Vikingler kendi gemilerine resmen
aşıktı. Bu denizci ulus, kendi
“ejderha tekneleri” ile Kuzey
Amerika’ya kadar olan onca yolu yelkenle
ve kürek çekerek kat etmişti. Bin yıldan
fazla bir süre önce bile anavatanlarından
biri olan Norveç dünyanın bir numaralı
gemi inşa merkeziydi. Gerçekten de
bu ülkenin gemi inşa endüstrisi yılda 8
milyar Euro civarında bir gelir elde ediyor.
İskandinavyalı gemi tasarımcılarının eşsiz
becerilerine güvenen çok sayıda şirket
arasında Siemens de var. Onlardan biri
de Odd Moen. Siemens Denizcilik & Gemi
İnşası’nın satış bölümünde çalışan Moen
dünyanın dört bir yanındaki projeleri
Trondeheim’dan yönetiyor. Ancak onun
hedefi hep aynı: Yüzebilecek her şeye
optimum bir şekilde uyabilecek sürüş
sistemleri.
Moen’in çalıştığı bölüm daha şimdiden
eksiksiz güç aktarma sistemlerine sahip
200’den fazla gemiyle dolu olduğundan
bu süreçte denizlerdeki enerji verimliliği
hakkında önlerinde daha yapacak
çok işleri var. Moen, “Biz burada çok
sayıda gemi için dizel-elektrik itmeli sürüş sistemlerinden faydalanıyoruz. Bu kurulumlarda gemilerin çarkları veya pervaneleri, enerjilerini mazotla çalışan jeneratörlerden alan invertör beslemeli motorlarla döndürülüyor. Biz bu tarz bir düzenek sayesinde pervaneler üzerinde daha sağlam bir kontrol kurabiliyoruz ve dolayısıyla yakıttan tasarruf ediyoruz” diyor. Hassas manevralar
Gemilerin çoğunun açık denizlerde hassas manevralar yapabilecek ya da okyanuslardaki örneğin sondaj veya servis istasyonlarında sabit durabilecek kapasitede olması gerekir. Bu gibi durumlarda sürüş sisteminin geminin konumunu sabit tutmak için pervaneleri yavaşça döndürecek şekilde minimum enerji vermesi şarttır. Daha hızlı enerji transferi sistemleriyle karşılaştırıldığında, sadece dizelle çalışan bir sistemdeki motorun çıktısı büyük oranda dalgalanır. Sonuçta motor sıklıkla optimum verimlilikle çalışmaz. Bunun dışında bu gibi gemiler kendi yakıtlarının içeriğini yeterince verimli de kullanmaz. Moen, “Bir aracın denizdeki konumunu sabit tutmak veya onu çok yavaş hızlarda hareket ettirebilmek için gerekli itiş miktarının bazen o kadar minimum seviyede tutulması gerekir ki onun pervane kanatlarının hareketini ayarlamak için gerekli enerjiden bile fazla olmaması gerekebilir. Pervane sabit bir hızda döner. Nitekim dizel motor da aynısını yapar” diyor. Günümüzde pervanenin dönüş hızını doğrudan elektrikli motorlar aracılığıyla frekans dönüştürücüleri kontrol eder. Sonuçta pervane çok daha yavaş dönebilir. Bu kurulum yakıttan tasarruf sağlar, çünkü elektrikli motorlar düşük hızlarda bile yüksek verimlilikte çalışır. Bir frekans dönüştürücüsü ise elektrikli motorlar ile pervanelerin hızını kontrol eder. Ne kadarlık itiş gücü gerektiğine bağlı olarak bu dönüştürücüler dizel jeneratörden gelen alternatif akımın frekansını ve amplitudunu ayarlar. Yakıt talebi nasıl düşürülür?
Geminin cinsine bağlı olarak, bir dizel elektrikli itiş sisteminde dört ila altı arasında değişen sayıda dizel jeneratör olur. Jeneratörlerden kaç tanesinin çalışır durumda olacağına geminin enerji talebi karar verir. Sonuçta, onlar sadece gerektiği kadar enerji ürettiklerinden ve pervanelerin hızıyla doğrudan eşleşmediklerinden, dizel motorlar çok yüksek verimlilik seviyelerinde çalışabilir. İtiş sistemindeki yükün sık sık değiştiği gemilerde, bu türden bir hibrid sistemle sağlanan tasarruf, dizel motorla üretilen mekanik enerjinin elektrik enerjisine dönüştürülmesi yüzünden ortaya çıkan verimlilik kaybını fazlasıyla telafi eder. Sadece mazotla çalışan araçlara göre mazot elektrikle çalışan gemiler hem çok daha sessizdir hem üçte bire kadar daha az yakıt tüketir. Siemens, bu teknolojiyi 1996 yılından bu yana kullanıyor. Sondaj platformları için bir ikmal gemisi olan Skandi Marstein Kuzey Denizi’nde dizel elektrikli sürüş sistemine sahip ilk araçtı. Moen, “Bu gemi bizim için kilometre taşı olmuştu” diyor. Skandai Marstein üç günlük bir gemi yolculuğunda dizelle çalışan bir araçtan yüzde 35 oranında daha az enerji tüketmişti. Yıllar içinde dizel elektrik prensipleri çok az değişti. Ancak teknoloji şaheseri bileşenlerin kullanılması sayesinde araç verimliliği halen artırılabilir. Moen, “Tek tek bileşenlerin karmaşıklık seviyesi arttıkça bir projenin karmaşıklık seviyesi de artar” diyor. Skandi Marstein’ın hizmete girmesinin üzerinden tam 20 yıl geçtikten sonra yani 2016 yılından başlayarak, Siemens Denizcilik ve Gemi İnşası şirketinin Norveç’te tarihindeki en büyük projesinin ürünü olan dizel elektrikli sürüş sistemlerine sahip dört tane boru hattı döşeme gemisi denizlere süzülecek.
~Yüzen kamyon Moen, “Skandi Marstein her ne kadar zamanına göre çok ileri bir teknolojiye sahiptiyse de o aslında şimdi yüzen bir kamyondan farksız. Bugün sondaj platformlarına ikmal malzemesi götürüyor ve oradan çöpleri yükleyip geri getiriyor. Oysa yeni boru hattı gemileri çok daha şiddetli koşullar altında çalışmak zorunda olacak. Derin sularda konumlarını hassaslıkla koruyacaklar, boru hatlarının kaynağının ve izolasyonunun yapılması ve döşenmesi için gerekli olan devasa miktarlarda enerjiyi sunacaklar” diyor. 150 metre uzunluğunda ve 650 tonluk boru döşeme kulelerini batmadan taşıyacak kapasitede olan bu gemiler gerçekten
birer su canavarı ve onlar son derece haşin
koşullarda bile konumlarını korumak
zorunda olacak. Bu gemilerin her biri
altı tane pervaneye ve boru döşeme
ekipmanlarına elektrik tedariğinde
bulanacak altı tane dizel motorla
donatılmış durumda. Herhangi bir anda
sadece gereken sayıda dizel motor çalışıyor
durumda olacak. Bu strateji elektrikli
motorların da kullanımıyla birleştiğinde
yakıt tüketimini ve bakım masraflarını
azaltacak.
Nasıl birbirine bağlıyor?
Moen, ileriye baktığında itiş gücündeki
dalgalanmaları telafi etmek için akülerden
faydalanan hibrid arabalarda olanlara
benzer sürüş sistemleri için olağanüstü bir
potansiyel olduğunu düşünüyor. Bu türden
sistemlerin bir örneği de bugün Scandline
tarafından işletilen Prinsesse Benedikte
ve Schleswig-Holstein adlarındaki hibrid
feribotlar. Bu deniz taşıtlarından her biri
yolculuk başına 300’den fazla araba ve
1.000’den fazla yolcu taşıyabiliyor. Her biri
142 metre uzunluğunda olan bu gemilerde
boru hattı döşeme gemilerindekine
benzer itiş sistemleri var. 17.4 kilovat
dizel motorlarla beslenen jeneratörler, bu
geminin elektrikli motorlarını bir frekans
dönüştürücüsü yardımıyla çalıştırmaya
yetecek kadar elektrik üretebiliyor.
Ancak Siemens bu sefer sürüş
sisteminin içine yaklaşık 2 bin 900
kilovatsaat gücünde depolama kapasitesi
olan bir aküyü de entegre etmiş. Bu
akü, geminin hareket halinde mi yoksa
rıhtıma çekilmiş durumda mı olduğuna
bağlı olarak motorların değişken enerji
gereksinimlerini karşılıyor. Sonuçta dizel
motorlar çok daha sessiz ve optimum
verimliliklerine bir hayli yaklaşarak
çalışabilir. Ekstra bir akü daha eklenmesi
sayesinde bu feribot yakıttan yüzde 15’e
varan oranlarda tasarruf edebilecek ve
dizel motorların aşınmasının azaltılmasına
katkıda bulunacak. Kısa yolculuklar için
elektrikli itiş sistemlerinin hepsi de çok
uygundur. Burada enerji aslında feribot
rıhtıma bağlandığında yeniden şarj
edilebilen akülerden çekiliyor. Sadece
elektrikle çalışan ilk feribot bir Norveç
fiyordu boyunca insanları ve arabaları
taşımak üzere 2015 yılında hizmete alındı.
Başkaları da kullanıyor
Çok sayıda başka tür deniz taşıtı
da Siemens’in sürüş teknolojileriyle
donatılıyor. Örneğin araştırma gemileri
bundan çok kazançlı çıkıyor, çünkü onlar
özellikle sessiz çalışan sürüş sistemlerine
(neredeyse bir denizaltıda kullanılan kadar
sessiz) gereksinim duyuyor.
Balıkçılık tekneleri vakasında ise
Siemens’teki gemi tasarımcıları artık
güvertedeki depolama alanını yüzde 40
oranında artırmayı başarmış durumda.
Dizel motorların artık doğrudan
pervanelere bağlanması zorunluluğu
ortadan kalkmış olduğundan, bu sürüş
sistemi çok daha büyük bir esneklikle
kurulabiliyor. Sonuçta eldeki mevcut alan
çok daha verimli bir şekilde kullanılabilir.
Moen, “Biz her gemiye uygun doğru
çözümü bulabiliriz” diyor. Bununla birlikte,
son derece geniş tasarım olasılıkları
yelpazesine rağmen kendisi burada bir
Viking gemisinin dişli bir meydan okuma
teşkil edeceğini kabulleniyor. Onlar elbette
ki son derece verimli ve sıfır yakıt maliyetli
ama rüzgar olmadığında kürek çekmeyi
kim ister ki?
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?