Denizlerin elektrifikasyonu

Siemens’in elektrikli ulaşım hikayesindeki son bölümde etkileyici bir gelişme yaşanıyor. Şirketin BlueVault lityum-iyon batarya modüllerinin montajı artık Norveç’te bulunan yeni bir tesiste yapılıyor.

5.03.2019 12:39:000
Paylaş Tweet Paylaş
Denizlerin elektrifikasyonu

Yeni teknolojilere yatırım yapma kararı genellikle doğrudan verilir. Norveç Trondheim’de Siemens’in BlueVault lityum-iyon batarya modülleri için bir montaj tesisini devreye sokması buna bir örnektir. Bataryalar, şirketin denizcilik sektörünün enerji depolamasına dair çözümlerinin merkezinde yer alıyor. Fabrika ayrıca, teknolojideki gelişmelerden yararlanmak isteyen ve gittikçe büyüyen bir pazarın ihtiyaçlarına ve çevre dostu, daha sessiz ve son olarak maliyet açısından avantajlı bir enerji kaynağına olan artan talebe cevap verilebilmesine yardımcı oluyor. 

Norveç dünyaya neler yapılabileceğini gösteriyor

 Eirik Børsheim mevcut teknolojinin gelişimi hakkında, “Açıkça görülüyor ki batarya sistemleri gittikçe daha iyi, daha ucuz, daha küçük boyutlu ve daha güvenli hale geliyor” diyor. Børsheim’ın, Trondheim Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden mezun olmuş ve enerji sistemleri konusunda önemli bir uzman olarak, Siemens’e katılmak için son derece geçerli bir sebebi vardı. Şirket, dünyanın tamamen elektrikle çalışan ilk arabalı vapuru olan Ampere’de proje ortağı olarak oynadığı asli rolü nedeniyle ilgisini çekmişti. O zamanlar Siemens, 2015 yılında hizmete giren ve Norveç’in en büyük fiyordu olan Sognefjord’daki Lavik ile Oppedal arasında sefer yapacak olan Ampere’in batarya tedarik işini üstlenmişti. Bu da Børsheim için kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsattı. Norveç’te kanun koyucu unsurların, yapılacak ihalelerde idari bölgeler ve belediyeler tarafından işletilen tüm feribot ve sürat teknelerinin sıfır veya düşük emisyonlu teknolojileri kullanmasını şart koşması nedeniyle değil, en son yürürlüğe giren yasaya göre, UNESCO tarafından koruma altına alınan fiyortlara yalnızca düşük emisyonlu yolcu gemilerinin girişine izin verilecek olmasıyla bu alanda çok mesafe kaydedildi. Sadece Trondheim inovasyon ve teknoloji alanında uzun süredir öncü bir konumdaydı ve o yüzden Siemens’in burada tesis kurması da sürpriz olmadı. Örneğin Ampere, rıhtımda yükleme ve boşaltma yaparken toplam kapasitesi 1.000 kWs’i aşan lityum-iyon bataryalarını şarj edebiliyor. Uzun rotalarda sefer yapan feribotlar için dizel-elektrik içeren bir çözüm de alternatif olarak düşünülebilir. Bu gemiler limanlar içerisinde elektrikle çalışırken, açık denizlerde dizel kısmı devreye girebiliyor. Genel olarak bakıldığında, uluslararası seviyede durum elektrikle çalışan alternatifler lehine değişme gösteriyor. Norveç’te Siemens’in Denizcilik ve Açık Deniz iş birimlerinin başkanı olan Bjørn Einar Brath de batarya içeren çözümlerin geleceğinin parlak olduğuna inanıyor ve gururla ekliyor: “Dört yıldan daha uzun bir süredir devam eden veri analizleri neticesinde, tamamen elektrikle çalışan Ampere’in operasyonel maliyetlerinde yüzde 80 azalma gözlenirken karbon emisyonunun da yüzde 95 oranında azaldığı tespit edilmiştir.” 

Elektrikle çalışan teknelerin anlatacak bir hikayesi var Elektrikle çalışan tekneler 120 yıldan fazla bir süredir kullanımda olup en popüler oldukları dönem 1880’ler ile 1920’li yıllar arasındaydı. Bu süre zarfında Werner von Siemens dikkatini suda hareket edebilen araçların elektrifikasyonuna verdi ve 1886’da bir tür su taksisi olarak kullanılması amaçlanan Elektra’yı devreye soktu. Akü ise 25 yıl sonra geldi; bu projede güç, kurşun-asitli bir batarya vasıtasıyla sağlanmış ve bu şekilde teknenin 100 kilometrelik mesafeye kadar ulaşabilmesine olanak tanınmıştır. İçten yanmalı motorun ortaya çıkışı, teknelerde bulunan elektrikli aksamların kullanım dışı bırakılmasına sebep oldu. Bununla birlikte, 1970’lerde yaşanan enerji krizinden bu yana, deniz araçlarında kullanılabilen bu sessiz ve potansiyel olarak yenilenebilir enerji kaynağı popülaritesini artırmaya devam ediyor. 

Büyüyen bir pazar için dinamik teknoloji 

Günümüzde gerek elektrikle çalışan gerekse hibrit batarya çözümleri ulaşım araçlarına güç sağlama işinde gittikçe daha fazla kullanılıyor. Buna paralel olarak, lityum-iyon pillere duyulan ihtiyaç önemli ölçüde artıyor. Research and Markets tarafından kısa bir süre önce yayınlanan bir analize göre pazarın büyüklüğü 2017 yılındaki 25 milyar dolardan 2028’de 78 milyar dolara yükselecek. Siemens’in aldığı siparişler arasında 23 adet Norveç feribotuna batarya ve şarj sağlama işi de bulunuyor. Eirik Børsheim gelen yoğun sipariş miktarından memnun görünüyor, ancak teknolojik gelişmeleri de yakından takip ediyor ve ekliyor: “Bu teknoloji yeni, yıkıcı etkiye sahip ve de hızla değişiyor. Bu da esnek ve son derece rekabetçi çözümlere ihtiyaç duyulduğu anlamına geliyor. Şu anda birkaç farklı kombinasyona sahip batarya üzerinde çalışılıyor ve alınan sonuçlar umut verici. Bu nedenle sistemi, teknolojik gelişmelere göre değiştirebilmek önemlidir.” Basitçe ifade etmek gerekirse, çok katı bir standardizasyon olmad��ğı söylenebilir. 

Açık deniz: Enerji depolamaya yönelik çözümlere dikkat 

Denizcilik pazarının yanı sıra başka bir alanda da daha verimli bir güç dağıtım sistemi kullanılarak önemli ölçüde yakıt tasarrufu sağlamaya yönelik çalışmalara gittikçe daha fazla rastlanıyor. “Dünya çapındaki yaklaşık 500 adet açık deniz platformuna enerji depolama çözümlerinin uygulanma potansiyeli bulunuyor. Günümüzde, yüksek seviyedeki dijitalleşme neticesinde uzak bölgelerde daha fazla sondaj işlemi yapılabiliyor ve bu da uzaktan izleme ve bakım yapılabilmesini mümkün kılıyor. Bjørn Einar Brath, “Siemens’in bu alandaki rekabet gücü oldukça fazla”diyor. Bu alanda gelişmeler yaşanmaya devam ediliyor. Northern Drilling’e ait West Mira, dünyanın düşük emisyonlu hibrit enerji santraline sahip ilk modern açık deniz sondaj platformu olacak. West Mira, 2019 yılının sonlarına doğru Kuzey Denizi’ndeki Nova Field’da, Bergen’in yaklaşık 120 kilometre kuzeybatısında faaliyete geçecek. West Mira’ya monte edilen bataryalar sayesinde, platformda yer alan dizel motorların çalışma süreleri yaklaşık yüzde 42 oranında azalacak. Böylece CO2 emisyonları yüzde 15 ve NOx emisyonları da yüzde 12 oranında azalacak ki bu da yaklaşık 10 bin otomobilin yarattığı yıllık emisyona eşdeğer bir rakam. Siemens, 140 yıl önceki ilk elektrikli trenden günümüzde fazlasıyla ihtiyaç duyulan çözümleri üretmedeki yenilikçiliğine kadar geçen dönemde, elektrikli ulaşım alanında öncü bir kuvvet olarak isim yaptı. Elde edilen kazanımlar arasında yakıt tüketimi, emisyon ve bakım maliyetlerindeki azalma sayılabilir. Uzmanlar 2025 yılına kadar yeni devreye girecek olan gemilerin çoğunda öyle ya da böyle bir batarya bulunacağı konusunda hemfikir. Kim bilir, bu batarya modüllerinden birinin Trondheim’da üretilenlerden biri olması da son derece olası.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz