Finans Hattı

DENETİM ŞİRKETLERİNİN ZOR KARARI Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesine alınan bankaları denetleyen şirketlerin başı dertte. Bu şirketlerin denetim görevini tam olarak yapmadıklarına yöne...

1.02.2001 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

DENETİM ŞİRKETLERİNİN ZOR KARARI

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesine alınan bankaları denetleyen şirketlerin başı dertte. Bu şirketlerin denetim görevini tam olarak yapmadıklarına yönelik suçlayıcı iddialar ortaya atılıyor. Ancak, denetim cephesinden henüz bir açıklama gelmiş değil. Sessizliği tercih edip, savunma yapmama yolunu seçtiler.

Bu iddialar için bir denetim şirketinin partneri konumunda bir üst düzey yöneticiyle görüştük. O da, bize, sistemin işleyişi anlattı, ortaya atılan iddialar için görüşlerini söyledi:

“Denetim şirketleri arasında lokal çalışanlar var, global olarak çalışanlar var. Bunlar arasında sadece Arthur Andersen ve Price WaterhouseCoopers global faaliyet gösteriyor... Bu şirketler sigorta primlerini ödüyor. Böylece, ortaya çıkacak riskler nedeniyle oluşacak tazminatı, yurtdışı merkezinden karşılayabiliyor.

Ancak, diğer şirketler lokal olarak çalışıyorlar ve yabancı şirketlerin şubesi gibi işlev görüyor. Dolayısıyla bu şirketlerin merkezleri, bu tür tazminatları kabul etmiyor. Geçtiğimiz yıl Amerika’da batan bir bankadan dolayı, Ernst&Young, ödediği tazminatlardan dolayı zor duruma düştü. Denetim şirketleri için olması gereken de o. Yani, herkes sorumluluklarını üstlenmeli.”

Ancak, aynı yöneticiye göre, fon bünyesinde bulunan bankaları denetleyen şirketler konusunda peşin hükümlü olmamak gerekiyor. Üstelik bunun altını çizerek belirtiyor. Ardından da hazırlanan raporlar ve süreçle ilgili şu bilgileri veriyor:

“Belki de denetim raporlarına belirlenen usulsüzlükleri yazdılar. Bunu BBDK, Merkez Bankası gibi kurumlar bilir. Çünkü, bu raporlar onlara, istedikleri formatta gidiyor. Örneğin, SPK’nın istediği format farklı, Merkez Bankası’nın kabul ettiği farklı. Merkez Bankası, çok ayrıntılı bir formatta raporları istiyor. Bu yüzden onların raporları çok kalın oluyor. Bu raporda bütün detayları içeriyor.

Bir de uluslararası muhasebe standartlarına (UMS) göre hazırlanan raporlar var. Bunu da banka isterse yapıyoruz. Bu iştirakleri de kapsayan konsolide bir bilanço çalışması olduğu için ödenen ücret de yüksek oluyor. Bu tür çalışmanın bedeli 100 bin dolardan aşağı olmuyor. Bu yüzden her banka istemiyor. Ancak, bence en doğrusu UMS türü raporlar. Çünkü, hem iştirakleri de konsolide ediliyor, hem de rakamlar enflasyondan arındırılıyor ve gerçek bilanço ortaya çıkıyor.

Belki de bu denetim şirketleri, bütün detayları raporlarına yazdılar. Ne yaptıklarını bilmeden, raporlara bakmadan onları suçlamak doğru değil.”

TEB-CİTİBANK ORTAKLIĞINDA SONA DOĞRU

Türk Ekonomi Bankası (TEB) ile Citibank arasında yapılan ortaklık görüşmelerinde mutlu son yaklaştı. Her iki bankanın yetkilileri arasında süren pazarlıkların ocak ayı sonu, şubat başında tamamlanabileceği söyleniyor. Edinilen bilgilere göre, anlaşma maddelerinin yazım aşamasına gelindi ve 1-2 haftalık bir süre zarfında anlaşma maddeleri hakkında açıklama yapılacak. Belki de bu satırların okunduğu dönemde sözünü ettiğimiz süreç tamamlanmış olabilir.

Türk Ekonomi Bankası’nın yönetim kurulu başkanı Yavuz Canevi, daha önce yaptığı açıklamada, çoğunluk hissenin Citibank’a verileceğini söylemişti. Anlaşma maddeleriyle ilgili bir bilgi yok ama çoğunluk hisse oranının Citibank’a geçecek olmasına rağmen, bankanın yönetimi 2 yıl boyunca TEB tarafında kalacak.

Bu arada Citibank’ın TEB dışında, başka bankalarla da ilgilendiği söyleniyor. Citibank, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesindeki bankalar için teklif vermedi. Ancak, Türkiye’de TEB’le yetinmeyeceği ifade ediliyor. Citibank kökenli bir bankacı, “TEB’le Citibank Türkiye birleşecek. Ancak, bununla yetinmeyecekler ve ilk 5 büyük bankaya rakip olacak bir yapıyı oluşturacaklar” diyor.

Pazarlık görüşmelerini yürüten bir başka banka olan Societe Generale adına Price WaterhouseCoopers denetçileri, bankanın 2000 yılı bilançosunu incelemeye başladı. Ocak ayının ikinci yarısından itibaren başlayan çalışmaların, Şubat ayının ortasına kadar tamamlanması hedefleniyor. Ardından 2 bankanın yetkililerinin pazarlıklara nokta koymak için bir araya gelmesi bekleniyor.

DEMİRBANK’TA BİLİNMEYENLER

Demirbank’la ilgili söylentiler, spekülasyonlar bitmek bilmiyor. Bir taraftan da eski patron Halit Cıngıllıoğlu��nun bankayı geri almak için uğraşları devam ediyor. Bu yüzden çeşitli formüller üzerinde çalışmalar yapılıyor. Sözü edilen formüllerden en güçlüsü, Cıngıllıoğlu’nun bir konsorsiyum oluşturarak bankaya yeniden talip olması.

Bütün bunlar yaşanırken, diğer  taraftan Citibank ve HSBC gibi iki dev bankanın da Demirbank’la ilgilendikleri söyleniyor. Financial Times gazetesinde, HSBC’nin teklifini geri çektiği haberi yer aldı. Bir bankacıya göre, Halit Cıngıllıoğlu ile toplam 1 milyar dolarlık değer üzerinde anlaşan HSBC, bankanın fon bünyesine alınmasından sonra teklifini çok aşağı çekti ve BDDK’ya 200 milyon dolar önerdi. Ancak, bu teklif Zekeriya Temizel tarafından kabul görmedi. Ardından ikinci görüşme talep edildi. Bu görüşmede, rakam 400 milyon dolara çekildi. Fakat, bankanın bu yaklaşımı Temizel’in hoşuna gitmedi.
Demirbank, henüz satış aşamasına gelmediği için BDDK’ya resmen başvuran bir grup yok. Ancak, ilginin bu banka üzerinde yoğunlaştığı da biliniyor.

BBDK da 25 Ocak Perşembe akşamı yaptığı açıklamada, Demirbank’ın sahip olduğu portföyü fonlama olanaklarına sahip, gerekli sermayeyi koyabilecek yatırımcılar arasından teklif alma yöntemiyle satılacağını ilan etti. Açıklamayı değerlendirenler, kurulun değerlendirmesi için “Büyük bankaları, özellikle de yabancı büyük bankaları tarif ediyor gibi” yorumunu yapıyor.

Cıngıllıoğlu, bir yabancı ve büyük bir yerli grupla kurduğu konsorsiyumla bir taraftan Demirbank’ı geri almaya çalışırken, diğer bankası Ulusal Bank’ta sermaye artırımına gitti. 200 milyon dolarlık bu sermaye artırımı, sektörde kafaları karıştırdı. Şube sayısı sınırlı olan Ulusal Bank’a yapılan 200 milyon dalarlık sermaye artırımı, soru işaretleri yarattı. Bir bankacı, “Eğer para varsa, ki var gibi gözüküyor, neden Demirbank’a koymadı da, bankasını kaybetti. Ulusal Bank’a bu para konulduğuna göre, bu para var gözüküyor” diyor.

OSMAN TUNABOYLU SUÇLAMALAR İÇİN NE DİYOR?

Ziraat Bankası Genel Müdürü Osman Tunaboylu, Ocak ayında Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla basınla sohbet toplantısı düzenledi. Tunaboylu, toplantıda, 2001’e girerken bankacılığın içerisinde bulunduğu durumu özetleyen ve beklentileri aktaran bir konuşma yaptı. Ardından da gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Tunaboylu, Ziraat Bankası Genel Müdürlü görevine getirilmeden önce Hazine Müsteşar Yardımcılığı görevini yürütüyordu. O dönemde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) henüz kurulmamıştı ve dolayısıyla bankaların denetim sorumluluğu Hazine Müsteşarlığı’na aitti. Bankaları denetleyen Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü de müsteşar yardımcısı Tunaboylu’ya bağlıydı. Dolayısıyla, şu anda TMSF bünyesinde bulunan bankalara gönderilen Hazine Müsteşarlığı antetli uyarı yazılarında Tunaboylu’nun da imzaları bulunuyordu...

Fon bünyesine alınan bankaların sahip ve yöneticileri hakkında açılan davalar dikkat çekerek, bankaların içinin boşaltılması konusunda bürokratların sorumluluğunun sorguladığını anımsattığımızda, şu yanıtı verdi: “Hayatımda bile bile yanlış yapmadım. İnsanlar kusur yapabilir, sonuçta ben de bir insanım. Yaptığınız doğru ise gönül ferahlığıyla imza atarsınız. Her toplum içerisinde yanlış yapanlar olabilir. Ama kimin sorumluğu varsa, herkesin hesap vermesi taraftarıyım. Buna ben de dahilim."

KENTBANK YÖNETİMİNDE OPERASYON

Süzer Holding bünyesindeki Kentbank’ın üst yönetimi yeniden yapılandırılıyor... Genel müdür Veysel Bilen’in eski bankası Toprakbank’tan transfer ettiği iki genel müdür yardımcısı, bankadan ayrıldı. Kentbank’ın genel müdür yardımcılarından Fethullah Açıl ve Mustafa Ekiz, ocak ayının ikinci haftasından itibaren Kentbank’la bağlarını kopardı. Her iki genel müdür yardımcısının yerine bir atama yapılmazken, sorumluluk alanları, diğer genel müdür yardımcıları arasında paylaştırıldı.

Bu arada üst yönetimdeki operasyon, alt birimlere de yansıdı. Yine Toprakbank’tan transfer edilen bir bölge müdürü ve 23 şube müdürünün de sözleşmeleri fesh edildi. Bazı şubelere bünye içerisinde yeni atamalar yapılırken, tasarruf tedbirleri doğrultusunda bazı şubelere müdür atanmadı, müdür yardımcılarının sorumlukları artırıldı. Kimi söylentilere göre, banka bünyesinde tasarruf önlemleri doğrultusunda yeni istifa ve işten çıkarmalar sürpriz olmayacak...

Bu arada, EGS Bank Genel Müdürlüğü görevinden ayrılan Ragıp Yergin’in Kentbank’a geleceği yönündeki iddialar da doğruluk kazanmadı. Tarişbank ile birleşme hazırlığında olan EGS Bank’tan ayrılan Yergin’in, Süzer Holding’in dış ilişkileri için düşünüldüğü ve atamanın henüz kesinlik kazanmadığı öğrenildi.

“SUÇ BENİM DEĞİL!”

Geçtiğimiz sayıda, haklarında tutuklama kararı olduğu için ortadan kaybolan bankacılara yer vermiştik. İsmail Emen, eşinin tedavisi için bulunduğu Amerika’dan henüz dönmedi. Sami Erdem’in de ABD’de tedavi gördüğü söyleniyor.

Ancak, uzun süredir Şükrü Karahasanoğlu’nan ses seda çıkmıyor. Tanıyanlar da ondan haber alamıyorlar. Cep telefonunu da kapatan Karahasanoğlu, kimseyle konuşmamaya özen gösteriyor. Onunla konuşanlar da hiçbir şekilde bilgi vermeye yanaşmıyor.

Ancak, geçtiğimiz günlerde Karahasanoğlu ile ilgili ufak-tefek bilgi kırıntıları bize yansıdı. Karahasanoğlu’nun kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediği ifade edildi. Bir bankacının aktardığına göre, Karahasanoğulu, “Herkes beni suçluyor ama suç benim değil. Suç, bu bankaları taksitle satanlarda. Ben mevduat toplarım. Mevduat topladım ve bu paralarla taksitler ödendi” diyerek kendisini savunuyor.

Aslında, bu üslup tam Karahasanoğlu’na göre. Çünkü, Etibank Genel Müdürlüğü döneminde, mevduat faizlerine çok yüksek faiz verdiklerini anımsattığımızda, şu yanıtı vermişti: “Tabii ki vereceğim. Çünkü, paraya ihtiyacımız var. Yakında Özelleştirme İdaresi’ne taksit ödemesi yapacağız. Bunu sadece biz değil, herkes böyle yapıyor. Sen bankayı alanların parayı ceplerinden ödediklerini mi zannediyorsun?”
 
FİBA BANK’TAN SANAL ATAK

Türkiye’nin ilk sanal bankası olma yarışında Finansbank’ın patronu Hüsnü Özyeğin, bir adım öne geçti. Doğuş Grubu’nun bir süre önce Körfezbank bünyesinde ilk sanal banka çalışmaları yeni bir döneme girdi. Bankanın kuruluşu için çalışan ekip küçülürken, çalışmaları yürüten Fuat Erbil, Garanti Bankası’ndaki eski görevi olan genel müdür yardımcılığına geri döndü.

Doğuş Grubu’nda bankayla ilgili çalışmalar devam ederken, Fiba Bank, Mart ayından itibaren Türkiye’nin ilk sanal bankası olmaya hazırlanıyor. Hüsnü Özyeğin’in geçtiğimiz yıl satın aldığı Türk Sakura Bank’ın adı Fiba Bank olarak değiştirilmişti. El değiştirme operasyonunda sonra banka yeniden yapılandı ve teknik altyapı oluşturuldu. Banka, mart ayından itibaren sadece internet bankacılığı yapan Türkiye’nin ilk internet bankası haline gelecek.

K LEASİNG’TEN AÇIKLAMA

Geçtiğimiz sayıda “Kapital Sigorta’dan portföy devri” başlıklı yazıya K Leasing’ten bir açıklama geldi. Açıklama şöyle: “K Finansal Kiralama ve K Factoring şirketlerimizden de bahsederek tasfiye edildiği ifade edilmiştir. Oysa her 2 şirketimiz de faaliyetini sürdürmektedir. Türkiye ve dünya ekonomisindeki durgunluk ve hatta krizler göz önünde bulundurulduğunda her şirketin alabileceği kriz yönetimi tedbirleri şirketimizce de alınmıştır. Bu tedbirler, şirket faaliyetlerini küçültme ve nakit yönetimi doğrultusunda alınmış ve uygulanmıştır. Dolayısıyla tasfiye olarak adlandırılmaza ve piyasa koşullarında her sağduyulu önünü gören şirketçe yapılabilecek uygulamalardır. Gelişmeleri tasfiye olarak adlandırmak mevcut duruma ve hukuka aykırı bir yaklaşımdır.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz