Aslan Uzun ile Temsa’nın yeni dönem planlarını konuştuk...
51 yıllık otomotiv şirketi Temsa, 30 Haziran’da Enver ve Rukiye Ünver’in kurduğu İsviçre merkezli True Value Capital Partners’a satıldı. Devirden sonra CEO olarak ASLAN UZUN atandı. Uzun, 2018’i zararla kapatmış olan şirketi 100+ adını verdiği stratejiyle “5 yılda en az 5 kat büyütmeyi” planlıyor. Uzun, “Temsa’nın Avrupalı, Amerikalı rakiplerinden hiçbir farkı yok, hatta üstünlüğü var. Hedefim Temsa’yı bir dünya markası haline getirmek” diye konuşuyor.
50 yılın ardından 30 Haziran’da Sabancı Grubu’ndan yatırımcı Enver ve Rukiye Ünver’e geçen Temsa’nın çiçeği burnunda CEO’su Aslan Uzun, şirketinden gururla bahsediyor. Aslında yerli araç tartışmalarının yoğunlaştığı son dönemde Uzun’un bu gururu haklı… “Otobüsümüz, yüzde 100 Türk mühendisleri ve çalışanların tasarımı” diye konuşuyor. Onun deyişiyle Temsa, 66 ülkeye ihracat yapan, Adana’dan çıkıp Avrupa’da, Amerika’da çok ciddi isim yapmış bir şirket. 1968’de kurulan Temsa, bugün Adana’da 500 bin m2’lik alana kurulu fabrikasında, 4 bin otobüs ve midibüs, 7 bin 500 hafif kamyon olmak üzere yılda tek vardiyada toplam 11 bin 500 araç üretiyor. Ürettiğinin yüzde 80’ini ihraç eden şirketin 15 bine yakın aracı Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Avusturya, İsveç, Litvanya ve Benelüks gibi Avrupa ülkelerinin yanı sıra ABD ve Türk Cumhuriyetleri’nin sokaklarında geziyor. Marka kendi segmentinde Avrupa’da ilk 8’de, ABD’de ise ilk 4’te yer alıyor. Şirketin 2018 konsolide cirosu 1 milyar 454 milyon TL, ihracatı ise 125 milyon dolar. Uzun, 2018’i, -145 milyon TL EBITDA ile kapatan Temsa’yı 2020’de yüzde 30’un üzerinde, önümüzdeki 5 yılda ise 5 kat büyütmeyi hedefliyor. Bunu da “100+” ve odaklanma stratejisiyle başarmayı planlıyor. Buna göre Temsa kârlı bulduğu 15 Avrupa ülkesi ve Amerika’ya odaklanarak bu pazarların her birinde minimum 100 adet satmayı hedefleyecek. Aslan Uzun ile Temsa’nın yeni dönem planlarını konuştuk:
Bize kısaca Temsa’nın hikayesini anlatabilir misiniz?
Temsa, Türkiye’nin 51 yıllık en eski otomotiv şirketlerinden biri. Sabancı’yla yolculuğa başlamış. Şirket, Adana’da 500 bin metrekarelik bir alanda kurulu. Yıllık 4-5 bin civarında otobüs üretim kapasitesine sahip. Bin 500 çalışanımız var. Bir o kadar da sadece Temsa’ya iş yapan, çoğunluğu Adana bazlı yan sanayimiz mevcut. 66 ülkeye ihracat yapan, Adana’dan çıkıp Avrupa’da, Amerika’da çok ciddi isim yapmış bir şirket. Amerika’da 4’üncü isim şu anda. Ürünleri dünya devleriyle aynı ayarda, hatta elektrikli otobüs teknolojisinde seri üretime geçmesiyle birçoğundan bir adım önde. Bence ilk Türk yerli arabası Temsa’dan çıktı. Hiçbir lisansa bağımlılığı olmayan otobüsten bahsediyorum. Yüzde 100 Türk mühendisleri ve çalışanların tasarımı. Temsa’yı tam bir Anadolu Kaplanı olarak değerlendirmek mümkün.
Yakın zamanda bir el değiştirme süreci yaşadınız. Süreç nasıl gelişti?
El değiştirme bu yaz oldu. Temsa o zamana kadar hep Sabancı’daydı. Sabancı’nın Özdemir Bey’le başlayan otomotivleşme döneminden geçmiş bir şirket. Kanaatimce sonra yaşanan talihsizlikler nedeniyle çok önde olan bir firma olmasa da Avrupa ve Amerika’da iyi bir isim yapmış. Devir, 30 Haziran günü gerçekleşti. Hissedar değişikliği oldu. Yurt dışında kurulan bir şirket adı geçse de aslında alan yine bir Türk aile. Benim ve arkadaşlarımın çok saygı duyduğu bir aileydi. “Aslan gel” dediler ben de 35 yıl sonra otomotive dönmüş oldum.
Biraz şirketin yeni sahiplerden bahseder misiniz?
Sabancı Holding ve ailesinin Temsa’yı sattığı şirket, bir İsviçre şirketi ama onun da arkasında aslında Enver ve Rukiye Ünver var. Türkiye’nin en köklü ailelerinden biri. Onun için bir fona satıldı gibi oldu ama aslında öyle bir şey yok. Daha çok gayrimenkul alanında olan bir aile. Bu sektörde kartların yeniden karıldığını görüp inandıkları için yatırım yaptılar.
Satışın ana nedeni neydi?
Ben alışın nedenini biliyorum. Ünver Ailesi, çok köklü bir aile ve sanayici olmak istiyor. Hangi sanayi deyince de sürdürülebilir bir sanayi olarak otomotiv öne çıkıyor. Otomotivin bundan 20 yıl önceye göre çok büyük bir farkı daha var: Şu anda elektrikli otobüs sektörü başladı bile. Temsa da bu trendi yakalamış durumda. O yüzden kartların yeniden karıldığı bu dönemde Amerika ve Avrupa’daki büyüme potansiyeli bu ailenin çok ilgisini çekti, onun için aldılar.
Şirket el değiştirdikten hemen sonra nasıl bir dönüşüm süreci başladı?
Şirket 30 Haziran’da el değiştirdi, ben de aileye temmuz ayında katıldım. Alım sürecinde de Evren Bey’le konuşuyorduk aslında, süreci biliyorum. Ben de katıldım, şimdi şirketi hep beraber daha ileriye taşımak için yeni stratejiler, yeni planlar yaptık, yürüyoruz. Üst yönetime ben geldim, bunun haricinde ciddi bir değişiklik henüz yapmadık. Arkadaşların hepsi tecrübeli ve başarılı. Bir tek organizasyonel olarak satış ve satış sonrası birlikteydi. Onu birbirinden ayırdık. Çünkü biri satışa, diğeri servise odaklansın istiyorum. Müşteri odaklı olalım diyoruz. Onun için C seviyede bir ilavemiz oldu.
Temsa’nın ciddi bir yurt dışı gücü var. Bu ağdan biraz bahseder misiniz?
Temsa, yüzde 75-80 ihracata dayanan bir şirket. Almanya’da, Amerika’da ve bu ay başından itibaren Fransa’da kendi dağıtım ağının sahibi olan bir şirket. Amerika’daki dağıtım ağı, Temsa North America adlı şirkete ait. 50’ye yakın çalışanımız var, dağıtımı kendimiz yapıyoruz. Diğer ülkelerde de bayilik ağlarımız var, bunlarla yürüyoruz.
STFA gibi köklü bir şirketin CEO’suyken buraya gelmeye nasıl verdiniz?
Aslında kariyerime otomotivle başladım. 30 küsur yıl sonra otomotive geri döndüm. Çok da kopmamıştım aslında, son dönemimde iş makineleri vardı, oradan yine sektöre dokunuyordum. Ama Evren Bey’le biz çok eski tanışırız, birbirimize söz vermiştik. Gama ve Mesa’da da yatırımları var, Fenerbahçelidir. Sağ olsun STFA Ailesi’ne de rica ettim, onlar da benim çok değer verdiğim bir aile, hatta kısa bir dönem beraber götürmeye çalıştım, hala Enerya’nın yönetim kurulundayım aslında. Ama şimdi buradayız, profesyonelce devam ediyoruz.
Peki, geldiğinizde 2018 rakamları itibarıyla nasıl bir Temsa buldunuz?
2018 Türkiye’nin krizde olduğu, otomotiv sektörünün de daraldığı bir döneme denk geldiği için zor bir yıl olmuş. Şirket aynı zamanda iki büyük problemle karşılaşmış. Önce Amerika’daki ardından da Fransa’daki bayisi batmış. Birisi en kârlı, diğeri en büyük pazarı... Türkiye pazarı da daralmış. Bütün bunlar üst üste binince sıkışık bir dönemdeydi.
Satış, kârlılık, kapasite, büyüklük gibi parametrelerde nasıl bir tablo vardı?
Geçen yılı zararla kapatmış şirket. Bu yıl tekrar kâra dönüyor. -145 milyon TL EBITDA’dan bu yıl artıyla kapatacağız. 5 yıllık bir plan yaptık, çok da hızlı büyüyerek devam edeceğiz. Yine geçen yıla baktığınızda kapasitemiz 4-5 bin otobüs olmasına rağmen 2018’de 1500- 1600 otobüsle kapatmışız. Üretim rakamları olarak 2019’u bile ondan biraz daha iyi kapatıyoruz. Bu, yüzde 50-60 kapasiteyle çalışıyoruz demek. Bu da aslında bir nevi verimsizlik anlamına geliyor.
İşe başladığınızda odaklandığınız ana başlıklar nelerdi?
Öncelikle hedeflerimizi 3 aşamaya ayırdık; çok kısa, kısa ve orta vadeli… Çok kısa dönemde (8 aylık) halletmemiz gereken üç başlık vardı. İlki şirketin borçlarını, alacaklarını ve vereceklerini toparlamamız gerekiyordu. Bir proje olarak ona başladık. İkincisi Amerika ve Fransa problemliydi. Hemen onları çözmeye başladık. İşin doğrusu ben satıştan başladım. Hem en iyi bildiğim alan hem de “Satılan malı nasıl olsa üretecek teknolojimiz var, onun için satış ağını tekrardan bir kontrol edelim, toparlayalım” dedik. Şu an orada bayağı yol aldık. Son olarak ürün gamımıza baktık. Ürünlerimiz her ne kadar Avrupa ayarında olsa da biraz daha odaklandık. Otobüse ve küçük kamyonumuz Canter’e odaklanacağız, ama burada temiz enerjiye giden kademeler yapacağız. Onun için hem pazarın talebine hem pazardaki fiyat yapısına göre şimdi ürünleri bir daha elden geçiriyoruz. Mesela Türkiye pazarı kabuk değiştirdi, Avrupa’daki her ülkenin kullanım alanları farklı, Amerika bambaşka bir dünya. Onun için ürünleri segmente ettik. Kısa vadelilerde ise yurt dışında yeniden yapılanma sürecinde yol almaya başladık. Amerika’da şirketimiz aktif hale geldi. En çok otobüsümüzün hizmet verdiği Fransa’da şirketimizi kurduk, faaliyete başladık.
Satışlarınızın ne kadarı Türkiye’de, ne kadarı yurt dışında ?
Yüzde 20’si burada, yüzde 80’i dışarıda.
Temsa’da ana stratejiniz nedir?
Bir kere benim öncelikle hedefim, Temsa’yı bir dünya markası haline getirmek. Buraya geldiğimde bana bir sunum yaptılar. 66 ülkeye bilmem kaç çeşit ürün satıyoruz diye. Bence o devir geçti. Şimdi odaklanma stratejisine girdik. Bunun için de 2020 yılı için “100+” diye bir hedef koydum. Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere başta olmak üzere 15 Avrupa ülkesi artı Amerika odağımızda. Buralara öyle bir girelim ki o pazarın ilk 4’ünde olalım istiyoruz. Bunun için de girdiğimiz her ülkede en az 100 tane satalım, buralarda ihracatçıdan çok yerleşik üretici, yerleşik satıcı olalım diye bir strateji oluşturduk. Kısaca ana stratejimiz 100+ ve odaklanma. Hem üründe hem ülkede odaklanarak ilerleyeceğiz. Hem halihazırda 100 adet üzerinde satış yaptığımız pazarlara odaklanacağız hem de girdiğimiz her ülkede minimum 100 adet satacağız. Fransa’da, Amerika’da bundan çok daha fazla satıyoruz ama örneğin Belçika’ya giriyorsak minimum 100 satmalıyız, öyle 10 tane sat çık olmamalı. Romanya’da 500’e gidiyoruz mesela. Buralarda yerleşik bayilik sistemi kuralım, markayı oturtalım, o ülkenin markası olalım istiyoruz.
Kısa bir zaman oldu ama bahsettiğiniz hedeflerde ne kadar ilerleyebildiniz?
100+’da baya ilerleme kaydettik. Bayilerle ve Eximbank’la görüştük, bu sistemi kuracağız. Aslında siz bayiniz kadar satarsınız, ben buna inanıyorum. Bu stratejiyi bayiler kabul etmezse zaten bir şey yapamazsınız. Şimdi bakıyorum bayilerimiz de bu strateji konusunda heyecanlı. Ve şu an bahsettiğim ülkelerde 100 adedi geçmek için uğraşıyoruz. Bu yıl 15 ülkede olmaz 9-10 ülkede olur, ama önümüzdeki yıl 15’i tamamlarız. Bu demek değil ki diğer ülkelerde bir şey yapmayacağız. Ama odaklanacağımız ülkeler bunlar.
Ne kadar sürede bunu yapmayı hedefliyorsunuz?
Bunu 2020’nin sonuna kadar bitiririz.
2019’u rakamlar açısından nasıl kapatıyorsunuz?
1 Temmuz’da kendi değerlendirmemizi yapıp koyduğumuz ayakları yere basan bir yıl sonu kapanış hedefi var. Hem ciroda hem adette hem kârlılıkta bu hedefimizi tutturuyoruz. Geçen yıl zarar olduğu için bu yıl büyümüş oluyoruz, ama bu yıl EBITDA’mız artı veriyor.
Geçen yıl otomotiv için pek iyi geçmedi. 2020’de ekonomiye ilişkin beklentileriniz neler?
2018’de ben iş makineleriyle uğraştığım için otomotivin bir kısmında vardım diyeyim. Toplam yıla bakarsak 2019, 2018’in 2’nci yarısından çok daha iyi geçti. 2018’in 1’inci yarısından ya da 2017’ye göre ise tabii ki daha da daraldı. Ama bankalarla otomotiv sektörünün yaptığı son bir anlaşma var, faizlerin düşmesi, dövizin daha sabit olması üzerine. Biz 2020’de sektörün büyüyeceğine göre hazırlık yaptık ve buna inanıyoruz.
2020 için planınız nedir?
2020’de yüzde 30’un üzerinde büyümeyi planlıyoruz. Yurt içinde pazarın daha iyiye gideceğine inanarak bunu yapıyoruz. Yurt dışında ise ben Avrupa’nın da Amerika’nın da bir parça yavaşlayacağını düşünüyorum. Daha doğrusu şöyle: 2019, 2018’e göre biraz yavaşladı Avrupa’da, 2020 ise 2019 gibi gidecek. Yani 2018’e göre yüzde 10 küçüldü, tekrar toplamayacak böyle devam edecek. Buna göre plan yaptık.
2020 için yatırım planlarınız nedir?
Yatırım deyince ikiye bölmek lazım. Fabrikamız şu anda son teknolojide, yürüyen hatlarla ilgili çok büyük bir yatırım yapmamız gerekmiyor. Bizim yatırımımız daha çok bu yeni teknolojili araç üretiminde. Bir de 2020’de üretimde süreç iyileştirmeye yatırım yapacağız. Ürün gamımızda da yatırım yapıyoruz. Bir önceki işimde “smart cities” (akıllı şehirler) konusuna baya emek harcamıştım. Ürün gamımızda akıllı mobilite yönünde bir strateji geliştirdik. Bu alanda bir de müjdemiz var. İlk kez seri üretim elektrikli otobüs ihracatını gerçekleştiriyoruz. İskandinavya’ya ilk etapta 6 adet MD9 Electricity aracımızı sattık. 2020 başında teslim edeceğiz. Aynı zamanda özellikle zengin ülkeler daha temiz enerjili araçlara binmek istiyor. Bu yüzden temiz enerjiye yöneliyoruz, mesela CNG’li otobüslerimizi tekrar getiriyoruz, elektrikliye ağırlık veriyoruz.
Temsa için 5 yıllık hedefleriniz nedir?
5 yılda en az 5 katı büyürüz. Planımız bu yönde. Temsa otobüsün Avrupalı ve Amerikalı rakiplerinden hiçbir farkı yok hatta üstünlüğü var. Önce bunu kendi çalışanlarımızın, kendimizin kabul etmesi lazım.
Hem içeride hem dışarıda güçlü rakipleriniz var. Rekabette kendinizi nerede konumluyorsunuz?
Türkiye’de 2018’in pazar lideri biziz. Satılan her 3 otobüsten biri bizim. Dışarıya baktığımızda Amerika’da yine kendi segmentimizde ilk 4’teyiz, 3’üncülüğe oynuyoruz. Avrupa genelinde ilk 7-8’deyiz. En güçlü olduğumuz yer Fransa. Fransa’da 5 bin otobüsümüz var, ilk 5’teyiz, orada da 3’üncülüğü hedefliyoruz. Şimdi İtalya, Almanya güçleniyor. Balkanlara gelirsek Romanya çok güçleniyor. Ben kâr etmeden iş yapmaya karşıyım. Onun için kârlı ülkelere giriyoruz.
10 yıl sonrasında nasıl bir Temsa görme hayaliniz var?
10 yıl sonra Temsa sadece Türkiye’de değil, Amerika’da üretim yapan bir şirket haline gelecek. Kuzey Amerika, Kanada ve ABD’nin en iyi 2’nci markası olmayı hedefliyoruz. Avrupa’da da ilk 4’te olacağız. Fabrikamız Avrupa için Türkiye’de olacak. Amerika için ise Kuzey Amerika’da bir montaj fabrikamız olacak.
“LİDERLİĞİ KİMSEYE KAPTIRMAYA NİYETİMİZ YOK” ÖNCE TÜRKİYE İçeride aşağı yukarı pazar lideriyiz, Mercedes’le başa baş gidiyoruz. Bunu tabii ki kaptırmayacağız. Şöyle bir anım var: Ford’un CEO’su Jack Nasser Türkiye’ye gelmişti. Ben o zaman Koç’tayım ve biz de Koç markalarını dünya markaları yapalım istiyoruz. Adama dedim ki, “Bir markayı nasıl dünya markası yaparsın?” Bana dedi ki, “Yapacağın ilk şey önce kendi ülkende lider olacaksın. Kendi ülkende lider olduktan sonra dünyaya açılabilirsin.” YENİ RAKİP ÇİNLİLER O yüzden Türkiye’deki liderliği kimseye kaptırmak gibi bir niyetimiz yok. Bu da son 5 yıldır içinde olduğumuz segmentlerde bizde. Dışarıda ise yeni rakip aslında Çinliler. Onlar kendilerini otomotiv değil, teknoloji markası olarak konumluyor. Aslında biz de bir parça teknoloji kullanan otomotiv şirketinden otomotiv üreten teknoloji şirketine dönüştük. Bu aslında benden önce başlamış bir şeydi şimdi biz onu hızlandırıyoruz. |
“BİRKAÇ KERE MAÇTA ARAÇ SATTIĞIM OLDU” SIKI FENERLİ Ben Fenerliyim, Sarı-Lacivert Derneği’nin de yönetim kurulundayım. Buraya geldiğimde odada sadece Galatasaray ve Beşiktaş’ın otobüs maketi vardı. “Bir Fenerli olarak saygı duyuyorum ama Fenerbahçe niye yok” dedim ve Fenerbahçe Basketbol Takımı’na 2 yıllık sponsoru olduk, otobüsü de dün teslim ettik. Şimdi hem Fenerbahçe, hem Galatasaray hem Beşiktaş’ın sponsoruyuz. Marka olarak da baktığınızda Fenerbahçe basket bize çok uyuyordu. NETWORK ETKİSİ Biz Avrupa’da büyüyeceğiz diyoruz ve Avrupa’da Fenerbahçe ismi Final Four’da 5 yıldır var, Avrupa şampiyonu olmuş kocaman bir takım. Avrupalı bayiler bizim takımın maçlarına geliyor, biz onlara gidiyoruz. Hem ticari olarak da faydasını görüyoruz hem de gurur duyuyoruz. Bu sektör B2B olduğu için bu maçlar bizi müşterilerle bayilerle daha yaklaştırıyor, iletişimimizi artırıyor. Benim birkaç kere maçta araç sattığım oldu, o heyecanla 5 tane alayım diyor mesela. |
|
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?