Girişimci çocuk yetiştirme tüyoları

Kamışlı, “Ailelerin çocuklarını öyle bir yetiştirmeleri lazım ki kendi başlarına da iş yapabilecek kapasitede olsunlar”

4.01.2017 14:59:540
Paylaş Tweet Paylaş
Girişimci çocuk yetiştirme tüyoları
Erhan Kamışlı, Türkiye’nin en büyük AVM ve ofis yatırımcılarından Esas Gayrimenkul’ün yönetim kurulu başkanı. Aralarında Esas Gayrimenkul, Pegasus, Ayakkabı Dünyası, Mars Sinemaları gibi birçok markanın olduğu Esas Holding’in de yönetim kurulu üyesi. Holdingin gayrimenkul, sağlık ve Ro-Ro işlerinin başında olan Kamışlı, 2 milyar dolarlık bir büyüklüğü yönetiyor. Vaktinin büyük bir bölümünü gayrimenkul projelerinin aldığını söyleyen Kamışlı, koyu bir Beşiktaş taraftarı. “Oğullarım Fethi ve Kerem’le birlikte ellerimizde bayraklarla takımımıza her maçta destek veriyoruz” diyen Kamışlı, Türkiye Futbol Federasyonu’nun da yönetim kurulu üyesi. Kamışlı’nın futbol dışında resimden heykele, bahçe işlerinden dekorasyona ve şaraba kadar çok sayıda hobisi var. Hayatının vazgeçilmezleri ise ailesi ve golf tutkusu. Hafta sonları iki gün mutlaka golf oynuyor. Genç yaşta baba olduğunu söyleyen Kamışlı’nın Fethi ve Kerem adında iki oğlu var. Bugün 23 ve 25 61 yaşlarında olan oğullarını küçük yaştan itibaren iyi yetiştirmeye çalıştığını, onlarla uzun ve kaliteli vakit geçirmeye özen gösterdiğini belirten Kamışlı, bunun da karşılığını aldığını söylüyor. “Büyük aileler için en önemlisi çocukları iyi yetiştirmek” diyen Kamışlı, oğullarıyla gurur duyuyor. Kamışlı’nın küçük oğlu Kerem, geçtiğimiz ay Boston Üniversitesi’nden mezun oldu. Oğullarının aile şirketinde çalışmak istemediğini söyleyen Kamışlı, “İkisi de işlerini kendileri buldu. Küçük oğlum Kerem, Londra’da danışmanlık şirketi EY’dan teklif aldı. Orada işe başlayacak. Büyük oğlum ise Londra’da bir gayrimenkul şirketinde çalışıyor” diyor. Esas Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Kamışlı’yla çocuk yetiştirmeyi, iş dışı yaşamını ve hobilerini konuştuk. İşte Kamışlı’dan kendine güvenen, girişimci çocuk yetiştirme tüyoları… * Kaç yaşınızda baba oldunuz?
1964 doğumluyum. 26 yaşında, çok genç yaşta baba oldum. Genç yaşta baba olmanın hem iyi hem kötü tarafı var. Ancak bugün olsa 35 yaşımdan önce baba olmam. Biraz erken yaşta baba oldum diyebilirim.
* İki oğlunuzu yetiştirirken en çok nelere dikkat ettiniz?
Ailelerin çocuklarını öyle bir yetiştirmeleri lazım ki kendi başlarına da iş yapabilecek kapasitede olsunlar. Zaten aile şirketlerinde sıkıntı buradan geliyor. Çocuklar bu kapasitede yetiştirilmeyince herkes aynı yere, aile şirketine hücum ediyor. Orada da herkes rahatına bakıyor. Biz çocuklarımızı kendi başlarına da iş yapabilecek kapasitede yetiştirmeye çalıştık.
* Böyle yetiştirdiğiniz çocuklarınızın yaşıtlarına göre en büyük farkı ne oldu?
Bugün benim çocuklarım bizim grupta çalışmak istemiyor. İşlerini kendileri yapmak istiyor. Büyük oğlum Fethi, Londra’da çalışıyor. Küçük oğlum Kerem de Londra’da EY’de işe girecek. Onlar oğluma iş teklif etti. Benim felsefeme göre aile şirketinde kurucular işin başında kalır, onun dışındakiler kendi işlerini yapabilir. Halbuki Türkiye’deki birçok ailede aile üyeleri kendi şirketlerinde çalışmayı tercih ediyor. Konfor alanlarında olmak, kendilerine daha rahat geliyor. Bu nedenle aile şirketlerinin hepsinin durumu malum…
* Oğullarınıza girişimci ruhu, sosyal olmayı, özgüveni yüksek bireyler olmayı nasıl aşıladınız?
Belli imkanı olan ailelerin çocuklarıyla daha fazla, daha kaliteli zaman geçirmesi lazım. Çünkü çocuklar söylediğinizle değil yaptığınızla etkilenir. Eşim ve ben çocuklarla çok zaman geçirdik, eşimle birlikte çocuklarımıza çok zaman harcadık. Oğullarınız küçükken onlarla kaliteli vakit geçirmek için neler yaptınız? Eşim Emine’yle birlikte bütün seyahatlerimize oğullarım Fethi ve Kerem’le birlikte giderdik. Bunların hepsi aslında bizim için büyük bir keyif ayrıca çocuklar için de büyük bir eğitim oldu.
*Oğullarınızla unutamadığınız bir tatil anınız var mı?
Kerem ile Fethi küçüktü. Bir gün Paris Disney Land’e gittik. Eşimin hala o tatili hatırladığında içi yanar. Oğullarımın ikisi de küçüktü. Mağazalara gidip alışveriş yapmak istiyorlardı. Ben de onlara “Günde sadece bir oyuncak satın alma hakkınız var” dedim. Hemen “Nasıl yani?” diyerek itiraz ettiler. “Günde bir tane bir şey alabilirsiniz” dediğimde ince eleyip sık dokumaya başladılar. Önce ne alacaklarına karar veremediler. Baktığınızda bunların hepsi birer eğitim.
* Çocuklarınızı büyütürken başka neler yaptınız?
Alışverişe markete giderdik. İkisi de alışveriş arabasına ne bulurlarsa atarlardı. Hiç unutmuyorum 10 yaşındaydılar. Onlara bir gün “Size 100 lira veriyorum. Bu parayla istediğinizi alabilirsiniz” dedim. 100 lirayı alınca küçük oğlum Kerem marketten satın aldıklarını geri bıraktı ve “Bir daha dolaşayım” dedi. 30-40 liralık ürün aldı. Büyük oğlum Fethi de kardeşine döndü ve “Niye 30 liralık alışveriş yaptın” dedi. Küçük de “60 lirasını cebime koyup biriktireceğim” dedi. Bu şekilde paralarını biriktirmeyi öğrendiler. * Para ve tutumlu olma konusunda çocuğu olan ailelere ne önersiniz?
Parayı çocuğun cebine ufak yaşta koyarsanız kendi parasını harcama psikolojisiyle paraya daha fazla değer verir. Parayı alırken de kullanırken de daha dikkatli davranır. Ancak kimse böyle yapmıyor. Baktığınızda herkes başkasının parasını çok güzel harcar. Buna babasının ve annesinin parası da dahil. Ancak çocuklara kendi paralarını verirseniz daha dikkatli davranırlar. Çocuk babasının, annesinin parasıyla kardeşine çok güzel hediye alır. Ancak kendi parasıyla kardeşine daha dikkatli hediye alır. Biz bunları yaptık. Ben bu konularda hep çok dikkatli oldum.~* Çocuklarınızı yetiştirirken en önemli arzunuz neydi?
Çocukların kendi işlerini yapacak kapasitede olmalarına dikkat ettim. Paranın kıymetini ve değer bilmelerini istedim.
* Sonuç ne oldu?
Bizim çocuklar kendi işlerini yapmak istiyor. Küçük oğlum çok girişken, çok sosyal bir çocuk oldu. Genç yaşta derneği var. Yenibirlider adında arkadaşlarıyla bir dernek kurdu. Aynı zamanda çok meraklı bir çocuk. Para konusunda da çok tutumludur ancak çok yardım yapar. Kimsesiz çocuklara yardım eder. Yenibirlider Derneği’nin yanında otopark var. Otoparkçılara kahvaltı götürür, otoparkçılarla kahvaltı yapar.
* Oğullarınız şimdi ne iş yapıyor? Nerede çalışıyor?
Küçük oğlum Kerem, bu yıl Boston Üniversitesi’nden mezun oldu. Bahsettiğim gibi EY’nun Londra ofisinden teklif aldı. Büyük oğlum Fethi de ilk önce Londra’da büyük bir şirkete girdi. Daha sonra “Burası çok büyük ofis. Bana göre değil” deyip ayrıldı. Şimdi 3-4 kişinin çalıştığı ufak bir şirkette çalışıyor. Elinde dosyalarla Londra’da emlakçılık yapıyor. Londra’da gayrimenkul almak isteyen müşterilere ofis, daire gezdiriyor. Yaptığı satışlardan da komisyon alıyor. “Benim imkanım, param var, ben bu işi yapmam” demiyor. Çocuklarımı işte böyle yetiştirdim, böyle de olması lazım. Baktığınızda büyük ailelerin ve şirketlerin aile anayasasından önce çocukların yetiştirilme anayasasını yapması lazım.
* İki oğlunuz da aile şirketinde çalışmayı hiç düşünmüyor mu?
Şu anda bizimle çalışma gibi bir niyetleri ve beklentileri yok. Ancak sonraki dönemlerde isterlerse olabilir.
* Oğullarınızla küçük yaştan itibaren nasıl bir ilişki kurmaya çalıştınız?
Oğullarımla her zaman arkadaş ilişkisi kurmaya özen gösterdim. Oğullarım benim hem çocuklarım hem de arkadaşımdır. Bazen bana “abi” diye hitap ediyorlar. Ben de “Karıştırdınız galiba, ben babanızım” diye cevap veriyorum. Biz çocuklarla arkadaş gibiyiz. Çünkü çocuklara açık olmanız lazım. Çocuklar bilmediğinizi zannettiğiniz her şeyi biliyor.
* Oğullarınızla arkadaş ilişkisini kurmak için ne yaptınız?
Eskiden oğullarımı çok fazla Beşiktaş’ın maçlarına götürdüm. Maçtan önce 3 erkek gider birlikte yemek yerdik. Kaliteli zaman geçirip sohbet ederdik. Bunların hepsi onlar için iyi bir eğitim oldu. Fethi ve Kerem’le anneleri olmadan yurtdışına çok baş başa seyahate gittik. Bunlar müthiş şekilde eğitim oldu.
* Onlarla birlikte yurtdışında ne yapardınız?
Mesela her yurtdışı seyahatimizde mutlaka müzeye giderdik. Sanat galerilerini gezerdik. Küçük oğlum Kerem’in sanata, resim ve heykele çok merakı var. Ancak büyük oğlumun sanata çok fazla merakı yok. O da futbol maçlarına gitmek isterdi. İkisinin zevkleri tamamen farklı. Bir keresinde Madrid’e gittiğimizde Prado Müzesi’ne gitmiştik. Oradan çıktık Real Madrid’in stadına girdik.
* Çocuk yetiştiren ailelere ne önersiniz?
6 yaşından itibaren eğitim başlıyor. Avrupa’da zaten çocuklar değerlerle doğuyor. Bizde ise değerlerde biraz zafiyet var. Bence bu ülkede çocuklara verilecek en önemli eğitim değerlerimizi öğretmek. Yeni bir telefon çıkıyor hemen o yeni telefon alınmak isteniyor. Böyle olmaması lazım. Önce değerlerimizi öğretmek gerekiyor.
* Oğullarınız küçükken okul tercihlerini nasıl yaptınız?
Her zaman okul tercihlerine ben de dahil oldum. Ancak onlarla birlikte tercih yaptık. Onlara okul seçimlerinde her zaman “Nereye girmek istiyorsunuz” diye sordum. Büyük oğlum Fransız Saint Benoit Lisesi’nde okudu. “Koç Lisesi’ne geçmek ister misin” diye sordum. “Ben burada memnunum” dedi. Saint Benoit’da eğitim hayatı sıkı olmasına karşın o okuduğu okulu tercih etti. Öbür taraftaysa hayat kolaydı. İlk başta Saint Benoit’da çok zorlandı ancak daha sonra ilk 10’da okulunu bitirdi.
* Küçük oğlunuzda okul tercihini nasıl yaptınız?
Küçük, lisede okumaya yurtdışına gitti. Lise hayatını İsviçre’de TASIS’te (The American School in Switzerland) tamamladı. O dönemde Kerem’e “İsviçre’ye gitmek istiyor musun?” diye sordum. O da “Sence ne yapmalıyım” diye bana sordu. “Kararı sen ver” dedim. Sonuçta İsviçre’deki okulda kaldı ve çok başarılı oldu. En önemlisi de aldığı bu karar doğrultusunda hayatında çok önemli değişikler oldu. Üniversite eğitimine Amerika’da Boston Üniversitesi’nde devam etti. Üniversite yılları boyunca JP Mogan, Citibank Londra, HSBC Monaco ve EY Londra gibi önde gelen uluslararası finans kuruluşlarında staj yaptı.
* Kendi deneyiminizden yola çıkarak çocukları için okul seçimi yapacak ailelere ne önersiniz?
Okul seçimlerini çocuklarla birlikte yapmak gerekiyor. Siz onların adına karar veremezsiniz…
* Aileniz kadar golfe de meraklısınız. İş ve özel hayat dengesini nasıl sağlıyorsunuz?
Hobileri çalışmaktan çok seviyorum. Golf, hayatımın en önemli parçası. Golfü hiçbir şeye değişmem. Hayatımda önce golf geliyor. * Haftada kaç gün golf oynuyorsunuz?
Hafta sonları 2 gün golf oynuyorum. Ancak kışın 1,5-2 ay hiç golf oynayamadım. Golf oynamanın dışında seyahat etmeyi çok seviyorum. Küçük oğlumun mezuniyeti için ailecek Amerika’ya Boston’a gittik. Güzel bir aile aktivitesi düzenledik.
* Başka hobileriniz var mı?
Kendi gittiğim yerlerden biriktirdiğim kibrit koleksiyonum var.
* Kaç yıldır kibrit biriktiriyorsunuz?
18 yaşımdan beri kibrit koleksiyonum var. Başkasının gittiği yerlerden getirdiği kibritleri koleksiyonuma almıyorum. Ancak şimdi sigara yasağından dolayı koleksiyon için kibrit biriktirmek çok zorlaştı.
* Başka bir merakınız var mı?
Kırmızı şaraba merakım var. Çok özel bir kırmızı şarap mahzenim var. Kırmızı şarapları tarihine ve üzüm bağına göre seçiyorum. Favorim ise İtalyan, Fransız ve Amerikan şarapları. Diğer şarapları uzun süre tutamıyorsunuz çabucak bozuluyorlar. İki tane kıymetli şarabım var. Biri 1991 diğeri ise 1993 tarihli. Biri küçük diğeri ise büyük oğlumun doğum günleri. İkisi de Fransız Bordeaux şarabı. Bu iki özel şarabı da özel bir günde açmak üzere tutuyorum.
* Yemekle, yemek yapmakla aranız nasıl?
Eskiden dünyanın en ünlü Michelin yıldızlı restoranlarını bilirdim. Ancak şimdi çok az yemek yiyorum. Yemekle aram olmadığı için yemeğe merakım da kalmadı.~“ÇAĞDAŞ RESME MERAKLIYIM”
“YABANCI RESSAMLARA MERAKIM YOK”

Çağdaş resimle ilgileniyorum. Özellikle de Türk ressamların eserlerini tercih ediyorum. Öte yandan yabancı ressamlara çok merakım yok. Bu aralar resmin dışında biraz heykel merakım var. İstediğim heykeller çok pahalı ve bunları Türkiye’ye getirmek de çok zor.
KOLEKSİYONUNDA KAÇ ESER VAR?
Resim koleksiyonumda 70’e yakın eser var. Esas Holding’in Kavacık’taki binasının içindeki tablolar benim koleksiyonuma ait. Türk ressamlar arasında Selim Turan’ı çok seviyorum. Koleksiyonumda Burhan Doğançay, Ömer Uluç, Nuri İyem ve Kemal Önsoy’un eserleri var.
“MÜZE GEZMEYİ SEVİYORUM”
Resim yapmaya merakım yok. Ancak müze gezmeyi, sanat galerisi gezmeyi çok seviyorum. 17 yaşından beri müzelere çok meraklıyım. 17 yaşında ABD’de öğrenciyken Paris’e gidip sırt çantasıyla Louvre’u gezdim.

“EŞİM BENDEN ÇOK ÇALIŞIYOR”
“İŞLERİ BÖLÜŞTÜK”

Eşim benden çok çalışıyor. Evde ince zarif işleri eşim, kaba işleri ben yaparım. Bahçeyle, inşaatla ben uğraşırım. Personelle, çalışanlarla eşim ilgilenir.
“BAHÇEYLE UĞRAŞMAYI SEVERİM”
Bir ara bahçe hobim vardı. Bütün ağaçları bilirdim. Bahçeyle ilgili çok kitap okudum.
“10 YIL ÇATALCA’YA GİTTİK”
Çatalca’da çiftlik evimiz vardı. Çocuklar küçükken 10 yıl her hafta sonu Çatalca’ya gittik. Koyun, inek, horoz, kuzu her şey vardı. Çocuklar 8 yaşından 18’e kadar Çatalca’da çiftlikte büyüdüler.
“EVİN PEYZAJINI BEN YAPTIM”
Evimizin bahçe peyzajını ben yaptım. Zamanında arbitoryumlarda çok vakit geçirdim. Bahçe dışında mimariye ve dekorasyona çok merakım var.

İKİ OĞLUM BİRBİRİNDEN ÇOK FARKLI”
“BÜYÜK OĞLUM FUTBOLA ÇOK MERAKLI”

İki oğlum da tamamen farklı kişiliklere sahip. Büyük oğlum Fethi, futbolu çok seviyor. Hasta denilecek kadar koyu bir Beşiktaş taraftarı. Bir gün kesinlikle Beşiktaş Spor Kulübü’nün yönetiminde olmak istiyor. Bunun dışında arkadaşlarıyla birlikte gezmeyi seviyor.
“KÜÇÜK OĞLUM ÇOK GİRİŞKEN”
Küçük oğlum Kerem’inse üniversite hayatı Amerika’da geçti. Ancak yaz tatillerinde Türkiye’ye gelir, kravatını takar işe, derneğe giderdi. Amerika’da Boston’da okurken Türkiye’den bakanlar geldiğinde gidip onlarla tanışıyordu. Bir ziyaretinde Fikri Işık’la tanıştı. Ankara’ya gitti, AB Bakanı’yla tanıştı. O devamlı iş düşünür, bir şeyler yaratmaya çalışır.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz