Sözünde durmayan taksiciler bir iş fikrini nasıl doğurdu?

12.02.2018 14:37:000
Paylaş Tweet Paylaş
Sözünde durmayan taksiciler bir iş fikrini nasıl doğurdu?

Kanadalı genç tasarımcı Garrett Camp, üniversitedeyken girişimcilikle uğraşmış genç girişimcilerden biri… 2002 yılında StumbleUpons adlı startup’ı kurdu. “Keşif motoru” olarak nitelendirilen startup, ziyaretçilere doğru siteleri bulma konusunda yardımcı oluyordu. Yenilikçi bir iş modeli vardı ve Camp’in liderliğinde hızlı büyüme yolunda ilerliyordu. Camp, girişimciliğin merkezi San Fransisco’da yaşıyordu ve işi nedeniyle sık sık taksi kullanıyordu. Şehirde iki önemli taksi şirketi vardı; Yellow ve Luxor. Telefonunda iki şirketin de telefonları vardı ve ihtiyaç duyduğunda sırayla arıyordu. Her seferinde tipik şu yanıtı alıyordu: “15 ya da 20 dakikaya kadar orada oluruz.” Tam anlamıyla standart bir yanıttı. Neredeyse yer, gün, saat fark etmeden aynı yanıtı alıyordu. Ancak, taksinin gelmesi 30, hatta 40 dakikayı bulabiliyordu.

Kendisi taksi beklerken, yolda boş giden araçlar da oluyordu. Bir yanda taksi bekleyenler, diğer yandan da yolda müşteri arayıp, günü ve yakıtı boşuna harcayanlar vardı.

2007 yılıydı ve Garrett Camp, startup’ı Stumble Upons’u 75 milyon dolara eBay’e satmayı başardı. Bu, onu bir anda milyonerler arasına soktu. 5 yılda ummadığı bir servete sahip olmuştu ve sırada yeni bir girişim başlatma vardı.

Bu dönemde Apple, ilk iPhone’u piyasaya sunmuştu. Cep telefonu pazarı akıllı modellerin de katkısıyla yeniden şekilleniyordu. Böyle bir günde San Fransisco’da South Park’ta oturan Camp, bir limuzin çağırmaya karar verdiğinde, daha önce yaşadığı Taksi deneyiminin de katkısıyla, aklına yeni bir Startup fikri geldi. Kendine şu soruyu sordu:

“Neden taksiyi içinde GPS yazılımı da bulunan cep telefonundan çağıramıyoruz?”

Hemen Pazar araştırmasına koyuldu ve birkaç aplikasyonun olduğunu gördü. Taxi Magic, bunlardan biriydi ve kendi deyimiyle “web1.0’da kalmış, eski model bir sistem” ile çalışıyordu. Daha iyisini, web3.0’a uygun bir modeli oluşturmak gerekiyordu.

Hemen arkadaşlarıyla konuyu tartışmaya, bir iş ortağı bulmaya koyuldu. Bir yandan da 35 dolara yeni startup’ın domain’ini satın aldı. 8 Ağustos 2008 yılında www.ubercab.com için start verdi. Ardından www.uber.com ismini alan bu şirket, şimdi 58 ülkede, 300 şehirde “taksi hizmeti” veriyor ve 50 milyar doların üzerinde değere sahip. Garrett Camp’in gözlem ve ihtiyaçları algılama, iyi bir tasarımla ona karşılık verebilme becerisinden doğan Uber, sektörde “bozucu” model olarak herkes tarafından da alkışlanıyor.

PERAKENDECİNİN ZOR SEÇİMİ!

Startbucks CEO’su Howard Schultz, Amazon’un Whole Foods adlı perakende zincirini almasından sonra önemli bir değerlendirme yaptı. Özetle şunları söyledi Schultz:

“Şu anda faaliyette olan bütün tüketici markaları, özellikle de Starbucks gibi mağazalara/fiziki varlığa dayalı şirketler için müthiş, daha önce görülmemiş bir meydan okuma var. Ben buna müşteri davranışlarındaki ‘sismik değişim’ diyorum. Hiçbir şirket, teknoloji şirketine dönüşmeden yaşayamaz.”

Schultz, çok sayıda uzman ve CEO’nun adlandırdığı gibi bu büyük değişime, sektörün devinden kaynaklandığı için “Amazon Effect” (Amazon Etkisi) tanımlaması yapıyorlar.  Amazon’un yarattığı bu etkinin değişik boyutları var. Lojistik yönetiminden fiyatlandırmaya, ürün sayısından teslimata kadar onlarca faktör Amazon’u öne çıkarıyor.

Bir başka önemli faktör ise “online” tarafında yaratılan büyük maliyet avantajı… Benzer ürünü mağaza yerine internet üzerinden yüzde 20-50 arasında fiyat avantajlarıyla elde etmek mümkün… Geçenlerde Wall Street Journal gazetesinde, OneStope Internet INC adlı şirketin bir araştırmasının sonuçları yayınlandı. O araştırmadan bir özeti, yandaki tabloda paylaşmaya çalıştım. Tablo, tüketiciler, perakendeciler ve üreticiler için yeni dönemin gerçeğini ortaya koyuyor.

Yapılan çalışmanın özeti şu: 45 dolara fabrikadan çıkan bir blue jean’i, 150 dolara mağazada satan perakendecinin kârı 24 dolarda kalıyor. Buna karşılık aynı fiyata satan online perakendecinin kârı ise 45 doları buluyor. Aradaki fark gelecekte kapanabilir ama perakendecilerin bu tablodan çıkaracağı çok ders var. Tıpkı “Amazon etkisi” gibi…

CEO İHRAÇ EDEN ŞİRKETLER

Türkiye’de bazı şirket ve bankalar var ki adeta “CEO Fabrikası” gibi çalışıyor. Bir zamanların Pamukbank’ı ve Interbank’ı buna iyi örnekti. Ardından Garanti Bankası geldi. P&G, her zaman iyi bir lider fabrikası gibi çalıştı.

Fiba Holding’in patronu Hüsnü Özyeğin de “lider yetiştirme” konusuna hep önem vermiş ve bu konuda grubunun performansıyla gurur duyduğunun altını çizmiştir. Bir söyleşisinde, işe aldığı bankacı sayısını 16 bin olarak açıklamış, bünyesinden çıkan CEO’ları bir bir saymıştı.

Ben de “lider fabrikası” gibi çalışan şirket ve bankaları ayrı bir yere koyuyorum. Dikkat ederseniz, “en beğenilen” şirketler de hep onlar arasından çıkıyor. Bu gibi kurumlara girmek, çok sayıda gencin hedefinde yer alıyor.

Dünyada da benzer bir eğilim yok mu? Google’ın insan kaynakları liderlerinden Laszlo Bock da kitabında buna dikkat çekmişti. Bock, yetenekleri şirket bünyesine alıp, liderler olarak iş dünyasına kazandırmak gerektiğini savunuyor. Bu nedenle de sıradan insanlar almak yerine, “birinci sınıf yetenekler” almak gerektiğini vurguluyor ve ekliyor: “Birinci sınıf mühendis, sıradan mühendisten 300 kat daha değerlidir.”

Bu alanda beğendiğim bir başka şirket ise General Electric… Rakama dikkat edin… 2003-2011 arasında, GE’de “başkan yardımcısı” olarak çalışan 40 yönetici, ABD’nin büyük şirketlerine CEO olarak atanmış. Bu başarı ise tesadüfen yaratılmıyor. Büyük bir yetenek keşfi ve yetiştirilmesi var. Bir yandan insan kaynakları çalışırken, diğer yandan da CEO geleceğin yöneticilerinin yetiştirilmesine liderlik ediyor. O nedenle de Immelt, “Şirketimdeki top 600 kişiyi isim isim bilirim” diyor.

Geçenlerde sohbet ettiğim Muhtar Kent de ajandasının bir numarasının “yetenek” olduğunu paylaşmıştı.

Sözün özü şunu paylaşmak istiyorum: Nasıl ki ülkeler, katma değerli ihracatlarıyla övünüyorlar, şirketler de iş dünyasına kazandırdıkları CEO başta olmak üzere üst düzey yönetici sayısıyla övünüyorlar ve daha da fazla övünecekler.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz