Anadolu Efes CEO'su Can Çaka: İş dışında şalteri kapatıyorum

Anadolu Efes Bira Grubu Başkanı ve CEO’su Can Çaka, iş, yaşam dengesini kurmayı başaran profesyonellerden. CEO Life Dergisi'ne konuşan Can Çaka, iş dışı yaşamını anlattı...

13.04.2023 17:15:200
Paylaş Tweet Paylaş
Anadolu Efes CEO'su Can Çaka: İş dışında şalteri kapatıyorum

Can Çaka, yürüyüş yaparak stres atarken, yelkenle de hayatına renk katıyor. “Deniz üzerinde yelkenle, rüzgarla uğraşırken her şeyden kopuyorsunuz, sadece o ana odaklanıyorsunuz” diye konuşuyor.

 CEO LİFE DERGİSİ 2023 KIŞ SAYISI

Röportaj: Nilüfer Gözütok Ünal / [email protected]

Fotoğraf: Hüseyin Öngen

Anadolu Efes Bira Grubu Başkanı ve CEO’su Can Çaka, iş, yaşam dengesini kurmayı başaran profesyonellerden. Yoğun iş temposuna rağmen evde kendisiyle kaldığı zamanlarda zihnini dinlendirdiğini belirten Çaka, “Kendimle ilgili en çok gurur duyduğum konulardan biri işten çıktıktan sonra şalteri kapatabiliyor oluşum” diyor. Çaka, dinlenmek için kitap okuyor, yürüyüş yapıyor, müzik dinliyor. Seyahat etmekten, farklı kültürleri tanımaktan ve yelken yapmaktan keyif alıyor. Lise yıllarında başlayan ancak zaman içinde ilgi gösteremediği yelkenciliğe son dönemde geri dönüş yaptığını anlatan Çaka, “Üç arkadaş bir tekne aldık. Örneğin geçen hafta sonu denizdeydik. Deniz üzerinde iplerle, yelkenle, rüzgarla uğraşırken her şeyden kopuyorsunuz. Düşünme şansınız olmuyor çünkü sadece o ana odaklanıyorsunuz” diye konuşuyor.

Önümüzdeki yaza ilişkin planlar da yapmaya başlayan yönetici, “Hisarönü Körfezi’nde vakit geçireceğiz, sonra belki yine Ege’de dolaşırız diye düşünüyoruz” diye konuşuyor. Anadolu Efes Bira Grubu Başkanı ve CEO’su Can Çaka ile iş dışı yaşamını konuştuk:

-Günde kaç saat çalışıyorsunuz? Nasıl bir rutininiz var?

Genelde 6-6,5 saat uyurum. Gece 12.00 civarında yatar, sabah 6.30’da kalkarım. Erken işe gidip öncelikli işlerle minimum yarım ya da 1 saat ilgilenirim. Rutini seven bir insanım.

-Pandemide rutininizi değiştirdiniz mi, pandemi sizi nasıl etkiledi?

Pandemide çok çalıştık. Sosyal hayat olmadığı için işe daha çok odaklandık. İlk günler akşamları uyku düzenim bozulmaya başlayınca her gün saat 7.00’de bilgisayarı kapatmaya başladım. Fiziksel olarak kendimi yormak için bir saat yürüyüş yaptım. Böyle yapınca kafamı boşalttım ve uyku düzenim tekrar normale döndü. 1 Temmuz 2020’den sonra da zaten ofise dönüş süreci başladı.

-O dönem birçok kişi hayatı sorguladı. Sizde de böyle bir sorgulama dönemi oldu mu?

O dönem ofiste olmanın, bir arada olmanın ne kadar önemli olduğunu hissettik. Ekosistemi ayakta tutmaya odaklandık. Her ülkede birer sosyal sorumluluk projesi yapacağız dedik. Bulunduğumuz ülkelerde ilk sosyal sorumluluk projesini hayata geçiren şirket olduk. Yeme,  içme sektöründe yerinde tüketim uzun süre kapalı kaldı. Birçok oyuncu “tip” bazlı çalışıyordu. Onlara destek olmak için programlar yaptık.

-Bugün iş ve özel yaşam dengesini nasıl kuruyorsunuz?

Genellikle akşamları kendime vakit ayırmaya çalışıyorum. Gün içinde hepimiz yoğun çalışıyoruz. Fikren çalışmak insanı daha fazla yoruyor. O yenilenme için akşamları kitap okumayı seviyorum. Farklı alanlarda farklı şeyleri okumak keyif veriyor. Son yıllarda tarih çok ilgimi çekiyor. Her şeyin bir sebebi var. Ekonomi de tarihin bir parçası, onunla dünyayı yeniden anlamlandırabilmek çok iyi. Davranışsal ekonomiye dair okumalar yapıyorum. İnsanları yönlendiren davranışlarla ilgili üniversiteler tarafından yapılan deneyler çok ilgi çekici. Edebiyat da olmazsa olmaz. Bunun yanında çocuklarımla bir arada vakit geçirmeyi çok seviyorum. Bir oğlum, bir kızım var. Oğlum 18 yaşında, şimdi üniversite için hayaller kuruyor. Kızım da 13 yaşında.

-Stresten arınmak için neler yapıyorsunuz?

Kitap okumak yeterli oluyor. Ben kendi başıma olmaktan mutlu bir insanım. Eve geldiğimde yorgunsam sakin sakin oturmak bile bana iyi geliyor. Hem olaylara hem insanlara karşı sakinim. Stresle beslenmenin faydası yok. Stresi nasıl yönetebileceğiniz de ne kadar sakin olabileceğinizle ilişkili. Kendimle ilgili en çok gurur duyduğum konulardan biri işten çıktıktan sonra şalteri kapatabiliyor oluşum. Öğleden sonra 17.30’da hararetli toplantılar yapsak da 18.30’da o artık benim kafamı yoran bir konu olmaktan çıkar. Ertesi sabah da sorunu çözmüş olarak işe başlarım. Kendimle olabilmek beni rahatlatıyor. Herhalde meditasyonun temeli de bu.

-Akşamları, hafta sonları bir şeyler izliyor musunuz?

İzliyorum. Pandemi döneminde platformlara üye olduk. Takip ediyorum. Çok vakit geçirmemeye çalışmakla birlikte bir şeyler izliyorum.

-Sporla aranız nasıl?

Yürüyüş yapıyorum. Özellikle müzik dinleyerek yürüyüş yapmak hem spor oluyor hem rahatlatıyor. Genelde sahilde yürümeyi seviyorum. Sitemizde küçük bir korumuz var, orada da yürüyorum. Öğle yemeklerinden sonra da ofisteysem ve bir toplantım yoksa mutlaka yürüyüş yapıyorum. Şimdi genç arkadaşlarla CEO ile Yürüyüş diye bir uygulama yapacağız. Ayrıca yelken yapmaya çalışıyorum. Bu yıl üç arkadaş bir tekne aldık. Örneğin geçen hafta sonu denizdeydik. Deniz üzerinde iplerle, yelkenle, rüzgarla uğraşırken her şeyden kopuyorsunuz. Düşünme şansınız olmuyor çünkü sadece o ana odaklanıyorsunuz.

-Yelkene ilginiz ne zaman başladı?

Lisedeyken yelken yarışı yapıyordum. Ben aslen Ordu Perşembeliyim ama Samsun’da doğup büyüdüm. Samsun Atakum’da başlayan bir yelken hayatım oldu. Sonra üniversite eğitimim için Ankara’ya gittim, ardından iş yoğunluğu derken ara verdim. Şimdi geri dönüş yapmaya çalışıyorum.

-Yelkene ne kadar zaman ayırıyorsunuz?

Yelkeni üç arkadaş birlikte yapıyor, işleri paylaşıyoruz. Yaz kış yapmaya çalışıyorum. Şu anda Fenerbahçe’den çıkıp adalara gitmek üzerine kurulmuş bir rotamız var. Yazın biraz güneyde oluruz diye düşünüyoruz. Ege güzel bir rota. Teknemizi 2022 Ağustos sonunda Atina’dan alıp Bodrum’a getirdik. Bu süreç de bir haftalık keyifli bir yolculuk oldu. Teknede olduğunuzda hava durumuna göre rotayı kuruyor, bilmediğimiz, aklımızın ucundan geçmeyen adalara gidebiliyoruz.

-Önümüzdeki yaz için planlar yapmaya başladınız mı?

Planlamaya çalışıyoruz, henüz net değil. Hisarönü Körfezi’nde vakit geçireceğiz, sonra belki yine Ege’de dolaşırız diye düşünüyoruz. Özellikle temmuz sonu ve ağustosta yelkene biraz vakit ayırmayı planlıyorum. Bu ilgimi çocuklara da bulaştırmaya çalışıyorum. Tekne üzerinde vakit geçirmek güzel. Ama keyif almaları için anlamaları, öğrenmeleri gerekiyor. Oğlum öğrensin diye hafta sonu birlikte zaman geçiriyoruz. Onlar da severse ortak bir hobimiz olacak.

-Basketbol da oynuyor musunuz?

Sadece ilkokul ve orta okulda oynadım. Anadolu Efes’le birlikte çok iyi bir izleyici oldum. Son üç, dört yıldır Anadolu Efes’in hiçbir maçını kaçırmadım. Bütün maçlarından keyif alıyorum. Bir de basketbol çok hızlı dönen bir oyun. O tempo ve anlık değişimler de çok etkileyici.

-Nasıl bir tatil anlayışınız var?

Ben gezmeyi, dünyayı dolaşmayı, farklı şehirleri ve kültürleri tanımayı seviyorum. O bölge insanlarının yaşadığı yerleri görmek, gittikleri restoranları bulmak ve o kültürü hissetmek için yürüyerek bir şehri tanımaya çalışıyorum. Mutlaka yılda bir ya da iki kere böyle bir şey yapmaya çalışıyorum. Çocuklar küçükken zordu ama şimdi onlar da katılıyor. Geçen yıl kızım Elif, “Ben Paris’e gitmek istiyorum” dedi. O zaman “Hadi baba, kız gidelim” dedim. Benim kadar yürüyebileceğinden emin değildim ama benden cevval çıktı. Birlikte rotalar belirledik, Paris’i birlikte keşfettik, acayip keyifli oldu. Şimdi teknede zaman geçireceğiz.

-Gittiğiniz ülke ve şehirleri saydınız mı?

Saymadım. Ama görmek istediğim bir tek Güney Amerika kaldı. Afrika ve Asya’da çok dolaştım. Kuzey Amerika’ya gittim. Güney Amerika dışında o bölgenin önemli olabilecek merkezlerini gezdim. Güney Amerika için planlama yapmam lazım.

-Güney Amerika’da nereleri görmek istiyorsunuz?

Daha çok Peru ve Ant Dağları’nı merak ediyorum. Amazonlar da Brezilya’da ama Peru daha çok İnka kültürüyle ilgimi çekiyor. Belgesellerden izlediğim kadarıyla yükseklerde dağların tepelerinde çok değişik bölgeler var.

-Bugüne kadar gördüğünüz yerler içinde en çok etkilendikleriniz nereler oldu?

İspanya’yı çok seviyorum. İspanya’da özellikle Endülüs’ten çok etkilendim. Tüm dinleri ve kültürleri barındırıyor. Çok güzel bir bölge. Yahudi mahallesine gidiyorsunuz bambaşka bir kültür. Flemenko Arap mahallesinden çıkan, aslında arabesk kültürünün bir parçası. Flemenko’nun ilk çıktığı yerleri görüyorsunuz. Ben birbiriyle yoğrulmuş kültürlerden daha fazla keyif alıyorum.

-Yeme içme konusunda nasılsınız?

Yemek yapıyorum ama çok iddialı değilim. Farklı tatları tatmayı çok severim. Farklı ülkelerin yerel yiyecekleri neyse yerim, hiç çekinmem. Çocuklar yaptıklarımı seviyor. Neredeyse her şeyi yapıyorum diyebilirim. Tariflere göre yemek yapmam, doğaçlamayı seviyorum, o şekilde bazen değişik tatlar çıkıyor. 

-Neler yapıyorsunuz?

Bamyadan tutun da pizzaya kadar her şeyi... Pizzayı undan değil patatesten yapayım diye aylardır uğraşıyorum. Özellikle hafta sonları çocuklarla birlikteyken onlara kendim yemek yapıyorum. Üniversitedeyken bir ara çok yoğun spor yapıyordum. Arkadaşlarla sabah erkenden kalkar, okula gitmeden spora giderdik. Spor yüksek protein ve kalori gerektirdiği için sabahın köründe patates, süt, yumurta ve peyniri karıştırıp omlet yapıyordum. Adı da bulacandı. 

-Müzik ne dinliyorsunuz?

Her şeyi dinliyorum. Genelde soft rock ve pop dinliyorum. Klasik müzik, Türk sanat müziği de sevdiğim müzikler arasında. Çocuklarla arabada seyahat ederken üçümüz ayrı şeyleri dinliyoruz.

“KOLEKSİYON KAYGIM YOK”

MASKELER Film izlemeyi seviyorum. Platformların yarattığı bir tembellik var, artık evde daha çok izliyorum. Tiyatroda da bizim Mavi Sahne diye bir platformumuz var, orada alternatif sanatçılara destek olmaya çalışıyoruz. Öğrenciler de tiyatro biletini dörtte bir fiyatına alabiliyor. Orada en son Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet adlı oyunu izlemiştim. Resimde dönem dönem eserler alıyorum. Orada bir kriterim yok beğendiğimi alıyorum. Yakın zamanda Eskişehir’deki Museum Pub’dan bir eser aldım. Pub’ın kurucusu sanattan çok hoşlanıyor ve bölge sanatçılarının eserlerini pub duvarlarında sergiliyor. Oraya gitmekten, eserlere bakmaktan keyif alıyorum. Bir gün sergi yaptı. Akşam saat 10.00 gibi sergiye gittim ve içeriye girdiğim anda bir eser beni çarptı. Eserin adı Maskeler.

“SERGİLERE GİDİYORUM” Hemen, “Ben bunu almak istiyorum” dedim. Maskelerin çamaşır askısına asılı olduğu bu eseri ofise koydum. Resimde de İstanbul siluetlerini çok severim. İstanbul bence dünyanın en güzel şehri. Böyle bir tapografi yok. Kadim bir şehir. Silueti de çok güzel. Evimdeki Galata Kulesi resmini çok seviyorum, salonda duruyor, ona bakmaya bayılıyorum. Kendimce önemli gördüğüm, anlamı olduğunu hissettiğim, bana iyi hissettiren eserleri parça parça alıyorum. Koleksiyon kaygım yok. Sevdiğim, anlamı olduğunu hissettiğim, iyi hissettiren şeyleri almaya çalışıyorum. Galerilere ve sergilere de gidiyorum. Farklı sanatçıların eserlerinden keyif alıyorum. Bazen alakasız şeylerden de etkileniyorum. Şu anda yeni gelişen dijital sanat da görselliğiyle çok etkileyici.

“MUHTAR KENT’TEN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM”

“İYİ LİDERLERLE ÇALIŞTIĞIM İÇİN ŞANSLIYIM Muhtar Kent ile çalışma şansına erenlerdenim. Muhtar Bey enerjisiyle ilham veriyordu. Hakikaten yurt dışında hızlı büyüdüğümüz bir dönemdi, ben o dönemde iş geliştirmenin başındaydım, birlikte çok seyahat de yaptık. Enerjisiyle, ekibe verdiği güvenle keyifli çalıştığım bir liderdi ve ondan çok şey öğrendim. Muhtar Bey’den sonra CEO’muz olan Ahmet Boyacıoğlu’ndan da çok şey öğrendim Özellikle gelişim, müdürlük ve direktörlük dönemimde çok iyi liderlerle çalıştığım için şanslıyım.

“DURUŞUYLA ÖZEL BİR İNSAN” Tuncay Bey’le 2012’den sonra yakın çalışmaya başladık. Tuncay Bey duruşuyla, dünya görüşüyle ve liderlik vasıflarıyla çok özel bir insan. Fazlasıyla yetki veren bir lider. Benim de kariyer gelişimimde çok etkisi vardır. 30 yılı aşkın yöneticiliğini de Anadolu Efes’te geçirdiği için birlikte büyük bir keyifle çalışıyoruz.

“ZAMANIMIN YÜZDE 20’Sİ SEYAHATTE GEÇİYOR”

“YAPMAK İSTEDİKLERİMİZ VAR” COVID-19 döneminde seyahatler azalmıştı ama bu yıl arttı çünkü yapmak istediğimiz bir sürü şey var. Özellikle yurt dışı seyahatleri son dönemde çok arttı. Yurt içinde de yurt dışında  bütün operasyonlara yılda birkaç kere gitmeye çalışıyorum.

YOĞUN TEMPO Farklı yatırımlar yapmak istediğimiz ülkeler, bir yandan ihracat faaliyetleriyle geliştirmeye çalıştığımız ülkeler var. Onları ziyaret etmeye çalışıyorum yoğun bir seyahat temposu oluyor. Zamanımın yüzde 20’si seyahatte geçiyor. COVID-19 öncesinde de üç aşağı beş yukarı bu oran aynıydı. Ama yurt dışı yatırımlara odaklı olduğum 2010-2015 arasında bu oran yüzde 50’lerdeydi.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz