Demet Sabancı Çetindoğan’ın 2000
yılında eşiyle birlikte kurduğu Demsa
Group, bugün lüks perakendenin
en önemli adreslerinden biri haline
geldi. Harvey Nichols, Brandroom, Tom
Ford, Lanvin, Alexander McQueen, Salvatore
Ferragamo ve geçen yıl Doğuş Grubu’ndan
Demsa’ya geçen Gucci markası başta olmak
olmak üzere 20’nin üzerinde markayla 130’dan
fazla mağazaya ulaşan şirket, perakendenin
dışında turizm, gayrimenkul, sağlık ve medya
sektörlerinde faaliyet gösteriyor. Demet Sabancı
Çetindoğan, iş hayatındaki başarılarının yanı sıra
pek çok STK’da üstlendiği görevler ve yaptığı
çalışmalarla da dikkat çeken isimlerden. Sanata
merakıyla da bilinen Çetindoğan Türkiye’nin
en büyük koleksiyonerlerinden biri. İlk eserini
20 yıl önce alan Çetindoğan, bugün yağlı boya
ve İslam eserlerinden oluşan 3 bin eserlik bir
koleksiyona sahip. Bunlar Demet Sabancı
Çetindoğan’ın bilinen yönleri. Bir de çok da ön
plana çıkarmadığı bir yeteneğe sahip. Çok iyi
piyano çalıyor. 6 yaşında piyano dersi almaya
başlayan ve 12-13 yıl boyunca bu eğitimi
sürdüren Çetindoğan, o yıllarda topluluk önünde hiç piyano çalmamış. Topluluk önüne ilk
çıkışı ise babası için hazırlanan anma gecesinde
olmuş. Çukurova Senfoni Orkestrası ile birlikte My
Way’i çalan Çetindoğan, bu gecenin ardından ise
birkaç hayır gecesinde daha istek üzerine piyano
çaldığını söylüyor. Çetindoğan’ın en büyük hayali ise
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile çalmak.
Bir dönem keman da çalan Çetindoğan ile müzik
üzerine konuştuk. * Sizin müziğe ilginiz ne zaman başladı?
Çok ufakken başladı. Rahmetli babam cümbüş çalardı
ve benim piyano çalmamı çok arzu ederdi. Zaten
benim hayalim de piyanist olmaktı.
* Ne tür müzik dinlemekten hoşlanıyordunuz?
Güzel olan her melodiyi seviyorum açıkçası. İlla da
şunu dinlerim diye bir kuralım yok. Jazz’ı da, Blues’u
da, klasik müziği de, Türk sanat müziğini de severim.
Ben müziği seviyorum. Ama yalnız kaldığımda
mutlaka klasik müzik dinlerim. Beni dinlendiriyor.
* Geçmişten günümüze müzik zevkinizde nasıl bir
değişim oldu?
Bütün zevkler, bütün alışkanlıklar değiştiği gibi elbette ki müzik de değişiyor. Çağa ayak uydurmak gerek.
Ama klasikler hiçbir zaman değişmez... Bu tür müzikte
daha baskın sanırım.
* Ne zamanlar müzik dinlersiniz?
Arabada,
çalışırken, boş zamanlarda...
Bulunduğum ortamda illaki bir yerlerde müzik
çalar. Hep bir melodi vardır. Ama kendim araba
kullanıyorsam yüksek ses müzik dinlemeyi
seviyorum… Hız yok ama…
* En beğendiğiniz şarkıcı, grup, besteci dediğimizde
kimler aklınıza gelir?
Celine Dion, Tarkan, İdil Biret, sevgili dostum piyanist
Princess Caroline Murat, Ajda Pekkan , Anjelika
Akbar… Bunlar ilk aklıma gelenler…
* Piyano çalmaya nasıl başladınız?
Rahmetli babam müziği, severdi. Zaman zaman
piyanonun başına geçer notasız Türk musikisinden
ezgiler çalardı. Benim de çalmamı çok istemişti. Öyle
başladım.
* Kaç yaşında başladınız çalmaya?
6 yaşında.~* Eğitim aldınız mı?
Tabii. İlk özel hocam Fransız bir madamdı. Çok
disiplinliydi. Adana’da yaşayan piyanist hem de
Fransız. 70’li yıllar için ender bir durumdur bu. Haftada
3 kez ders verirdi.
* Sever miydiniz dersleri?
İlk zamanlar değil. Hocanın geleceği saatlerde yemek
masasının altına saklanırdım. Her şeyde olduğu gibi öğrenme süreci zor oluyor. Belli bir aşamayı atlattıktan
sonra keyif alıyorsunuz. Ben o dönemde ders almak
istememiştim. Öğrendikçe, çaldıkça sevdim.
Madamdan sonraki öğretmenim oturup notaları
ezberletmek yerine kendisi çalar bana söyletirdi.
Benim kulağım çok kuvvetliydi. Öğretmen bir kere
çalınca notasız çalardım. İleriki denemde notayla
gitmek gerekti.
* Eğitiminiz ne kadar sürdü?
12 - 13 yıl haftada 3 kez evimizde özel ders aldım. Ta
ki üniversite eğitimi için Londra’ya gidene kadar.
* Eğitim almaya başladığınız dönemde piyanist
olmayı düşündünüz mü? Önünüzdeki engeller
neydi?
Piyanist olmak hayalimdi. Önümde pek de engel
yoktu açıkçası. Kulağım çok iyiydi, bu da sanırım
babamdan bana geçti. Ama babamla hafta sonları
işe giderdim. İş hayatı daha öne çıktı benim için.
Piyanist olmak hayalimdi ama önceliğim olmadı.
Profesyonelce yapmak yerine hobi olsun istedim.
* Bir müzik aleti çalmak size ne kattı?
Bir değil iki. * Piyano dışında bir müzik aleti daha mı
çalışıyorsunuz?
Evet. Lise son sınıftayken keman dersi aldım. Ama
piyano kadar ilerletemedim. Üniversite sınavına
hazırlandığım zamanlarda başladım keman eğitimi
almaya. Hatta lise sonda okul orkestrasında keman
çalıyordum. Okul olarak bir yarışmaya katılıp üçüncü
olmuştuk.
* Hala çalıyor musunuz?
Hayır. Eğitimim kısa sürdü. Bir yıl eğitim aldım.
Üniversiteye hazırlanırken hem piyano hem de keman
dersi almak zor geldi. Piyano hocamın eşi veriyordu
keman dersini. Ama kısa bir eğitimdi.
* Şu anda evinizde bir piyano var mı?
Evet güzel bir piyanomuz var. Blüthner-Leipzig marka.
* Her gün çalabiliyor musunuz?
Ne yazık ki hayır. Keşke her gün çalabilsem. Tempom
o kadar yoğun ki... Haftalarca tuşlara parmaklarım
değmiyor.
* Bir gününüz nasıl geçiyor?
Benim hayatım; iş ve özel hayat ile STK’lar olmak üzere
üçe ayrılmış durumda. STK’lar özel hayatımdan zaman alıyor. Erken uyanıyorum. 06:30 gibi… Ardından
08:15’te ofiste oluyorum. Kendi işlerimle uğraşıyorum.
STK’larla ilgili yapılması gerekenler üzerine
çalışıyorum. Ama akşam üstü 6 gibi evde olmaya
çalışıyorum. Akşam bir davete katılmam gerekiyorsa
da ilk bölümlerine gitmeye gayret ediyorum. Yoğun
bir tempom var.
* Nasıl bir günün sonunda piyano çalıyorsunuz?
Çok yorgun olduğum bir günün ardından zaman
yaratabilirsem çalmaya çalışıyorum. Kendi
kendimeyken çalmak hoşuma gidiyor. Yorgun
olduğumda yarım saat çalmak beni dinlendiriyor.
* Çalmaktan en hoşlandığınız besteler hangileri?
Ben klasik piyano eğitimi aldım. Dolayısıyla Bach,
Mozart, Johann Strauss, Beethoven, Schubert’in
bestelerini çalıyorum.
* Notaya bağlı olarak mı çalıyorsunuz?
Ben Londra’da üniversite eğitimi alırken notalarımı
kaybettim. Dolayısıyla ezberimde olan besteleri
çalıyorum.
* Geçenlerde dostlarınıza verdiğiniz bir davette
küçük bir piyano resitali verdiğinizi okuduk. Hangi parçayı çalmıştınız?
Johann Strauss’un “The Blue Danube” valsini
‘’çalmıştım.
* Topluluk önüne ilk bu şekilde mi çıktınız?
Hayır. Ben Adana’da özel ders alırken pek imkan yoktu.
Hocam da yönlendirmediği için hiç topluluk önünde
piyano çalmadım. Yani uzun yıllar özel ders almama
rağmen uzun bir dönem hiç resital vermemiştim. İlk
seyirci önünde bulunmam ise rahmetli babam için
yapılan anma gecesinde oldu.
* Anma gecesinde sahneye çıkma fikri nasıl doğdu?
Anma gecesi için orkestra şefimiz ile evde
buluşmuştuk. O, evdeki piyanoyu görmüş ve kim
çalıyor demiş. Evdeki personel de benim çaldığımı
söylemiş. Yanımıza “Müthiş bir fikrim var” diye
geldi. Onun fikriydi. Çukurova Senfoni Orkestrası ile
birlikte My Way’i çaldık. Ünlü tenor Mario Frangulis
söyledi. Benim için unutulmaz ve duygu dolu bir
andı. Hatta anma gecemizde o dönemin Kültür ve
Turizm Bakanı da bizimleydi. “Bir sonraki konseriniz
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile olsun”
diyerek sağ olsun beni taltif etmişti.
* Yeni hayaliniz bu mu?
Tabi ki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile çalıyor
olmak beni son derece onurlandırır. * Sonrasında da topluluklarla çaldınız mı?
Hayır gecelerinde çaldım. Bir de en son geçenlerde
Pera Palas’taki bir davette İlham Gencer’in ricasını
kıramadım ve orada çaldım.
* Çocuklarınıza piyano dersi aldırdınız mı? Kızlarım aldı. 5-6 yaşlarındayken konservatuara
yazdırdım. Ama disiplinli eğitim ve eğlenceli hale
getirilmeyen sistem nedeniyle kısa sürdü eğitimleri.
Meyilli olmadıklarını gördüm. Halbuki oyun ve
eğlence katılsaydı ilgilerini çekebilirdi.
* Kızlarınız piyano dışında sanatın
hangi dalıyla ilgili?
Resme yatkınlar. Özellikle büyük kızımın resme büyük
kabiliyeti var. Babamın kabiliyeti vardı ona çekti diye
düşünüyorum. Büyük kızımın üç kişisel sergisi oldu
bugüne kadar.
* Çocuklarınızla nasıl zaman geçiriyorsunuz?
Birlikte sergi geziyoruz. Özellikle yurtdışındaki müze
ve galerileri birlikte gezmekten büyük keyif alıyoruz.
* Çocuğuna piyano eğitimi aldırmak isteyenlere
ne önerirsiniz?
Eğitimci çok önemli. Dersleri eğlenceli yapmak
gerekli, özellikle ilk birkaç ay. Çocukları motive etmek
açısından çok iyi oluyor.~"3 BİN ESERLİK KOLEKSİYONU VAR"
Türkiye’nin en büyük
koleksiyonerlerinden olan
Demet Sabancı Çetindoğan
ve eşi Cengiz Çetindoğan, ilk
eserini 20 yıl önce almış ve
bugün koleksiyonları 3 bin esere
ulaşmış durumda. Yağlı boya ve
İslam eserleri koleksiyonlarının
olduğu 3 bin eserin sergileneceği
müzeye ilişkin bilgi veren
Çetindoğan, “20 yıl gibi bir
sürede iyi bir koleksiyona sahip
olduk. İlk alımımızda 8 tablo
birden aldık. İşin buralara varacağını düşünmemiştik
açıkçası. Tabloları evimize asarız diye alırken, eser sayısı
3 bine ulaştı. Köklü bir geçmişe sahip olan Türk sanatını
dünü ve bugünü ile sunabilmek amacıyla müze kurmak
için çalışmalara başladık. ” diye konuşuyor.
Demsa Koleksiyon, iki ana bölümden oluşuyor.
Koleksiyonun ilk bölümünde 9. yüzyıl ile 20. yüzyıl
arasına tarihlenen, hilye-i şerife, kıt’a, kuran-ı kerim,
levha, murakka, berat ve ferman ve dua kitapları gibi
nadir İslamî eserler yer
alıyor. Eserler arasında Yakut
Mustasimi, Ahmed Şemseddin
Karahisari, Şeyh Hamdullah,
Hafız Osman, Abdullah
Zühdi, Muhsinzade Abdullah,
Mahmud Celaleddin, Mehmet
Şevki gibi Türk hat sanatında
ekol oluşturmuş hattatların
eşine az rastlanır eserleri
bulunuyor. İkinci bölümde
ise Türk resim sanatı tarihinin
başlangıcı olarak kabul
edilen 19. yüzyılın ikinci yarısından günümüze uzanan
süreçte oluşturulmuş başyapıtlar yer alıyor. Koleksiyon
Osman Hamdi portrelerinden Şeker Ahmet Paşa’nın
peyzajlarına, Süleyman Seyyid ve Hüseyin Zekai
Paşa’nın natürmortlarından Halil Paşa’nın portrelerine,
İbrahim Çallı’nın figürlü peyzajlarından Nazmi Ziya’nın
boğaz konulu yapıtlarına, Şevket Dağ enteriyörlerinden
Hikmet Onat’ın Kurbağalıdere peyzajlarına kadar geniş
bir yelpazeye sahip.
DEMET SABANCI ÇETİNDOĞAN’IN MÜZİK LİSTESİ
Klasik müzik listemde şunlar olur:
1-Mozart ‘ın Türk Marşı
2-The Blue Danube Valsi
3-Spring Waltz
4-Moonlight Sonata
5- Love Story
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?