Yükselen fırsatlar

Türk şirketleri açısından cazip olabilecek dünyadaki satılık 47 şirket fırsatını araştırdık.

1.02.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yükselen fırsatlar
Artık herkes farkında... Krizle birlikte global arenada satılığa çıkan şirket sayısında artış var. Özellikle bu yıl bu konuda bir patlama yaşanması bekleniyor. Enerji, finans, madencilik ve havayolu taşımacılığı gibi sektörlerde pek çok şirket, olası satın alma ve birleşmelere açık olduğunun sinyallerini veriyor. Satılık şirketlerin bulunduğu coğrafyalarda yüzde 70 ağırlıkla Amerika ve Avrupa ön plana çıkıyor. Uzmanlar, tüm bu verileri global M&A piyasalarında yeni bir dalganın başlangıcı şeklinde yorumluyor. Fiyatların neredeyse yarı yarıya düştüğü, alıcılardan çok satıcıların bulunduğu bu yeni dalga ise özellikle son yıllarda yurtdışı fırsatlarını takip eden Türk şirketleri için pek çok mesaj barındırıyor. Aslında global krizin başladığı 2008'den bu yana satılık şirketler konuşuluyor. Her geçen yıl bu şirketlerin sayısının artacağı öngörülüyor. Ancak bu beklenti, geçtiğimiz 5 yılda tam olarak karşılanmış değil... Hatta 2012, şirket birleşmeleri ve satın almaları açısından son 10 yılın en kötü yılıydı. Rakamlarla ifade edecek olursak global anlamda M&A pazarı geçtiğimiz yıl, 2,3 trilyon dolarlık işlem hacmiyle 2007’deki büyüklüğünün yarısında kaldı. Ancak 2013’e adım atılmasıyla birlikte bu manzaranın büyük ölçüde değişmesi bekleniyor. Uzmanlara göre global krizden etkilenen şirketlerin artık daha fazla dayanması çok güç. Bu nedenle de pek çoğu satış kararı almış durumda. Bu durumun bilincinde olan pek çokTürk şirketi de yurtdışı fırsatları yakından takip ediyor. Mevcut bu tablo, nakdi olan Türk şirketleri için bir şans olarak değerlendiriliyor. Satın alma fırsatı bakan şirketlerin harekete geçmesi için özellikle 2013 iyi bir zaman olarak nitelendiriliyor. İşte bu nedenle Capital olarak Türk şirketleri açısından cazip olabilecek dünyadaki satılık 47 şirket fırsatını araştırdık. Hangi bölgelerin, hangi sektörlerin ve hangi ölçekten şirketlerin satılık şirketler cephesinde ön plana çıkmaya başladığını ortaya koyduk.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.

SAYIDA ARTIŞ VAR
Global piyasaların nabzını en iyi ölçen uzmanlardan Templeton Emerging Markets Group Başkanı Mark Mobius da bu durumun altını çiziyor. “2013’te özellikle yaşadıkları finansal problemler nedeniyle daha çok sayıda şirketin birleşme ve satın almaya başvuracağı bir dönem yaşanacak” diyor. TSKB Kurumsal Finansman Grup Müdürü Hakan Aygen, “Özellikle Euro Bölgesi’nde satışa konu şirket, fabrika ve marka sayısında bir artış olduğunu gözlemliyoruz. Kuzey Amerika için de benzeri bir durum söz konusu” diye anlatıyor. Ancak Aygen hemen devamında da farklı bir duruma dikkat çekiyor: “Diğer coğrafyalardaki satılık şirket sayısındaki artışların tamamını global krize dayandırmak hatalı olur. İş planlarını realize etmek için yabancı sermaye arayan birçok sağlıklı ve yüksek potansiyelli Güney Amerika ve Asya şirketi var. Bunların sayısındaki doğal artışı krizin genel etkilerinden müstakil değerlendirmek gerekir” diye konuşuyor.~

EN HAREKETLİ BÖLGELER
Global olarak satılık şirketlerin bulunduğu coğrafyalara baktığımızda yüzde 70’inin Amerika ve Avrupa’da yer aldığını görüyoruz. Pragma Kurumsal Finansman Yönetici Ortağı Kerim Kotan, özellikle Yunanistan, İspanya ve İtalya gibi sıkıntıda olan ekonomilerde satılık şirket sayısında bir artış gözlemlediğini belirtiyor. “Yunanistan’da kurumsal finansman ve yatırım bankasında çalışan arkadaşlarımızdan her gün onlarca satılık şirket haberi geliyor. 2013 yılı ve sonrasında da BRIC ülkeleri ve Türk şirketlerinin yurtdışında yaptıkları satın almalara şahit olacağız. Aynı zamanda batıdaki yavaş b��yüyen, düşük marjlı şirketlerin satın alındıktan sonra nasıl hızlı büyüyen, daha yüksek marjlı işlere dönüştürüldüğünü göreceğiz” diyor. inHERA Capital Kurucu Ortağı Levent Bosut, krizin derinleştiği Yunanistan’da şirketlerin borçlu grupların varlıklarını, İspanya, İrlanda ve İtalya’da da işleri yavaşlayan birçok şirketin daha düşük beklentilerle şirketlerini satmayı düşündüklerini söylüyor. TSKB Kurumsal Finansman Grup Müdürü Hakan Aygen de önümüzdeki dönemde dünya genelinde satılık veya ortak arayan şirket sayısında artış beklediklerini ifade ediyor. “Ama burada temel motivasyon unsuru kriz olmayacak. Uzun süredir ertelenmiş yatırımları olan, daha bölgesel veya küresel oyuncu olmak isteyen birçok nitelikli şirket, öz sermaye tabanlarını güçlendirmek amacıyla ortak arayışına girebilir. Talep yetersizliği veya mali sorunlar nedeniyle satışa konu olacak şirketler ise daha çok Euro Bölgesi’nden gelecek” diye konuşuyor.

ÖLÇEKLER KÜÇÜLÜYOR
Birleşme ve satın almalara açık olan şirketler neredeyse her sektörden geliyor. Ancak enerji, finans, altyapı, madencilik ve kimya bu sektörler arasında öne çıkıyor. Capital’in dünya genelinde satılık olduğunu belirlediği 47 şirketten 8’inin finans, 7’sinin de enerji sektöründe yer alması bu durumun bir göstergesi... Uzmanlar da bu göstergeleri doğrulayan açıklamalar yapıyor. Pragma Kurumsal Finansman Yönetici Ortağı Kerim Kotan, 2013 yılında global anlamda sanayi ürünleri, petrol, gaz ve finansal hizmetler sektörlerinin alıcı, finansal hizmetler ve sanayi ürünlerinin de ciddi satıcı olabileceğini düşünüyor. “Örneğin otomotivde de ciddi satıcılar bekliyorum ama alıcı olmadığı için o sektörde M&A pek hareketli olmaz” diye konuşuyor. Son yıllarda birleşme ve satın almalara konu olan şirketler, genelde büyük ölçekli şirketlerdi. Uzun bir aradan sonra oluşacağı düşünülen yeni dalgada ise satılık şirket ölçekleri daha geniş bir yelpazeye yayılacak gibi görünüyor. Tüm dünya genelinde KOBİ’lerin giderek daha çok ortaklık ve satış işlemlerine ilgi duyduklarını belirten TSKB Kurumsal Finansman Grup Müdürü Hakan Aygen, “Büyük şirketlerin sayısında bir azalma olmasa bile çok sayıda küçük şirketin yeni bir akım olarak piyasaya çıkması ortalama büyüklükleri aşağı yönde çeken bir etki yaratabilir” diyor. Kerim Kotan da global çerçevede 2007’de yaklaşık 90 milyon dolar olan ortalama işlem büyüklüklerinin 2012’de 60 milyon dolara kadar düştüğünü ifade ediyor. Bunun arkasındaki nedenleri de şöyle açıklıyor: “Kriz sonrası KOBİ’lerin kendilerini toparlamakta büyüklere nazaran zorlanmaları, hem stratejik hem finansal potansiyele sahip yatırımcıların, şirket alırken büyükten küçüğe doğru kaymalarında etkili oldu.”~

FİYATLAR DÜŞTÜ MÜ?
2007 yaz aylarında riskli krediler piyasasında yaşanmaya başlayan sorunlar, akabinde önce Bear Sterns sonra Lehman Brothers iflasları ile tüm dünyayı saran kriz, varlık fiyatlarında gerilemelere yol açtı. Fiyat değerlemeleri konusunda 2009 yılında bir miktar iyileşme sağlanırken 2010 ve 2011 daha istikrarlı geçti. Uzmanlar, 2012 yılında da buna paralel bir eğilim izlendiğini söylüyor. Hakan Aygen, krizi ilk elden yaşayan ülkelerde, özellikle finans sektörü şirketlerinin çok değer kaybı yaşadığını belirtiyor. Albright Stonbridge Group Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Akbaş da bugünlerde finans, otomotiv, hızlı tüketim gibi sektörlerde satıcı olmasına rağmen alıcıların az olması ya da düşük değerleme yaklaşımları nedeniyle kriz öncesine oranla tüm şirket değerlerinin yarı yarıya azaldığını söylüyor. Ancak bu düşüşün devam etmeyeceğini de sözlerine ekliyor. Akbaş’a göre 2013’te global piyasalara güvenin geri dönmesiyle piyasalarda en kötü geride kaldı. Kerim Kotan da konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor. Satıcılar ve alıcıların şirket değerlerine yaklaşımlarına değinerek durumu şöyle özetliyor: “Bugün elinde ciddi satın alma cephanesi olan alıcılar, satıcılar tarafından istenilen fiyatları yüksek bulup, sorguluyor. Dolayısıyla aslında ‘şirket fiyatları düştü mü’ sorusunun cevabı iki ayaklı: Fiyatlar alıcıların gözlüğünden düştü ancak satıcıların gözlüğünden pek de düşmüş görünmüyor.”

ALICILAR DEĞİŞTİ
alma hareketlerinde başta Çin olmak üzere, gelişmekte olan piyasalardaki şirketler öne çıkıyor. 2007 yılında yani krizin hemen öncesi M&A piyasalarının en tepede olduğu noktada, BRIC ülkeleri global M&A pazarının yüzde 7’sini oluştururken, AB ülkeleri yüzde 21’ini oluşturuyordu. Bu oranlar 2012 yılında BRIC ülkelerinde yüzde 15’e çıkarken AB’de yüzde 11’e düştü. M&A pazarında 2007 yılında AB’den 5 ülke ilk global 10 sıralamasına girerken BRIC’ten sadece Rusya bu sıralamada yer almıştı. 2012 yılında tablo değişti. Çin, Brezilya ve Rusya ilk 10’a girdi. 2007’den beri Çin’in M&A pazarının büyüklüğü 2’ye katlanırken ABD’ninki yarıya düştü. Peki alıcı profilini bu derece değiştiren ne oldu? Hakan Akbaş, Çinliler’in alıcı olmasını, Çin’de yıllardır süren sermaye birikiminin doğal bir sonucu olarak görüyor. Çin hükümetinin özellikle yurtdışından marka ve şirket almada büyük katkısı olduğunu belirtiyor, “Tabii bu durumda ağırlıklı olarak gelişmiş ekonomilerde yaşanan ekonomik kriz ve durgunluk da önemli bir etken” diyor. Hakan Aygen de konuya benzer noktadan yaklaşıyor. “Çin, dünyada en fazla rezerv biriktiren, Amerika gibi ülkelerin tahvillerine sahip olan en büyük ülke. Bu ülke artık ABD gibi gelişmiş ülkelerin değerli varlıklarını, şirketlerini de satın almaya başladı. Sadece Çin değil hızlı büyüyen doğu ve doğulu şirketler artık şirket birleşmelerinde önemli oyuncu oldu. 2013 yılının Çin yatırımlarının devam edeceği bir yıl olacağı bekleniyor” diye konuşuyor.~

İFLASLAR ARTAR MI?
Satışa çıkan şirket sayısındaki artış beraberinde iflaslar artar mı sorusunu da getiriyor. Uzmanlar cephesinden
bu soruya verilen yanıt değişiklik gösteriyor. İflasların krizlerin kaçınılmaz sonucu olduğunu belirten Hakan Aygen, “Kriz uzun vadeye yayılmış bir görünüm sergilediği için küresel perspektifte birçok şirket, yatırımlarını erteleme, daha az borçlanma, maliyet tasarrufu, personel tenkisatı, mevcut borçları zamana yayma gibi tedbirler aldı. Bu nedenle çok özel bir olumsuzluk olmadıkça iflasların artması gibi bir olguyla karşılaşacağımızı zannetmiyorum” diyor. Kerim Kotan da iflaslarda bir artış beklemiyor. “Makroekonomik görünümde ciddi bir bozulma olmazsa iflaslarda artış olmaz. Ancak alıcı ve satıcı arasındaki fiyat farkı açılmaya devam ederse M&A hacminde azalış devam eder” diye konuşuyor. Hakan Akbaş ise Avrupa bankalarının bilançolarının hala zayıf olduğuna değiniyor. Diğer uzmanların aksine daha olumsuz bir tablodan söz ediyor ve görüşlerini şöyle açıklıyor: “Tüketim tarafında Batı piyasalarından gelişmekte olan ülkelerdeki zenginleşen orta direk segmentine yatırım yapmayan, pozisyon alamamış birçok şirket önülüzdeki dönemde zora girebilir ya da el değiştirebilir.”

HAKAN AKBAŞ / ALBRIGHT STONEBRIDGE GROUP TÜRKİYE YÖNETİM KURULU BAŞKANI
"TÜRKİYE'DE SERMAYE ŞİRKET AVINA ÇIKTI"
NERELER ETKİLENDİ?

Global krizin en fazla Amerika ve Avrupa iş piyasalarını etkilediğini gördük. Avrupa'da borçluluk azaltma programları çerçevesinde, özellikle bankacılık ve sigorta başta olmak üzere finansal hizmetler sektörlerinde şirketlerin tümünden veya portföylerinden varlıklar satıldı.
“ÇOK MARKA SATIŞA ÇIKTI”
Amerika piyasalarında ise gıda, perakende gibi tüketim sektörlerinde özellikle iç piyasalara hitap eden çok fazla şirket ve markanın satışa çıktığını gördük. Bazen de şirketler, yurtiçi ve yurtdışı şirketleri olarak ikiye bölünmek suretiyle her iki şirketi de kısmi satışla ya da piyasaya açarak nakit ihtiyaçlarını gidermeye çalıştı. Bu trendin devam edeceğini öngörüyorum.
“EN KÖTÜSÜ BİTTİ”
Amerika, Çin, Rusya ve Fransa'da genel seçimler geride kaldı. Avrupa'da Euro krizinin de en kötüsünün bittiğini ve Amerika'nın şubat sonuna kadar mali uçurum sorununun mutlaka yine son dakikada halledileceğini düşünüyorum.
1 TRİLYON DOLARLIK NAKİT
Piyasalara güven tekrar geri dönüyor ve satın almalar için şirket değerleri, finansman gücü ve likidite gibi piyasalardaki temel göstergelerin yerinde olduğunu izliyoruz. Hem şirket bilançolarında hem sermaye fonlarında 1 trilyon dolarlık nakit birikmiş durumda. Bu paranın 2013'te doğru adreslere yatırılmasını bekliyoruz. Örneğin Türkiye'de 2013'te tam 5 milyar dolarlık sermaye, şirket avına çıktı.~

MARK MOBIUS / TEMPLETON EMERGING MARKETS GROUP BAŞKANI
"M&A AKTİVİTELERİ ARTTI"
SON ÇEYREK ATAĞI

Global M&A aktiviteleri 2012 yılının son çeyreğinde 2012'nin ilk üç çeyreğine kıyasla önemli ölçüde arttı. Yıla bir bütün olarak baktığımızda, 2012 yılında global M&A işlem hacmi 2011 yılına kıyasla düşüktü. Bunun en büyük nedeni de elbette Euro Bölgesi'ndeki borç krizine dair kaygılar ve oluşan belirsizlik ortamıydı.
HAREKETLİ SEKTÖRLER
2013-2014 yıllarında global M&A hareketlerine konu olan sektörler ağırlıklı olarak tüketici, üretim, finans, hammadde, telekom, enerji ve gayrimenkul olacak. M&A işlemlerinde, Çin, Brezilya, Hindistan, Güney Kore, Malezya ve Tayland gibi Güneydoğu Asya ülkeleri ile Afrika, Amerika, Kanada, Japonya ve Avustralya gibi ülkeler de ön plana çıkacak gibi görünüyor.
ALICI PROFİLİ DEĞİŞTİ
Satın almada alıcı konumdaki şirketlerin profilinde de önemli bir değişim var. Bu trend aslında son birkaç yılın trendi. Gelişmekte olan pazarlardaki şirketler sadece diğer gelişmekte olan ülkelerde alım yapmıyor, aynı zamanda Amerika, Kanada, İngiltere ve benzeri gelişmiş ülkelerde de aktif bir şekilde alıcı konumda bulunuyorlar.
ÇARPICI İŞLEMLER
Son dönemin büyük işlemlerinden biri olan Rus Rosneft'in Rusya'da TNK-BP'den BP'nin yüzde 50 hissesini 26,8 milyar dolara satın almayı planlaması da bu durumun çarpıcı örneklerinden... Tayland'da Charoen Pokphand Group'un, HBSC Holdings'den Ping An Insurance Group'a ait azınlık hissesini 9,4 milyar dolara almak istemesi de yine bir diğer örnek.

PETER FISK/YÖNETİMGURUSU
TÜRKİYE İÇİN FIRSAT NEREDE?
ARTIŞIN NEDENLERİ

Önümüzdeki dönemde birleşme ve satın alma işlemleri artacak. Bu artışı da birçok neden tetikleyecek. Örneğin global pazarlarda şirketler daha fazla uluslararası network yaratmak için fırsat arayışında...
KONSOLİDASYON
Havayolu taşımacılığında yaşanan konsolidasyon özellikle bu sektörde hareketliliğe neden olacak. Şirketlerin daha akıllı ve daha entegre çözümler yaratmak için fırsat arayışı da iletişim, teknoloji ve eğlence gibi sektörlerde birleşme ve satın alma işlemlerini daha sık görmemizi sağlayacak.~
BÜYÜYEN PAZARLAR
Amerika ve Avrupa'daki bazı ülkelerde pazarlarda büyüme azalırken, Çin ve Brezilya gibi pazarlar büyümeye devam ediyor. Bu nedenle birçok şirket, bir yolunu bulup bu büyüyen pazarlarda yer almak istiyor. Bu istek de beraberinde birleşme ve satın almaları hızlandıracak gibi görünüyor.

TÜRKLER NE YAPMALI?

Türkiye için fırsatlara gelince... Bu alanda dev fırsatlardan bahsedebiliriz. Çünkü Türkiye hala birçok yerel niş oyuncuya sahip. Birleşme ve satın almalar bu nedenle Türk şirketleri için bir fırsat. Türk gıda şirketleri, özellikle Ortadoğu'da saygın bir yere sahip, bu nedenle bu şirketler birleşme ve satın almalarla bu tür pazarlarda hızlı bir büyüme yakalayabilir. Fakat tüm bunları gerçekleştirmek, Türk şirketlerinin daha iyi kurumsal stratejilere, daha güçlü markalara ve daha hızlı hareket etme kabiliyetine sahip olmalarını da gerektiriyor.



Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz