Yeşil girişim fırsatları

Şirketler, enerji tasarrufuna, çevre ve insan sağlığına karşı daha hassas davranmaya başladı.

1.05.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yeşil girişim fırsatları

Amerika'nın en ünlü çevreci bilim adamlarından, yazar ve girişimcilerinden biri olan Glenn Croston da "Green Business You Can Start to Make Money and Make Difference-Yeşil İş Yaparak Para Kazanabilir ve Fark Yaratabilirsiniz" adını taşıyan kitabında, bu fırsatlara dikkat çekiyor. İşte Croston'un kaleminden 10 yeşil iş fırsatı ve bu fırsatların nasıl değerlendirilebileceğine dair ipuçları...

1- RÜZGAR TÜRBİNLERİ BÜYÜYOR

Enerji, tüm dünyanın en büyük sorunu. Petrol kaynaklı enerji hızla tükenirken çevreye zarar vermeyen yenilenebilir enerji ihtiyacı artıyor. Bu noktada en iyi alternatiflerden biri olarak da ucuz, temiz ve verimli bir enerji kaynağı olan rüzgar öne çıkıyor. Rüzgar enerjisini küçük rüzgar türbinleriyle üretmek mümkün. Henüz oluşum aşamasında olan pazar, gelecekte ciddi bir büyüme potansiyeline sahip. Güçlü ve düzenli rüzgar, doğalgaz ve kömürden kilovat başına 0,3 veya 0,4 dolar daha düşük maliyetle üretiliyor. Ayrıca kömür yakmanın çevreye verdiği zarar ve tüm bunların iklim değişikliği üzerindeki etkisi hesaba katıldığında, uzun vadede rüzgar enerjisine yapılan yatırımın ne kadar kârlı ve yararlı olduğu görülüyor. 2006 yılında yapılan araştırmalara göre global olarak rüzgara yapılan yatırımlar yüzde 50 oranında arttı. 2006 yılında Amerika'da 6 bin 800 küçük rüzgar enerjili türbin satıldı. Yenilenebilir enerjinin kullanımının büyümesi ile birlikte rüzgar enerjisinin kullanımının daha da artması bekleniyor.

2- BİYODİZEL ÇOK KÂRLI
Son yıllarda biyodizelin önemi giderek daha çok ön plana çıkıyor. Pazar gelişirken biyoyakıt devrimine katılıp küçük ölçekli biyodizel üretimi gerçekleştirmek mümkün. Petrolün çevreye verdiği zarar ve iklim değişikliği üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde biyodizelin girişimciler için büyük bir fırsat yarattığı da ortada. Amerika'da dizelle çalışan arabaların sunduğu avantajlar, pek çok kesim tarafından olumlu karşılanıyor. Biyodizel aynı zamanda kanola ve soya gibi birçok bitki yağından elde edilebiliyor. Uzmanlar, biyodizelin sebze veya hayvan yağlarından üretilmesi halinde iklim değişikliğiyle savaşılabileceğini ve bu türün önemli bir yenilenebilir enerji kaynağı olacağını söylüyor. Ulusal Biyodizel Kurulu'nun tahminlerine göre  Amerika'da 2006 yılında biyodizel talebi 225 milyon varildi. Biyodizel üretimi hızla büyüyor ama tüm tüketimin içindeki oranı ise hala yüzde 0,4. Bu da daha gidilecek çok yol olduğunu ortaya koyuyor.

3-    GÜNEŞLE YEMEK PİŞİRİN
Yemek pişirmek evrensel bir durum. Her gün milyonlarca evin mutfağında yemek pişiyor. Yemek pişirilirken yenilenebilir olmayan enerji kaynakları kullanılıyor. Bu kullanım, hem insanlara hem çevreye büyük zarar veriyor. Ev kazalarının büyük çoğunluğu yangına neden oluyor. İstatistiklere göre dünyada 1,6 milyon kişi bu şekilde hayatını kaybediyor. Güneş enerjisini kullanarak bu durumu engellemek mümkün. Güneş enerjisi ile çalışan fırınlar, hem bu tür kazaların önünü alıyor hem temiz bir çevreye katkıda bulunuyor. Ancak söz konusu ürünlerin gelişmiş ülke pazarlarına girmesi kolay değil. Nedeni de ürün fiyatlarının normal fırınlara göre daha yüksek fiyatlı oluşu. Ancak güneş enerjili fırınların sağladığı avantajlar tüketiciye yeterince iyi anlatılabilirse bu pazarın gelişiminin önündeki engeller ortadan kalkabilir. Bu arada sadece fırınların değil, güneş enerjisiyle çalışan barbekülerin de pazarın büyümesine katkıda bulunması bekleniyor. Güneş enerjili barbeküler ateş olmadan çalışıyor. Duman yaratmadıkları için karbon salınımları da oldukça düşük.~

4-    PREFABRİK YAPILAR
Amerika'da prefabrik yapıların oranı, her geçen gün artıyor. İsviçre ve Japonya'da bu evlere büyük ilgi var. Geçmişte prefabrik ev denilince akıllara kalitesiz binalar gelirdi. Ancak bugünün teknolojisiyle üretilen prefabrik evler, bir nevi akıllı ev olarak tanımlanabilir. Amerika'da bu işin öncülüğünü yapan Michelle Kaufmann, sadece prefabrik evleriyle inşaat sektöründe önemli bir atılım gerçekleştirdi. Bu atılımı sağlayan ise prefabrik evlerin kısa sürede hayata geçmesi oldu. Geleneksel evlerin yapımı, bir yıl ve üzeri sürerken prefabrik evler sadece 1 ayda tamamlanabiliyor. Bunun yanı sıra bu evler enerji kullanımı açısından çok daha verimli. Örneğin Enertia Building Systems, bu evlerde güneş enerjisinden yararlanarak evin kendi kendini ısıtmasını sağlıyor. Prefabrik evlerde kendi enerjisini kullanma yolunda daha çok seçeneğe sahip olmak da mümkün.

5- ISI ÇATILAR KENDİ PAZARINI YARATTI
Çatılar binaları, rüzgardan, yağmurdan ve kardan korur. Ancak konu enerjiye geldiği zaman bu konuda tam koruma sağladıkları söylenemez. Bu nedenle milyonlarca çatının geliştirilmeye ihtiyacı var. Isıyı binanın içinde tutma özelliğine sahip olan çatılar yapmak da mümkün. Bugün dünya genelinde birçok çatı üreticisi, bu sistemlerle pazarda yerini aldı. Henüz çok gelişmiş bir pazardan söz edilemiyor. Ancak elde edilen kazanca bakıldığında pazarın gelişmemesi imkansız. Çünkü ısıyı hapseden çatılar sayesinde binalar yüzde 20-70 arasında daha az enerji harcıyor. Bunu büyük binalar için düşünürsek binlerce dolarlık enerji tasarrufundan söz etmiş oluruz. 2007 yılında Amerika'da bu pazar 440 milyon dolarlık bir hacme ulaştı. Birçok yenilikçi üründe olduğu gibi çatı sistemlerinde de pazarın önünü tıkayan sorun fiyat. ilk etapta pahalı gibi görünen ürünün kullanıcısına sağladığı tasarruf avantajı ön plana çıkarılırsa pazarın daha hızlı büyümesi sağlanabilir. Bu alanda yer alacak girişimciler de oldukça başarılı sonuçlar elde edebilir.

6- AYDINLATMAYA FARKLI BAKIŞ
Amerika'da kullanılan elektriğin yüzde 25'i aydınlatma için harcanıyor. Aydınlatmada ortaya konulacak alternatifler, girişimcilere önemli fırsatlar yaratabilir. Örneğin floresan, ampule göre 3-4 kat daha verimli. 2010 yılında Avustralya'da ampul satışları durduruldu. Buna rağmen 2007 yılı verilerine göre Amerika'da floresan kullanım oranı sadece yüzde 6. 2007 yılında Wal-Mart, 100 milyon adet floresan satmayı başardı. Ama bu da yeterli bir rakam değildi. Floresan ve alternatif olarak ortaya konabilecek tasarruflu aydınlatma cihazlarının maliyeti düşürülebilirse bu pazarın da gelişmesi bekleniyor. Işıklandırmada enerji verimliliği sağlayan bir diğer araç da LED'ler. LED'ler var olan ışıklandırma sisteminden çok daha verimli olmalarının yanı sıra 100 bin saat çalışabiliyor. Bu ampule göre 100, floresana göre de 10 kat daha fazla enerji tasarrufu anlamına geliyor. Her ne kadar LED'ler pahalı olsa da trafik lambalarında ve mimari ışıklandırmalarda kullanılıyor.

7- YAĞMUR SUYUNA DEĞER
Su kaynakları azalmaya başlayınca yağmur suyu çok değerli hale gelmeye başladı. Özellikle sıcak iklimlere göçle birlikte insanların suya olan özlemi daha da arttı. Örneğin Amerika'da Las Vegas'a göç, 1999'dan 2007'ye yüzde 50 oranında artış gösterdi. Bu durum su için harcanan paraların milyarlarca dolara yükselmesine neden oldu. Çöl iklimi yaşayan yerlerde, yağmur suyu çok düşük oranda gerçekleşiyor. Ancak girişimciler, bu bölgelerde bile yağmur suyunu en etkin şekilde değerlendirmek için harekete geçti. Bu kapsamda evlere yağmur suyunu toplayan sistemler yerleştirdiler. Bu sayede yaklaşık olarak 50-60 varil yağmur suyu toplanabiliyor. Sistem yağmur suyunu sadece toplamakla kalmıyor, dezenfekte ederek kullanıma hazır hale getiriyor. Yağmur suyunun en önemli özelliklerinden biri, yumuşak olması. İçinde tuz barındırmadığı için de rahatlıkla bitki ve bahçe sulamasında kullanılabiliyor. Avustralya'da yeni yapılan evlerde bu sistemi kurmak bir zorunluluk haline getirildi.~

8- SUYUN GERİ DÖNÜŞÜMÜ
Herkesin bildiği gibi su kaynakları tükeniyor. Bu nedenle her kademede su tasarrufuna gitmek önem kazanıyor. Bu duruma odaklanan Agus şirketi, çok güzel bir çözüm üretti. Bu çözüm; banyoda, bahçeleri sularken, evi temizlerken, çamaşır ya da bulaşık yıkarken kullanılan suları depoluyor. Depolanan bu kirli suları da tuvalet temizliğinde sifon suyu olarak kullanıyor. Diğer taraftan, Avustralyalı şirket Perpetual Water da banyoda kullanılan suyun bahçede kullanılmasını sağlayan bir teknoloji geliştirdi. Bu teknoloji, banyodaki atık suyu şampuan ve sabun gibi kimyasallardan arındırıyor. Bugün Avustralya'daki evlerin yüzde 67'si bu sisteme sahip.

9- YEŞİL KURU TEMİZLEME
Amerika'da 2008 yılı rakamlarına göre 30 bin kuru temizleme şirketi var. Bu şirketler, yüzde 80 oranında "pere" denilen kimyasal bir çözücü kullanıyor. Bu çözücü çevreye verdiği zarar kadar insan sağlığını da tehdit ediyor. Özellikle kanseri tetikliyor. Bu nedenle birçok kimya şirketi bu konuda çalışmalara başladı. ilk etapta hidrokarbon tekniği çözüm yollarından biri olarak öne çıktı. Bu teknik çevreye zararı ortadan kaldırıyordu ancak sağlığa zararı büyüktü. Ardından likit karbondioksit tam bir çözüm oldu. Royal Cleaners, 2003 yılından beri likit karbondioksit ile kuru temizleme işlemini gerçekleştiriyor. Bu uygulamasıyla Green Peaee'den ödül bile aldı. San Diego'da 20 yıldır kuru temizleme işi ile uğraşan Hangers Cleaners da 1999 yılında likit karbondioksit ile temizleme yöntemini öğrenerek bu alana yatırım yaptı. Bu pazarın önümüzdeki günlerde daha fazla yatırımcı çekerek büyümesi bekleniyor.

10- ÇEVRECİ MARKETLER
İngiltere'de 2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre alışveriş yapan kişilerin yüzde 67'si, satın alma kararlarını o şirketlerin karbon ayak izlerine bakarak alıyor. Çevreye duyarlı, karbon ayak izi azaltılmış ve müşterisinin yanında bulunan bir market olmak, bugünün yeşil işleri için çok önemli fırsatları barındırıyor. Artık birçok noktada organik üretim yapılıyor, ancak ürün tüketicinin tabağına gelene kadar hangi işlemlerden geçiyor, bunu da izlemek gerekiyor. Bu sorunun yanıtını bulmak isteyen büyük işletmeler, tedarik zinciri yönetimini değiştirmeye başladı. Dünyanın dev perakende zinciri Wal-Mart da bu değişimi yaşayanlar arasında. Dev şirket, tedarikçilerini yeniden yapılandırdı. RFID teknolojisini kullanan Wal-Mart, bu şekilde tedarik zincirini gözlemleyerek yönetiyor. Teksas'ta Whole Foods Market, satışını yaptığı her bir ürüne nereden geldiğine ilişkin bilgiler yerleştiriyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz