Kentteki yabancı şirket sayısı yüzde 90 arttı

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmaları hakkındaki sorularımızı Başkan Aziz Kocaoğlu yanıtladı.

3.03.2014 21:35:140
Paylaş Tweet Paylaş
Kentteki yabancı şirket sayısı yüzde 90 arttı
2011 yılında dünyanın en hızlı büyüyen 4'üncü metropolü olan İzmir'in Hazine'ye borcu yok. Körfez'in temizlenmesi, metro hattının uzatılması ve kentsel dönüşüm çalışmaları özellikle emlak piyasası için cazibeyi artıran unsurlar oldu. Bütün bu olumlu gelişmelerin kente değer kattığını belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, "İlimizdeki yabancı yatırımcı sayısı 2006 yılından beri yüzde 90 arttı" diyor.

Aziz Kocaoğlu, 2004 yılından beri iki dönemdir İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürütüyor. Böyle büyük bir kenti yönetmenin yorucu ve stresli bir iş olduğunu belirten Kocaoğlu, “Belediyecilik anlayışımızı belirleyen temel prensip ‘yerelde kalkınma’ stratejisidir. İzmir, dünyanın en hızlı büyüyen 4’üncü metropolü oldu. Hazine’ye borcunu sıfırladı. Kentsel dönüşüm ile 35 bin konut yapılıyor” diyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmaları hakkındaki sorularımızı Başkan Aziz Kocaoğlu yanıtladı:

İzmir’i nasıl bir belediyecilik anlayışı ile yönetiyorsunuz?
Belediyecilik anlayışımızı temel olarak “yerelde kalkınma” stratejisi belirliyor. İlk günden bu yana önceliğimizi İzmir’i kalkındıracak, kent ekonomisini güçlendirecek, kentlilerin yaşam standardını ve gelir düzeyini yükseltecek yatırımlara verdik. Temiz, sağlıklı, sürdürülebilir bir çevre politikası benimsedik. Yeni bağlanan yerleşim yerlerinde işe önce arıtma ve kanalizasyon sistemi kurarak başladık. İzmir’in en büyük değeri olan Körfez’i yeniden yüzülebilir hale getirmek için çalıştık ve bu yönde önemli bir yol aldık. Sosyal belediyecilik anlayışından asla vazgeçmedik, emek sömürüsünün en acımasız hali taşeron sistemine son verdik. Kenti kentlilerle birlikte, demokratik ve katılımcı bir anlayışla yönettik.

İzmir ekonomik yönden nasıl bir profil çiziyor?
İzmir, üretimiyle, potansiyeliyle, yarattığı ekonomik değer ve genel bütçeye sağladığı katkıyla Türkiye’nin İstanbul’dan sonra en önemli şehri. Zaten rakamlar yoruma gerek kalmayacak şekilde tabloyu ortaya koyuyor. İzmir ekonomisi birtakım siyasal, konjonktürel, yapay desteklerle değil, kentteki girişimcinin alın teriyle, bilgi birikimi ve cesaretiyle, devlete olan vergi borcunu da son kuruşuna kadar ödeyerek gelişiyor. Ancak bizim İzmir’e nasıl baktığımızdan daha dikkat çekici olan, bence dünyanın İzmir’e nasıl baktığı.

Dünyanın önde gelen düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü’nün İzmir’i dünyanın en hızlı büyüyen 4’üncü metropolü olarak tespit etmesi tesadüf olabilir mi?
Uluslararası rating kuruluşları tarafından verilen kredi notlarını istikrarlı bir şekilde yükselten, Hazine’ye olan borcunu sıfırlayan, Dünya Bankası’ndan Hazine garantisiz kredi alabilen bir Büyükşehir Belediyesi, elbette kent ekonomisini kalkındırma adına da doğru stratejileri hayata geçirmeyi başarır.

Bugün İzmir, özellikle emlak piyasalarını yakından takip eden uzmanlar tarafından yakın vadeli geleceğin ‘yatırım cenneti’ olarak görülüyor. Türkiye’nin dev kuruluşları peş peşe rezidans, iş merkezi, AVM ve otel projelerinin temellerini atıyor. Planlama çalışmaları biten Liman Arkası-Bayraklı-Turan bölgesinde ciddi yatırımlar yapılıyor. Ekonomik çeşitlilik anlamında son derece zengin bir kentten söz ediyorum.~
İzmir, Türkiye’nin en büyük ihracat limanına sahip ve Türkiye’nin ikinci en büyük ticaret merkezi. Ülkenin toplam sanayi üretiminin yüzde 10’a yakın bir kısmı İzmir’de gerçekleşiyor. 2006 yılından bugüne kadar kentteki uluslararası şirket sayısı yüzde 90 artış gösterdi. İzmir sadece sanayi ve ticarette değil, tarım alanında da Türkiye’nin 2’nci kenti.

Kentin eksikleri nedir? Bunları gidermek için ne gibi çalışmalar yapılıyor?
Bu kente zenginlik, canlılık ve güzellik katan coğrafi yapısı, onu planlamak ve geliştirmekle sorumlu bir belediye başkanı için aynı zamanda büyük bir dezavantaj oluşturuyor. 1950’lerden sonra hızla göç alan ve o dönemden başlayarak plansız ve çarpık yapılaşmanın esiri olan İzmir’de yerleşim alanı adeta bir çanağı andırıyor. Bu çanağın içine sıkışan kentin kuzey-güney ve doğu-batı akslarında açılım yapması gerekiyor. Nazım İmar Planı, Stratejik Plan, Ulaşım Ana Planı gibi kentin geleceğini şekillendirecek çalışmalarımızı hep bu perspektif doğrultusunda hazırladık.

Halen İzmir’de süren en önemli belediye çalışması nedir? Biraz söz eder misiniz?
Şu an devam eden ve kente değer katacak onlarca projemiz var. Örneğin Türkiye’de bir belediye tarafından bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyük projelerden biri olan yeni fuar kompleksimiz hızla yükseliyor. Yatırım tutarı 400 milyon TL, Dünyada hiçbir ülkede, hiçbir kentte, bir kentin yerel yönetimi tek başına “bu kentin fuar kenti olması gerekir” deyip, kendi özkaynaklarıyla finanse edip, fuar alanı yapmamıştır. Bu kentin hizmet sektöründe büyümesinde fuarın önemini biliyoruz. Şimdiki fuar alanını da bir kongre merkezine çevirip, kentin kongre ihtiyacını, kentin fuarlar ve kongreler şehri olma vizyonunu gerçekleştirmek istiyoruz. Bir yandan banliyö sistemini 30 km daha uzatarak 110 km’ye çıkarıyor, bir yandan İzmir Körfezi’ni temizleyerek yüzülebilir hale getirmeye çalışıyoruz. Bunlar gelişim yönünde birbirini tetikleyecek yatırımlardır. 10 yıldır bu kentin denizini, akarsularını kirlilikten korumak için çalışıyoruz.

Arıtmasız yerleşim yeri neredeyse kalmadı, Türkiye’deki biyolojik arıtma kapasitesinin dörtte birini İzmir olarak biz gerçekleştiriyoruz. Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü ile yaptığımız protokol çerçevesinde İzmir Körfezi’nin dip ve akıntı haritası çıkarıldı. Körfez’in kuzeyinde karasallaşan alanda dip taraması yapacağız. Ayrıca su giriş çıkışını sağlamak için bir sirkülasyon kanalı açacağız. Orta körfezden gelen su böylelikle güney körfeze girecek ve kuzeyden döngü ile çıkarak körfeze temiz su girdisini artıracak. Aynı zamanda bu sirkülasyon ile körfezdeki ekolojik kalitenin korunması ve iyileştirilmesi sağlanacak, Bir yandan da 40 kilometrelik sahil şeridini yeniden tasarlayarak İzmir’in siluetini değiştiriyoruz.

Kentsel dönüşüm çalışmalarının kente neler katacağını anlatır mısınız?
Kentsel dönüşüm çalışmalarına, 4 bin 700 hektarlık yenileme ve sağlıklaştırma program alanı üzerinde kendi özkaynaklarımızla başladık. 8 farklı bölgede önemli adımlar attık. Ege Mahallesi’nde yapı ölçümleri bitti, mimari proje ve kentsel tasarım çalışmalarına geçtik.~
Bayraklı ve Uzundere’de hak sahipleri ile sözleşmeler imzalanıyor. Ballıkuyu ve Aktepe-Emrez’de ise ölçüm ve tespit çalışmalarına bu ay içinde başlandı. Bu bölgeler haricinde Kadifekale’de 42 hektar büyüklüğündeki heyelan bölgesinde bulunan 1968 yapının tamamının tahliye ve yıkımını tamamlayarak bölgeyi ağaçlandırmaya başladık.

Dönüşümü yapılacak bölgelerde konum ve yükseklikler, güneş, rüzgar ve topografya dikkate alınarak tasarlanan konutlar üreteceğiz. Depreme ve doğal afetlere karşı güvenli, sağlıklı kentsel yaşam alanları yaratacağız. Bizim kentsel dönüşüm anlayışımızda dayatma değil uzlaşma var. Kentsel dönüşüm kapsamında 35 binin üzerinde konut yapacağız, Bunun için mutlaka dönüşümle konut arsası üretilmesi gerekiyor. Biz, kentsel dönüşüm yöntemimizde, mal sahibiyle müteahhidi bir araya getirmeyi hedef aldık. Bizim burada hakem olma, sorumluluk yüklenme gibi görevimiz var.

“YERLİ ÜRETİCİ KORUNUYOR”

Türkiye’de tarım politikaları uygulayan ilk ve tek belediyeyiz. “Sözleşmeli üretim modelini Türkiye’de ilk kez uygulayan yerel yönetim biziz. Yerli üreticinin korunması amacıyla kooperatiflerle anlaşmalar yaptık, Karaburunlu üreticilerden nergis soğanı, Mordoğanlı kadınlardan el yapımı saksı, Bayındır, Torbalı Pamukyazı ve Urla Bademler’deki üreticilerden çiçek, Ödemiş Bademli’den fidan ve zeytinyağı, Kiraz’dan da peynir aldık ve almaya devam ediyoruz.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz