Ekonomi yönetimi, dövize olan aşırı talebi kesmek için aralık ayında faiz artırmak yerine kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasını getirdi. Buna göre kişi veya şirketlere, “Yeter ki döviz almayın veya elinizdeki dövizi TL’ye çevirin, döviz kuru TL faizden daha fazla artarsa aradaki farkı kamu size ödeyecek” deniyor. Bu arada tüketici enflasyonu yüzde 54’ü aştığı halde, TCMB politika faizini yüzde 14’te tutuyor. Kısaca kamu, tasarruf sahibinin kur riskini üstlenmiş oldu; ama TL tasarruflar enflasyon karşısında hızla değer kaybediyor.
Yılın başında döviz kurunu istikrara kavuşturan bu uygulama, şubat sonunda patlak veren Rusya -Ukrayna Savaşı nedeniyle zorlanmaya başladı. Çünkü savaşın etkisiyle enerji ve gıda fiyatları tüm dünyada artmaya başladı. Cari dengeye dayanan ekonomi programının en önemli çapası, yılın ilk çeyreğinde ortadan kalkmaya başladı. Pandemi kısıtlamaları ortadan kalkıyor, ancak Türkiye’nin bel bağladığı turizm geliri Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlardan olumsuz etkilenebilir.
Türkiye’nin 2022 yılı carı açığının 30-40 milyar dolar (milli gelirinin yüzde 5’i) gibi bir seviyeyi aşması durumunda, dünyada faizlerin arttığı bir dönemde döviz finansmanı bulmak zorlaşacak. Döviz kuru yükselirse kur korumalı mevduat nedeniyle bütçe açığı da artacak. Sonuç olarak Türkiye ekonomisi, 2022’de çifte açık sorunuyla karşı karşıya kalabilir.
UZUN VADE İÇİN HİSSE
Finans eğitimini ABD’de alanlar, uzun vadede hisse senetlerinin en iyi kazancı sağladığını öğrenir. Nitekim Warren Buffett, Peter Lynch ve Benjamin Graham gibi isimler örnek gösterilir. Wharton İşletme Okulu profesörlerinden Jeremy Siegel, Uzun Vade için Hisse Senedi (Stocks for the Long Run) adlı popüler kitabında, hisse senetlerinin uzun vadede her yıl enflasyonun yüzde 6,6 üzerinden (reel) getiri sağladığını, kısa vadeli iniş çıkışlara rağmen uzun vadede hisse senedi yatırımının riskinin düştüğünü savunur.
Geçtiğimiz 10 yılda ABD hisse senetleri çok iyi getiriler sağlarken gelişmekte olan ülke borsaları geride kaldı. ABD borsalarını büyük teknoloji şirketlerinin başarısı kadar merkez bankalarının para basmasından faydalandı. Dolar bazında son 10 yılda Borsa İstanbul’un yüzde 58 değer kaybetmesi, Türkiye’de hisse senedinin güvenilir bir yatırım aracı olarak yaygınlaşmasını zora sokuyor.
Son yıllarda yabancıların Türkiye’den yoğun çıkışıyla Borsa İstanbul’da yerli yatırımcı payı yüzde 35 seviyesinden yüzde 60’ın üstüne çıktı. Bireysel emeklilik ve yatırım fonları makul bir oranda büyümesini sürdürüyor. Halka arzlar küçük ölçekte devam ediyor. Ancak TL’nin aşırı değer kaybı ve yüksek enflasyon, uzun vadeli hisse senedi yatırım kültürüne zarar veriyor.
Yatırım finans kariyerime başladığım 1995’ten beri hisse senedi ağırlıklı yatırım kültürünün tabana yayılmasının ekonomi, toplum ve bireyler için doğru tercih olduğunu savunmaktayım. Sütten ağzı yanan Türk yatırımcısı ise tasarrufunu gayrimenkul, döviz, altın ve mevduatta tutmayı tercih ediyor. Son 5-10 yılın yanlış ekonomi ve para politikaları, siyaset ve hukuk alanlarında yaşanan ciddi sorunlar, TL’ye güvenmeyip döviz veya altına geçenleri haklı çıkardı. TL’ye tekrar güveni sağlamak için evrensel normlara uygun para politikasıyla birlikte sermaye piyasalarının gelişmesi için etkili adımlar atılmalı. Kısa vadede kur korumalı mevduata yönlendirilen tasarrufların orta ve uzun vadede hisse senedine yönlendirilmesi Türkiye ekonomisinin önünü açacak gerçek bir reform olacak.
“Enflasyon ortamında satış fiyatını artırabilen şirketlerin hissesi yükselir.” – Jeremy Siegel
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?