“2026 fırsatlar yaratacak”

Sinpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Avni Çelik’le iş hayatındaki 50’nci yılında dünden bugüne büyüme yolculuğunu konuştuk...

13.09.2024 13:40:500
Paylaş Tweet Paylaş
“2026 fırsatlar yaratacak”

Hande Yavuz

[email protected]

33 şirketi ve 2 bini aşkın çalışanıyla Sinpaş Holding, ekonomik kriz sonrasına pozisyon almaya çalışıyor. 50 yıllık tarihleri boyunca hep sıçrayarak değil dengeli büyümeye çalıştıklarını dile getiren Sinpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı AVNİ ÇELİK , bugün de mevcut kadrolarını muhafaza edip üretimlerini sürdürdüklerini ve nakit akışlarını da ona göre ayarladıklarını ifade ediyor. Çelik, 2025’i sabırla bekliyor. “Çünkü başka yapacak bir şey yok” diyen duayen iş insanı, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ben 2025’in de böyle geçeceğini ama 2026’nın fırsatlar yaratacağını düşünüyorum. Onun için de bizim ekibimiz hazıra mal yapıyor.”

Bugüne kadar 81 gayrimenkul projesine imza atan Sinpaş Holding, toplam 33 şirketi ve 2 bini aşkın çalışanıyla büyüme yolculuğunu sürdürüyor. Grubun kurucusu Avni Çelik, içinde bulunduğumuz dönemi, “Bu bir kriz, kabul etmek lazım” sözleriyle tanımlıyor. Ancak faaliyet gösterdikleri 50 yılda birçok kriz gördüklerinin ve işlerini sükunetle yapmaya devam ettiklerinin altını çizen Çelik, bugün de aynı şekilde hareket ettiklerini söylüyor. “Bugün de Ankara projemizde 2 bin konutu 4-5 ay içinde sattık. Oysa o projeyi yaparken ‘Yılda 400 konut yaparsak bizim için iyidir’ diyorduk. Yine Marmaris projemiz radikal bir proje. Devremülk ama devremülke farklı bir açı getirdik. Çok kısa sürede 26 bin devre sattı. Bu Türkiye rekoru. Biz kurum olarak krizlerde ne yapacağımızı biliyoruz” diyor. Çelik’e göre 2025 de böyle geçecek ama 2026 fırsatlar yaratacak. Onun için ekibin hazıra mal yaptığını belirten duayen iş insanı, “Mevcut kadrolarımızı muhafaza edip üretimimizi sürdürüyoruz. Nakit akışımızı ona göre ayarlıyoruz. Ve 2025’i sabırla bekliyoruz. Çünkü yapacak başka bir şey yok” diye konuşuyor. Sinpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Avni Çelik’le iş hayatındaki 50’nci yılında dünden bugüne büyüme yolculuğunu konuştuk: 

İş hayatınızda kaçıncı yıl oldu? 

Bu yıl 50’nci yılımız. Ben tüccar bir ailenin çocuğuyum. Babam 13 kardeşti. Biri hariç hepsi ticaretin içindeydi. Üniversiteden mühendis olarak mezun olduğumda bir devlet kurumuna ya da belediyeye gireceğim diye bir düşüncem hiç olmadı. Üniversite yıllarında gayrimenkul sektöründe bir iki teşebbüsüm oldu. Hemen akabinde 1974’te 23 yaşımda Sinpaş’ı kurdum. 

Sinpaş’ı nasıl kurdunuz? 

Bir arkadaşım “Ege’de yazlık evler yapalım, satalım” dedi. O yıllarda otel yok denecek kadar azdı. Amacımız nitelikli ev yapıp uzun vadeli satmaktı. Sinpaş’ın adı da Sahil İnşaat ve Pazarlama AŞ’dir. O yıllarda yazlık ev yapma isteğiyle yola çıktık. Çok tutuldu. Önce 36 ev, 36 villa sattık. Ardından 154 villa inşa ettik. Kolayca satıldı. Kuruluşumuz yazlık ev yapma hikayesiyle başladı. 

O zamanlar aileden tek siz mi vardınız? 

Bir biraderim vardı. Bir de hukukçu komşum. Allah rahmet etsin, güzel insandı. Belki de bu yola gidişte hep iyilerle karşılaştık. Kötü insanla hiç yolumuz kesişmedi. Beraber uyum içinde 17 yıl ortaklık yaptık. Yazlık evler bitti. Yazlık ev yapamayacak kadar büyüdük. Yazlık evin de piyasası İstanbul’du. Biz Ankara’da faaliyet gösteriyorduk. Döndük 1980’li yılların başında İstanbul’da bir ofis açtık. Maksadımız sadece satıştı. Geldik burada başka bir dünya var. Bugünün ölçeklerine bakarsak İstanbul’da 140-160 bin arasında konut satılıyor. Ankara’da bu sayı 40 binin altında. Öyle olunca pazarlamayla kalmadık. Kısa bir süre sonra İstanbul’a geldik. Görece daha az değerli bölgelerde geniş alanlar alarak bölgeye değer katmayı amaçladık. Geniş yeşil alanları, yüzme havuzları, kapalı havuzları, fitness’ı olan ilk tesisler Sinpaş imzası taşır. 

Hangi yıllarda yaptınız bunları?

1980’li yıllarda. Bu çıkışımız bize itibar da getirdi. Bugün İstanbul’da bir yer inşa edilecekse, bir yer geliştirilecekse bizim tezgahımızdan geçer. Biz almıyorsak piyasaya gider. Değer yaratacağımız projeler yapma imkanımız oldu. Sinpaş’ın bilinen yüzü gayrimenkul sektörü. Konut finansmanı da bizi çok yakından ilgilendiriyordu. İlk konut finansmanına dokunuşum 80’li yılların sonunda Almanya’daki diasporamıza konut satmak için bir arayış içine girdiğimizde oldu. Almanya’da diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak bankaların yapı tasarruf sandıkları var. Bu dikkatimizi çekti. Almanya’da çalışan diasporamızın da böyle yatırımları vardı. Önce onların yatırımlarını aldık. Türkiye’de onlara konut satmayı hedefledik. Ardından yapı tasarruf sandığımız doğdu. Şu anda 70’in ��zerinde şubemiz var. Halk oraya tasarrufunu yatırıyor. Sonra da yaptığı tasarruf kadar faizsiz, yine aynı sürede uzun süre vadeli kredi alıyor. Bu yatırım da çok hızlı büyüyor. Grubun kârlı şirketlerinden biri oldu. Gayrimenkul sektöründe 2 daldaydık. Hem konut yapıyorduk hem ticari gayrimenkul üretiyorduk. Konut tarafı halka açılınca Sinpaş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı doğdu. Ticari gayrimenkul yatırım tarafımızı da halka açtık. O da şu anda sattıklarımız hariç olmak üzere 500 bin metrekarenin biraz üzerinde bir alana kavuştu. Sanayi, lojistik, üretim alanlarında yeni alanlar inşa ediyor ve kiralıyor. Alışveriş merkezi alanında da yatırımlarımız oldu. Bir alan satılacaksa ilk bize teklif gelirdi. Gelenlerden biri şimdiki Akasya’nın olduğu araziydi. Onun üzerinde bulunan fabrikanın yatırımcısı olan aile, bir temsilcisiyle bizimle temas kurdu. Ama o arazinin boynuna ip bağlamışlar, bütün İstanbul’u dolaşıyorlar. Değerleme rakamları yüksek. Ben de o ailenin temsilcisine sıcak ilişkilerim dolayısıyla satılabilecek rakamı söyledim. Çok dolaştılar. En son yine bize geldiler. Araziyi aldık ama niyetimiz konut yapmaktı. Acaba bir alışveriş merkezi olur mu diye aklımızdan geçti. Yine sektörün bilinenlerinden üç kişiyi araziye götürdüm. “Buraya alışveriş merkezi yapacağım, ne dersiniz” dedim. “Kesinlikle olmaz” dediler. Sonra sevgili dostum Abdullah Kiğılı’yı götürdüm. Dedi ki, “Patron başla. İlk kiracın benim ve zarar edersen bana yaz.” Orası şimdi çevresine yaptığımız 1.400 konut ve alışveriş merkeziyle İstanbul’un gözbebeği bir alan oldu. Konut tarafını geliştirdik, sattık. Alışveriş merkezini ortaklarımızdan birisine bırakarak çıktık. 

Şu anda Sinpaş Holding dediğimizde nasıl bir yapı var? 

Biz yumurtaların hepsi bir sepette olmasın istedik. Bu nedenle sanayiye de heves ettik. Önce bir seramik fabrikası kurduk. Sonra kimya ve maden alanında bir yatırımımız oldu. Ardından enerjiye yatırım yaptık. Seramik fabrikamız kurulduğu yıl 1 milyon metrekareydi. Bugün kurulu kapasitesi 17 milyon metrekare. Hemen hemen her yıl kurulduğu günkü kapasitesini yüzde 100 artırarak bugüne ulaştı. Madende üretimimizin yüzde 70’ini ihraç ediyoruz. 

Bir aile şirketi olarak bu büyük yapıyı yönetmek zor mu?

Aile şirketi olarak işi yönetmek hiç mesele değil. İş yönetiliyor. Zor olan ilişkiyi yönetmek. Bu ilişkiyi yönetemediğinizde aile şirketleri parçalanıp eriyor. Belki de bizim aile olarak başarımız bu birlik ve beraberliği uzun yıllardır sürdürüyor olmamız. Babamlar 13 kardeşti. Çok sayıda yeğenim var. Amcamın çocukları ve onların çocuklarıyla beraber 300’ü bulmuşuz. Bunların içinden kötü çocuk çıkmadı. Hepsi işinde, gücünde, evinde ve güzel insanlar. Hepsinin içinde bir muhabbet iklimi var. Belki de bizim şansımız bu. Ailemiz içinde hiçbir itilafımız olmadı. Yapı tasarrufu şirketimizin başındaki Merve’nin babası benim küçük biraderim. Daha önce biri Merve’nin babası, bir de dışardan biri olmak üzere üç ortaktık. Ortaklarım bir gün, “Biz sana dayanamıyoruz. Sen koşmak istiyorsun, mani de olmayalım. Biz dinlenmek istiyoruz” dediler. Merve’nin babası da “Bana bu kadar servet yeter” diyerek ortaklıktan çekildi. Sonra aile içinden yeni ortaklar oldu. Gerek geçmişteki ortaklarımla gerek şimdiki ortaklarımla en ufak bir itilafımız olmadı. Bizim ailemizde de bir hiyerarşi var. Bu benim büyüklüğümden, güzelliğimden değil, onların güzelliğinden... Bir defa işimizin içinde hiçbir zaman bir menfaat çatışması olmadı. Ben bir hedef gösterdiğim zaman da “olmasın” denilmedi. Bu iki noktayı bir araya koyunca bu iş sürdürülebilir hale geldi. Aile olarak ilişkileriniz iyiyse temelleriniz sağlam oluyor. 

Uzun süredir inşaat ve gayrimenkul sektörü zor bir dönemden geçiyor. Siz mevcut durumu nasıl görüyorsunuz?

Bu bir kriz, kabul etmek lazım. Bizim yurt dışında da yatırımlarımız oldu. Almanya’da yatırımlarımızı geliştirmeye çalışıyoruz. Almanya’da yüzde 8 enflasyon olmuş. Kıyamet kopuyor. Konut fiyatları yüzde 10 düşmüş. Kıyamet kopuyor. Kredi faizleri yüzde 2’lerdeyken 4,5 olmuş. Kıyamet kopuyor. Biz bu krizlere aşılıyız, dirençliyiz. Oradaki bir iş insanını Türkiye’ye getirsem 2 yılda batar. Bu şirket çok aşılandı. 1974 yılında kuruldu. Kısa bir süre sonra ordular Kıbrıs’a çıktı. 20 Temmuz’da savaş oldu. Bankalar kilit. Amerika ambargoyu koymuş. İthalat kısıtlı, bir sürü dert var. 1980’de 12 Eylül darbesi oldu. 1983-84’lerde bir banker krizi çıktı. 5 banka battı. Saddam 90’lı yıllarda Kuveyt’i işgal etti. Bankalardan paramızı alamadık. 1994 yılında 5 Nisan kararlarından sonra dolar 12 liradan 40 liraya yükseldi, kimse çalışmıyordu. Gazetelerin ilan sayfaları boştu. Böyle bir dönemde biz ilan verdik ve 400 konutu piyasaya sürdük. Kapanın elinde kaldı. Sattık, bitirdik. 2001’de 21 bankamız 55 milyar dolarla battı. Dışarıda gürültü patırtı varken biz sükunetle işimizi yapmaya devam ettik. Krizi fırsata dönüştürdünüz… Evet. Bugün de Ankara projemizde 2 bin konutu 4-5 ay içinde sattık. Oysa o projeyi yaparken “Yılda 400 konut yaparsak bizim için iyidir” diyorduk. Yine Marmaris projemiz radikal bir proje. Devremülk ama devremülke farklı bir açı getirdik. Denizin kenarında başarılı devremülk çok sınırlı. Mahmut Bey orada çok kısa bir sürede 26 bin devre sattı. Bu Türkiye rekoru. Hem süre hem sayı bakımından üzerinde bir iş yok. Öyle olunca biz kurum olarak krizlerde ne yapacağımızı biliyoruz. 

Ekonomi için mevcut durumun ne kadar devam edeceğini düşünüyorsunuz?

Ben 2025’in de böyle geçeceğini ama 2026’nın fırsatlar yaratacağını düşünüyorum. Onun için de bizim ekibimiz hazıra mal yapıyor. Mevcut kadrolarımızı muhafaza edip üretimimizi sürdürüyoruz. Nakit akışımızı ona göre ayarlıyoruz. Ve 2025’i sabırla bekliyoruz. Çünkü yapacak başka bir şey yok. Enflasyon hiç mesele değil. İş alemi enflasyonu yönetiyor. Enflasyon sabit gelirlilerimizi, gelir dağılımını, kamu maliyesini tahrip ediyor. Bu mutlaka kontrol altına alınmalı. Ama asıl sorun talep tarafının tahribata girmesi. Talep tarafının finansmanının kesilmesi, yatırımcı tarafının finansman imkanlarının kesilmesi de önemli bir sorun. Özellikle bünyesi kuvvetli olmayan kurumlarda ciddi tahribatlara yol açıyor. Çok sevindiğim bir şey var, istihdam yerinde duruyor. Bu durum ülkemizin zenginliğinin ve iş aleminin işine ne kadar sadakatle sarıldığının bir göstergesi. 

Sektörde iflaslar bekleniyor mu? 

Felaket tellallığı yapmak istemem ama şunu sade vatandaş gözüyle de söylemek mümkün. Hiç kimse borçluluğunun aktiflerine göre büyüklüğünden dolayı zor durumda kalmaz. Nakit akışını yönetemeyen ise zor durumda kalır. Çünkü ikinci bir kapı yok. Burada dikkat edilecek şey nakit akışını yönetmek. 

Gelirlerinizin sektörel dağılımı nedir? 

Seramikte sorun var. Türkiye seramikte Avrupa’ nın üçüncü büyük üreticisi. Bize anti-damping vergisi uygulanıyor. O bakımdan ihracat Avrupa pazarında zorlaştı. Gayrimenkul sektöründe de hazıra mal yapıyoruz. Buna rağmen bir evvelki yıl tespit ettiğimiz hedeflere ulaşacağız. Devre mülk tarafı daha küçük miktarlar olduğu için iyi satıyor. Aylık satışlarımız 500-600 milyon TL’ler seviyesine geldi. Bugünlere şükrediyoruz. Ama stratejimiz 2026 yılına hazırlıklı olmak. Bütçemizin önemli bölümü gayrimenkul geliştirme tarafında oluyor. Sanayi tarafı onu takip ediyor. Sanayinin içinde ise maden, kimya, seramik ve enerji var. Ciromuzun bir bölümü de yapı tasarrufu sandığından geliyor. Onlar da ciddi miktarda fon topluyor. Bu yıl 17 milyar civarında bir fon toplayıp plase edecekler. 

Gelirlerinizin ne kadarlık bir kısmı yurt dışından geliyor? 

Yurt dışında şu anda sadece Almanya’da bir yatırımımız var. Avrupa’daki yatırımımızı tek kuruş Türk parası sermaye götürmeden yaptık. İtibar sermayemizi kullandık. Yatırımı yaptığımız yıl 2014’tü. O yıl toplam yatırımımız 50 milyon Euro’ydu. Elde ettiğimiz gelir 177 milyon Euro oldu. Krediyi Almanya’dan kullandık. 50 milyon olan borcumuz bugün 9 milyonun altında ve 2030’a kadar vadeli. Kira gelirlerimizin bir kısmını krediye kapatıyorlar, bir kısmı da yatırım olarak orada bekliyor. 

Almanya’daki yatırım nedir?

Bir perakende devini satın aldık. 242 bin metrekare bir alanı devraldık. Üzerinde 309 bin metrekare kapalı alanı vardı. Bir de geliştirilecek alanlar vardı. Onların bir kısmını geliştirdik ve sattık. O yatırımdan 140 milyon Euro civarında bir parayı Türkiye’ye getirdik. Şimdi orada yeni geliştirmeler yapıyoruz. Yeni bir yatırımımız olacak. İhracatçılarımıza Frankfurt’ta bir merkez yapacağız. İhracatçı sanayicimiz orada showroom, depo, antrepo ve ofis sahibi olacak. Biz de onlara Almanya’da koçluk yapacağız. Bu da işimizin inovatif tarafı. 

Yeni pazar hedefleriniz var mı? 

Yeni pazar olarak önümüzde Suudi Arabistan ve Rusya duruyor. Hızla hareket edeceğiz. 

Büyürken kurumsallaşma yolunda planlarınız var mı? Çoğu aile şirketi kurumsallaşmayı çok doğru bulmuyor. Siz ne diyorsunuz? 

Biz orada değiliz. Bizim şu anda halka açılmış 4 gayrimenkul şirketimiz var. Tartışmasız buralar kurumsal yönetilecek. Hisselerimize 60 bin kişi yatırım yapmış. 60 bin ortağımız var. Böyle olunca keyfi kararlar alınamaz. Bir de biz mütedeyyin bir aileyiz. Yani hak önemli. Tek vasfı benim teyzemin kızı olan birini şirkete alamayız. O bakımdan yönetim, temelde kurumsal bir yönetim. Sanayi grubumuzun bir kısmını da halka açmak suretiyle onları da kurumsal bir yönetim altına getirmiş olacağız. Gelelim yapı tasarruf sandığı tarafımıza… O şirketimiz yüzde 100 BDDK tarafından kurumsal ilkelere göre yılda üç kez denetleniyor. Biz zaten gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak sermaye piyasasının denetimi altındayız ve kurumsal ilkelere göre yönetiliyoruz. Dolayısıyla aile olarak inisiyatifimizi de giderek sınırlamaya çalışıyoruz. 

50 yıllık iş hayatınızda “keşke yapmasaydım” dediğiniz bir iş var mı?

Neyi yapmak istiyorsak yaptık. Freud’a bir sorunun karşılığında “Mutluluk nedir” diye sormuşlar. “Pişman olmamak” demiş. Yeniden dünyaya gelsem ne yapardım? Hiç pişman değilim, aynı işi yapardım. Gelen fırsatları daima değerlendirdik. 

Yeni nesle en büyük tavsiyeniz ne oluyor? 

Üniversitedeyken statik betonarmede üstat olan hocalarımdan Mehmet Bilge’yle 30 ya da 35’inci kuruluş törenimizde karşılaştık. Davet etmiştik, teşrif etti. Elini öptüm, “Hocam başımızın üzerinde yeriniz var. Odanız ve asistanınız hazır. Buyurun sizden istifade edelim” dedim. “Olmaz. Ben dijital dünyaya kendimi upgrade etmedim. Değişen döneme kendimi uyduramadım” dedi. Sinpaş’ın belki en dinamik tarafı değişen ülke dinamiklerine ve dünya şartlarına kendisini uydurmasıdır. Bundan sonraki nesle söyleyeceğim şey, değişime ayak uydurmaları. Yoksa benim 1974’te kurduğum şartlarla bugünü planlamak veya o günün şartlarıyla bugünü yönetmek kesinlikle mümkün değildi. 

Yeni nesilden öğreniyor musunuz? 

Biraz yutkunuyorum. Nesil başka bir yere geldi. Oyunun kuralları farklı. İK tarafımızda bunu fark ediyoruz. Bir X, Y, Z kuşağından söz ediliyor. Oyun planları farklı. Torunum bana, “Dede hangi işi yapsam çok para kazanırım” diye soruyor. Hemen yapacak ve hemen kazanacak. Sabır yok. “Hangi yeteneği kazansam ben değerli olurum” demiyor. Onun için insan ölünceye kadar öğrenci olmalı. Ben oldum bittim diyorsanız, orada çıkmaz sokak var. Orada kaybetmeye başlıyorsunuz. Ve ben bu yaşımdayım. Bir yerde fuar denilince nerede diye soruyorum, gidip o fuarı ilgiyle izliyorum. Dağarcığıma yeni bir şey daha katabilir miyim diye bakıyorum. Onun faydalarını geçmişte çok gördük.


“LİYAKATA BAKARIZ”

“İKİ KIZIM İŞİN İÇİNDE DEĞİL”
Burada ciddi bir know-how’ımız var. Hiç kimse soyadı Çelik olduğu için veya akraba olduğu için burada çalışamaz. Yeteneği ve liyakatı varsa çalışır. Eğer bu prensibimiz olmasaydı Sinpaş’ı çok kısa zamanda darmadağın ederdik. Ortak olan aile üyesi yönetim kurulunda olabilir. Ama operasyonda olacaksa mutlaka liyakatına bakarız. Onun için söz gelimi benim iki kızım işin içinde değil. Yönetim kurulunda bile değiller.

“ŞİRKETİN ANAYASASINI YAZMAK GEREK” Örneğin bir aile üyesi üniversite bitirdi mühendis oldu gelip şirkette çalışamaz. “Git piyasaya en az 2 yıl çalış, piyasayı gör. Eğer sen orada başarılıysan dön gel” deriz. Aile anayasası henüz yok ama hafızamızda bir aile anayasası var. Bunu kısa bir zaman içinde yazıp bir köşeye koymak lazım. Aile anayasasından çok şirketin bir anayasasını yazmak gerekiyor.



“YANLIŞIMIZ SIFIR”

“NAKİTTE KALMAK İSTEDİM” 
Biz hiçbir zaman, “Grafiğimiz 90 derece yükselerek gidecek, fırlayacağız” gibi hedefler koymadık. Hep istikrarlı ve dengeli büyümeye çalıştık. 2001 krizindeyiz. Odama girdiler. Bosphorus City’nin arazilerini alıyoruz. Birgün “Artık almıyoruz” dedim. “Neden” diye sordular. “Önümüzü görelim. 800 dönüme gelmişiz, artık almıyoruz” dedim. Önce ya Ahmet ya Faruk geldi. “Amca burayı alalım. Paramız var” diye ısrar etti. 114 dönümlük bir yer. Çok ucuzdu, o dönem 800 bin dolardı. Alsak 3 yıl içinde değeri 3-4 katı olacak. Ama ben önümü görmek ve nakitte kalmak istedim.

“İTİBAR SERMAYEMİZİ KORUDUK” Bugün o 114 dönüm arazi altın değerinde. 250 milyon TL yapar. Bir başkası aldı. Pişman mıyız? Hayır değiliz. Çünkü itibar da bir sermaye. Onun için biz büyürken sıçrayarak değil dengeli büyümeye çalıştık. Sonuçta itibar sermayemizi korumuşuz. Bize hiç kimse “Ruhsatsız yapı yaptınız” diyemez. Bizim için iskan ruhsatı alınmamış bir proje yoktur. Devlete hiç bulaşmadık. Yani kamu kaynaklarını alıp transfer etmedik. Hiçbir zaman bir ihale alalım, o ihaleyle bir kaynak yaratalım demedik. Bu noktayı bilmiyoruz. Yani bize verseler de yapamayız.

“3 DEĞERİMİZ”
Kızılbük’te ruhsatsız iş yaptığımızı söylediler. Yüzde 100’ü yanlış. Sinpaş gibi bir kurum ruhsatsız bir yapıyı nasıl yapar? Bakın 50 yıl yapmadık. Biz aldığımızda imar planı 30 yıl evvel yapılmıştı. Biz o plana uygun ruhsat aldık ve devam ettik. Yanlışımız sıfır. Yaptığımız 81 projede de öyle. O bakımdan bir değerimiz değerli İK, bir değerimiz daima likit kalmak istediğimiz sermaye yapımız, bir değerimiz de itibar sermayemiz. Bunların 3’ünü de korumaya çalışıyoruz.



Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz