Ekosistem dönüşümü

Wal-Mart, Target, Coca-Cola, Unilever gibi dev şirketler, başarıya ulaşmak için ekosistemiyle birlikte çalışıyor.

1.09.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Ekosistem dönüşümü
“1990’LARIN BAŞLARINDAN İTİBAREN pek çok Amerikalının her gün kullandığı bir ürün çeşidinde değişim yaşanmaya başlandı. O güne kadar deodorantlar, kağıt kutularda satılıyordu ve deodorant kutudan çıkarılınca kutu atılıyordu. Wal -Mart kağıt kutu kullanmanın gereksiz bir israfa yol açtığını gördü. Deodorant üreticilerinden bu kutuyu kaldırmalarını istedi. Böylece deodorantlar kutudan çıktı. Bir deodorant kutusunun karton ambalajının 5 sente mal olduğu görüldü. Wal-Mart bu miktarı paylaştırdı; elde edilen tasarrufun bir kısmını deodorant üreticilerine bırakırken geri kalanını da müşterilerine indirim olarak verdi. Bugün hiçbir satış noktasında deodorantlar, ayrıca bir ambalajda satılmıyor.”
Charles Fishman, “Wal-Mart Etkisi” adlı kitabında şirketin, sadece iç görüsünü ve kas gücünü kullanarak tüm ekosistemini nasıl değiştirdiğini bunun gibi pek çok örnekle anlatıyor.
Fishman, “Milyonlarca ağaç kesilmekten kurtuldu, parçalanıp atılacak dönümlerce karton imal edilmedi, her yıl bir milyon karton deodorant kutusu çöp dağlarını boylamadı” diyor.
Coca-Cola, ambalajının “hafifletilmesi”, sera gazı salınımlarının azaltılması ve on milyonlarca dolarlık tasarruf önlemleri alınmasında, kendi şişeleme ortaklarıyla yoğun bir şekilde çalışıyor. Unilever, çocuk işçi çalıştıran, çalışanlarının sosyal güvenliğini sağlamayan, çevreye ve insan sağlığına zarar veren tedarikçileri ekosisteminden uzaklaştırıyor.
Örneklerden de görüldüğü gibi artık dev şirketler, ekosistemleri içindeki tedarikçilerin, yan sanayi şirketlerinin, bayilerin ve diğer iş ortakların nasıl çalıştığını yakından takip ediyor. Bunun en önemli nedeni ise ekosistemdeki herhangi bir sorundan, aksamadan veya israftan ana şirket doğrudan etkileniyor. İşte bu yüzden dev şirketler, ekosisteminden verimlilik, tasarruf, çalışma standartlarına ve çevreye uyum, kaliteli ve temiz üretim gibi temel konularda hassas olmalarını bekliyor. Sonuçta ortaya ‘kazan-kazan’a dayalı bir iş ilişkisi çıkıyor.
HIZLANDIRIP BÜYÜTTÜLER
Başarılarında üretim ve servis hızının öneminin büyük olduğu hazır giyim, fast food ve mobilya sektörlerinden şirketler de adeta bir tedarikçi ordusuyla çalışıyor. Tedarikçilerinden en büyük talepleri, hızı artıracak önlemler almaları olurken bunu başaranlar yine karşılıklı kazanıyor. Örneğin Boytaş Mobilya, bin 650 bayi ve 850 tedarikçiyle çalışıyor. Bu geniş ekosistemde oluşturdukları en önemli gelişmenin hızlanma olduğunu söyleyen Boytaş Genel Müdürü Şahin Nursaçan, “Yapmış olduğumuz çalışma ile tedarik sürelerimizde yüzde 50 iyileşme sağlamayı başardık” diyor. Bu değişimin ana şirkete ve ekosistemlerindeki şirketlere olan katkısını ise şöyle dile getiriyor:
“Müşterilerimizin isteklerini eskiye oranla daha hızlı karşılamaya başladık. Beklemeye tahammülü olmayan müşterilerimizi artık kaybetmemeye, aksine kazanmaya başladık. Bayilerimizi ve tabii ki kendimizi stoka üretim yapma veya mal alma külfetinden kurtardık. Piyasayla bağımızı daha kuvvetli hale getirdik. Bir önceki yıla oranla reel olarak ciromuzu ve kârlılığımızı da yüzde 30 civarında artırdık.”
Kiğılı da üretim süreçlerini iyileştirip hızlandırarak kendisiyle birlikte tedarikçilerini de geliştiren bir diğer şirket. Kiğılı’nın ekosisteminden talepleri arttıkça tedarikçiler de teknolojik anlamda yenilenmek durumunda kaldı. Ana şirket, yeni ürün geliştirince tedarikçisinden de o ürüne yönelik farklı tekniğe sahip olmalarını istedi. Örneğin Kiğılı’nın 7 yıl önce 200 metrekarelik küçük atölyelerde iş yapan tedarikçileri bugün, yenilenmiş üretim parkurlarında ve 7 bin 500 metrekarelik fabrikalarında hammadde geliştirir hale geldi.
KALİTE YOLCULUĞU
Rakiplerinden her zaman bir adım önde olmak isteyen şirketler, “rekabetçi kaliteli üretim” formülünde buluşmuş durumda. ~
Bu yüzden kaliteye odaklanan yönetim felsefelerini, hem kendi bünyelerinde uyguluyor hem ekosistemlerindeki tedarikçi, yan sanayi ve diğer iş ortaklarının çalışma prensiplerini değiştiriyorlar.
Bu şirketlerden biri de Doğtaş Mobilya. Doğtaş Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, 6 Sigma uygulamalarıyla tedarikçileriyle birlikte çıktıkları kalite yolculuğunun çıktılarını şöyle aktarıyor:
“Tedarikçilerimizi profesyonel makine yatırımları konusunda teşvik ettik. Üretim aşamasında mühendis çalıştırmalarını şart koştuk. Bu yaptırımların ve teşviklerin sürekliliğini sağlama konusunda mücadeleci olduk. Sonuçta hem biz hem ekosistemimizdeki şirketler kazançlı çıktı. Üretim sürelerimiz düştü. Stok maliyetlerimizi minimum seviyelere çektik. Ürün kalitemizi maksimum seviyeye çıkardık. Bu değişimin sağladığı katkılardan dolayı kapasite artırımına gitmek zorunda kaldık ve yeni yatırımlar başlattık. 100 kişilik bir ekibi daha istihdam etmeye hazırlanıyoruz.”
Dumankaya Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Dumankaya ise yaklaşık 1.000 tedarikçisine dikte ettikleri en önemli değişimin planlama,  analiz yapabilme yetisi ve kalite kontrol olduğunu söylüyor. Tedarikçi ve taşeronlarından işi zamanında, kaliteli ve doğru fiyata yapabilmelerini istediklerini söyleyen Dumankaya, şöyle devam ediyor: “Bu talebimiz onların kendilerini geliştirmelerine yardımcı oldu. Şimdi birçok taşeronumuz verilen hedefleri yüzde 90-95 oranında tutturuyor. Bu sektöre çok önemli bir katkı. Çünkü inşaat sektöründeki en büyük eksiklik, işin zamanında yapılamamasından kaynaklanıyor. Bugün taşeron ve tedarikçilerimiz de piyasanın en aranır şirketleri haline geldi.”
ORTAK İNOVASYON
Şirketler, bazen ekosistemlerindeki tedarikçi ve iş ortaklarına yeni taleplerle giderken onları inovasyon sürecine de dahil ediyor. Şirketler, tedarikçilerini zorladıkça ortaya yeni ürün fikirleri çıkıyor ve bu fikirler, bazen sadece ana şirket-tedarikçi taraflarına değil tüm dünya için değer yaratan bir işe dönüşebiliyor. Bunlardan biri de Orka Group. Şirketin yönetim kurulu başkanı Süleyman Orakçıoğlu, tedarikçileriyle yarattıklarını şöyle anlatıyor:
“AR-GE departmanımızda sürekli araştırmalar yapılıp yeni ürün ihtiyaçları belirleniyor. Tedarikçilerimizde uygulama aşamasına geçiliyor. 2000 yılında özel bir kumaş üzerinde çalışıyorduk, denemeler ve testler yapılıyordu. Uzun çalışmalar sonunda tedarikçimizle bu kumaşı yapmayı başardık. 2001 krizi ile birlikte bu tedarikçimiz sektöründeki birçok şirket kapanırken bu kumaştan yurtdışı fuarlarda çok yüksek sipariş aldı. Şu an sektöründe bir numara ve üretiminin büyük bir kapasitesini bu kumaşa ayırıyor. Biz de ekosistemimiz sayesinde rahatça ana işimize odaklanabiliyoruz.”
Ekosistemiyle birlikte inovasyona yönelen ve karşılıklı kazanan iş ortaklıklarına bir diğer örnek DHL Express Türkiye ile oluklu mukavva tedarikçisi arasında yaşandı. DHL Express Türkiye, çevreci kolileri için bir oluklu mukavva üreticisinden doğada kendi kendine çözülebilen özellikli koli istedi. Tedarikçi bu talepten dolayı çok memnun olduklarını, tüm ürünlerinin geri dönüşebilen ürünler olduğunu fakat koli hammaddesi olan selüloz ve koli üzerindeki boyalardan dolayı laboratuar deneyleri yapmaları gerektiğini iletti. Bu deneylerden sonra da ürünü sertifikalandırarak DHL Express’e temin etti. Tedarikçi geliştirdiği bu yeni ürünü, diğer müşterilerine de önererek pazarını büyüttü. Bu değişim sayesinde ana şirket de tasarruf ederken tedarikçisinin yeni bir ürün geliştirmesini sağladı.
ÇEVRECİ ÖNLEMLER
Dünyada “sürdürülebilir kalkınma” projeleri çok hızlı ilerliyor. Sürdürülebilir büyüme, şirketlerin doğal kaynakları tüketmeden çalışmaları üstüne odaklanmış bir strateji. Böylece insan ile doğa arasında denge kurarak gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanması da mümkün hale geliyor. ~
Bu stratejiyi uygulayan şirketler,  proje kapsamında yapılan çalışmalarla fiili maliyet düşüşleri, üretimde kârlılığı artırıcı uygulamalara yöneliyor. Coca-Cola, Unilever, Diversey gibi birçok dünya devi, bu projelerle bir yandan çevreyi korurken diğer yandan ekosistemlerindeki iş ortaklarıyla beraber kâr da elde ediyor.
3M Türkiye, en az 410 şirketten oluşan geniş bir ekosisteme sahip. 3M Türkiye Genel Müdürü Karim Sarahni, her tedarikçinin sağladığı malzemelerde uluslararası standartlara uyumlu hammadde kullanımını zorunlu tuttuklarını belirtiyor ve devam ediyor: “Oluşturduğumuz standartlar, hem ekosistemde yer alan 3M dahil tüm şirketlerin sürdürülebilirliği açısından önem taşıyor, hem tedarikçilerin uluslararası alanda rekabet gücünü yükseltiyor.”
Ekosisteminden talep ettikleriyle onları geliştiren bir diğer şirket Bilim İlaç. Şirketin genel müdürü Erhan Baş, hayata geçirdikleri önemli bir uygulamayı şöyle anlatıyor:
“Ambalaj malzemesi tedariki için yüzlerce renkli baskı alıyor ve bunları CD ile tedarikçilere gönderiyorduk. Bir yazılım firması ile birlikte çalışarak ambalaj malzemelerinin renkli baskı alınmadan elektronik ortamda paylaşımını, onayını ve siparişini verecek bir ortam yarattık. Doğal kaynak tüketimini minimize ettiği için dünyaya olumsuz etki azaltıldı. Ayrıca şirketimiz ve tedarikçilerimiz için verimli bir iş ortamı yaratıldı.”
GÜVENLİK HASSASİYETİ
Bugün artık bir şirketin kurumsal prestiji bakımından tedarikçisinin kim olduğu da çok önemli. Bu nedenle pek çok şirket, toplumsal konulara olan hassasiyetiyle de dünyayı dönüştürüyor. Örneğin Coca-Cola İçecek, Türkiye’de 3 bin 500 tedarikçi ile çalışıyor. Coca-Cola İçecek Kurumsal İlişkiler Direktörü Atilla Yerlikaya, “Artık kayıt dışı eleman ve çocuk işçi çalıştıranlar, çevre kirliliğine yol açan ve önlem almayanlar, verimliliği dışlayanlar ile işbirliği yapma dönemi geçiyor” diyerek hassasiyetlerini dile getiriyor. Tedarikçilerini çocuk işçi çalıştırmama, ayrımcılığa meydan vermeme, çalışma saatleri ve ücretlendirme kanun ve yönetmeliklerine uyma, güvenli ve sağlıklı işyeri sağlama ve sendikal haklara saygı gibi konularda yönlendirmeye çalıştıklarını belirtiyor. Yerlikaya, elde ettikleri sonuçlar hakkındaysa, “CCİ Türkiye bu konuda Coca-Cola sisteminde en fazla iyileşme sağlayan ülke. Tedarikçilerimiz bu değişim sürecinin sonunda çok ciddi uluslararası işlere imza atmaya başladı. Bugün kapasitesini 40 katına çıkaran ve yabancı ortak alan örnekler olduğu gibi çok daha mütevazı başlayıp Türkiye’nin en büyük şirketleri haline gelen ve ihracat yapan örnekler de var” diyor.
Unilever Türkiye, İran Tedarik Yönetimi Direktörü Aynur Çolpan da çalıştıkları tedarikçilerinde mavi yakalı işçilerin çalışma koşullarının güvenli ve hijyenik olması, sendikalaşma /toplu sözleşme özgürlüğü, çocuk işçiliğinin önlenmesi, genç işçi çalışma koşulları, haklar, taciz kötü muamele uygulamalarının önlenmesi, yabancı uyruklu işçilerin çalışmasına ilişkin düzenlemeler, fason atölye kullanımı, çevre ve ayrımcılığın önlenmesi gibi konularda farkındalık yarattıklarını ve böylece tedarikçilerinin ve çalışanlarının standartlarını yükselttiklerini söylüyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz