Büyük şirket sayısı yeterince fazla değil

10.04.2019 13:07:000
Paylaş Tweet Paylaş
Büyük şirket sayısı yeterince fazla değil

BÜYÜK ŞİRKET SAYISI YETERİNCE FAZLA DEĞİL

Önce birkaç veri paylaşmak istiyorum. ABD’de 1998 yılında 8 bin halka açık şirket varmış. 2017 yılında bu sayı 3 bin 600’e gerilemiş. Teknoloji, iş modelleri gibi faktörlerin yanı sıra satın alma ve birleşmeler de şirket sayısını azaltıyor. Belki de bu sayı 1500’e düşecek. Gallup’un CEO’su Jim Clifton’a göre, böyle bir gelişme halka açık şirketlerin piyasa değerinde 4-5 trilyon düzeyinde bir erimeye neden olacak.

Girişimcilik konularında kitapları bulunan, dikkat çekici konuşmalar yapan Clifton, bu saptamaları, “büyük şirket” sıkıntısının altını çizmek için yapıyor. Benim de yazı ve kitaplarımda değindiğim bu konu, büyümeyi ve istihdamı harekete geçirmenin önemli yollarından birisi…  Ne kadar büyük şirket yaratırsak ekonominin büyüme potansiyeli de o kadar artar.

Jim Clifton, bu konuda endişelerini ortaya koyarken şu verilere dikkat çekiyor:

1.         ABD’de, tek kişiden oluşan bireysel girişimler dışında 6 milyon şirket yer alıyor. 

2.         Bu şirketlerden 3’te 2’sinin, yani 4 milyonunun 4 ya da daha az çalışanı var. Yani çok küçükler…

3.         Sonraki gruptaki şirketler ise 5-10 arası çalışanlar yer alıyor. Bunların sayısı da 1 milyon civarında…

4.         Ardından gelen 500 bin şirket 10-20, sonraki 360 bin şirket 20-100 çalışanı olanlardan oluşuyor. 80 bin şirketin ise 100-500 arasında çalışanı var.

5.         Sadece 18 bin şirket 500-10 bin arası çalışana sahip. 10 bin ve daha fazla çalışanı olan şirket sayısı ise 1000.

Bu verileri paylaşan Clifton, “Eğer büyüyen ekonomi istiyorsanız, daha fazla şirketin büyük olmasını sağlamanız lazım. Bunun yerine ABD’de biz küçük start up’lara ya da giderek küçülen şirketlere sahibiz” diye konuşuyor.

Türkiye’de tablo nasıl?

Türkiye’de de bence aynı sorun var. Yeterince büyük şirket yaratamıyoruz. Örneğin, Türkiye’nin en büyük sanayi şirketlerinin önemli bölümü 1950-1970 ile 1980-1990 arasında kuruldu. 1990 sonrasında ise Turkcell, BİM, Enerjisa gibi hizmete yönelik şirketler iş dünyasına katıldı.

Ancak, Türkiye’de 1 milyar TL üzeri ciro yapan şirket sayısı 300, 1 milyar dolar üstünde ciro yapan şirket sayısı ise sadece 80 civarındadır. Oysa 125 bini anonim şirket olmak üzere Türkiye’de 1.9 milyona yakın şirket vardır.  Her yıl 60 bini şirket, 60 bin civarındaki de bireysel olmak üzere 120 bin şirket kuruluyor.

Girişimci ruh, sadece şirket kurmakla değil, onu da belli bir yere taşımakla mümkün olur. Yeni dönemde bence buna odaklanmalıyız.

 BİZE YENİ İZ LAZIM

Sosyal medyada dolaşan ve çok sayıda yorum yapılan, retweet edilen bir görsel var. Siz de görmüşsünüzdür. Aynı yerde iki yol var. Biri belediyenin yaptığı sokağı gösteriyor. Normalde o yolu kullanmamız gerekir. Oysa “deneyim” denilen gerçek, bir başka seçeneği de gündeme getirir. Ona da günlük yaşamda “patika” deriz. O resimde vatandaş, parkın etrafından dolaşmak yerine, kendine yeni bir “iz” açmayı tercih etmiş.

Bu fotoğrafı aklıma getiren ise Boyner Holding’in CEO’su Cem Boyner’in sohbetinde dinlediklerim oldu. Boyner, yeni dönemi iyi analiz eden iş insanlarından… Yeni müşteri ve yeni rekabet ortamını anlatırken güzel bir örnek verdi. “Bize yeni bir iz lazım” başlığıyla formüle ettiği bu yaklaşımı şöyle özetlemişti:

“Ortalıkta çok sayıda iz var. Ama o izin yolundan kim bilir kaç kişi gitmiştir. Belki başarıya ulaşmıştır, belki de düşmüştür.

Bir gün ormanda avdayız. Günlerce av aradık. Sonunda bir iz bulduk. Rehbere, ‘İşte aradığımız iz’ dedim. Gerçekten bir iz bulmuştuk. Ancak gözden kaçırdığımız, o yolu bizden önce çok sayıda kişinin kullandığıydı. Herkes o yoldan gitmiş, avına ulaşmış, ekmeğini yemiş. Bizim yeni bir iz bulup ormanda avımıza ulaşmamız gerekiyordu. O nedenle de rehberimiz, başka bir iz önerdi.”

Cem Boyner, bu örneği, müşteriye ulaşma ve yeni yaklaşımlar bulma konusunda vermişti. “Sadece kadınlarda 200, erkeklerde 150’ye yakın segment var. Hepsine aynı yoldan ulaşamayız” diyerek orman deneyimine dikkat çekiyor. Ona göre, herkes şu anda yüzde 50 artı yüzde 20 indirim gibi uygulamaların peşinde… Oysa müşteriye giden yolu, arada bir gözden geçirmeli… Kolay olduğu için ‘açılan’ patikaları denemek yerine, yeni yollar bulabiliriz.”

BLACKBERRY’NİN İKİNCİ HAYATI

Benim kullandığım ilk akıllı telefon Blackberry (BB) idi. Bugün için sıradan görünüyor ama e-mailinizi her yerden kontrol edebiliyor, BB’nin özel mesajlaşma servisini kullanabiliyordunuz. Bu yenilikleri nedeniyle BB, başta kurumlar olmak üzere bütün dünyada hızla büyüdü. Mesajlaşma olanağı nedeniyle gençler ve çocuklar arasında ciddi kullanım oranlarına ulaştı. Ancak Apple, Samsung gibi şirketlerin karşısında yenilikçiliğini sürdüremediği için şirket akıllı telefon pazarından neredeyse silindi.

Tabloda rakamlar var. ABD’de 2009 yılında akıllı telefon pazarında yüzde 42’nin üzerinde pazar payına sahipti. Şu anda yüzde 3,8’e gerilemiş durumda.

Ancak, Kanada’da üniversite içinden doğan, 15 bine yakın patenti, gelirinin yüzde 23’üne varan Ar-Ge bütçesi bulunan Blackberry (RIM), son birkaç yıldır “geri dönüş” mucizesi sergiliyor. Başarının liderliğini ise CEO’su John Chen yürütüyor. “Ölmek üzere” olan akıllı telefon üreticisinden şimdi güvenlik ve otomotiv sektörüne yönelik yazılımlar üreten bir şirkete dönüştürdü. Üstelik “iki haneli” büyüme rakamlarıyla… Bakalım BlackBerry ikinci hayatında ne kadar başarılı olacak?

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz