Yeni Türkiye yeni fırsatlar

Krizin ardından tüm dünyada yeni bir küresel yapılanma arayışı var.

1.06.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni Türkiye yeni fırsatlar

Geleneksel kurumlar bile kendilerini değiştirmek, yapılanmak için çalışıyor. Dünya Ticaret Örgütü’nden IMF’ye kadar bunun örneklerini görmek mümkün. Batıdan doğuya açılan fırsat penceresi ise özellikle Türkiye için önemli avantajlar sunuyor. En önemlisi, tüm bu gelişmelerin Türkiye’nin iç dinamiklerinde önemli değişimler yaratacağı görüşü hakim. Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde “Yeni Türkiye Yeni Fırsatlar” panelinde yer alan konuşmacılar da bu yönde mesajlar veriyor. Her biri, kendi penceresinden gördüğü yeni Türkiye’nin profilini ise şöyle aktarıyor...

MUHARREM YILMAZ/ TÜSİAD BAŞKANI
“BATI YENİDEN YAPILANIYOR”
“Aşağı yukarı yarısı dış ticarete dayalı bir ekonomisi olan ülkemizde, bir durum analizi yapmak için önce dünyaya bakmamız lazım. 2008'den bu yana devam eden küresel krizi iyi okumak gerekli. Aslında mevcut küresel krizi, 20 yıllık küreselleşme sürecinin geciktirilmiş sorunları ortaya çıkardı. Bu, sadece finansal bir kriz değil. Dünya, globalleşme sürecinin gerektirdiği yapıları kuramadığı için bu durumda.

Bu krizden çıkabilmemiz için önümüzdeki dönemde yeni bir iktisadi düzeni, yeni bir küresel yönetişim modelini konuşuyor olmamız lazım. Klasik büyüme anlayışıyla insanların mutluluğunu, refahını sağlamak hatta sürdürmek pek mümkün değil. Yeni dönemde davranışsal iktisat teorilerine daha fazla önem vermemiz, anlamamız, dikkat etmemiz gerekli. Bankacılık birliği, ortak mali kural gibi Avrupa Birliği üzerinden konuştuğumuz reformların dünyaya yayılması önemli. Bunun ipuçlarını da görüyoruz. Esasen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTIP) bunun bir örneği.

AB İŞİNDE HIZLANMAK GEREK
Batı dünyası yeniden yapılanıyor. Avrupa Birliği ve Amerika birlikte yaklaşık 30 trilyon dolarlık bir ekonomi oluşturuyor. Buna Kanada, Meksika gibi ülkeleri de ilave ettiğinizde dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 50'sinden söz ediyorsunuz demektir. Burada bizim açımızdan regülasyonlar ve standartlar çok önemli. Sadece yüzde 3'lük verginin kalkmasının yaratacağı ticaret hacmi önemli değil.~
Bu pazarlara, onların standartlarında değilseniz, onların kurallarına uymuyorsanız çok zor girersiniz. İşte bu noktada Türkiye'nin çok dikkatli olması lazım. Biz AB'yi önemsiyoruz. Bu nedenle bu konuya ağırlık veriyoruz. Bu anlamda ilk dış gezimizi Dublin'e gerçekleştirdik.

Orada Sayın Dışişleri Bakanı ve Avrupa Birliği dış ilişkilerini yürüten bakanlarla görüştük. Hepsi Türkiye'den etkileniyor Türkiye'nin dışarıda bırakılamayacak önemde olduğunun farkındalar. O zaman ben diyorum ki bu konuda kafamızı karıştırmayalım. Bence çözüm, onlarla yeni bir anlaşma arayışına girmek değil. AB işinde hızlanmak.

ABD ÖNEMLİ
Tüm bu durumlar nedeniyle sadece bölgesel politikalar başlığıyla sınırlı kalmayacak bir müzakere sürecinin açılma ihtimali var. Biz bunu orada kuvvetle talep ettik ve bu talebin karşılık bulduğunu düşünüyorum. Bunu sadece AB üzerinden değil ABD üzerinden de yönetmemiz gerekli. Bizim için bundan sonra ikinci etap ABD ziyareti olacak, orada bu konunun üzerine dikkat çekmeye çalışacağız.

Bununla ilgili de bir çalışma da başlattık zaten. TÜSİAD sponsorluğunda Brookings Institute ve Boğaziçi Üniversitesi'nden Sayın Kemal Kirişci'nin atanmasıyla bir Türkiye masası açıldı. Burada transatlantik Anlaşması konusunda çalışmalar yapılıyor. Yani Türkiye'nin Transatlantik Anlaşması çerçevesinde entegrasyonunun nasıl sağlanabileceği araştırılıyor.”

AHMET ÇALIK/ ÇALIK HOLDİNG YKB.
“ZOR ŞARTLARDA BAŞLADIK”
“Bizler, 1980'lerin başından beri iş hayatının içinde olan insanlarız. O dönemlerde iki yılda bir ancak yurtdışına çıkılabiliyorduk. Belli miktarda dövizden fazlasını yanımızda götürmemiz mümkün değildi. Ekonominin yüzde 80'inin devlete, yüzde 20'sinin özel sektöre ait ve her şeyin kapalı olduğu bir ülkede iş hayatına başladık.

90'lara geldiğimizde Sovyetler Birliği dağıldı. Dünyada çok önemli gelişmeler oldu. 2001 yılında Türkiye büyük bir kriz yaşadı. 150 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklük içinde bankalarımız 50 milyar dolarlık batak verdi. Türkiye hem devlet olarak hem özel sektör olarak bütün bu süreçlerde taahhütlerine, borçlarına hep sadık kaldı. 2002 ile 2013 arasında birçok alanda büyük değişimler yaşadık. 2002 yılına baktığımızda, nüfusumuzun yüzde 60'a yakını kırsalda, yüzde 40'ı şehirlerde yaşıyordu. Bugün nüfusumuzun yüzde 80'e yakını şehirlerde yüzde 20'si kırsalda yaşıyor. Ekonomimizin yüzde 60'a yakını devlette, yüzde 40'ı özeldeydi. Bugün yüzde 80'i özelde, yüzde 20'si devlette. Geçmişte 76 tane üniversitemiz varken bugün 170 tane üniversitemiz var~

BÜYÜK DEĞİŞİMLER YOLDA
2023'e baktığımızda, bizler global pazarda iş yapan şirketler olarak şunu görüyoruz: Ülkeler de iyi idare edilmedikleri zaman şirketler gibi fakirleşiyor ve geriye gidiyor. Onun için ülkelerin iyi yönetilmesi önemli.

Sizi yönetenler önünüzü tıkarsa siz özel sektör olarak ne kadar girişimci olursanız olun, önünüzün açılması mümkün değil. Bu bakımdan geçtiğimiz 10 yıl, Türkiye'de çok başarılı geçti. Bunun neticelerini hepimiz görüyoruz. Türkiye üç kat büyüdü ve hiç durmadı. Dünyada yaşanan iki büyük krizden tüm dünya ülkeleri etkilendi, fakat bizim ekonomimiz yavaşladı, süratlendi ancak hiç geriye düşmedi.

2023 vizyonunu Türkiye bugünden belirlemiş durumda. 2002 yılında 26'ncı ekonomiyken bugün 16'ncı ekonomiyiz. 2023'te de ilk 10 ekonomi arasına gireceğimize şahsen benim inancım tam. Tabii burada siyasete, iş dünyasına, sivil toplum kuruluşlarına, bürokratlarımıza çok iş düşüyor. Kalkınma için sadece sizin hedef koymanız, stratejileri belirlemeniz yetmiyor. O kalkınmayı, o hedefleri gerçekleştirmek için yüzlerce faktör bir araya gelmeli. Siz siyaseten hedeflerinizi koysanız da bu hedefleri gerçekleştirecek girişimcileriniz, firmalarınız, insan kaynağınız, yöneticileriniz, altyapınız yoksa bunu yapamazsınız. Fakat geçtiğimiz 10 yılda Türkiye'de büyük bir değişim yaşandı ve bu yapıların hepsi oturdu.

2023 HEDEFİ GERÇEKÇİ
Bugün dünyanın en önemli şirketi olan Coca-Cola'nın başında bir Türk var. İlk 500'e giren dünyanın büyük şirketleri içinde de Türk yöneticiler mevcut. Bu bakımdan önümüzdeki yüzyıl büyük değişimleri yaşadığımız bir dönem olacak. Son dönemde internet hayatımıza çok hızlı girdi. Enerji sektöründe büyük değişimler oluyor. Bugün kaya gazı ABD'de gaz fiyatlarını dörtte bire düşürdü. Avrupa'da birçok ülke, 400 yıl kendilerine yetecek kaya gazıyla enerji ihtiyacını karşılayacak buluşlar yaptı. Bizim ülkemizin de avantajları var. Hidrokarbonların yani petrol ve gazın yüzde 70'i bizim komşularımızda. Önümüzde müthiş bir imkan var. Elektrikli otomobil geliyor, güneş enerjisi, yenilenebilir enerjilere yatırım arttı. Dünyadaki yenilikleri ve değişiklikleri en iyi yapacak girişimciler, yöneticiler, bilim adamları bizde mevcut. Bu bakımdan 2023 hedefinin çok gerçekçi olduğunu düşünüyorum.

BİZİMLE ÇALIŞAN KAZANACAK
Biz Arnavutluk'ta, 6 yıl önce bir banka satın aldık. Pazar payımız yüzde 8'di. 17 tane Avrupalı ve çok büyük banka vardı. Şu an pazar payımız yüzde 21'e yükseldi. En büyük Avrupalı banka yüzde 49 pazar payına sahipti, onun payı yüzde 26'lara geriledi.~
Zannediyoruz iki yıl içinde Arnavutluk'un en büyük pazar payına sahip bankası olacağız. Telekom alanında da Türkmenistan'da 100'den fazla yatırıma imza attık. Geçtiğimiz günlerde Özbekistan'ın en büyük elektrik santralini devreye aldık. Şu an Irak'ta 5 bin megavat elektrik var. Önümüzdeki günlerde 2 bin megavatı devreye sokuyoruz.

Japonya'dan, Almanya'dan, Amerika'dan, Avrupa'dan birçok şirket artık bizimle işbirliği yaparsa üçüncü ülkelerde ekipmanlarını satabiliyor. Önümüzdeki süreç tamamen bizden yana. Bizimle işbirliği yapan gelişmiş ülkeler de daha çok kazanacak. Biz İstanbul'a 5 saat uçuş mesafesini iş alanımız olarak belirledik. Vizyonumuz olarak da Türkiye'nin 2023'te ilk 10 ekonomi arasına girmesi önümüze kondu. Bizim de hedefimiz stratejik sektörlerimizde yani enerji, madencilik ve inşaattaki firmalarımızla dünyada ilk 10 içine girmek. Bölgemizde de şirketlerimizle ilk 3'e girmek ana stratejimiz.”

ARZUHAN DOĞAN YALÇINDAĞ / DOĞAN TV HOLDİNG YKB.
“FRANSA VE KORE’Yİ GEÇMELİYİZ”
“Türkiye 2023 hedefini koydu: ‘İlk 10 ekonomi arasına gireceğim. Kişi başına gelirim 25 bin dolar olacak ve 500 milyar dolarlık bir ihracat rakamına ulaşacağım' dedi. Aslında bu hedefe, hem ekonomik açıdan hem de değişen tüketici ihtiyaçları açısından bakabiliriz. Ekonomik perspektiften baktığımızda birinci kural, makro ekonomik ve istikrar. Türkiye, son derece başarılı bir 10 yıl geçirdi. Ekonomik transformasyonunu tamamladı. Yüksek büyüme hızları yakaladı. Eğer bu parlak performansımız devam ederse şimdi rakibimiz olan İtalya, İspanya, Portekiz gibi ülkeleri geride bırakmamamız için hiçbir neden yok. Görünüş de bu parlak performansın devam edeceğine işaret ediyor. Ancak 10'uncu ekonomi olmak için Fransa, Kore gibi ekonomileri de geride bırakmamız gerekiyor. Ülkeler belirli bir refah düzeyine ulaştıktan sonra büyüme hızları geriliyor. Bugün Almanya ekonomisi için yüzde 2 büyümeyi başarılı bir büyüme olarak görüyoruz. Diğer gelişmiş, refah düzeyi yüksek ülkelerde de durum böyle. Dolayısıyla bize de yüksek büyüme hızlarını yakalayabilmemiz için yeni bir
strateji ve yeni bir vizyon gerekecek.

OLGUNLAŞMIŞ MEYVELERİ TOPLADIK
Aslında şimdiye kadar yaptıklarımızla meyveli bir ağacın alt dallarındaki olgunlaşmış meyveleri topladık. Şimdi üst dallardaki meyveleri toplamamız lazım. Bunun için de aslında bir merdivene ihtiyacımız olacak. O merdiveni çıkacak, o meyveleri toplayacak ve o meyveleri sepetlere yerleştirecek insanlar gerekli. Burada merdiveni teknoloji, meyveleri toplayacak insanları da organizasyonlar olarak düşünebiliriz. Böyle düşündüğümüzde önümüzdeki dönemde teknolojinin, bilim üretiminin Türkiye için çok önemli olacağını düşünüyorum.~

Demografik yapımız bize çok fazla fırsat sunuyor. Genç nüfusumuza doğru eğitimi verirsek, anaokulundan itibaren teknoloji geliştirebilen, sadece kullanabilen değil, yeni buluşlar da üretebilen bir toplum oluşturabilirsek bu hedefimizi çok kolay yakalayabileceğimize inanıyorum. Dolayısıyla olmazsa olmazlardan bir tanesini teknoloji ve eğitim diye koyuyorum. 500 milyar dolarlık ihracat hedefini yakalamak için de öncelikle rekabet gücümüzü artırmalıyız. Yeni ihracat pazarları bulmalıyız. Ürün yapımızı değiştirmeliyiz, ucuzlatmalıyız. Türkiye burada da müthiş bir gayret içinde ve doğru yolda ilerliyor.

BEKLENTİLER DEĞİŞİYOR
Toplumsal dönüşüm ve tüketici dinamiklerine baktığımızda ise Türkiye toplumsal bir değişimden geçiyor. Daha demokratik, daha refah bir toplum olma yolunda ilerliyor. Dolayısıyla toplumdaki beklentiler de değişiyor. Orta sınıf zenginleşiyor, temel ihtiyaçların dışında hobiye, sanata, eğlenceye daha fazla vakit ve kaynak ayırabilir hale geliyor. Bu sadece Türkiye'de değil dünyanın tümünde böyle. Belki gelişmiş ülkelerdeki büyüme hızları yavaşlıyor ama gelişmekte olan ülkelerde hala hızlı büyüme oranları var. Bu da milyonlarca yeni insanın orta sınıf dediğimiz kitleye katılacağını gösteriyor. Bu, dünyada da tüketici trendlerinin değişeceğini, temel ihtiyaçların dışında daha kişisel, daha hobiye yönelik ihtiyaçların çıkacağını gösteriyor. Tabii bu tüketiciler aynı zamanda hızlı tüketen, daha fazla irdeleyen, daha kişisel ihtiyaçları olan bir tüketici toplumu. Dolayısıyla biz de Türk şirketleri olarak buraya yönelmeli, onlara göre nasıl katma değeri daha yüksek ürünler üretebiliriz ona bakmalıyız.

HANGİ ALANLAR PARLAYACAK?
2050 yılında dünya nüfusu 90 milyara ulaşacak. Enerji burada çok önemli bir sektör olacak, çünkü doğal kaynaklar gittikçe daha önemli bir noktaya gelecek. Dolayısıyla hem enerjideki verimliliği nasıl kullanabiliriz hem bu verimli enerjiyi üretebilmek için teknolojiyi nasıl yaratabiliriz soruları önümüzde olacak.

Bu konulara eğilen iş dünyasının başarılı olacağını düşünüyorum. Bugün Almanya, hem enerjisinin hepsini kendi üretmek hem de bu enerjinin yüzde 90'ını yeşil enerjiden elde etmek gibi bir hedefe sahip. Bu müthiş bir hedef ve şimdi bu hedefte ilerliyorlar. Almanya açısından bu hedefteki en büyük kazançlardan biri rüzgar ve güneş enerjisini üretebilecek teknolojiyi de kendisinin üretiyor olması. İşte Türkiye de bu noktaya gelirse hiçbir şey önünde duramaz. Bulunduğu coğrafya da Türkiye için büyük bir avantaj. Türkiye'nin çevresindeki ülkelerde ciddi doğal kaynak var ve komşularımız gelişmekte olan ülkeler.~
Türkiye hem onlara nazaran, özellikle AB sürecinde yıllardır geliştirdiği kurumsal bağlarla çok kurumsal bir yapıya geldi. Bizim iş becerimiz ve iş bilgimiz gerçekten gelişmiş ülkeler seviyesinde. Ayrıca çok girişimci bir ruha sahibiz ve bütün bunların üstünde de birçok batılı ve Asya ülkesinin sahip olmadığı Ortadoğu, Kuzey Afrika ve bütün o Türk Cumhuriyetleri dediğimiz coğrafyalarla ciddi bir kültürel alışverişimiz var. Bütün bunlar bizim için muazzam avantajlar.”

BÜLENT ECZACIBAŞI/ ECZACIBAŞI TOPLULUĞU YKB.
“KESKİN REKABETE DİKKAT”

“Türkiye, ihracatını son yıllarda etkileyici bir performansla artırdı. Bizim analiz etmemiz gereken, bu artışın hangi etkenlerle ortaya çıkmış olduğu ve bu etkenlerin bundan sonra varmak istediğimiz noktaya bizi götürüp götüremeyeceğidir. Türkiye'nin ihracatında son 10 yılda yapısal bir değişiklik oldu. Geçmişte ihracatta daha çok tekstil, tarıma dayalı ürünler, gıda sanayi ürünleri ağırlıklıydı. Bugün ise günümüzün standart teknolojilerini kullanan otomotiv, elektronik, makine sanayi gibi sektörlerin ağırlığının arttığını görüyoruz. Bu sektörlerde şöyle bir sorun var: Günün standart teknolojilerini kullanan bu sektörlerde dünya pazarlarında rekabet, fiyat üzerinden ve düşük maliyet temelinde yapılıyor. Böyle olunca çeşitli yöntemlerle fiyat düşüren üreticiler karşısında ihracatçılarımız zor duruma düşebiliyor ve pazar payları ellerinden alınabiliyor. Yüksek katma değer yaratan, yüksek teknolojili sektörlerde olmadığımız sürece Türkiye, belki dünya ticaretindeki payını koruyabiliyor. Fakat daha ileri sıralara atlayabilmek imkânını yakalayamıyor.

AZARLAR DEĞİŞTİ

Bu sorunlar daha çok rekabetin yoğunlaştığı dönemlerde ortaya çıkıyor. Örneğin son yaşanan krizi takip eden dönemde gelişmiş ekonomilerde gelir kayıpları yaşandı ve ABD, Batı Avrupa gibi pazarlarda ihracatçılarımız keskin rekabetle karşılaştı. İhracatlarını yeni hedef pazarlara yönlendirdiler. Bunlar da ihracatçılarımızın uzun süredir ihmal etmiş oldukları Rusya, Ukrayna, Doğu Avrupa, Yakın Doğu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika gibi pazarlardı. Bu değişim, Türkiye'ye yarar getirdi. Türkiye'nin ihracatı arttı ve Türkiye coğrafi konumunu çok iyi kullanmış oldu. Ancak Türkiye yüksek teknolojili sektörlerde varlığını artırmak imkânına sahip olamadı.

Son dönemlere kadar yürürlükte olan teşvik sistemi de bunu destekliyordu. Türkiye'nin temelde yerini korumasına belki destek veriyordu ama konumunu iyileştirmesine olanak tanımıyordu. İhracatta yeni ortaya konan teşviklerle ekonomimizde yeni bir aşamanın kaydedileceğini ve olumlu gelişmelerin sağlanacağını düşünüyorum.

ÜRETİM MERKEZLERİ ÇEŞİTLENİYOR
İhracat stratejilerinde başka bir değişim daha izliyoruz. Kuruluşlar, artık genelde ihracatta rekabet çabasında olmuyor. Hedef aldıkları pazarlarda, o pazarların koşullarına uygun rekabet gücü geliştirme çabasında oluyorlar. Bu da o pazarlarda sattıkları ürünlerin optimum maliyet ve kalite yapısına ek olarak marka gücü, rekabet gücü gibi konuları da düşünmeleri anlamına geliyor. Verilen ve tutulan sözler artık yabancı pazarlarda Türk ihracatçıları için önemli olmaya başlıyor.~

Bunun dışında ihracatçılarımız üretim yerlerini, üretim merkezlerini de çeşitlendirme yoluna gidiyor. Tek merkezden üretim yerine hedef aldıkları pazarlarda üretim yapmaya yöneliyorlar ve böylece üretim kalitesinin yanı sıra servis kalitesinden de rekabet gücünde yararlanma çabası içinde oluyorlar. Bu tabii ki kuruluşlarımız açısından tek merkezden ihracatın önemini kaybetmesi anlamına geliyor ama ülkelerin makro dengeleri açısından tek merkezden ihracat hâlâ önemini koruyor.

YENİ BİR LİGE GİRİYORUZ
Türkiye artık farklı bir lige geçmek için çaba gösteriyor. İlk 10 ekonomi içine girmek istiyoruz. Bu gruptaki oyuncular çok farklı olacak. Bu gruptaki oyuncuların kimler olacağı da aşağı yukarı bugünden belli. Bu oyuncuların bazı özelliklerine baktığımız zaman kendi eksikliklerimizi çok açıkça görebiliyoruz. Örneğin yüksek öğrenimde okullaşma oranının yüzde 40 olduğu ülkemiz, oranı yüzde 90'larda olan ülkelerle nasıl rekabet edecek? Üçlü patent tescilleri yılda 5-6-7 düzeyinde olan ülkemiz bu sayının yüzlerde, binlerde hatta 10 binlerde olduğu ülkelerle nasıl rekabet edecek? Bu değişimi gerçekleştirebilmek kuşkusuz kolay değil. Zor fakat zorunlu bir değişimden söz ediyoruz. Tüm ülkeyi, tüm toplumu kapsayan, kucaklayan bir atılımla Türkiye'nin bunu gerçekleştirebileceğine inanıyorum. Türkiye'nin büyüme modeli, ihracata ama düşük katma değerli ürünlerin ihracatına ve iç talebe dayalı büyüme modeli. Bu strateji, Türkiye'yi gelişmiş ekonomiler arasında 16'ncı sıraya kadar yükseltti. Bugüne kadar başarılı oldu ama bunu sürdürmek ve daha yukarılara taşımak aslında zor bir görev. Bizim de karşımızda böyle bir zorluk var.

İNOVASYONDA 69’UNCU SIRADAYIZ
Türkiye, inovasyon sıralamasına baktığımız zaman 69'uncu sırada yer alıyor. Bu kapasitemizi yükselttiğimiz
zaman çok açıktır ki ülkelerin büyüklük sıralamasında da Türkiye'nin yeri yükselecektir ve hiç kuşkusuz global markalar, global şirketler yaratmanın çaresi de yolu da inovasyondan geçiyor.

Zaman zaman Türkiye'nin BRIC ülkeleri arasına katılması gerektiğini ifade ediyoruz. Hatta BRIC'in BRICT şeklinde değiştirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu haklı bir düşünce mi, haklı bir istek mi? Buna çeşitli açılardan bakılabilir. Bir bakış açısı da global markalar olabilir. Bildiğiniz gibi 500 global marka listesi yayınlanıyor. Bunun içindeki markaları incelediğimiz zaman BRICT'in B'si olan Brezilya'nın 9 tane ilk 500 içinde markası olduğunu görüyoruz. Rusya'nın 8, Hindistan'ın 6,Çin'in 25 tane, Kore'nin 14 tane, Türkiye'nin ise bu listede hiç markası yok. Bu, özlediğimiz noktalara varmamız için izlememiz gereken stratejiler hakkında sanıyorum bize bir ipucu veriyor.”~

BÜLENT ECZACIBAŞI/ ECZACIBAŞI HOLDİNG YKB.
TÜRKİYE İNOVASYONDA GERİDE
BAŞARI İÇİN TEK ORTAK NOKTA

Avrupa Birliği üye ülkeleri ve üyeliğe aday ülkeler arasında inovasyon kapasitesi açısından Türkiye maalesef son sıralarda yer alıyor. İnovasyon konusunda başarılı ülkelerin örneklerine baktığınızda her yerde geçerli evrensel çözümler, hazır reçeteler ne yazık ki göremiyorsunuz. Çeşitli ülkeler farklı politikaların akıllıca karışımlarını yaratarak inovasyonda başarı sağlıyor Fakat bu alanda başarı sağlamış ülkelerde bir ortak noktadan söz edilebilir: İnovasyonda başarı sağlayan ülkelerin hepsinde politik istek, kararlılık ve iş dünyasında sahiplenme var. Bu unsurlar mutlaka bir araya geliyor

SANATÇILARLA ÇALIŞIYORLAR
Dünyada büyük şirketlerin ve yöneticilik eğitimi veren okulların giderek artan oranda sanatçılarla, şairlerle atölye çalışmaları yaptıkları görülüyor Amerika, 21'inci yüzyılda Amerika'nın üstünlüğünü sürdürmesinin tek çaresini inovasyonda görüyor Avrupa, geleceğimiz inovasyona bağlıdır diyor Çin'in 5 yıllık planlarının merkezindi inovasyon bulunuyor Çin'de 400 tane tasarım okulu var. Her yıl binlerce genç tasarımcı ekonomiye katılıyor

YARATICI YÖNETİCİ DÖNEMİ
Artık geçmiş devirlerin "idareci yönetici” yetiştiren eğitim kurumları yetersiz kalıyor. "Yaratıcı, tasarımcı yöneticiler” yetiştiren eğitim kurumları öne çıkıyor Daniel Pink önemli bir yazar, diyor ki: "Çok yakın bir gelecekte artık MBA derecesi önemini kaybedecek onun yerini Master Of Fine Arts (MFA) alacak.” Çünkü artık tüketiciler, dünyanın her yerinde çok kolay ve hızlı üretilebilen tekdüze ürünlerde estetik arıyor bir anlam arıyor, güzellik arıyor ve iş yaşamının yöneticileri de buna göre teşkilatlanmak zorundalar

MICHAEL PIEPER/ FRANKE YKB.
“FRANKE’NİN YATIRIM İÇİN BAKTIĞI 9 KRİTER”
Biz Franke olarak bir yere yatırım yaptığımız zaman 9 kritere dikkat ediyoruz. Bunları ve Türkiye'de bu kriterlerin durumunu şöyle sıralamak mümkün:

1. MAKRO EKONOMİK İSTİKRAR:
Türkiye, özellikle son yıllarda bu konuda oldukça başarılı. Bizim için enflasyon ve döviz oranının sabit olması çok önemli. İşsizlik oranı da Türkiye'de son birkaç yıldır düşüş trendinde. Ancak bunun daha da azalması gerekli. Kamu borcunun azaltılması ise bana göre Türkiye'nin önündeki en büyük meydan okumalardan biri. Çünkü hem büyümek hem de finansal borcu düşük tutmak zor bir iş.~
2.YATIRIMCILARA TEŞVİK: Bu konuda birkaç örnek vereceğim. İskoçya'da büyük bir tesis yaptık. Hükümet bu yatırımda bize yüzde 20'lik direkt katkı sağladı.
İnsanların eğitilmesi için de destek verdiler. Türkiye'de de uluslararası yatırımı geliştirmek adına bu türden çalışmalar yapılıyor bildiğim kadarıyla.
3. İNOVASYONUN DESTEKLENMESİ: Kaliteli ürün, verimli üretim için AR-GE ve inovasyon çalışmalarının özel hükümet programlarıyla desteklenmesi gerekli. İsviçre'de mesela bir inovasyon projesi finansal olarak hükümet fonu tarafından karşılanabiliyor.
4.KATMA DEĞERLİ ÜRÜN: Türkiye'nin katma değerli ürün ve hizmetlerini artırması gerekiyor. Bu sayede yüksek teknolojili ürünlerin ihracatçısı olabilir. Şu anda düşük teknolojili, hammadde ürünlerini ihraç ediyor ki bunlar çok kolaylıkla ithal de edilebilir.
5.ÜNİVERSİTE-SEKTÖR İŞBİRLİĞİ: Üniversite ve endüstri işbirliğinin geliştirilmesi ortak yaratıcı fikirler çıkarmak açısından önemli.
6. ULAŞIM VE LOJİSTİK GELİŞİMİ: Türkiye uluslararası ticaret açısından eşsiz bir konuma sahip. Bu avantajdan daha fazla yararlanmak için ulaşım imkanlarının düzeltilmesi faydalı olacaktır. Limanlara, gemicilik hatlarına, demiryollarına, havayollarına yatırım yapılmalı ve geliştirilmeli.
7.DÜŞÜK ENERJİ MALİYETİ: Türkiye şu anda sanayide dünyada en pahalı enerjiyi kullanan ülkelerden biri. Bu rekabeti olumsuz etkiliyor.
8.ÇALIŞMA KOŞULLARI: Türkiye, genç nüfusunu iyi çalışma koşullarıyla korumalı. Mavi yakalı işçilerin eğitimine ağırlık verilmeli. Bunu şirketler de yapmalı. Örneğin biz İsviçre'de merkezde mavi yakalı işçilerimiz için bir okula sahibiz.
9. KAYIT DIŞI EKONOMİ: Kayıt dışı Türkiye'de hala devam eden bir konu. Bu da haksız rekabeti ortaya çıkarıyor. Bunun da gelecekte iyileştirileceğini ümit ediyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz