Bir Düğme Üreticisi Nasıl Ambalaj Devi Oldu?

Jeki Mizrahi / Korozo Ambalaj Genel Müdürü    Korozo Ambalaj’ı, “Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri” araştırmasından hatırlayacaksınız. Alanında 1 numara çıkan çıkmıştı. Genel müdürü Jek...

1.04.2004 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Jeki Mizrahi / Korozo Ambalaj Genel Müdürü  
 
Korozo Ambalaj’ı, “Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri” araştırmasından hatırlayacaksınız. Alanında 1 numara çıkan çıkmıştı. Genel müdürü Jeki Mizrahi’nin anlattıkları, bu başarının tesadüfi olmadığını, arkasında büyük bir başarı öyküsü olduğunu ortaya koyuyor. İşe düğme üreticisi olarak başlayan, ardından ambalaj işine giren, 1 milyon dolardan 60 milyon dolar ihracata çıkan şirketin hedefinde şimdi de “Avrupa’da bir numara olmak” var.  Jeki Mizrahi, “Avrupa’dan gelen taleplere yetişemiyoruz. Bunun için kapasitemizi yüzde 95’e çıkardık” diye konuşuyor.  
 
Migros, Gima, Tansaş, Metro ya da benzer perakendecilerden birinden alışveriş yaptığınızda, sepetinize koyduğunuz her üründe onların imzası var. Kasada aldıklarınızı doldurduğunuz torbaları da onlar üretiyor. Hatta çöp attığınız, kargoda kullandığınız torbalar da öyle…  
 
Korozo Ambalaj’dan söz ediyoruz… Capital’in 2003 yılı “En Beğenilen Şirketler” araştırmasında plastik ambalaj dalında en beğenilen şirket seçilen Korozo, bugün gıdadan ilaca, otomobil yedek parçasından PVC pencereye aklınıza gelen her ürünün ambalajını yapıyor. 2003 yılında 90 milyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşan şirketin cirosunun üçte ikisi ise ihracattan geliyor.  
 
Müşterileri arasında Migros, Gima, Coca Cola, Nike, Sony, Siemens, Pınar, Pastavilla, Uno, Molfix, Orkid ve daha onlarca şirket de var. Ancak, Korozo, ihracatının büyük bir bölümünü Avrupa’ya gerçekleştiriyor. Avrupa’da liderliğe oynayan şirket, bu yıl yedincisi faaliyete geçecek üretim tesisleriyle yeni pazarlara da üretim yapabilmeyi istiyor. “Hedefimiz ABD” diyen Korozo Genel Müdürü Jeki Mizrahi, geçtiğimiz yıl 1 milyon dolara yakın ihracatla ABD’ye ihracat seferberliğinde ilk adımı attıklarını söylüyor.  
 
Korozo adı, Afrika’da yetişen ve meyvesinin kabuğundan dünyanın en kaliteli düğmelerinin üretildiği bir ağaçtan geliyor. Kurucuları ise Rıfat ve Eli Düvenyaz adlı iki kardeş. Ambalaj işine girmeden önce yaklaşık 40 yıl boyunca düğme ürettikleri için firmalarının adını da Korozo koymuşlar. 70’li yıllarda düğmeler plastiğe dönünce yollarını, ilk önce düğme paketleyerek başladıkları ambalaj işine çevirmişler. 1973 yılında düğme tesislerini kapatıp yine Korozo adıyla ambalaj sektöründe faaliyete başlayan kardeşler, 2000’li yıllara gelene kadar yaklaşık 30 yıl içerisinde büyük sanayi kuruluşlarının üreticisi olmuşlar.  
 
Rıfat ve Eli Düvenyaz kardeşler, bugün hala işlerinin başında. Rıfat Düvenyaz, şirketin yönetim kurulu başkanı; Eli Düvenyaz ise başkan yardımcısı olarak görev yapıyor. Damatları da onlarla birlikte çalışıyor. Ancak, şirket yönetiminde kabul edilen kurumsal yönetim anlayışı, şirketin genel müdürü, sözcüsü ve yönetim kurulu üyesi olan Jeki Mizrahi’yi ön çıkarmış durumda.  
 
Mizrahi, Korozo Ambalaj’ın kuruluşundan bu yana Düvenyaz Ailesi’yle birlikte çalışıyor. İşe muhasebe şefi olarak başlamış. Son 6 yıldır da genel müdür olarak görev yapıyor. Mizrahi’ye göre, Türk ambalaj sektörü çok büyük bir potansiyele sahip. Sadece flexible ambalaj tarafında 700 milyon-1 milyar dolar gibi bir pazar olduğunu söyleyen Mizrahi, “Pazarda fiyat değil kalite odaklı çalışmaya başlanır, sanayi kuruluşları “merdiven altı” çalışanları değil, bizim gibi profesyonel firmaları tercih ederlerse hem Türkiye hem yurtdışında büyük fırsatlar yakalanır” diye konuşuyor.  
 
Jeki Mizrahi ile Korozo Ambalaj’ın başarı öyküsünü konuştuk. Korozo’nun hedeflerini, Türkiye’de ve dünyada ambalaj sektöründeki son trendleri anlatan Mizrahi’nin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:  
 
Korozo ne zaman kuruldu? İlk işi neydi?  
 
Korozo, Rıfat ve Eli Düvenyaz kardeşler tarafından, düğme fabrikası olarak 1934 yılında kuruldu. Bugün neredeyse 70 yılını doldurmuş bir firma. İsmini de düğmeden alıyor. Korozo, Afrika’da yetişen bir ağaç türü ve onun cevize benzeyen meyvesi. Kabuğundan dünyanın en sert düğmesi yapılıyordu ve Korozo bir kaliteyi temsil ediyordu.  
 
1968 yılında Korozo düğme fabrikası yeni çıkan ambalajlama trendiyle birlikte küçük bir ambalaj tesisi kurdu. Bu tesiste ürettiği düğmeleri ambalajladı. 1970’li yıllara gelindiğinde dünyada sentetik ve plastik trendi başlamıştı. Düğmeler de bu süreçte plastik hale dönüştü. Yavaş yavaş orijinal kullanım bir kenara itildi ve konfeksiyon düğmeye geçildi.  
 
Korozo, 1973 yılında bir karar aldı ve düğme işini bıraktı. Tesislerini kapattı. Düğmeleri ambalajlamak için başlayan serüvenini, ambalaj sektöründe devam ettirmeye karar verdi.  
Ambalaj, genç ve dinamik bir sanayi kolu. Her şirketin isteğine göre çözüm üretiyorsunuz. 1973’ten başlayarak Korozo da bu işe odaklandı. İlk olarak plastik alışveriş torbaları üretildi. Hemen arkasından plastik ambalaj kağıtları geldi. Bu kağıtlar o zamanlar daha çok okul defterlerini kaplamak için kullanılıyordu. Çabuk yırtılan kağıt kap kağıtlarının yerine rengarenk plastik kaplar trend olmuştu. Dayanıklılığı nedeniyle talep çok fazla oldu.  
 
Koroplast markası ne zaman doğdu?  
 
Korozo 1980’lerde Türkiye’de ilk kez plastik çöp torbası üretimine başladı. Bu bizim için bir maceraydı. İlk üretim yaptığımız zamanlarda Türkiye’deki milli gelir ile çöp torbası kullanımı muazzam bir lükstü. Biz tüm medeni ülkelerin bunları kullandığını gördük ve Türkiye’de de kullanılacağına inanarak bu işe girdik. Zaten toplumla bütünleşmemiz de bu ürünler sayesinde oldu. İlk çöp torbası reklamları bizi piyasada daha tanınır hale getirdi.  
 
Ambalaj tek bir marka değil, hep bir yarım üründür. Satın alınan ürünün yardımcısı gibi görünüyor. Bu nedenle Korozo pek tanınmadı. Ancak, Koroplast markasıyla sunduğumuz ürünler bizi tüketiciyle buluşturdu. Bugün bu markayla sadece Türkiye’de varız. Koroplast yelpazesindeki ürünleri Avrupa’da bu alanda çalışan başka şirketler için fason üretiyoruz.  
 
Koroplast markası altında Türkiye’de sunduğumuz ürünler marketlerin raflarında ciddi yer tutacak sayıya ulaştı. Çöp torbası, buzdolabı poşeti, alüminyum folyo, streç film, fırın torbası ve kilitli torba buz torbası gibi çok sayıda ürüne sahibiz. Geçen yıl üç yeni ürün piyasaya sunduk. Bu yıl içerisinde henüz yeni başka ürün planımız yok. Zaten şu an en büyük hedefimiz kapasiteyi artırmak. O kadar çok talep alıyoruz ki, mevcut kapasitemizle bunlara yetişemiyoruz.  
 
İhracata nasıl başladınız?  
 
1992’lerden itibaren ihracat atağına başladık. Korozo’nun büyüme ve gelişmesi de aslında ihracatla birlikte gerçekleşti. 1992 yılında 1 milyon dolar olan ihracatımızı 10-12 yıl içerisinde 60 milyon dolara çıkardık. Önümüzdeki yıllarda ihracatta 80 milyon, ana ciroda da 120 milyon dolara çıkmayı hedefliyoruz.  
 
Bizim bir vizyonumuz var. Avrupa’da da lider firma olmak istiyoruz. Bugün ağırlıklı Avrupa olmak üzere dünyada 59 tane ülkeye ihracat yapıyoruz. Gelişmiş ülkelerde ambalaj çözüm ortağı olmak bizi güçlendiriyor.  
 
Avrupa’daki kurallara göre ambalaj verebilmemiz ve onlar tarafından kabul görmemiz, bizi bilinir ve istenir bir firma haline getirdi. Bütün ihalelere davet ediliyoruz. Yalnız İngiltere’ye 23 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz. Bugün Avrupa’da pek çok büyük ambalaj firmaları var. Ancak, bunlar tek bir ürüne odaklanıyorlar. Biz burada ürün çeşitliliğimiz ile avantaj sağlıyoruz. Firmalar istedikleri her türlü ürünü bizden sağlayabiliyorlar. Avrupa’da bu anlamda benzer bir firma yok. Bizim hedefimiz Avrupa Topluluğu’na girerken, 2010 yılına kadar Avrupa’nın da lider firması olmak.    
 
Üretim kapasiteniz ne kadar?  
 
İhracatın artması ile dünya pazarlarına açıldık ve kapasitemizi arttırdık. Bugün toplam 6 adet fabrikamız var. Ağustos ayında 7’inci fabrikamız faaliyete geçecek. Şu anda yılda 50 bin ton plastik üretiyoruz. Yeni tesislerle birlikte 65 bin tona ulaşacağımızı öngörüyoruz. Bugün bin çalışanımızla ihracat tarafında gelişmeye çalışıyoruz.  
 
2003 yılında 95 milyon dolarlık bir ciroya ulaştık. Bu rakamın yaklaşık 60 milyon doları ihracattan geldi. Türkiye’de maalesef çok iyi verilere sahip değiliz. Tüketilen ambalaj miktarı, piyasanın büyüklüğü ve pazar payı gibi bilgiler tam açık değil. Ancak, 2002’de, ilk 500 sanayi şirketi içerisinde 143. sırada yer aldık. Sektörde, meslektaşlarımızın arasında değerlendirdiğimizde ileri durumda olduğumuz söylenebilir. Bunu, yönetimimizin yatırımcı ve ileri görüşlü, yenilikçi olmasına borçluyuz.    
 
Üretim ve ihracatta hangi ürünler öne çıkıyor? Sizin için lokomotif ürünler hangileri?  
 
Üretimimiz içerisinde 3-4 ürün önde gidiyor. Birincisi flexible ambalaj dediğimiz gıda ambalajı önemli bir yer tutuyor. İkincisi, maalesef Türkiye’de kanun çıkmasına rağmen yürürlükte olmayan ekmek poşeti. Ekmek poşeti üretiminde Avrupa’da çok ciddi bir pazara sahibiz. Üçüncüsü de streç film. Bir sonraki de çöp torbası. Bu alanda, Türkiye’ye sattığımız 70 milyonun üzerinde bir rakamı Avrupa’ya satıyoruz.  
 
Türkiye’de hala gelir düzeyi çöp torbasının kullanımına çok izin vermiyor. Ancak, biz bu alanda bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz. Bugün artık insanlar çöp torbası olmasa bile çöplerini herhangi bir torbada atıyorlar. Biz bunu bir aşama olarak değerlendiriyoruz. Kısa süre sonra çöp torbasıyla da atacaklar. Çünkü, fiyatının aslında ne kadar ucuz olduğunu görecekler. Bugün bir çöp torbasının fiyatı iki tane sigaranın fiyatından az. Yılbaşından sonra paradan atılan sıfırlarla artık kuruş hesabıyla satış yapacağız, ya da bin adetlik fiyat vereceğiz.  
 
Kimler için üretim yapıyorsunuz? Dünyada ve Türkiye’de kimlerle çalışıyorsunuz?  
Bugün deterjan piyasasından Lever ve Unilever gibi çok büyük müşterilerimiz var. Tesco ve Metro gibi dünyadaki büyük perakendecilerle çalışıyoruz. Türkiye, Fransa, Almanya, İngiltere ve Hollanda’daki bilinen büyük bütün süper marketler bizim müşterimiz. Bunlara cevap verebilmek için neredeyse yüzde 90-95 kapasite ile çalışıyoruz.  
 
Müşteri memnuniyetini sağlamak için kapasitemizi artırmak durumunda kaldık. Yedinci fabrikamızı da bu nedenle açıyoruz. Ambalajda talepler kısa temrinlerde cevaplandırılsın istenir. Herkes önce ürününü yapar, pazara sunmasına çok az bir süre kalmışken kısa sürede, çok acele ambalajının hazırlanmasını ister. Halbuki ambalaj da ürün kadar önemlidir ve hazırlanması zaman ister. Bizim üretimimizin yüzde 65’i yurtdışına hitap ediyor. Türkiye’de geri kalan yüzde 35’in içerisinde üretimimizin ağırlıklı bölümünü deterjan sektörü ve zincir marketler için yapıyoruz. Bu alanlarda Migros, Tansaş, Metro, Carrefour gibi zincir mağazalar, diğer taraftan da Lever, Desan, Nestle ve Colgate gibi firmalarla çalışıyoruz.  
 
Ambalaj çok büyük ciroları olan bir sektör değil, çok sayıda müşteri ile çalışılan bir sektör. Biz de bu anlamda bizim de Arçelik’ten Beko’ya, Sasa’dan Marsa’ya çok sayıda şirketle çalışıyoruz. Buzdolabından otomobil yedek parçasına kadar aklınıza gelebilecek her ürünün ambalaj ihtiyacı var.    
 
Türkiye’de ambalaj sektörünü, mevcut rekabeti  nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu işte nasıl bir potansiyel var?  
 
Öncelikle ambalaj konusunda faaliyet gösteren firmalar arasında bir ayrım yapmak lazım. Bugün Bayrampaşa’da pazar torbası yapan yüzlerce, binlerce üretici var. Zincir marketler seviyesine baktığımızda ise daha büyük, kalite odaklı çalışan firmalarla karşı karşıyayız. Korozo da bu firmalar arasında konumlanıyor.  
 
Zincir marketler tarafında bugün pazarın yüzde 80’i bizim elimizde. Ancak, tüm ambalaj piyasasına bakacak olursak, burada talebin ancak yüzde 8-10 gibi bir oranına hitap edebiliyoruz diyebilirim. Bugün Türkiye’de ambalaj alanında çok ciddi bir pazar var. Sadece flexible ambalajda yaklaşık 700 milyon-1 milyar dolarlık bir pazar söz konusu. Türkiye hala fiyat odaklıdan kalite odaklı yaklaşıma geçebilmiş değil. Üreticiler fiyat odaklı olarak çalışmayı sürdürdükçe, bir ürünün hangi şartlarda, hangi sağlıklı hammadde kullanılarak üretildiği sorulmadıkça, pazarın gelişmesi zaman alacak.  
 
Türkiye’de belirli sınıfın üzerindeki sanayi kuruluşları ve büyük gıda şirketleri, bu işi bizim gibi büyük firmalara teslim ediyor. Ülker, Nestle, Colgate, Lever gibi büyük firmalar “merdiven altı” dediğimiz firmalarla çalışmayı yeğlemiyor. Türkiye’deki diğer sanayi de kalite odağına geçtikçe, Korozo gibi firmaların sayısı artacaktır. Bugün Korozo tek değil, Polinas, Rotopak ve Bak Ambalaj gibi pek çok meslektaşımız var. Bu firmalarla aramızda yıkıcı bir rekabet yok.  
 
“YABANCILARDAN ORTAKLIK TEKLİFLER YAĞIYOR”  
 
Sektörde birleşmeler oluyor mu? Siz hiç teklif aldınız mı, nasıl bakıyorsunuz?  
 
İhracatımız arttıkça daha çok tanınıyoruz. Avrupa’daki firmalar da buraya gelmek istiyorlar ve Türkiye’deki bir firma ile evlilik yapmak istiyorlar. Ancak, tabii bütün bunlar Türkiye’deki koşulların iyileşmesine bağlı. Türkiye’ye yabancı sermaye geldikçe, ambalaj sektörü de gelişecektir.  
 
Biz Korozo olarak pek çok teklif alıyoruz. Korozo, sermaye yapısı kuvvetli bir firma. Dolayısıyla, yabancı sermayeden bir finansal açığı kapamasını istemiyor. Bir yabancı şirketle birleşme yapacaksak bu firmanın bize ya yeni bir pazar sağlaması ya da yeni bir know-how getirmesi gerekiyor. Yoksa bize finansman sağlamak için bir ortak aramıyoruz. Finansal ihtiyacımız olursa, bunun için halka açılmayı tercih ederiz. Birinci önceliğimiz de bu. 1999 yılında halka açılmaya karar vermiştik ama o günkü ekonomik koşullarla bunu gerçekleştiremedik. Bugün ekonomi düzelme yolunda ve yeniden düşünüyoruz.  
 
KOROZO’NUN YENİ STRATEJİLERİ  
 
ABD Pazarına Giriyoruz  
 
Biz hep gelişmiş ülkelerle çalışmayı düşünüyoruz. Çünkü, milli geliri düşük ülkelerde ambalaja ayrılan yatırım çok basit düzeyde kalıyor. Bu ülkelerde ambalajı ambalajlamak için değil, bir şeyi örtmek için kullanıyorlar. Bu anlamda Avrupa planlarımız devam edecek. Yeni pazar olarak ABD’yi hedefliyoruz. Bunun için geçen sene Las Vegas Fuarı’na katıldık. Bu yılın sonunda da Chicago Fuarı’na katılacağız. ABD’ye geçtiğimiz yıl 1 milyon dolara yakın ihracatla seferberliğimize başladık. Yeni oluşacak kapasitelerimizle yeni dünyaya da daha fazla ulaşacağımızı düşünüyoruz.  
 
Sıra Kargoda  
 
Gelişmiş ülkeler ambalajın önemini anlamış durumdalar. Ambalaj, bir anlamda ürünü sattıran unsur. Yapılan istatistiklere göre, bir markette tüketicinin ürünlere bakma süreci yarım dakikadan az. Şöyle bir gözden geçiriyor ve gözüne ilk çarpanı alıyor. Biz de bu anlamda müşteri talebini karşılayan ürünlere yöneliyoruz. Örneğin, bu sene kargo torbaları üretmeye başladık. DHL’in Avrupa ihalesini aldık.  
 
Bankalara Özel Torba  
 
Bunun dışında bankalarla çalışmaya başladık. Onlara da önemli evrakların ya da paraların taşındığı torbalar üretiyoruz. Bu torbalar ancak kesilerek açılıyor, bir bantla kapatılıp herkesin açabilmesine olanak vermiyor. Bundan sonra da yeni ürünler geliştirmeye devam edeceğiz.  
 
Flexıbel Ambalaj Önemli  
 
Flexible ambalaj konusu çok geniş bir konu. Bu anlamda bizden neyin ambalajlanması istenirse, onu ambalajlayabiliriz. Bugün örneğin PVC pencere bantlarını da biz üretiyoruz. Çok ciddi bir ar-ge çalışmamız var. Sürekli olarak sağlamlığı, kaliteyi ve hijyeni sağlayacak teknolojilerin arayışındayız. Dünya plastik üreticileriyle temastayız. Kendi laboratuarımızda en iyisini yakalamaya uğraşıyoruz. Daha incelerek, ambalaj maliyetlerini azaltarak çözümler sunmaya çalışıyoruz.  
 
Avrupa Ambalajı Bize Bırakıyor  
 
Trend Nasıl Değişiyor  
 
Ambalajda trend pek fazla son kullanıcıya bağlı değil. Tamamen ürün sunan firmaların kendi tarzları ve genel moda ile ilgili gelişiyor. Örneğin, bugün Vakko ve Beymen gibi firmalar kendilerini rakiplerinden farklı konumlamak, ön plana çıkarmak için herkesin yapmadığı farklı ürünlere yöneliyorlar. Bu da bir bedel getiriyor. Normal bir torba yerine askılı, ipli bir torba ürettiğiniz zaman maliyet 3-5 kat atıyor. Dolayısıyla, bunu yapabilen firmalar bu bedeli de karşılayabilen firmalar oluyor. Diğer yandan son dönemde kağıt torbaya olan talep artıyor. Biraz çevreci yönlerini öne çıkarmak isteyen firmalar kağıt ambalaj tercih ediyorlar. Birim olarak kağıt torba bir plastik torbanın 3-4 misli maliyette. Bu nedenle hiçbir zaman geniş anlamda plastik torbanın yerine geçemiyor. Kağıt torba sadece bir tarz olarak dikkat çekiyor.  
 
Teknolojimiz Üstün  
 
Teknolojinin kullanımı açısından Türkiye ile Avrupa’nın hiçbir farkı yok. Biz ve bizim gibi firmalar sürekli dünyadaki yeni teknolojileri takip ediyor. Her sene yeni yatırımlar yapıyor. Avrupalı firmalardan hiç aşağı kalır yanımız, yok hatta üstünlüğümüz bile var. Diğer yandan Avrupa ülkeleri ambalajı yavaş yavaş bizim gibi ülkelere bırakıyorlar. Uluslararası fuarlarda en büyük alıcılar Türkler, Ruslar ve diğer gelişmekte olan ülkeler. Bu fuarlarda yeni çıkan makineleri, en son teknolojileri herkesten önce biz alıp, kullanıyoruz. Türkiye’de ve dünyada pazar payımız arttıkça teknolojiye olan yatırımlarımız da artıyor. Sonuçta teknolojik olarak Türkiye Avrupa ve dünyaya hazır. Yeter ki yenilikçilik ruhu ve yatırımcılık kaybolmasın. Zaten bu sektörde lider olmak için her türlü yeni yatırımı takip etmek zorundasınız.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz