Bülend Özaydınlı’nın adı adeta Migros ile özdeşleşmişti. Bu şirketin hızlı büyümesine öncülük etmiş, dışa açılma sürecini yönetmişti. Ardından bu katkılarını Koç Holding CEO’luğu döneminde de devam...
Bülend Özaydınlı’nın adı adeta Migros ile özdeşleşmişti. Bu şirketin hızlı büyümesine öncülük etmiş, dışa açılma sürecini yönetmişti. Ardından bu katkılarını Koç Holding CEO’luğu döneminde de devam ettirmişti. Koç’tan ayrıldıktan sonra yeni ortakların talebiyle “üçüncü çocuğum” diye nitelendirdiği şirketine yönetim kurulu başkanı olarak döndü. Şimdi “genç ekibi” ile kaldığı yerden yola devam ediyor. Hedefinde, şirketin “genlerinde” olduğu gibi büyüme var. “Migros ve Tansaş’ı iki ayrı marka olarak yarıştırmak” ile “Yurtdışında büyümek”, diğer iki önemli hedefi… Gelecek için ise oldukça iddialı… “Avrupa’nın en iddialı perakende şirketlerinden birisi olmayı hedefliyoruz” sözleriyle de bunu ortaya koyuyor.
Bülend Özaydınlı, Türkiye’nin en büyük grubu Koç Holding’in CEO’luğunu yürütürken, sürpriz bir şekilde görevinden ayrıldı. Grubun büyük atılımlar yaptığı, önemli yatırımlar yaptığı bir dönemde gerçekleşen bu ayrılık sonrası Bülend Özaydınlı iş dünyasından uzak durdu. Çok sevdiği deniz tutkusuna, teknesine ve en önemlisi ailesine zaman ayırdı. Özel söyleşiler vermedi, basına açıklamalar yapmadı.
Bütün bu gelişmeler olurken iş dünyasında Bülend Özaydınlı’nın sonraki şirketi, iş hayatına yönelik tahminler de yapılıyordu. Ancak, o yine büyük bir sürpriz yaptı ve “üçüncü çocuğum” diye nitelendirdiği Migros’a döndü. Koç Grubu’ndan ayrıldığı döneme, Migros’un satışı denk gelmiş ve yeni ortaklar yola Bülend Özaydınlı ile devam kararı almıştı.
Migros’un yeni ortağı dünyanın önde gelen “private equity” fonlarından biri olan BC Partners, çok çeşitli alanlara yatırımlarıyla tanınıyor.
Portföyünde uydu şirketi de var, kimya sektöründe dağıtım işi yapan bir şirket de var. Fon fitness işine de bir casino işletmecisine de yatırım yapıyor. Fonun belli sektörlere değil iyi yönetilen, iyi bir yönetim takımı olan şirketlere yatırım yapmayı tercih ediyor.
Migros’u satın alan fon, şirketin yönetim kurulu başkanlığına da Bülend Özaydınlı’yı getirdi. Böylece, Özaydınlı, 2000 yılında ayrıldığı Migros’a tekrar yönetim kurulu başkanı olarak dönmüş oldu.
Şimdi tutku ile bağlandığı şirketin başına tekrar döndü. Bir yandan büyük şirketi en üst düzeyde yönetirken, diğer yandan da genç ekibine “mentorluk” yapıyor. “Genlerinde sürekli değişim, yenilikçilik ve hızlı büyüme olan bu şirket aynen yoluna devam edecek. Çünkü yeni ortağı BC Partners, Migros’un tüm bu özelliklerini beğeniyor ve destekliyor” diyor.
Şirkette köklü bir yeniden yapılanma olmayacağını zaten kendi kendini sürekli yenilediğini söylüyor. Hedefi ise Migros’u daha da büyüterek Avrupa’nın en iddialı şirketleri arasına sokmak.
Özaydınlı, Koç Holding’den ayrıldığı günden bugüne dek basına hiç özel demeç vermedi. Migros’u satın aldıktan sonra da ilk özel görüşmesini Capital ile yaptı. Özaydınlı, Migros’un yeni hedefini ve geleceğe yönelik planlarını anlattı:
- İş dünyası sizi yakından tanıyor ama kariyerinize ne zaman, nerede başladığınız pek bilinmiyor. Kariyer öykünüzü öğrenebilir miyiz?
İş yaşantıma 1972 yılında OYAK’ta, 23 yaşında başladım. 38 yaşıma kadar değişik kademelerde yönetici olarak görev yaptığım Oyak’ta, son 8 yılım iştiraklerden sorumlu genel müdür yardımcılığı yaparak geçti. Bu süre içerisinde 25 yaşımdan itibaren değişik sektörlerdeki büyük şirketlerin yönetim kurulu başkanlığını ve yönetim kurulu üyeliğini yaptım.
Genç yaşta sorumluluk üstlenme olanağı bulmam, bana geniş bir sektör yelpazesi içinde deneyim kazandırdı. 38 yaşında ise Vehbi Koç ile tanıştıktan sonra Koç Grubu’ndaki 20 yıllık serüvenim başladı.
Koç Grubu’nda, Migros ve Maret’te 1,5 yıllık bir karşılıklı tanışma dönemi sonrasında 10 yıl süre boyunca Migros’un genel müdürlüğünü yaptım. Daha sonra 2 yıl süreyle Koç Holding Tofaş– Fiat Şirketler Grubu Başkanlığı’nı, CEO vekilliği yürüttüm. 2002-2007 döneminde de Koç Holding’in CEO’su olarak çalıştım. Koç Grubu’ndaki görevlerim nedeniyle de değişik sektörlerdeki şirketlerin yönetim kurullarında görev yaptım.
- Migros’un sizin hayatınızda özel yeri olduğu söylenir doğru mudur?
Migros’un tutku ile bağlandığım şirketlerin içinde ayrı bir yeri vardır. Çok sevdiğim iki oğlum var. Barış ve Umut. Migros ise yaşantımda hep 3’üncü çocuğum muamelesi görmüş bir varlıktır. Migros’un genel müdürü olduğum dönemde, arkadaşlarımla birlikte her doğru gördüğümüzü Türkiye’de ilk defa yapıp, müşterilerimizin ilgisini çekebilmiştik. O yıllarda kısıtlı olanaklarımızla dünya devleriyle nasıl başarıyla rekabet edilebileceğini, bir Türk şirketinin kendi know-how’ını geliştirerek hızlı büyüme gerçekleştirebileceğini ispatlamıştık.
Üstelik Türkiye’ye göre daha zor koşulları olan Rusya gibi ülkelerde de uluslararası rakiplerden önce başarılı yatırımlar yapılabileceğini kanıtlama fırsatını da bulmuştuk. Bu nedenle kendime Migros’u, tüm şirketlerden daha çok sevme hakkını tanıdım.
Koç Holding’den ayrıldıktan sonra ben bu duygularda içindeyken, Migros’un satışı gündeme geldi. Bu gelişme, yarım kaldığına inandığım bir hikayeyi tamamlamak üzere, yeniden Migros’a dönme kararı almama neden oldu.
Bu kez farklı bir kimlik ile yönetici-ortak olarak bu çok sevdiğim şirkete döndüm. Migros’un şimdiki hakim ortağı BC Partners ile hedeflerimiz çakıştığı için birlikte hareket ederek Migros’u devraldık. Şu anda şirketin yönetim kurulu başkanı ve murahhas üyesi olarak, hem ortak hem yönetici kimliğimi sürdürüyorum. Bu arada ailemi, denizi, teknemi de ihmal etmemeye çalışıyorum.
- Migros’un satışı 14 Şubat tarihinde gerçekleşmişti. Aradan geçen 7 ayda neler yaptınız? Şirketi ne zaman tam olarak devraldınız ve devraldıktan sonra nasıl bir gündem oluşturdunuz?
Migros’u fiilen Haziran 2008’de devir aldık. Migros’un ortaklık yapısı değişti, ancak şirketin yapısında, yönetiminde ve anlayışında bir değişiklik olmadı ve olmayacak. Migros’un genel müdürü Özgür Tort Bey; 35 yaşında Migros’da yetişmiş, yurtdışı ve yurtiçi deneyimi olan genç bir arkadaşımızdır.
Genel müdür yardımcılarımızın da tümü genç arkadaşlarımızdan oluşuyor. Diğer yöneticilerimiz de 18 bin direkt çalışanımız gibi genç, dinamik, iyi yetişmiş bir takım. Migros’un 1954’ten bugüne geliştirdiği yerleşik bir şirket kültürü var. Bu nedenle hangi büyüklüğe gelinirse gelinsin, hep daha üstünü hedefleyen sözünü ettiğim o amatör ruh, iddia, meydan okuma da var.
Migros’da takım çalışması anlayışı da yaygın. Her zaman ufukta ancak takım olarak yakalanabilecek iddialı bir hedefi var. Bu bağlamda; önümüzdeki dönemde bana yönetim kurulu başkanı olarak arkadaşlarımla deneyimlerimi paylaşmak, onlarla birlikte hedeflerimizi tazelemek, şirketin bu hedefleri gerçekleştirmesi için koşmasını sağlamak kalıyor.
Yeni dönemi soracak olursanız, Migros, önümüzdeki dönemde genç ve dinamik kadrosuyla, yenilikçi, fark yaratan, müşteri dostu, dürüst satıcı kimliğiyle Türkiye’mizin her köşesindeki ve yurt dışındaki müşterileriyle daha yoğun bir şekilde bütünleşmeyi hedefliyor.
- Geçtiğimiz ay Hamoğlu Holding’e ait Maxi Marketleri satın alacağınızı açıkladınız. Başka satın alma fırsatlarını da kolluyor musunuz? Ne büyüklükte, ne tip zincirlerle ilgilisiniz?
Önümüzdeki dönemde, daha önceleri de ifade ettiğim gibi “maratonu 100 metre temposunda koşma”yı hedefliyoruz. Bu hedefe ulaşabilmek için organik ve inorganik büyüme fırsatlarının tümü değerlendiriliyor.
- Yeni ortaklık yapısı Migros’a ne getirecek?
Yeni ortaklık yapımızda ağırlık, bir “private equity” fonu olan BC Partners’da. BC Partners’ın fon olarak önceliği şirketin kârlı bir ortamda büyütülmesini sağlamak. BC Partners ve beni bir araya getiren de zaten bu hedef birliğidir.
- Migros’ta yeni dönemde bir değişim, yeniden yapılanma olacak mı? Yoksa eski yapı iyileşip mi devam edecek?
Dünya sürekli değişiyor ve rakiplerine göre farklılık yaratabilen şirketler, müşterileriyle daha çok kucaklaşabiliyor. Bu çerçevede sürekli değişim çabası içinde olmak kaçınılmaz. Bu anlamda Migros, sürekli daha iyiyi araştıracak, mevcut genç dinamik kadrosuyla gelişerek, sürekli bir değişim süreci içerisinde olacak.
- Migros, dev bir şirket. Bu devi büyütmek zor olacak görüşü var...siz ne diyorsunuz?
Koç Holding, çok değişik sektörlerde faaliyet gösteren, çok daha büyük boyutlarda bir şirket olarak 5 yılda 6 misli büyüme becerisini gösterebildi. Migros çok daha küçük bir şirket olarak daha mütevazı oranlarda bir büyümeyi geçmişte olduğu gibi niçin gerçekleştiremesin diye düşünüyorum. Bu nedenle geleceğe daha heyecanlı daha umutlu bakıyorum.
Ayrıca, biz kendimizi, hantal bir dev olarak değil enerji dolu genç bir şirket olarak görüyoruz.
- Perakendede yerli ve yabancı çok sayıda oyuncu var. Rekabet artıyor. Siz bu rekabette Migros olarak nasıl sıyrılmayı, kârlılığı ve büyümeyi nasıl yakalamayı planlıyorsunuz?
Migros yelpazesinde süpermarket olarak Migros ve Tansaş, hipermarket olarak 5M, discount market olarak Şok, yurtdışı mağazaları olarak Ramstore, sanal market olarak da Kangurum var. Bu format çeşitliliği rakiplerimizde olmayan bir zenginliğimiz, farklılığımız. Biz her müşterimize onların özel beklentilerini karşılayacak bir kimlikle yaklaşacağız. Her bir formatımızın kişiliğini ve kimliğini koruyarak, daha da geliştirerek, teknolojiyi de arkamıza alarak ilerleyeceğiz.
Bu formatların derinleşmesindeki anahtarları yakında sizlerle daha da detaylı paylaşabileceğiz. Önemli olan soyut kavramlar değil, müşterilerimizin tercih ettiği mağazada, kendi mağazasında aradığını istediği koşullarda bulabilmesi. Migros hep şeffaf ve ilkleri gerçekleştiren bir şirket oldu. Bundan sonra da oyunda yeni hamlelerin tüm sektöre yeni dinamikler, yeni açılımlar getireceğini umuyorum. Rakiplerimizle birlikte sektörü daha da büyüteceğimize ve bundan da tüketicilerimizin, üreticilerimizin ve devletimizin yarar sağlayacağına gönülden inanıyorum.
Migros, 1954 yılından beri Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Süpermarket konseptini başlatan, müşterilerini sektördeki ilklerle tanıştırmış, know-how’ını kendi geliştirmiş bir şirket. Bu ülkenin geliştirdiği bir şirket olan Migros, Türkiye’de uluslararası çoğu rakiplerinden de daha eski. Uluslararası rakiplerimizin tamamı geçmişte Türkiye’de Migros’un müşterisine sunduğu ilklerin, yeniliklerin takipçisi olmuştur. Rekabet her sektöre dinamizm getirir. Bu nedenle ileride daha yoğun rekabet, müşterilere daha iyi hizmeti, kaliteyi ve uygun fiyatı beraberinde getirecek. Perakendeciler de rekabetin dinamizmiyle verimliliklerini artıracak, artan verimlilikten sağladıkları avantajları rakiplerine üstünlük sağlamak için müşterilerine sunaca- - Migros bünyesinde Tansaş, Şok, Kangurum, Macrocenter formatları ve yurtdışındaki mağazalar için ne gibi yeni stratejiler oluşturuldu veya oluşturulacak? Bu formatların Migros bünyesindeki ağırlığında bir değişim yapılması düşünülüyor mu?
Hayır düşünmüyoruz. Hatta bizim süpermarkette iki markamız var; Migros ve Tansaş. Bu iki marka, yani Migros ve Tansaş, birbiriyle yarışacak. Premium segmentte de Macrocenter marketlerimizle var olacağız.
- Perakendedeki hızlı büyümenin devamını bekliyor musunuz? Sektör nasıl büyüyecek?
Perakende sektörünün büyüme hızı milli gelirdeki artış ile direkt orantılıdır. Türkiye’mizin milli gelirinin artması perakende pastasını da büyütecek. Organize perakende sektörünün İngiltere’de yüzde 89, Almanya’da yüzde 85, Macaristan’da yüzde 82, Fransa’da yüzde 80 düzeyinde.
Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde değerlendirilen Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 60, Polonya’da ise payı yüzde 57 iken, Türkiye’de hala bu oran yüzde 40’tır. Bu oranlar, sektörün önünün açık olduğunu gösteriyor. Tek konu Türkiye’nin istikrarlı büyümesini sürdürebilmesi...
Türkiye’nin istikrarlı büyüme gösterdiği dönemde organize perakende sektörü, enflasyon oranının aşağıya çekilmesinde, kayıt dışı ekonominin kayıt içine alınmasında, istihdamın ve devletin vergi gelirlerinin artmasında önemli bir rol oynuyor. Benim tüm stratejilerin üstündeki ana beklentim Türkiye’mizin gelişmesi, insanlarımızın daha iyi yaşam koşullarına kavuşması… İşsizlik azaldıkça, gelir dağılımı gelişecek, kişi başına düşen gelir artacak. Bu beklentilerim gerçekleşirse sadece tüketen değil, daha çok katma değer katarak üretip, tüketen bir ülke olabileceğiz.
İşte bu noktada perakende sektörü çok önemli ve hızlı bir kaldıraç olarak görülmeli. En hızlı istihdamı sağlayabilen, zincirleme etki yaratarak sanayii, lojistik, finans, emlak, teknoloji gibi pek çok sektörü canlandıran, tetikleyen kilit bir noktadır. Bu nedenle Migros kadar tüm sektörün büyümesini önemsiyorum.
- Bundan 10 yıl öncesinde perakende sektörü içinde organize perakendenin payı yüzde 25’lerde bile değildi… Öyle değil mi?
Evet, Türkiye’de organize perakende hızlı bir gelişme kaydetti ama şuna da dikkat etmek lazım; gelişme daha çok büyük kentlerde şu anda. Türkiye, çok büyük bir ülke, biz şu anda en yaygın zinciriz. Ancak, zincir olarak hala mevcudiyetimizi hissettiremediğimiz illerimiz, ilçelerimiz var.
- Kaç ilde yoksunuz?
Biz şu anda 68 ilde varız, 13 ilde yokuz. Epey iddialı yerlerde varız. Ancak, Türkiye’nin bazı ilçelerinin bazı illerden daha fazla nüfusu var. Türkiye’ye bu pencereden bakıldığı zaman önümüzde epey yol var.
- Migros’un kendi alanında pazar payı nedir?
Biz şu anda kendi alanımızda bir numarayız. Türkiye’deki gıda perakende pazarının yüzde 5’iyiz.
- Hedefiniz hep bir numara kalmak olacaktır herhalde?
Kesinlikle birinciliğimizi koruyacağız. Geçmişte olduğu gibi rakiplere göre fark yaratarak bu lider konumu koruyacağız. Biz birçok ile davetle gittik, bazılarına ısrarla gittik ama bazı yerlerde de tabii sorunlarla uğraşıyoruz.
- Geleceğin Migros’unu yaratma konusunda çalışmaya başlamışsınızdır. 3, 5 ya da 10 yıl sonrasında biz Migros’u nerede göreceğiz?
Migros, 1954 yılından beri sektörün öncüsü ve lideridir. Migros, büyüyen bu pazarda önümüzdeki dönemde de öncü, yenilikçi ve lider kimliğini koruyacak. Üstelik rakamsal boyutları, cirosu itibariyle milli zincirler arasında Avrupa’nın iddialı şirketleri arasına girmek çabası içinde olacak.
- Bu konuda rakamsal hedefler verebilir misiniz?
Şu anda rakam telaffuz etmek doğru değil. Ancak, Migros’un önümüzdeki dönemde Türkiye’yle birlikte hızlı adımlar atmasını hedefliyoruz. Hem satış rakamlarının hem mağaza sayısının katlanarak büyümesini istiyoruz.
- Rusya’daki operasyonunuzu ayırıp, Ramstore’ları Enka’ya satmıştınız. Şu anda yurtdışı operasyonlarınıza ilişkin ne gibi planlarınız var?
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Makedonya’da varız. Mevcut bu ülkelerde de hızla büyüyeceğiz. Keşke Rusya’daki Ramstore’lar da satılmamış olsaydı.
Bunların yanı sıra, gündemimizde yeni pazarlar da var. Rusya da ilgilendiğimiz, girmek istediğimiz bir pazar.
Koç Holding’in Ceo’luğunu Bırakmak Zor Bir Karar mıydı?
Kolay Olmadı
Koç Holding; dünyanın en büyük 500 şirketinin ilk 200’ü içinde yer almayı başarmış olan tek Türk şirketidir. Böyle bir şirketin en üst yöneticiliği görevinden ayrılma kararı almak, kolay değildir.
Hedeflerime Ulaşmıştım
2007 yılına geldiğimde kendim için belirlediğim ve şirket için koyduğum iki hedefe de ulaştığımızı gördüm. Birincisi; genç yaşta yönetici olmuş ve kısa sayılamayacak 35 yıllık bir iş yaşantısını tamamlamıştım. İkincisi ise Koç Holding için koymuş olduğumuz 15 yıl sonrası iddialı hedeflere 5 yılda ulaşmıştık. Yapı Kredi, Tüpraş gibi 2 büyük şirketi grubumuza katmak kolay olmamıştı ve sonuçta büyümemize her iki şirketinde ciddi boyutlarda katkısı olmuştu.
Holding 5 Yılda 6 Misli Büyüdü
Ancak bu iki şirketin dışında kalan mevcut şirketlerde de, bu 5 yıllık dönemde yılda ortalama yüzde 27 büyüme başarısını gösterdi. Sonuçta 2002 yılında 6,8 milyar dolar olan konsolide cirodan 2007 yılında 39,5 milyar dolar konsolide ciroya çıkılmış ve Koç Holding kârlılığını da katlayarak 6 misli büyüdü. Kısacası 2002-2007 arasındaki 5 yıllık dönemde 15 yıl için dizayn edilen stratejik plan hedeflerine 5 yılda ulaşıldı.
Ruhum Tatmin Oldu
Amatör ruhu ağır basan, duygularına ağırlık veren, tutkuyla şirketine bağlı bir yönetici için şirketinin sağladığı bu gelişim en büyük tatmin aracıdır. Bu anlattığım gelişmeler ve duygular çerçevesinde, yaşantımın bundan sonrasını da biraz bencil davranarak kendime ayırmayı istedim.
Ertesi Gün Ege’ye Açıldım
Tüm yaşantım süresince hep ötelediğim, ertelediğim planlarımı hayata geçirmek için zorlanarak da olsa Koç Holding’den ayrılmaya karar verdim. Profesyonel yöneticilik yaşamımı resmen noktaladığımın ertesi günü de teknemle Ege Denizi’ ne açılarak yılların özlemini gidermeye başladım.
Teknemi Kullanabiliyorum
Teknemi kendim de kullanabiliyorum. Kaptanım da var. İşin keyifli kısmını ben yapıyorum. Zorlu taraflarını kaptanım yapıyor. Bu yaz İstanbul’dan çıktık, bizim adaları, kıyıları ve Yunan adalarını dolaşarak Rodos’a kadar gittim. Geçen yılbaşında ise gemiyle Tahiti’ye gittim. Deniz zevkini biraz irice bir teknede yaşadım.
Profesyonel Hayatta Başarının Sırrı Nedir?
Tutkuyla Bağlandım
“Profesyonel yönetici” tanımını, profesyonel yönetici olmama rağmen hiç sevmem. İş dünyasında genel kabul görmüş bir kavram vardır. O da iş yaşamında duygulara yer olmadığı şeklindedir. Ben bu kavrama aykırı bir yönetici oldum. Çalıştığım her şirkete tutkuyla bağlandım. Bu Oyak içinde böyle idi, Migros ve Koç Holding içinde böyle oldu.
Şirket, Aile Gibi Olmalı
Şirket ortamını aile ortamından ayırmam. Bu özelliğim nedeniyle eleştirildiğim de çok olmuştur. Ancak ben her profesyonel yöneticide armatör ruhu olması gerektiğine inanırım ve birlikte çalıştığım arkadaşlarda bu özelliği ararım. Şirketin başarısı sizin sevinciniz, kaybı üzüntünüz olabiliyor ve para için çalışmak birinci önceliğiniz değilse başarılı olma şansınız yüksektir.
Gülümseten Takım Yaratmalı
Saptadığınız yüksek şirket hedeflerine ulaşmak size büyük keyif veriyorsa, sabahları işinize yüzünüzde gülümsemeyle gidebiliyor, şirketinizi sevgi ile anabiliyor, sizin gibi düşünen çalışma arkadaşlarınızla takım ruhu içinde çalışabiliyorsanız başarı sizi kovalayacaktır diye düşünürüm. Önemli olan başarının önünde koşabilmektir görüşündeyim. Bunu gerçekleştirmek için de amatör ruhlu olmak gerektiğine inanırım.
“İş Hayatımın En Büyük Kazanımı Vehbi Koç İle Çalışabilmekti”
- İş yaşamında kendinize örnek aldığınız isimler oldu mu?
Vehbi Koç’tan Etkilenmemek Mümkün Değil
20 yıl Koç Holding’de görev yapıp da Vehbi Koç’tan etkilenmemek mümkün değildir. Koç Grubu’na katılmama Vehbi Bey neden oldu.
Beni Yalnız Bırakmadı
Grup dışından gelmiş birisi olarak beni yalnız bırakmadı, üstün nitelikleri olan, insana değer veren örnek bir işadamıydı. Ülkesini çok seven bir işadamıydı.
Ülkem Varsa Bende Varım İlkesi
Büyüyüp gelişmenin ülkeyle birlikte olduğunu tüm stratejilerin üstündeki ana strateji olarak açıkça ortaya koyan ve yaptıklarıyla bunu somutlaştıran bir yol açıcıydı. İş yaşantımın en büyük kazanımı Vehbi Koç ile çalışabilme olanağını bulmuş olmamdır.
“3-6 Aya Odaklanırsanız Hızlı İlerleyemezsiniz”
- 2009’u nasıl görüyorsunuz?
Şu anda ben 2009 yılını göremiyorum. Neden göremiyorum? Şu anda bütçe çalışmalarımız başladı. Elbette bütçe çalışmalarında ilk yapmamız gereken temel parametreleri tespit etmek. Son günlerde o kadar çok gelişme oldu ki, o parametreleri tahmin etmek güçleşti. Ancak yakında bunları ortaya koyacağız.
Benim kişisel bir özelliğim var. Genelde o günün olumlu veya olumsuz koşullardan hareket etmem. Çünkü, öyle yapınca hata yapıyorsunuz. İlerleyen günlerde mutlaka bazı düzeltmeler oluyor. 2001’de hiç kimsenin önünü göremediği dönemde biz 15 yıllık bir stratejik plan yaptık. Neticesini de şöyle gördük, ekonomi o kadar dibe vurmuştu ki, artık siyasi iktidarların Türkiye’nin ihtiyaçlarına yönelik kararları almak ve onları uygulamaktan başka çareleri kalmamıştı. Siyasiler inanmasalar da yapmaları gereken işler belliydi. Bu açıdan bakınca Türkiye’nin önünün çok açık olduğunu gördük.
Önümüzdeki 15 yıllık dönemde yılda yüzde 6-7’lik büyümenin gerçekleşebileceğini düşündük. Hazırlığımızı buna göre yaptık. Çoğu kişi bizi çok iddialı ve iyimser buldu. Koç Grubu, 2002-2007 döneminde 6 misli büyüdü ve 15 yılda yakalamayı düşündüğü noktaya 5 yılda geldi. Karamsarlıktan sıyrılıp, önümüzdeki dönemde düzeltmelerin olacağını, iyi günlerin de geleceğini bilmek gerek. İş hayatında önünüzdeki 3 aya, 6 aya saplanıp kalırsanız hızlı ilerleyemezsiniz.
M. Rauf Ateş
Sedef Seçkin Büyük
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?