ÜRETİM ARTIŞI YAVAŞ
İç
talepte toparlanma varken dış talebin zayıflamasının ekonomideki
büyümeyi nasıl etkilediğini üretim cephesine ilişkin göstergelerde
görüyoruz. Bu göstergeler, üretimde geçen yılın son iki çeyreğine göre
bir toparlanma olduğunu, ama aynı yılın ilk iki çeyreğindeki
performansın da çok aşılamadığına işaret ediyor.
Bu
göstergelerden en önemlisi, sanayi üretim endeksi. Türkiye’de sanayi
üretimindeki değişimle ekonominin genelindeki büyüme arasında büyük bir
paralellik var. Sanayi üretimi, ocak ayında yüzde 2,3 ve şubat ayında
yüzde 1,6 artış gösterdi. Muhtemelen mart ayında biraz daha yüksek bir
artış göreceğiz, ama ilk çeyrekteki artış yüzde 2-3 arasında kalacak
gibi görünüyor. Bu da geçen yılın son iki çeyreğinden yüksek ama ilk iki
çeyreğinden düşük bir üretim artışına karşılık geliyor.
İmalat
sanayi kapasite kullanım oranında da benzer bir gelişme var. Kapasite
kullanım oranı, ilk çeyrekte geçen yılki seviyesinin yüzde 1,5 altında
kaldı. Geçen yılın son iki çeyreğinde kapasite kullanım oranında daha
fazla düşüş vardı. Fakat geçen yılın ilk iki çeyreğindeki düşüş daha
azdı. Dolayısıyla kapasite kullanım oranları da ilk çeyrekte üretimdeki
durumun geçen yılın ikinci yarısındakinden iyi ama ilk yarısındakinden
kötü olduğu sinyalini veriyor.
STOK ERİMESİ
İlk
çeyrekte iç talepte toparlanma belirtileri varken bunun üretime
yeterince yansımaması, sanayicinin bu talep artışına daha çok stoklarını
eriterek karşılık verdiğini düşündürüyor. Öyle görünüyor ki iç
talepteki artışın cılızlığı ve de dış talebin zayıflaması, sanayicinin
üretim kararlarında temkinli davranmasına neden oluyor. Bu da
ekonomideki büyümenin hız kazanmasının önüne geçiyor ve ancak yumuşak
bir çıkışa imkan veriyor.
Bütün veriler bir arada
değerlendirildiğinde ilk çeyrekte reel GSYİH’deki yıllık büyüme yüzde
2-3 arasında çıkacak gibi görünüyor. Bu oran geçen yılın son çeyreğinde
yüzde 1,4’e kadar düşmüştü. Dolayısıyla ilk çeyrekte ekonomide bir
toparlanma olduğunu söylemek mümkün. Ancak yüzde 2-3’lük büyüme, hem
Türkiye’nin potansiyel büyüme oranının (yüzde 5 civan) altında hem de
2013’ün yüzde 4’lük büyüme hedefiyle uyumlu görünmüyor. Bu nedenle ilk
çeyrekteki toparlanmanın çok zayıf olduğunu söyleyebiliriz.
MERKEZ'İN HAMLESİ
Öncü
göstergelerin ilk çeyrekte ekonomide bir toparlanma olduğuna ama bunun
zayıf kaldığına işaret etmesi, Merkez Bankası’nın geçen ay para
politikasında yeni bir gevşemeye gitmesine yol açtı. Nisan ayı Para
Politikası Kurulu (PPK) toplantısından, Merkez Bankası’nın bir hafta
vadeli repo borç verme faiz oranından oluşan para politikası faizinde 50
baz puanlık indirim kararı çıktı. Ayrıca gecelik borç verme ve borç
alma faiz oranlarından oluşan faiz koridorunun da hem alt hem de üst
bandında 50 baz puanlık indirim yapıldı. Böylece Merkez Bankası, açıkça
söylemese de toparlanmanın hızından pek memnun olmadığını ve ekonomiyi
biraz daha canlandırmak istediğini ortaya koymuş oldu. Yılın ikinci
çeyreğinden itibaren ekonomide biraz daha fazla canlanma görebiliriz.
Çünkü ilk çeyrekte de etkili olan “baz etkisi”, bu dönemden itibaren
giderek güçlenecek. Geçen yılın özellikle ikinci yarısında ekonominin
faaliyet hacminin çok düşük olması, mevcut eğilimin korunması halinde bu
dönemde daha yüksek büyüme oranlarının görülmesine imkan verecek.