Memleketteki evim

Ayvalık’tan Mersin’e, Tokat’tan Arhavi’ye, Adana’dan Bursa’ya işte CEO’ların memleketleri ve emeklilik hayali kurdukları asırlık evleri…

19.03.2018 11:24:000
Paylaş Tweet Paylaş
Memleketteki evim

Özlem Aydın Ayvacı

[email protected]

Kimi emeklilik günlerinde geri dönmeyi düşünüyor, kimi ise her tatil fırsatını memleketindeki evinde geçirmek istiyor. Çoğu CEO’nun doğup büyüdüğü, gençlik yıllarını geçirdiği memleketinde bir evi var. Burada huzur buluyor, yöresel yemeklerini burada tatmak için can atıyorlar. Memleketine yatırım yapan CEO sayısı hiç de az değil. Türk iş dünyasının liderleri söz konusu memleket ve memleketteki evleri olunca bir şair gibi yalın ve saf sözcüklerle duygularını dile getiriyor. Biz de CEOLife olarak CEO’ların memleketlerindeki evlerini araştırdık ve onların ağzından memleket hikayelerini dinledik. 

ARHAVİ’DE KONAĞI VAR 

MNG Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nazif Günal, Artvin Arhavili. Arhavi’nin Kale Mahallesi’nde bir konağı bulunan Günal, memleketini fırsat buldukça ziyaret etmeyi ihmal etmiyor. Günal, Arhavi’deki çocukluk günlerini, o dönemde beraber oldukları arkadaşlarını, yöresinin yemeklerini hiç unutmuyor. Günal, Arhavi’ye yaptığı ziyaretlerde dostlarıyla bir araya gelince anılarını da paylaşıyor. Bu ziyaretlerinden birinde yerel gazetecilere yaptığı açıklamalarda “Memleketimin havasını, suyunu yemeğini ve insanını özlemişim. Bundan sonraki zamanlarımda sık sık gelmeye çalışacağım. Arhavi benim memleketim. Yatırımlarımızla modern çağdaş bir şehir ortaya çıkmasında elimizden geleni ortaya koyacağız” demişti. Memleketine yaptığı ziyaretlerde özel konuklarını evinde ağırlayan Günal, memleketiyle ilgili duygularını şöyle ifade ediyor: “Baba ocağı Arhavi’de olmak bana büyük mutluluk veriyor. Ailemle ve dostlarımla burada olmaktan büyük huzur duyuyorum.” 

“EN BÜYÜK HAYALİM YERLEŞMEK”

Erham Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Hamdullah Ceylan, Tokatlı. Çocukluğu Tokat’ın en şirin ilçelerinden Niksar’ın Dönekse Mahallesi’nde geçmiş. Burada hem köy merkezinde hem yaylada evleri var. İki ayda bir köyüne gittiğini söyleyen Ceylan, “Ziyaretlerimi hafta sonuna planladığım için her gidişimde cumartesi ve pazar olmak üzere iki gün memleketimdeki evimde kalıyorum” diyor. Onu memleketindeki evine bağlayan pek çok neden var. Ceylan, bu nedenleri şöyle anlatıyor: “Anne-baba özlemi, çocukluk arkadaşlarımla zaman geçirmek, balık tutmak, ayrıca doğduğum büyüdüğüm topraklarda halen zihnimden çıkaramadığım güzel anılarımı canlı tutmak için sıkça bu eve gidiyorum. Bu evde geçmişi tekrar yaşıyorum ve bundan büyük haz alıyorum.” Ceylan, memleketindeki evinde bahçede bulunan çardaklarında, terasta mangal keyfi yaparken annesi ve babasıyla yaptığı sohbetlere doyamıyor. Bu nedenle sık sık bu evi ziyaret etmeye çalışıyor. Doğduğu, büyüdüğü bu evin kendisine huzur verdiğini söyleyen Ceylan, duygularını şöyle dile getiriyor: “Bu ev 100 yıldır ailemize ait. Anne ve babamın huzur içinde bu evde yaşamaları benim en büyük temennim. Yoğun iş yaşamımın devam etmesi nedeniyle şu an bu evde yaşayamasam da ilerleyen yaşlarda en büyük hayalim oraya yerleşmek.” 

“EMEKLİLİĞİMİ BURADA PLANLIYORUM”

Özdilek Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Özdilek’in Bursa’nın Yenişehir ilçesinin Çardak köyünde yaklaşık 800 dönümlük bir arazide bir çiftliği var. Çiftlikte aynı zamanda Özdilek’in evinin de olduğu bir sosyal tesis yer alıyor. Burayı bir emeklilik mekanı olarak gördüğünü söyleyen Özdilek, memleketindeki çiftliğini ve evini şöyle anlatıyor: “7 yıl önce burayı kurma şansına eriştik. Yöneticilerimiz aileleriyle birlikte buraya gelip doğayla iç içe bir tatil geçiriyor. Annem ve kardeşim halen burada yaşıyor. Biz de eşimle her fırsat bulduğumuzda geliyoruz. Burada en çok yürüyüş yapmayı seviyorum, yaklaşık 6 kilometre yol kat ediyorum. Keçilere ot veriyorum. Kendi sütümüzü, peynirimizi, yoğurdumuzu yapıyoruz. Tavuklarımızdan taze yumurta elde ediyoruz.” Özdilek Holding Perakende Genel Müdürü Sertaç Ünal’ın ise memleketi Tokat’ın Niksar ilçesi. Doğduğu evde halen annesinin yaşadığını söyleyen Ünal, bu evle ilgili anılarını şöyle paylaşıyor: “Buraya her gidişimde çocukluk resimlerimi, okul kitaplarımı, ilkokuldan liseye kadar aldığım tüm karnelerimi yeni baştan detaylı şekilde inceliyorum. Anneme ilkokuldayken anneler günlerinde aldığım hediyeler pırıl pırıl duruyor. 89 yaşındaki annemle sohbetlerimiz vazgeçilmezim. Her seferinde doğumumu, çocukluğumu, yaramazlıklarımı tüm detaylarıyla anlatıyor. Pencere kenarındaki uzun kanepesinde uzandığım, ders çalışma yerim, üzerinde sürekli sıcak su veya çay bulunan, altında sokaktan getirdiğim kedilerin ısınıp keyifle uyuduğu kuzinesinde ekmekleri kızartıp tereyağ ve çemen sürüp kahvaltı yaptığımız mutfağımız en gözde yerimdir. Bu eve girdiğinizde temizliğin kokusunu çok net hissedersiniz. Gördüğüm hiçbir ev öyle güzel kokmuyor.” 

~

“MERSİN’DEKİ EV GENÇLİĞİMDEN PARÇA” 

Pegasus CEO’su Mehmet Nane, Mersinli. Nane’nin ailesi halen Mersin’de yaşadığı için baba evi de orası. Yılda en az 3-4 kez anne ve babasını görmek üzere Mersin’i ziyaret etmeye çalıştığını söyleyen Nane, “Ayrıca SEV Vakıf Başkanlığı görevim nedeniyle, okulum TAC’a da sık seyahatlerim olabiliyor. Bu seyahatlerimde mutlaka evimize uğruyorum” diyor. Nane, memleketini, çocukluğunu, gençliğini kucaklayan ve sarmalayan bir yer olarak tanımlıyor. Bugün anne ve babasının oturduğu evin çocukluğuna olmasa da gençliğine şahit olduğunu söylüyor ve “Dolayısıyla bu ev çok güzel anılarla dolu” diye konuşuyor. Nane, memleketteki evlerinde en sevdiği, kendisi için en anlamlı köşeleri şöyle anlatıyor: “Babamın çalışma masası benim için hala çok ayrıcalıklı. Bugün dahi özel notlarını aldığı, kitaplarını okuduğu bu masa ideallerimin hayallerini kurduğum, geleceğimi tasarladığım gençliğimden bir parça.” Mersin’deki bu evin 1983’ten beri ailesine ait olduğunu söyleyen Nane, “Daha önceki evimiz dedemden kalan 1940’lı yılların sonuna doğru yapılmış, 2 katlı taş bir binaydı ve çocukluğum o evde geçmişti” diyor. Nane, bu eve yönelik hayallerini şöyle açıklıyor: “Annem ve babamın daha uzun yıllar sağlıkla evlerinde oturmalarını ve bu evin tıpkı benim gibi çocuklarım için de baba/dede ocağı olmasını temenni ediyorum. Bugün için Mersin’e dönüp yerleşme gibi bir planım yok. Ama daha sık gidip gelmek her zaman aklımda olan bir konu.”

“NEREDEN BAŞLADIĞIMI GÖSTERİYOR”

Silverline Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Mustafa Laçin, Amasya’nın Gümüşhacı Köyü’nde doğup büyümüş. Laçin’in annesi hala bu köydeki 100 yıllık evlerinde yaşıyor. Laçin, Silverline’ın üretim tesislerinin de Amasya Merzifon’da olduğunu hatırlatıyor ve bu nedenle sık sık orada bulunduğunu belirtiyor. Laçin, şöyle anlatıyor: “Ayda 2 kez gidiyorum ve annemi ziyaret edip bu evde kalıyorum. Doğduğum yer benim için çok özel. Memleketimdeki bu evimin ayrı bir ruhu olduğunu düşünüyorum.” Laçin, bu evin nereden başladığının da bir işareti olduğunu söylüyor ve “Bu ev çocukluğum demek, annem, babam demek” diyor. Amasya’nın Gümüşhacı Köyü’ndeki evlerinin dedesinin, babasının evi olduğunu hatırlatan Laçin, evle ilgili gelecek planlarını ise şöyle aktarıyor: “Birtakım yenilemeler olmasına rağmen 100 yıllık bir ev. Bu ev her daim açık kalacak. Çocuklarımdan da dileğim bu evin açık ve yaşanır durumda kalması.” 

“MEMLEKETİMİN İNSANINDAN VAZGEÇEMEM”

Gama Alfa Plastik İnovasyon Yönetim Kurulu Başkanı ve Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği (GYİAD) Başkanı Yiğit Savcı, Adanalı. 18 yaşına kadar Adana’da yaşamış. Ailesinin halen Adana’daki evlerinde yaşadığını söyleyen Savcı, “Ailemize ait tarım işletmemiz var ve son dönemde narenciye üzerine yeni yatırımlar yaptığımız için ayda bir veya iki ayda bir muhakkak Adana’ya gidiyorum. Her gittiğimde de evimizde kalıyor ve ailemle vakit geçiriyorum” diyor. Adana’nın nevi şahsına münhasır insanların yaşadığı bir şehir olduğunu söyleyen Savcı, memleketinin en sevdiği yönlerini şöyle anlatıyor: “Öncelikle kebap ve şalgamdan vazgeçemem ama asıl önemlisi memleketimin insanlarından vazgeçemem. Onların yaşamı hem keyifle hem alaya alırcasına yaşaması beni çok etkiliyor.” Adana’da ailesinin yaşadığı evin kendisinin doğduğu yıl alındığını belirten Savcı, dolayısıyla bu evin aidiyet duygusunu çok güçlü şekilde pekiştirdiğini söylüyor. Savcı, memleketteki evinde en sevdiği köşeleri şöyle anlatıyor: “Bir evin balkonu bence çok önemli. Evimizin caddeye bakan balkonu, Adana’ya her gittiğimde çıkıp keyifle vakit geçirdiğim önemli bir yer. Bir de salon, bütün çocukluk anılarımın olduğu yer. Koca salonu annemden gizli basketbol sahasına çevirip basket oynardık. Bu evi hep ailemizin merkezi ve anılarımızı sakladığımız yer olarak tutmaya devam edeceğiz.” 

“AİLE MÜZEMİZ OLDU”

Süleyman Ekşi İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Ekşi, yeşille mavinin buluştuğu Rize İkizdere Tulumpınar köyünde 1.800 rakımda orman içindeki evlerinde doğmuş. Ekşi, bu evi restore ettirerek ailenin 3 neslinin de ziyaretine açtıklarını söylüyor. Her yılın bir ayını burada geçirdiğini belirten Ekşi, memleketinin vazgeçemediği özelliklerini şöyle anlatıyor: “Memleketim doğanın her renginin olduğu dünyada iki vadiden birisi olan İkizdere Vadisi üzerinde yer alıyor. Çocukluğumun geçtiği bağ-bahçeler, köy hayatımız aklıma geldikçe tüm anılarım gözlerimde canlanıyor, enerji topluyorum. Bir cephesi dağa bakan altından derenin geçtiği balkonumuz, kuş seslerinin hakim olduğu çok huzurlu bir ortam. Bu yüzden balkonun yeri benim için ayrı öneme sahip.” Tüm ailesinin bu evde doğduğunu ve bu nedenle dünyadaki en kıymetli yerin bu ev olduğunu söyleyen Ekşi, “130 yıldır bu ev bizim. Gelecek nesillerin buraya gelip geçmişlerini görmesi ve tanıması için doğduğum evi aslına uygun restore edip aile müzesi olarak düzenledim. Bunun dışında köyde ve yaylamızda Karadeniz mimarisine uygun olarak yaptırdığımız evi de gelecek nesillere armağan ettik. Doğduğumuz toprakları her yıl ziyaret ederek bağlarımızı güçlendiriyoruz” diyor.

~

HASAN ÖNDER DAIKIN TÜRKİYE CEO’SU

“DİYARBAKIR KIZLARIMA BAŞKA BİR ÜLKE GİBİ GELİYOR”

AİLEM ORADA Adıyamanlıyım ama Diyarbakır’da doğdum, büyüdüm. Liseyi İzmir’de okudum daha sonra İstanbul’a geldim. Diyarbakır’da ağabeyim ve anne-babamın evleri var. Ben de ara ara gidiyorum. Evimiz Diyarbakır’ın şehir merkezinde yer alıyor. Yılda bir kere mutlaka gidiyorum. Bayi ziyaretlerini bahane ederek memleketimin yoğurdunu, kebabını yemeye gidiyorum. 

ÇOCUKLUĞUM Çocukluğum orada geçti. Oraya gidince her şey gözümde canlanıyor. Her şey küçük geliyor. Eski yapıları görmeyi seviyorum. Ama Diyarbakır son 20 yılda çok değişti. Çok güzel bir şehirdir. Çocukluğumda Gazi Köşkü’ne pikniğe giderdik. Diyarbakır özellikle yazları çok sıcaktır. Yazları Gazi Köşkü’nde yaptığımız piknikleri hala unutamam. 

SIRA DIŞI DENEYİM Çocuklarımı da Diyarbakır’a götürüyorum. İki kızım var. İstanbul’da büyümek ayrı ama Anadolu şehri onlara artık turistik bir yer gibi geliyor. Oradaki samimiyet, orada gördükleri çocukların sokaklarda oynaması onlara değişik geliyor. Başka bir ülkeye gelmiş gibi hissediyorlar. Sıra dışı bir deneyim yaşıyorlar.

ERDEN TİMUR NEF CEO'SU

"MERSİN'LE GURUR DUYUYORUM"

ÜNİVERSİTEYE KADAR ORADAYDIM Mersinliyim. Küçüklüğüm orada geçti. Üniversiteye kadar oradaydım. Çocukluğuma dair tüm anılarım Mersin’le ilgili. Ailem kısmen Mersin’de kısmen İstanbul’da yaşıyor. Dedemler hep Mersin’de... Yılın 10 gününü Mersin’de geçiriyorum. Yaz-kış her mevsim Mersin’e gidiyorum. Anneannem ve diğer dedemse Adana’da yaşıyor. Onları da mutlaka ziyaret ediyorum. 

DEĞERLERİMİZ Mersin’deki evimiz şehir merkezinde, sahilde bulunuyor. Küçükken top oynarken topumuz çok denize kaçmıştır. Çocukluğuma dair anılarım hep zihnimde. Eskiden 3 katlı bahçeli bir evdi. Şimdi yüksek katlı bir apartmana dönüştü. Küçükken Mersin’de çocuk olmanın özgürlüğünü yaşamıştık. Kızım New York’ta doğdu ama geçmişimize değerlerimize sahip çıkıyor. O da Mersinliyim diyor. Memleketçilik yapmayı sevmem, bizimkisi değerlerimize sahip çıkmak boyutunda. 

VİCDANLI BİR ŞEHİR Memleketimi nedensiz seviyorum. Herkes doğup büyüdüğü memleketini sever. Ama ben Mersin’le gurur duyuyorum. Doğudan çok göç alan ve herkese kucak açan, herkesi barındıran bir şehir. Şimdi de çok fazla Suriyeli barındırıyor. Çok vicdanlı bir şehir Mersin. Herkese özgürlük sunan, zihniyet olarak modern bir şehir. Öyle ki zamanında Mersinliler Türkiye’nin ilk kadın belediye başkanını seçmiş.

ÜMİT BOYNER BOYNER HOLDİNG YÖNETİM KURULU ÜYESİ

"AYVALIK'TA TİPİK BİR EGE EVİMİZ VAR"

AİLEM AYVALIKLI Ayvalık benim memleketim, ailem aslen Ayvalıklı. Çocukluğumda yazlarımızı Ayvalık’ta geçirirdik. Buranın havası, denizi, yemeği, yaşam biçimi, her şeyi benim için bir tutku... Cem’in de Ayvalık’ı benim kadar sevmesi sayesinde uzun yıllar önce Cunda’da bir ev aldık. Ayvalık mübadeleye kadar ağırlıklı Rumların yaşadığı bir yermiş. Biz de Ayvalık’ta eski bir taş ev almıştık. Tipik bir Ege evi diyebilirim. Kışın şöminenin önünü, yazın da terasını çok seviyorum. 

HALKI BİLİNÇLİ Her ne kadar Ayvalık’ın yapılaşmanın ve büyümenin cefasını çektiği bir dönem olduysa da bir noktada insanlarda çevreye karşı bilinçlenme arttı. İnsanlar hakikaten Ayvalık’ta çevreye sahip çıkıyor. Yerlileri adalardan geldikleri ve mübadil oldukları için çok değişik kültürlerin bir arada yaşamasına çok açık. Bu nedenle de Ayvalık’ın ve halkının çok sesliliğe, çoğulculuğa yatkın bir kültürü var. 

HASAT ZAMANI Bir yılın 2-3 ayını Ayvalık’ta geçiriyoruz. Ayvalık’a oldukça sık gidiyoruz. Ayvalık’ta daha fazla doğayla birlikte olma imkanımız oluyor. Hem denizi hem tabiatı kullanıyoruz. Ayvalık’a gittiğimizde ailecek doğa sporları yapıyoruz, yürüyoruz. Her yıl, hasat zamanı geldiğinde mutlaka Ayvalık’ta olmaya çalıyoruz. Tarıma meraklıyım. Elimden geldiğince toprakla ilgilenmeyi seviyorum. Bir bahçemiz var. Burada kendimiz için zeytin, enginar ve sebze yetiştiriyorum. Ailem zaten zeytinci, ben de birçok sebze ve meyveyi kendim ekiyorum.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz