Hedefimiz yatırımcıya daha iyi getiri sağlamak

Deniz Portföy Genel Müdürü Fatih Arabacıoğlu ile Deniz Portföy'ün hedefleri konusunda konuştuk.

1.05.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Hedefimiz yatırımcıya daha iyi getiri sağlamak
Deniz Portföy, Denizbank Finansal Hizmetler Grubu bünyesinde oluşturulan “Ortak Akıl ve Portal Yaklaşımı” modeli çerçevesinde çalışmalarını bütünleştirdi. Bu bütünleşmenin etkisiyle hızla büyüyerek yüzde 3,5 pazar payına ulaşan Deniz Portföy’ün genel müdürü Fatih Arabacıoğlu, hedeflerinin ilk etapta yüzde 5 pazar payı olduğunu söylüyor. Arabacıoğlu, mevduat-fon ürünüyle, yatırımcılara daha iyi getiri sağlamayı hedeflediklerini kaydediyor.

Türkiye ekonomisinin son 10 yıldaki momentumuna bakıldığında, bu büyüme eğilimine portföy yönetimi sektörü, geniş anlamda da sermaye piyasaları ayak uyduramadı. Sektör tüm yelpazesinde; yatırımcı sayısından, ürün çeşitliğine, halka arzlardan, yatırım fonu büyüklüklerine, hatta kurumsal yatırımcı tabanının oluşturulmasına kadar, hak ettiği seviyelere ulaşamadı. Bu konuda yatırım fonları pazarını örnek gösteren Deniz Portföy Genel Müdürü Fatih Arabacıoğlu “Bu pazarda toplam fon büyüklüğü 2005 yılı sonunda 25 milyar TL'den yüzde 20 büyümeyle 2012 yılı sonunda sadece 30 milyar TL'ye çıktı. Bu düşük oran acı ve düşündürücü” diyor. Sektördeki ürün dağılımının da sıkıntılı olduğunu söyleyen Arabacıoğlu, sektörde fark yaratan ürün ve hizmetlerle büyümeyi sürdürdüklerini kaydediyor. Arabacıoğlu sektörün yapısı ve Deniz Portföy'ün hedefleri konusunda şunları söylüyor:

Sektörün nasıl bir ürün dağılım yapısı var?
Son 10 yılda hemen her alanda gördüğümüz canlılık, hareket ve büyümeye direnç gösteren tek sektör, yatırım fonları ve portföy yönetimi oldu. Büyüyüp gelişmesinin aksine yapısı itibarıyla hala bir direnç görüyoruz. Örneğin 2012 yılında tüm piyasadaki toplam fon büyüklüğünün yüzde 70'i B tipi likit ve kısa vadeli tahvil fonları. Faizlerin bu düşük seviyesinde bile halen yatırımcılar tarafından tercih edilmesi, hisse yoğun veya diğer fonlar lehine kayda değer bir değişim içinde olmaması düşündürücü. Borsa rekorlar kırarken içinde hisse bulunduran fonların toplam ağırlığı yüzde 4 civarında.

Portföy yönetimi pazarında yeterli gelişmeden söz edilemese bile olumlu gelişmeler var mı?
Bizim için en önemli moral kaynağı, BES'te yıl başından itibaren geçerli olan yüzde 25 kamu desteği. Bu çerçevedeki fonlara olan talep, sistemin en önemli itici motoru halini alıyor. Yanı sıra, faizlerdeki düşüş, politik ve ekonomik istikrar, Türkiye'nin önümüzdeki dönem ile ilgili büyüme beklentileri, yeni SPK Kanunu ve tebliğleri, geçmişte kaybolan yatırımcı güveninin de tekrar sağlanması sonucuna yol açtı. Sektör gerek yatırım fonlarında gerekse bireysel ve kurumsal portföy yönetiminde şuan için olumlu sinyaller vermeye henüz başladı.

Böyle bir yapıda Deniz Portföy, nasıl bir strateji belirliyor? Sektördeki büyüklüğünüz nedir?
Bu düzenin bir parçası olmamak adına, Denizbank Finansal Hizmetler Grubu bünyesinde oluşturduğumuz ve amiralimiz Hakan Ateş komutasında da bankamızın kısa sürede geldiği çok başarılı konumunun en önemli kilometre taşı formülü olarak bilinen “Ortak Akıl ve Portal Yaklaşımı” modeli çerçevesinde çalışmalarımızı bütünleştirdik. Geçen yıl yüzde 49 ve bu yıl içinde yıl başından günümüze yüzde 30'luk bir büyüme gerçekleştirerek yüzde 3,5'luk bir pazar payına ulaştık. Hedefimiz ilk etapta minimum yüzde 5'lik bir pazar payı büyüklüğünü yakalamak. Bu çerçevede tabii ki portföy yönetim şirketlerinin olmazsa olmazı olan bireysel ve kurumsal portföy yönetimi bacağında da daha aktif olmayı hedefliyoruz.~

Bu hedefleri gerçekleştirmek için ne yapıyorsunuz? Sektörde hangi hizmetlerinizle-ürünlerinizle fark yaratıyorsunuz?
Hedeflere ulaşmak için 2012'de ve bu yıl başından itibaren bazı farklılıklar yaratmamız gerekiyordu. Bu çerçevede “Portal Yapısı Felsefesi” ile Denizbank özel bankacılık Bölümü ve iş kollarımızla birlikte mevduat-fon ürününü işlemeye başladık ve başarılı sonuçlarını alıyoruz. Genel hatları ile yatırımcılar bizim fon yelpazemiz üzerinde seçtikleri kendi risk tercihleriyle beklentilerine uygun fona belirlenen bir oranda yatırım yapıp, tasarruflarının diğer büyük kesimi ile daha cazip bir mevduat faizi alıyorlar.

Daha cazip faiz için nasıl bir ürün yapısı oluşturuyorsunuz?
Tercihler en çok özel sektör tahvil/bono ve hisse yoğun fonlarımızda oluşmaya başladı. An itibarıyla piyasadaki toplam ÖST odaklı fon büyüklüğünün yüzde 35 civarı bizim ve burada ilk sırada yer alıyoruz. Bankamız için niş bir ürün olduğunu söyleyebilirim. Bu fonlardaki yatırım stratejimiz özel sektör tahvilleri ve banka bonoları odaklı olup en önemli avantajı, yatırımcıya hazine bonoları ve mevduata oranla diğer sabit getirili fonlardan cazip spreadler sunması. Risk yönü ise bankamızın da içinde olduğu çoklu bir onay mekanizma sürecinden geçirilerek ölçülüp, hesaplanması risk yönetimi yatırım tercihlerimizde olmazsa olmazımız.

Hangi ürünler Türkiye’de yok ve Türkiye’ye gelmesi gerekiyor? Bu ürünlerle ilgili ne gibi çalışmalar yapılıyor?
Aslında ürün yelpazesi henüz arzuladığımız boyutta olmasa da sorun ürün çeşitliliğinin sınırlı olmasından kaynaklanmıyor. Gelişmesi ve derinleşmesi gereken piyasalar; hedge fonlar, Fund of Funds'lar son dönemde tekrar talep görmeye başlayan ETF, türev ürünler raflarda var. Ancak birçoğu fonksiyonel değil, SICAV da geliyor. Birçok yenilik artık yeni yasa ve tebliğler ile uygulanabilecek ve hayata çok çabuk geçirilecek kolaylıkta olacak. Bu kapsamda o ürünlerin likiditesi, hacmi, ikincil piyasalarının oluşması ciddi zaman alıyor. Bunun en önemli, en kapsamlı örneğini özel sektör tahvil ve bonolarında görüyoruz. iki yılı aşkın bir zamandır nedense her hafta 1 2 yeni arz olmasına rağmen ikincil piyasada likidite halen arzu ettiğimiz seviyelerin çok uzağında.

Yeni SPK Kanunu ve tebliğleri sizin sektöre ne gibi yükümlülükler getiriyor?
Yeni yasa ve ardından görüşe açılan ve büyük olasılıkla önümüzdeki aylarda yürürlüğe girecek ve kanunu tamamlayacak tebliğler, sermaye piyasalarının tüm aktörlerinin ve en önemli parçası yatırımcıların kaçınılmaz olarak önünü açacak. Yapılan tüm işlemlerde ana hedef nihayetinde İstanbul Uluslararası Finans Merkezi'dir. Yeni kanun ve tebliğler ile portföy yönetim şirketlerinin fonksiyon ve sorumluluklarının artması, bizim sektörün geleceği açısından son derece olumlu algılanıyor. Bunun yanında sektördeki rekabetin artması, yatırım fonu getirilerini olumlu yönde etkileyeceğinden, yatırımcıların da bu yeni süreçte pozitif olarak etkileneceğini düşünüyorum.

Portföy yönetim sektörünün gelişmesi için nelerin yapılması gerekiyor?
Aslında bu sorunun cevabının büyük kısmının biraz önce açıklamaya çalıştığım nihai hedef İstanbul Finans Merkezi kapsamında ele alınmaya başladığını görmek çok sevindirici. Ancak yeni yasa, tebliğler, AB standartlarına uyumun getireceği artılarla birlikte eksik olan yatırımcı bilinci, alışkanlıkları ve kültürü ve en önemlisi güvenin de zaman içinde yeniden tesisi gerekiyor. Bu çerçevede finans merkezi hedefi ve 2023 vizyonu doğrultusunda süreç içinde çalışmaların en iyi gayret felsefesi ile sürdürülüp olumlu sonuçların kendiliğinden elde edebileceğini düşünüyorum.

Finans merkezi olma yolunda rekabet yönünden ne gibi şartların yerine getirilmesi gerekiyor?
Finans merkezlerinin rekabet yönünden üç temel özelliğinin olması gerekiyor. Bunlar; yaygınlaşma, uzmanlaşma-derinlik ve entegrasyon. Gerek ürün bazında gerekse hizmetler bazında portföy yönetimi, yatırım bankacılığı, varlık yönetimi, sigorta faaliyetleri; gerek yaygınlaşmayı ve gerekse uzmanlaşmayı beraberinde gerektirecek olmasının yanı sıra bilinirliklerinin artması gerekir. Özellikle yabancı yatırımcılar açısından merkezin diğer finansal merkezlere entegrasyonu açısından atılacak adımlar, bu hedef doğrultusunda tüm sektörü derinleştirip arzuladığımız noktalara taşıyacaktır. Ancak bu çerçevede AB UCIT standartlarında bir formatın yanısıra özellikle yatırım fonları ve portföy yönetimine ilişkin bir vizyonun da eş anlı ortaya konması gerekiyor. Luksemburg, Londra veya İsviçre'nin bu açıdan özellikleri çok farklı.~
Onlar fon üretim, fon yönetim, fon dağıtım merkezleri gibi özellikleri ile ön plana çıkıyor. Belki bu çerçevede en sağlıklısı ve ideali, gerekli vergisel düzenlemeleri de zamanında yaparak İstanbul için bu özellikler özelinde üçünün bir arada odaklanması olacaktır.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz