Büyük Firmalar Ayakta Kalamıyor

Ümit Özdemir / Tekfen İnşaat Genel Müdürü    Ümit Özdemir, Tekfen İnşaat’ın genel müdürü. İnşaat sektörünün 2002 yılını çok sancılı geçirdiğini söylüyor. Hiçbir yatırımın olmadığını ve b...

1.01.2003 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Ümit Özdemir / Tekfen İnşaat Genel Müdürü  
 
Ümit Özdemir, Tekfen İnşaat’ın genel müdürü. İnşaat sektörünün 2002 yılını çok sancılı geçirdiğini söylüyor. Hiçbir yatırımın olmadığını ve bu durumun en çok büyük firmaları etkilediğine dikkat çekiyor. Birçok büyük şirketin küçülmek zorunda kaldığını belirtiyor. Özdemir, “Biz girip iş alamıyoruz. Doğru fiyatı veriyoruz. Elinde iş olmayan başka bir firma, ihaleye giriyor, kâr, risk payı, vergi koymuyor” diyor.  
 
İnşaat, Gayri Safi Milli Hasıla’dan (GSMH) aldığı yüzde 7.5’lik payla Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri. Ancak, sektör 300’ün üzerinde alanı da direkt veya endirekt etkiliyor. Dolayısıyla inşaattaki küçülmeler birçok alana olumsuz yansıyor. 1998’den beri kötü bir süreç geçiren sektörün küçülme eğilimi 2001’de devam etti. Küçülme trendi 2002’de  sancılı bir sürece dönüştü. Tekfen İnşaat Genel Müdürü Ümit Özdemir, 2002’de pazarın yüzde 5 küçüldüğünü tahmin ediyor. Ona göre, 2003’te de herhangi bir ilerleme veya ani değişim olmayacak.  
 
Ümit Özdemir, "İstikrar devam ederse ve ihale kanunu revize edilip hazırlıklar da buna uygun yapılırsa 2004’te sektörün yavaş yavaş büyümeye başlayıp, pozitif rakamlara ulaşılacağını düşünüyorum” diyor.  
 
5 bin civarında müteahhitin yer aldığı pazarda, büyük şirketler için tehlike sinyalleri çalıyor. Çok yoğun rekabetin yaşandığı sektörde, fiyat kırmalar büyük şirketlere darbe indiriyor. Ümit Özdemir, “Büyük firmalar artık ayakta kalamıyorlar. Çünkü rekabet edemiyoruz” diyerek tehlikeye işaret ediyor.  
 
Tekfen İnşaat Genel Müdürü Ümit Özdemir, inşaat pazarını ve Tekfen İnşaat Grubu’nu Capital'e anlattı:  
 
İnşaat 1998’den beri kendini bir türlü toparlayamadı. 2002’yi nasıl geçirdi? Küçülme trendi devam etti mi?  
 
İnşaat sektörü, 2002 yılını oldukça sancılı geçirdi. Türkiye’deki kamu yatırımlarının kısılması ve özel yatırımların minimal seviyeye gerilemesi bu sürece yol açtı. Kamu yatırımlarında özellikle Hazine’nin kredi kaynaklarını sınırlaması ve yatırımların kısılması nedeniyle çok yavaş bir seyir yaşandı. Bu seyir yeni işlerde ve devam etmekte olan işlerde etkili oldu.  
 
Bildiğim kadarıyla, 2002 için Hazine tarafından konulan tüm projelerin yatırım tavanı 2 milyar dolar seviyesinde. Bu mertebede bir kredi kamu yatırımları için Türkiye’ye aktı. 2001’de bu tavan 5 milyar dolar civarındaydı. Dolayısıyla, talebin yüzde 40’ı bile karşılanamadı.  
 
Bu da şu anda yapılan yatırımların yavaşlamasına neden oldu. Yavaşlama da yatırımlardan elde edilecek katma değerin azalmasına yol açtı. Anlattığım bu nedenler dolayısıyla 2002’de sektörde önemli oranda küçülme oldu. İnşaat, lokomotif bir sektördür. GSMH’nın yüzde 7.5’u inşaat tarafından harcanıyor. Sektördeki küçülme onlarca alana olumsuz yansıyor.  
 
Bu dönemde özel yatırımlarda hareketlilik gözlediniz mi?  
 
Özel yatırımlarda önceden başlayan yap işlet devret modeliyle yapılan santralar devam etti. Bunun dışında hiçbir sanayi yatırımı olmadı diyebiliriz. Ufak çaplı endüstriyel veya tekstile dayalı yatırımlar dışında bir hareket yoktu. Konut alanında da büyük bir durgunluk yaşandı.  
Şu an deprem konutlarının tamamlanmasına gayret ediliyor. Bir de İstanbul’da belediyenin yapmış olduğu birtakım işler var. Konut sektörünün en büyük problemi alt yapıdır. Alt yapı olmadığı zaman konutların pazarlaması, özellikle uydu kentlerin satılması zorlaşıyor.  
 
2002’de pazarın yüzde kaç küçülmüş olabileceğini düşünüyorsunuz?  
 
2002’de takip ettiğim kamu ihaleleri ve özel ihaleleri göz önünde bulundurduğumda sektörün yüzde 5’lik bir küçülmeyle yılı kapatacağını düşünüyorum.  
 
Pazardaki yoğun rekabet sizin gibi büyük firmaları nasıl etkiliyor?  
 
Büyük firmalar artık ayakta kalamıyorlar. Biz artık bu rekabet ortamı içinde herhangi bir işe girip alamıyoruz. Çünkü, işi biz doğru fiyata yapıyoruz.  
 
İhalelerde büyük firmaların kollanması gerekiyor demiyorum. Ancak, Türkiye’deki büyük firmaların yaşaması lazım. STFA gibi duayen bir firma küçüldü. Çünkü, rekabet edemiyor. Biz girip iş alamıyoruz. Doğru fiyatı veriyoruz. Elinde iş olmayan başka bir firma, ihaleye giriyor, kâr, risk payı ve vergi koymuyor. İş yapımı sırasında bu unsurları düzeltirim deyip risk alıyor. Ondan sonra iş yıllarca bitmiyor.  
 
Sektörün büyük oyuncuları olarak hangi firmaları sayabilirsiniz?  
 
Alarko, Doğuş Holding, Enka İnşaat, Limak, Yüksel İnşaat, Güriş ve Kiska gibi öne çıkan, sektörü sürükleyen 10-15 civarında büyük firma var. STFA şu anda krizden kurtulma durumunda. Kutlutaş geçmişte çok büyük bir firmaydı. Bu şirket de şu an geçmişe oranla daha az iş yapıyor. Elinde şu an sadece bir çevre yolu inşaatı bulunuyor.  
 
Ekonominin istikrara kavuşması talepte bir hareketliliğe neden olur mu?  
 
Elbette olur. Ama, yeni kanunun gerektirdiği hazırlıklar yapılmadan herhangi bir ihale yapılması mümkün değil. Yurtdışı kredili işlerde Hazine’nin koymuş olduğu belirli bir finansman var.  
 
Geçen yıl 2 milyar dolardı. Belki bu yıl 2.5-3 olur. Bekleyen birçok proje var. Bunların devam ettirilmesi ve yeni projelere yer açılması çok zor. Dolayısıyla, 2003’de çok büyük bir ilerleme beklemiyorum.  
 
Türkiye’de şu anda devam etmekte olan kaç proje var?  
 
5 bin civarında proje var. Bunların çoğu politik yatırımlar. Devlet bunları akıllı bir elemeye tabii tutarak ayıklamalı. Öncelikler belirlenmeli. Bu önceliklere göre, kıt kaynaklar en iyi şekilde değerlendirilmeli. Elinizdeki kıt kaynağı 5 bin projeye dağıtırsanız hiçbir fayda sağlayamazsınız.  
 
Peki bu şartlar altında inşaat sektörünün tekrar ne zaman büyümeye başlayacağını tahmin ediyorsunuz?  
 
İstikrar devam ederse ve ihale kanunu revize edilip hazırlıklar da buna uygun yapılırsa 2004’te sektörün yavaş yavaş büyümeye başlayıp, pozitif büyüme rakamlarına ulaşılacağını düşünüyorum. Konut sektörünün mutlaka canlanması gerekiyor.  
 
İstanbul’da beklenen büyük depreme hazırlık olarak mevcut boş alanlara ve emniyetli bölgelere büyük konutlar yaparak risk altındaki bölgelerin boşaltılması gerekiyor. Bu konuda yapılmış olan çalışmalar henüz fikir aşamasında. Her yerde konut açığı var.  
Gecekondulaşmayı engelleyip, yok edip, yerine konut yapmak gerekiyor.  
 
Yurtdışı işler sektöre hareket kazandırır mı?  
 
Zaten, Türk müteahhitleri biraz da yurtdışı pazarlar sayesinde ayakta duruyor. Müteahhitlerimiz birçok pazarda bulunuyor. Rusya da orta çaplı birçok iş yapan yatırımcılarımız var. Otel, alışveriş merkezleri yapıyorlar. Bunun dışında Azerbaycan’da iş yapmaya çalışan yatırımcılarımız var ki, bunların başında ilk sırada biz geliyoruz.  
 
Gürcistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan gibi pazarlarda ufak tefek işler yapanların yanında bu pazarlara girmeye çalışan firmalarımız da var. Bu bölgede önemli bir potansiyel olduğu doğru. Ama, birtakım problemler yaşanıyor. Oluşmuş bir sermaye yok. Ancak, petrol ve petrol bazlı endüstrilerde yabancı ortaklı şirketlerin sermaye koyması halinde yapılacak olan işler olabilir. Finansman zorlukları buralarda da karşımıza çıkıyor.  
 
Bunun dışında başka hangi pazarlar var?  
 
Türk müteahhitlerin ilgilendiği pazarlar arasında Suudi Arabistan da yer alıyor. Ancak, bu pazar çok küçüldü. Ürdün ve İsrail pazarlarında çok iş yapamadık. Oradaki şartlar ağır ve zor. Umman’da STFA çalışıyor. İran’da sıcak bir ortam bulamadık. İran’ın Türk müteahhitlerine pek ihtiyacı yok. Onlar daha çok yatırımcı arıyor. Sanıyorum STFA’nın bu ülkede bir liman işi var.  
 
Kuzey Afrika’da geleneksel pazarımız Libya’dır. Cezayir yeni yeni açılıyor. Bu pazarda otoyol ve çeşitli demiryolu işleri olabilir. Fas’ta sadece Doğuş İnşaat iş yapıyor. Orası da zor bir pazar. Balkanlar’da Bulgaristan cazip bir pazar gibi görünmesine rağmen büyük işler yok.  
Onların da parası az. Yerel firmalara iş veriyorlar. Makedonya’da da durum aynı. Bunun dışında Arnavutluk’ta Makyol yol işi yapıyor. Romanya’da küçük çaplı işler oluyor. Büyük yatırımlar yok.  
 
Tekfen yurt dışında hangi pazarlarda çalışıyor?  
 
Azerbaycan’ın milli petrol şirketiyle birlikte Azfen adlı bir yatırım gerçekleştirdik. Orada 500 milyon dolarlık bir iş aldık. Buradaki işimiz Hazar Denizi’ndeki petrol platformu, oradaki liman tesisleri ve Bakü-Ceyhan’ın terminalini kapsıyor. Gürcistan’da 7 milyon dolarlık hastane işini bitirdik. Kazakistan’da 90 milyon dolarlık boru hattı işini tamamladık. Şu anda Gama ile birlikte yeni bir rafineri inşaatına başladık.  
 
Kazakistan’daki petrol sahalarının iyileşmesine yönelik yatırımlarda devlet ile petrol şirketleri arasında bazı problemler çıkınca işler durma noktasına geldi. Kazakistan’da ofisimiz var. Gürcistan’da Geotek isimli bir şirket kurduk.  
 
Suudi Arabistan’da 120 milyon dolarlık çok büyük bir boru hattı işi yapıyoruz. 150 milyon dolarlık su boru hattı işini teslim ettik. Bu ülkede şu anda yeni işler kovalıyoruz. Irak savaşı çıkacağı endişesi ile yatırımlar beklemede. Orada muazzam gaz kaynakları var. Irak pazarının açılmasını bekliyoruz.  
 
Ayrıca, Cezayir pazarını takip ediyoruz. Libya ve Fas’ı deneyeceğiz. Balkanlar’da ise bazı nedenler dolayısıyla başarılı olamadık. 1991’de Alman Özelleştirme İdaresi’nden HMB adlı bir şirket aldık. Doğu Almanya’nın en büyük inşaat şirketiydi. Büyük ümitler bağladık. Maalesef Alman hükümetinin bize satışta gösterdiği anlayışı sürdürmemesi dolayısıyla iş alamadık. Almanya bir hayal kırıklığı oldu.  
 
Türkiye’de nasıl işler yapıyorsunuz?  
 
Şu anda 2 büyük santralın yapımında ortak olarak çalışıyoruz. Sugözü ve Afşin Elbistan B termik santrallerinde çalışan firmalar arasındayız. Fransızlarla birlikte İstanbul Olimpiyat Stadı’nı bitirdik. Şimdi 20 milyon dolarlık kredi paketini yol sorunu için getirdik. Kredi çıkar çıkmaz yolu ve diğer eksiklikleri tamamlayacağız.  
 
Tarsus-Adana-Gaziantep yolunu bitirdik. Şimdi bağlantı yollarını yapıyoruz. Bu otoyolun devamı olan Gaziantep-Bilecik ve Ankara-Pozantılı kısmında da çalışıyoruz. Karadeniz Otoyolu’nda Nurol-Tekfen-Yüksel isimli bir ortaklıkla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.  
Dolayısıyla 4 tane yol, 2 tane santral işimiz var. Bursa’da da birtakım işler yapıyoruz. Tekfen Tower’ın inşaatı sürüyor. Botaş Bakü Ceyhan boru hattı ihale edildi. Tekfen olarak deniz ve kara terminalini aldık. Bu 150 milyon dolarlık bir iş.  
 
Tekfen İnşaat 2002’yi nasıl geçirdi?  
 
Tekfen olarak işimizin aşağı yukarı yüzde 50-55’ini yurt dışından sağlıyoruz. Dolar bazlı ve eskiden devam eden işler olduğu için krizden etkilenmedik. 2002’de 330 milyon dolarlık ciro yaptık. Taahhüt grubunu ve Almanya’daki şirketimizi de dahil edersek ciromuz 400 milyon dolar civarında.  
 
2001’de 280 milyon dolar civarında bir ciro yaptık. Ancak, geçmişte 550 milyon dolarlara çıktığımız oldu. Yine de krizden büyüyerek çıktığımızı söyleyebilirim.    
 
Bu ciro ile holding içinde ne kadar bir pay almış oluyorsunuz?  
 
İlk kurulan şirket inşaattır. Ancak, şu an en yüksek ciroyu gübre grubumuz yapıyor. Tekfen Holding’in 2002 cirosu yaklaşık 1 milyar dolar civarında. Dolayısıyla inşaat grubunun payı yüzde 40 mertebelerinde.  
 
2003’te bu ciro ne olabilir? Nasıl hedefler belirlediniz?  
 
2003’te de eğer yeni bir iş alamazsak aynı rakamlara ulaşmayı hedefliyoruz. Ama, takip ettiğimiz büyük işler var. Fas’ta bir rafineri işine ve Suudi Arabistan’da boru hattı işine hazırlanıyoruz. Azerbaycan’da, Irak’da, Bulgaristan’da ve Kazakistan’da bazı işleri takip ediyoruz. Şu an ki portföyümüzle 2003’te 400 milyon dolar ciro yapmak istiyoruz. Tabii yeni işler alırsak bu rakam daha da yükselecek.    
 
“DUBLE YOLLA CANLANMA BAŞLAYABİLİR”  
 
Duble yol projesi sektöre nasıl bir hareket kazandırır? Projenin başlaması ne kadar bir süre alır?
 
 
Eğer yeni ihale kanunu uygulanacaksa, duble yol projesi hemen başlayamaz.  
Kamulaştıracaksınız, parayı bulacaksınız, kesin projesini hazırlayacaksınız. Böyle bir yolun projesini hazırlamak da kolay bir iş değil. Nereden baksanız bakın projeye başlamanız 1 yıl sürer. 15 bin kilometre yol yapıldığında inşaat sektöründe belli bir canlanma olabilir.  
 
Türkiye’de Özal döneminden sonra 1800 kilometre otoyol yapıldı. Şu anda 1200 kilometre yol da inşaat halinde. Özal 2010’a kadar 10 bin kilometre yol hedefi belirlemişti. Türkiye zaten bir geçiş yolu üzerinde bulunduğu için, yol yapması da gerekiyor.  
 
Edirne’den Halep’e, Edirne’den İran’a, Edirne’den Azerbeycan’a kadar bir geçiş sağlamak zorundayız. Polonya’da Trans Europe Motory( TEM) anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre, Polonya’dan bütün Avrupa’yı geçen birkaç arter var. Bu arterlerden biri de İstanbul’dan geçiyor ve Ortadoğu’ya gidiyor. Bu anlaşmalar neticesinde Türkiye bu otoyolları bitirmek zorunda. Ankara Adana arasında şu anda yapılması gereken 10 paket var. Şu anda sadece 3 tanesi yapıldı.  
 
“TÜRKİYE’DE 5 BİN MÜTEAHHİT VAR”  
 
Sektörün küçülme trendi nasıl bir rekabete yol açıyor?
 
 
Türkiye’de müteahhitler arasında adil olmayan bir rekabet var. Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında müteahhit sayısının çok fazla olduğunu görüyoruz. Müteahhitleri sınıflandırmak gerekiyor. Türkiye’de karne yoluyla bu sınıflandırmanın yapıldığı sanılıyor.  
Bence bu sistem revize edilmeli. 5 bin tane müteahhit pazarda bulunuyor.  
 
Almanya, Fransa, İngiltere gibi, ülkelere baktığımızda sayının 5-10’u geçmediğini görüyoruz. Mevcutların çoğu da birbiriyle birleşti. Çok büyük konsolidasyonlar gerçekleşti. Fransa’da 3 tane büyük grup görüyoruz. Türkiye’de ise herkes müteahhit.  
 
Bilecik-Mekece arasındaki iki yol ihalesine 28 firma girdi. İş ihale edildi. İhale edilen iş Karayolları rakamlarına göre yüzde 60 tenzilatla yapıldı. Bu tenzilatla nasıl iş yapılır? Dolayısıyla devletin mutlaka firmaları sınıflandırması gerekiyor. Geçmişte yapmış olduğu işler, makine parkuru gibi kriterlere göre segmentasyona gidilmesi şart. Bu sistem uygulanırsa herkes kendi becerebileceği işi yapar.  
 
“YENİ İHALE KANUNUN DA REVİZE EDİLMESİ GEREKİYOR”  
 
Türkiye geçmişe nazaran daha istikrarlı bir yapıya kavuştu gibi görünüyor. Bu durum sektörün 2003’e bakışını değiştirdi mi?
 
 
2003’te inşaatta herhangi bir ilerleme veya ani bir değişim beklemiyorum. Yeni bir ihale kanunu var. Bu kanuna göre, dışarıdan getirilen kredili işler hariç, herhangi bir işe başlanılabilmesi için, kesin projelerin yapılması, tahsisatın sağlanması, kamulaştırılmanın bitmiş olması gerekiyor. Ondan sonra ihale yapılıyor. Eskiden olduğu gibi hemen ihale yapamıyorsunuz. En önemlisi de anahtar teslimi esası getirildi. Yani değişken birim fiyatlarla işi belirli bir fiyata aldınız. Yapım sırasında çok değişik faktörlerden dolayı belirlediğiniz bu miktar arttı. Bu durumların önüne geçmek için anahtar teslimi kavramı getirildi. Baştan işin bedelini tespit ediyorsunuz. Bunu yapmak için de kesin projeleri hazırlıyorsunuz. Artık, kimse birim fiyatlarla veya projelerle oynayamıyor. Eğer ihale kanunu uygulanırsa, bu sistemle çalışabilecek hazır bir portföy yok. Ne kesim projesi bitmiş büyük bir ihale ne de kamulaşması bitmiş yer var. Kamulaştırma çok büyük bir problem. Yeni kanuna göre, mal sahibi ile kesin anlaşmadan, ücretini vermeden kimsenin arazisine giremiyorsunuz. Mal sahibinin elinde böyle bir silah olması çok zorlayacaktır. Yeni kanunda hükümetin bu konuları revize etmesi gerekiyor.  
 
 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz