Stok Azaldı Devir Hızlandı

Dünyada stoktan satışlar yüzde 25 düştü. Türkiye’de ise önde gelen sektörlerde stok tutma sürelerinde yüzde 50’nin üstünde azalma var. Bunu tetikleyen en önemli faktör, düşük enflasyon. Yüksek enfl...

1.08.2004 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Dünyada stoktan satışlar yüzde 25 düştü. Türkiye’de ise önde gelen sektörlerde stok tutma sürelerinde yüzde 50’nin üstünde azalma var. Bunu tetikleyen en önemli faktör, düşük enflasyon. Yüksek enflasyonun kapattığı hataların maliyeti artık daha yüksek. Uzmanlara göre “gerçek ticaret” dönemi şimdi başladı. Şirketler yeni entegre çözümler üstünde çalışıyor. Bu sistemlerin stok tutma süresi ve maliyette önemli düşüşler yaşanmasına neden olacağı konuşuluyor.  
 
Yıllardır sürekli yüksek olan bir enflasyonla yaşamaya alıştık. Bu dönemlerin şirketler için de yarattığı alışkanlıklar vardı.Türkiye’de stoktan para kazanmak bu alışkanlıklardan biriydi. Son yıllarda tablo değişti. Enflasyonun düşmesi ile birlikte, stokta mal tutmanın maliyeti, her sektör için ağırlaşmaya başladı. Uzmanlar, böylece stok yönetiminin öneminin arttığını gerçek ticaret yapma devrinin başladığını söylüyor. Şirketler düşük stokla çalışmayı öğrenmeye çalışıyor. Hemen hemen her sektörde stok tutma süreleri düşüyor. Önümüzdeki yıl için hedefleri ise bu süreleri daha da aza indirmek yönünde.  
 
Dünyada da stok tutma sürelerinde düşüş var. Ernst&Young’ın yaptığı bir araştırmaya göre, stoktan günlük satışlar, 2003’te bir önceki yıla göre yüzde 25 düştü. Tutulan stok sayısındaki azalma, devir sayısının yüzde 21 artmasına neden oldu. Dünyadaki bu değişimi tetikleyen en önemli etken, şirketlerin maliyetleri düşürürken, müşterilerine de daha hızlı yanıt vermek istemesi.  
 
Türkiye’de önemi neden arttı?  
 
Çilek Mobilya Genel Müdürü Muzaffer Çilek, Türkiye’de de stok yönetimine bu dönemde önem verilmesinin nedenini düşük enflasyona bağlıyor. Ona göre, yüksek enflasyonun olduğu dönemlerde, yüksek stok oranlarıyla çalışmanın bir olumsuzluğu yoktu. Hatta pek çok durumda bunun avantajı vardı.  
 
Sadece mobilya sektöründe değil, artık tüm sektörlerde stok tutmak riskli bir hal aldı. Uzmanlar, önümüzdeki dönemde de şirketlerin stok tutma sürelerini minimum seviyeye düşürmek için çalışmalar yapacağı görüşünde. Çünkü, rekabet şartları şirketleri buna zorluyor. Enflasyonun düşük olduğu dönemlerde, stok tutmanın bir avantajı kalmadığı gibi, maliyetleri artırması, tüketiciye zamanında hizmet verilememesi gibi nedenlerle, dezavantaj haline geldi.  
 
Stok yönetim modeli değişti  
 
Türkiye’de pek çok firmanın stok yönetim anlayışı, satın almadaki fırsatları kaçırmamaya yönelikti. Bu nedenle şirketler krizlerde zarar gördü. PWC Kıdemli Müdürü Fikret Sebilcioğlu, son yıllarda firmaların stok yönetim yaklaşımlarını entegre sistemlere dayalı olarak yapmaya başladıklarını söylüyor. Daha önceki dönemlerde klasik stok yönetiminin kısa vadeli yöntemlerle ele alındığına değiniyor. Ona göre, bu sistem şirketlerin işletme sermayesinin ağırlıklı olarak stoğa gömülmesi sonucunu doğurdu.  
 
Sebilcioğlu, şirketlerin çoğunun ağırlıklı olarak kağıt üzerinde yürüyen ve anlık bilgi vermekten uzak basit işleyişler ile stoklarını yönettiklerini söylüyor. Bu durumun, ihtiyaç planlaması yapılmadan ele alındığını belirtiyor. Sebilcioğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Eskiden stok yönetimi şirket içindeki diğer fonksiyonlarla entegre çalışmıyordu. Kağıt üzerindeki stok bilgileri miktar ve tutar olarak doğruları yansıtmıyordu. Fiziksel açıdan bakıldığında ise geleneksel stok yönetimi, istiflemenin belli bir sistematiğe dayandırılmadığı, ambar sistemlerinin olmadığı bir yapıdaydı. Günümüzde ise düşen enflasyon ve dalgalı kur sistemi şirketlerin stok yönetimlerinde yenilik yapmasına neden oldu. Artık her sektörden şirketin önceki dönemlere göre daha rasyonel davranmaya başladığını söyleyebiliriz.”  
 
Minimum stokla çalışma dönemi  
 
Mobilya sektörü stok maliyetlerinin yüksek olduğu sektörler arasında yer alıyor. Sektör içindeki vade farkları da maliyetlere yansıyor. Sektörde yüzde 3 ila 5 arasında değişen aylık vadeler uygulanıyor. Çilek Mobilya Genel Müdürü Muzaffer Çilek, stok maliyetlerinin üzerinde fiyat artışları olduğu dönemlerde enflasyon yüksek olduğu için avantaj sağlayabildiklerini söylüyor. Geçmişte bayiler yerine stokları ana firma olarak kendilerinin tuttuklarını belirtiyor.  
 
Bu durumun da firmaya bir yük getirmediğine değiniyor. Çilek, günümüzde ise tam zamanlı üretim ve minimum stokla çalışmanın önem kazandığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Bu nedenle, stoksuz çalışmayı öğrenmeyi hızlandırdık. Çalışanlarımızın da stok yönetimi konusunu araştırıp, öğrenmelerini sağlıyoruz.  
 
Artık stok tutmayı bizim yerimize zamanında ve gerektiğinde sağlamaları adına tedarikçilerimize bıraktık. Şimdi tüm iş süreçlerinin verimliliği ve hızı çok önem kazandı.  
Biz de bu konuda verimlilik çalışmaları yaparak, üretim içerisindeki süreyi 4 haftadan 2 haftaya düşürdük. En önemlisi sıfır stokla çalışmayı kendimize hedef koyabilecek inanca sahip olduk.”  
 
Enflasyon hataları kapatıyordu  
 
Türkiye’nin en önemli bayilik ağına sahip şirketi ve 400’ün üzerinde ürünü bulunan Arçelik, stok yönetiminde farklı bir model izliyor. Sistem, satışların anında görülmesini, üretim programının ve ürün politikasının düzenli işlemesini sağlıyor. Aynı zamanda bayinin elindeki stoklar izlenip, müşteriye söz verilen stok görülebiliyor. Arçelik bu sistemle stok seviyelerinde önemli düşüş sağlamayı amaçlıyor.  
 
Arçelik Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Şirzat Subaşı, bu sistemle yapılacak kampanyaların da verimliliği artıracağını söylüyor. Eskiden stok tutma sürelerinin çok daha uzun olduğunu belirtiyor. “Ürün stokları için 1 ay süre verdiğimiz bile oluyordu” diyen Subaşı, eskiden enflasyonun hataları kapattığını söylüyor. Subaşı, sözlerini şöyle sürdürüyor:  
 
“Bir şirketin alması gereken ürün miktarında hata yaptığını düşünün. Bu durum şirketin yanlış borçlanmasına neden olur. Yine de eskiden iki ayda bir gelen yüklü zamlar nedeniyle, firmalar neredeyse iyi ki bu hatayı yapmışım diyordu. Bugün hala hepimizde, özellikle ticaret yapan kurumlarda enflasyon döneminin ticari alışkanlıkları var. Ama artık yeni dönemde durum farklı bir hale geldi. Bu nedenle çok titiz takip yapmak gerekiyor.”  
 
Artık gerçek ticaret zamanı  
 
Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde stok tutmanın avantajlı olmasının nedeni, şirketlerin alırken kazanmalarıydı. Stoğu tutmak da bu nedenle kazançlı olabiliyordu. Benetton Türkiye Genel Müdürü Zeynep Selgur, şu anda durumun tam tersine döndüğünü söylüyor. Stok yönetiminin artık her şirket için daha fazla önem kazandığına değiniyor. Stoğun şu anda şirketler için en önemli konu olduğunu söyleyen Selgur, “Stoklarınızı en hızlı şekilde çevirmeniz gerekiyor. Eskiden kimin bu konuda iyi olduğu belli değildi. Fazla kumaş alsanız ve satamasanız da bir sonraki sezonda enflasyon oranında fiyat koyup malınızı satabiliyordunuz. Şimdi öyle değil” diye konuşuyor.  
 
Selgur’a göre, artık gerçek ticaret kuralları uygulanmaya başlandı. Tüketicinin bilinçlenmesiyle birlikte, ticarette yanlış yapma şansı ortadan kalktı. Önümüzdeki dönemde işini doğru yapanların pazarda yer almaya devam edeceklerini söyleyen Selgur, Benetton’un stok yönetimini şöyle özetliyor: “Benetton sezonda iki koleksiyonla çalışıyor. Bizim Türkiye’de üretim yapma hakkımız var. Bu nedenle biz bu iki koleksiyona ilave iki koleksiyon daha çıkarıyoruz. Bütün koleksiyon için hedef sevk tarihleri veriyoruz. Bu sayede satın alma ve üretim planlamasını daha doğru yapabiliyoruz. Son bir yıldır böyle çalışarak stok devir hızımızı yükselttik. Şu anda ürün stoğumuz yüzde 2, hammadde stoğumuz da yüzde 1’lerde seyrediyor. Kendi işlettiğimiz mağazalardan toplam sipariş oranının yüzde 10’larda olduğunu düşünürsek, bizim yüzde 12 gibi bir stok maliyetimiz oluyor.”  
 
Stokta optimum nokta önemli  
 
Profilo Telra son dönemde stok maliyetleri konusunda çalışmalarına hız vermiş başka bir şirket örneği. Şirketin stok yönetim modeli, stoklama maliyetlerini en aza indirmek ve stoğa yönelik bağlı sermayenin en düşük seviyede tutulması üzerine kurulu. Profilo Telra Grup Başkan Yardımcısı Göksen Körezlioğlu, ürün teslimatında herhangi bir sorun yaratmayacak optimum stok seviyesini tutmayı hedeflediklerini söylüyor. Profilo Telra’nın son 5 yılda stok tutma süresini 30 günden 21 güne çektiklerini belirtiyor. Sektörde stok tutma maliyetlerinin döviz bazında yıllık yüzde 6 olduğuna değiniyor. Yurt içi bitmiş ürün stok tutma maliyetinin olası kur harekelerine göre değiştiğini söylüyor.  
 
Kozmetik sektörünün önemli markalarından L'Oreal’in stok yönetim stratejisi ise, belli parametrelere göre stok seviyelerini optimize etmek üzerine kurulu. Şirket, stok tutma maliyeti ve satış noktalarında stoksuzluktan dolayı yok satma maliyeti arasındaki hassas dengeyi gözetmeyi amaçlıyor. L’Oreal Türkiye Dağıtım Merkezi Müdürü Fırat Meriçer, L’Oreal’in sadece enflasyona bağlı kalmadan stok yönetiminde önlemler aldığını söylüyor. Ona göre şirketlerin dış ekonomik etkenlerden bağımsız olarak stok seviyelerini minimize etmeyi amaçlamaları gerek. Meriçer, L’Oreal’in bu stratejisiyle stok tutma sürelerini 2000 yılına göre yüzde 25 düşürdüğünü söylüyor.  
 
Model eskimesi stokları etkiliyor  
 
IT sektöründe donanım tarafında iki satış yaklaşımı var. Bayilik aracılığıyla satış gerçekleştiren şirketlerin yanında, direkt satış yapan firmalar da var. Satış modelinde örnek gösterilen Dell’in sistemini Türkiye’de uygulamaya başlayan Boğaziçi Yazılım direkt satış teknikleriyle ilerleyen bir şirket. Boğaziçi Yazılım Genel Müdürü Özgür Şenel, bu modelle üretim ve lojistik arasında ciddi bir akış sağlanabildiğini söylüyor. Sistemin fabrikada üretim sırasında bile stok tutmaya gerek bırakmadığını belirtiyor. IT sektöründeki stok tutma maliyetlerinin büyüklüğüne değinen Şenel, rakiplerin, eldeki ürün stoklarının aynısını piyasaya sunabildiğini söylüyor. Bu nedenle ürün fiyatlarının birden ucuzladığını belirtiyor. Şenel, sözlerini şöyle sürdürüyor: “IT’de ürünler çok çabuk eskiyor. Bu nedenle her model için minimum stokla çalışmak gerekiyor. Biz oluşturduğumuz bu yeni sistemle, Türkiye’deki son kullanıcıya en geç 10 gün içinde ürün ulaştırıyoruz. Bundan 5 yıl önce stok tutma sürelerimiz, lojistik çok gelişmediği için 4-5 ayı bulabiliyordu. Bugün ise en fazla 10 gün stokta mal tut uyoruz.”  
 
Enflasyonun düşmesinin de stok tutma sürelerinde etkili olduğunu söyleyen Şenel, “Önümüzdeki dönemde bütün şirketler stok tutma sürelerini düşürmek zorunda. Aksi taktirde bu maliyeti fiyatlarına yansıtmak zorunda kalırlar. Tüketicinin bilinç düzeyinin arttığını düşünürsek, böyle bir durumda da rekabette ayakta kalabilmeleri zorlaşır” diyor.  
 
Envanter yükünde düşüş  
 
Teba Ev Aletleri, üretim stratejisini sipariş almak üstüne kurmuş bir şirket. Pazara ve müşteriye özel üretim yapılmadığı için, siparişi olmayan bir ürün üretilmiyor. Bu nedenle, şirket stoğa üretim gerçekleştirmiyor. Teba Ev Aletleri Grup Başkanı Neşet Serter, malzeme ihtiyaç planlamasını Oracle bazlı entegre sistem üzerinden otomatik olarak yaptıklarını söylüyor. Bir malzemenin siparişinden üretime girişine kadar altı haftalık bir süreye ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. Malzeme siparişlerini ürün siparişlerine göre açtıklarını söyleyen Serter, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Son beş yılda stoklarımızı minimum seviyede tutmak için ciddi çalışmalar yaptık. Bunun sonucunda, 2000 yılında 76 gün olan toplam stok seviyemiz 2003 yılında 49 güne geriledi. 2004’te hedefimiz 30 gün.”  
 
Ford ise stok yönetiminde yenilemeye gitmiş başka bir örnek. Şirket, 1999 yılında uygulamaya başladığı Yeni Malzeme Planlama Sistemi ile stok devir hızını 4 kat artırdı. Şirketin bu sistemlerle sipariş karşılama oranları yüzde 30 artış gösterdi. Acil sipariş karşılama oranı yüzde 96, stok sipariş karşılama oranı ise yüzde 94 olarak gerçekleşti. Şirket uyguladığı stok yönetim modeliyle üretim girdilerinde ve hammaddelerde envanter yükünü 11 günden 2 güne düşürdü. Hattaki araçlar ve mamullerde stok tutma günleri ise 8 günden 0,8 güne düştü.  
 
Stok Tutmada Yeni Eğilimler  
 
PWC İş Yönetim Hizmetleri Müdürü Hakan Ketboğa ve Denetim Hizmetleri Kıdemli Müdür Fikret Sebilcioğlu, son dönemde stok yönetiminde yaşanan değişimleri şöyle özetliyor:  
 
Bütün Süreçler Yenileniyor Maliye ve döviz politikalarının değişmesi ile ekonomik faaliyetlerde önemli değişiklikler yaşandı. Reel sektör, enflasyonun düşme eğilimi ve dalgalı kur rejimi ile birlikte üretim planlaması, satın alma, stok tutma ve fiyatlama politikalarındaki davranışlarını gözden geçiriyor. Bu nedenle önceki dönemlere göre her şirket daha rasyonel davranmaya başladı diyebiliriz.  
 
Rasyonel Stok Yönetimi Enflasyonun göreceli olarak önemli bir düşüş göstermesi ve bununla beraber dövizin durağanlaşması stok politikalarını etkiledi. İleriye dönük istikrarlı bir ekonomi beklentisi ve fiyat artışlarına dayalı vade farkları stok tutma avantajlarını ortadan kaldırdı. Elde tutulan stoğun ileride yüksek fiyatlara satılarak kâr elde etme beklentisinin ortadan kalkması şirketleri daha rekabetçi olmaya itti. Buna bağlı olarak reel sektörde ileriye dönük stok tutma politikaları yerini rasyonel stok yönetimine bıraktı.  
 
Hedef, Düşük Maliyet Bu rekabetçi koşullar altında şirketler kârlılıklarını korumak veya artırmak için etkin stok yönetimi ile daha düşük maliyet sağlamayı amaçlıyorlar. Satışını doğru tahmin edebilen şirketler, stok yönetiminde en büyük ve en önemli unsuru başarmış sayılır. Zaten gerisi bu satışları doğru miktarda, doğru zamanda ve en ekonomik yollarla temine dayanıyor.  
 
Sektörlerin Stok Plotikasını Neler Etkiliyor?  
 
Beyaz Eşya:
Sektörde stok kalemleri oldukça fazla. Yedek parça stok gamının çok geniş olmasından dolayı stok çok büyük olabiliyor. Garanti ihtiyaçlarının çabuk karşılanması ihtiyacı ve tamir bakım parçalarının yükü de stokta fazlalık olmasına yol açıyor.  
 
Otomotiv: Otomotiv sektörü en fazla stok tutan sektörler arasında yer alıyor. Aracın üretimi bittikten sonra bile, üretici firmanın ilgili aracın yedek parçalarını 10 yıl bulundurma zorunluluğu var.  
 
Gıda: Geçerlilik tarihi, mevsimsellik, ağır ambarlama ve nakliye maliyetleri gibi unsurlar stok tutma politikalarının belirlenmesinde önemli. Yiyecek-içecek sektörü üreticilerine bakıldığında satış maliyeti yüzdesi cinsinden envanter maliyetlerinin bitmiş ürün için yüzde 20, ara mamul için yüzde 10 ve hammadde için yüzde 8 civarında olduğu görülüyor.  
 
Perakende: Sektör stok politikasının gücünü dağıtımından alıyor. İşletme sermayesi yönetimi politikaları ile uzun vadelerle satın alım yapılıyor. Bu nedenle az stok tutuluyor ve kısa vadelerde satış yapılıyor. Firmaların bazıları stok yönetim politikalarında işletme sermayesini minimize etmeyi birinci öncelik olarak belirliyor.  
 
Mobilya: Mobilya sektöründe müşteriyi bekletmemek adına, firmalar ürünü stoklarında hazır bulundurmak zorunda. Avrupa’da durum daha farklı. Bu bölgelerde tüketiciler mobilyayı aldıktan sonra 4 ila 6 hafta arası bir süre bekleyebiliyor. Stok tutma süresi firmanın üretim potansiyeli, kapasitesi, mevcut bayi ağına göre değişkenlik içeriyor.  
 
Elektronik: Elektronik sektöründe ortalama stok tutma oranı malzeme grupları ve ürün toplamı için yıllık yüzde 11. Sektörün stok tutma maliyeti döviz bazında aylık yüzde 0,5. Yurt içi bitmiş ürün stoğu tutmanın maliyeti olası kur hareketlerine bağlı olarak değişiyor.  
 
Kozmetik: Kozmetik ürünleri nispeten bedeli yüksek ürünler arasında yer alıyor. Bu nedenle sektördeki tüm firmalar, minimum stokla çalışmaya yönelik hareket ediyorlar. Sektörde ideal rakam, firmanın kozmetik sektörünün hangi segmetinde olduğuna, satış kanalı yapısına ve tedarik kaynaklarına göre değişiyor.  
 
IT: IT sektöründe model eskimesi en büyük sorun. Şirketler stoklarında tuttukları bir malın, rakip tarafından piyasaya sürülmesiyle büyük kayıplarla karşılaşabiliyor. Bu nedenle minimum stok tutmak için çalışmalar yürütülüyor.  
 
Enflasyon Dikkate Alınmalı  
 
PWC / Fikret Sebilcioğlu  
 
Enflasyonun stok maliyetleri üstündeki etkisi nedir?
 
 
Enflasyon, şirketlerin fiktif kâr yaratmasına neden oluyor. Şirketler enflasyonist ortamda geçmiş tarihlerde düşük fiyatlara almış olduğu mal ve hizmetleri daha ileri bir tarihte sattıklarında enflasyon nedeniyle kazanç elde ediyorlar. Bunun nedeni, o malı yükselmiş olan nominal fiyatlardan satabilmeleri ve alış fiyatı artı stok maliyeti ile satış fiyatı arasında önemli ölçüde farklar oluşmasıdır. Bu farklar da dönem sonu kârının artmasına neden oluyor. Böyle bir ortamda enflasyonun etkisinden arındırılmadan yapılacak analiz sonuçlarına göre karar verilmesi çok da doğru değil.  
 
Hammadde ve ticari mallar, bilanço tarihi itibariyle tarihsel değerleriyle gösterilmiş olduklarından parasal olmayan kalem olarak sınıflandırılır. Bu nedenle bilanço tarihi itibariyle TL’nin cari satın alma gücüyle ifade edilmesi gerekiyor. İlk aşamada bilanço tarihi itibariyle elde bulunan stokların hangi dönem alımlarından geldiğinin tespit edilmesi gerekir. Bunun için birinci yöntem stokların dönüşüm hızının hesaplanmasıdır. Diğer bir yöntem ise, stokların yaşlandırılarak hangi aylardan geldiğinin tespit edilmesidir. İkinci aşamada ise, tarihsel stok tutarlarının, tespit edilen satın alma ayına ilişkin enflasyon düzeltme katsayısı ile çarpılmasıdır. Bunun sonucunda stoklar, TL’nin bilanço tarihindeki cari satın alma gücüyle ifade edilmiş olur.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz