Hayatta kalma kriterleri

Son birkaç yılda birçok konuda dengeler değişti. Sektörlerin kritik göstergelerinden yaşam sınırı da bu değişimden etkilendi. Bazı sektörlerde sınır yükselirken bazılarında düştü...

6.10.2023 13:44:240
Paylaş Tweet Paylaş
Hayatta kalma kriterleri

Nilüfer Gözütok Ünal

[email protected]

Geçmişte beyaz eşyada yaşam sınırı kapasite kullanımının yüzde 85’in altına düşmesi olarak görülürken artık bu sınır yüzde 80’e geriledi. Birkaç yıl öncesine kadar turizmde otellerin doluluk oranının yüzde 50’nin altına düşmesi sektörü zorlarken artık yüzde 60’ın altına düşeni hayati riskler bekliyor. Otomotiv, tekstil ve seramik gibi pek çok ana sektör ise kritik göstergelerde yaşam sınırını aşmış görünüyor.

Her yıl Türkiye’de binlerce şirket ölüyor. Sadece geçtiğimiz yıl TOBB verilerine göre kapanan şirket sayısı yüzde 42,8 yükselişle 23 bin 170’e yükseldi. Bu yılın ilk 7 ayında da 11 bin 559 şirket kapandı. Şirket kapanmalarında en önemli unsurların başında kritik yaşam sınırını aşmak geliyor. Bu da her sektöre göre değişmekle birlikte genel olarak büyüme, kapasite kullanım, kârlılık, borçluluk dengesinde sağlıklı seviyelerin altına düşmek anlamına geliyor. Örneğin kapasite kullanımında otomotiv, beyaz eşya ve seramikte yüzde 80’in, demir çelikte yüzde 70’in altına düşüldüğünde kritik eşik aşılıyor. Birçok sektör için de kârlılıkta belli oranların altına düşüldüğünde tehlike çanları çalmaya başlıyor. FAVÖK’ün akaryakıt ve teknoloji perakendeciliğinde yüzde 5’in, dökümdeyse yüzde 10’un altına düşmemesi gerekiyor. Büyüme hızının yavaşlaması da birçok sektörü yaşam sınırının altına getiriyor. Mobilyada üretimde yüzde 5’in altında, tekstilde ciro ve ihracatta yüzde 15-20’nin altında büyüme şirketleri zorluyor. İhracat odaklı pek çok sektör için toplam satışlarda ihracatın payı işin sürdürülebilirliğini etkileyen önemli bir kriter. Yine mobilyada ihracatta yüzde 10’un, plastikte de yüzde 20’nin altındaki pay şirketler için sağlıklı büyüme dengesini bozuyor. 

SINIRIN ALTINDAKİLER

Yaşam sınırı olarak kabul edilen kritik göstergelerde sektörlerin hangi noktada olduklarına gelince… Otomotiv ve seramikte kritik gösterge olan yüzde 80’lik kapasite kullanım oranında yaşam sınırının altına inilmiş durumda. Özellikle 2023 yılında kapasite kullanım oranının yüzde 60’lar seviyesine gerilediğini belirten Türkiye Seramik Federasyonu Başkanı İlter Yurtbay, “Stok seviyeleri de 45 günü geçti” diyor. Bu tabloyu yaratanın daralan pazar ve artan maliyetler olduğunu dile getiriyor. Otomotiv sektöründe OSD’nin açıkladığı ilk 7 aylık verilere göre sektörün üretim kapasitesi yüzde 75. 2022 yılını yüzde 70 kapasite kullanımıyla kapatan sektör, bu yılki performanstan mutlu. OSD Başkanı Cengiz Eroldu, bu yıl bu rakamların sektörü 1,5 milyon adetlik bir toplam üretime doğru taşıdığını belirtiyor. Kapasite kullanım oranındaki artışa ilişkin de “Bunda hem ihracattaki hem iç piyasadaki artışın çok katkısı var” diyor. Ancak pandemi öncesinde kapasite kullanım oranının yüzde 85 olduğu göz önünde bulundurulursa sektörün daha gidecek yolu olduğu da net olarak görülüyor. Demir çelik sektöründe de yaşam sınırının altına düşüldüğü dikkat çekiyor. Kapasite kullanım oranında yüzde 75’in altına düşülmemesi gereken sektörde, bugün kapasite kullanım oranı yüzde 68 olarak ifade ediliyor. Sektör yetkilileri, dünya genelinde ülkelerin büyümelerinde yavaşlamanın bu durumu yarattığını belirtiyor. Özellikle Avrupa’daki resesyon sinyallerinin çelik ihracatını ve dolayısıyla kapasiteleri düşürdüğünü dile getiriyorlar. 

KRİTİK GÖSTERGE

Turizm sektöründe de kritik gösterge doluluk oranları. Sektörün sağlıklı bir yaşam çizgisinde olması için bir otelin ortalama yıllık doluluk oranının yüzde 60’ın üstünde gerçekleşmesi ve oda başına düşen gelirin 100 doların altına inmemesi gerektiğini belirten Dedeman Hotels & Resorts International İş Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Sinan Mısırlı, “Yüzde 60 doluluk oranı; vergi, faiz ve amortisman öncesi yaklaşık yüzde 30-35 arasında brüt bir kâr oranı sağlar. Denge böyle kurulduğunda, doluluk yüzdesi arttıkça brüt kâr yüzdesi çarpan sayısı artarak daha hızlı büyür. Bu yönüyle doluluğun brüt kâr rasyosuna, odabaşı maliyetlere doğrudan pozitif etkisi hissedilir” diyor. Ancak bakanlık verileriyle bu yıl sektörde doluluklar yüzde 50’ler civarında seyrediyor. Turizm Bakanı Mehmet Ersoy da özellikle yüksek gelir grubuna hitap eden otellerde doluluk oranlarının beklentilerin altında gerçekleşmesinin deprem ve sonrasında seçim sürecinden kaynaklandığını belirtiyor. Ersoy, “Serin havaların temmuz ortasına kadar uzamış olması son dakika rezervasyonların kaymasına sebebiyet veriyor” diyor. Akaryakıt sektörü, kritik gösterge olan kâr marjında yüzde 5’in gerisinde bir performansa sahip. Sektör yetkilileri bugün yüzde 2’lik bir kâr marjıyla çalışmak zorunda kaldıklarını ifade ediyor. Plastik sektöründe yaşam sınırı çok uzak değil. Sektörde ihracatın üretim içindeki payının yüzde 20 olması kritik bulunurken bugün bu oran yüzde 23. 

DEĞİŞİMİN NEDENİ 

Sadece son birkaç yılda pandemi ve sonrasındaki siyasal ve ekonomik konjonktür etkisiyle tüm dünyayla birlikte Türkiye’de de dengeler değişti. Bu değişim sektörlerin yaşam sınırını da etkiledi. Geçmişte beyaz eşyada yaşam sınırı kapasite kullanım oranının yüzde 85’in altına düşmesi olarak ifade edilirken bugün bu sınır yüzde 80 olarak görülüyor. Turizmde de geçmişte otellerin doluluk oranının yüzde 50’nin altına düşmesi sektörü zorlarken bugün yüzde 60’ın altına düşmesi zorluyor. Dedeman Hotels & Resorts International İş Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Sinan Mısırlı, “Oda birim fiyatları artmasına rağmen hizmet, tüketim ve sarf malzemelerinde yaşanan büyük maliyet artışları oteller için başa baş noktasını bir hayli yukarı çekti. Doluluk sınırının 10 puan yukarı çıkarak yüzde 60 sınırına ulaşmasının başlıca nedeni de bu” diyor. Mobilyada seri üretimde kapasite kullanım oranında katlanılabilecek minimum oran yüzde 80 olarak açıklanırken butik üretimde bu oran yüzde 60’tı. Bugün mobilyada yaşam sınırı seri üretimde yüzde 70, butik üretimde de yüzde 50 olarak görülüyor. MOSDER Başkanı Mustafa Balcı, yaşanan değişimin kârlılık ve alım gücündeki düşüşten kaynaklandığını dile getiriyor. Balcı, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Öncelikle pandemi nedeniyle talep ve tüketimde azalma yaşandı. Bu da üretim kapasitesinin düşmesine yol açtı. Hammadde fiyatlarındaki artış, maliyetleri yükseltti, kâr marjlarını azalttı. İhracat pazarlarında rekabet gücünü korumak için kalite ve tasarım standartlarını yükseltmek zorunda kaldık. Bu faktörlerin bir araya gelmesi, kritik yaşam göstergelerinde ve kritik göstergelerde yaşam sınırında değişime neden oldu.” 

BEKLEYEN FATURA 

Kritik göstergelerde yaşam sınırına yaklaşmak ya da altına düşmek sektörleri zorlamaya devam ederken önümüzdeki süreçte farklı etkilerin ortaya çıkması bekleniyor. Örneğin Türkiye Seramik Federasyonu Başkanı İlter Yurtbay, sektörde yaşam sınırının altına inilmesi nedeniyle şirketlerin üretimini düşüreceklerini, bunun da işsizliğe yol açacağını söylüyor. “Diğer yandan sermayesi güçlü olmayan şirketleri daha zor bir süreç bekleyecek” diyor. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, plastik sektöründe net satışlardaki reel büyümenin zayıflamasının net satış kârlılığını, dolayısıyla öz kaynak kârlılığını ve firmaların nakit akışlarını olumsuz yönde etkileyeceğini dile getiriyor. “Satış ve kârlılıkta meydana gelen azalma, şirketlerin mali yapılarını olumsuz etkiler. 2023 yılında satışlardaki büyüme hızının gerilemesi ve artan maliyetler nedeniyle kârlılık oranlarının azalması bekleniyor” diye konuşuyor. MOSFED Başkanı Ahmet Güleç, mobilyada kritik yaşam göstergelerinde yaşam sınırının altına inilmesini uzak bir ihtimal olarak görüyor. Ancak böyle bir durum karşısında sektörde meydana gelecek olası tabloyu da şöyle ortaya koyuyor: “Mobilya sektörünün en zayıf noktası, sayıca çok olmasına rağmen işletmelerimizin ölçeklerinin çok küçük olması. Bu, esneklik sağlaması açısından pozitif olsa da konjonktürel dalgalanmalara ve finansman yüküne karşı firmalarımızı kırılganlaştırıyor. Dolayısıyla kritik eşiklerin altına inilmesi, bazı firmalarımızın faaliyetlerine son vermesine neden olabilir.” Hilton Dalaman Genel Müdürü Ümit Yaşar Atalay, turizmde kritik bir dönemden geçildiğine vurgu yapıyor. Atalay, “Eğer bir otel ve yatırımcı kredi kullanmıyor, süreci kendi öz sermayesi ve kaynaklarıyla çevirebiliyorsa onlar için daha kolay bir süreç olurken kredi kullanan işletmeler için bu durum sonraki yıllarda daha zorlayıcı olacak. Bu hem yeni yatırımları hem otellerin yenileme süreçlerini olumsuz yönde etkileyecek” diyor. 

PERFORMANS NASIL ARTAR? 

Peki sektörlerin en kritik göstergelerde daha iyi performans ortaya koyması için neler yapılması gerekiyor? Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Üyesi Batuhan Keleş’e göre lojistikte bölgesel olarak doğru yerlerde yapılanmak, değişen iş yapış biçimlerini dikkate alarak operasyon ve iş modellerini geliştirmek önemli. Keleş, “Biz de tüm bu saydıklarımızı kendi politika ve planlarımız doğrultusunda icra etmeye çabalıyoruz” diyor. MediaMarkt CEO’su Faruk Kocabaş, sektörün devamlılığı için en önemli konunun müşteri ve çalışan memnuniyeti olduğuna dikkat çekiyor. Diğer unsurları da şöyle paylaşıyor: “Fiziki büyümenin devam etmesi için lokasyon maliyetlerinin belirli bir dengede olması gerekir. Müşteri nezdinde ödenebilirlik çok kritik bir konu. Malum, birçok ürün grubunda taksitlendirme açısından kısıtlanan bir sektördeyiz. Tüketici finansmanı önemli bir husus olacak.” Havacılık sektöründe de daha iyi bir operasyon için teknoloji yatırımları ön plana çıkıyor. Sabiha Gökçen Stratejik Planlama ve Hazine Yönetimi Direktörü Kerem Maybek, önceliklerinin yeni teknolojileri benimseyerek operasyonlarını daha verimli ve güvenle hale getirme konusunda çalışmalar yapmak olduğunu dile getiriyor. Maybek, “Örneğin, yapay zeka ve makine öğrenimi havalimanı güvenliğini artırmak, yolcu deneyimini iyileştirmek ve operasyonları daha verimli hale getirmek için kullanılıyor” diyor. E-ticaret sektörü adına konuşan Boyner Büyük Mağazacılık E-ticaret Genel Müdür Yardımcısı Efsun Janset Yılmaz, sektörde sağlıklı büyüme için yıldan yıla müşteri sayısının yüzde 10 artması gerektiğine dikkat çekiyor. Yılmaz, “Organik kanallardan gelen trafiğin en az yüzde 50 olması, moda ve perakende özelinde yıllık frekansın minimum 2 ve üzeri olması, omni müşteri oranının yüzde 15’in altında olmaması kritik yaşam göstergeleri. Perakende özelinde pazarlama yatırım dönüşüm oranının yüzde 8 ve üzeri olması gerekiyor” diyor.


“REEL KÂRLILIK ZAYIFLADI”
MURAT BARLAS / AKTİFBANK HAZİNE VE ÖZEL BANKACILIK GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

FAALİYET GELİRLERİ 
Mevduatın krediye dönüşüm oranı geçtiğimiz yıllara göre düştü. Net faiz gelirleri azalırken faiz dışı gelirler ve ticari kârın katkısı oldukça arttı. Enflasyon oranında gerçekleşme ve beklentiler yukarı doğru hareket ettikçe, sektörün reel kârlılığı zayıfladı. Sektörümüzün hala faaliyet gelirlerinden yeterince katkı alamadığını söyleyebiliriz. 2024’ün ikinci yarısında piyasadaki koşulların daha da normalleşmesi, aynı zamanda kur seviyesi ve enflasyonun da aynı tarihlerde çok daha öngörülebilir olması bekleniyor.

FAİZE DUYARLILIK 
Sektörde aktarım mekanizmasının işlevselliğini yitirmesinin, likidite sorunu, reel büyüme ve istihdam piyasasına olumsuz etkisi dahil olmak üzere önemli sonuçlar doğuracağını düşünüyoruz. Sektörde daha iyi performans için faize duyarlılığın azaltılarak faiz dışı gelirlerin sürekli hale getirilmesi daha önemli hale gelebilir.



“ENFLASYON BASKI OLUŞTURUYOR”
DR. İBRAHİM ERDEM ESENKAYA / ANADOLU SİGORTA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

SERMAYE YETERLİLİK ORANI 
Sektör genelindeki en kritik yaşamsal göstergeleri, sermaye yeterlilik oranı, prim üretimi artış oranı, bileşik oran ve kârlılık. Sermaye yeterlilik oranı, şirketlerin sigortalılara karşı yükümlülüklerini karşılayabilme gücünü gösterdiğinden kritik öneme sahip bir oran. Mevzuata göre oranın yüzde 115’in altında kalmaması beklenirken kritik seviyenin yüzde100 olduğunu ifade edebiliriz. Prim üretimi artış oranı, dönemler itibarıyla prim üretimleri arasındaki artışı gösterir. Enflasyonun üzerinde olması diğer bir ifadeyle şirketlerin reel büyüme kaydetmesi ve sektörün sürdürülebilirliği açısından önem taşıyor. Bileşik oranın teorik olarak yüzde 100’ün altında olması beklenir.

KÂRLILIĞIN ÖNÜNDEKİ ENGEL Kârlılık için bileşik oranın yüzde 100’ün altında kalması halen daha önemli olmakla birlikte dalgalı ekonomik koşullar, oranın başa baş seviyesine gelmesi önünde önemli bir engel teşkil ediyor. Özellikle yüksek enflasyon ve kurlardaki artış hasar maliyetleri üzerinde baskı oluşturuyor, bileşik oranın yüksek seyretmesine neden oluyor. Diğer taraftan uygulanan negatif reel faiz politikası, şirketlerin faize dayalı yatırım gelirlerinde düşüş yaşanmasına sebep oluyor. Sigorta sektörü her ne kadar bileşik oran açısından beklenen seviyede olamasa da olağanüstü durumlarda ödeme yapabilme gücüne bakıldığında, sektörün finansal gücünün kritik sınırın üstünde olduğu söylenebilir.



“TÜM KRİTİK GÖSTERGELER ŞAŞTI”
ŞENOL ŞANKAYA / YEŞİM GRUP CEO’SU

KAYIP YIL
Sektörümüzdeki en kritik göstergelerden biri olan büyüme oranında yıllık bazda yüzde 15-20 oranını yakalamak son derece önemli. İhracatta da yine büyümeye paralel olarak en az yıllık yüzde 15- 20’lik bir artış, kârlılığa ve ciroya doğrudan etki eder. Ancak bu yıl tüm kritik göstergeler şaşmış durumda. Bu yıl için geçtiğimiz yılın üzerinde bir ihracat değeri zor gibi görünüyor. 2023’ün sektörümüz adına kayıp bir yıl olma ihtimali son derece yüksek.

İHRACAT GERİLİYOR Yılın ilk yarısındaki düşük sipariş oranlarına bağlı seyreden düşük üretim değerlerinde ve kapasite kullanım oranlarında istenen hareketliliği yakalamaktan yılın ikinci yarısında da uzağız. Talepteki zayıflık, baskılanan kur, hammadde fiyatlarındaki dengesizlikler ihracattaki gerilemeyi artırıyor. Öte yandan işçilik maliyetlerindeki artışlar, devam eden durgunluk, kurlardaki belirsizlik ve iç piyasanın hız kaybetmesi adına atılan adımlar, ikinci yarıda riskin sürmesine yol açıyor.

“KÂRLILIK YÜZDE 10 OLMALI” 
Kapasite kullanım oranlarının şu an yaklaşık yüzde 70’ler seviyesinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu oranın yüzde 80-85 bandında olmasında fayda var. Sürdürülebilir bir büyüme için de kârlılık oranının en az yüzde 10 seviyesinde olması beklenir. Şu an sektör düşük kâr ya da “kârsızlık” seviyesiyle yoluna devam ediyor. Bunun ana sebeplerinden biri de enflasyonla kurun dengeli gitmemesi.

İSTİHDAM DARALMASI Şirketler mevcut şartları finansal güçleri çerçevesinde göğüslemeye çalışıyor, ancak mevcut ortam sürdürülebilir değil. Olası bir istihdam daralması tsunami etkisiyle toplumun geniş katmanlarını etkiler. Orta ve uzun vadede mevcut enflasyonist ortamın iyileştirilmesi, alım gücü paritesinin artması ve en genel geçer tabiriyle bir ekonomik reform hareketinin hayata geçirilmesi gerekiyor.



“ADETSEL DARALMA VAR”
SEMAVİ YORGANCILAR / YORGLASS YÖNETİM KURULU BAŞKANI VE CEO’SU

ÇİFT HANELİ DÜŞÜŞ 
40 yılı aşkın süredir faaliyet gösterdiğimiz cam sektöründe, kapasite kullanım oranları kritik bir gösterge. Bu noktada sınır için yüzde 70 diyebiliriz. Bu rakamın altında bir oran, finansal sonuçlara negatif etki yaratır. Bunun dışında Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği’nin aylık yayınladığı üretim, ihracat ve yurt içi satışlarını da takip ediyoruz. Burada çift haneli düşüşleri kritik gösterge olarak kabul ediyoruz. Geçtiğimiz dönemlerde söz konusu sınır olduğunda minimum 2 vardiya çalışmak, en az yüzde 60 kapasite kullanım oranına sahip olmak gerekiyordu. Tüm dünyada alıştığımız dengeleri değiştiren pandemi sonrası bu oranlarda değişiklikler meydana geldi. Artık yüzde 90 ve hatta bazı işletmelerde kapasite üzeri olan doluluk oranları sınır seviye olan yüzde 70’lere ulaştı.

YAPILANMA DEĞİŞİKLİKLERİ Şu an sektörde adetsel olarak bir daralma var. Sektörün kritik yaşam göstergelerinin altına inmesi bazı sonuçlar yaratacaktır. Bu noktada negatif finansal sonuçlar devam ettiği sürece birtakım yapılanma değişiklikleri görülebilir. Yine de cam sektörü ve diğer endüstriyel faaliyet alanlarında yaşanabilecek bu sorunlar, gelecek için kötümser bir tablo çizmemeli. Çünkü atılacak adımlar, yapılacak düzenleme ve revizyonlarla piyasadaki türbülans azaltılabilir. Sektörümüzün daha iyi bir performans göstermesi için öncelikle rekabet gücümüzü yükseltmemiz gerekiyor. Bugün özellikle Uzak Doğu’daki rakiplerimiz yeniden pazar paylarını genişletmeye başladı. Biz Yorglass olarak gerekli stratejik adımları atmaya, süreçlerimizi değişen dinamiklere adapte etmeye ve yol haritamızı güncelleyerek finansal açıdan işimizi daha efektif şekilde yapmaya devam ediyoruz.



Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz