“Türkiye’de Kurumsal Yönetim Alarm Veriyor!”Heidrick&Struggles International insan kaynakları yönetimi ve üst düzey yönetici yerleştirme alanında dünyanın en büyük iki şirketinden biri. Şirket,...
“Türkiye’de Kurumsal Yönetim Alarm Veriyor!”Heidrick&Struggles International insan kaynakları yönetimi ve üst düzey yönetici yerleştirme alanında dünyanın en büyük iki şirketinden biri. Şirket, aynı zamanda gerçekleştirdiği çeşitli araştırmalarla da organizasyonların farklı parametrelerde resmini çekiyor. Kurumsal yönetim konulu araştırma da bu kapsamda yapılan en önemli çalışmalardan. Dünyanın de şirketlerde büyük hissedarlar olarak aile fertlerinin karar verme aşamasındaki ağırlıkları. Yine araştırma sonucuna göre bizde toplantı yapma sıklığının Avrupa’daki şirketlere göre 4 katı olduğunu görüyoruz. Bu da yapılan toplantıların verimsiz olduğunu ortaya koyuyor. Şeffaflıkta ise puanlar daha yüksek. Türk şirketlerinde bağımsız üye sayısı az olmasına karşın geçtiğimiz yıllara göre gelişme var. Öte yandan yönetim kurulu üyelerinin yaş ortalaması Avrupa’ya göre genç. Biz bu durumu olumlu olarak görmek istiyoruz. Çünkü genç yönetim kurulu daha esnek ve yaratıcı fikirlere sahip olabilir.”
Bu tablo karşısında Aydın, sonuçların kendisini şaşırtmadığını ama moralini bozduğunu belirtiyor. “Avrupa’nın altında olacağımıza emindim ama 23 kadar düşük çıkmbirçok noktasında gerçekleştirilen “Kurumsal Yönetim Raporu”nun 14 ülkeyi kapsayan Avrupa ayağına bu yıl ilk kez Türkiye de dahil edildi. Türkiye’de halka açık en büyük 30 şirket 2008’de yayınlanan faaliyet raporlarına dayanılarak mercek altına alındı. Kurumsal yönetimde hangi noktada oldukları ortaya konuldu. Yönetim kurulunun düzeni, çalışma tarzı ve şeffaflığını sorgulayan araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye’nin karnesi çok da iç açıcı değil. 14 Avrupa ülkesi ortalamada 100 üzerinden 56 puan alırken Türkiye’nin puanı 100 üzerinden 23. Bu puanla listenin de sonuncu sırasında. Kurumsal yönetimde en iyi karneye sahip ülke ise 77 puanla İngiltere. Onu 71 puanla Hollanda, 66 puanla İsveç takip ediyor.
Bu araştırmanın sonuçlarını konuşmak için bir araya geldiğimiz Heidrick&Strugges Türkiye Yönetici Ortağı Ayşegül Aydın, öncelikle Türkiye’de kurumsal yönetim alanında ilerleme var gibi görünse de aslında düşünülen ilerlemenin kaydedilmediğini belirtiyor. Türkiye’deki kurumsal olması gereken 30 şirketin puanının 100 üzerinden sadece 23 olmasının ise bir alarm olarak algılanması gerektiğini ifade ediyor.
Biraz daha detaya inip Türkiye’nin hangi ayaklarda iyi hangi konularda kötü bir performans sergilediğine gelince… Aydın bu noktaları şöyle özetliyor: “Bizde kurumsal yönetimde en büyük aksama yönetim kurullarının işlerliğinde. Araştırma bize işlerliğin çok zayıf olduğunu gösteriyor. Bunun nedeni asını üzücü buldum. Bana sorarsanız Avrupa da ortalamada aldığı 100 üzerinden 56 puanla çok iyi bir yerde durmuyor. Sonuca bakacak olursak Türkiye’nin Avrupa’ya yetişmek için çok daha fazla yol kat etmesi gerekiyor” diye konuşuyor.
Yabancı Yöneticiler Türkiye’de İş Arıyor!
Ayşegül Aydın, bugünlerde oldukça yoğun. Piyasanın durgun olmasının işlerini etkilemediğini söylüyor. Aktardığı ilginç bir gelişme ise yurtdışından tepe rollerden çok sayıda kendisine iş başvuru yapılması. “Gelişmiş pazarlarda durgunluk başlamışken Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olarak yöneticilere ihtiyaç duyacağı ümidiyle bana yazıyorlar. Her türlü sektörden dünyanın dört bir yanından başvuru geliyor. “Benim niteliklerimde bir yöneticiye ihtiyacınız olur mu?” diye soruyorlar” diyor.
Harvey Nıchols’ı Aldı, Kârlılığa Odaklandı Krizde herkes küçülmeden, azalan kapasite ve istihdamdan bahsederken Demsa Group cephesinde güzel gelişmeler oluyor. Grup, 2008 sonunda 103 milyon TL ciro, 700 çalışan ve 80 adet mağaza sayısına ulaştı. 2005 yılında cirolarının 42 milyon TL olduğunu hatırlatan Demsa Group Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Çetindoğan, “4 yıllık zaman içinde yüzde 145 büyüdük” diyor.
Demsa’yı büyüten ise üst ve orta gelir grubuna hitap eden markaları oldu. D&G, Gianfranco Ferre, Ferre, Just Cavalli, Ice Iceberg, Gerard Darel, Marc Cain, Guess, Fornarina, Laura Ashley, Etam, Charles&Keith, Mothercare ve Early Learning Center Demsa Group bünyesinde yer alan markalar. Ancak grup bu markalarla da yetinmedi. Geçtiğimiz ay önemli bir operasyon gerçekleştirerek Unitim’in Türkiye’ye getirdiği Harvey Nichols’ı devraldı. Çetindoğan, 100’ün üzerinde markanın yer aldığı Harvey Nichols’la birlikte öncelikli planlarının bu markalar arasında başarılı olacaklar için farklı lokasyonlarda mağazalar açmak olduğunu söylüyor.
Her ne kadar son dönemde büyüme yolunda adımlar atsa da pazardaki olumsuz koşullar Demsa’yı teğet geçmedi. Demsa da büyüme hedeflerinde revizyona gitti. Çetindoğan, yıl genelinde ana hedeflerinin cirodan çok kârlılığı ve verimliliği artırmak olduğunu ifade ediyor. “Verimlilik hesaplarını gözden geçirerek, doğru ürün ve doğru marka karmasıyla bu yoğun rekabet ortamından güçlü çıkmayı hedefliyoruz. Daha önce yüzde 30 olarak öngördüğümüz büyümeyi, bu yıl yüzde 5, önümüzdeki 5 yıl için ise yüzde 20 olarak beklemekteyiz” şeklinde konuşuyor.
Çetindoğan, “Türkiye’ye yabancı marka girişi önümüzdeki dönemde devam eder mi” şeklindeki sorumu da şöyle yanıtladı: “Dünya ekonomisinde son aylarda gittikçe etkisini artıran gelişmeler, yurtdışındaki yatırımcıların da önümüzdeki 1-2 yıllık büyüme hedeflerini küçültmelerine neden oldu. Bu doğrultuda büyüme ve yeni pazarlara girme konusunda genel çekinceleri var. Ama bu Türkiye’ye özel bir yaklaşım değil. Hatta kimi şirketler operasyonel olarak değişim gerçekleştiremedikleri için pazardan çekilebiliyor. Bu değişim olmadığı takdirde pazardan çekilmeler de devam edecek.”
Pera’da Müze Açacak
Cengiz Çetindoğan, çalışmadığı zamanlarda mümkün olduğunca ailesiyle vakit geçirmeyi tercih ettiğini söylüyor. Çetindoğan’ın iş ve ailesi dışında zaman ayırdığı bir diğer alan da sanat. “Şu anda resim koleksiyonumuzla ilgili çalışmalar yapıp, Pera’da açmayı düşündüğümüz müze ile ilgili detayları planlıyorum” diyor.
“Özsermayemizle Yatırım Yapacağız”
Zülfikarlar Grup Yönetim Kurulu Başkanı İsfendiyar Zülfikari, iş dünyasının en genç ve başarılı isimlerinden. 2001 yılında babasının vefatı üzerine grupta yönetim koltuğunu devralan Zülfikari, bugün 1,5 milyar dolara yakın bir ciroyu yönetiyor.
Çok fazla ön plana çıkmayan Zülfikarlar Grubu, petrol, kimya ve faktoring gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösteriyor. Grup Turkuaz Petrol ile toplam 48 petrol dağıtım şirketinin yer aldığı akaryakıt sektöründe 8’inci büyük şirket konumunda. Toplam 96 şirketin yer aldığı faktoring alanında da Akdeniz Faktoring ile pazarın en güçlü 15 oyuncusu arasında yer alıyor.
Zülfikarlar’ı Türkiye’nin devleri arasına sokan kişi şirketin kurucusu İskender Zülfikari oldu. Eminönü’nde kimyevi madde ticaretiyle uğraşan Zülfikari, önce enerji ardından finans sektörüne girdi. 1980’lerin ortasında Mobil’in Türkiye’deki bazı tesislerini alarak grubun büyümesinde en büyük ivmeyi yakalamasını sağladı. 1993 yılında Akdeniz Faktoring’i bünyesine katarak kendisini dev olmaya taşıyan yolda ikinci büyük adımı attı. Zülfikari’nin vefatı üzerine henüz 25 yaşında iken yönetime gelen İsfendiyar Zülfikari ise grubu daha da ileri bir noktaya taşıdı.
Onunla birlikte Zülfikarlar hızlı bir büyüme performansı sergiledi. Elektrik üretimi ve lojistik gibi yeni alanlara girdi. Grup bugün 1,5 milyar dolara yakın cirosu ve 200 çalışanıyla yatırımlara devam ediyor. Özellikle enerjide ve lojistikte büyük hamleler gerçekleştirmeyi planlıyor. Krizde yatırım yapmayı seven bir grup olduklarını belirten İsfendiyar Zülfikari, “Yatırım iştahımız devam ediyor. Hala hidroelektrik ve elektrik üretimiyle ilgili şirketlere teklif veriyoruz. Turkuaz Petrol, bayi ve tesis yatırımı yapıyor. Kimyada da büyüme sürüyor. Lojistikte şirket satın almaya devam edeceğiz. Grubumuz çok açık pozisyon taşımadığı için kendi öz sermayesiyle yapabildiği kadar yatırım yapacak” diye konuşuyor.
Şu aşamada elektrikte 100 megavatlık kapasitesi olan grubun buradaki hedefi de önce 500 ardından 1.000 megavatlık bir kapasiteye sahip olmak.
Krizde yapılacak bu yatırımlarla ileride daha hızlı koşmanın altyapısını yaptıklarını belirten Zülfikari, uzun vadede hedeflerini de şöyle açıklıyor: “10 yılda 10 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşacağız. Dolayısıyla şu anda birinci hedefimiz ciro değil, geleceğin 10 milyar dolarını yaratmak için gerekli altyapıyı oluşturmak.”
Kıckbox Yapıyor
Zülfikari, iş ve özel hayatına aynı derecede önem verdiğini belirtiyor. Sabah 07:30’da başlayan çalışma mesaisini akşam en geç 18:00’da bitiriyor. İş dışında spora ve sanat etkinliklerine zaman ayırıyor. Fitness ve kickbox yapıyor. Tüm bunların yanında kendini eğitme konusunu da ihmal etmiyor. “Ben hala bir öğrenciyim. Hem kendim öğreniyorum hem bildiklerimi aktarmayı seviyorum. Bazen Çocuk Esirgeme Kurumu’na ve çocuk hastanelerine ziyarete gidiyorum” diyor.
Elginkan, Belirsizliği Nasıl Yönetiyor?
Yapı ve ısı sektöründe faaliyet gösteren Elginkan Topluluğu 19 şirketten oluşuyor. Gelirinin yüzde 50’sini ısıdan yüzde 50’sini de yapıdan elde eden topluluk, geçtiğimiz yıl 485 milyon TL’lik ciroya ulaştı. Bu yılki ciro hedefi 660 milyon TL.
Ofisinde bir araya geldiğimiz Elginkan Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Yücel Unan, topluluk olarak büyümeye devam ettiklerini ancak tüm iş dünyası gibi krizin kendilerini de etkilediğini söylüyor. Son birkaç yıldır ekonomideki kötü gidişatı hissettiklerini belirten Unan, yine de iş dünyasının krizin etkisiyle geldiği noktanın kendisini şaşırttığını itiraf ediyor. 2009’un beklediklerinden daha kötü geçtiğini ifade ediyor. “2007 kayıp yıl oldu. 2008 de öyleydi. Şu an gidişat iyi değil. Geçtiğimiz yıl bütçe hedeflerimizin yüzde 75’ini yakalamış durumdayız. Bu yıl hayal kurmadık, konservatif bütçeler yaptık ama bunda bile sıkıntı var. 2009’da yaptığımız bütçenin yüzde 70’ini yakalayacağımızı tahmin ediyorum” diye konuşuyor.
Unan’a göre daralmanın en büyük nedeni Türkiye ihracatındaki düşüş oldu. “Türkiye ihracatı yüzde 35 düşerken, biz de ihracat bütçemizin yüzde 67’sini yakaladık” diyor.
Üretiminin yüzde 36’sını 91 ülkeye ihraç eden Elginkan’ın ihracat yaptığı pazarlardaki en büyük düşüşler ise İngiltere, Almanya, Fransa ve Amerika’da gerçekleşmiş. Unan, Rusya’nın da kötüleşmeye başladığını kaydediyor. Düşen üretim ve ihracat nedeniyle kriz öncesinde 3 bin kişiyi istihdam eden Elginkan’ın çalışan sayısı da 2 bin 300 kişiye düştü.
Bugün her şeyin belirsiz olduğunun altını çizen Unan, kendilerinin bu belirsizliğe hazırlıklı olduğunu ifade ediyor. “Döviz borcumuz var ama borcumuzdan daha fazla dövizimiz var” diyor.
Topluluk krize rağmen yatırımlardan vazgeçmiyor. 2012 yılına kadar ısı ve yapı sektörüne 100 milyon Euro’luk yatırım yapmayı planlıyor. Cirodan ziyade pazar payını artırmaya odaklanıyor. Öte yandan inşaata yönelik projelerini de sürdürüyor. Elginkan’ın halihazırda Kartal’da 36 bin metrekare, Maltepe’de 46 bin metrekarelik arazisi üzerinde otel, rezidans ve iş merkezi projeleri var. Ayrıca Unan, sayfiye yerlerinde de arazi aldıklarını buralarda villa yapıp satmayı istediklerini söylüyor.
Beşiktaş Maçlarını Kaçırmıyor
Koyu bir Beşiktaşlı olan Yücel Unan, aynı zamanda Beşiktaş Kongre Üyesi. Futbolu çok sevdiğini, maçları kaçırmamaya çalıştığını söylüyor. Futbolun dışında diğer bir tutkusu ise tavla. Her cuma ortaokuldan ve liseden arkadaşlarıyla yaptıkları toplantılar da hayatının önemli renklerinden... Bir avukatlık bürosunda toplanıp, eskileri yâd ettikleri bu toplantılar için, “Müziğe meraklı arkadaşlarımız şarkı söyler, biz dinleriz, içeriz. Çok keyifli geçer” diyor.
“Alternatif Telekom Operatörleri 4 Yılda 4 Kat Büyüyecek”
Alternatif operatörler bundan 5 yıl önce Türkiye’de telekom sektörüne giriş yaptı. Her biri büyük grupların çatısı altında cazip bir pazara girerken büyüme hedeflerini de yüksek tutmuştu. Ancak 5 yıl içinde gelinen noktada pastanın yüzde 95’ini Türk Telekom, yüzde 5’ini ise lisans sahibi 30’u aşkın alternatif operatör paylaşıyor. Parasal hacmi 500 milyon dolar olan bu yüzde 5’lik pazarın en güçlü oyuncularından biri ise Borusan Telekom.
Borusan Telekom Genel Müdürü Mehmet Başer, birçok Avrupa ülkesinde alternatif operatörlerin toplam pazar payının yüzde 60’ı bulduğunu belirtiyor. Türkiye’nin bu alanda yavaş olma nedenini regülasyonlara bağlıyor. “Örneğin bugün biz şehir içi telefon hizmetlerini hala veremiyoruz. Bu tamamen düzenlemeyle ilgili. Şehir içi büyük bir pazar. Belki bu alan açılmış olsaydı biz alternatif operatörler olarak pazarın yüzde 5’ini değil, yüzde 10’unu alacaktık” diye konuşuyor.
Başer, pazarın sağlıklı bir yapıya kavuşması için de en az bugünkünün 3 katı hacme ulaşması gerektiğinin altını çiziyor. “Alternatiflerin aldığı pay yüzde 15’e çıkmalı, pazar hacmi 1,5 milyon dolar olmalı. Bu payı da Türk Telekom, Turkcell ve Avea gibi operatörlerden alacağız. Bunun için öncelikle şehir içi rekabete açılmalı” diyor.
Düzenlemeler nedeniyle şehir içi alanda faaliyet gösteremeyen Borusan Telekom, kurumsal şirketlere tasarruflu konuşma sağlayan ses hizmetleri veriyor. Şirketlere özel internet erişimi sunuyor. Başer, Capital 500 şirketlerinden 170’inin kendileriyle çalıştıklarını söylüyor. Verdikleri hizmetler ve yeni düzenlemelerle birlikte daha da büyüyeceklerini ifade ediyor.
2008 yılında yüzde 30’luk bir büyümeyle 100 milyon dolarlık ciroya ulaşan Borusan Telekom, bu yıl da yüzde 20’lik bir büyüme planlıyor. Başer önümüzdeki 5 yıla ilişkin hedefleriyle ilgili olarak şöyle konuşuyor: “4-5 yıl içinde ciromuzu 350 milyon dolara taşımak istiyoruz. Pazarda aşağı yukarı alternatif operatörlerin aldığı pay da bugünkünün 4 katına çıkar. Bu süreç içinde sektörün konsolide olacağı görüşündeyiz. Pazarın yüzde 80’ini de 3-4 şirket alır. Alternatif operatörler içinde de yüzde 20-25 arasında pazar payımız olacağını düşünüyoruz.”
Sürreal Resimler Yapıyor
Mehmet Başer, günde yaklaşık 12 saat çalışıyor. Bu yoğun tempoya rağmen hobilerine zaman ayırabiliyor. Sporu aksatmamaya çalıştığını söylüyor. Sık sık yüzüyor ve koşuyor. Ayrıca bahçe işleriyle ilgilenmeyi çok seviyor. Yağlıboya resim yapmak ve fotoğraf çekmek ise ciddi anlamda önem verdiği hobileri arasında... “Genelde natürmort yağlıboya resimler yapıyorum. Sürreal çalışmayı seviyorum. Fotoğraf konusunda ise yağlıboyadan daha iyiyim. Nikon ve Sony markalı iki makinem var. Renkli çekiyorum. Farklı lensler kullanarak yakın çekimler yapıyorum” diyor.
Verıfone’un Yaramaz Çocuğu, Muhtar Kent Gibi Yükselişte
Amerikalı Verifone, ödeme sistemleri sektöründe dünyanın en büyük iki şirketinden biri. POS cihazları üretiyor, bu cihazlar için gereken yazılım ve donanımları oluşturuyor. Toplam 102 ülkede 3 bin çalışanıyla faaliyet gösteren şirketin yıllık cirosu 1 milyar dolar.
1998 yılında Türkiye ofisini faaliyete geçiren şirket, Türkiye’de pazarın oluşmasına büyük katkıda bulundu. Hatta Verifone Türkiye Genel Müdürü Soner Çaşur’un ifadesiyle Türkiye pazarına ilk yatırım yapan şirket oldu. Bugün gelinen noktada 120 milyon dolarlık bir hacme ulaşan ödeme sistemleri pazarında Verifone, yüzde 52’lik pazar payına sahip. 2008 itibariyle de 49,8 milyon dolarlık bir ciroyu yönetiyor. Çaşur, bu rakamların önemli olduğunun altını çiziyor. “Silikon Vadisi’nde cirosunun yüzde 5’ini Türkiye’den yapan tek şirket Verifone” diyor. Türkiye’nin bu performansının altında yatan nedenleri de şöyle sıralıyor: “Biz Verifone’un yaramaz çocuğuyuz. Türkiye ekibi olarak burada kendi başımıza kendi kaynaklarımızla geliştirdiğimiz ürünler öyle başarılı oluyor ki dünyaya pazarlanıyor. Teknolojik olarak birçok ülkeden önde gittiğimiz için ürettiklerimizin kabul edilmemesi mümkün olmuyor. Tabii bu durum sadece bizim ekibimizden kaynaklanmıyor. Bu ekibi besleyen Türkiye’nin pazar dinamikleri.”
Son iki yıldır yüzde 50 oranında büyüyen Verifone Türkiye’nin büyüme ve ürün geliştirmedeki bu başarısı şirkete farklı ülkelerin sorumluluklarını da getirdi. Geçtiğimiz yıl aralarında Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Hırvatistan, Arnavutluk ve İsrail’in olduğu toplam 14 ülke Güneydoğu Avrupa Bölgesi kapsamında birleştirilerek bölgenin yönetim sorumluluğu Türkiye’ye verildi. Yeni konumlarından memnun olan Çaşur, “Şimdi bir ürün müdürümüz 14 ülkeden sorumlu ürün müdürü oldu. Bizim durumumuz biraz Muhtar Kent’in ekibiyle birlikte Coca-Cola’da yukarı çıkması gibi” diyor.
Verifone Türkiye bu yıl tek başına 55 milyon dolarlık bir ciro hedeflerken, sorumlu olduğu 14 ülkeyi kapsayan bölgeyle birlikte toplamda 120 milyon dolarlık bir ciroya ulaşmayı planlıyor. Bundan sonra Verifone’da büyümenin daha çok inorganik olacağını belirten Çaşur, Türkiye’deki ve bölgedeki büyüme stratejilerini da şöyle anlatıyor: “İnorganik büyüme peşindeyiz. Bir süre önce Ankara kökenli Teknosis’i satın aldık. Örneğin yazılım sektöründe bankalara yazılım sağlayan şirketlere ve perakende sektörüne çözüm sağlayan şirketlere yatırım yapabiliriz. Türkiye büyüyen bir pazar. Her ne kadar kriz olsa da kredi kartı penetrasyonu artıyor. Örneğin Anadolu’da İstanbul’daki kadar POS makinesi yok. Yatırımlar da bu nedenle merkezden Anadolu’ya kayıyor. Ayrıca güncellemeler bize büyümeyi getiriyor. Şu anda Türkiye’de sahada 1,6 milyon adet POS terminali var. Bunların yaş ortalaması 3,5-4. POS’ların ortalama ömrü 5 yıl. Dolayısıyla bunları yenilemek de bizim işimizi büyütür.”
Çin Yemekleri Yapıyor
Çaşur’un en büyük hobisi yemek ve yelken. Farklı restoranları gezmekten keyif aldığını söylüyor. Hatta bir Çin restoranı da var. Çin mutfağında yemek yapmanın kolay olmadığını belirten Çaşur, “Tarifi bilmek yemek yapmak için yeterli değil, çünkü farklı pişirme teknikleri var. Ama restoranı oluştururken bazı yemekler vardı ki bire bir ben tarif ettim” diyor.
Çaşur, tatillerini teknede geçirmeyi tercih ediyor. Yılda en az iki hafta mutlaka Göcek’e gidiyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?