balaban, “Hamptons’ın gücünden faydalanarak Türkiye’de Ege ve Akdeniz sahillerinde gerçekleştireceğimiz projeleri Kanada, Amerika ve İngiltere’deki tüketicilere pazarlamayı planlıyoruz” diyor.

Emaar’ın ilgi alanı sadece sahil şeridiyle de sınırlı değil. Şirket, Ankara, Kayseri, Gaziantep ve Bursa gibi potansiyelinin yüksek olduğuna inandığı bazı Anadolu kentlerinde de yatırım yapmayı istiyor. Balaban, “Biz Türkiye’ye birkaç yıllığına değil uzun vadeli geldik. 10 milyar dolarlık bütçemizi harcayabilmek için çok sayıda proje yapmamız gerekiyor. Yukarıda isimlerini saydığımız Anadolu kentlerinde bizim yatırım yapabileceğimiz büyüklükte cazip araziler var” diyerek Anadolu kentlerine yönelik ilgilerini ortaya koyuyor. Özellikle İstanbul’da yaşayan Anadolulu işadamlarının hem yatırımcı olarak hem de tüketici olarak Emaar’ın projelerine büyük ilgi gösterdiklerini söylüyor.

Emaar’ın Türkiye’deki bir başka arayışı ise sağlık ve hastane alanında. Emaar’ın Dubai’de kurulmuş olan hastaneler grubu önümüzdeki 10 yıl içinde tüm dünyada irili-ufaklı 200 klinik açmak istiyor. Ozan Balaban’dan aldığım bilgiye göre Emaar’ın hastaneler grubu Amerika, İngiltere ve Türkiye’de iyi bir marka yaratmış, kendini kanıtlamış hastanelerle stratejik ortaklık kurma veya satın alma için görüşmeler yürütüyor.

Çeşme’de Yelken Keyfi
 Ozan Balaban, işten arta kalan zamanlarında düzenli olarak spor salonuna gidiyor ve haftanın 3 günü spor yapıyor. Futbol ve basketbol maçlarının da iyi bir izleyicisi.
Tatilleri için ise Çeşme’yi, deniz ve yelken tercih ediyor. Ancak, bu yaz ikiz bebeklerinin doğumu için Amerika’ya gidecek.

Gülaylar’ın Patronu Gayrimenkul İşine de Giriyor
Gülaylar Grubu iş dünyasında da kamuoyunda da daha çok altın işiyle tanınıyor. Gülaylar Altın, ciro büyüklüğü ile Türkiye’nin en büyük 135’inci sanayi kuruluşu ve 30 milyon dolardan fazla ihracatı var. Gülaylar Grubu’nun yönetim kurulu başkanı Hurşit Şen ile tanışana kadar ben de onları daha çok kuyum işindeki yatırımlarıyla tanıyordum.  Oysa grup turizm ve gayrimenkul sektörleriyle de ilgili ve turizmde 17, inşaat ve gayrimenkul geliştirme işinde ise 20 yıla yakın geçmişi var. Hurşit Şen’in anlattıklarından yakın zamanda gayrimenkul alanında da iddialı girişimleri olacağını anlaşılıyor. Şu anda 300 milyon dolar civarında cirosu olan grubun gelirlerinin 250 milyon doları altın işinden geliyor. Ancak, yakın gelecekte grubun gelirleri içinde gayrimenkul yatırımlarının payının artışı söz konusu olabilir. Çünkü grup bu iş ile çok yakından ilgili…

Gülaylar Grup, 2005’te Gebze’da 45 milyon dolar yatırım yaparak bir lojistik merkezi inşa etti ve DHL’e uzun dönemli kiraladı. Hurşit Şen, “2007’de ise 100 milyon dolarlık yatırımla 2 tane daha lojistik merkez inşa ederek uluslararası bir şirkete kiralayacağız” diyor.

Şu anda grup Nişantaşı’nda “City’s Nişantaşı” adlı alışveriş merkezi projesini tamamlamak üzere. Hurşit Şen, “Alışveriş merkezi yatırımlarımızın birincisi bitmek, ikincisi başlamak üzere” diyerek bu alanda bir başka yatırımın da haberini veriyor. Ancak yerini ve projenin detaylarını şimdilik gizli tutuyor. “Yeni başlayacağımız alışveriş merkezi projesiyle ilgili detayları Eylül 2007’de açıklayacağız” diyor.

Bu sektördeki yatırım stratejilerini “Grup olarak ciddi büyüme planları yaptığımız inşaat ve gayrimenkul geliştirme sektöründe GYO’ya (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı) uygun yatırımlar ile ilgileniyoruz” diyerek ortaya koyuyor.

Gülaylar, altın işinde ise önümüzdeki 5 yılı mağazalaşma dönemi olarak tanımlamış; Hurşit Bey, “Gülaylar Altın için 5 yıl içinde yurtiçinde 400, yurtdışında 100 mağaza açmayı planlıyoruz. Diamond Line ise A plus bir marka ve Türkiye’de 100, yurtdışında ise 25 mağaza hedefi var” diyor.

Xavıer Rodrıgo, Roca-Kale İçin Hedef Büyüttü
1999 yılında İspanyol Roca Grubu’nun Türkiye’de Kale Grubu ile ortaklığından doğmuş bir şirket Roca Kale… Roca Grubu’nun İspanya’da seramik ve sağlık gereçleri alanında lider olduğunu ve dünyanın bir numaralı üreticisi olduğunu da anımsatmak istiyorum. Sektöründe böyle güçlü bir markanın bir Türk şirketiyle ortaklık yapmasını son derece önemli buluyorum. Bu kalite ve kurumsallıkta ulaştığımız noktaya işaret ederken marka yaratma konusunda hala öğrenmemiz gerekenler olduğunu gösteriyor. Üretiminin yüzde 60’ını ihraç eden şirketin başında 2006 yılının başından bu yana genel müdür olarak Xavier Rodrigo var.

Ortaklığın başladığı 8 yıl öncesine göre şirket 10 kat büyüyerek 50 milyon dolarlık bir ciroya ulaşmış. Rodrigo, “Bu büyümede 2003 yılında başlatılan armatür işinin de etkisi oldu” diyor. Roca- Kale geçtiğimiz ay akrilik ürünler alanında da Çan’da 5 milyon Euro’luk ek tesis yatırımını devreye soktu. Rodrigo, bu yeni yatırımı “büyümenin son halkası” olarak tanımlıyor. Rodrigo, şu an 50 milyon dolar olan cirolarını 2010’da 90 milyon doların üzerine çıkarmayı hedeflediklerini söylüyor ve bu doğrultudaki gelecek planlarını ise şöyle anlatıyor:
“Şirketimizin iç ve dış pazarlarda büyümesini devam ettirmeyi hedefliyoruz. Bunu da mevcut iş alanlarımız olan vitrifiye, armatür ve akrilik ürün fabrikalarını büyüterek, kapasitelerini artırarak, ürün gamımızı genişleterek sağlayacağız. İç piyasada yüzde 12 olan Pazar payımızı kısa vadede yüzde 15’e çıkarmaya ve uluslar arası pazardaki konumumuzu güçlendirmeye çalışıyoruz.”

Bu hedeflere ulaşmak için şirket önümüzdeki birkaç yıl içinde mevcut kapasitesini yüzde 40 artıracak ve 15 milyon Euro’luk bir yatırımla Türkiye’nin ikinci büyük üreticisi konumuna gelecek. Sekiz yıldır süren ortaklıktaki uyum ve başarıyı ise Rodrigo, “Her iki ortağında aile şirketi ve Akdenizli olması etkili” diyerek açıklıyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz