Perakende
sektörünün deneyimli ismi SERVET TOPALOGLU’na göre Türkiye perakende
sektöründe lider oyuncu yok. Sadece sektör büyükleri var. 200 milyar
dolarlık bir pazarda 3 milyar dolarlık cirolarla lider olunamayacağını
savunan Topaloğlu, “Ne zaman pazarın yüzde 20’sini alırsınız o zaman
‘Ben burada liderim’ diyebilirsiniz” diyor. Topaloğlu’nun dünya liginde
oynamak isteyen sektör oyuncularına tavsiyesi ise birleşerek dev
markalar yaratmaları. “Örneğin 260 yerel perakendeci örgütsel inovasyon
yapabilirse Türkiye’de taşlar muazzam şekilde yerinden oynar. Toplamda
15 milyar dolarlık bir ciroya ulaşır ve dünya liginde bir oyuncu
olurlar” diye konuşuyor. Türkiye’nin ve perakende sektörünün ölçek
sıkıntısı var. Wal-Mart ve H&M çift haneli büyürken bizim
perakendecilerin yıllık yüzde 20 büyümesi yeterli değil. Bu şekilde
aradaki fark hiçbir zaman kapanmayacak." Bu sözler, perakende sektörünün
deneyimli yöneticilerinden Servet Topaloğlu’na ait. Geçtiğimiz 10 yılda
ciroları yıllık yüzde 50-80 mertebelerinde artırmak gerekirken bu
seviyelerde bir büyüme yakalanamadığını belirten Topaloğlu, trenin henüz
kaçmadığının da altını çiziyor. Yeni dönemde dünya devleri arasında yer
alabilmeleri için şirketlere birçok tavsiyede bulunuyor. Öncelikle
konsept olarak rekabetçi bulduğu sektör şirketlerine, “perakende
mühendisliğine” ve “çoklanabilir konseptler” oluşturmaya odaklanmalarını
öneriyor. Dünyada en büyük 250 perakende şirketinin cirolarının
ortalama yüzde 30’unun yurtdışından geldiğini hatırlatan Topaloğlu,
“Bunu yeni ülkelere girerek yapıyorlar. Yeni kategoriler devreye
sokuyor, inovasyon yapıyor, yeni kanallar kullanıyorlar. Türkiye’deki
büyük bir perakendeci cirosunun yüzde 30’unu rahatlıkla yurtdışından
elde edebilmeli” diyor. Perakende sektörünün deneyimli ismi Servet
Topaloğlu ile sektörde yeni oyunu, yeni oyunda başarılı olmanın yeni
kurallarını konuştuk. Ayrıca Doğan Gazetecilik CEO’luğundan sonra göreve
geldiği Nord Holding’de neler yapacağını sorduk:
Capital: Perakende sektörü olması gereken yerde mi? Büyüme hızında, gelişiminde bir aksaklık oldu mu?
- Türkiye’nin büyüme hızında bir aksaklık yok ama Türkiye perakende
sektörü kanımca daha hızlı büyümeliydi. Ülkemiz perakende şirketlerinde
ciddi bir ölçek sorunu var. O bakımdan önümüzdeki dönemde şirketlerde
çok sayıda yeniden yapılanma bekliyorum. Özellikle gıda kategorisi çok
dağınık. Binlerce küçük oyuncu yer alıyor. Bunların bazıları büyüyor ama
o büyümeler belli sınırlar içinde kalıyor. Bu durum rekabet ve istihdam
açısından iyi... Öte yandan da kötü, çünkü belirli ölçeğe
ulaşamadığınızda şirketi uzun vadeli verimli bir şekilde
yönetemeyebiliyorsunuz. Uluslararası büyük biri gelip size hayatı
zorlaştırabiliyor.~
Sayılarla konuşursak dünyanın en büyük 250 şirketi içine girebilmek için
en az 3,3 milyar dolarlık bir ciro gerekiyor. Biz buraya sadece 2
şirket sokabiliyoruz. Bunlardan biri BİM, diğeri Migros. Bunlar da zor
giriyor. BİM nispeten rahat ama bakalım Migros Şok’u da sattıktan sonra
bu listede olabilecek mi? Oysa Türkiye, dünyanın 16’ncı ekonomisi ve ilk
10’a girmeyi hedefliyoruz. Perakende şirketlerimiz bence uluslararası
alanda daha iddialı olmalı.
Değişen oyunun 10 yeni kuralı 1- Perakende şirketlerinde dddi bir ölçek sönme var. Önümüzdeki dönemde şirketlerde çok sayıda yeniden yapılanma bekliyorum. 2- Dünyanın en büyük 250 şirketi içine girebilmek için en az 3,3
milyar dolarlık bir ciro gerekiyor. Biz buraya sadece 2 şirket
sokabiliyoruz. 3- Büyükler yüzde 7-8’ler civarında büyüyerek ilerlerse
geleceklerini riske atarlar. üstteki konumlarını kaybederler.
Enflasyondan daha hızlı büyümeleri şart. 4- En büyük 250 perakende şirketinin cirolarının yüzde 30’u
yurtdışından geliyor. Türkiye’deki büyük bir perakendeci, cirosunun
yüzde 30’unu yurtdışından elde edebilmeli. 5- Hazır giyimde yeni markalar çıkarttık ve çok hızlı büyüdük.
Konsept olarak rekabetçi bir yerdeyiz, fakat perakende mühendisliği
dedi��imiz tarafı da becerebilmeliyiz. 6- Perakendeciler şu anda irileşiyor ama diriliklerini
kaybetmemeleri gerekiyor. Burada çoklanabilir konsepte ihtiyaç var,
çoklanamayacak konseptlerin hiçbir anlamı yok. 7- Aksesuarda hala boşluk var. Aksesuar alanındaki
perakendecilikte Türkiye’de ataklar bekliyorum, o alanın kâr marjları
oldukça yüksek. 8- Hızlı hareket eden lüks ürünlerde de boşluk var. Nedir bu lüks ürünler? Pırlanta yüzük, saat, altın takı gibi kuyum ürünleri. 9- Hacim olarak gıdanın önüne kimse geçemez. Hazır giyim, tüketici elektroniği ve ev dekorasyonu da ilk dört içinde yer alacak. 10- Dünyada “melez perakende” modelleri 10 çıkıyor ve çıkmaya
devam edecek. Örneğin, gıdacılar tüketici elektroniğini keşfetti, hazır
giyimciler aksesuarı keşfedecek.
Capital: Kategoriler bazında baktığımızda Türkiye perakende sektöründe dünya büyüme ortalamalarının gerisinde kalanlar var mı?
- Türkiye son 10 yılda GSMH’sini 3’e katladı. Muazzam bir büyüme
performansı gösterdi. Batı bu performansı yakalayamadı, hatta yerinde
saydı. Ancak, Batı’nın perakende şirketlerinin yıllık ortalama
büyümeleri yine çift haneli oldu. Bu büyümeyi de yeni ülkelere girerek
yapıyorlar. Yeni kategorileri devreye sokuyor, inovasyon yapıyor, yeni
kanallar kullanıyorlar. En büyük 250 perakende şirketinin cirolarının
ortalama yüzde 30’u yurtdışından geliyor.~
Türkiye’deki büyük bir perakendeci cirosunun yüzde 30’unu rahatlıkla
yurtdışından elde edebilmeli. Wal-Mart ve H&M çift haneli büyürken
bizim perakendecilerin yıllık yüzde 20 büyümesi yeterli değil. Bu
şekilde aradaki fark hiçbir zaman kapanmayacak.
Capital: Peki hangi kategoriler dünyadan daha hızlı büyüdü ve büyüyor?
- Hazır giyimde Türkiye’de yeni markalar çıkardık ve çok hızlı büyüdük.
Konsept olarak rekabetçi bir yerdeyiz, fakat perakende mühendisliği
dediğimiz tarafı da becerebilmeliyiz. Perakendeciler şu anda irileşiyor
ama diriliklerini kaybetmemeleri gerekiyor. Burada çoklanabilir konsepte
ihtiyaç var, çoklanamayacak konseptlerin hiçbir anlamı yok. Tüketici
elektroniği perakendeciliği dünyada son 20 yılın fenomeni. Fransa
Darty’yi, Amerika BestBuy’ı, Almanya MediaSaturn’ü çıkardı. Türkiye’de
Teknosa devreye girdi ve oldukça hızlı büyüdü. Arkasından yurtdışındaki
perakendeciler Türkiye’yi fırsat ülke olarak görüp aynı anda ülkemize
geldi. Örneğin BestBuy Amerika’dan sonra Avrupa’ya uğramadan Çin ve
Türkiye’ye gelme kararı aldı. Darty ve ElectroWorld de rekabete ortak
oldu. Türk perakendecileri bunlar arasında iyi rekabet etti ve teslim
olmadı. Hatta dünya çapında 50 milyar dolar ciro yapan BestBuy dahi
Türkiye’de başarılı olamadı. Teknosa pazar lideri olarak kalmanın
bedelini uzun yıllar kâr yapmayarak ve muazzam acılar çekerek mutlaka
ödemiştir. Sabancı Holding burada kanımca doğrusunu yaptı. Bunlar acı
veren ince uzun yollar. Böyle yaptığınız zaman başarılı oluyorsunuz.
"35 YENİ ŞİRKET TÜRKİYE'YE GELECEK"
ÖZERK KAMU ŞİRKETİ
Nord Holding, Kuzey Almanya eyalet bankalarının bir şirketi. Aslında
özerk bir kamu şirketi de denebilir. Son derece prestijli bir fon.
Bünyesinde 35 tane şirketi var. Bunlar orta ölçekli şirketler. Uzun
yıllar sadece Almanya içinde sınırlı kalmış. Ama artık bu şirketleri
uluslararası pazarlara açmak istiyorlar. UZUN MESAFELİ YOLCULUK
Türkiye önemli bir pazar. Bana da “Sizden ricamız Türkiye temsilcimiz
olarak bu 35 şirketi Türkiye’ye getirin. Türkiye’de kendileriyle aynı
sektörde olan şirketlerle işbirliği yapsınlar. Gerekirse onlardan hisse
alsınlar” dediler. Dolayısıyla bu uzun mesafeli bir yolculuk olacak.
Bunlardan şu ana kadar 6 şirketin CEO’su Türkiye’ye geldi ve değişik
yerlerde ilgili görüşmeleri yaptık. SEKTÖREL ODAK YOK
Bir sektörel odak yok. Savunma sanayinde de şirket var, perakende, iş
makineleri ve call center alanında da... Bunun haricinde Türkiye’de
yerleşik mevcut fonlar şirketleri alırken biz de onların yanında azınlık
hissedar olarak olalım istiyoruz. 30-40 milyon Euro vererek azınlık
hissedar olup, Türkiye performansımızı test edebiliriz. Önümüzdeki
dönemde Türkiye’de kendimiz fon kurmayı da düşünüyoruz. Bir aksilik
olmazsa Nord Holding olarak burada kendimiz de bir fon kurup, doğrudan
da şirket alımı yapabiliriz.~
Capital: Türkiye’nin büyüme hızında zayıf olduğu kategoriler neler? - Hala aksesuarda boşluk var. Hazır giyimin, tüketici
elektroniğinin ve gıdanın kitle perakendeciliği tarafında bir boşluk
olduğunu düşünmüyorum. Belki formatlarında olabilir. Aksesuar alanındaki
perakendecilikte ise Türkiye’de ataklar bekliyorum, o alanın kâr
marjları oldukça yüksek. Hızlı hareket eden lüks ürünlerde de boşluk
var. Nedir bu lüks ürünler? Pırlanta yüzük, saat, altın takı gibi kuyum
ürünleri. Türkiye’deki markalarımız bu kategorilerde dünya bazında da
çoklanabilir konseptler ortaya koyabilir. Yurtdışında perakende zinciri
satın alabilirler.
Capital: Bütün sektörlerin perakende kolu hızla gelişiyor. Peki tüm üreticiler perakendeci mi olacak? Rota bu mu?
- Hacim olarak hazır giyimde üretici olup perakendeci olan çok markamız
var. Aslında kullanabilenler için bu çok büyük bir avantaj. Çünkü
arkasını iyi bir üretim kapasitesine dayayan perakendeciler daha
başarılı oluyor. Hızlı büyüdüğünüz zaman üreticinin de sizle beraber
gelmesi lazım. O bakımdan avantaj. Ama bu bir zorunluluk değil, esas
olan perakendeyi iyi anlayıp, iyi icra edebilmek.
Capital: Organize perakende de netleşmeyen bir oyun var gibi
duruyor. Ulusal kategoriye baktığınızda şu anda organize
perakendecilikte nasıl bir oyun var?
- Aslına bakarsanız gıdada şu an bir sıkışma var. Organize
perakedeciler, uluslararası oyuncular da dahil olmak üzere planladıkları
büyümeleri gerçekleştiremiyor. Bunun en önemli nedeni, indirim
formatının Türkiye’de çok başarılı olması. Bununla birlikte büyük
ölçekli hızlı tüketim ürünleri şirketlerinin desteğiyle yerel
perakendeciler hızlı büyüdü, tüketiciye yakınlar ve semtlerine hakimler.
Toplam 260 üyeli Türkiye Perakende Federasyonu üyeleri aralarında sık
sık istişare yapıyor. Onların önünde Alman EDEKA örneği var. Alman EDEKA
çok sayıda yerel perakendecinin bir araya gelerek kurduğu bir anonim
şirket benzeri bir satış kooperatifi. Profesyonel kadrolar tarafından
yönetiliyor. Türkiye’de de benzeri olabilir. Benim de yerellere tavsiyem
bu. Örneğin bu yerel oyuncular, Türkiye Perakendeciler AŞ diye bir
marka oluşturup tüm mağazalarını tek marka altında toplayabilir. Hepsi
tek bir lojistik, tek bir finans, tek bir pazarlama bütçesiyle
yönetilebilir. Bu Türkiye için önemli fırsatlardan biri.
NORD HOLDING'IN PLANINDA NE VAR?
FONUN İLGİ ALANI
Perakende sektöründe uzun yıllar ciddi emek vermem, ister istemez
gözleri oraya çeviriyor ama sektörel odağımız yok. Yatırımlarımızda tüm
fonlar gibi şirketi ileriye doğru büyütme imkanını ve EBlTDA’sının
(Earnings Before Interest, Taxes, Depreciation and Amortization- Faiz,
Vergi, Amortisman Öncesi Kazançlar) yeterliliğine bakıyoruz. EBlTDA’sı
zayıf, ancak ileriye doğru büyütme potansiyeli olan şirketlere biraz
daha tereddütle bakılmakla birlikte oralara da yatırım yapılabiliyor.~ ON BİNLERCE KOBİ SIRADA
EBlTDA’sı eksi olan şirketlere pek bakmıyoruz. Nord Holding’de
halihazırda tüm dünyada kullanılmak üzere 1 milyar Euro’luk bir fon var.
Bu yıl içinde bunun büyük kısmını Çin alacak gibi görünüyor. Benim
hedefim önümüzdeki yıllarda bunun önemli bir kısmını Türkiye’ye
kaydırmak. Biz Türk profesyonelleri bugüne kadar hep büyük şirketlere
alıştık. Bu şirketler artık Türkiye’ye geldi ama şimdi dünyanın değişik
yerlerinden on binlerce KOBİ sırada.
Capital: Benzer bir format gıda dışında da olabilir mi?
- Gıda dışında da bu fırsatı görüyorum. Türkiye’nin hala gıda dışında
kendini başarıyla ayrıştırmış bir perakende holdingi yok. Birleşmiş
Markalar Derneği’nin çatısı altında Koton’dan Mavi Jeans’e, Yargıcı’dan
Adil Işık’a çok sayıda marka var. Çatı bir şirket oluşturulup patronlar
ve profesyoneller sıkı bir işbirliği yapabilir. Bu şekilde ihtiyaç
duyulan iki haneli milyar dolarlık ölçekler yakalanabilir. Tüketici
elektroniği de niye bu holdingin içinde olmasın? Ben rekabet halinde
olmayan markalar arasında ciddi bir sinerji potansiyeli görüyorum. Bu
oluşum belki biraz AVM sahiplerinin canını sıkabilir. Toplu pazarlık
anlamına gelir. Zira bu durumda bir AVM’ye gittiğiniz zaman 30 markayla
gideceksiniz. Ama orada da AVM’lerdeki arkadaşlarımızın realist olması
lazım, bugün zaten Inditex masaya öyle oturuyor. “Ben 7-8 tane güçlü
marka getireceğim” diyor. Bizimkiler yapınca niye olmasın? Ama bugün
bizim arkadaşlarımız tek markayla gidip Inditex’in koşullarını isterse
onu da haklı bulmuyorum.
Capital: Gıda perakendeciliğinde liderlik ipini kim göğüsleyecek?
- Sektöre girdiğim 1997 yılından beri hep şöyle söylüyorum: Türkiye’de
perakendede lider şirket yok. Sektörün büyükleri var. Hiçbir zaman
Migros’u gıda perakendesinin lideri olarak görmedim. Şimdi de aynı şey
BİM için geçerli. Gıda perakendeciliğinin lideri BİM değil ama ciro
olarak en büyüğü BİM. Bunu söylememin sebebi pazarın çok büyük,
ciroların çok küçük olması... 200 milyar dolarlık bir pazarda 3 milyar
dolarlık cirolarla lider olunmaz, ama pazarın yüzde 20’sini alırsınız o
zaman “Ben burada liderim” dersiniz. Gıdada ipi kim göğüsleyecek
konusuna gelince... BİM, Migros’la arayı giderek açıyor. Carrefour,
Tesco ve Real gibi zincirler süpriz bir şekilde geri kaldı. Yerel
zincirlerin ise birleşerek büyüme potansiyelleri çok yüksek.
Capital: Peki onlar neyi yapmadılar da oyunda geri kaldılar?
- Hepsine baktığınız zaman uluslararası perakendeciler büyük alan
perakendecileri. Türk tüketicisi büyük alandan çabuk sıkıldı. Ayrıca
uluslararası meslektaşlarımızın da konseptlerini sıkıcılıktan
kurtaramamaları, inovasyon yapamamaları, hep aynı ürünleri aynı şekilde
sunmaları onları monotonlaştırdı. Farklılaştırmanın olmadığı yerde
sağlıklı rekabet yapmak zordur. Yereller çok başarılı. Daha önce
bahsettiğim 260 yerel perakendeci örgütsel inovasyon yapabilirse
Türkiye’de taşlar muazzam şekilde yerinden oynar. Toplamda 15 milyar
dolarlık bir ciroya ulaşır ve hatta dünya liginde bir oyuncu olurlar.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?