Yürürken yaratıcılık mümkün mü?

24.07.2017 16:40:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yürürken yaratıcılık mümkün mü?

Eskiden spor için ofiste ya da sitedeki fitness merkezine giderdim. Son birkaç yıldır sitede yürüyüşü tercih ediyorum. Yaz kış açık havada yürümek daha iyi geliyor. Yürürken sessiz ortamda iyi fikirler bulduğum da oluyor. O nedenle huzur içinde yürümeyi, salonların gürültüsüne ve kalabalığına tercih ediyorum. Geçenlerde bir arkadaşımda Olivia Fox Cabane’nin, Judah Pollack ile yazdığı “The Net and the Butterfly” adlı kitabını görünce hızlıca göz attım. Sonra yazarla da temasa geçtim ve kendime de sipariş verdim. Stanford StarX’de direktör olan Cabane ile Pollack’ın yazdığı kitabın bir bölümünde, “büyük atılım/buluşlar” ile onları yaratanlara yer veriliyor. Ünlü yazarlardan müzisyenlere, buluşçulardan inovasyon liderlerine kadar önde gelen insanların ortak özelliklerini ortaya koyan kitapta, benim bir konu dikkatimi çekti. O da yaratıcı insanların “yürüyüş” tutkuları ve o andan esinlenmiş olmaları… Çok sayıda yaratıcı, esinlenme ve buluş için yürüyüşleri fırsat olarak kullanırmış: l Ünlü yazar Charles Dickens, öğle sonrası yaptığı 3 saatlik uzun yürüyüşleriyle tanınır. Çoğu uzman, onun bu yürüyüşlerinden beslenerek yazdığını söyler. l Aynı şekilde ünlü müzisyen Pyotr İlyiç Çaykovski, 2 saatlik yürüyüşler yapıyordu. Beethoven da uzun yürüyüşlerinde ilham geldiğinde cebindeki kalem ve kağıdı kullanırdı. l Ünlü bilim adamı Charles Darwin’in meşhur “SandWalk” (Kumsalda yürüyüş) alışkanlığını da atlamamak gerek. O da bir problem üzerinde çalışırken mutlaka çeyrek millik bir yürüyüş yaparmış. l Cabane’ye göre yürüyüş, zihin açıcı bir özelliğe sahip. Ancak sakin ve huzurlu yerlerde yapılması gerekiyor. l Stanford’da yapılan bir araştırma, açık ve ortaklaşa çalışmaya olanak veren ofislerin avantajı, yürüyebilmeye olanak tanımaları… Araştırmaya göre bu tipteki ofislerde yaratıcılık yüzde 60 oranında artabiliyormuş.

Start Up gibi çalışma ve Bezos'un 1. gün kuralı

Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un yıllık hissedarlar toplantısında yaptığı konuşmalar ünlüdür. Nisan ayındaki toplantıda da bir konuşma yaptı ve “hızlı karar alma” konusuna, kendi özgün yaklaşımı “1. Gün” ile açıklama getirdi. “Stratejik kararların önemli bölümü, sahip olmak istediğiniz bilginin ancak yüzde 70’iyle alınıyor. Eğer yüzde 90’ı beklerseniz, geç kalmış olursunuz” diyen Bezos, ortaklarına ve çalışanlarına, “Start up gibi çalışmanın” önemini anlattı. 340 bin çalışanı olan şirketi start up gibi yönetme stratejisini “1. Gün” sloganı ile açıklıyor. Bu sloganı o kadar önemsiyor ki çalıştığı binaya bile aynı ismi koymuş. Nereye taşınsa binanın ismini de beraberinde götürüyor. Bezos, 1.Gün yaklaşımının ilkelerini şöyle ortaya koyuyor: 1- En önemli ilke hız ve hızlı kararlar almadır. 2- Ancak hız yeterli değildir. Herkes işlerini hızlı yapabilir. Doğru olan, bir yolunu bulmak işleri hem hızı hem de “üstün kaliteli” yapmaktır. Bu görüşünü, “İşleri böyle yapmak start up’lar için kolay, büyükler için hayli zordur” diye ortaya koyuyor. Jeff Bezos, bunu başarabilmek için aşağıdaki birkaç adımın altını çiziyor. 1Karar verirken “Yüzde 90 kesin bilgi peşinde koşmak” yerine en çok ihtiyaç duyduğunuz yüzde 70’lik bilgiyle çalışmayı öğrenin. 2Bir karar verdikten sonra rahat olmaya çalışarak belirsizliklerle kendinizi yiyip bitirmeyin. Kararların çoğunda geri adım atılabilir. Çünkü “kararlar, iki yönlü kapı gibidir.” Kolaylıklı geri alınabilen kararlar için kendinize ışık tutacak, “Peki ya hata yaptıysam” sorusunu da sorun. 3Kusursuz kararlar alırken “hata yapmaktan kaçınmak” yerine “alınan kötü kararları çabucak fark edebilme ve onları düzeltme” uzmanı olun. 4Son olarak da çok önemli olanlar, yani geriye döndürülemeyecek veya müşteriler, çalışanlar ya da ortaklar üzerinde önemli etkileri olacak kararlarda, geleneksel onaylama/uyma fikrini tamamen değiştirin. “Onaylamama ama uyma” yoluna gidin. Bazı durumlarda patronlar fikrinizi onaylamaz ama kararınıza uyacağını söyler. Böyle bir karar oluştuğunda ise patronun, yöneticilerin ensesinde boza pişirip “Ben demiştim” diye söylenmemek gerekiyor.

Ödül önemli doğrusu olmak şartıyla

Bu sayıda Capital Dergisi ile birlikte gelenekselleşen ödül dergimiz AWARD 2017’yi yayınladık. Yayınlamadan önce bakmıştım. Eğer dünyanın bir köşesinde var ve benim gözümden kaçtıysa o arkadaşlardan özür dilerim. Ancak bildiğim kadarıyla “dünyanın bu alandaki tek dergisini” biz yayınlıyoruz. Her yıl artan ölçüde ilgi var. Ekonomideki sıkıntı ve referandumdan kaynaklanan durgunluğa rağmen Award Dergisi’ne ilgi devam etti. Yine iddialı bir bilgi paylaşacağım. Büyük olasılıkla bu tip dergiler arasında en çok ilgiyi gören yayınlardan biri olmuştur. Bunları neden yazıyorum? Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ödüllere, ödüllerin yarattığı etkiye ve kıyaslama gücüne ilgi artıyor. Biz de Türkiye’de çeşitli ödüller düzenliyoruz. Bunlar arasında “çeyrek asırlık” olanı da 20 yılı geçenleri de var. Hepsini büyük bir özen, doğruluk ve adaletle yapıyoruz. Alanlar, “Bunu hak ettim” duygusuyla evine/ofisine dönüyor. Şirketlere önerim, adil ödüllerin, şirketinize değer katan ödüllerin peşinden gidin. Alınan değer, takdim edilenleri almak için uğraşın. Biz de dergimiz Award’da yer verelim.

Aile şirketi bireyleri bu kulübe mutlaka katılın

Türkiye’nin önde gelen ailelerinin genç bireylerini buluşturduğum NextGenClub’a ilgi artıyor. Biliyorsunuz bu oluşumda, Türkiye’nin büyük gruplarının yanı sıra Anadolu’nun aile şirketlerinin bireylerini bir araya getiriyorum. Yakında yeni projeleri sizlerle paylaşacağım. Bu konudaki en yeni haberim ise www. nextgenclub.net adlı site olacak. Yayına başladı. Sizlerin görüş ve önerilerini bekliyorum. Ayrıca eğer aile şirketi bireyiyseniz, lütfen bana yazın.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz